
Ukrayna’da 1932-33 yıllarında kasıtlı olarak meydana getirilen açlık soykırımı Holodomor, bu sene 92. yılında Ukrayna’nın Ankara Büyükelçiliği ve Başkent Üniversitesi iş birliğinde düzenlenen program ile ele alındı.
Başkent Üniversitesi Prof. Dr. İhsan Doğramacı Konferans Salonu’nda 26 Kasım 2025 tarihinde düzenlenen “Geçmiş ve Bugün: Holodomor ve Rusya'nın Ukrayna'ya Karşı Savaşı" başlıklı panele yoğun katılım oldu.
Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Nariman Celâl ve Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hakan Özkardeş’in de katıldığı program; saygı duruşu, İstiklâl Marşı ve Ukrayna millî marşının okunmasıyla başladı.
DÜNYA, SOVYETLER BİRLİĞİ OLMAK İSTEYEN ÜLKENİN KARŞISINDA DAHA İYİ DURMALI
Panelin açılış konuşmalarını Rektör Özkardeş ve Büyükelçi Celâl gerçekleştirdi. Prof. Dr. Özkardeş, Ukrayna’nın yaşadığı hadiselerin dünya tarihinde örneklerinin olduğunu belirtti. Bir asır önce egemenlik ve bağımsızlık mücadelesi veren Türkiye’nin her zaman Ukrayna’nın yanında yer aldığına vurgu yapan Özkardeş, “Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok, kimsenin gözünün topraklarımızda olmasını da istemiyoruz." dedi. Ukrayna’nın, yeniden Sovyetler Birliği olmak isteyen bir ülkeyle karşı karşıya olduğunun altını çizen Özkardeş, bunların karşısında dünyanın daha iyi durması gerektiğini söyledi.
Özkardeş, “Elimizin ulaştığı yere kadar Başkent Üniversitesi olarak Ukrayna’nın yanında olmaya devam edeceğiz.” ifadesine yer verdi.
BİRÇOK ÜLKE HOLODOMOR'U SOYKIRIM OLARAK TANIDI
Büyükelçi Celâl sözlerine başta Rektör Özkardeş olmak üzere programın icra edilmesini sağlayan herkese teşekkür ederek başladı. Celâl, 1932-33 yıllarındaki Holodomor’un yalnızca geçmişin acı bir sayfası değil, açlık ve ablukanın siyasi baskı aracı olarak kullanılmasının yol açtığı önemli bir uyarı olduğunun altını çizdi.
Birçok dünya ülkesinin Holodomor’u soykırım olarak tanıdığını ve kınadığını belirten Celâl, Holodomor’u ele alırken yalnızca Ukrayna’yı değil, günümüzde yaşanan pek çok insanî felaketin yaşanmaya devam ettiğini hatırlattığını da kaydetti.
Celâl, “Bugün Ukrayna yine benzer yöntemlerle yüz yüzedir. Rusya’nın saldırganlığı sonucu kaynaklara erişimin engellenmesi, zorla tehcirler, geçici işgal altındaki bölgelerde sivillere yönelik baskılar ve bunların tümü, geçmişteki totaliter suçların mantığını yeniden ortaya koymaktadır. Bu nedenle, totaliter bir rejim tarafından yapay olarak oluşturulan kıtlıkta milyonlarca vatandaşını kaybetmiş bir ülke olarak Ukrayna, insani koridorların açılması ve ablukaların sivillerin hayatını tehdit etmesini önlemeye yönelik uluslararası çabaları her zaman güçlü şekilde desteklemiştir.” ifadelerini kullandı.
Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nin adil ve kalıcı bir barış için sarf ettiği çabanın takdir edildiğini sözlerine ekleyen Büyükelçi, bu desteklerin önemli olduğunu vurguladı.
"DÜNYA SESSİZ KALDIĞINDA TRAJEDİLER TEKRAR EDER"
“Geçmiş ve bugün bize şunu hatırlatıyor: Dünya sessiz kaldığında trajediler tekrar eder.” diyen Celâl, 1944’te yaşanan Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı’nı da anımsattı.
Büyükelçi Celâl sözlerine son verirken, “Holodomor’un hatırasını yaşatmak yalnızca geçmişe saygı değildir. Bu, sivillerin hayatının siyasi şantaj aracı hâline gelmesine izin vermeme yönünde bugünkü sorumluluğumuzdur. Bu, uluslararası insancıl hukukun önemine ve küresel dayanışmanın güçlendirilmesine yapılan bir çağrıdır.” ifadelerini kullandı.
HOLODOMOR VE KAÇIRILAN UKRAİN ÇOCUKLAR
Ardından Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşegül Aydıngün’ün moderatörlüğünü üstlendiği panel gerçekleştirildi. Aydıngün, “kasıtlı olarak aç bırakmak” şeklinde tanımlanan Holodomor’un birçok ülke tarafından soykırım olarak tanındığını dile getirdi. Ukrayna’nın çok önemli bir tarım ülkesi olduğunu vurgulayan Aydıngün, o dönemin Sovyet yönetimi tarafından milyonlarca tahılın ihraç edilerek, Ukrayna halkını sunî bir açlığa sürüklediğini söyledi. Panelde ele alınacak konuları sıralayan Aydıngün ayrıca Rusya tarafından kaçırılan Ukraynalı çocukların da programda konuşulacağını belirtti.
Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA
"RUSYA UYGULADIĞI BU İKİ POLİTİKADA UKRAİN KİMLİĞİNİ HEDEF ALIYOR"
Çocukların ilk olarak işgal altındaki bölgelerde bulunan yetimhanelerden kaçırıldığını aktaran Aydıngün, Rusya’ya götürülen çocukların kendilerine ait tüm belgelerinin yok edildiğini ve Rus vatandaşı olmaya zorlandığını ifade etti. Bu iki konunun ele alınmasının sebeplerine yer veren Aydıngün, “Bu iki olgu arasındaki ortak nokta ikisinin de Ukrayna halkının bir millet olarak var olmasının engellenmeye çalışılmasıdır. Holodomor bir toplumu açlık yoluyla yok etmeyi hedeflemiştir. Ukrain çocukların kaçırılması da Ukrayna'nın gelecek kuşaklarını Ruslaştırma yoluyla yok etmeyi hedeflemektedir. Rusya uyguladığı bu iki politikada Ukrayna toplumunu hedef alan Ukrain kimliğini silmeye, Ukrayna millî bilincini yok etmeye yönelik politikadır.” dedi.
Bunun sadece Ukrayna’nın sorunu olarak görülmemesi gerektiğinin altını çizen Aydıngün, bunların birer hukuk ihlâli olduğunu sözlerine ekledi. Öğretim Üyesi, “Dolayısıyla bu hepimizi ilgilendiren küresel bir sorundur.” ifadeleriyle hukuk düzeninin sarsılmasının güç siyasetinin yolunu açabileceğini ve savaş riskini beraberinde getirebileceğini vurguladı.
ÇIKIŞ YASAĞI AÇLIĞIN KASITLI MEYDANA GETİRİLDİĞİNİ GÖSTERİYOR
Kapadokya Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Valeriy Morkva, “Holodomor Soykırımı: Ukrayna’nın Unutulmaz Acısı” başlığıyla yaptığı konuşmasında açlıkla ölümün en büyük işkencelerden biri olduğunu söyledi. Morkva, açlık çeken halkın bulunduğu bölgelerden çıkmasına yasak koyulmasının kasıtlı bir niyetle yapıldığını gösterdiğini ifade etti.
Benzer bir açlığın Mao’nun politikaları sonucunda 1950’li yıllarda Çin’de ve 19. yüzyılda İrlanda’da yaşandığını örneklendiren Valeriy Morkva, “Ama Ukrayna’da böyle olmadı. Ne yanlış ekonomik politika ne de doğal sonuçla oldu. Bu kasıtlı bir soykırımdı. 1932’nin ortasından itibaren komünist Rusya rejimi Ukrayna’daki tüm tahılları ve yiyecekleri aldı. Vermeyenlerin daha ciddi sonuçlarla karşı karşıya kalacağı tehdidi yaydılar.” bilgisini verdi.
EN AZ 3 MİLYON UKRAYNALI HAYATINI KAYBETTİ
Bir sene sonra kış mevsimi itibarıyla insanların ölmeye başladığını belirten Morkva, aynı yılın baharında açlıktan ölümün zirvede yaşandığını sözlerine ekledi. Öğretim Üyesi, tahılların sanayileşme için satıldığını söyledi. Morkva bu nedenle en az 3 milyon Ukrayna halkının hayatını kaybettiğini bildirdi. Ayrıca bunun Rusya tarafından inkâr edildiğini dile getiren Morkva, “Bunu yapma sebepleri belliydi: Aç kalan insanın ayaklanması zordur. Çünkü ortada Ruslaştırma politikası vardı.” değerlendirmesini yaptı.
Ukraynalı aydınların da kurşuna dizildiğini anımsatan Morkva, “Ukrayna kimliğini yok etmeyi, Ukrayna devletini sildirmeyi günümüzde de sürdürüyorlar.” diyerek Ukrayna-Rusya Savaşı’na işaret etti.
RUSYA TARAFINDAN KAÇIRILAN UKRAİN ÇOCUKLAR
Öte yandan Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Aydıngün, “Hepiniz Russunuz: Stratejik Emperyal Demografik Politikanın Çocuk Kurbanları” başlığıyla Rusya tarafından kaçırılan Ukrain çocukları gündeme taşıdı.
Aydıngün, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik tarihsel yaklaşımını ele alarak konuşmasına başladı. Emperyal demografik politikaya değinen Aydıngün, “Bu kavram Rusya'nın Ukrayna’ya yönelik tarihsel yaklaşımını, ötekini yok etme gibi ‘bize dönüştürme’ projesi olarak anlamayı mümkün kılmaktadır.” dedi. Kaçırılan Ukrain çocukların sayısının belirlenmesinde güçlük yaşandığını kaydeden Aydıngün, Ukrayna verilerine göre 19 bin 546 çocuğun kaçırıldığının belgelendiğini söyledi.
Aydıngün, “Rus kaynakları, gönüllü tahliye veya kurtarma süreleri çerçevesinde 744 bin çocuğun Rusya’ya götürüldüğünü iddia etmektedir. Bağımsız uzmanlar ise gerçek sayıların yüz binlerle ifade edilmesi gerektiği ileri sürmektedir. Sayılardaki olağanüstü fark, savaş koşullarının yarattığı ortam nedeniyle doğru verilen toplanamaması Rusya'nın sistematik kayıp manipülasyonu ve çocukların kimlik bilgilendirilmesi nedeniyle daha da derinleşmektedir.” yorumunda bulundu.
UKRAİNCE KONUŞMALARI YASAKLANIYOR
Çocukların toplu bir şekilde yetimhanelerden götürüldüğüne ya da ailelerinin tamamen ortadan kaldırıldığına dikkat çeken Aydıngün, aynı zamanda kaçırılan çocukların ana dili olan Ukrainceyi konuşmalarının da yasaklandığını aktardı.
Aydıngün ayrıca Rusya’nın çocukları kaçırma gibi insanlık suçuna “gönüllü tahliye veya kurtarma” olarak, “Rus vatandaşlığının ise kimlik sildirme değil, vatandaşlık fırsatı sunma” gibi gerekçelerle kılıf geçirdiğinin altını çizdi. Öğretim Üyesi, “Bu çerçeve Rusya'nın saldırgan değil, koruyucu bir aktör olduğunu ima eden taktiğidir.” cümlelerini sarf etti.
"ÇOCUK KAÇIRMALARI RUS NÜFUSUNUN NİTELİKSEL GÜÇLENDİRİLMESİNİ AMACINI TAŞIYOR"
Aydıngün konuşmasını, “2014’ten itibaren Rusya'nın Ukrayna'da işgal ettiği bölgelerde kamusal alanlar silinmiştir. Eğitimde Rusya yanlısı müfredatlar dayatılmıştır. Ukrayna tarihi taşıyan referanslar kaldırılmıştır. Ukrayna sadakat potansiyeli taşıyan çocuklar özellikle hedef alınmıştır. Bu nedenle çocukların kaçırmaları hem gelecek kuşakların sayı olarak azaltılması hem de Rus nüfusunun niteliksel olarak güçlendirilmesi amacını taşımaktadır.” ifadeleriyle sürdürdü.
Aydıngün, konuşmasının sonunda Mart 2023’te çocuk kaçırma suçundan dolayı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Rusya’nın Çocuk Hakları Komiseri Maria Alekseyevena hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından yakalama kararı çıkarıldığını anımsattı.
PROGRAMIN SONUNDA PLAKET TAKDİMİ YAPILDI
Panelin sonunda katılımcılar tarafından sorular soruldu. Program, panelistlere plaket takdimi ve toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.
Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA
Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA