Sanat değil provokasyon: Rus Kızıl Ordu Korosu'nun yeni hedefi Ukrayna Büyükelçiliği

Provokasyon amacı güden Rus Kızıl Ordu Korosu ve Dans Topluluğu, geçen sene Türkiye'nin "dur" dediği sinsi planını, bu sene de İstanbul ve Ankara'da gerçekleştirmeyi hedefliyor.

Haber Giriş Tarihi: 24.05.2025 13:05
Haber Güncellenme Tarihi: 24.05.2025 13:05
https://www.qha.com.tr/

Temel hedefi provokasyondan ibaret olan Rusya Savunma Bakanlığına bağlı Rus Kızıl Ordu Korosu ve Dans Topluluğu, geçen sene Kırım Haber Ajansının (QHA) girişimleri ve Türk kamuoyu ile Kırım Tatarlarının millî lideri, Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu'nun tepkileri üzerine, SSCB'nin Kırım Tatar ve Çerkesleri sürgün ettiği tarihlerde iptal edilen konser adı altındaki çalışmalarını bu sene de gerçekleştirmeyi hedefliyor.

KONSERLERİ İPTAL EDİLMİŞTİ

Kırım Tatarlarının ana yurtlarından koparıldığı 18 Mayıs ve Çerkes halkın sürgün edildiği 21 Mayıs tarihlerinde Bursa ve Antalya'da provokasyon girişiminde bulunan Rus Kızıl Ordu Korosu, gelen sert tepkiler üzerine konser tarihini "erteleme" kararı almıştı. Yaşayan efsanevî lider Kırımoğlu'nun Türkiye Dışişleri Bakanlığına yazdığı mektup ve bizzat Türk yetkililer ile yaptığı görüşmeler sonucunda, Türkiye savaş suçlusu ülkenin bu sinsi oyununa "dur" demişti. QHA'nın gündeme taşıdığı bu çirkin saldırının kamuoyu üzerinde tepki çekmesinin ardından koro; 18, 20 ve 21 Mayıs tarihlerindeki konserlerini iptal etmek zorunda kalmıştı.

BU YILKİ SİNSİ HEDEFİ UKRAYNA'NIN ANKARA BÜYÜKELÇİLİĞİ

Rus Kızıl Ordu Korosu bu sene bir kez daha provokasyon amacı gütmeyi hedefliyor. Koro, 27 Mayıs'ta İstanbul'da, 28 Mayıs'ta ise başkent Ankara'da konser vermeyi planlıyor. Türkiye turnesine çıkan Rus Kızıl Ordu Korosu'nun bu seferki planı ise Ukrayna'nın Ankara Büyükelçiliğine yakın bir bölgede konser verecek olması. Türk aydınlarını şehit eden Sovyet Rusya'sının marşlarını ve şarkılarını söyleyen sözde koro ekibi Oran Açık Hava Sahnesi'nde izleyicilere propaganda çalışması yapacak.

KIRIMOĞLU TÜRK YETKİLİLER İLE GÖRÜŞMÜŞTÜ

Rusya Savunma Bakanlığına bağlı Rus Kızıl Ordu Korosu'nun, provakasyon amacı taşıyan 2024 senesindeki Türkiye turnesinin tarihleri dikkatlerden kaçmadı. Çarlık Rusya tarafından 21 Mayıs 1864'te vatanlarından sürülen Çerkes halkı ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) döneminde eli kanlı Josef Stalin'in emriyle 18 Mayıs 1944'te yurtlarından koparılan Kırım Tatarlarının acı günlerinin yıl dönümlerinde yapılması planlanan konserlerin iptal edilmesi için çağrılar yapılmıştı.

Türkiye'ye resmî ziyaretlerde bulunan Kırım Tatar halkının millî lideri, Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, konuyla ilgili tepkisini Türkiye tarafına iletmişti. Kırımoğlu, konserlerin tarihinden duyduğu rahatsızlığı Türkiye Dışişleri Bakanlığına yazdığı mektupla dile getirirken; 24 Nisan 2024 tarihinde başkent Ankara'da Türkiye Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu ile bir araya gelerek, konserin Kırım Tatar Sürgünü'nün 80. yıl dönümü ile Büyük Kafkasya Sürgünü'nün 160. yıl dönümünde yapılmaması için görüşmede bulunmuş, konuyu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile yaptığı görüşmeye de taşımıştı.

18 MAYIS 1944 KIRIM TATAR SÜRGÜNÜ VE SOYKIRIMI NASIL YAŞANDI?

Sovyet hükûmeti, Stalin’in emriyle 18 Mayıs 1944’te Kırım’daki tüm Kırım Tatarlarını sürgün etti. Sürgün sırasında Kırım Tatar erkeklerin büyük bir çoğunluğu Kızılordu’da Alman Nazi ordusuna karşı savaşıyordu. Çoğunlukla kadınlar, çocuklar, yaşlılar olmak üzere hayvan vagonlarına doldurulan Kırım Tatarları; Orta Asya, Urallar ve Sibirya’ya sürgün edildi. Kırım’dan sürgün edilen 420 bini aşkın Kırım Tatarının yüzde 46’sı sürgün yolunda veya gittikleri yerlerde açlık, susuzluk ve hastalık gibi çeşitli sebeplerden dolayı hayatını kaybetti.

Sovyet yönetimi, sürgünden sonra Kırım’da, Kırım Tatarlarının varlığına işaret eden her şeyi ortadan kaldırmaya başladı. Adeta bir kültürel soykırım dalgası başladı. Köy, kasaba, ilçe ve şehirler başta olmak üzere yarımadadaki binden fazla yerleşim yerinin Kırım Tatarca olan adları değiştirildi.

Sovyet yönetimi, Vatan Kırım’ın demografik yapısını değiştirmeyi amaçladı. Ancak Kırım Tatarları, bağrından koparıldıkları o aziz Vatanı, Kırım’ı hiçbir zaman unutmadı. Sürgünlük yollarında, sürgün edildikleri yerlerde vatana dönmek için çaba gösterdi. Nihayet, yıl 1989’u gösterdiğinde Kırım Tatarları, yavaş yavaş ata topraklarına dönmeye başladı. O tarihten itibaren Kırım Tatarları yaşadıkları yokluklara rağmen vatanda kalma mücadelesini sürdürdü.

Kırım Tatarları, 1989’un sonuna kadar sürgün yerlerinde zorla tutuluyordu. Anavatan Kırım’a geri dönme teşebbüsleri, hapisle ve yeni sürgünle cezalandırılıyordu. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Kırım Tatarları vatana dönmeye başladı. Ancak yaklaşık 150 bin Kırım Tatarı maddi yetersizlik ve yasal engeller nedeniyle Orta Asya’da kaldı.

2015 yılında Ukrayna Parlamentosu, Kırım Tatar Sürgünü’nü soykırım olarak kabul etti ve 18 Mayıs tarihini “Kırım Tatar Soykırım Kurbanlarını Anma Günü” olarak ilan etti.

2019 yılında Letonya ve Litvanya, 2022’de ise Kanada 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü'nü soykırım olarak tanıdı.

RUSYA, KARADENİZ KIYISINDA MÜSLÜMAN HALK İSTEMEDİ

Çerkeslerin, Çarlık Rusyası’nın ana hedeflerinden biri haline gelmesi özellikle 1853-1856 yılları arasında gerçekleşen Kırım Savaşı ile birlikte oldu. Kırım Savaşı’nda Kafkasya’da bulunan Şeyh Şamil taraftarları ile birlikte Müslüman Çerkesler, Rusya’nın bölgeye kuvvet ayırmasına ve Kırım’daki cephelere destek göndermeyi engellemesine neden oldu. Rusya bu gelişmeden sonra Karadeniz kıyısında bulunan Müslüman topluluklarını yok etmeye yönelik emperyalist politikalarını hızlandırdı.

Bu Müslüman toplulukları içerisinde Kırım Tatarları, Çerkes Adigeler, Abhazlar ve Nogaylar bulunuyordu. 1860’lı yıllara gelindiğinde Rusya’nın kontrol altına alamadığı tek alan, Çerkes halklarının bulunduğu bölgeyi kapsıyordu. Rusya bu tarihten itibaren Çerkesleri sürgün ederek, Karadeniz kıyılarından çıkarma planlarını devreye soktu.

RUS ÇARI: YA SÜRGÜN YA BATAKLIK

Rus Çarı II. Aleksandr ile Maykop’ta görüşme fırsatı yakalayan Çerkesler, kendilerinin uzlaşmak istediklerini ve bunun karşılığında sürgün politikasından vazgeçilmesini istediklerini bildirdiler. Ancak Çar II. Aleksandr, Çerkeslere “Ya göç edersiniz ya da Kuban Irmağı havzasındaki topraklara yerleşirsiniz” cevabını verdi. Çerkesler ise bataklıklar ile dolu sıtma tehlikesi yüksek olan ve Kozak milislerinin cirit attığı bir bölgeye asla yerleşmek istemediler. Bunun sonucunda Çarlık Rusyası 1862’de “Çerkeslerin göçüne izin veren” bir karar çıkardı.

Bu kararın hemen ardından Rus birlikleri Çerkeslerin yaşadıkları bölgeye sevk edildiler. Direnişçi Çerkes yerleşimleri yakıldı ve insanlar katledildi. 1 yıllık bir direnişten sonra Çerkes halkları Ubıhlar dışında ateşkes istemek zorunda kaldı. Çerkeslerin Abadzeh kolunun bir kısmı sürgünü bir kısmı ise Kuban’a yerleşmeyi kabul etti. Şapsığlar ise Osmanlı’ya sürgün edilmek için kış koşullarının ortadan kalkmasını talep ettiler. Osmanlı İmparatorluğunun da isteği ile Şapsığlara Mart 1864’e kadar yerlerinde kalma hakkı tanındı.

1 MİLYON ÇERKES SÜRGÜN EDİLDİ

24 Mart 1864’te Ruslar Soçi’yi alarak Ubıh direnişine de son verdiler. Buradan sonra daha güneydeki Abhaz topluluklarının yerleşimlerine saldırarak buradaki halkların direnişi de kanlı bir şekilde bastırıldı. Birçok Çerkes halkı, Hristiyanlığa geçmeyi kabul etmeyenler dışında sürgüne tabi tutuldu. Geride kalan Çerkes halklarının sayıları ise keskin bir şekilde azaldı.

Çerkes Sürgününde Rus kaynaklarına göre 1863-64 yılları arasında Osmanlı topraklarına 418 bin kişi göç ettirilmiştir. 1858-65 yılları arasında göç edenlerin toplam sayısı da 493 bindir. Bunlar arasında 30 bin Türk soylu Nogay olduğu da bilinmektedir. İngiliz savaş tarihçisi W.E.D.Allen’e göre, o zamanki Osmanlı topraklarına yerleştirilmiş olan Çerkeslerin (Adıge) sayısı 600 binden fazladır. Amerikalı Justin McCarthy, sürülen Çerkes ve diğer Kafkas topluluklarının sayısının 1.200.000 dolayında olabileceğini, bunun ancak 800 bin kadarının hayatta kalabildiğini belirtiyor. Sağ kalan nüfusun 600 bini 1856-64 arasında, 200 bini de 1864 sonrasında göç etmiştir.