
Türk kadınının millî ve medenî uyanışının en önemli figürlerinden, Türk kadın hareketinin öncüsü Şefika Gaspıralı’nın oğlu Niyazi Kürdemir’in kızı Av. Şahika Kürdemir, Kırım Haber Ajansı (QHA) stüdyolarına konuk oldu. Gaspıralı ailesinin mirasını, Şefika Hanım’ı bir aile büyüğü olarak nasıl hatırladığını ve Kırım ile Azerbaycan’a yaptığı duygusal ziyaretleri samimiyetle paylaşan Kürdemir, büyükannesi Şefika Hanım’ın disiplinli ve bilinçli yapısından, Türkiye’ye göç ettikten sonra yaşadığı zorluklara kadar pek çok konuyu içtenlikle anlattı.
BİR AİLE BÜYÜĞÜ OLARAK ŞEFİKA GASPIRALI
Kürdemir, Şefika Hanım’ın torunu olmayı ve ailesinden devraldığı kültürel ve düşünsel mirası anlattı. Kürdemir, Şefika Hanım’ın göçten itibaren ailesini, çocuklarını ve torunlarını sahiplenen bir aile büyüğü olduğunu belirtti ve “Göçten itibaren ailesini, çocuklarını ve torunlarını sahiplenen bir aile büyüğüydü. Son derece disiplinli ve çalışkandı.” diyerek büyükannesinin karakterini anlattı.
Şefika Hanım’ın çocuklarını da bu doğrultuda yetiştirdiğini kaydeden Kürdemir, torunlarıyla da yakinen ilgilendiğini vurguladı.
Baba Niyazi Kürdemir’in görevi sebebiyle Ankara’da ikamet ettikleri için Şefika Hanım'la birlikte geçirdikleri zamanların sınırlı olduğunu ifade eden Kürdemir, “Onun için senenin belli dönemlerinde Ankara'ya misafir olarak gelirdi. Biz de yazları, ağabeyim ben ve annem, okul bittiği zaman İstanbul'a gider, Ayaspaşa'daki evlerinde kendisinde birkaç gün kalır ziyaret ederdik.” dedi.
“YAPTIĞI HER İŞİ TİTİZLİKLE YAPARDI”
Şefika Hanım’ın son derece bilinçli bir insan olduğunu vurgulayan Kürdemir cümlelerine, “Yaptığı her iş de son derece titizdi ve sonuna kadar aldığı bir işi götüren bir yapısı vardı. Bu nedenle de bizimle çok fazla birlikte olamadığı için belki bizde bu disiplini uygulamışlığı yoktu ama halamın çocukları ve torunları üzerinde bunu görmek mümkündü.” şeklinde devam etti.
Aynı zamanda Kürdemir, “Kendisi zaten memleketinde o kadar önemli işlerle uğraşmıştı ki, onları İstanbul'da devam ettiremediği için bu şekilde aileye yönelik -her zaman için düşüncem odur ki- bir tutum içinde olmuştur.” ifadelerini kullandı.
“YAŞADIĞI SORUNLARI ASLA YANSITMADI”
Kürdemir, babası Niyazi Kürdemir'in genç yaşta vefatının, Şefika Hanım üzerinde büyük bir etki yarattığını ifade etti. Aynı zamanda Şefika Hanım’ın yoğun sağlık sorunlarıyla boğuştuğunu da belirten Kürdemir, “Ama bütün bunları yansıtmamaya, daha doğrusu asgari şekilde yansıtmaya gayret etti. Yine de faaliyetlerine devam etti. İstanbul'da gerek dernek çalışmalarına gerek ailedeki görevlerine aynen devam etti.” dedi.
Şefika Hanım ile ilgili anılarından birinde Şefika Hanım’ın Türkiye'deki sağ-sol çatışmaları hakkında yaptığı uyarıları hatırlayan Kürdemir, “O dönem çok nasihat ederdi. Bu çatışmaların faydasız olduğunu, en çok da bunları körükleyenlerin zarar göreceğini söylerdi. Ayrıca hukuk eğitimi almam onu çok duygulandırmıştı. Dedem Nesip Yusufbeyli de avukattı. Ailede ikinci bir avukatın çıkacağını söyleyerek çok duygulandığını hatırlıyorum.” dedi.
Şefika Hanım’ın rahatsız olmasının kendisini çok üzdüğünü belirten Kürdemir, “Yapmak istediği şeylere sağlığı müsait değildi. Bu da onu çok üzüyordu tabii. Ama tabii çocuğunu kaybetmiş bir ebeveyn olarak bunları da normal görmek lazımdı. Hep hayatı halamın yanında geçti. Vefatı da orada oldu zaten.” cümlelerini kullandı.
AİLEDEN KALAN KÖKLÜ MİRAS
Kürdemir kendisinin Şefika Hanım’ın torunu olduğunu öğrenen insanların tepkilerine de değindi. Bu bağlamda Kürdemir, “Bunu her yerde tabii vesile olmazsa söylemek mümkün olmuyor. Kanıyla canıyla dördüncü kuşaktan biriyle tanışmak, çok büyük şaşkınlık yaşıyor bir kere. Ve saygı duyduklarını söyleyebilirim. Umarım ailemden ben bana itikal eden şeyleri bu zamana kadar düzgün taşıyabilmişimdir.” şeklinde konuştu.
“KIRIM’IN HAVASINI SOLUMAK BANA BABAMIN ANLATTIKLARINI ANIMSATTI”
2004 yılında Kırım’a, 2005’te ise babasının doğduğu yer olan Azerbaycan’a yaptığı ziyaretleri duygulanarak anlatan Kürdemir, Kırım ziyaretinde çok duygulandığını belirtti. Kürdemir, “Kırım’da dedem İsmail Bey’in mezarını, matbaayı ve ailesinin yaşadığı yerleri görmek beni çok etkiledi. Tahmini mezar çok güzel yapılmış; bunu söyleyebilirim.” dedi.
Kürdemir, Kırım ziyareti sırasında İsmail Bey Gaspıralı’nın doğduğu köyü de gördüğünü kaydetti ve şu şekilde devam etti:
Oralarda olmak, o havayı solumak bütün zamanında babamın geçmişte bana kısa beraberliğimiz döneminde anlattığı şeyleri anımsattı. Babamın o Kırım'daki evin bahçesindeki geçirdiği zamanların hepsi gözümün önünden geçti. Çok etkilendim; çok hoşuma gitti. Tabii geçmişin izleri çok farklı ve etkileyici oluyor. Her şeyden etkilendiğimi, döndüğüm zaman uzun süre etkisinde kaldığımı hatırlıyorum.
Kürdemir 2005'te Azerbaycan ziyaretinde; baba Niyazi Kürdemir’in Gence’de doğduğunu evi ve Nesip Yusufbeyli’nin en son görüldüğü Kürdemir ırmağını ziyaret ettiğini belirterek, “Oralarda ağladığımı hatırlıyorum. Duygu yüklü bir geziydi. Özellikle babamın doğduğu evde çok ağladığımı hatırlıyorum. Aynı şekilde Kırım'da da tabi tüylerim diken diken olmuştu. O bahçede oturduğumda böyle ‘Acaba şu köşe miydi babamın anlattığı şu yer miydi?’ diye düşündüm.” dedi.
ŞEFİKA HANIM’IN TÜRKİYE’DEKİ YAŞAMI
Kürdemir, Türkiye’ye geldikten sonra Şefika Gaspıralı’nın bir çeşit “ikinci acı vatan olayı” yaşadığını belirtti. Öte yandan Şefika Hanım’ın bu konular hakkında çok konuşmadığını ifade eden Kürdemir şu ifadeleri kullandı:
Çok sayıda dil bilen, iyi eğitimli bir kadın olarak İstanbul’a geldi. O dönemde kadınların okur yazarlık oranının oldukça düşük olduğu bir toplumda, öz dayısı mecliste yer almasına rağmen uzun süre iş bulamadı. Geçimini sağlamak için gel-git işlerde çalışmak zorunda kaldı. Çocuklarını yine de okuttu. Babam Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu oldu. Tabi bütün bunlar kendisini çok hırpalamış, çok üzmüş. Bu yüzden bütün zamanın yüküyle zamanından önce yaşlanmıştı diyebilirim.
“DİK DURUŞUNU ASLA BOZMADI”
Konuşmasının sonunda Kürdemir, Şefika Hanım’ın tüm rahatsızlıklarına rağmen, kendisini hiçbir zaman bırakmadığını vurguladı. Kürdemir son olarak, “Kendisini hiçbir zaman bırakmadı. Hiç kimseye yük olmak istemedi. Gayet sessiz, efendi bir şekilde kendi hayatını sonuna kadar sürdürdü. Bunu çok net söyleyebilirim. Ama tabi gönül isterdi ki, Türkiye'de de bu kadar kıymetli bir insan gerçek değeriyle yerini bulabilseydi. Gönül bunu isterdi tabi ama olmamış.” ifadelerini kullandı.