
Bugün, Türk fikir hayatına ve siyaset tarihine damga vuran bir ismin; gazeteci, hukukçu ve fikir adamı Ahmet Bey Ağaoğlu’nun aramızdan ayrılışının 86. yıl dönümü kaydediliyor.
Hem Osmanlı Devleti hem de Türkiye Cumhuriyeti döneminde önemli roller üstlenen,Türkçülük ve liberalizm akımlarının önde gelen isimlerinden biri olan Ahmet Bey Ağaoğlu, Azerbaycan'ın Şuşa şehrinde dünyaya geldi. Eğitim hayatına Şuşa'daki bir molla medresesinde başlayan Ahmet Bey, daha sonra Paris'e giderek Sorbonne Üniversitesinde siyaset ve hukuk eğitimi aldı. Onun ufku, bir coğrafyaya sığmayacak kadar genişti. Burada Batı düşüncesiyle tanıştı ve özellikle Fransız aydınlarının fikirlerinden etkilendi.
Paris’te geçirdiği yıllar, onun düşünsel gelişimini derinden etkiledi. Bu dönemde milliyetçilik ve modernleşme üzerine fikirler geliştirdi. Hocaları onu 'dünya çapında âlim olabilecek biri' diye tanımladı. O yıllarda Fransız basınında yazılar yazdı, Kafkasya’daki ‘Qafqaz’ gazetesiyle iş birliği yaptı. Gazetecilik onun kalemiyle halkı buluşturduğu en güçlü alan oldu.
1904 yılında Osmanlı topraklarına dönen Ahmet Bey, İstanbul'da gazetecilik yapmaya başladı. “Türk yurdu, Türk milleti için çalışmalıdır” anlayışını benimseyerek çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar kaleme aldı. Kaspi gazetesinde ve başka basın organlarında halkı aydınlatmaya yönelik yazılar yazdı. Ağaoğlu artık sadece bir yazar değil, aynı zamanda fikir öncüsü de olmuştu.
1908 yılında II. Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte siyasete daha aktif şekilde katıldı. İttihat ve Terakki Cemiyeti içinde yer aldı. Bu dönemde “Osmanlıcılık” fikrinden uzaklaşıp Türkçülük fikriyatına yöneldi. Yusuf Akçura, Ziya Gökalp ve İsmail Bey Gaspıralı ile birlikte Türkçülük fikrinin mimarlarından biri oldu. Ahmet Bey, “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” ilkelerini savundu. O, halkın eğitimle kalkınabileceğini düşünüyordu. Ona göre, bir milletin yükselişi ferdin özgürleşmesiyle mümkündü.
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Azerbaycan’a dönen Ahmet Bey, kısa süreli bağımsız Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'nde milletvekilliği yapmış ve Azerbaycan'ın milli kimliğinin oluşmasına katkı sunmuştur. Ancak Bolşevik işgali sonrası Türkiye’ye dönmek zorunda kalmıştır.
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, Ağaoğlu’nun mücadelesi de hız kesmedi. Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşlarından biri oldu. Cumhuriyet döneminde ise Mustafa Kemal Atatürk’ün yakın çevresinde bulunmuş, özellikle Halk Fırkası’nın kuruluşunda yer almıştır. Liberal düşünceyi savunmuş ve halkın siyasi bilinçle yönetimde söz sahibi olması gerektiğini vurgulamıştır. Atatürk, ona her zaman büyük kıymet verdi. “Bu yetenek yalnız Türk’te bulunur” sözleriyle dava arkadaşını onurlandırdı. Ağaoğlu, Türkiye'de uzun süre “Hakimiyet Milletindir” ilkesine uygun olarak özgürlükçü fikirlerin savunuculuğunu yaptı. Ağaoğlu, aynı zamanda Ankara Hukuk Mektebinin kuruluşunda rol aldı. Basın, eğitim ve hukuk alanlarında reformları destekledi.
19 Mayıs 1939 yılında İstanbul’da vefat eden Ahmet Bey Ağaoğlu, arkasında hem Türkiye hem Azerbaycan için büyük bir düşünsel miras bırakmıştır. Kızı Süreyya Ağaoğlu ise Türkiye'nin ilk kadın avukatı olarak onun mirasını sürdürmüştür.
Ahmet Ağaoğlu, yalnızca Azerbaycan’ın değil, Türkiye’nin ve bütün Türk dünyasının aydınıydı. Fikri bağımsızlığın, hür düşüncenin ve millet olmanın ne demek olduğunu bizlere gösterdi.