Kızıl Elma'nın peşinde bir eğitimci: Doç. Dr. Şamil Sadık QHA'ya konuştu

Hedef Şirketler Grubu Kurucu Başkanı ve Azerbaycan Yayıncılar Birliği Başkanı Doç. Dr. Şamil Sadık, Türk dünyasında ortak müfredat, kültürel birlik ve gençliğin kimlik bilinci üzerine QHA’ya özel değerlendirmelerde bulundu.

Haber Giriş Tarihi: 20.10.2025 17:38
Haber Güncellenme Tarihi: 20.10.2025 17:38
https://www.qha.com.tr/

Hedef Şirketler Grubu Kurucu Başkanı ve Azerbaycan Yayıncılar Birliği Başkanı Doç. Dr. Şamil Sadık, eğitime adanmış yaşam öyküsünü, Türk Dünyası vizyonunu ve “Kızıl Elma” anlayışını anlattı. Kazakistan’da gerçekleştirilen röportajda Sadık, eğitimin yalnızca bir meslek değil, bir medeniyet meselesi olduğunu vurguladı.

“ELİMDEKİ ŞANSI EN DOĞRU ŞEKİLDE DEĞERLENDİRMELİYİM”

"Doğrusu, öğretmen olmayı hiç planlamamıştım." diyen Doç. Dr. Şamil Sadık, üniversiteden mezun olduktan sonra devlet okulunda öğretmenliğe başladığını ve sınıfa ilk girdiğinde tek düşüncesinin, “Elimdeki şansı en doğru şekilde değerlendirmeliyim.” olduğunu belirtti.

2001 yılında öğretmenliğe başladıktan sonra 2008'de kardeşiyle birlikte "Hedef" adını taşıyan eğitim kurumunu kurduklarını anlatan Doç. Dr. Sadık, bugün Hedef Grubu bünyesinde okullar, kurslar, kolejler ve yayınevlerinin bulunduğunu, bin 500 çalışan ve yılda yaklaşık 10 bin öğrenciye ulaştığını belirtti.

BİLGE İNSANI ORTAYA ÇIKARAN BEŞ DEĞER

Hedef Okullarının amacını ise millî değerlerle çağın ruhunu birleştiren bireyler yetiştirmek olarak özetleyen Sadık, şöyle konuştu:

Bizim hedefimiz Kızıl Elma’dır. Kızıl Elma’ya ulaşmak isteyenlerin hedefi hiçbir zaman bitmez; çünkü o, bir ufuktur. Biz, millî değerlere sahip çıkan, vatanını, milletini, devletini seven; insanlığa, tabiata ve kültüre değer veren bireyler yetiştirmek istiyoruz. Ancak sadece millî kimliğe sıkışıp kalamayız; dünyayı da anlamak gerekir. Millî kimliğimizi korurken çağın ruhuna da açık olmalıyız.

Okullarında öğrencilerden "beş temel değeri” benimsemelerini istediklerini belirten Sadık, bu değerlerleri şu şekilde sıraladı:

Kökünü bilmek

Manevî ve bedensel sağlık

Beceri sahibi olmak

Yaratıcılık

Bilgelik

Bu beş unsurun birleştiğinde ortaya “bilge insan” çıktığını söyleyen Doç. Dr. Şamil Sadık, "Ayrıca bu beş temel değer, okulumuzun logosu olan Hayat Ağacı ile de sembolleştirilmiştir. Hayat Ağacı’nın beş kolu, bu beş değeri temsil eder. Kökleri geleneklerimizde, gövdesi milletimizin iradesinde, dalları ise geleceğe uzanan gençliğimizdedir. Çünkü insan özünü tanıdıkça geleceğe bir ağaç gibi kök salabilir. Bizim kültürümüzde doğa kutsaldır. 'Ağaç bizim bütün hayatımızdır.' deriz. Okullarımızda hem çağdaş teknoloji atölyeleri hem de otağ kültürünü yansıtan Türk çadırı bulunur. Böylece öğrenci hem geleceğe hem geçmişe dokunur." ifadelerini kullandı.

SADIK: TÜRK DÜNYASINDA ORTAK DİL TÜRKİYE TÜRKÇESİ OLMALIDIR

Türk dünyasında ortak bir müfredatın mümkün olup olmadığına ilişkin olarak da değerlendirmelerde bulunan Şamil Sadık, şu yorumda bulundu:

Evet, mümkündür. Hatta bunun ilk adımları atılmış durumda. Artık Türk Devletleri Teşkilatı tarafından ortak alfabe onaylandı. 'Ortak Türk Tarihi', 'Ortak Türk Edebiyatı' ve 'Ortak Türk Coğrafyası' kitapları hazırlanıyor. Ancak bu yeterli değil. Gerçek bir birlik için yalnızca dil veya tarih değil, ekonomik, kültürel ve turistik entegrasyon da sağlanmalıdır. Biz sadece 'sanatkâr halk' değiliz; aynı zamanda bilim halkıyız. Öğrencilerimiz, yalnız Batı bilim insanlarını değil, kendi köklerinden gelen bilginleri de tanımalı. Mesela, sıfırı bulan Harezmî, kozmik çalışmaların öncüsü Kerim Kerimov gibi isimler bizim medeniyetimizin ürünleridir. Ayrıca destanlarımız da ortak bilincimizdir. Manas Destanı yalnızca bir şiir değil, bir yaşam felsefesidir. Biz böyle bir destanı ortaya çıkaran bir milletin evladıyız.

Aynı zamanda Han Neşriyatın da kurucusu olan Sadık, Türk dünyasında ortak bir dil ihtiyacının olup olmadığı hususunda ise "Elbette var. Bu ortak dil Türkiye Türkçesi olmalıdır. Çünkü Türkiye hem eğitimde hem siyasette bu rolü üstlenebilecek güce sahiptir. Kardeş ülkeler 'neden bizim dilimiz değil' diye rekabet etmemeli. Aksine, hepimiz bu dili desteklemeliyiz. Bugün Azerbaycan’da okunan kitapların yüzde 30-40’ı Türkiye Türkçesiyle yazılıyor. Bu zaten doğal bir birliktir." dedi.