Ukrayna Büyükelçisi Celâl: Ukraynalılar tıpkı yüz yıl önce Türk halkının yaptığı gibi işgalciyi kovmak için savaşıyor

Ukrayna’nın yeni Ankara Büyükelçisi Nariman Celâl, resmî olarak göreve başlaması sonrasında Kırım Haber Ajansının (QHA) sorularını yanıtladı.

Haber Giriş Tarihi: 11.07.2025 17:06
Haber Güncellenme Tarihi: 11.07.2025 17:06
https://www.qha.com.tr/

Mustafa KOÇYEGİT QHA Ankara

Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodımır Zelenskıy tarafından 14 Mayıs 2025 tarihinde Ankara Büyükelçisi olarak atanan Nariman Celâl, 8 Temmuz 2025 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a güven mektubunu sundu. Kırım Tatarı diplomat, resmen göreve başlaması sonrasında Rusya’nın Ukrayna’ya karşı 2022'de başlattığı topyekûn işgal girişimi ve saldırılardaki son durumu, Ukrayna-Türkiye ilişkileri ve 2014 yılından bu yana Rus işgali altında olan Kırım’daki güncel vaziyeti Kırım Haber Ajansına (QHA) verdiği özel röportajda değerlendirdi.

CELÂL: UKRAYNA HALKINA LAYIK BİR TEMSİLCİSİ OLMAK İÇİN ELİMDEN GELENİN EN İYİSİNİ YAPACAĞIM

Sayın Büyükelçi, izninizle kişisel bir soruyla başlamak isterim. Sizin bir kariyer diplomatı olmadığınız sır değil. Gazetecilik alanındaki çok yönlü tecrübeniz ile Kırım Tatar Milli Meclisi Başkan Yardımcılığı göreviniz, şüphesiz ki yeni görevinizde size önemli avantajlar sağlayacaktır. Bununla birlikte, bu atamayı bekliyor muydunuz? Sizin ve ailenizin ilk tepkisi ne oldu?

"Bu teklif, kuşkusuz beklenmedik bir teklifti ve reddedilemeyecek nitelikteydi. Bir büyükelçi olarak atanmak, büyük bir onur olduğu kadar aynı zamanda büyük bir sorumluluktur. Bu güven için Ukrayna Cumhurbaşkanı Sayın Volodımır Zelenskıy’a müteşekkirim. Bu güveni boşa çıkarmamak ve Ukrayna halkına layık bir temsilcisi olmak için elimden gelenin en iyisini yapacağım. Aileme de ayrıca minnettarım; zira bu karar onlar için de en az benim için olduğu kadar beklenmedikti. Doğup büyüdüğümüz Kırım’ı, sevgiyle bağlı olduğumuz yuvamızı terk etmek, önce Kırım’dan Kıyiv’e, şimdi ise Kıyiv’den Ankara’ya iki kez taşınmak büyük bir sabır ve sevgi gerektiriyor. Henüz dört yaşında olan küçük kızım, benimle birlikte gelmeyi kabul etmeden önce bazı şartlar öne sürdü. Neyse ki bu şartları karşılayabildim. Dolayısıyla, burada Ankara’da ailemin tamamından oluşan gerçek bir kahraman desteğine sahibim."

"UZLAŞI GEREKLİLİĞİ KİSVESİ ALTINDA DEVLETİMİZİN TESLİMİYETE ZORLANMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ"

Ateşkes konusu, Ukrayna için öncelikli konular arasında yer almayı sürdürüyor. Bu yılın mayıs ve haziran aylarında Türkiye’de Ukrayna ve Rusya taraflarının katılımıyla iki görüşme gerçekleştirildi. Bu müzakereleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu görüşmeler, Ukrayna’nın hedefleriyle ne ölçüde örtüşüyordu? Müzakereler sırasında Rusya’nın tutumu neydi ve ateşkes konusunda öne sürdüğü talepler nelerdi?

"Ateşkes meselesi Ukrayna için gerçekten de kilit bir konu olmaya devam ediyor ve Ukrayna bu öncelikten hiçbir zaman vazgeçmiş değildir. Ancak biz aynı zamanda temel bir ilkeye de sıkı sıkıya bağlıyız: Barış ancak adil olduğunda mümkündür. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodımır Zelenskıy’ın defalarca vurguladığı gibi; çatışmanın 'dondurulması' ya da Ukrayna’nın toprak bütünlüğü, egemenliği ya da geleceği pahasına herhangi bir taviz söz konusu olamaz. Bunlar bizim için pazarlık konusu değil, ilkesel meselelerdir.

Mayıs ve haziran aylarında Türkiye’de gerçekleştirilen görüşmelerin net bir insani odak noktası vardı: Esir takası ve naaşlarının karşılıklı iadesi. Bu bağlamda, söz konusu görüşmeler Ukrayna’nın hedefleriyle örtüşüyordu. Temel ilkelerimizden taviz vermeden somut sonuç elde edilebilecek alanlarda çalışmayı sürdürüyoruz.

Rus tarafı ise herhangi bir yapıcı tutum sergilememektedir. Kamuoyuna yönelik bazı açıklamalara rağmen ateşkes konusunu gündemden sürekli olarak kaldıran taraf bizzat onlardır. Zira Ukrayna halkı ve tüm dünya, Rusya’nın gerçek niyetlerini her gün Ukrayna şehirlerine yönelik aralıksız bombardımanlarda açıkça görmektedir. Rusya’nın talepleri daha çok birer ültimatom niteliğindedir; gerçeklikle hiçbir ilgisi yoktur ve uluslararası hukukun temel ilkelerini tamamen göz ardı etmektedir. Ancak bu noktada Türkiye’ye içten şükranlarımızı sunmak isterim. Böylesine zorlu diyalogların yürütülebilmesi, büyük ölçüde Türkiye'nin aracılık çabaları sayesinde mümkün olmaktadır.

Ukrayna, yalnızca adil bir barışın tesisi amacıyla diyaloğa açık olmayı sürdürmektedir. Tutumumuz son derece nettir: Yalnızca; Rus birliklerinin tamamen geri çekilmesi, geçici olarak işgal edilmiş tüm topraklarımız üzerindeki kontrolün yeniden sağlanması ve güvenlik garantilerinin verilmesi, adil bir barışın temeli olabilir. Bu nedenle Ukrayna bugün müzakerelerden kaçınan taraf değildir. Aksine, samimi şekilde barış arzulayan herkesle diyaloğa açığız. Ancak, uzlaşı gerekliliği kisvesi altında devletimizin teslimiyete zorlanmasına izin vermeyeceğiz."

BÜYÜKELÇİ CELÂL: KIRIM TATARLARI "İBRET OLSUN" DİYE MAHKÛM EDİLİYOR

İstanbul’da varılan esir değişimi anlaşması bir süredir uygulanmakta. Bu süreçte, özellikle hayatını kaybedenlerin naaşlarının değişiminde, Rusya’nın zaman zaman kendi askerlerinin cenazelerini de teslim ettiği bilgisi kamuoyuna yansıdı. Peki, Rusya’nın bu süreci baltalamaya yönelik başka adımları oldu mu? Ayrıca, Kırım Tatarlarının takas listelerine dâhil edilmediğini görüyoruz. Sizce bunun temel nedeni nedir?

"Rusya Federasyonu ne yazık ki, insancıl hukuku tamamen göz ardı etmektedir. Öncelikle, tüm uluslararası hukuk normlarına göre siviller savaş esiri olarak tutulamaz ve gözaltına alınmaları halinde derhal serbest bırakılmaları gerekir. Gördüğümüz gibi, ne kadar kabul edilemez olursa olsun, Ruslar bu durumu bile pazarlık için kullanmaktadırlar. Aynı zamanda, Rusya'nın esir takası süreçlerini kasıtlı olarak uzatmaya çalıştığına, ilave şartlar öne sürdüğüne ve zaman zaman varılan mutabakatları açıkça sabote ettiğine birçok kez tanık olduk. Kremlin, insanlık açısından son derece temel bir adım olan hayatını kaybedenlerin naaşlarının iadesini bile tamamen siyasi amaçlarla kullanmaktan çekinmemektedir.

Ukrayna’nın yerli halkı olan Kırım Tatarlarının esir takaslarından dışlanması ise ne bir tesadüf ne de teknik bir hata. Bu, işgalci rejimin bilinçli ve sistematik bir politikasıdır. 2014 yılından bu yana Kırım Tatarlarına yönelik yürütülen baskı ve sindirme kampanyasının bir parçasıdır. Bu baskılar, özellikle işgale sessiz kalmayanlara, hakikati savunanlara yöneliktir. Kırım Tatarları, yasa dışı bir eylemde bulundukları için değil direnişi sürdürdükleri için Rus terörünün hedefi hâline geldiler. Onları toplumdan izole etmeye, uydurma suçlamalarla yargılamaya ve ceza kolonilerinde 'ibret olsun' diye tutmaya çalışıyorlar. İşte bu nedenle takas listelerine dâhil edilmiyorlar. Kremlin, onları diğerlerine yönelik sembolik bir gözdağı aracı olarak kullanmak istiyor.

Etnik kimliğe dayalı herhangi bir ayrımcılığa izin vermeyeceğiz. Rusya tarafından hukuksuz bir şekilde alıkonulan Kırım Tatar halkının temsilcilerinin de tıpkı diğer tüm vatandaşlarımız gibi, evlerine dönmeleri için ısrarla mücadele edeceğiz."

"UKRAYNA’NIN TUTUMU SON DERECE NETTİR"

İstanbul’daki müzakerelerin nihai hedeflerinden biri de liderler düzeyinde bir görüşmenin düzenlenmesi. Bu bağlamda, Rusya aslında böyle bir görüşmenin gerçekleşmemesi için bahane aramakta ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodımır Zelenskıy’ın meşruiyetini sorgulamaya çalışmaktadır. Ukrayna devletinin bu konudaki tutumu nedir?

"Ukrayna’nın tutumu son derece nettir ve Anayasa, hukuki normlar ile devlet iktidarının sürekliliği ilkesine dayanmaktadır. 20 Mayıs 2024 tarihinden sonra Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodımır Zelenskıy’ın meşruiyetine dair herhangi bir şüpheye mahal yoktur. Sıkıyönetim koşulları seçimlerin yapılmasına imkân tanımamaktadır. Bu nedenle, yasalara göre seçimler ancak sıkıyönetimin sona ermesinin ardından 30 gün içinde ilan edilebilir. Bu durum yalnızca mevcut Cumhurbaşkanının hakkı değil, aynı zamanda görevidir. Yani, tam ölçekli bir saldırı altında olan ülkenin istikrarını, idaresini ve savunmasını sağlamakla yükümlüdür.

Rus tarafının Ukrayna Cumhurbaşkanının meşruiyetini sorgulamaya yönelik girişimleri, siyasi manipülasyondan ve yeni bir bilgi saldırısından başka bir şey değildir. Bu tür girişimlerin amacı, bir yandan Ukrayna yönetimini hem ülke içinde hem de uluslararası düzeyde gayrimeşru göstermeye çalışmak, diğer yandan da devlet liderleri düzeyinde ateşkes müzakereleri yapılmasını engellemektir. Bu tür girişimlerin Kremlin propagandasına doğrudan hizmet ettiğini unutmadan, tüm ortaklarımızı bu çabalara karşı dikkatli olmaya çağırıyoruz. Neyse ki, ortaklarımız durumu tamamen kavramış durumda; Cumhurbaşkanımız, dünya ülkelerinin büyük çoğunluğunun liderleriyle yakın temas hâlinde.

Ukrayna, yalnızca sınırları için değil, aynı zamanda uluslararası hukukun üstünlüğü için de savunama yapan bir hukuk devletidir. Ukrayna Cumhurbaşkanı bugün yalnızca devletin meşru başkanı değil, aynı zamanda Başkomutan ve halkın direnişi ile birliğinin sembolüdür. Cumhurbaşkanımız mayıs ayında şahsen Türkiye'nin başkentini ziyaret etmiş ve müzakerelere hazır olduğunu önceden duyurmuştu. Peki, Rusya tarafından kim geldi? Ukrayna, Cumhurbaşkanı Volodımır Zelenskıy liderliğinde, ateşkes konusunda müzakerelere hazırdı ve hâlâ da hazır. Ancak kiminle konuşacağız?"

"TÜRKİYE, ADİL BİR BARIŞIN SAĞLANMASINA YÖNELİK SİYASİ İRADESİNİ İSTİKRARLI BİÇİMDE ORTAYA KOYMAKTADIR"

Bu müzakerelerde Türkiye’nin rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Ukrayna açısından bakıldığında Türkiye’nin tutumu nasıl görülüyor?

"Türkiye, müzakerelerde arabulucu olarak önemli bir rol oynamaktadır. Savaşın her iki tarafıyla da iletişim kanallarını koruyan nadir ülkelerden biridir ve buna paralel olarak adil bir barışın sağlanmasına yönelik siyasi iradesini istikrarlı biçimde ortaya koymaktadır. Ukrayna ve Rusya tarafları arasında görüşmelerin Türkiye'de gerçekleştirilebilmesi dahi, Ankara’ya duyulan güvenin ve onun sorumlu bir ortak olarak kabul edildiğinin açık bir göstergesidir.

Türkiye, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısının başlangıcından bu yana, Kırım’ın ve diğer Ukrayna topraklarının işgalini tanımadığını açık ve net bir şekilde beyan etmiştir. Bu tutarlı duruşu son derece kıymetli buluyoruz; zira bu sadece diplomatik bir yaklaşım değil, aynı zamanda uluslararası hukuka ve toprak bütünlüğü ilkesine duyulan saygının da bir göstergesidir. Barış girişimlerine yönelik proaktif diplomatik katkılarından ötürü Türkiye Cumhuriyeti’ne ve bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a müteşekkiriz. Bu katkılar arasında esir takaslarına sağlanan kolaylık, Karadeniz Tahıl Girişimi’nin hayata geçirilmesi ve müzakere ortamlarının temin edilmesi gibi son derece önemli alanlar yer almaktadır. Bu nedenle Türkiye’yi hem istikrarlı bir bölgesel lider hem de dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olarak değerlendirdiğimizi kararlılıkla altını çizmeye devam ediyoruz.

Aynı zamanda çok iyi biliyoruz ki, en güçlü ve en dürüst arabulucu bile, eğer taraflardan biri -ki, bu durumda Rusya Federasyonu- savaşı bitirme niyetinde değilse, sonuç alamaz."

"RUSYA’NIN PLANI, UKRAYNA’YI ÜÇ GÜN İÇİNDE TAMAMEN ELE GEÇİRMEKTİ"

Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşı, 2014’te Kırım’ın işgaliyle başlayan sürecin ardından artık 11. yılına girmiş durumda ve 2022'den bu yana tam kapsamlı işgal girişimi devam ediyor. Bugün itibarıyla Ukrayna topraklarının ne kadarı hâlâ işgal altında? Hangi bölgelerde çatışmalar yaşanıyor? Sizce Ukrayna’nın savunma kapasitesini güçlendirmek için en öncelikli ihtiyaçlar nelerdir?

"Şu anda Ukrayna'nın doğu ve güneyinde yer alan bölgelerinin bir kısmı, Kırım dâhil olmak üzere, geçici olarak işgal altında bulunmaktadır. Ancak Ukrayna Savunma Kuvvetleri son derece zorlu koşullara rağmen cepheyi tutmakta ve direnişini kararlılıkla sürdürmektedir. Rusya’nın planı, Ukrayna’yı üç gün içinde tamamen ele geçirmekti ancak Ukrayna’nın kararlı direnişi sayesinde bu planlar boşa çıkarıldı.

Rusya’nın Sumi, Harkiv, Herson ve Odesa bölgelerini işgal etme ve mümkün olan en kısa sürede ilhak etme yönündeki arzularına rağmen, Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin kararlı mücadelesi sayesinde bu planlar da başarısızlığa uğradı. Tam kapsamlı işgalin başladığı günden bu yana Rusya, bir milyondan fazla askerî personelini ve on binlerce askeri teçhizatı kaybetti. Bu yalnızca çatışmaların boyutunu değil, aynı zamanda Ukrayna halkının kendi topraklarını savunmadaki kararlılığını da açıkça göstermektedir.

Bugün en şiddetli çatışmalar ülkenin doğusunda; Pokrovsk, Lyman, Kupyansk ve Kramatorsk bölgelerinde yaşanıyor. Ukrayna ordusu her gün onlarca saldırıyı püskürtüyor; bazı günlerde çatışma sayısı 200’ü aşabiliyor. Rusya yoğun şekilde hava kuvvetlerini, güdümlü bombaları, kamikaze SİHA'ları kullanıyor ve hem Ukrayna mevzilerine hem de sivil altyapıya yönelik ağır topçu ve füze saldırıları düzenliyor.

Aynı zamanda Ukraynalı savunucular olağanüstü bir cesaret ve profesyonellik sergilemektedir. Savunma kapasitesini koruyabilmek ve düşmanı durdurabilmek için Ukrayna’nın ortaklarından net ve sistemli bir desteğe ihtiyacı vardır. Bu destek; silah, mühimmat, hava savunma sistemleri ve teknolojik yardım şeklinde olmalıdır. Bu yalnızca cephe hattının istikrarı için değil, aynı zamanda saldırgan tarafın yeni bir büyük çaplı taarruza girişmesini engellemek açısından da hayati öneme sahiptir.

Ukrayna mücadelesini yalnızca kendi bağımsızlığı için değil, aynı zamanda tüm özgür dünyanın paylaştığı ortak değerler uğruna sürdürmektedir. Bu nedenle, savunmamıza verilen destek yalnızca bir dayanışma jesti değil, aynı zamanda Avrupa'nın ve tüm demokratik dünyanın gelecekteki güvenliğine yapılan bir yatırımdır."

UKRAYNA-TÜRKİYE SERBEST TİCARET ANLAŞMASI’NIN ONAY SÜRECİ TAMAMLANMAK ÜZERE

Elbette Ukrayna açısından savaş, 2014’ten bu yana devam eden işgale karşı verilen mücadelenin doğal sonucu olarak, ülkenin ana gündem maddesidir. Ancak bununla birlikte, üzerinde durulması gereken başka alanlar da mevcuttur. Bu çerçevede, Türkiye ile Ukrayna arasındaki stratejik ortaklığın daha da güçlendirilmesi amacıyla, Büyükelçi olarak görev süreniz boyunca öncelik vereceğiniz alanlar hangileri olacak? Sizce iki ülke ilişkilerinin gelişebileceği potansiyel iş birliği alanları nelerdir?

"Ukrayna ile Türkiye arasında en üst düzeyde dinamik bir siyasi diyalog sürmektedir. Bununla birlikte, savunma sanayi projelerinin hayata geçirilmesinden altyapı, ticaret ve yatırım alanlarındaki iş birliklerine kadar birçok kilit alanda aktif adımlar atıyoruz. Serbest Ticaret Anlaşması’nın onay süreci tamamlanmak üzere ve ekonomik iş birliğimiz giderek genişlemekte; bu çerçevede Türkiye’nin Ukrayna’nın yeniden inşa sürecine katılımı da önemli bir boyut kazanmaktadır.

Türkiye’nin hem barış sürecinde hem de insani girişimlerin, özellikle de tahıl anlaşmasının hayata geçirilmesinde bir arabulucu olarak oynadığı önemli rolü vurgulamak gerekir. İkili ilişkilerimizin potansiyeli son derece geniş ve sonsuzdur. Küresel meydan okumaların yaşandığı bu dönemde, Ukrayna ile Türkiye’nin Karadeniz bölgesinde yeni bir güvenlik mimarisi inşa etme sürecinde doğal müttefikler olma yönünde tüm gerekçelere ve imkânlara sahip olduğuna inanıyoruz.

Türk dostlarımızla açık, sistemli ve somut sonuçlara odaklanan bir diyalog yürütmek istiyoruz. Hedefimiz, stratejik ortaklığımızın her iki tarafça da hissedilebilir, etkili sonuçlar doğurmasıdır."

"TÜRKİYE, DÜNYADAKİ EN BÜYÜK KIRIM TATAR TOPLULUĞUNA EV SAHİPLİĞİ YAPMAKTADIR"

Türkiye, büyük bir Kırım Tatar diasporasına ev sahipliği yapan bir ülke. Büyükelçiliğin odaklanacağı diaspora ile işbirliği alanları hangileri olacak?

"Türkiye’deki Kırım Tatarları, tarihî hafızanın korunması, insani bağların kurulması ve Ukrayna ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki beşerî ilişkilerin gelişmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Kültür, eğitim ve tarihî hafıza alanlarındaki faaliyetleri, iki devlet arasındaki anlayışı pekiştirmekte ve diyaloğun doğal bir köprüsünü oluşturmaktadır. Büyükelçilik, karşılıklı saygı, devamlılık ve iş birliği temelinde bu bağları güçlendiren girişimlere destek vermeye devam edecektir.

Türkiye, dünyadaki en büyük Kırım Tatar topluluğuna ev sahipliği yapmaktadır, bu da burada daha geniş imkânlar anlamına gelmektedir. Türkiye'deki Kırım Tatar diasporasının Ukrayna halkıyla sergilediği dayanışmayı ve saldırgana karşı uluslararası direniş cephesini güçlendiren net Ukrayna yanlısı duruşunu yüksek takdirle karşılıyoruz."

"İŞGAL ALTINDAKİ KIRIM’DA KIRIM TATARI OLMAYAN YA DA TAMAMEN PASİF KALANLARIN GÜVENDE OLDUĞUNU DÜŞÜNENLER BÜYÜK BİR YANILGI İÇİNDEDİR"

11 yıllık işgalin ardından Kırım’daki mevcut durum nedir? Siyasi tutsaklar hangi koşullarda tutuluyor?

"11 yıllık işgalin ardından Kırım’daki durum hâlâ kritikliğini korumaktadır. Rusya her ne kadar bir 'sükûnet' ve 'kalkınma' illüzyonu yaratmaya çalışsa da, vitrin projeler ve televizyon programlarının ardında sistematik baskılar, yasa dışı aramalar, gözaltılar, düzmece mahkemeler ve hukuksuz hapis cezaları yatmaktadır. Özellikle Kırım Tatarları, gazeteciler ve sivil toplum aktivistleri hedef alınmaktadır. Sözde 'yargı süreçleri' çoktan birer sindirme ve terör aracına dönüşmüştür. Ancak, işgal altındaki Kırım’da Kırım Tatarı olmayan ya da tamamen pasif kalanların güvende olduğunu düşünenler büyük bir yanılgı içindedir. Herkes Rus işgal rejiminin kurbanı olabilir.

Siyasi tutsaklar son derece ağır koşullarda tutulmaktadır: Uygun tıbbi yardımdan yoksun, avukatlara erişimden çoğu zaman mahrum ve temel haklara saygı gösterilmeden... Bu durum, uluslararası insancıl hukukun açık bir ihlalidir ve biz bunu tüm uluslararası platformlarda sürekli olarak dile getiriyoruz.

Açık baskıların yanı sıra, sürekli bir 'görünmeyen' baskı zemini de mevcuttur. Örneğin, bilgi alanında düzenli olarak yayınlar yapılarak, işgalci yönetim güya Kırım Tatarlarına yönelik baskılarla ilgili 'yalan haberleri' çürüttüğünü iddia etmektedir. Sözde, isteyenin Ukraynaca eğitim alabileceği söylenir; ancak bunun için ailelerin birçok engeli aşması gerektiği gizlenir.

Bu süreç yüzeyde 'kolay' gibi görünse de, gerçekte istihbarat servislerinin dikkatini çeken ve risk taşıyan bir adımdır. Bu, insanları susturmaya zorlayan sürekli bir psikolojik baskıdır. İşte işgalin gerçek yüzü budur."

UKRAYNA, KIRIMLI SİYASİ TUTSAKLARIN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN MÜCADELE EDİYOR

Siyasi mahkumlar arasında özellikle iki kişi hakkında ayrı bir soru yöneltmek istiyorum. Diğer tüm hukuka aykırı şekilde alıkonulanlar gibi, bu iki kişi de sözde bir mahkeme kararıyla özgürlüklerinden mahrum bırakıldı. Sizinle birlikte gözaltına alınan Asan Ahtemov ve Aziz Ahtemov’un mevcut durumu hakkında bilgi alma imkânınız var mı? Bu kişilerin olası serbest bırakılmalarına dair herhangi bir haber var mı?

Evet, hem onların hem de Rusya Federasyonu tarafından yasa dışı olarak alıkonulan onlarca vatandaşımızın durumu ile sürekli ilgileniyorum. Diğer tüm Ukraynalı siyasi tutsaklar gibi, onların da evlerine dönebilmeleri için çalışmaya devam ediyoruz. Şu anda diplomatik ve insan hakları kanalları üzerinden, özellikle de takas mekanizmaları çerçevesinde çalışmalar yürütülüyor. Hiçbir vatandaşımızı göz ardı etmiyoruz. Hepsinin evine dönebilmesi için azami çaba sarf ediyoruz.

Ancak en büyük sorun, Rusya’nın onları serbest bırakmak istememesi. İsimlerini sürekli olarak takas listelerinden çıkarıyor.

"KIRIM BİR PAZARLIK DEĞİL, ADALET MESELESİDİR"

Zaman zaman, özellikle ABD’den, barış uğruna Ukrayna’nın Kırım’dan vazgeçebileceğine dair açıklamalar duyuluyor. Bu konudaki tutumunuz nedir?

"Ukrayna’nın, Ukrayna halkının ve Kırım Tatarlarının tutumu değişmezdir: Kırım Ukrayna’dır. Bu, 26 Şubat 2014 tarihinde Akmescit'te düzenlenen mitingde yüksek sesle dile getirilmişti ve bugün de Cumhurbaşkanımız tarafından sürekli olarak vurgulanmaktadır.

Toprak bütünlüğümüzü sorgulayan herhangi bir girişim kabul edilemez. Biz topraklarımızı, özgürlüğümüzü ya da insanlarımızı pazarlık konusu yapmayız. Ortaklarımızdan da, siyasi konjonktür ne olursa olsun, uluslararası hukuku savunan ilkeler doğrultusunda hareket etmelerini bekliyoruz.

Kırım bir pazarlık değil, adalet meselesidir."

"BUGÜN UKRAYNA HALKININ NELER YAŞADIĞINI EN İYİ ANLAYABİLECEK ÜLKELERDEN BİRİ TÜRKİYE’DİR"

Son olarak, yeni atanan bir Büyükelçi olarak Türk okurlarına ne söylemek istersiniz? Türk halkına bir mesajınız var mı?

"Türk halkına iletmek istediğim en önemli mesaj; derin saygı, içten teşekkür ve güçlü dayanışma duygularıdır. Ukrayna bugün sadece bir savaş vermiyor; biz, kendi topraklarımızda özgür, bağımsız ve egemen bir devlet olarak var olma hakkımız için mücadele ediyoruz. Bu, bizim millî kurtuluş mücadelemizdir; topraklarımızı, vatandaşlarımızı ve geleceğimizi geri kazanmak için verdiğimiz bir direniştir.

Bu bağlamda, bugün Ukrayna halkının neler yaşadığını en iyi anlayabilecek ülkelerden biri de Türkiye’dir. Çünkü sizin tarihinizde de bir Kurtuluş Savaşı var. 1919–1922 yılları arasındaki ulusal kurtuluş mücadelesi, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini atmıştır.

Ukraynalılar da, tıpkı yüz yıl önce Türk halkının yaptığı gibi, kendi topraklarını koruyor; başkasının toprağını işgal etmeye çalışmadan, yalnızca işgalciyi kovmak, evini, kimliğini ve devletini korumak için savaşıyor.

Her ne kadar Türkiye’ye henüz yeni gelmiş olsam da, hem diplomatik çevrelerde hem de günlük hayatta insanlarla yaptığım sohbetlerde Ukrayna’ya yönelik samimi destek sözlerini defalarca duydum. Pek çok kişi, Türk halkının Ukrayna’nın yanında olduğunu iletmemi istedi. Bu, bizim için en büyük değerdir ve bu destek için sonsuz minnettarız.

Dünya, Türkiye’yi önemli bir bölgesel lider ve herkesle konuşabilme kapasitesine sahip bir ülke olarak tanımaktadır. Bu nedenle, stratejik ortağımıza özel bir saygı besliyoruz.

Bu dayanışmanın somut adımlarla devam edeceğine yürekten inanıyoruz çünkü bugünkü gibi tarihî dönemlerde gerçek dostluk sadece sözlerde değil, eylemlerde de kendini gösterir. Ve ben inanıyorum ki, ortaklığımız yalnızca siyasi bir ittifak değil; tarih ve zorluklar süzgecinden geçmiş derin bir insani dayanışmadır."