
İran’ın, su kaynaklarını yanlış yönetmesi ve üzerine kurduğu barajlar nedeniyle tamamen kuruttuğu, Türk dünyasının incisi Urmiye Gölü’nü rehabilite etmeye yönelik yeterli bütçe ayırmadığı aktarıldı.
Urmiye Gölü’nün yeniden canlanması üzerine, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile yapılan iş birliğinin değerlendirildiği bir seminerde konuşan, İran’ın “Batı Azerbaycan Eyaleti Valisi” Reza Rahmani, Urmiye Gölü’ndeki çevresel koşulların tehlike aşamasını çoktan geçtiğini kaydetti.
REHABİLİTASYONUN KOORDİNELİ VE ŞEFFAF BİR ŞEKİLDE UYGULANMASI GEREKİYOR
Güney Azerbaycan medyası GünAz TV’nin, İran devlet haber ajansı IRNA’ya dayandırdığı haberine göre; gölün rehabilitasyonunun, yalnızca koordineli ve şeffaf bir şekilde yürütülecek programlarla uygulanabileceğini vurgulayan Rahmani, “Tarım sektörü, havzadaki suyu tüketen başlıca faktör. Su tüketiminde önemli bir azalma meydana gelmeden (Urmiye Gölü’nü rehabilite etmeye yönelik) hiçbir plan, başarıyla sonuçlanamayacaktır” ifadelerini kullandı.
Rahmani, Urmiye Üniversitesinin ve bölgedeki çevre uzmanlarının, Urmiye Gölü’nü rehabilite etmeye yönelik potansiyelleri olduğunu dile getirse de yıllar boyunca alınan kararların önemli bir kısmının, bölgenin imkânlarını göz ardı ettiğini belirtti.
İRAN, URMİYE GÖLÜ’NÜN REHABİLİTASYONUNA YETERLİ BÜTÇE AYIRMIYOR
İran’ın “Doğu Azerbaycan Eyaleti Valisi” Malek Rahmati ise, gölün rehabilitasyonuna yönelik planların uygulamaya hazır olduğunu fakat maddi desteğin yeterli olmamasının, önlerinde bir engel teşkil ettiğini beyan etti. Öte yandan, Hasan Ruhani başta olmak üzere göreve gelen cumhurbaşkanlarının seçim vaatlerinden biri gölü yeniden canlandırmak olsa da maddi destek konusundaki eksiklikleri değerlendireceğini açıklayan İran hükûmetinin, bu yönde herhangi bir ilerleme kaydetmediği bildirildi.
Güney Azerbaycan’ın incisi olarak bilinen Urmiye Gölü, son yıllarda ciddi bir ekolojik kriz ile savaşıyor. Dünyanın ikinci büyük tuz gölü olan Urmiye Gölü'nde son 20 yıldır su seviyesi son derece azalmış durumda. Bu çevre krizi, en başta Güney Azerbaycan Türkleri olmak üzere bütün Türk dünyasında ciddi endişelere sebep oluyor.