SON DAKİKA
Hava Durumu

Kırımoğlu: Bir bölgenin aidiyetini yerel referandumla çözmek abestir

İşte Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu'nun Birleşmiş Milletler toplantısında yaptığı konuşmanın tam metni!

Haber Giriş Tarihi: 01.04.2014 17:28
Haber Güncellenme Tarihi: 01.04.2014 17:28
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.qha.com.tr/
Kırımoğlu: Bir bölgenin aidiyetini yerel referandumla çözmek abestir

Kırım Tatar Milli Meclisi eski Başkanı ve Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Birleşmiş Milletler'in (BM) Vesayet Konseyi'nde (Trusteeship Conseil) Ukrayna'da alınması gerekecek tedbirler, Kırım'daki insan hakları ve basın özgürlüğü konusunda BMGK üyelerine bilgi verdi.

Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, herhangi bir bölge yada köyün başka devlete bağlanıp bağlanmaması konusunun yerel ‘referandumla’ çözülmesinin abes olduğunu söyledi.

Kırımoğlu, Kırım Yarımadası'nın temsilcisi olarak Litvanya tarafından davet edildiği BM'nin Vesayet Konseyi'nde, BMGK üyelerine, uluslararası barış ve güvenlik sorunları hakkında bilgi verilmesine imkan sağlayan gayrı resmi nitelikteki ''Arria Formülü'' toplantısına katılarak bir konuşma yaptı.

Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu'nun 31 Mart 2014 tarihinde New York’ta yaptığı konuşmanın tam metni:

Sayın hanımlar ve beyefendiler,

Kiev Meydanında insanların, iktidarda olan rejimle karşı karşıya geldiği çatışmalar, rüşvet ve diğer suçlara batmış Yanukoviç klanının devrilmesi, topraklarımıza Rus askerlerin saldırısı, Kırım’ın işgali, işgalci hükümet tarafından Kırım ve Sivastopol’de ‘referandumun’ yapılması ve bu bölgelerin Rusya’ya bağlanması gibi dramatik olaylar dünya toplumunun dikkatini çekti ve tedirginlik yarattı.

Kırım Tatarları tarafından demokratik şeklinde seçilen Kırım Tatarlarının tek ve üst temsil organı olan Kırım Tatar Milli Meclisini temsilen bana verilen imkânı kullanarak yukarıda belirtilen olayları, Kırım’ın köklü halkı olan Kırım Tatarlarının bakış açısından değerlendirmek isterim.

Yanukoviç rejimi, baştan sonuna kadar rüşvet ve diğer suçlara batmış olup Kırım Tatarlarına karşı da düşmanca tavır izliyordu. Kırım Tatarları, iktidardaki hükümet ve Ukrayna Güvenlik Servisi tarafından iyi örgütlenmiş ve en önemli muhalif güç olarak değerlendiriliyordu. Kırım Tatarları, seçimlerde Yanukoviç’e oy vermeyip genelde Ukrayna’nın milli-demokratik güçleri ile işbirliği yapıyordu. Bundan dolayı Yanukoviç rejimi, Kırım Tatarlarının sosyal problemlerini çözmeyip Kırım’ın yürütme organlarında Kırım Tatarlarının zaten az olmasına rağmen sayısını daha çok azaltmaya çalışıyor ve onlara karşı ayrımcılık ve düşmanlık politikası uyguluyordu. Örneğin, Kırım Tatarlarının Kırım’daki nüfus oranı yüzde 14 olmasına rağmen Kırım Özerk Cumhuriyetin yürütme organlarındaki temsilcilerin sayısı yüzde 2-3’ü geçmiyordu.

Yanukoviç rejimi, Kırım Tatar milletinin arasını bozmaya çalışıyor, yani halkın çıkarlarına karşı çıkan ve hükümetin istediğini yapan Kırım Tatarlarına ayrıcalık tanıyıp belli avantajları sağlıyordu. Fakat bu girişim başarısız olmuştu.

İktidarda olan hükümet, Kırım Tatarları tarafından seçilen Kırım Tatar Milli Meclisini tanımayıp hükümetin oluşturduğu bazı Kırım Tatar siyasi grupları, Kırım Tatarlarının temsilcileri olarak göstermeye çalışıyordu.

Aynı yaklaşımı Kırım Tatarlarına ve Milli Meclisine karşı Rusya hükümeti de sergiledi. Rusya Güvenlik Servisi (FSB) dokümanlarına göre Rusya hükümeti, Kırım Tatarlarını, ‘Rusya’nın Kırım’daki stratejik çıkarlarını yerine getirmeyi engelleyen en önemli siyasi güç’ olarak görüyordu. Bundan dolayı Kırım Tatarları, maddi külfetine rağmen yüzler halinde Kiev’deki Meydan eylemlerini desteklemeye geliyordu. Aynı zamanda Kırım hükümeti, devlet bütçesinden para ayırıp provokasyon olayları ve çatışmaları yaratmak için otobüs ve trenlerle binlerce Rus yanlısı kişiyi Kiev’e gönderiyordu.

“Berkut” polis timleri tarafından yüzlerce vatanseverin katledilmesi, binlercesinin yaralanmasından sonra Yanukoviç rejiminin devrilmesi ve Kiev’de yeni demokratik hükümetin oluşturulması, Kırım Tatarlarına büyük ümitler verdi. Ama bildiğiniz gibi, Şubat sonunda Kırım’a Rus askerlerin saldırısı gerçekleştirildi. İlk başta, Rusya Karadeniz Filosu tarafından oluşturulan ‘milis’ ve ‘kazak’ grupları, Kırım’da Parlamento, Bakanlar Kurulu, Güvenlik Servisi, savcılık ve polis binaları başta olmak üzere devlet binalarını ele geçirdi ve ondan sonra Rus askerlerin işgali başladı.

Buna gerekçe olarak Ukrayna’da ‘radikal milliyetçi hükümetin’ iktidara gelmesi ve Ukrayna’da yaşayan Ruslara karşı ayrımcılık yapılması gibisinden ifadeler kullanıldı. Herkese açık ki bu ifadeler gerçek değil. İlk önce, yeni hükümetin en üst makamlarında Rus, Ermeni, Yahudi olmak üzere farklı milliyetlere mensup kişiler bulunuyor. Ayrıca, Komünist Partisi de dahil olmak üzere birçok Rus yanlısı milletvekilinin bulunduğu Ukrayna Parlamentosunun dağıtılmadığı biliniyor.

En alaycı ifade ise, Rus işgalin başladığı Kırım’da, Ruslara karşı baskı yapıldığına dair laflar idi.

Birkaç rakamı size sunacağım. Kırım nüfusunun yüzde 58’i Ruslardan, yüzde 24’ü Ukrainlerden oluşuyor. Fakat Ukrainleri de Rus olarak görebiliriz, çünkü Ruslaştırma politikası sonucunda onlardan çoğu Rusça konuşuyor ve düşünüyor. Devlet bütçesi tarafından finanse edilen basın dahil olmak üzere Kırım’daki medya Rus dilinde çıkıyor. Kırım’ın üst düzey yöneticilerin en az yüzde 90’ı Rus milletindendir. Kırım’da faal 600 okuldan 14’ünde Kırım Tatar dilinde, 7’sinde Ukraince, diğerlerinde Rus dilinde eğitim veriliyor.

Rus askerlerin saldırısını ve Kırım işgalini aklamak amacı ile 16 Mart 2014 tarihinde Kırım ve Sivastopol’de, Kırım’ın Rusya’ya bağlanması konusunda ‘referandum’ düzenlendi. İşgal edilen topraklarda, uluslararası gözlemcilere katılım izni verilmeyen ‘referandumun’ çok saçma ve yasa dışı olduğu çok açıktır. Herhangi bir bölge ya da köyün başka devlete bağlanıp bağlanmaması konusunun yerel ‘referandum’da çözmek zaten saçmalıktır. Ekonomik açıdan daha yüksek seviyede bulunan ABD, komşu Türkiye, İsviçre veya Japonya’ya bağlanmak isteyen köyleri Kırım’da çok kolay bulursunuz.

İşgalci hükümetin, ‘referandum’ aracılığı ile ‘Kırım milletinin’ özgür iradesini sağlamak ve uluslararası normlara uygun özerklik haklarını korumak istediği ile ilgili ifadeler de saçma, çünkü ‘Kırım milleti’ denen bir millet yok ve özerklik haklarına sadece köklü halk sahiptir. Kırım’ın köklü halkı olan Kırım Tatarları ise ‘referandumu’ boykot etti. Kırım Tatarlarının yüzde 0,5 ‘referanduma’ katıldıkları tespit edildi. Fakat bu durum, onların Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasına oy verdiği anlamına gelmez. İşgalci hükümet, ‘referanduma’ katılım oranın yüzde 82 olduğunu açıklamasına rağmen elimizde olan bilgiye göre katılım oranı yüzde 32,4 idi.

Şimdi ise, Ukrayna’da kalmak isteyen ve Rusya vatandaşlığını kabul etmek istemeyen Kırım Tatarları, Ukrain ve Rusların düştüğü durumdan bahsetmek istiyorum.

İşgalci hükümet tarafından konulan kurallara göre tüm Kırım halkı bir ay içinde Rus pasaportları almalı. Rus pasaportları almayı reddeden vatandaşlar, yabancı vatandaş olarak değerlendirilip oy kullanma hakkına sahip olmayacak, kamu organlarında işe alınmayacak, dolayısıyla geçinecek parası olmayacak. Böylece, Vatanı terk etmek zorunda kalacaklar. 1944 Sürgününü yaşayan ve yıllarca Vatana dönmek için mücadele eden Kırım Tatarları için bu durumun neyi ifade ettiğini anlıyorsunuzdur.

Kırım Tatarları, geleceği ve hayatları konusunda çok gergin ve tedirgin, çünkü hükümetin organize ettiği silahlı ‘milis’ ve ‘kozak’ grupları, Kırım Tatarlarının tekrar sürgün edilmesi gerektiğinden açıkça söz ediyor. Milletler arası kanlı çatışmaların çıkma olasılığı çok yüksek, yani Kırım’da yaşayan Ukrain ve Kırım Tatarlarına silahlı saldırılar sık sık meydana gelebilir. Ayrıca, basında da yansıtıldığı gibi, Kırım Tatar evleri, kimlikleri belirsiz kişiler tarafında geceleri işaretleniyor.

İşgalci rejimi kabul etmeyen kişilere saldırı yapılıyor, kaçırılıyor. Kırım’da cinayetler sıklaşmaya başladı. Bununla birlikte Rus vatandaşlığını kabul eden kişiler, gelecekte bölgenin statüsünü değerlendirme veya referandum yapma hakkından maruz kalacak, çünkü Rusya Ceza Kanunu’nun 280. maddesine göre bu konu ile ilgili konuşmalar bile ayrılıkçılık olarak değerlendirilecek ve 5 yıla varan hapis cezası uygulanacak.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Ukrayna Bürosunun verilerine göre Kırım’dan yaklaşık 5 bin Kırım Tatarı ve en az o kadar da diğer milletlere mensup vatandaşlar ayrıldı.

İşgalcinin, Kırım’dan askerilerini çıkarması ve işgal edilen toprakları serbest bırakması için batı ülkelerinin uyguladığı yaptırımları Ukrayna vatandaşları memnuniyetle karşılıyor. Fakat vatandaşların çoğu bu yaptırımları yetersiz görüyor ve “file iğnenin batması” gibi algılıyor.

Son zamanlarda batılı siyasetçilerin ve devlet adamlarının, Kırım’ın artık kaybedildiği ve Ukrayna’nın başka yerlerine Rus saldırılarının önlenmesine odaklanmak gerektiği şeklinde ifadeler sık sık tekrarlanıyor. Bu yaklaşım yaygınlaşırsa Ukrayna’nın nükleer silahlardan vazgeçmeye karşılık 1994 Budapeşte Memorandumunu imzalayan ve Ukrayna’nın güvenliği ve toprak bütünlüğünü garantileyen ülkelerin yalan söylediği anlamına gelir. Ukrayna’da tekrar nükleer silahlara sahip olunması talebi doğuyor, çünkü Ukrayna’nın nükleer silahı olsaydı hiçbir ülke bu toprakları işgal etmezdi.

Ülkemizi işgalden kurtarmak ve başka bağımsız devletlere benzer saldırgan eylemleri önlemek için dünya toplumu tarafından yeterince etkili tedbirlerin alınacağını ümit ederiz.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.