SON DAKİKA
Hava Durumu

"Rusya olmazsa Dağlık Karabağ'da işgal sürdürülemez"

"Rusya olmazsa Dağlık Karabağ'da işgal sürdürülemez"

Haber Giriş Tarihi: 30.09.2020 18:20
Haber Güncellenme Tarihi: 30.09.2020 20:17
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.qha.com.tr/
"Rusya olmazsa Dağlık Karabağ'da işgal sürdürülemez"

Ömer Cihad KAYA
QHA Ankara

Bakü ve Erivan arasında çözüme bir türlü kavuşamayan Dağlık Karabağ sorunu, 27 Eylül 2020'de yeni bir aşamaya taşındı. Ermenistan'ın ateşkes ihlali ile yeniden alevlenen çatışmalar sonrasında Güney Kafkasya'da yeni bir savaşın ayak sesleri duyulmaya başladı. On yıllardır Ermeni işgalinde olan topraklarını geri almak isteyen Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri, Dağlık Karabağ'a tarihi bir kara harekâtı düzenledi. Uluslararası ilişkiler literatüründe "dondurulmuş sorun" olarak geçen krize dair son gelişmeleri, dünden bugüne Dağlık Karabağ sorununu ve Rusya'nın bölgesel politikalarını Dr. Öğr. Üyesi Esma Saraç Özdaşlı QHA'ya değerlendirdi. Özdaşlı, Dağlık Karabağ sorununun esas sebebinin dünden bugüne Rusya olduğunun altını çizdi.

Ermenistan’ın ateşkes ihlali ile Azerbaycan’da sivil yerleşim yerlerine saldırması sonucu Bakü yönetimi, yıllardır hukuk dışı bir şekilde işgal altında bulunan Dağlık Karabağ üzerine kara harekatı başlattı. Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne yönelik tehdide karşı yıllar sonra bu çapta bir harekat gerçekleştirmesi, uluslararası kamuoyunun ve Türkiye’nin bir numaralı gündemi haline geldi. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Esma Saraç Özdaşlı, "Azerbaycan’ın topraklarını işgalden kurtarmasının ardından Batılı ülkelerin ve Rusya’nın yaptığı itidal ve müzakerelere geri dönülmesi yönündeki çağrıları statükoyu devam ettirmeye yönelik girişimler olarak okumak gerek. Ermenistan, tam manasıyla Rusya'nın Güney Kafkasya'daki garnizonudur" ifadelerini kullandı.

"ÖNCE SORUNUN ADINI KOYMAK GEREK, ORTADA BİR İHTİLAF YOK ERMENİSTAN İŞGALCİDİR"

Uluslararası İlişkiler Uzmanı Özdaşlı, Azerbaycan ve Ermenistan arasında gelişen krizi konuşmadan önce, aradaki sorunun adını koymak gerektiğine dikkat çekti. Kamuoyunda Bakü-Erivan gerilimine dair "çatışma ve ihtilaf" ifadelerinin kullanılmasını gerçeği çarpıtma olarak nitelendiren Özdaşlı, "Sorunun adını doğru koymak gerekir. Ortada bir ihtilaf olarak adlandırılacak bir şey yok. 30 yılı aşkın bir süredir Azerbaycan topraklarının yaklaşık olarak yüzde 20’sini işgal eden Ermenistan, (Dağlık Karabağ ve etrafındaki yedi rayon) ve Bakü yönetiminin resmi kaynaklarında da ifade edildiği üzere kurtuluş savaşı veren bir Azerbaycan var" dedi.

"ERMENİSTAN DÜN OLDUĞU GİBİ BUGÜN DE SİVİLLERİ KATLEDİYOR"

1994’te Bişkek’te yapılan ateşkes anlaşmasından bugüne kadar sık sık saldırı gerçekleştiren Ermenistan'ın, son saldırılarında yine sivilleri hedef aldığını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Özdaşlı, "1991-94 yılları arasında Karabağ’da Ermeni silahlı kuvvetlerine komuta eden Ermenistan’ın eski Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın, 'Hocalı’ya kadar Azerbaycanlılar bizim sivilleri öldürmeyeceğimizi düşündü. Fakat Hocalı’da biz bunu yıktık' sözlerini hatırlattı. Özdaşlı, "Ermenistan dün olduğu gibi bugün de sivillere yönelik saldırılarda bulunarak, savaş zamanında sivillerin korunmasına ilişkin Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’ni (1949) de ihlal etmektedir." ifadelerini kullandı.

ÇARLIK RUSYASI, KARABAĞ'A ERMENİLERİ ADIM ADIM YERLEŞTİRDİ

Özdaşlı, Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte bölgede Dağlık Karabağ sorunu, Kırım'ın işgali gibi pek çok sorunla burun buruna gelindiğini ifade ederek, "Bu sorunların temel kaynağı, Çarlık Rusyasından bu yana izlenen 'böl parçala yönet' politikasıdır. Sovyetler Birliğinin, coğrafyaya hakim olmak için kendisine yakın güçleri coğrafyaya yerleştirme politikası vardır. Güney Kafkasya'ya egemen olmaya çalışan Sovyet Rusyası, bölgede hakimiyet kurmak için Ermenileri kullanmıştır. 

Karabağ sorununun temelinde de Rusya'nın bölgesel politikalarının yattığını ifade eden Özdaşlı, yaşanan tarihi süreci şu şekilde özetledi:

"Karabağ sorununun temeline bakıldığında, Çarlık Rusyası'ndan bu yana bölgesel politikaların devam ettiğini görüyoruz. Osmanlı Devleti'nin Türkistan ile arasındaki bağlantıyı kesebilmek için Güney Kafkasya'ya inmiştir. Orada kendisine yardım edebilecek bir güç ararken Ermenilerle karşılaştı. Ermeniler, yavaş yavaş Anadolu'dan ve İran'dan Karabağ'a yerleştirildi. Rusya'nın bölgeye sürekli Ermenileri yerleştirdiğini görüyoruz. 1813'te imzalanan Gülistan Anlaşmasından bu yana, adım adım Ermenistan devletinin kurulduğu bir süreç yaşandı."

Benzer haber: 28. yıl dönümünde insanlık tarihinin kara lekesi: Hocalı Soykırımı

"ERMENİLER ASIL RUSLARDAN HESAP SORMALI"

Bu göç hareketlerinin aslında gönüllü olmadığını ve Çarlık Rusyasının, Ermenileri zorla Karabağ'a yerleştirdiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Özdaşlı, "Eğer Ermeniler birilerinden hesap soracaksa kendilerini zorla göç ettiren Ruslardan hesap sormalı" dedi.

"1993'ten sonra Moskova yönetimi, 'yakın çevre doktrini' dedikleri bir doktrin ilan etti. Bu doktrine göre, post-Sovyet coğrafyada Rus etkisinin artırılması hedeflendi. Rusya, Güney Kafkasya'da da bu politikayı uyguladı. Azerbaycan'a karşı Ermenistan'a çok açıktan destek verdi. Ancak, Ermenistan, aynı zamanda hem Rusya hem de Avrupa Birliği ile yakın ilişkiler yürütmesi bakımından dünyada eşi benzeri olmayan bir örnektir. Bu durum, Rusya'yı farklı bir politika izleme itti"

ERMENİSTAN, RUSYA'NIN GÜNEY KAFKASYA'DAKİ GARNİZONU"

Diğer yandan, Rusya'nın Güney Kafkasya'da üssünün bulunduğu tek ülke olduğunu hatırlatarak uluslararası ilişkiler uzmanı, "Ermenistan, Rusya'nın Güney Kafkasya'daki garnizonu konumundadır" ifadeleri ile Ermenistan-Rusya ilişkisini özetledi.

1992'de Azerbaycan'da Elçibey, Gürcistan'da Saakaşvili yönetimleri ülke sınırları içindeki Rus askerlerini sınır dışı etmişti. Buralardaki Rusya'ya ait askeri birlikler ve teçhizatlar, Ermenistan'a kaydırıldı.

"RUSYA, PAŞİNYAN İKTİDARINA DERS VERMEK İSTİYOR"

Rusya'nın, 27 Eylül 2020'de Ermenistan'ın son ateşkes ihlali ve Azerbaycan'ın kara harekatı sonrası aldığı tavrı değerlendiren Özdaşlı, süreci şu şekilde değerlendirdi:

"Aslında Rusya'dan beklenen Azerbaycan'a tepki göstermekti. Ancak, onlar sürekli ateşkes ve itidal çağrısı yaptı. Bu bakımdan, Rusya'nın tavrı çok enteresandır. Bence, Rusya'nın bu pozisyonu almasının nedeni, Ermenistan'daki Paşinyan iktidarıdır. 2018'de ilk defa Karabağ klanı dışında bir kişi Ermenistan'da Başbakan oldu. Paşinyan, Batı ile ilişkileri oldukça iyi olan birisi. Paşinyan selefleri kadar Rus yanlısı değil. Bence Rusya, Paşinyan'ın bu tavrından kesinlikle memnun değil. O yüzden, Rusya'nın bu pozisyonu almasının, Paşinyan iktidarına bir ders vermek olduğu söylenebilir.

"ERMENİSTAN'IN KARŞISINDA 1992'DEKİ AZERBAYCAN YOK"

Rusya'dan destek almayan bir Ermenistan'ın Azerbaycan'a karşı bir güç ortaya koymasının mümkün olmadığını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi, Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ'da 30 yıldır Ermeni işgali altındaki topraklarını geri almak için başlattığı tarihi kara harekatına şunları söyledi:

"27 Eylül saldırılarını gerçekleştiren Ermenilerin gözden kaçırdıkları asıl nokta, Azerbaycan’ın 1992’deki Azerbaycan olmadığıdır. Bugün Azerbaycan’ın bütçesindeki askeri harcamalar neredeyse Ermenistan’ın bütçesine yakındır ve bu saldırıların devam etmesi durumunda, askeri müdahale Azerbaycan açısından tek çözüm yolu olarak görülecektir. İki ülkenin askeri verileri karşılaştırıldığında da Ermenistan’ın kendi öz gücüyle Azerbaycan ile mücadele etmesinin mümkün olmayacağı görülür. Örneğin; Azerbaycan’ın 2.73 milyar dolar askeri bütçesine karşın Ermenistan’ın askeri bütçesi ancak 0.5 milyar dolardır. 27 Eylül’de Azerbaycan saatiyle 06.00 civarında Ermenistan; Terter, Ağdam, Fuzuli ve Cebrail’in sivil yerleşimlerine saldırı gerçekleştirmiştir. Azerbaycan ordusunun hızla saldırılara cevap vermesi üzerine Ermenistan işgalindeki bazı yerleşim yerleri ait olduğu ülkenin, yani Azerbaycan’ın eline geçmiştir.

CEPHEDE SON DURUM: AZERBAYCAN, TOPRAKLARINI İŞGALDEN KURTARIYOR
Toprak bütünlüğünü yeniden sağlamak için harekete geçen Azerbaycan , Dağlık Karabağ'daki ilerleyişini açıkça "Kurtuluş savaşı" olarak nitelendirdi. Uluslararası ilişkiler literatüründe “dondurulmuş sorun” olarak ifade edilen Dağlık Karabağ’da, geri döndürülemez bir çatışma noktasına gelindi. Ermenistan'ın bir oldubittiyle on yıllardır Karabağ'da devam ettirdiği işgal politikası, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü ihlal etmesi ve tüm bunların üzerine Minsk Grubu'nun yıllardır sorunu bir çözümsüzlük yumağı haline getirmesi ve tabiri caizse "havanda su dövmesi" artık Bakü'nün sabrını taşırdı. Azerbaycan, en üst perdeden çözümün artık müzakere masasında değil sahada olduğunu vurguladı ve Dağlık Karabağ'daki topraklarını işgalden kurtarmak için kara harekatı başlattı. Azerbaycan, 30 Eylül 2020 itibarıyla Azerbaycan çok yüksek ve stratejik öneme sahip dağlık bölgeler de dahil olmak üzere 7 köyü işgalden kurtardı. Stratejik Murov Dağı'nda hakimiyeti ele aldı. Azerbaycan'ın tarihi nitelik taşıyan harekatı sonucu, 1994 ateşkesine kadarki süreçte Ermenilerce işgal edilen toprakların önemli bir kısmı işgalden kurtarıldı. Azerbaycan Savunma Bakanlığı, 2300 Ermeni askerinin etkisiz hale getirildiğini ifade etti. Ermenistan'a ait pek çok zırhlı ve askeri teçhizat imha edilirken; Erivan, yine sivilleri hedef alarak 11 Azerbaycan Türkünü katletti. Azerbaycan ordusunun, Dağlık Karabağ'daki ilerleyişi sürüyor.

"MUROVDAĞ, DAĞLIK KARABAĞ İÇİN ÇOK STRATEJİK BİR BÖLGE"

"28 Eylül’de stratejik önemi olan Murovdağ Azerbaycan tarafından ele geçirilmiştir. Murodağ, Ermenistan’ın Dağlık Karabağ ile bağlantı yolunu gözetleyebilmek için son derece önemlidir. Çünkü burası Ermenistan'ın Dağlık Karabağ bölgesine sağladığı ikmalde kullandığı en büyük yollardan bir tanesi olan M11 karayolunu denetleyecek stratejik bir mevkidir."

"RUSYA, OLMAZSA DAĞLIK KARABAĞ'DAKİ İŞGAL SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİLDİR"

"Rusya olmazsa, Dağlık Karabağ'daki işgal sürdürülebilir değildir." diyen Özdaşlı, Dağlık Karabağ sorununun uluslararası ilişkiler boyutuna ilişkin şunları söyledi:

"Uluslararası hukuk çerçevesinde konuyu ele aldığımızda bizi dinlemeyecekleri aşikar. Çünkü yıllardır gerek Türkiye, gerekse Azerbaycan uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1993’te aldığı kararlara göre (822, 953, 874 ve 884 nolu kararlar) Ermenistan’ın işgalci olduğunu anlatmaya çalışmış, ancak ne Rusya ne de Batılı ülkeler Ermenistan’a işgali sona erdirmesi için herhangi bir baskıda bulunmamış, aksine Erivan’ı siyasi, ekonomik ve askeri açıdan sürekli desteklemişlerdir.

Hatta sorunu çözmesi için 1992’de kurulan, ancak bugün işlevini bütünüyle yitirmiş olan AGİT Minsk Grubu'nun -kanımızca Azerbaycan Minsk grubundan çekilmelidir- eş başkanları (Rusya, ABD ve Fransa) konuyla ilgili BM'deki oylamalarda dahi Ermenistan’ın lehine oy vermektedirler. Dolayısıyla sorunu 'tarafsız' olarak çözmesi beklenen bu üç ülke, Ermenistan lehine duruşlarını net olarak göstermektedirler. Ermenistan Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri arasında askeri işbirliğini öngören ve 15 Mayıs 1992'de Taşkent'te kurulan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'ne ve BDT Ortak Savunma Anlaşması'na imza atan tek Güney Kafkasya ülkesidir. Benzer şekilde topraklarında Rus üssü bulunduran tek Güney Kafkasya ülkesi de yine Ermenistan'dır. Azerbaycan'ın 1992, Gürcistan'ın ise 2007 yılında ülkesindeki Rus askerini tamamen çıkarmasının ardından bu ülkelerdeki askeri teçhizat ve personelin büyük bir kısmı Ermenistan'a konuşlandırılmıştır. Dolayısıyla Ermenistan'ın tam manasıyla Rusya'nın Güney Kafkasya 'garnizonu' haline gelmiştir.

"AGİT MİNSK GRUBUNUN SORUNU ÇÖZMESİ MÜMKÜN DEĞİL"

"Eş başkanlarının böylesi taraflı bir durumda olduğu AGİT Minsk Grubu’nun sorunu çözmesi mümkün değildir ve söz konusu ülkelerin izlediği politikalar, Ermenistan’ın fiili işgal durumunu devam ettirmesini sağlamaktadır. Bu bakımdan Azerbaycan’ın bazı topraklarını işgalden kurtarmasının ardından Batılı ülkelerin ve Rusya’nın yaptığı itidal ve müzakerelere geri dönülmesi yönündeki çağrıları statükoyu devam ettirmeye yönelik girişimler olarak okumak gerek. Hatta Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Ermenistan’ın işgal ettiği 5 rayondan çekilmesi yönündeki yaptığı çağrı da gerek askeri, gerekse diplomatik açıdan Ermenistan saldırılarına çok iyi hazırlanmış olan Azerbaycan’ın ilerlemesini engellemeye yönelik bir hamledir."

Benzer haber: Türk Konseyinden Ermenistan’a işgale son ver çağrısı

TÜRK CUMHURİYETLERİ, İŞGALCİ ERMENİSTAN'A TEPKİ GÖSTERMELİ"

"Bu saldırıların bizler açısından en üzücü noktalarından biri, Gürcistan üzerinden Ermenistan’a silah gönderemeyen Rusya’nın ne yazık ki askeri mühimmatı Kazakistan, Türkmenistan ve İran’ın hava sahasını kullanarak göndermesidir. Bu güzergâhtan son bir ay içinde -farklı rakamlar telaffuz edilmekle birlikte- çok yüksek miktarda silahın Ermenistan’a ulaştığı bilinmektedir. İlerleyen dönemlerde, Türkistan’daki Türk cumhuriyetlerinin Azerbaycan topraklarını işgal eden Ermenistan’a dolaylı da olsa verdikleri desteği kesmelerini ümit ediyoruz. Ermenistan’a Türk dünyasının birlikte göstereceği tavır, işgalin sona ermesi için önemlidir."


En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.