Sen Nehri’nin kıyısında bir Kırım Tatarı: Buğra Alpgiray
Sen Nehri’nin kıyısında bir Kırım Tatarı: Buğra Alpgiray
Haber Giriş Tarihi: 31.08.2022 14:29
Haber Güncellenme Tarihi: 31.08.2022 14:32
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.qha.com.tr/
Muhammet Bekir KARACAKAYA/QHA Ankara
İkinci Dünya Savaşı sıralarında Sovyet Rus zulmüyle vatan Kırım’dan sürülerek Fransa’da kimsesiz ve fakir bir hayat yaşamak zorunda kalan, kendisini Sen Nehri’nin sularına bırakarak vatan hasretinden yaşamına son veren Kırım Tatarı Buğra Alpgiray’ın bedeninin üzerinden çıkan şiir: “Paris Akşamları”. Vatan Kırım’a olan hasretini Sen Nehri'nde intihar etmeden önce kaleme alan Alpgiray’ın Azerbaycanlı Mehmet Ağaoğlu’na ithaf ettiği “Paris Akşamları” şiiri, Türkiye’de ilk kez “Bozkurt” dergisinin 1972-Mayıs sayısında yer aldı.
Türk dünyasının ve Kırım Tatarlarının Sovyet Rus zulmünü en ağır şekilde yaşadığı 2. Dünya Savaşı sıralarında vatan Kırım’dan sürgün edilen Kırım Tatarı Buğra Alpgiray, yapayalnız ve fakir bir hayat sürdüğü Fransa’nın başkenti Paris’te vatanına olan hasretine dayanamayarak 1947 yılında hayatına son vermişti. Kendisini Paris’teki Sen Nehri'nin sularına bırakan Kırım Tatarı Alpgiray’ın Fransız polisleri tarafından bulunan cansız bedeninin üzerinden çıkan evraklarda “Paris Akşamları” adında kaleme aldığı bir şiir bulundu. Alpgiray, “Paris Akşamları” şiirinde yurduna, milletine olan özlemini ve Fransa’da yaşadığı gurbet hayatını kaleme almıştı.
Türkiye’de 1972 yılında ilk kez “Bozkurt” dergisinin Mayıs sayısında yer alan şiir, Alpgiray tarafından Azerbaycanlı Mehmet Ağaoğlu’na ithaf edilmiş. Dergide yayımlanan şiirin sunuşunda, “1947 yılı sonbaharında Paris’te Sen Nehri kıyısında bir ceset bulunur. Üstünden çıkan evraktan Kırımlı bir Türk olduğu, II. Dünya savaşının bâdirelerine kapılarak yurdunu kaybettiği, savaş sonunda Paris’te kaldığı ve sefil bir hayat sürdüğü anlaşılmıştır. Aşağıdaki şiir onun cebinden çıkan şiirlerden biridir” ifadeleri yer alıyor.
PARİS AKŞAMLARI
“Bu kent her şeyiyle bana yabancı Caddeler, binalar, bütün insanlar... Öyle hasretim ki ezan sesine Ararım çevremde minâre, câmi Lâkin takılırım Çan kulesine Her semtin muhteşem kilisesine Yâd el elemleri sarar içimi
Uzaklarda yurdum! burdan çok uzak Her mevsim güneşli, masmavi göklü Camili, kubbeli, kümbetli, köşklü Ozanlı, garipli, kervansaraylı Hele insanları: Alpli, Giraylı Yok haber onlardan, baba evinden Bu yüzdendir hâlim, kopuk bir yaprak Her şey çok uzakta benden çok uzak
Gözlerim dâima engine dalar İsterim ki her an, ana yurdumda Dağları dumanlı yaslı Kırım'da Duvarında mavzer ve Kur’ân olan Ata ocağında, bizim konakta Bir bakır sinili sofra başında İftar beklenilsin, duâ edilsin Ve sessiz sedâsız yemek yenilsin Sonra şadırvanda abdest alınıp Hep birlikte teravihe gidilsin
Uyansam her sabah ezan sesiyle Görsem Ayşeciği su testisiyle Ninemi yaşmaklı, namaz kılarken Dinlesem dedemi, Kur'ân okurken Başımı huşuyla yastığa koysam Sonra toparlanıp yola koyulsam Yahut günün şavkı vururken camdan Heybetli sesiyle çağırsa babam Anam da, kalk yavrum, aslanım dese Tutup elleriyle omuzlarımdan O müşfik hâliyle sarılsa, öpse
Semaver kaynarken ocak başında Dünya Türklüğünden, Türk tarihinden Bozkurt’tan, Turan'dan söz etse dedem Sonra Türklük için eylese niyaz Gözlerinden akan yaşı bir görsem
Evet! Yurdum uzak burdan çok uzak, Bir ferahlık yahut bir şey umarak Düşerim yollara akşam üstleri Hep böyle çâresiz, yıllardan beri Her zamanki gibi yorgun ve bitkin Artırıp yükünü hasta kalbimin Her an heyecanı gözlerimde yaş Görmek ümidiyle bir Türk, bir dildaş Dolaşırım Paris caddelerini Yorgun akan Sen'i, köprülerini
Bir Karakış vakti, Sen kıyısında Kafamın içinde Türklük ülküsü Rûhumu kavuran öz yurt hasreti Böyle göçeceğim ebediyete Donmuş cesedimi bulup çöpçüler Defnedilmek üzre götürecekler Kimim ben, neyim, ne bilecekler…!”
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Sen Nehri’nin kıyısında bir Kırım Tatarı: Buğra Alpgiray
Muhammet Bekir KARACAKAYA/QHA Ankara
İkinci Dünya Savaşı sıralarında Sovyet Rus zulmüyle vatan Kırım’dan sürülerek Fransa’da kimsesiz ve fakir bir hayat yaşamak zorunda kalan, kendisini Sen Nehri’nin sularına bırakarak vatan hasretinden yaşamına son veren Kırım Tatarı Buğra Alpgiray’ın bedeninin üzerinden çıkan şiir: “Paris Akşamları”. Vatan Kırım’a olan hasretini Sen Nehri'nde intihar etmeden önce kaleme alan Alpgiray’ın Azerbaycanlı Mehmet Ağaoğlu’na ithaf ettiği “Paris Akşamları” şiiri, Türkiye’de ilk kez “Bozkurt” dergisinin 1972-Mayıs sayısında yer aldı.
Türk dünyasının ve Kırım Tatarlarının Sovyet Rus zulmünü en ağır şekilde yaşadığı 2. Dünya Savaşı sıralarında vatan Kırım’dan sürgün edilen Kırım Tatarı Buğra Alpgiray, yapayalnız ve fakir bir hayat sürdüğü Fransa’nın başkenti Paris’te vatanına olan hasretine dayanamayarak 1947 yılında hayatına son vermişti. Kendisini Paris’teki Sen Nehri'nin sularına bırakan Kırım Tatarı Alpgiray’ın Fransız polisleri tarafından bulunan cansız bedeninin üzerinden çıkan evraklarda “Paris Akşamları” adında kaleme aldığı bir şiir bulundu. Alpgiray, “Paris Akşamları” şiirinde yurduna, milletine olan özlemini ve Fransa’da yaşadığı gurbet hayatını kaleme almıştı.
BOZKURT DERGİSİNDE YAYIMLANAN “PARİS AKŞAMLARI” ŞİİRİTürkiye’de 1972 yılında ilk kez “Bozkurt” dergisinin Mayıs sayısında yer alan şiir, Alpgiray tarafından Azerbaycanlı Mehmet Ağaoğlu’na ithaf edilmiş. Dergide yayımlanan şiirin sunuşunda, “1947 yılı sonbaharında Paris’te Sen Nehri kıyısında bir ceset bulunur. Üstünden çıkan evraktan Kırımlı bir Türk olduğu, II. Dünya savaşının bâdirelerine kapılarak yurdunu kaybettiği, savaş sonunda Paris’te kaldığı ve sefil bir hayat sürdüğü anlaşılmıştır. Aşağıdaki şiir onun cebinden çıkan şiirlerden biridir” ifadeleri yer alıyor.
PARİS AKŞAMLARI“Bu kent her şeyiyle bana yabancı
Caddeler, binalar, bütün insanlar...
Öyle hasretim ki ezan sesine
Ararım çevremde minâre, câmi
Lâkin takılırım Çan kulesine
Her semtin muhteşem kilisesine
Yâd el elemleri sarar içimi
Uzaklarda yurdum! burdan çok uzak
Her mevsim güneşli, masmavi göklü
Camili, kubbeli, kümbetli, köşklü
Ozanlı, garipli, kervansaraylı
Hele insanları: Alpli, Giraylı
Yok haber onlardan, baba evinden
Bu yüzdendir hâlim, kopuk bir yaprak
Her şey çok uzakta benden çok uzak
Gözlerim dâima engine dalar
İsterim ki her an, ana yurdumda
Dağları dumanlı yaslı Kırım'da
Duvarında mavzer ve Kur’ân olan
Ata ocağında, bizim konakta
Bir bakır sinili sofra başında
İftar beklenilsin, duâ edilsin
Ve sessiz sedâsız yemek yenilsin
Sonra şadırvanda abdest alınıp
Hep birlikte teravihe gidilsin
Uyansam her sabah ezan sesiyle
Görsem Ayşeciği su testisiyle
Ninemi yaşmaklı, namaz kılarken
Dinlesem dedemi, Kur'ân okurken
Başımı huşuyla yastığa koysam
Sonra toparlanıp yola koyulsam
Yahut günün şavkı vururken camdan
Heybetli sesiyle çağırsa babam
Anam da, kalk yavrum, aslanım dese
Tutup elleriyle omuzlarımdan
O müşfik hâliyle sarılsa, öpse
Semaver kaynarken ocak başında
Dünya Türklüğünden, Türk tarihinden
Bozkurt’tan, Turan'dan söz etse dedem
Sonra Türklük için eylese niyaz
Gözlerinden akan yaşı bir görsem
Evet! Yurdum uzak burdan çok uzak,
Bir ferahlık yahut bir şey umarak
Düşerim yollara akşam üstleri
Hep böyle çâresiz, yıllardan beri
Her zamanki gibi yorgun ve bitkin
Artırıp yükünü hasta kalbimin
Her an heyecanı gözlerimde yaş
Görmek ümidiyle bir Türk, bir dildaş
Dolaşırım Paris caddelerini
Yorgun akan Sen'i, köprülerini
Bir Karakış vakti, Sen kıyısında
Kafamın içinde Türklük ülküsü
Rûhumu kavuran öz yurt hasreti
Böyle göçeceğim ebediyete
Donmuş cesedimi bulup çöpçüler
Defnedilmek üzre götürecekler
Kimim ben, neyim, ne bilecekler…!”
EN ÇOK OKUNANLAR