SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Türkistan

QHA - Kırım Haber Ajansı - Türkistan haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Türkistan haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Uzman tarihçi Halil Can Akgün: Kırım petroglifleri bozkır kültürünün Batı'ya uzanan taş belleğidir Haber

Uzman tarihçi Halil Can Akgün: Kırım petroglifleri bozkır kültürünün Batı'ya uzanan taş belleğidir

"Avrasya Kaya Resimlerinde Türk Kültür ve Mitolojisi" isimli kitabın yazarı uzman tarihçi Halil Can Akgün, Türk mitolojisi ile kaya resimleri arasındaki bağlantıyı, Kaya resimlerinin hangi bölgelerde farklılık gösterdiğini, Türk mitolojisinin kaya resimlerinde sembolik olarak en sık karşılaşılan temalarını, Kırım bölgesinde ve Karadeniz’in kuzeyinde yer alan petrogliflerin Türk kültür mirası açısından nasıl bir önem taşıdığını ve Türk mitolojisinin kaya resimlerinde sembolik olarak en sık karşılaşılan temaları Kırım Haber Ajansına (QHA) anlattı. AKGÜN: GÖK TANRI İNANCI KAYA RESİMLERİNDE GÖRSEL BİÇİMLERE DÖNÜŞÜR Kaya resimlerinin, aslında mitolojinin en erken biçimlerinden biridir olduğunu belirten Halil Can Akgün, "Henüz yazının olmadığı dönemlerde insanlar dünyayı, inançlarını ve kozmolojik tasavvurlarını bu taş yüzeylere kazıyarak anlatmışlardır. Türk mitolojisindeki Gök Tanrı inancı, hayat ağacı, kutsal dağ, su ruhları, hayvan ata kültü gibi birçok temel motifle kaya resimlerinde görsel biçimlere dönüşür. Özellikle Türkistan steplerinde görülen güneş başlı şaman figürleri, göğe yükselişi simgeleyen dağ keçileri veya at kültü etrafında şekillenen sahneler, doğrudan mitolojik bir düşünce sisteminin izlerini taşır." ifadelerini kullandı. Bu resimlerdeki figürlerin yalnızca gündelik yaşamı betimlemediğini, aynı zamanda insan ile doğa, ruhlar ve evren arasındaki kutsal ilişkiyi anlattığını kaydeden uzman, "Türk mitolojisinin sözlü gelenekte yer alan anlatılarıyla kaya sanatı arasındaki paralellikler, bize o dönem insanının evreni anlamlandırma biçimini gösterir. Yani kaya resimleri, hem mitolojik bilincin erken bir ifadesi hem de Türk kültürünün köklerine ışık tutan görsel bir dil olarak değerlendirilmelidir." değerlendirmesinde bulundu. "KAYA RESİMLERİ YALNIZCA BİR SANAT DEĞİL, AYNI ZAMANDA KÜLTÜREL SÜREKLİLİĞİ BELGELEYEN BİR TARİHSEL HAFIZA BİÇİMİDİR" Kaya resimlerinin Altaylar’dan Sibirya’ya, Türkistan bozkırlarından Anadolu’ya kadar geniş bir coğrafyada var olduğunu ve her bölgenin kendi çevresel koşulları, inanç sistemi ve tarihsel süreçleri doğrultusunda farklı üsluplar geliştirdiğini kaydeden Akgün, şöyle devam etti: Örneğin Altay ve Sayan Dağları çevresindeki petrogliflerde daha çok av sahneleri, şaman figürleri ve kozmik semboller görülür. Bu bölgedeki resimler, doğa ve ruh dünyası arasındaki bağı çok belirgin biçimde yansıtır. Kazakistan ve Kırgızistan’daki örnekler daha dinamik sahneler içerir; atlı savaşçılar, arabalar ve güneş motifleri bu bölgelerde oldukça yaygındır. Anadolu’ya gelindiğinde ise kaya resimleri yerel kültürlerle etkileşim içinde yeni biçimler alır; özellikle Türkistan ve Doğu Anadolu’daki örneklerde hem Türkistan kökenli simgeler hem de yerel inanç unsurları birlikte görülür. Bu çeşitlilik, aslında tek bir inanç sisteminin farklı coğrafyalarda aldığı biçimleri gösterir. Türk mitolojik düşüncesinin ana temaları -gökyüzü, hayvan ruhları, atalar kültü, doğa kutsallığı- değişmeden kalır, ancak bu temalar her bölgenin kendi sembolik diliyle yeniden yorumlanır. Bu yüzden kaya resimleri yalnızca bir sanat değil, aynı zamanda kültürel sürekliliği belgeleyen bir tarihsel hafıza biçimidir. "KURT, TÜRK MİTOLOJİSİNDE SADECE BİR HAYVAN DEĞİL, AYNI ZAMANDA BİR ATADIR" Akgün, gördüğü kaya resimleri arasında hangisinin kendisini en çok etkilediği sorusunu, "Beni en çok etkileyen tasvirlerden biri, kurt başlı sancak taşıyan bir süvari figürüydü. Bu sahne ilk bakışta bir savaşçıyı gösteriyor gibi görünse de, aslında çok daha derin bir anlam taşır. Kurt, Türk mitolojisinde sadece bir hayvan değil, aynı zamanda bir atadır; soyun rehberi, yeniden doğuşun ve dirilişin simgesidir. Bu yüzden sancakta yer alması, topluluğun hem koruyucusunu hem de kökenini temsil eder. Bu figür bana Ergenekon ve Türeyiş destanlarındaki Bozkurt motifini hatırlatıyor. Her iki destanda da kurt, insan soyunu karanlıktan çıkaran, yol gösteren, hatta yeniden doğuran bir varlıktır. Kaya yüzeyine kazınmış bu süvari figürü, sanki o mitolojik anlatının görsel bir yankısı gibidir. Süvarinin taşıdığı kurt başlı sancak, bir savaş sembolü olmanın ötesinde, insanla kutsal arasındaki bağın, yani 'Aşina soyunun' göksel kökeninin ifadesidir. Taşa kazınan bu sahneye baktığınızda, yalnızca bir savaş sahnesini değil, aynı zamanda bir kimliğin doğuşunu görürsünüz. Bu yüzden o figür benim için hem tarih hem mitoloji, hem de köklerin sessiz ama görkemli bir hatırlatıcısıdır." şeklinde yanıtladı. "TÜRK KAYA SANATI YALNIZCA GÖRSEL BİR ANLATIM BİÇİMİ DEĞİL, MİTOLOJİK EVREN TASAVVURUNUN TAŞA KAZINMIŞ HALİ GİBİDİR" Türk mitolojisinin, doğa ile insan arasındaki kutsal dengeye dayandığını, bu yüzden kaya resimlerinde de en sık karşılaşılan temaların gökyüzü, hayvan ruhları, hayat ağacı, güneş ve ay gibi kozmik semboller etrafında şekillendiğini belirten uzman, her birinin, o dönemin insanının evreni anlamlandırma biçimini görsel dile dönüştürdüğünü kaydederek şunları söyledi: Gök Tanrı inancının etkisiyle güneş ve ışınlı başlı figürler sıkça betimlenir; bunlar çoğu zaman göğe dua eden ya da trans hâlinde tasvir edilen şamanlarla birlikte görülür. Hayat ağacı ise hem evrenin dikey düzenini hem de ruhların göğe yükselişini simgeler. Dağ keçisi, geyik ve at gibi hayvanlar yalnızca av sahnelerinin unsurları değildir; aynı zamanda ruhsal rehberler, totemik koruyucular ve kozmik geçişlerin simgeleridir. At motifi, özellikle dikkat çekicidir çünkü hem öte âleme geçişi hem de göçebe yaşamın kutsallığını temsil eder. Kurt figürü ise en eski dönemlerden beri soyun koruyucusu, dirilişin ve yol göstericiliğin sembolüdür. Bunların yanı sıra güneş diskleri, üç katlı evreni anlatan kompozisyonlar, insan-hayvan karışımı figürler ve dans eden ya da dua eden topluluk sahneleri de mitolojik düşüncenin ritüel yansımaları olarak karşımıza çıkar. Kısacası, Türk kaya sanatı yalnızca görsel bir anlatım biçimi değil, mitolojik evren tasavvurunun taşa kazınmış hali gibidir; her figür, bir inancın, bir kozmolojinin ve bir kimlik bilincinin sembolik izini taşır. "KIRIM PETROGLİFLERİ, YALNIZCA TARİHSEL BİR İZ DEĞİL, AYNI ZAMANDA KÜLTÜREL SÜREKLİLİĞİ BELGELEYEN SESSİZ ANLATICILARDIR" Kırım'da ve Karadeniz’in kuzeyinde yer alan petrogliflerin Türk kültür mirası açısından taşıdığını öneme değinen Akgün, "Kırım ve Kuzey Karadeniz bölgesi, Türk kültür tarihinin yalnızca göç yollarından biri değil, aynı zamanda çok erken dönemlerden itibaren yerleşilmiş, güçlü kültürel katmanlar taşıyan bir sahadır. Bu bölgedeki kaya resimleri, Türkistan ile Doğu Avrupa arasındaki bağlantıyı izlemek açısından son derece değerlidir. Özellikle İskit-Saka ve daha sonraki Hun ve Kıpçak topluluklarının izlerini taşıyan figürler, hem üslup hem de sembolik içerik bakımından Türkistan petroglif geleneğiyle belirgin paralellikler gösterir." değerlendirmesinde bulundu. "Kırım’daki kaya resimlerinde sıkça karşılaşılan atlı figürler, hayvan mücadele sahneleri ve güneş sembolleri, bozkırın kozmolojik dünyasının bu bölgeye taşındığını gösterir." diyen Akgün, şu ifadeleri kullandı: At kültünün güçlü varlığı, savaşçı toplulukların sadece askerî hayatını değil, ruhani evrenlerini de yansıtır. Yine bazı tasvirlerde kurt, boynuzlu hayvanlar ve şamanik pozlar dikkat çeker; bunlar hem İskit hem de erken Türk topluluklarının ortak inanç dairesinin görsel izleridir. Bu sahalar Türk kültür mirası açısından şu nedenle önemlidir: Bozkırın mitolojik sembollerinin Türkistan’dan Karadeniz’in kuzeyine, oradan Balkanlara kadar uzanan sürekliliğini gösterir. Yani kültürel bir 'köprü' işlevi görür. Kırım’daki petroglifler, sadece yerel bir geleneğin ürünü değil; Avrasya bozkırlarının ortak sembolik dünyasının batı ucundaki taş belleğidir. Böylece hem Saka sanatının hem de erken Türk topluluklarının kozmolojik anlayışının uzun mesafeli etkileşimlerle nasıl yayılıp biçim değiştirdiğini anlamamıza imkân verir. Bu yüzden Kırım ve Kuzey Karadeniz petroglifleri, Türk kültür kapsayıcılığı içinde yalnızca tarihsel bir iz değil, aynı zamanda kültürel sürekliliği belgeleyen sessiz anlatıcılardır. Taş üzerindeki her çizgi, bozkırın hem inanç hem kimlik taşımış olan eski topluluklarının göç yollarını hâlâ görünür kılar. "TÜRKİSTAN VE KARADENİZ’İN KUZEYİNDEKİ PETROGLİFLER, DOĞAL AŞINMA, İKLİM KOŞULLARI VE İNSAN ETKİSİ NEDENİYLE CİDDİ TEHDİT ALTINDA" Son olarak günümüzde kaya resimlerinin korunması ve bilimsel olarak incelenmesi konusunda yeterli çalışma yapılıp yapılmadığını değerlendiren uzman, "Maalesef kaya resimleri hâlâ yeterince korunmuş değil ve bilimsel araştırmalar açısından birçok eksiklik mevcut. Özellikle Türkistan ve Karadeniz’in kuzeyindeki petroglifler, doğal aşınma, iklim koşulları ve insan etkisi nedeniyle ciddi tehdit altında. Türkiye’de ve bazı bölgelerde koruma çalışmaları yapılmakla birlikte, bunlar genellikle yerel ölçekte kalıyor ve sistematik bir envanterleme, belgelenme ve dijital arşivleme sürecinden yoksun. Bilimsel araştırmalar da genellikle saha çalışmalarına dayanıyor; ancak kaya resimlerinin bütüncül bir şekilde analiz edilmesi, karşılaştırmalı ikonografik çalışmaların yapılması ve mitolojik bağlamlarının detaylı olarak yorumlanması hâlâ sınırlı. Modern yöntemler -3D tarama, dijital restorasyon, spektroskopik analizler- daha sık kullanılabilir ve kullanılmalı; çünkü bu sayede hem görsellerin korunması sağlanır hem de tarihsel ve kültürel yorumlar daha güvenilir bir temele oturtulabilir. Özetle, kaya resimleri hem Türk kültür mirası hem de evrensel arkeoloji açısından büyük bir değere sahip; ancak korunmaları ve bilimsel olarak incelenmeleri için hâlâ kapsamlı, disiplinler arası ve uzun vadeli çalışmalara ihtiyaç var." dedi.

AB ve Kazakistan vize kolaylaştırma ve geri kabul anlaşması müzakerelerine başladı Haber

AB ve Kazakistan vize kolaylaştırma ve geri kabul anlaşması müzakerelerine başladı

Avrupa Birliği (AB) ile Kazakistan vize kolaylaştırma ve geri kabul anlaşması müzakerelerine başladı. AB Konseyi tarafından, AB ile Kazakistan arasında İşbirliği Konseyi toplantılarının 22'ncisinin ardından yapılan yazılı açıklamada; AB ile Kazakistan arasında vize kolaylığı ve geri kabul anlaşması müzakerelerine başladığı bildirildi. Açıklamada, toplantıya AB adına Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas'ın, Kazakistan adına ise Kazakistan Dışişleri Bakanı Yermek Köşerbayev'in başkanlık ettiği belirtildi. Tarafların "Geliştirilmiş Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması"nın 10. yıl dönümünü kutladığı belirtilen açıklamada, toplantıda anlaşmanın hayata geçirilmesinde kaydedilen ilerlemenin değerlendirildiği belirtildi. İŞ BİRLİĞİ ALANLARI GÖRÜŞÜLDÜ Açıklamada, iki tarafın ulaştırma ve kritik hammaddeler de dâhil olmak üzere öncelikli alanlarda iş birliklerini güçlendirme taahhüdünü teyit ettiğine vurgu yapıldı ve "Toplantıda siyasi, ekonomik ve ticari konuların yanı sıra iç ve anayasa reformları, adalet ve içişleri, insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, hukukun üstünlüğü ve enerji konuları da dâhil olmak üzere iş birliği konularında görüş alışverişinde bulunuldu." ifadelerine yer verildi. Tarafların ayrıca yaptırımlarla ilgili konular da dâhil olmak üzere bölgesel ve uluslararası gelişmeleri de ele aldığı kaydedilen açıklamada, AB ve Kazakistan'ın "Vize Kolaylaştırma Anlaşması ve Geri Kabul Anlaşması" için müzakereleri başlattığı da duyuruldu.

Kırgızistan'da çevre felaketine yol açtı: Çinli CEO tutuklandı Haber

Kırgızistan'da çevre felaketine yol açtı: Çinli CEO tutuklandı

Türkistan coğrafyasındaki nüfuzunu artırarak, Türk dünyası kentlerindeki çeşitli alanlarda tehdit yaratan Çin, çevre felaketine neden oldu. Barron's News'in AFP'ye dayandırdığı haberine göre Kırgızistan'da yapılan bir kamuoyu araştırması sonucunda altın madenciliği şirketinin Çinli Genel Müdürünün (CEO) tutukluluğuna karar verildi. Şirketin Kırgızistan'da büyük ölçekli bir çevre felaketine yol açtığı kaydedildi. Kırgızistan güvenlik servisinden yapılan açıklamada Kemin Kaynak Grubu CEO'sunun binlerce metrekarelik alana zarar verdiği ve yetkililere yanlış bilgi vererek bir madeni yönettiği bildirildi. Açıklamada faaliyetlerin bölgeye ciddi düzeyde hasar verdiğinin altı çizildi. Global Times'ın gündeme taşıdığı haberinde Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada, "İlgili raporları dikkate aldık ve Kırgızistan'daki Çin Büyükelçiliği durumu daha ayrıntılı olarak inceliyor ve bilgi ediniyor." ifadelerine yer verdi. KIRGIZİSTAN'DA HALK ÇİNLİ YATIRIMCILARI İSTEMİYOR Milyonlarca yatırım yaparak Kırgızistan'da altyapı projelerine finansman sağlayan Çin, kritik mineralleri hedefleyerek madencilik alanındaki çalışmalara öncelik veriyor. Kırgızistan'da halk, Çinli işçilerin ülkeye gelmesine, Çinli şirket ve fabrikaların açılmasına tepki gösteriyor. Bu bağlamda Çinlilerin ülkeye gelişi ile birlikte fiyatların ve çevre kirliliğinin arttığı vurgulanıyor.

Orta Asya Devlet Başkanları 7. İstişare Toplantısı Taşkent’te gerçekleştirildi: Azerbaycan tam üye oldu Haber

Orta Asya Devlet Başkanları 7. İstişare Toplantısı Taşkent’te gerçekleştirildi: Azerbaycan tam üye oldu

Orta Asya Devlet Başkanları 7. İstişare Toplantısı, Özbekistan'ın başkenti Taşkent’te, bölge liderlerinin katılımıyla düzenlendi. Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Tacikistan ve ilk kez tam üye olarak kabul edilen Azerbaycan’ın devlet başkanlarının yer aldığı zirveye, Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev ev sahipliği yaptı. Zirveye; Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, Türkmenistan Cumhurbaşkanı Serdar Berdimuhamedov, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev katıldı. Toplantının en dikkat çekici gelişmesi, Azerbaycan’ın Orta Asya Devlet Başkanları İstişare Toplantısı formatına tam üye olarak kabul edilmesi oldu. Böylece Güney Kafkasya ile Orta Asya arasındaki siyasi ve ekonomik iş birliği süreci yeni bir aşamaya taşındı. “TARİHÎ BİR ZİRVE, İKİ BÖLGE ARASINDA YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR” Açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev, zirveyi “tarihî bir toplantı” olarak nitelendirerek, Azerbaycan’ın katılımının ortak tarih, kültür ve kardeşlik bağlarına dayanan ilişkileri daha da güçlendireceğini vurguladı. Mirziyoyev, bu adımın Türkistan ile Güney Kafkasya arasında yeni bir iş birliği döneminin başlangıcı olduğunu belirterek, “Aslında Orta Asya ile Güney Kafkasya arasında güçlü bir köprü kuruyoruz. Azerbaycan’ın katılımı istişare toplantılarına güçlü bir ivme kazandıracak ve yeni ufuklar açacaktır.” dedi. Ayrıca Mirziyoyev, bölge ülkelerinin son yıllarda diyalog ortamından gerçek bir ortaklık düzeyine ulaştığını, bunun sınır sorunlarının çözülmesinden ticaret ve ulaştırma alanlarında kaydedilen ilerlemeye kadar pek çok alanda somut sonuçlar doğurduğunu ifade etti. “ORTA ASYA TOPLULUĞU” ÖNERİSİ VE YENİ KURUMSAL YAPI TEKLİFİ Cumhurbaşkanı Mirziyoyev, istişare toplantılarının kurumsal yapısının güçlendirilmesi gerektiğini belirterek, mevcut formatın “Orta Asya Topluluğu” adıyla stratejik bir platforma dönüştürülmesini önerdi. Bu çerçevede; daimî bir sekreterya kurulması, Aksakallar Konseyi oluşturulması, ülkelerin ulusal koordinatörlerinin statüsünün cumhurbaşkanları özel temsilcileri seviyesine yükseltilmesi gibi yapısal adımlar önerildi. Mirziyoyev ayrıca, bölgesel entegrasyonun daha etkin yürütülmesi için altyapı ve ulaştırma projelerine öncelik verilmesi gerektiğini kaydetti. BÖLGESEL ULAŞTIRMA PROJELERİ GÜNDEMİN MERKEZİNDE Zirvede, Türkistan’ı küresel ticaret koridorlarında daha etkin kılacak büyük altyapı projeleri ele alındı. Mirziyoyev özellikle; Çin-Kırgızistan-Özbekistan demir yolu, Trans-Afgan Koridoru, Trans Hazar Uluslararası Taşımacılık Güzergâhı gibi bölgesel bağlantıları güçlendirecek projelerin hızlandırılması çağrısında bulundu. Ayrıca, altyapı yatırımlarının etkin yönetimi için Altyapıyı Geliştirme Konseyi kurulması önerildi. Bununla birlikte Afganistan'ın bu projelere dâhil edilmesinin bölgesel istikrar ve ekonomik kalkınma için kritik önem taşıdığı vurgulandı. İKLİM, SU YÖNETİMİ VE BÖLGESEL GÜVENLİK VURGUSU Mirziyoyev, su kaynakları ve iklim değişikliği meselesinin bölgenin en acil konularından biri olduğunu belirterek, 2026-2036 yıllarının “Orta Asya’da Suyun Akılcı Kullanımı için Pratik Eylemler On Yılı” ilan edilmesini ve “Su Yönetiminde Bölgesel Merkez” kurulmasını teklif etti. Bunun yanı sıra, bölgede artan küresel belirsizlikler karşısında dayanışma, karşılıklı anlayış ve güvenlik alanında eşgüdümün daha da derinleştirilmesi gerektiği vurgulandı. BİR SONRAKİ ZİRVE TÜRKMENİSTAN’DA VE YENİ ADIYLA YAPILACAK Zirvede kabul edilen kararlar doğrultusunda, bir sonraki toplantının Türkmenistan’da yapılması kararlaştırıldı. Yeni dönemde zirvenin “Orta Asya ve Azerbaycan Devlet Başkanları İstişare Toplantısı” adıyla düzenleneceği açıklandı. Toplantının kapanışında liderler, bölgesel birlik, istikrar ve kalkınma hedeflerini içeren Sonuç Bildirisi’ni imzaladı.

Beyaz Saray'da tarihî C5+1 zirvesi Haber

Beyaz Saray'da tarihî C5+1 zirvesi

Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) öncülüğünde gerçekleştirilen C5+1 formatını kapsayan Beyaz Saray'daki toplantıya ABD Başkanı Donald Trump, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, Türkmenistan Cumhurbaşkanı Serdar Berdimuhammedov ve Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman katıldı. Trump zirve kapsamında, Ukrayna-Rusya Savaşı ve Rusya ve Çin'in Türkistan coğrafyasında devasa kaynaklar konusundaki politikasını sürdürdüğü dönemde liderle bir araya gelmesi dikkat çekti. Trump, ilk zirvenin ardından eski ABD Başkanı Joe Biden'ın Türkistan coğrafyasını ihmâl ettiğini, kendisinin gereken özeni gösterdiğini kaydetti. Ayrıca Kazakistan'ın Abraham Anlaşmaları'na katılmayı kabul ettiğini ve kısa sürede imza töreninin gerçekleştirileceğini dile getiren Trump, Tokayev'e teşekkür etti. Trump, bununla birlikte Kazakistan ile 17 milyar doları bulan ticari anlaşmalara imza attıklarını ve Kazakistan'ı ziyaret edebileceğini söyledi. Trump, bölgenin doğalgaz ve petrolün yanı sıra nadir elementler hususunda zengin olduğunu vurgulayarak, "Bu ülkeler bir zamanlar doğu ile batıyı birbirine bağlayan eski İpek Yolu'nun üzerinde yer alıyordu. Muhteşem, görkemli ve güzel bir tarih. Bugün de Avrasya'nın kalbindeki konumları onlara inanılmaz bir önem ve inanılmaz bir potansiyel kazandırıyor." yorumunda bulundu. Söz konusu ülkelerle ortaklığı her zamankinden daha iyi bir seviyeye taşıyacağının altını çizen Trump, bu ülkelerle karşılıklı yatırım sözü verdi. Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev ise "gösterdiği liderlik ve barışa katkılarından dolayı" ABD Başkanı Trump'a teşekkür etti. Tokayev, "Sayın Başkan, Beyaz Saray'da bu tarihi toplantıyı düzenlediğiniz için size içten teşekkürlerimi sunmak isterim. Sizin kararlı liderliğiniz altında, bu zirve ABD ile Orta Asya arasında yeni bir etkileşim döneminin başlangıcını işaret etmektedir." cümlelerini sarf etti. Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev de, "Sayın Trump, C5+1 sürecini yeniden başlatmak için yaptığınız kişisel katkıyı çok takdir ediyoruz. Daha önce hiçbir ABD başkanı Orta Asya'ya sizin gösterdiğiniz ilgiyi göstermemişti." dedi. Mirziyoyev, yalnızca Trump'ın Ukrayna-Rusya Savaşı'nı sonlandıracağına inandığını sözlerine ekledi. Tacikistan Cumhurbaşkanı Rahman ABD ile Türkistan coğrafyası arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine yönelik düzenlenen zirveden memnuniyet duyduğunu bildirdi. Rahman, bu ülkelerin zengin kaynaklara sahip olduğunu, hem ABD hem de Avrupa ülkeleriyle iş birliğine hazır olduklarını dile getirdi. Kırgızistan Cumhurbaşkanı Caparov ise Türkistan coğrafyasındaki ülkelerin iş birliklerini birçok alanda geliştirebildiğini, bu zirvenin de önemli dönüm noktalarından biri olduğunu kaydetti. Ticarî ve nadir elementler konusunda önemli iş bilriği imkânları olduğuna dikkat çeken Caparov, ABD ile yeni iş birliklerine hazır olduklarını belirtti.

22 Eylül, “Uluslararası Göçebe Miras Günü” olarak ilan edildi! Haber

22 Eylül, “Uluslararası Göçebe Miras Günü” olarak ilan edildi!

UNESCO’nun 43. Genel Konferansı kapsamında alınan kararla, Kırgızistan’ın girişimi üzerine 22 Eylül “Uluslararası Göçebe Miras Günü” olarak ilan edildi. Karar, konferansa katılan üye devletlerin oy birliğiyle kabul edildi. Kırgızistan Kültür, Enformasyon ve Gençlik Politikaları Bakanı Mirbek Mambetaliev, 6 Kasım 2025 tarihinde Özbekistan’ın Semerkant kentinde düzenlenen UNESCO’nun 43. Genel Konferansı çerçevesinde Sosyal ve Beşerî Bilimler Komisyonu (SHS) toplantısında konuştu. Mambetaliev konuşmasında, sosyal ve beşerî bilimlerin adil, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir dünya inşa etmedeki önemine vurgu yaparak UNESCO’nun bu alandaki faaliyetlerinin barışın ve kültürlerarası diyaloğun güçlenmesine büyük katkı sunduğunu belirtti. 22 ÜLKE TARAFINDAN DESTEKLENDİ Bakan, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov’un önerisiyle 22 Eylül’ün “Uluslararası Göçebe Miras Günü” olarak ilan edilmesi yönündeki Kırgız girişimini resmî olarak sundu. Söz konusu öneri, Kırgızistan’ın UNESCO Daimî Temsilciliği tarafından hazırlanarak sunuldu ve 22 üye ülke tarafından desteklendi. Mambetaliev, “Doğayla uyum içinde yaşama ve değişimlere uyum sağlama becerisine dayanan göçebe felsefesi, sürdürülebilir bir gelecek arayışındaki çağdaş dünya için ilham kaynağı olabilir.” ifadelerini kullandı. GÖÇEBE OYUNLARINA DAVET Bakan ayrıca katılımcıları 2026 yılında Kırgızistan’da düzenlenecek VI. Dünya Göçebe Oyunları'na davet etti. Bu uluslararası etkinliğin, göçebe halkların zengin kültürel mirasının korunması ve tanıtılmasının yanı sıra sürdürülebilir kalkınma ve kültürlerarası anlayış ilkelerinin yaygınlaştırılmasına hizmet edeceğini belirtti.

Vladivostok'ta Özbek Türklerine saldırı: Rusya'ya nota verildi! Haber

Vladivostok'ta Özbek Türklerine saldırı: Rusya'ya nota verildi!

Rusya’nın Vladivostok kentinde 13 Eylül 2025 tarihinde bir grup Rus genç, Özbek Türkü göçmenlere saldırdı. Sosyal medyada paylaşılan görüntülere göre olay göçmenlerin bulunduğu araçlara taş atılmasıyla başladı. Özbek Türkü sürücüler araçlardan indiğinde ise, Rus gençler tarafından fiziksel saldırıya uğradı. Geniş yankı uyandıran olay üzerine Özbekistan Başkonsolosluğu, mağdurlara hukuki destek sağladı ve Rusya’ya diplomatik nota gönderdi. Vladivostok kentinin Habarovskaya Caddesi’nde bir grup Rus genç, araçlarına taş attıkları Özbek Türkü göçmenlerle kavga etti. Göçmenlere yönelik saldırıda birkaç kişi yaralandı. Görüntülerde saldırganların kahkahalar atarak birbirlerini teşvik ettikleri, bir kişinin bıçak taşıdığı, bir diğer göçmenin ise dükkâna sığınmaya çalışırken darp edildiği görüldü. Videoyu çeken kişi, güvenlik kameralarının varlığını fark etmesine rağmen çekimi sürdürdü. KONSOLOSLUKTAN MÜDAHALE Vladivostok’taki Özbekistan Başkonsolosu Yusuf Qobiljonov, yaralı vatandaşlarla temas kurduklarını ve hukuki destek sağlandığını açıkladı. Özbek Türkü göçmenler, Vladivostok İçişleri Departmanına resmî şikâyette bulundu. Ayrıca Rusya Dışişleri Bakanlığının bölge ofisine ve Primorski Bölge Savcılığına diplomatik nota gönderildi. Başkonsolosluktan yapılan açıklamada, “Olay tespit edilir edilmez, Vladivostok’taki Başkonsolosluğumuzun çalışanları derhâl mağdur vatandaşlarımızla iletişime geçerek onlara hukuki destek sağlamıştır. Ayrıca vatandaşlarımız tarafından Vladivostok Şehir İçişleri Müdürlüğüne resmî başvuru yapılmış ve konuyla ilgili tüm gerekli önlemlerin alınması amacıyla Rusya Dışişleri Bakanlığının Vladivostok Ofisi ile Primorsk Bölgesi Başsavcılığına diplomatik nota gönderilmiştir.” ifadelerine yer verildi. SEBEPSİZ YERE SALDIRDILAR Rusya Federasyonu Primorsky Bölge Soruşturma Komitesi, fanatizmdem şüphelenilen gençler hakkında ceza davası açtı. 15 yaşında oldukları tespit edilen Rus gençlerinin alkollü oldukları ve mağdurlara sebepsiz yere saldırdıkları ortaya çıktı. KRONİK RUS SALDIRILARI SÜRÜYOR Rusya’da son yıllarda Türkistan kökenli göçmenler giderek artan saldırılara maruz kalıyor. 22 Mart 2024’te Moskova yakınlarındaki Crocus City Hall konserine düzenlenen saldırının ardından Tacikistan vatandaşlarının gözaltına alınması, ülkedeki nefret iklimini daha da derinleştirdi. Bu süreçte Özbek, Kırgız ve Tacik göçmenlere yönelik şiddetli saldırılar, işten çıkarmalar, dükkân kundaklamaları ve sokak kavgaları rapor edildi. Şubat 2025’te Kazak Türkü işçi Kiril Nysanbayev, gözaltında dövülerek Ukrayna cephesine sürüldü ve çatışmalarda yaşamını yitirdi. Aynı dönemde çok sayıda göçmen, vatandaşlık vaadi veya borçlarının silineceği sözü karşılığında zorla savaşa gönderildi. 10 Nisan 2025’te Moskova’daki Bodrost hamamına düzenlenen baskında çoğu Kırgız Türkü göçmen, süründürülerek dövüldü; belgeleri yırtıldı, paraları gasp edildi. Kısa süre sonra, 25 Nisan’da Türkistanlıların çalıştığı bir kafeye yapılan baskında müşteriler coplarla darp edildi, güvenlik kamerası kırıldı ve bu baskının bir ay içindeki üçüncü baskın olduğu kaydedildi. Haziran 2025’te ise, Yekaterinburg’da düzenlenen polis operasyonunda çok sayıda Azerbaycan Türkü gözaltına alındı, Ziyaddin ve Huseyn Safarov kardeşlerin nezarette gördükleri işkenceler sonucu hayatını kaybettiği açıklandı. Bu ölümler Bakü’de büyük infial yarattı ve Azerbaycan hükûmeti Rusya’ya nota vererek sorumluların cezalandırılmasını talep etti. Ağustos 2025’te ise Moskova’daki Zhukovskiy Havalimanı’nda Tacik ve Kırgız göçmenler penceresiz odalarda günlerce tutuldu; şok cihazıyla tehdit edilenler oldu, hastalar tıbbi yardım alamadı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.