SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Ruhsar Demirel: "Kırım meselesini daha iyi anlatmamız gerekiyor"

Haber Giriş Tarihi: 07.07.2015 18:40
Haber Güncellenme Tarihi: 07.07.2015 22:10
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.qha.com.tr/
Ruhsar Demirel: "Kırım meselesini daha iyi anlatmamız gerekiyor"

Eskişehir Milletvekili ve MHP Kadın ve Aileden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ruhsar Demirel, Kırım Haber Ajansı'na verdiği röportajın ilk bölümünde Kırım Tatar Türklerinin kültürünün sahip çıkılması gerektiğine vurgu yapmıştı. Demirel bölümün sonunda Kırım'ın işgalinde hükümetin de vebali olduğunu söyleyerek Adalet ve Kalkınma Partisine yüklenmişti.

Ruhsar Demirel şu ifadeleri kullanmıştı:

Kırım'ın 2014'e gelişinde bunu bir Türk milliyetçisi olarak söylüyorum, yani bu siyasi angajmanla ilgili değil, mevcut hükümetin çok büyük vebali var. Bu 13 yılda Türk dünyasına bakmamak, Türk dünyasını yalnızca bir siyasi propaganda aleti olarak görmek ve özellikle Kırım'ın bir yerde Rusya'nın kontrolüne verilmesine göz yummak. Bunlar mevcut hükümetin vebalidir. Türkiye'nin bu kadar kültürel ve tarihsel bağı olan bir coğrafyaya sahip çıkmamasının, diğer Türk topluluklarında, Türkiye dışındaki Türk dünyasında olumsuz etkisi olduğuna inanıyorum. Çünkü bizim tarihimizde şöyle bir anekdot var. Biz bir imparatorluk bakiyesiyiz. Ve Osmanlı soyu bittiğinde hanedan Kırım'a geçer. Bu Türkiye'nin Kırım'a nasıl bakması gerektiğini gösterir. Senin ataların kendi soyun biterse Kırım Hanlığı benim soyumu sürdürür dediği bir yerde Kırım'a "Ya şurada da bir Kırım vardı" diye bakamazsınız...

-- Kırım'ın Rusya'nın kontrolüne verilmesine göz yumuldu dediniz. Bu bakışı nasıl açıklıyorsunuz?

Tamamen ekonomik, kişisel yani. Hatta ben TBMM’deki konuşmamda şöyle bir şey söyledim: "Türkmenleri soruyoruz, Kuzey Irak'ta petrol var diyorlar, Doğu Türkistan'dakileri soruyoruz, Çin'le ticaretimizi geliştiriyorsunuz diyorsunuz. Kırım'ı da doğal gaza sattınız. Anadolu’daki Türkün fiyatı nedir?" dedim. Demek ki bizim de bir fiyatımız var. Türkün her yerde bir fiyatı biçilmiş. Yani Rabia Kadir diye bir hanım var biliyorsunuz. Doğu Türkistan'ın lideri, bir Türk kadın. Amerika'da yaşıyor., dünyanın birçok ülkesine gidebiliyor. Japonya'ya da gidiyor, İngiltere'ye de gidiyor, Lüksemburg’a da gidiyor. Türkiye'ye gelmek istiyor gelemiyor. Bunun üzerine ben o günkü Dışişleri Bakanı olan sayın Davutoğlu'na soru önergesi verdim. Bu hanım neden gelemiyor diye. Bana bir sayfalık cevap verdi. Çin'le olan ticaretin ne kadar geliştiğini anlatıyordu. Putin geçen sene Aralık ayında yine Türkiye'ye geldi. Doğalgazda indirim yapıldığı söyleniyor. Dünyanın başka ülkeleri bizden daha ucuz doğalgaz tüketiyor, Rusya'dan alıyor ve daha ucuz. Yani biz Rusya'dan eskiye oranla biraz indirim almış olabiliriz ama diğer ülkeler bizden daha ucuza alıyor. Onun ötesinde Akkuyu'da nükleer santral meselesinin ÇED raporu o güne denk getiriliyor. Ve çıkışta da şöyle bir şey söyleniyor: "Biz genel olarak bu bölgedeki politikayla ilgili fikir ayrılığına da düşmüyordu, benzer şeyler konuşuyoruz" deniyor. Mesela "Ermeni Soykırımı" meselesi var biliyorsunuz. Sözde Ermeni Soykırımını kabul ettiğini ifade eden ülkelerin parlamentoları veya hükümetleri böyle bir kabul yaparsa bizim mevcut hükümet AKP hükümeti, o ülkedeki büyükelçimizi çağırıyor.

-Putin açık açık söyledi "soykırım" diye...

Putin söylüyor ve Putin söylemenin ötesinde de 24 Nisan'da Ermenistan'a törene katıldı. Hiç kimse ne Putin'e ne Rusya'ya, ne Rus Büyükelçiliği'ne hiçbir şey söylemedi. Onun ötesinde Kazakistan üzerinden Kırım meselesinde birtakım angajmanlara giriliyor gibi bir hissim var. Doğruluğunu bilemem. Bu benim gözlemlediğim bir şey. Ama beni daha çok üzen bir şey var. Kırım'da şimdi Rusya bütün savunma gücünü oraya monte etmişken, yeniden orada bir yapılanmaya giderken, inşaat vs gibi yapılanmaya korkarım Türk firmaları mal satıyor. Bu Türk firmaları şüphesiz ki hükümetin bilgisi dahilinde ve zannediyorum ki hükümete yakın firmalar bunlar. Şimdi orada sizin soydaşlarınızın boynuna bir tane pranga geçirilmiş. Hatta neredeyse öyle bir hale getirilmiş ki yoksulluk artmış. Yeme, içme ciddi bir pahalılık, örneğin maaş 100 dolarsa, bir kilo et fiyatı 10 dolar. Yani insanlar belli bir noktadan sonra beslenmeme, açlık gibi bir riskle de karşı karşıya. Sizin soydaşlarınız bu duruma gelmiş. Oraya bütün savunma sanayini de aktarmış bir Rusya var. Rusya giderek her gün diyor ki “Benim pasaportumu almayanın burada yaşama, çalışma, okuma hiçbir hakkı yoktur” diyor. Bütün bunları görerek ve Osmanlı’nın “ benim soyum biterse Kırım Hanlığı” vasiyeti bir yerde durduğuna göre, Türkiye’nin oradaki 3-5 tane inşaat için “yok oraya malzeme satacağım, çimento vereceğim, filanca işadamı yapsın” gibi ucuz gündelik siyaset güdüyor olması ve buna göz yumuluyor olması hiç hoş bir şey değil. Ayrıca bu Kırım’a gidiş gelişler de, ki biliyorsunuz eskisi gibi Kırım’a gidilemiyor, bunu biz gidemiyoruz da bazı ticari gemilerle Kırım’a malzeme götürme konusunda Kırım’daki mevcut yönetimi olumlamak, kabullenmek anlamında da bazı girişimler var. Tüm bu konularda ne Türkiye’deki insanlar bilgilendiriliyor. Herkes sizin, benim gibi değil ki, herhangi bir Türk vatandaşı konuyu bilmeyebilir. Bilmediğini de şöyle söyleyebilirim size, Kırım’da geçtiğimiz Şubat ayındaki Soçi Olimpiyat Oyunları biter bitmez Kırım’ın ilhakı gibi bir hamle yapıldı, arkasından bir göstermelik “referandum”. Referandum neticesinde de denildi ki yüzde bilmem kaçla Kırım’da yaşayanlar bunu kabul etti. Türkiye’de sade vatandaşa sorduğunuzda diyor ki “Bizimkiler kendi kabul etmiş” çünkü Kırım’ın tamamının Türk olduğuna inanmış. Yani Kırım Türk. Kırım’da yüzde 13, hatta 15 diyen de var ama yüzde 13 Türk olduğunu orada yüzde 50’nin üzerinde Rus olduğunu bilmiyor.

Yıllardır bir Cuma Camisi yapılamadı. 13 yıldır bir Cuma Camisi yapılamadı. Bunun sebebi ne? Bunu 13 yıldır iktidarda olan AKP hükümeti söylemeli. Yurt istendi öğrenciler için yapılamadı, nedenini söylemeli. Çocuklar için eğitim malzemesi, okul istendi, neden yapılamadığını söylemeli. AKP hükümetinin Rusya’ya bu kadar angaje olmasının, bu kadar elini kolunu kaptırmasının sebebini birisi açıklamalı. Ama bu Türkiye’deki kısır çekişmeli hal dışarıda benim soydaşımı korumuyor. Yani bu hükümet hiçbir soydaşının hakkını korumuyor şu anda. Almanya’daki Türk de bazı çıkmazlar yaşıyor. Mesela bizim Türk insanına diyor ki “Almancayı belli bir oranda bilmiyorsan seni Almanya’ya almıyorum”. Biz Almana bunu söylüyor muyuz? Hayır! Suriye’den gelen insana bunu soruyor muyuz? Hayır! Diyoruz ki gelsin. Niye gelsin? O zaman sen bu insanlara bunun hiçbir karşılığı yok iken Türkün olduğu her yerdeki eziyete, mezalime göz yumarken sen Osmanlıcılık oynuyorsun. O zaman Osmanlı’nın doğal olarak halefi olacak Kırımlı soydaşlarının hiç yanında durmamanın neyle izah edebilirsin. Ya da yalnızca Türkiye’de belediyelerle ilgili, mahalli idare, yerel seçimler yapılacağı zaman İzmir’de AKP’nin alma ihtimalinin zayıf olduğu ama almayı çok istediği bir ilde götürüp Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’na nişan takıyor. Kırım Türkü iç siyaset malzemesi olmamalı. Bunun partilerin dışında, Türkiye’de bu hassasiyete sahip o coğrafyayı, Türk Dünyasını takip eden, bu konuda hassasiyetleri olan parlamenterlerle kurulacak bir ortak paydanın oluşturulup konuşulması lazım. Şimdi Kırım’da şu an itibarıyla kimin neye uğradığını hiçbirimiz bilmiyoruz. Mesela, Sayın Çubarov (Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı) bir şey söyledi bir gün bundan bir sene önce Eskişehir’de bir toplantıda. Dedi ki “Ben 4 ay oldu Kırım’da çıktığım. Bugün orada ne olduğunu ben bile karar veremem, çünkü ne yaşadıklarını hiçbirimiz tam olarak bilmiyoruz. ” Bir sürü insanımız kayıp, bunlar mahkûm mu, öldü mü, bir yere mi götürüldü, sınır dışına mı çıkarıldı kimse bilmiyor. Kayıp olduktan sonra ölü bulunanlar var. Mustafa Ağanın oğlunun durumu var. Uluslararası hukuk bile iade ediniz diyor. Ama yapmıyorlar. Ve bu kayıplar, ölümler, tutuklamalar haricinde evinde, işinde, okulunda ya da camisinde baskıya maruz kalan insanlar var. Kur’an-ı Kerim sorgulanıyor, Mesnevi sorgulanıyor… Seni kültürel bağlarının hepsinden arındırıyor. Şimdi bu yaklaşık 5 yıl böyle sürse, ki 1 sene oldu, 5 sene dolduğu anda bir nesil demektir bu, çünkü teknoloji çok hızlı, 5 yılda insanların aidiyeti çok değişiyor. Beş yıl sonra 10-12 yaşındaki çocuk zaten böyle bir aidiyet hissetmeyecek, hissetmesini de bekleyemezsiniz. Niye bekleyemem? Sahiplenemediğim çocuğu, bana aidiyet kurmasını bekleyebilir miyim? Bekleyemem. Bu insan devşirme yöntemi Rusya’nın kendi sürdürebilirliği için önemli. Rusya’da doğurganlık çok düşük, yaşlı nüfusu çok yüksek, doğurmuyorlar, hızla yaşlanan bir nüfusu var. Bir devletin sürdürebilirliği yalnızca parayla olmaz. Para gereklidir ama insanınız yoksa o parayı kim ne için kullanacak? Rusların varlığını sürdürebilmesi için insana ihtiyacı var. Genç, dinamik, doğurgan bir nüfusa ihtiyacı var. Bu ihtiyacı karşılamak adına belirli yerlere mutlaka el atacak ve bulduğu en uygun ortam sanıyorum bizimkiler oldu çünkü sahipsiz göründüler, çünkü Türkiye hiç yok, 10 senedir hiç yok, imkansızlıklar içindeydi Ukrayna sahiplenemedi. Ukrayna sahiplenemez de çünkü Ukrayna’nın kendinin devlet olma geleneği yok. 1989’da duvar yıkılıyor, 1991’de kendi başına olmaya çalışıyor. Kendisi devlet olamamış bir ülke bir başka yeri sahiplenemez, zaten oraya ne nüfus aktardı ne ekonomik bir şeyler aktardı. Dolayısıyla Rusya’nın varlığını sürdürebilmesi için birincisi sıcak denize açılmak için o yarımadaya ihtiyacı vardı ve o Odessa gibi bir şey değil, Kırım daha farklı bir şey. Yani akıl oranın elde olmasını söyler. İkincisi nüfusunu sürdürmek için genç nüfusa ihtiyacı var. Hızla bunu temin etmesi lazım. Yoksa ne yaparsa yapsın yaşlanmaktan ve çalışamaz bir nüfusa sahip olmaktan ötürü ve bir de kendi insanının, Rusların yaşam alışkanlıkları, bağımlılıkları, v.s. niteliklerden dolayı bedensel olarak daha kalitesiz nesil geliyor. Bizimkiler gibi birtakım değerlerle yoğrulmuş, daha nitelikli, daha saf bir ırkla karıştığı zaman kendi soyunun devamı daha kolay olur. Yani bunu ben yalnızca savunmayla alakalı olduğunu düşünmüyorum çünkü savunma sanayisini oraya kurdu, tamam ama savunma sanayinin en önemli unsurlarından biri, bir ülkenin varlık sebeplerinden biri insandır. Böylelikle insanını, nüfusunu arttırabilir ve gelecekte daha fazla söz sahibi olabilir. Türkiye hâlihazırda da bu konuda bir tavır sergilemiyor. Bir giden heyet var. O heyetin o şekilde gitmesine biz açıkçası karşıydık, hala da karşıyız, bu doğru bir şey değildir. Bu oradakileri muhatap almak demektir. Her ne kadar geldiklerinde açıkladıkları rapor bazı haksızlıklar gördük şeklinde olsa bile, oradaki yönetimi muhatap almak demektir. Biz bu sebeple o heyete de taraftar değiliz parti olarak. Bir kere gitmeye başlarsanız devamı gelir. Nitekim o heyet gittiğinde Rusya’dan bir açıklama geldi: “Biz de gelip Türkiye’de, orada yaşayan Rusların haklarını kontrol etmek istiyoruz.”

-Türkiye’de yaşayan Kırım Tatarlarının da…

-Bir de o var. O artık içişlere müdahale olur biraz. Çünkü buradaki Kırım Tatarları Türkiye devleti vatandaşı. Bence bu haddini aşmanın ötesinde bir şey. Buradaki Rusları da herhalde kontrol edecekmiş. Dolayısıyla bütün bunlara baktığınız zaman bir insanı bir kez muhatap alırsanız, hadsizlik orada başlıyor. O gayri resmi heyete de taraftar olmadığımızı söylemek isterim.

-Peki o heyetin raporunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

-O heyetin gidip oradaki bizim için olmayan bir yönetimi muhatap alması zaten o raporu değerlendirme anlamında doğru bir şey değildir.

-Rusya’nın saldırgan ve yayılmacı politikası milliyetçi çevrelerde Türk cumhuriyetlerinin bağımsızlığına ilişkin endişelere neden oldu mu?

-Endişe demeyelim ama, az önce de söyledim, Tataristan’ın üzerinde hala bir şeyi var biliyorsunuz. Bunu farklı yapılanmalarla mesela uluslararası işbirliği adı altında işte Özbekistan’la şunla bunla bir takım birliktelikler kurabiliyor. O işbirlikleri giderek karşısındaki ülkeleri yutma şeklinde olabilir. Nitekim Ukrayna da önce bağımsızdı, sonrasında bir müdahale oldu, hala durum çok sıcak, dolayısıyla Ukrayna böyle tam ortadan biraz Avrupa biraz Rusya gibi oldu, enteresan bir bölünme oldu. O bakımdan eski SSCB içinde bulunan, bugün kendi başına devlet olmuş, en azından 20 yıldır devlet olma pratiğini yaşayan ülkeleri zafiyete düştükleri anda yutabilir. Çünkü düşününüz ki o Rusya Suriye’deki savaşın tarafı. Yani komşuluk ilişkisi olması gerekmez.

-Uzmanlar Türkiye’nin enerji tedarikinde Rusya’ya bağımlı hale geldiğini söylüyor, sizin bu konudaki görüşünüz ne?

-Parti olarak doğru bulmuyoruz, başka bir ülkeye bu kadar bağlı olmayı doğru bulmuyoruz. Rusya’nın bu nükleer çalışmasının da ne olduğu konusunda da açıkçası net bir bilgilendirme yok. Ama MHP olarak Türkiye’nin hiçbir zaman bir ülkeye enerji anlamında bu kadar yüksek bir miktarda bağımlılığının olmasını doğru bulmuyoruz. Türkiye’nin yenilenebilir enerjiyi kendi ülkesinde var etmesi taraftarıyız.

-Böyle bir imkan var mı?

-Var.

-Seçimlerden önce Türkiye’deki üç büyük parti seçim beyannamelerinde Kırım’la ilgili maddelere yer verdi. Şimdi TBMM’de Kırım’la ilgili projeler var mı?

-Meclisin dışişleri komisyonunun öncelik listesinde böyle bir şey yok. Siyasi partilerin de ben, diğer partiler için söylüyorum, böyle bir söylemlerini duymadım. Zaten Mecliste Kırım konusunu gündeme getiren tek parti vardır, o da MHP. Kırım’da olan gelişmelerle ilgili, Kırım’daki sorunlarla ilgili, Kırım’daki meselelere çözüm önerisi konusunda konuşan mecliste tek bir siyasi parti var. Bunun dışında bir siyasi partinin bu tür konuşmaları yok. Ancak bizim söylediklerimiz üzerine hükümet eden partinin kendini savunma mahiyetinde konuşması oluyor. Ama Kırım’ı birebir gündem konusu yapan tek bir siyasi partisi var: MHP.

-Geçtiğimiz günlerde Rus Sputnik ajansı, MHP’den milletvekili olarak seçildiğini iddia ettiği Dr. Hasan Oktay’ın Kırım’la ilgili açıklamalarını vermiş, gerçi daha sonra bu ismin MHP’den aday adayı olduğu şeklinde düzeltme yaptı…

-Bizim böyle bir milletvekilimiz yok. Benden o gün görüş soruldu, onu söyledim. Bizim böyle bir milletvekilimiz yok ve hiç olmadı. Bu kişi kimdir, nedir biz bilmiyoruz. Bunu Sputnik madem biliyormuş, Sputnik’in bu ilk de değil açıkçası bu tür manipülatif şeyleri. Biz bunun doğru olmadığını soranlara söyledik. Bizim 80 milletvekilimiz var şu anda, içimizde hiç yok, daha önceki dönemde de yok. Aday adayları listesinde de yok. Yani bu 2015’te de ismi aday adayı listesinde görmedim ben.

-Peki bu insanın partiniz adına neden böyle bir açıklamada bulunduğunu sordunuz mu?

-Bunu sormazsınız, bu insanla irtibatınız yok, böyle bir insan sizin partinizin insanı değil, herhangi bir insan çıkıp, AKP’nin de CHP’nin de bir sürü aday adayı vardı, herhangi bir konuda açıklama yaptığında Sputnik alıp bunu servis edecek mi acaba? O haber ajansının bunu ne amaçla yaptığını sorması lazım. Bu çok maksatlı bir haberdi ve o haberi tekzip edip büyütmek doğru değildi. Tekzip ettiğiniz zaman haber tekrar gündeme geliyor, bu yüzden parti olarak muhatap almadık. Ama Sputnik ilk defa yapmıyor böyle bir şeyi Kırım konusunda, daha önce de böyle fason haberleri var. Takip ediyoruz tabii, ama bizim için o basın organı güvenilir bir kaynak değildir, en azından Kırım konusunda.

-Kırım’ın işgali üzerinden bir yıl geçti. Türkiye’de Rusya algısı değişti mi?

-Bu konuda bir araştırma bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var Türkiye’deki Rusya algısını ne olumlu ne de olumsuz yönde hiç etkilemedi sanıyorum, çünkü Türkiye’de yaşayan 78 milyon insanın öncelikleri arasında Kırım konusu olamıyor. Bizim ülkemizdeki medya çoğunlukla Suriye yazar, Mısır yazar. Bizde tek Suriye ile Mısır üzerinden giden bir siyaset yapılıyor. Hükümet Kırım’ı gündemine almadığı için televizyon ve gazeteler de almıyor. Biz sonuçta bir muhalefet partisiyiz. Bizim söylediklerimize de çok az yer veriyorlar. O bakımdan Türkiye’deki insanlar Kırım’da ne olduğunun farkında değiller, Kırım’a bunun kimin yaptığının da farkında değiller. Üstüne üstün bir de Putin getirilip de sarayda ağırlanıp kapının önünde de gayet güzel bir basın açıklaması yapılınca Türkiye’deki insanlar Putin’le ilgili ne düşünsün? Hiçbir şey. “Ya bu Rusya ya da bu Putin bizim Kırım’daki insanımıza ne yapıyor? Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu niye giremiyor? Yalnız o değil onunla beraber şimdi sayıları giderek artan Kırım’a girişi yasaklanan insanlar var, ne oluyor?” diye soran yok. Biz soruyoruz ama bizim sorduğumuza da basın yer vermiyor. Türkiye’de de çok hakkaniyetli bir medya yok. Bunun getirdiği bir dezavantajımız da var. Dolayısıyla Türkiye’de Rusya veya Putin’le ilgili algıda bence değişen bir şey yok. Önceden ne ise odur. Biraz da sarayda ağırlandığı için biraz iyi de olmuş olabilir.

- Türkiye’deki insanların Kırım’daki durumdan haberi yok diyorsunuz. Peki bu durum nasıl değiştirilebilir?

-Bir kere bu dernek ve vakıfların hepsinin kendi başına halini bırakıp, oturup, biz ne yapmalıyız sorusunu sormaları lazım. Bu işi bir strateji haline getirmek lazım. Tepreçte toplanabilirsiniz, ama sizin tepreç yaptığınızın Kiraz Festivali kadar haber değeri olmuyorsa çok da bir anlamı yok. Tepreçte biz kalakay tıgırtıyoruz, niye tıgırttığımızı kimse bilmiyor. İlginç değil mi? Bu dernek ve vakıflara kişisel hırslarla değil, bireysel aidiyetlerle değil, milli düşünmeleri lazım. Biz ne yapabiliriz diye. Açık platformlarda, herkese açık ortamlarda net, konuşulmaya izin verilmesi lazım. Benim gibi düşünenler bulunsun değil, Kırım düşünen herkes orada bulunsun, herkes söylesin duyduklarını. Değilse başkaları arka kapıdan girip sizin insanınızı başka yerlere götürebiliyorlar. Mesela Kırım’da Rusya’nın organize ettiği bir toplantıya katılan insanlar oldu. Bu insanların bir kısmıyla ben sonradan konuştum. Dediler ki “bilmiyorduk”.

-Hatta bu toplantıya sizin de katılacağınız anons edilmişti…

-Evet benim adım da geçmiş mesela. Ama katılan insanlara sorduğumda “Bilmiyorduk. Kırım için dediler, çağıran grubun ne olduğunu bilmiyorduk” dediler. Bu da gösteriyor ki Türkiye’de bu konuda doğru bir bilgilendirme yok, yalnızca ben sizi tanıyorsam size söylüyorum, siz başkasını tanıyorsanız ona söylüyorsunuz. Bunun yüksek sesle uyulur şekilde ifade edilmesi yok. Halbuki doğru bir organizasyon olsa, siyasi angajmanları olmasa, oradaki insanların kişisel kaygıları olmasa, bu bir platform halinde net, doğru ifade edilse daha çok yol alınabilir. Bu hem Kırım için doğru olur, hem Kırım dışındaki Türk toplumları için doğru olur ve bizim kültürel kimliğimizle, kültürel aidiyetimizle var olmamız daha uzun soluklu olur. Değilse giderek Türkiye’de de kültürel olarak asimile oluruz.

Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nu da maalesef çoğu insan tanımıyor Türkiye’de. Kırım Tatar Türklerinin yaptığı mücadele dünyanın en barışçı insan hakları hareketi. Hiç silah yok, şiddet yok, kavga yok, gürültü yok. Yalnızca haklarımı istiyorum diyen, bir araya toplanıp bunu en çok yaptığı sesini yüksek çıkarmak için megafonla söyleyen, hiçbir şekilde ne taş atan, ne sopa atan, ne silah bulunduran, dünyada bu kadar barışçıl bir yaşam mücadelesi veren başka bir insan grubu yok. Biz böylesi bir mücadelenin lideri olan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nu veya onun ardılı olan Çubarov’u, Ahtem Çiygöz’ü şu anda ne durumda kimse bilmiyor. Bu insanlar bu dava için bir risk alıyor. Biz bunları burada anlatabiliyor muyuz? Hayır! Kimse de farkında değil. Ama Türkiye’de Mursi diye birini herkes biliyor. Orada birçok insanımız var ama biz Türkiye’de kimseyi haberdar edemiyoruz, kimse de haberdar olamıyor. Türkiye’de iletişim çağı bu kadar gelişmişken bizim Kırım meselesini daha iyi anlatabilmemiz gerektiğini düşünüyorum.

-Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlara Ukrayna’nın bütünlüğünü destekleyen Türkiye’nin neden katılmadığı merak ediliyor. Bir parlamenter olarak fikriniz nedir?

-Türkçede bir tabir var, “Kuru kuru kurbanın olayım” diye. “Ukrayna’nın toprak bütünlüğü önceliğimizdir” gibi bir laf var ama arkasından gelen hiçbir eylem yok. Kırım bizim milli davamızdır. Bunu biz söylüyoruz ama hükümet tarafından böyle milli dava lafını duymuşluğumuz yok. Yalnızca arada böyle Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nu konuk ediyorlar. Davet ediyorlar, ağırlıyorlar ama Kırım konusu bir dosya olarak açılıp stratejik bir çalışma yok. Yalnızca içerideki siyasi duruma göre yapılan taktik çalışmalar var. O bakımdan ne Ukrayna’nın toprak bütünlüğü hükümetin umurunda, ne Kırım’ın hali umurunda, hükümetin öncelik listesinde yok. Şimdiki hükümetin öncelik listesinde enerji alışverişi, yapılacak ihaleler, nitekim nükleer santral ihalesi, ÇED raporu, Putin’in sarayda ağırlanması, kapının önünde yapılan açıklamalar. Bunların hepsi Kırım’a ne gözle bakıldığını daha doğrusu gözü kapalı oturulduğunu gösteren şeylerdir.

-Yeni hükümetle birlikte bir şeyler değişebilir mi?

-Yeni hükümet kurulacak gibi görünüyor. Herhalde diğer partilerle anlaşacaklar gibi. Ama bir an önce kurulmalı ve o kurulacak hükümet Türkiye’nin özellikle bu uluslararası meselelerine hızla el atmalı. Değilse bu uluslararası meseleler Türkiye’yi çok kötü yakar. Bizim güney sınırımızda ve doğu sınırımızda zaten Suriye ve Irak’tan ötürü uzun yıllardır bir hassasiyetimiz var. Karadeniz’de, yukarıda şimdi Kırım meselesi var, bir de güneyde Kıbrıs meselemiz var. Dolayısıyla uzun süre hükümetsiz kalmak Türkiye’yi her an enfekte olabilecek açık bir yara haline getirir. O bakımdan bu hem sınırlarımız dışındaki insanlarımızın güvenliği için hem Türkiye’deki bizlerin daha selametli bir hayat yaşayabilmemiz için öncelik ve gerekliliktir. Hızla bir hükümet kurulmalı.

-Son olarak Kırım’daki Kırım Tatarlarına ne söylemek isterdiniz?

-O kadar güzel şeyler istiyorum ki onlar için. Onlar için diledikleri gibi bir kültür yaşayabilmelerini, hayatlarının sürebilmesi için risklerden uzak olmalarını istiyorum, şiddetten, baskıdan uzak, geleceklerini hayal edebildikleri, güzel bir gelecek hayal edebildikleri bir hayat istiyorum onlar için. İnsanlar kendilerini nasıl iyi ve rahat hissediyorsa o dilde ifade etmeli. İnsanlar okullarına gidebilmeli, insanlar inançlarını yaşayabilmeli ve bu inancımı evimde değil bir ibadethanede yaşamak istiyorum diyorsa o ibadethaneye gidebilmeli, dininin gerekliliklerini yapabilmeli. Bir araya gelip adetini, geleneğini sürdürmek istiyorsa, Numan Çelebicihan’ı anmak istiyorsa, Bayrak Günü yapmak istiyorsa bunları yapabilmeli. Neyi değerli buluyorsa, kendisi için kutsal olan neyse onu yaşayabilmeli. Ama kendi canının, malının güvenliği mutlaka sağlanmalı ve kendisi için gelecek hayali olmalı. Şu anda çok olduğunu düşünmüyorum ve buna çok üzülüyorum. Ve en kısa zamanda Kırım’a normal yollarla gidebilmeyi çok arzu ediyorum.

RÖPORTAJIN 1. BÖLÜMÜ:

Demirel: "Kırımlı olmak çibörekten ibaret değil"

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.