"Güney Azerbaycan Türk dünyasının altın köprüsüdür"
"Güney Azerbaycan Türk dünyasının altın köprüsüdür"
İran ve Kafkasya Uzmanı Kerim Askeri, İran’da 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin başörtüsünü “düzgün” takmadığı gerekçesiyle ahlak polisleri tarafından dövülerek öldürülmesinin ardından ülke genelinde baş gösteren ve hala devam eden protestolar ile Güney Azerbaycan’daki Türklerin durumunu QHA'ya değerlendirdi. Kerimi, protestolara yoğun destek veren Türklerin bulunduğu Güney Azerbaycan için "Türk dünyasının altın köprüsüdür" ifadelerini kullandı.
Haber Giriş Tarihi: 05.11.2022 17:12
Haber Güncellenme Tarihi: 25.07.2023 23:52
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.qha.com.tr/
Ayyıldız Huri Kaptan/QHA ANKARA
İran hükumeti halka karşı, Molla rejiminin baskı politikalarını yıllardır uygulamaya devam ediyor. İran’da onlarca kadın ve erkeğin şeriat kurallarına uymadığı gerekçesiyle insan hakları hukukuna aykırı olarak idam cezasıyla veya çeşitli bahanelerle katledilerek yaşamlarına son veriliyor. Mahsa Amini isimli genç kadının başörtüsünü “düzgün” takmadığı gerekçesiyle 13 Eylül 2022 tarihinde İran ahlak polisi tarafından dövülerek öldürülmesi dünyanın gündemine oturmuştu. Uluslararası İlişkiler Uzmanı Kerim Askeri, genç kadının İran rejimi tarafından katledilmesinin ardından ülkedeki ikinci ayına yaklaşan protestolar ve (bugün İran sınırlarındaki) Güney Azerbaycan'daki Türklerin protestolara desteği, protestoların bölgedeki Türklere yansıması gibi güncel konuları Kırım Haber Ajansı (QHA) için ele aldı. İran’daki protestoların 3 tane önemli özelliği olduğuna dikkat çeken Askeri, İran için devletin 'bel kemiği' sayılan Devrim Muhafızlarından halkın artık korkmadığını vurguladı.
Kırım Haber Ajansının, araştırmacı yazar Kerim Askeri ile İran'daki protestolara yoğun destek veren Güney Azerbaycan Türklerinin durumundan bölgedeki gelişmelere, stratejik ve politika açıdan pek çok konuyu çok yönlü ele aldığı röportajın tamamı:
İran’daki protestolar ile yaşanan değişimler nelerdir ve Güney Azerbaycan’daki Türklere bunun etkisi nedir?
Aslında protestolara şöyle bakmamız lazım. Yaklaşık 50 gündür İran’da protestolar devam ediyor ve bu protestoların 3 tane önemli özelliği var. Birincisi kadınların ön safta olmaları. Son yıllarda İran’da özellikle 2017-2018 eylemlerine bakıldığı zaman ayaklanmalarda kadınlar daha çok ön planda. İkinci önemli özelliği ise diğer protestolara göre bu kez İran’ın genelinde var. 80’den fazla şehirde bu ayaklanmaların olduğu tespit edildi. İran’ın en güneydoğusundan en kuzeybatısına (Azerbaycan bölgesi) kadar bu protestolar baş gösterdi ve devam ediyor. Başka bölgelerinde de var: Mazenderan, Ahvaz, Huzistan bölgesi, Kürdistan bölgesi ve Horasan bölgesinde bunların hepsinde ayaklanmalar devam ediyor.
"İRAN’DAKİ PROTESTOLARIN ÜÇ ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ VAR"
Evet Güney Azerbaycan’a gelince; İran’daki Türklerin yoğun olduğu Güney Azerbaycan’da var. İran’ın başkenti Tahran’da da çok fazla Türk nüfusu var ancak Türklük bilinçleri ne durumda o konuda bir şey söylemek zor. Yaklaşık on sene önce Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Tahran’a gittiğinde İstanbul’dan sonra dünyada en çok Türkün olduğu kent Tahran demişti. İran’daki Türklerin sembol şehri Tebriz’dir. Tebriz aynı zamanda Güney Azerbaycan’ın da merkezi ve başkentidir. İran’daki Türkler ve Güney Azerbaycan Türkleri bu olaylara neredeyse ilk günden itibaren katıldılar, destek verdiler. Bununla birlikte Tebriz’de, Astara’da, Erdebil’de, Urmiye’de, Maraga’da, Zencan’da, Hemedan’da ve Kazvin şehirlerinde bu eylemler devam etti. Bu protestoların üçüncü bir özelliği ise bu eylemlerin ve ayaklanmaların daha öncekilere göre uzun sürmesidir. Önceden ayaklanmalar en fazla bir hafta on günde bitiyordu ancak söz konusu ayaklanmaların ikinci ayındayız. Bu ayaklanmalar, ülkenin her yerinde devam etmesine rağmen devlet bu ayaklanmaları bastıramadı. Tam tersine protestolar farklı katmanlara da ulaştı: üniversitelerde, okullarda, çarşılarda ve bireysel olarak da her yerde var.
"İRAN’DA ARTIK HALK DEVRİM MUHAFIZLARINDAN KORKMUYOR!"
Devletin açıkça tehdit etmesine rağmen... Mesela birkaç gün önce İran'ın Şiraz şehrinde Şah Çerağ Türbesi’nde şüpheli bir terör olayı oldu. Şüpheli diyorum çünkü bu olayın faili hala belirlenemedi. Her ne kadar terör örgütü DAEŞ bu terör saldırısını üstlense de bu işin failleri konusunda ciddi şüpheler var. Orada birçok can kaybı oldu. Devrim Muhafızları Komutanı Selami artık son verin çağrısı yaptı. Ama buna rağmen ayaklanmaklar bitmedi aksine devam etti. Daha önce Devrim Muhafızları ülkedeki bir olaya müdahale ettiği zaman kesinlikle o iş sonlanırdı. Bunun anlamı şu: Artık halk, devletin 'bel kemiği olan' Devrim Muhafızlarından bile korkmamaktadır.
"PROTESTOCULARA GÖRE BU EYLEMLER MEŞRU MÜDAFAA!"
Diğer yandan protestocular bu işi meşru müdafaa olarak da görmektedir. Meşru müdafaa kabul edildiği zaman da devlet olayları bastırmak için sana karşı ne kullanıyorsa sen de onu kullanırsın anlamına gelir.
Güney Azerbaycan’da da aynı mesele söz konusudur. Sayı belli değil. Rakam olarak ifade etmek zor ama ilk ayaklanmalar sırasında sadece Tebriz'de bin 700 tutuklu vardı. Özellikle öldürülenler konusunda devlet, hayatını kaybedenler için intihar etmiş süsü veriyor ya da ailelerine maktuller için "intihar etti", "zaten hastaydı" gibi açıklamaları kabul etmeleri için baskı yapıyordu.
Bugün İran'daki protestolara genel olarak baktığımız zaman bu protestolara Türkler de yoğun şekilde destek veriyor ancak Türklerin durumu için iyi diyemeyiz, kötüye doğru gidiyor.
"AZATLIK, ADALET, MİLLİ HÜKUMET!"
Söz konusu protestoların Güney Azerbaycan’daki Türklerin milli uyanışına ne tür bir katkısı olabilir?
Güney Azerbaycan Milli Hareketi, Güney Azerbaycan Milli uyanışının siyasal akımıdır ve özellikle 1991’den sonra Kuzey Azerbaycan’ın bağımsızlığıyla Güney Azerbaycan’da bir milli uyanış söz konusu olmuştur. Bu milli uyanış da her geçen gün daha aktif olmuştur ve halkın içinde daha çok nüfuz etmiştir. Sadece günümüzdeki olaylar değil 1995 Olayları var, 2005 Olayları var, Babek Kalesi Olayları var, hatta birkaç yıl önce İran televizyonlarından Türklere karşı yapılan hakaretlere karşı ayaklanmalar oldu.
Ancak bu son olaylarda yine Güney Azerbaycan kentlerinde halkın destek verdiği protestolardaki sloganlara bakınca her şey çok net bir şekilde anlaşılıyor. En dikkat çekici sloganlardan biri de "Azatlık, Adalet ve Milli Hükumet" oldu. Oradaki Türkler hem azatlık, adalet ve milli hükumet istiyor. Milli hükumete iki noktadan bakmak mümkündür. Birincisi: Türklerin kendi devleti olsun. İkincisi ise İran'da azatlık, adalet olsun, tüm halkları kapsayacak bir milli hükumet olsun. Bu yüzden İran’daki Türklerin bu protestolar süresince bilinç anlamında önemli bir katkısı olmuştur. Bu minvalde de bu katkı daha da artarak devam edecektir.
Twitter is purging a lot of spam/scam accounts right now, so you may see your follower count drop
"AZERBAYCAN TÜRKLERİ DÜNYADA BİR İSTİSNA ÖZELLİK TAŞIYOR"
Azerbaycan-İran sınırında tatbikatlar gerçekleştiriliyor. Aynı zamanda Türk ordusu, Azerbaycan ordusuna destek veriyor. İran da buna karşılık veriyor. Bu tatbikatlar hakkında neler söylenebilir?
Bilindiği üzere 18 Ekim Azerbaycan’ın bağımsızlığının yıl dönümü. Geçen ay 18 Ekim arifesinde İran sınırında yapılan o tatbikatın ismi Aras Nehri’nden Geçiş'tir. İran’ın o tatbikatı yapmasının tamamen bir amaç taşıyor. Hem Azerbaycan’ın bağımsızlığının yıl dönümünde hem de zaten isminden belli oluyor. Biliyorsunuz 1 Kasım 2022 tarihinde Nikol Paşinyan (Ermenistan Başbakanı) İran’ı ziyarette bulunmuştu. İran o tatbikattan hemen sonra Kapan şehrinde çok acele bir şekilde konsolosluk açtı. Ermenistan Dışişleri Bakanı da "Tebriz’de Konsolosluk açalım" ifadelerinde bulundu. Bunların hepsinin bir anlamı vardır: 1991’den bu yana İran, Azerbaycan’ın bağımsızlığını hazmedemedi. Bunun da temel faktörü Güney Azerbaycan faktörüdür.
Çünkü Azerbaycan Türkleri dünyada bir istisna olayı taşıyoro da şudur: Genelde toplulukların veya milletlerin bir kısmı bağımsız olur bir kısmı başka devletler içinde var olur. Bu Azerbaycan Türklerinde istisnadır. Bir kısmı başka devlette bir kısmı bağımsızdır. (Buna bir şükür tabi ki.)
İran’ın korktuğu nokta şu: “İran’ın kuzeyinde 30-35 milyon Güney Azerbaycan Türkü var. Bunlar Kuzey Azerbaycan’ı örnek alıp bağımsızlık veya birleşmek isterlerse bu benim için bir baş belası olabilir” O yüzden 1991’den günümüze kadar hatta İkinci Karabağ Savaşı’nda İran’ın Azerbaycan’ın değil Ermenistan’ın yanında yer almasının temel nedeni bundan ibarettir. Bundan sonra da hiçbir zaman İran, Azerbaycan ile samimi olmayacaktır. Hele ki Türkiye’nin Azerbaycan’ı desteklemesi İran’ı son derece rahatsız ediyor. Çünkü Türkiye’nin özellikle Güney Kafkasya’da Gürcistan ve Azerbaycan başta olmak üzere desteği İran’ı rahatsız ediyor.
İran’da şunu da düşünüyor: "Yarın bir gün Türkiye ile Ermenistan sınırı açılırsa Ermenistan da tamamen elimden çıkmış olur, Güney Kafkasya’dan çıkmış olurum." O yüzden İran için ister tatbikat olsun ister sözde konsolosluğun açılması olsun bu meseleleri bu pencereden izlemek mümkün.
Rusya ve İran propagandacılarının ortak özelliğine dair neler söylersiniz?
İran’da 1979’da İslami söylemlerle bir devrim oldu. İran bu söylemleri daha çok mezhepsel söylemlere çevirince İran dışındaki Azerbaycan’da ve Türkiye’deki Şia mezhebine mensup olan soydaşlarımızı suistimal etmeye başladı. Tabi hepsi için geçerli değil. (İran devleti kiminle iyi geçiniyorsa.) Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da dediği gibi İran mezhep faktörünü kullanarak Irak’ta Fars milliyetçiliğini mezhep üzerinden yürütüyor. Aynı meseleyi Kuzey ve Güney Azerbaycan’da da Türkiye’de de görebiliyoruz.
1 Kasım'da Azerbaycan istihbaratı bir video yayınladı. Bu videoda, İran’ın Azerbaycan’da yürüttüğü sabotaj eylemlerine bağlı bir ayrıntılı bir açıklama yer alıyordu. İran, bu vatandaşları alıp Suriye’ye götürüyor, bunlara askeri eğitimler veriyor. Daha sonra bunları kendi maksatları için bölgede kullanıyor. Bunun örneğini Güney Azerbaycan’da yaşadık. Birkaç sene önce Azerbaycan’ın Gence şehrinde bir vali vurduruldu. Bunun faili İran’da eğitim almıştı. Hatta 2 ay önce Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, İran’la görüşmelerinde 18 kişinin listesini İran’a verdiğini bildirdi. "Bunlar bizim toprak bütünlüğümüzü ve egemenliğimizi hedef almış vatandaşlar, onları bize geri verin" dedi. Ancak İran bunu vermekten imtina etti. Tam aksine onlara daha çok destek veriyor. Bunları, oluşturduğu terör örgütleriyle hem Azerbaycan’da hem başka bölgelerde kendi siyasi çıkarları ve amaçları için kullanıyor.
Azerbaycan, İran istihbaratıyla bağlantılı bir terör örgütünü ifşa etti. Bununla ilgili neler söylersiniz?
Az önce değindiğimiz konu buna bir örnekti. İran’ın, Azerbaycan’da yürüttüğü politikalar 1991’den günümüze kadar uzanıyor. Bakü’nün yakınlarında Naderan diye kasaba var. İran onu daha çok gündeme getirmeye çalıştı. Amaç "Azerbaycan devleti oradaki Şia mezhebine mensup insanları eziyor, onların aleyhine işler yapıyor" demek. İran'ın maksadı başka. İran, Azerbaycan’da karışıklık, kaos yaratmaya çalışıyor. Kendisi 30 sene Azerbaycan topraklarını işgal eden Ermenistan’ın yanında, ona destek veriyor, orda büyükelçilikleri var, defalarca Tahran'da Türk Büyükelçiliği önünde Ermenilerin protestolarına destek veriyor ama aynı İran, Azerbaycan’ın İsrail'de açılacak büyükelçiliğine karşı çıkıyor, bunu Müslüman dünyasının aleyhine propaganda malzemesi yapıyor. Benim tahminim de belki de 1 yılı bulmaz Azerbaycan’ın İsrail'de Büyükelçiliği açılabilir.
İlgili haber: Azerbaycan'da İran istihbaratıyla bağlantılı silahlı örgüte operasyon
İran, başka ülkelerde veya Azerbaycan’da kendi çıkarları doğrultusunda örgütler oluşturuyor. Bu sadece Azerbaycan değil, Pakistan’dan, Afganistan’a kadar. Fatimiyun, Zeynebiyyun gibi milisleri alıp eğitiyor Irak'ta, Suriye’de. Irak’ta Haşdi Şabi gibi. Ortadoğuda, Güney Kafkasya’da genel bir güvenlik problemi oluşturuyor.
"GÜNEY AZERBAYCAN, TÜRK DÜNYASININ ALTIN KÖPRÜSÜDÜR"
Türk dünyası ve Güney Azerbaycan özelinde buradan mesajınız ne olur?
2011-2012 yıllarında Ankara’da bir toplantı oldu. O toplantıda, Güney Azerbaycan’a Türk dünyasının "altın köprüsü" (kızıl köprü) dedik. Bunun açık bir sebebi var. Bugün Türkiye, Türk dünyasının en önemli ülkesidir. Türkiye’nin, Kuzey Azerbaycan ile bağlantısı Nahçıvan üzerinden oluyor ama malumunuz Zengezur Kodiroru var, (43 kilometrelik bir sınır var) zamanında bu Ermenilere verilmiş. Bu bağlamda Türkiye’nin tek alternatifi Güney Azerbaycan’dır.
Türkiye, Güney ve Kuzey Azerbaycan üzerinden Türk dünyasına tamamen açılabilir. Bunu İran da Ermenistan da Rusya da biliyor. İşte tam da bu yüzden Güney Azerbaycan’da bir "Türksüzleştirme politikası" var. Hele ki bu, Türkiye ile olan sınırlarda yapılmaktadır özellikle "altın köprü"de. Başta Türkiye ve Azerbaycan olmak üzere Türk dünyası devletlerinin, Güney Azerbaycan meselesine odaklanmasını ve bunu gündeme taşımalarını istiyorum. Bunu hem kendileri hem de Türk dünyası için istiyorum.
Ayrıca Kırım Haber Ajansına bu konu ile ilgilendiği için teşekkürlerimi ve minnettarlığımı bildiriyorum.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
"Güney Azerbaycan Türk dünyasının altın köprüsüdür"
İran ve Kafkasya Uzmanı Kerim Askeri, İran’da 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin başörtüsünü “düzgün” takmadığı gerekçesiyle ahlak polisleri tarafından dövülerek öldürülmesinin ardından ülke genelinde baş gösteren ve hala devam eden protestolar ile Güney Azerbaycan’daki Türklerin durumunu QHA'ya değerlendirdi. Kerimi, protestolara yoğun destek veren Türklerin bulunduğu Güney Azerbaycan için "Türk dünyasının altın köprüsüdür" ifadelerini kullandı.
Ayyıldız Huri Kaptan/QHA ANKARA
İran hükumeti halka karşı, Molla rejiminin baskı politikalarını yıllardır uygulamaya devam ediyor. İran’da onlarca kadın ve erkeğin şeriat kurallarına uymadığı gerekçesiyle insan hakları hukukuna aykırı olarak idam cezasıyla veya çeşitli bahanelerle katledilerek yaşamlarına son veriliyor. Mahsa Amini isimli genç kadının başörtüsünü “düzgün” takmadığı gerekçesiyle 13 Eylül 2022 tarihinde İran ahlak polisi tarafından dövülerek öldürülmesi dünyanın gündemine oturmuştu. Uluslararası İlişkiler Uzmanı Kerim Askeri, genç kadının İran rejimi tarafından katledilmesinin ardından ülkedeki ikinci ayına yaklaşan protestolar ve (bugün İran sınırlarındaki) Güney Azerbaycan'daki Türklerin protestolara desteği, protestoların bölgedeki Türklere yansıması gibi güncel konuları Kırım Haber Ajansı (QHA) için ele aldı. İran’daki protestoların 3 tane önemli özelliği olduğuna dikkat çeken Askeri, İran için devletin 'bel kemiği' sayılan Devrim Muhafızlarından halkın artık korkmadığını vurguladı.
Kırım Haber Ajansının, araştırmacı yazar Kerim Askeri ile İran'daki protestolara yoğun destek veren Güney Azerbaycan Türklerinin durumundan bölgedeki gelişmelere, stratejik ve politika açıdan pek çok konuyu çok yönlü ele aldığı röportajın tamamı:
İran’daki protestolar ile yaşanan değişimler nelerdir ve Güney Azerbaycan’daki Türklere bunun etkisi nedir?
Aslında protestolara şöyle bakmamız lazım. Yaklaşık 50 gündür İran’da protestolar devam ediyor ve bu protestoların 3 tane önemli özelliği var. Birincisi kadınların ön safta olmaları. Son yıllarda İran’da özellikle 2017-2018 eylemlerine bakıldığı zaman ayaklanmalarda kadınlar daha çok ön planda. İkinci önemli özelliği ise diğer protestolara göre bu kez İran’ın genelinde var. 80’den fazla şehirde bu ayaklanmaların olduğu tespit edildi. İran’ın en güneydoğusundan en kuzeybatısına (Azerbaycan bölgesi) kadar bu protestolar baş gösterdi ve devam ediyor. Başka bölgelerinde de var: Mazenderan, Ahvaz, Huzistan bölgesi, Kürdistan bölgesi ve Horasan bölgesinde bunların hepsinde ayaklanmalar devam ediyor.
"İRAN’DAKİ PROTESTOLARIN ÜÇ ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ VAR"
Evet Güney Azerbaycan’a gelince; İran’daki Türklerin yoğun olduğu Güney Azerbaycan’da var. İran’ın başkenti Tahran’da da çok fazla Türk nüfusu var ancak Türklük bilinçleri ne durumda o konuda bir şey söylemek zor. Yaklaşık on sene önce Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Tahran’a gittiğinde İstanbul’dan sonra dünyada en çok Türkün olduğu kent Tahran demişti. İran’daki Türklerin sembol şehri Tebriz’dir. Tebriz aynı zamanda Güney Azerbaycan’ın da merkezi ve başkentidir. İran’daki Türkler ve Güney Azerbaycan Türkleri bu olaylara neredeyse ilk günden itibaren katıldılar, destek verdiler. Bununla birlikte Tebriz’de, Astara’da, Erdebil’de, Urmiye’de, Maraga’da, Zencan’da, Hemedan’da ve Kazvin şehirlerinde bu eylemler devam etti. Bu protestoların üçüncü bir özelliği ise bu eylemlerin ve ayaklanmaların daha öncekilere göre uzun sürmesidir. Önceden ayaklanmalar en fazla bir hafta on günde bitiyordu ancak söz konusu ayaklanmaların ikinci ayındayız. Bu ayaklanmalar, ülkenin her yerinde devam etmesine rağmen devlet bu ayaklanmaları bastıramadı. Tam tersine protestolar farklı katmanlara da ulaştı: üniversitelerde, okullarda, çarşılarda ve bireysel olarak da her yerde var.
"İRAN’DA ARTIK HALK DEVRİM MUHAFIZLARINDAN KORKMUYOR!"
Devletin açıkça tehdit etmesine rağmen... Mesela birkaç gün önce İran'ın Şiraz şehrinde Şah Çerağ Türbesi’nde şüpheli bir terör olayı oldu. Şüpheli diyorum çünkü bu olayın faili hala belirlenemedi. Her ne kadar terör örgütü DAEŞ bu terör saldırısını üstlense de bu işin failleri konusunda ciddi şüpheler var. Orada birçok can kaybı oldu. Devrim Muhafızları Komutanı Selami artık son verin çağrısı yaptı. Ama buna rağmen ayaklanmaklar bitmedi aksine devam etti. Daha önce Devrim Muhafızları ülkedeki bir olaya müdahale ettiği zaman kesinlikle o iş sonlanırdı. Bunun anlamı şu: Artık halk, devletin 'bel kemiği olan' Devrim Muhafızlarından bile korkmamaktadır.
"PROTESTOCULARA GÖRE BU EYLEMLER MEŞRU MÜDAFAA!"
Diğer yandan protestocular bu işi meşru müdafaa olarak da görmektedir. Meşru müdafaa kabul edildiği zaman da devlet olayları bastırmak için sana karşı ne kullanıyorsa sen de onu kullanırsın anlamına gelir.
Güney Azerbaycan’da da aynı mesele söz konusudur. Sayı belli değil. Rakam olarak ifade etmek zor ama ilk ayaklanmalar sırasında sadece Tebriz'de bin 700 tutuklu vardı. Özellikle öldürülenler konusunda devlet, hayatını kaybedenler için intihar etmiş süsü veriyor ya da ailelerine maktuller için "intihar etti", "zaten hastaydı" gibi açıklamaları kabul etmeleri için baskı yapıyordu.
Bugün İran'daki protestolara genel olarak baktığımız zaman bu protestolara Türkler de yoğun şekilde destek veriyor ancak Türklerin durumu için iyi diyemeyiz, kötüye doğru gidiyor.
"AZATLIK, ADALET, MİLLİ HÜKUMET!"
Söz konusu protestoların Güney Azerbaycan’daki Türklerin milli uyanışına ne tür bir katkısı olabilir?
Güney Azerbaycan Milli Hareketi, Güney Azerbaycan Milli uyanışının siyasal akımıdır ve özellikle 1991’den sonra Kuzey Azerbaycan’ın bağımsızlığıyla Güney Azerbaycan’da bir milli uyanış söz konusu olmuştur. Bu milli uyanış da her geçen gün daha aktif olmuştur ve halkın içinde daha çok nüfuz etmiştir. Sadece günümüzdeki olaylar değil 1995 Olayları var, 2005 Olayları var, Babek Kalesi Olayları var, hatta birkaç yıl önce İran televizyonlarından Türklere karşı yapılan hakaretlere karşı ayaklanmalar oldu.
Ancak bu son olaylarda yine Güney Azerbaycan kentlerinde halkın destek verdiği protestolardaki sloganlara bakınca her şey çok net bir şekilde anlaşılıyor. En dikkat çekici sloganlardan biri de "Azatlık, Adalet ve Milli Hükumet" oldu. Oradaki Türkler hem azatlık, adalet ve milli hükumet istiyor. Milli hükumete iki noktadan bakmak mümkündür. Birincisi: Türklerin kendi devleti olsun. İkincisi ise İran'da azatlık, adalet olsun, tüm halkları kapsayacak bir milli hükumet olsun. Bu yüzden İran’daki Türklerin bu protestolar süresince bilinç anlamında önemli bir katkısı olmuştur. Bu minvalde de bu katkı daha da artarak devam edecektir.
"AZERBAYCAN TÜRKLERİ DÜNYADA BİR İSTİSNA ÖZELLİK TAŞIYOR"
Azerbaycan-İran sınırında tatbikatlar gerçekleştiriliyor. Aynı zamanda Türk ordusu, Azerbaycan ordusuna destek veriyor. İran da buna karşılık veriyor. Bu tatbikatlar hakkında neler söylenebilir?
Bilindiği üzere 18 Ekim Azerbaycan’ın bağımsızlığının yıl dönümü. Geçen ay 18 Ekim arifesinde İran sınırında yapılan o tatbikatın ismi Aras Nehri’nden Geçiş'tir. İran’ın o tatbikatı yapmasının tamamen bir amaç taşıyor. Hem Azerbaycan’ın bağımsızlığının yıl dönümünde hem de zaten isminden belli oluyor. Biliyorsunuz 1 Kasım 2022 tarihinde Nikol Paşinyan (Ermenistan Başbakanı) İran’ı ziyarette bulunmuştu. İran o tatbikattan hemen sonra Kapan şehrinde çok acele bir şekilde konsolosluk açtı. Ermenistan Dışişleri Bakanı da "Tebriz’de Konsolosluk açalım" ifadelerinde bulundu. Bunların hepsinin bir anlamı vardır: 1991’den bu yana İran, Azerbaycan’ın bağımsızlığını hazmedemedi. Bunun da temel faktörü Güney Azerbaycan faktörüdür.
Çünkü Azerbaycan Türkleri dünyada bir istisna olayı taşıyoro da şudur: Genelde toplulukların veya milletlerin bir kısmı bağımsız olur bir kısmı başka devletler içinde var olur. Bu Azerbaycan Türklerinde istisnadır. Bir kısmı başka devlette bir kısmı bağımsızdır. (Buna bir şükür tabi ki.)
İran’ın korktuğu nokta şu: “İran’ın kuzeyinde 30-35 milyon Güney Azerbaycan Türkü var. Bunlar Kuzey Azerbaycan’ı örnek alıp bağımsızlık veya birleşmek isterlerse bu benim için bir baş belası olabilir” O yüzden 1991’den günümüze kadar hatta İkinci Karabağ Savaşı’nda İran’ın Azerbaycan’ın değil Ermenistan’ın yanında yer almasının temel nedeni bundan ibarettir. Bundan sonra da hiçbir zaman İran, Azerbaycan ile samimi olmayacaktır. Hele ki Türkiye’nin Azerbaycan’ı desteklemesi İran’ı son derece rahatsız ediyor. Çünkü Türkiye’nin özellikle Güney Kafkasya’da Gürcistan ve Azerbaycan başta olmak üzere desteği İran’ı rahatsız ediyor.
İran’da şunu da düşünüyor: "Yarın bir gün Türkiye ile Ermenistan sınırı açılırsa Ermenistan da tamamen elimden çıkmış olur, Güney Kafkasya’dan çıkmış olurum." O yüzden İran için ister tatbikat olsun ister sözde konsolosluğun açılması olsun bu meseleleri bu pencereden izlemek mümkün.
Rusya ve İran propagandacılarının ortak özelliğine dair neler söylersiniz?
İran’da 1979’da İslami söylemlerle bir devrim oldu. İran bu söylemleri daha çok mezhepsel söylemlere çevirince İran dışındaki Azerbaycan’da ve Türkiye’deki Şia mezhebine mensup olan soydaşlarımızı suistimal etmeye başladı. Tabi hepsi için geçerli değil. (İran devleti kiminle iyi geçiniyorsa.) Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da dediği gibi İran mezhep faktörünü kullanarak Irak’ta Fars milliyetçiliğini mezhep üzerinden yürütüyor. Aynı meseleyi Kuzey ve Güney Azerbaycan’da da Türkiye’de de görebiliyoruz.
1 Kasım'da Azerbaycan istihbaratı bir video yayınladı. Bu videoda, İran’ın Azerbaycan’da yürüttüğü sabotaj eylemlerine bağlı bir ayrıntılı bir açıklama yer alıyordu. İran, bu vatandaşları alıp Suriye’ye götürüyor, bunlara askeri eğitimler veriyor. Daha sonra bunları kendi maksatları için bölgede kullanıyor. Bunun örneğini Güney Azerbaycan’da yaşadık. Birkaç sene önce Azerbaycan’ın Gence şehrinde bir vali vurduruldu. Bunun faili İran’da eğitim almıştı. Hatta 2 ay önce Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, İran’la görüşmelerinde 18 kişinin listesini İran’a verdiğini bildirdi. "Bunlar bizim toprak bütünlüğümüzü ve egemenliğimizi hedef almış vatandaşlar, onları bize geri verin" dedi. Ancak İran bunu vermekten imtina etti. Tam aksine onlara daha çok destek veriyor. Bunları, oluşturduğu terör örgütleriyle hem Azerbaycan’da hem başka bölgelerde kendi siyasi çıkarları ve amaçları için kullanıyor.
Azerbaycan, İran istihbaratıyla bağlantılı bir terör örgütünü ifşa etti. Bununla ilgili neler söylersiniz?
Az önce değindiğimiz konu buna bir örnekti. İran’ın, Azerbaycan’da yürüttüğü politikalar 1991’den günümüze kadar uzanıyor. Bakü’nün yakınlarında Naderan diye kasaba var. İran onu daha çok gündeme getirmeye çalıştı. Amaç "Azerbaycan devleti oradaki Şia mezhebine mensup insanları eziyor, onların aleyhine işler yapıyor" demek. İran'ın maksadı başka. İran, Azerbaycan’da karışıklık, kaos yaratmaya çalışıyor. Kendisi 30 sene Azerbaycan topraklarını işgal eden Ermenistan’ın yanında, ona destek veriyor, orda büyükelçilikleri var, defalarca Tahran'da Türk Büyükelçiliği önünde Ermenilerin protestolarına destek veriyor ama aynı İran, Azerbaycan’ın İsrail'de açılacak büyükelçiliğine karşı çıkıyor, bunu Müslüman dünyasının aleyhine propaganda malzemesi yapıyor. Benim tahminim de belki de 1 yılı bulmaz Azerbaycan’ın İsrail'de Büyükelçiliği açılabilir.
İlgili haber: Azerbaycan'da İran istihbaratıyla bağlantılı silahlı örgüte operasyon
İran, başka ülkelerde veya Azerbaycan’da kendi çıkarları doğrultusunda örgütler oluşturuyor. Bu sadece Azerbaycan değil, Pakistan’dan, Afganistan’a kadar. Fatimiyun, Zeynebiyyun gibi milisleri alıp eğitiyor Irak'ta, Suriye’de. Irak’ta Haşdi Şabi gibi. Ortadoğuda, Güney Kafkasya’da genel bir güvenlik problemi oluşturuyor.
"GÜNEY AZERBAYCAN, TÜRK DÜNYASININ ALTIN KÖPRÜSÜDÜR"
Türk dünyası ve Güney Azerbaycan özelinde buradan mesajınız ne olur?
2011-2012 yıllarında Ankara’da bir toplantı oldu. O toplantıda, Güney Azerbaycan’a Türk dünyasının "altın köprüsü" (kızıl köprü) dedik. Bunun açık bir sebebi var. Bugün Türkiye, Türk dünyasının en önemli ülkesidir. Türkiye’nin, Kuzey Azerbaycan ile bağlantısı Nahçıvan üzerinden oluyor ama malumunuz Zengezur Kodiroru var, (43 kilometrelik bir sınır var) zamanında bu Ermenilere verilmiş. Bu bağlamda Türkiye’nin tek alternatifi Güney Azerbaycan’dır.
Türkiye, Güney ve Kuzey Azerbaycan üzerinden Türk dünyasına tamamen açılabilir. Bunu İran da Ermenistan da Rusya da biliyor. İşte tam da bu yüzden Güney Azerbaycan’da bir "Türksüzleştirme politikası" var. Hele ki bu, Türkiye ile olan sınırlarda yapılmaktadır özellikle "altın köprü"de. Başta Türkiye ve Azerbaycan olmak üzere Türk dünyası devletlerinin, Güney Azerbaycan meselesine odaklanmasını ve bunu gündeme taşımalarını istiyorum. Bunu hem kendileri hem de Türk dünyası için istiyorum.
Ayrıca Kırım Haber Ajansına bu konu ile ilgilendiği için teşekkürlerimi ve minnettarlığımı bildiriyorum.
EN ÇOK OKUNANLAR