SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Ahıska Türkleri

QHA - Kırım Haber Ajansı - Ahıska Türkleri haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ahıska Türkleri haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Doç. Dr. İkram Çınar: Kırım Türkleri her durumda ayakta kalmanın yollarını bulmuştur Haber

Doç. Dr. İkram Çınar: Kırım Türkleri her durumda ayakta kalmanın yollarını bulmuştur

Kafkas Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İkram Çınar, Türk dünyasında kimlik, kültür ve eğitim ilişkisini Kırım Haber Ajansına (QHA) anlattı. Ahıska Türklerinin kimlik mücadelesini ve Kırım Tatarlarının kültürel direncini ele alan Doç. Dr. Çınar, ayrıca üzerinde çalışmalar yürüttüğü Türk dünyası etnopedagojisi kavramını açıkladı. “İNSAN KENDİ KENDİNE MANKURTLAŞMAZ, BİRİSİ TARAFINDAN MANKURTLAŞTIRILIR” Eğitim politikaları üzerinde araştırmalar ve yayınlar yapan Doç. Dr. İkram Çınar, son yıllarda etnopedagojiye odaklandığını ve Ahıska Türklerinin etnopedagojisinden sonra çerçeveyi genişleterek Türk dünyası etnopedagojisi üzerine de çalıştığını kaydetti. Eserlerinde sıkça ele aldığı konulardan olan “mankurtlaşma” kavramını Cengiz Aytmatov’dan öğrendiğini belirten Doç. Dr. Çınar, “Onun anlattığı mankurtlaştırma işleminin Türkiye’de ve birçok ülkede yürütüldüğünü fark ettim. Mankurtlaştırma, eğitim ve kültür politikalarıyla binlerce yılda oluşan ve bireylere aktarılması gereken insanî değerleri ortadan kaldırmaya çalışmak, bireyi kendi tarih ve kültüründen koparmak hatta ona düşman yapmaktır. Mankurtlaştırma, insan onuruna ters düşen ve insanlık suçu sayılması gereken bir eylem. İnsan kendi kendine mankurtlaşmaz, birisi tarafından mankurtlaştırılır. Mankurt, bir kurban olmasına rağmen mazlum değildir. Türk dünyasında modernleşmenin, siyasal rejim ve ideolojik saplantıların yol açtığı olumsuzluklar vardır. Bunlar zamanla kendi yoluna girecektir.” değerlendirmesinde bulundu. “EĞİTİMLİ OLMASALARDI O SÜPER DEVLETLERİ KURUP AYAKTA TUTAMAZLARDI” Mankurtlaştırma üzerine çalışmaları sonrasında mankurtlaştırmayan eğitim nasıl olmalıdır soruna cevap ararken etnopedagoji kavramıyla karşılaştığını belirten Çınar, “Etnopedagoji, bir toplumun geleneksel çocuk terbiyesi bilgisidir. Aileler ve toplum, binlerce yılın tecrübesi ile çocuk yetiştirmektedir. Okul olmadan önce de çocuklar ailede, akrabalar arasında ve toplum içinde terbiye edilirdi. Hunları, Selçuklu ve diğer onlarca Türk devletini kuran ve güçlü tutanlar okul yüzü görmemişti ama eğitimliydiler. Eğitimli olmasalardı o süper devletleri kurup ayakta tutamazlardı. Sözlü kültüre dayalı bir bilgelik vardı. Eğitimi aile ve toplumdan alıyorlardı. Eğitim malzemesi masallar, atasözleri oyunlar vb. milli kültür ürünleriydi.” dedi. “EN BAŞA DEDE KORKUT’UN ADINI YAZMALIYIZ” Günümüzde eğitimin, millî olması ve millî etnopedagojiye dayanmasıyla mümkün olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Çınar, “Bir toplumun çocuğunu milli kültürle eğitmesi etnopedagoji, yetişkinlerini kendi kültürüyle eğitmesi ise etnoangragojiye dayalı olmalıdır.” ifadelerini kullandı. Eğitimin beşikten mezara kadar sürdüğünü anımsatan Çınar, şöyle devam etti: İnsanlar, çocukken edindikleri etnopedagojik bilgi üzerine yetişkinliklerinde de eğitilmeye devam eder. Bunu da etnoandragoji olarak adlandırdım yani belli bir toplumun yetişkinlerini hayat boyu eğitmesi. Halk ozanlarımız aynı zamanda etnoandragoglarımızdır. En başa Dede Korkut’un adını yazmalıyız. Günümüzde küreselleşmenin etkisiyle ortaya çıkan uluslararasılaşma millî kültürlere zarar veriyor. Toplumlar buna karşı eğitim ve kültür politikalarında millî özelliklerini öne çıkarıyorlar. Bu da etnopedagojiyle ilgilenmeyi gerektiriyor. Etnopedagoji açısından değerlendireceğimiz çok zengin millî kültür varlıklarımız vardır. “ATABEK YURDU, TÜRK DÜNYASININ KÖPRÜSÜDÜR” Doç. Dr. İkram Çınar, QHA’nın “Atabek Yurdu kitabınızda Türk tarihinin pek değinilmeyen tarihsel-kültürel yönüne ışık tutuyorsunuz. Peki, Atabek Yurdu neresidir? Türk tarihi için önemi nedir?” sorusunu ise şu şekilde yanıtladı: Atabek Yurdu, Kuzeydoğu Anadolu’da yer alan Ahıska merkezli tarihi bir beyliğe verilen addır. 1267’de İlhanlı Hükümdarı Abaka Han zamanında Posof’un Caksu Kalesi’nde bir atabeklik kurulmuştur. Bu atabeklik şimdiki Ardahan, Kars, Artvin, Ahıska, Erzurum’un kuzeyinden Bayburt’a kadar olan bölgedir. Bir beylik olarak İlhanlılar, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Safevilerle birlikte yaşadıktan sonra 1578’de Çıldır Savaşıyla Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştır. Uzun yıllar bir arada yaşadığı için ortak bir kültür geliştirmiş, Akkoyunlu Devleti’ne bağlıyken toplum etnogenezini tamamlamış gibidir. 1829 Edirne Antlaşması ile atabekliğin merkezi olan Ahıska Rusya’ya bırakılmış ve o günden beri bölgeden huzursuzluk eksik olmamıştır. Atabek Yurdu’nun büyük kısmı Türkiye’de olmakla birlikte Ahıska civarı dışarıda kalmış ve kardeşlerimiz zulme uğramıştır. 1944’te etnik temizlik amacıyla sürgün edilmişlerdir. Aynı yıl Kırım Türkleri de sürgüne gönderilmişti. Kader ortağıdırlar. Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan’da Kırım ve Ahıska Türkleri kardeşçe yaşamış, birbirini iyi anlayan insanlardır. Atabek Yurdu, tarihi Türk yurdudur. Ahıska uğruna tarihte büyük savaşlar yaptık ve çok kanımız aktı. Atabek Yurdu, Türk dünyasının köprüsüdür. “AHISKA TÜRKLERİ SIRF TÜRK OLDUKLARI İÇİN KORKUNÇ BİR ZULÜMLE KARŞILAŞMIŞ, BÜYÜK KAYIPLAR VERMİŞTİR” Kendisinin de tüm Ahıskalılar gibi bir Atabek Yurtlu olduğunu kaydeden Çınar, Ahıska Türklerinin karşılaştığı kimlik sorunlarına ilişkin olarak, “İnsanlık idealleri ve evrensel değerler açısından bakıldığında Ahıska Türkleri sırf Türk oldukları için korkunç bir zulümle karşılaşmış, büyük kayıplar vermiştir. Üstelik sürgünü henüz durduramamışızdır. Toplum, yaşadığı travmayla baş başadır. Ahıska Türkleri hâlâ vatanları olan Ahıska’ya dönememiştir. Bu adaletsizlik kabul edilebilir değildir. Gürcistan bu sorunu çözmek zorundadır. Sorumluluğu Sovyetler Birliği’ne ve Stalin’e yükleyerek konu kapatılamaz. Stalin artık yok öyleyse Stalin politikasını sürdürmenin gereği de yoktur. Türkiye ile Gürcistan iyi ilişkiler içinde olması gereken iki komşudur. İlişkilerimiz iyidir ama Ahıska Türklerinin trajedisi onurlu ve adil biçimde çözülmediği sürece bu iyi ilişkiler sürdürülebilir olmayacaktır. Türk milleti buna seyirci kalmaz.” şeklinde konuştu. Ahıska Türklerinin günümüzde dokuz ayrı ülkede küçük gruplar halinde yaşadığına dikkat çeken Çınar, “Şimdiye kadar kimliklerini koruma hususunda büyük titizlik göstermişlerdir ancak mikro azınlık haline geldikleri yerlerde kültürlerini geliştirme yönünden ciddi sıkıntı yaşamaktadırlar. Ahıska Türkü olma bilinçleri ve vatana dönme idealleri onları bir dava sahibi yapmıştır. Ancak sürekli göçmen olmaktan kaynaklanan durumdan ötürü bulundukları yerlerde hep en alttan ve sıfırdan başlamak onları yıpratmakta ve davalarına daha azimli biçimde bağlanmaktan alıkoymaktadır.” değerlendirmesinde bulundu. “KIRIM TÜRKLERİ SIKINTILARLA BAŞA ÇIKMA VE HER DURUMDA AYAKTA KALMANIN YOLLARINI BULMUŞTUR” “Araştırma ve gözlemlerim Ahıska Türkleri ile Kırım Türkleri arasında başta etnopsikoloji olmak üzere kültürel özellikler bakımından diğer Türk boylarından daha fazla ortak noktalarının olduğunu gösterdi.” diyen Doç. Dr. İkram Çınar, şu bilgileri paylaştı: 19. yüzyıl kaynakları Kırım ile Atabek Yurdu arasında yoğun ilişkilerin olduğunu gösteriyor. Kırım Türkleri de son yüzyıllarda büyük acılar çekmiştir ve halen çekmektedir. Ancak Kırım Türkleri bu sıkıntılarla başa çıkma ve her durumda ayakta kalmanın yollarını bulmuştur. Tarihlerini ve yaşadıklarını, kültür ve değerlerini edebiyat, sinema, internet ve medya aracılığıyla genç kuşaklara ve vicdanlı insanlara anlatmakta ve kültürel varlıklarını sürdürmektedirler. Kültürel varlıkları toplum bütünlüğü içinde güvenceye alınabilir. Bir yolunu bulup Kırım Türklerinin tarihi vatanlarında toplanmaları sağlanmalıdır. Ahıska Türklerinin Kırımlı kardeşlerinin örgütlenme ve kültürel üretim biçimlerinden öğrenmesi gerekenler vardır. “ORTAK ALFABEYİ KULLANMAK, ORTAK TÜRKÇE SÖZLÜK HAZIRLAMAK GİBİ İVEDİLİKLE YAPILMASI GEREKEN İŞLER VAR” Türk dünyasında ortak bir eğitim vizyonu, ortak bir müfredat oluşturmanın mümkün olup olmadığı sorusunu ise, “Eğitimde birtakım ortaklıklarımızın olması gerekir çünkü ortak dil ve kültürümüz, ortak bir tarihimiz var. Kardeşiz. Bu kardeşliği sürdürmek ve fayda sağlamak için el birliği içinde ve dayanışma halinde olmamız gerekir. Bunu, eğitim yoluyla çocuklara öğreterek başarabiliriz. Her ülkenin kendine özgü şartları vardır. Her şeyiyle aynı müfredatı uygulamak doğru olmaz. Ancak bazı ortaklıklar olmalıdır. Ortak tarihimizi çocuklarımıza ders çıkarmış biçimde öğretmeliyiz. Emir Timur ile Yıldırım Bayezid arasındaki Ankara Savaşı’nı ya da Çaldıran Savaşı’nı yeni bir bakışla yorumlamalı, kardeş kavgasının yol açtığı trajediyi anlatmalıyız. Ortak alfabeyi kullanmak, ortak Türkçe sözlük hazırlamak gibi ivedilikle yapılması gereken işler vardır. Henüz Kazakistan ve Kırgızistan alfabelerini değiştirmedi. Çin işgalindeki Doğu Türkistan Uygurlarında bu konuda bir çalışma da yok. Konuşurken birbirimizi anlayabiliyoruz ama yazdıklarını hepimiz okuyamıyoruz.” şeklinde yanıtladı.

Ahıska Türklerinin çığlığı Avrupa Parlamentosunda: "Adalet zamanı geldi" Haber

Ahıska Türklerinin çığlığı Avrupa Parlamentosunda: "Adalet zamanı geldi"

Avrupa Parlamentosu (AP), 30 Eylül 2025 tarihinde Ahıska Türkleri meselesini ilk kez resmî bir platformda ele alarak tarihi bir adım attı. “Gürcistan’ın Avrupa Entegrasyonu: Ahıska Türkleri Meselesi AB Standartlarına Uygunluğun Bir Kriteri Olarak” başlıklı konferans, Avrupa Parlamentosu Milletvekili İlhan Küçük’ün ev sahipliğinde ve “Vatan” Cemiyetinin desteğiyle düzenlendi. Açılış konuşmasını AP Üyesi İlhan Küçük'ün gerçekleştirdiği programın konuşmacıları, "Vatan" Cemiyeti Temsilcisi Fuad Pepinov, “Vatan” Cemiyeti Başkan Yardımcısı Ansar Usmanov, FUEN Bilim Danışmanı ve bağımsız uluslararası azınlık hakları uzmanı Dr. Zora Popova ile FUEN’in Avrupa Parlamentosu Temsilcisi Johan Haggman oldu. Konferansta katılımcılar, Ahıska Türklerinin dramatik sürgün tarihini, Gürcistan’daki dönüş sürecinde hâlen karşılaşılan engelleri ve Avrupa Birliği ile uluslararası kurumların sorumluluklarını ele aldı. Özellikle Gürcistan’ın AB aday ülke statüsünün, yıllardır yerine getirilmeyen vaatlerin artık somut adımlara dönüşmesi için tarihi bir fırsat sunduğu vurgulandı. Toplantıda bu meselenin yalnızca bir azınlığın hakkı değil, Avrupa’nın kendi vicdanı ve değerleriyle yüzleştiği bir adalet sınavı olduğu görüşü öne çıktı. Görüşmelerin sonunda, Avrupa’da Ahıska Türklerine yönelik somut programların geliştirilmesi konusunda mutabakata varıldı. Bu karar, Ahıska Türkleri meselesinin Avrupa gündeminde daha güçlü bir şekilde yer almaya devam edeceğinin işareti oldu. Konferansın kapanış bölümünde ise “Vatan” Cemiyeti Başkanı Cavid Aliyev ve Ahıska Türkleri gençleri adına söz alan Ahmed Aslanov, vatana dönüş meselesinin ertelenemez bir adalet çağrısı olduğunu vurguladı. Yapılan konuşmalar, Ahıska Türklerinin haklı davasının yalnızca kendi halklarının sesi değil, aynı zamanda Avrupa’nın kalbinde yankılanan evrensel bir adalet çağrısı olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

1944 Ahıska Sürgünü ve Soykırımı ilk kez tiyatro sahnesinde Haber

1944 Ahıska Sürgünü ve Soykırımı ilk kez tiyatro sahnesinde

Ahıska Türkleri Sürgünü ve Soykırımı anısına hayata geçirilen “Kara Leke” isimli tiyatro oyunu ve resim sergisi, 3 Mayıs 2025 tarihinde Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nde ilk defa izleyicileriyle buluştu. “Kara Leke” isimli tiyatro oyunu ve resim sergisi; Ahıska Gönüllü Eğitimciler Birliği (AHGEB), Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akrabalar Toplulukları Başkanlığı (YTB), İstanbul Medeniyet Üniversitesi, İnsani Yardım Vakfı (İHH) ve Beyruha Derneği iş birliğiyle hayata geçirildi. Ahıska Türkleri tarihinde sanatsal anlamda gerçekleştirilen sürgün temalı ilk kapsamlı ve profesyonel tiyatro yapımı olma özelliğini taşıyan tiyatro oyunu ve resim sergisine; Ahıska Gönüllü Eğitimciler Birliği (AHGEB) Başkanı Yahya Kemaloğlu, YTB Orta Asya Ve Kafkasya Koordinatörü Servet Turan, Kastamonu Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Adem Ahıskalı, AK Parti Türk Devletleriyle İlişkiler Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Sadullah Gülten, Talim Terbiye Kurulu Başkan Yardımcısı Mehmet Nezir Gül başta olmak üzere çok sayıda kişi katıldı. Gala programı dâhilinde ziyaretçileriyle buluşan “Kara Leke” resim sergisi, katılımcılar tarafından büyük ilgi gördü. Sergide Ahıska Türkü genç ressamlar tarafından resmedilen 30 adet eser sergilendi.   AHISKA SÜRGÜNÜNÜ ELE ALAN İLK TİYATRO OYUNU Gala programı, sonrasında açılış konuşmaları ile devam etti. AHGEB Başkanı Kemaloğlu, 1944 Ahıska Sürgünü ve Soykırımı’nın 80. yılında ilk defa sahnelenen “Kara Leke” isimli tiyatro oyunuyla yalnızca bir sanat eserini değil, toplumsal hafızayı da güçlendirmeyi amaçladıklarını söyledi.  Ayrıca Kemaloğlu, oyunu Türkiye’nin çeşitli şehirleri ve üniversitelerinde sahnelemeyi hedeflediklerini; yurt içi gösterimlerin ardından ise Ahıska Türklerinin yaşadığı diğer ülkelere taşımayı planladıklarını dile getirdi.  Ahıska Türklerinin 1944 Sürgünü ve Soykırımı başta olmak üzere birçok sürgüne tanıklık ettiğini kaydeden Kemaloğlu, “14 Kasım 1944 Sürgünü büyük bir kırılma noktasıdır; ancak bu 80 yıl boyunca pek çok kez sürgün ve göç yaşamış bir halkız. Şehirlerden şehirlere, ülkelerden ülkelere, hatta kıtalar değiştirerek yaşadık bu acıları. Tüm bu dramatik ve zorlu süreçlere rağmen, ne yazık ki yaşadığımız bu sürgünler ve göçler, bugüne kadar sinema ya da tiyatro sahnesinde yeterince yer bulamadı. Bizler, özellikle Ahıska Türklerinin eğitim kültür ve sanat alanlarındaki boşluklarını doldurmayı hedefleyen bir ekip ve dernek olarak, bu eksikliği gidermek amacıyla bu projeyi hayata geçirdik.” ifadelerini kullandı. TÜRK DÜNYASININ ORTAK ACISI Tiyatro oyununun yalnızca Ahıska Türklerinin değil, Sovyet döneminde sürgüne maruz kalan diğer halkların da acılarını yansıttığını dile getiren Kemaloğlu, “Çeçenler, İnguşlar, Karaçaylar, Balkarlar, Kırım Tatarları, Kalmuklar ve o dönemde birlikte yaşadığımız Hemşinli kardeşlerimiz de bu trajediyi bizimle birlikte yaşadı. Bu tiyatro, onların da ortak acısına sahne oluyor.” dedi. Ahıska Türklerinin bugün itibarıyla 10’dan fazla ülkede yaşamını sürdürdüğünü hatırlatan Kemaloğlu, “Bize ev sahipliği yapan halklara ve yöneticilere minnettarız. Tabii Türkiye Cumhuriyeti bizim için ayrı bir önem taşıyor. Özellikle son 20-25 yıldır devletimiz bir hami devlet olarak biz Ahıska Türklerinin sorunlarıyla yakından ilgilendi. Bu anlamlı projenin hayata geçmesinde de Türkiye Cumhuriyeti’nin güçlü desteği var.” şeklinde konuştu. Kemaloğlu ayrıca projenin bir gün sinema filmine de ilham vermesini umut ettiklerini de kaydetti. “AHISKA DAVASINI ASLA UNUTMAYIN” Dr. Ahıskalı, cümlelerine “Ben, sürgüne gönderildiğinde yedi yaşında okula gitmesi gereken bir babanın evladıyım.” diyerek başladı ve şöyle devam etti: “Ben, kız kardeşi henüz kırk günlükken ‘arabada yer yok’ denilerek beşiğiyle birlikte araçtan atılan bir babanın evladıyım. Annem, hamileyken yola çıktı ve sürgün yolculuğu sonunda Özbekistan’a vardığımızda, ilk haftada dünyaya geldi. Ben, ailesi evden bir şey alma hakkı verildiğinde ilk sıraya iki yüz yıllık Kur’an-ı Kerim’i koyan, onu koynuna gizleyerek emaneti korumaya çalışan insanların evladıyım. ‘Kur’an-ı Kerim nerede?’ diye sorduklarında, duymasınlar diye ‘Kalbimin üzerindedir’ diyebilen bir annenin çocuğuyum.” Konuşmasının devamında Dr. Ahıskalı, Ahıska Türkü gençlerin ana vatan Türkiye ve ata yurt Ahıska bilinci arasında denge kurmaları gerektiğini vurgulayarak, “Türkiye bizim ana vatanımız. Ancak gençler arasında Türkiye’ye geldiğimizde mesele çözüldü gibi bir algı oluşabiliyor. Oysa ata yurdumuz hâlâ bizi bekliyor. Bu bilinçle yaşamalıyız. Bu mesele, sadece geçmişin bir anısı değil, bir davadır. Ve biz artık bu davanın sahibi olmalıyız. Ne olursanız olun; doktor olun, hâkim olun, öğretmen olun ama Ahıska davasını unutmayın. Dedelerimizin toprağını, kabirlerini, ata yurdumuzu unutmayalım. Çünkü eskisini unutan, yeninin kıymetini bilemez.” ifadelerini kullandı. “AMACIMIZ AHISKA TÜRKLERİNİN KİMLİKLERİNİ KORUYABİLMESİ” YTB Orta Asya ve Kafkasya Koordinatörü Turan yaptığı konuşmada, yaşanan tarihî acılara dikkat çekti. Ahıska Türklerinin uğradığı büyük haksızlığın, yalnızca bir topluluğun değil, tüm insanlığın ortak hafızasında yer alması gereken bir dram olduğunu vurgulayan Turan, “14 Kasım 1944 Sürgünü ve Soykırımı, Ahıska Türkü kardeşlerimizin hayatında derin yaralar açtı. On binlerce insan sürgün yollarında hayatını kaybetti. Sağ kalanlar ise yıllarca vatansızlık ve ayrımcılığın pençesinde yaşam mücadelesi verdi. Ancak Ahıska Türkleri nerede olurlarsa olsunlar dillerine, geleneklerine, inançlarına sıkı sıkı bağlanarak varlıklarını korudular.” ifadelerini kullandı. YTB’nin Ahıskalı soydaşlara yönelik çalışmalarına da değinen Servet Turan, özellikle eğitim, kültür ve sivil toplum alanlarında yürütülen projeler hakkında konuştu. Bu bağlamda Turan, “Türkiye Bursları kapsamında her yıl 100’ün üzerinde Ahıskalı öğrenciye lisans ve lisansüstü düzeyde burs sağlıyoruz. Bugüne dek 3 binden fazla Ahıskalı öğrenci, devletimizin imkânlarıyla Türkiye’de eğitim aldı. Gürcistan’da geri dönüş başvurusu yapan ailelerin çocukları için Ahıska bölgesinde yerinde burslandırma desteği veriyoruz. Ayrıca Türkçe öğretmeni yetiştirme kapsamında Ahıskalı öğretmenleri Türkiye’ye davet ederek hizmet içi eğitim sağlıyoruz. Amacımız, Ahıskalı gençlerin hem kendi kimliğini koruyan hem de yaşadıkları toplumlara katkı sunan bireyler olmalarını sağlamaktır.” dedi. Turan, "1944 Ahıska Sürgünü Sözlü Tarih Projesi: Sürgünün Son Tanıkları" isimli projeden söz etti ve geçmişi gelecek kuşaklara aktarmak için bu tür projelere devam edeceklerini bildirdi. “SANAT ZAFERLERİN VE ACILARIN AKTARILMASI İÇİN BİR YOLDUR” AK Parti Türk Devletleriyle İlişkiler Başkan Yardımcısı Gülten, Türk tarihinde zaferler olduğu kadar acıların da olduğunu ifade etti ve bu zaferlerin ve acıların bir milleti esasen millet hâline getiren temel unsurlar olduğunu kaydetti. Öte yandan bu zaferlerin ve acıların gelecek kuşaklara aktarılması gerektiğini vurgulayan Gülten cümlelerine şu şekilde devam etti: “Genç kuşaklar bizim birikimlerimizi aktaracağımız ve sonrasında bayrağı devralıp devam ettirecek kişiler. Dolayısıyla onlara acılarımızı zaferlerimizi anlatabileceğimiz kitaplarımıza, sinema filmlerimize ve bu tür tiyatro gösterilerine ihtiyacımız var. Bu yüzden bu gibi projelerin daha fazla hayata geçmesi gerekiyor. Soydaşlarımız 80 yıl önce bugünlerde Ahıska'dan kendi vatanlarından zorla koparılıp başka ülkelere sürgün ediliyor. Bu sürgün sırasında biliyorsunuz 40 bine yakın insan maalesef hayatını kaybediyor. Yine trenlerde zorla götürüler kadınlar edeben ihtiyaçlarını gideremedikleri için idrar keselerinin patlaması sonucunda vefat ediyorlar. Bunlar az önce de söylediğim gibi ibretlik vakalar ve bunların sonraki dönemlerde de sık sık hafızalarda tutulması gerekiyor. Bunun en iyi yolu ise sanat.” Protokol konuşmaları sonrasında Ahıska Türkleri Sürgünü ve Soykırımı’nı ve yaşanılan acıları çarpıcı bir şekilde ortaya koyan “Kara Leke” isimli tiyatro oyunu sergilendi. 1944 Sürgünü ve Soykırımı'nın dünya tarihine kara bir leke olarak geçtiğini vurgulayan oyun, bu "Kara Leke"nin Ahıska Türklerinin ata vatanlarına dönünceye kadar geçmeyeceğini konu aldı.  İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sanat, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Öğr. Üyesi Doç. Dr. Rüstem Mürseloğlu tarafından kaleme alınan tiyatro oyunu, seyirciler tarafından dakikalarca ayakta alkışlandı. Gala programı, teşekkür belgelerinin takdimi ile sona erdi.

Ahıska Türkleri Sürgünü ve Soykırımı anısına "Kara Leke" tiyatro oyunu ve resim sergisi düzenlenecek Haber

Ahıska Türkleri Sürgünü ve Soykırımı anısına "Kara Leke" tiyatro oyunu ve resim sergisi düzenlenecek

Ankara’da Ahıska Türkleri Sürgünü ve Soykırımı anısına, 3 Mayıs 2025 tarihinde “Kara Leke” isimli tiyatro oyunu ve resim sergisi düzenlenecek. Etkinlik, Ahıska Gönüllü Eğitimciler Birliği (AHGEB), Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akrabalar Toplulukları Başkanlığı (YTB), İstanbul Medeniyet Üniversitesi, İnsani Yardım Vakfı (İHH) ve Beyruha Derneği iş birliğiyle Ankara Resim ve Heykel Müzesi'nde düzenlenecek. Ahıska Türkleri tarihinde sanatsal anlamda gerçekleştirilen sürgün temalı ilk kapsamlı ve profesyonel tiyatro yapımı olma özelliğini taşıyan tiyatro oyunu, Ahıska Sürgünü'nü konu edinecek ve 18 kişilik profesyonel oyuncu kadrosuyla sahne alacak. TÜRKİYE’NİN ÇEŞİTLİ ŞEHİRLERİNDE SERGİLENECEK Ayrıca programda tiyatro oyununun yanı sıra, Ahıska Türklerini farklı yönleriyle tanıtan ve Ahıskalı ressamların eserlerinden oluşan bir resim sergisi de izleyiciyle buluşacak.  3 Mayıs’ta Ankara’da sergilenecek olan açılış oyununun ardından, oyun Ahıskalı Türklerin yoğun olarak yaşadığı Türkiye’nin diğer şehirlerinde de sahnelenecek. Aynı zamanda oyunun Ahıskalı Türklerin yaşadığı diğer ülkelere de götürülmesi planlanıyor.  “BU SADECE BİR OYUN DEĞİL BİR MİRAS” Konuyla ilgili olarak açıklama yapan AHGEB Başkanı Yahya Kemaloğlu, 14 Kasım 1944'teki sürgün olaylarına dikkat çekerek, Ahıskalı Türklerinin yaşadığı acıların sinema ve tiyatro sahnesinde yer bulmaması nedeniyle duyduğu endişeyi dile getirdi. Kemaloğlu, "Ahıska Türkleri yaşadıkları bu büyük acı, kuşaktan kuşağa aktarılmasına rağmen, ne yazık ki şimdiye kadar profesyonel anlamda sinema veya tiyatro sahnesinde yer bulmamıştır. " dedi. Ahıskalı Türklerin karşılaştığı bu zorlukları ve sürgün acısını daha geniş bir kitleye ulaştırmak amacıyla sahneye koydukları tiyatro oyununu duyuran Kemaloğlu, “Bu eser, sadece bir oyun değil; aynı zamanda tarihî hafızayı tazelemek ve gelecek nesillere taşımak anlamını da içermektedir. Böylece bu acıların, sadece geçmişin değil; aynı zamanda bugünün ve geleceğin de bir meselesi olarak anlaşılmasını umuyoruz.” ifadelerini kullandı. Ayrıca Kemaloğlu, ilerleyen dönemde sürgün temalı bir sinema filminin de bu tiyatro oyunundan ilham alarak hayata geçmesini umduklarını belirtti ve “Bu vesileyle, sürgün yollarında hayatını kaybetmiş büyüklerimizi rahmetle yâd ediyoruz.” dedi.

Ahıska Türklerinden Başdanışman Yalçın Topçu'ya ziyaret Haber

Ahıska Türklerinden Başdanışman Yalçın Topçu'ya ziyaret

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu, 13 Şubat 2025 tarihinde Beştepe'de Ahıska Türklerini ağırladı. Görüşmeye; Dünya Ahıskalı Türkler Birliği (DATÜB) Ankara Temsilcisi Zakir Mehmetoğlu ve yönetim kurulu üyeleri Sabırjan Jalılov, Şakir Musa, Kars-Ardahan-Iğdır Serhatlılar Birliği Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Yavuz Eğer ve yönetim, denetim ve danışma kurulu üyeleri; İlhan Güler, Çetin Nazik, Necati Kılıç, Göksal Toksoy, Emrullah Koman, Cengiz Öktem, Yener Akdağ katıldı. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki makamında buluşarak; Berat Kandili'ni kutladılar ve Azerbaycan'ın bağımsızlık şairi Bahtiyar Vahapzade ve ilk Ardahan Milletvekili Deli Halit Karsıalan Paşa'yı vefatlarının yıl dönümünde yad ettiler. Başdanışman Yalçın Topçu bu vesileyle yaptığı konuşmada şunları ifade etti: “Değerli hazirun, Sevgili hemşerilerim, Aziz kardeşlerim. Berat gecemiz ve Türk-İslam dünyasının iki büyük evladını yad etmek için bu gün sizlerle milletimizin  evinde birlikte olmaktan çok memnun oldum. Bu gece idrak edeceğimiz Ramazan-ı Şerif'in müjdecisi mübarek Berat Gecemizi tebrik ediyor, Cenab-ı Hakk'tan bizleri sağlık ve esenlikle, sevdiklerimizle birlikte Ramazan'a eriştirmesini diliyorum. Değerli hazirun; Can Azerbaycan’ın azatlığının öncülerinden, Türk dünyasının şairi ve düşünürü, sözleri ve eserler ile Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarlarından olan Bahtiyar Vahabzade, ALLAH şiirindeki; 'Zulmette, cehalette, adavette görünmez, İlgarda, sadakatte, muhabbettedir Allah.' dizelerinde ifade ettiği gibi iman sahibi bir mümin olarak 13 Şubat 2009'da Hakk'a yürüdü. 'Bir ananın iki oğlu, Bir amalın iki kolu. O da ulu, bu da ulu Azerbaycan-Türkiye' diyerek, kardeşliğimizi kalplerimize kazıyan büyük şairimizi vefatının seneyi devriyesinde saygı, rahmet ve minnetle anıyorum. Ve aynı zamanda da, 93 Ahıska muhaciri bir ailenin Ardahan doğumlu evladı olarak; Cihan Harbi'nde ve Milli Mücadele döneminde bütün cephelerde büyük kahramanlıklar gösteren, 13 kurşun yarası olan ve bir kurşunu beynine yakın yerde taşıyan, hainler için ‘Namussuz’, düşman için ‘Namuslu’ adını verdiği iki silahı ile düşman üzerine ön safta Fetih Suresi'ni okuyarak giden, Yunan tümeninin ve komutanının esir alındığı haberini duyan Büyük Atatürk’ün 'Bu mutlaka bizim Deli Halit’in işidir' dediği, Ardahan’ın ilk milletvekili, Deli Halit Karsıalan Paşa, gazilere maaş bağlanması için meclise verdiği teklifin tartışılmasında 'Kel Ali' olarak bilinen Ali Çetinkaya ve arkadaşları ile yaptığı kavgada 9 Şubat 1925’te mecliste sırtından vurulmuştur. Trablusgarp, Balkan, Birinci Dünya Savaşı ve İstiklâl Savaşı’nda çeşitli cephelerde ön saflarda savaşan ve düşmanın öldüremediği kahramanımız, mecliste kalleşçe sırtından aldığı yara ile beş gün sonra 14 Şubat 1925'de 42 yaşında vefat etmiştir. Saygı, rahmet ve şükranla anıyorum. Program, şilt takdimi ve hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi.

Ahıska Türklerinden Başdanışman Topçu'ya ziyaret Haber

Ahıska Türklerinden Başdanışman Topçu'ya ziyaret

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu, Türkiye'de eğitim gören Ahıska Türkleri ve Ahıska Türkü dernek temsilcilerini makamında kabul etti. Kabulde, geçen hafta yıl dönümü anılan Ahıska Sürgünü ve Soykırımı gündeme geldi. 14 KASIM 1944, SÜRGÜN SÜSÜ VERİLEN SOYKIRIMDIR Azerbaycan, Ukrayna, Kazakistan gibi ülkelerden Türkiye'ye eğitim görmeye gelen Ahıska Türkü öğrencilerden oluşan kalabalık bir heyet, Topçu'yu ziyaret etti. Bu ziyarette; soykırıma ve zulme hiçbir zaman sessiz kalınamayacağı vurgulandı. Başdanışman Topçu, "1800’lü yıllarda Çarlık, 1944'te Sovyet Rusya dönemlerinde; Ahıska, Tatar, Nogay, Kumuk Türkleri ile Abhaz-Çerkes kardeşlerimiz başta olmak üzere Kafkasya’nın Müslüman halklarına uygulanan sürgün, soykırım, vahşet ve mezalim asla unutulmayacaktır. 14 Kasım 1944;Sovyet Rusya Diktatörü Stalin’in emriyle Ahıskalı Türklere maksatlı ve planlı bir şekilde sürgün süsü verilerek yapılan soykırımın adıdır!.." ifadelerini kullandı. AHISKA SÜRGÜNÜ VE SOYKIRIMI İÇİN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GEREĞİNİ YAPMALIDIR Yalçın Topçu'nun konu hakkındaki konuşması şu şekilde: "Ahıska bölgesini Türklerden temizlemek ve Türkiye’nin bu bölgeyle irtibatını kesmek için bir gece yarısı köy ve kasabalar basılmış eşleri, oğulları cephede olan sivil savunmasız insanlar hayvan vagonlarına doldurularak insanlık dışı şartlarda topyekun Orta Asya ülkelerine sürgün edilmişlerdir!...  93 Harbi yıllarında Ahıskalı şairimiz; 'Ahıska bir gül idi gitti,Bir ehl-i dil idi gitti, Söyleyin Sultan Mahmud’a İstanbul kilidi gitti' diyerek; Ahıska’nın Türkiye için ne kadar önemli olduğunu o günlerde söylüyor. 93 Harbi ve 1944 Ahıska Sürgünü ataların çocukları olarak dileğimiz; Adı Türk olan Ahıskalılara yapılan ve halen hesabı görülmeyen sürgün ve soykırım için, BM tarafından gereğinin yapılmasıdır. Bu konuda başta Gürcistan, Rusya ve BM Ahıskalı Türkler ile ilgili hak iadesinin gereğini bir an evvel yerine getirmelidirler. Cumhurbaşkanımızın ifade ettikleri gibi; Herkes sessiz kalsa da biz her platformda Ahıska Türklerinin davasını savunmaktan geri durmayacağız. 14 Kasım 1944 Sürgün ve Soykırımında şehadetle buluşan canlarımızı tüm şehitlerimizle birlikte saygı ve rahmetle yad ediyor,Türkiye de ve dünyanın dört bir yanında yaşayan bütün torunlarına da tekraren başsağlığı dileklerimizi sunuyor, faillerini de nefretle ve lanetle anıyoruz." TÜRKİYE, BİZİM İÇİN HUZUR TOPRAĞIDIR Öte yandan, kabulde yer alan Ahıska Türkleri adına konuşan Ahıskalı Gönüllü Eğitimciler Birliği (AHGEP) Başkanı Yahya Kemaloğlu, Türkiye’de görev yapan ve okuyan herkesin huzur ve güven içerisinde olduklarını ifade ederek; bu noktada her zaman yanlarında olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu’ya teşekkür etti.

Bakan Fidan, Ahıska Türklerinin sürgün acısını paylaştı Haber

Bakan Fidan, Ahıska Türklerinin sürgün acısını paylaştı

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 14 Kasım 1944’te Sovyetler Birliği tarafından 94 bin Ahıska Türkünün tarihi vatanlarından sürülmesinin 80. yıl dönümünde önemli bir açıklama yaptı. Bakan Fidan, Ahıska Türklerinin acılarını paylaştığını ve Türkiye olarak onların her zaman yanlarında olduklarını vurguladı. AHISKA TÜRKLERİNİN DÖNÜŞ YOLCULUĞUNA DESTEK Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ahıska Türklerinin günümüzde Gürcistan sınırları içinde kalan ana vatanlarından sürgün edilmesine yol açan trajedinin 80. yılında yayımladığı mesajda, o dönemde hayatını kaybedenlere rahmet dileyerek, geride kalanların acılarını paylaştığını belirtti. Fidan, Ahıska Türklerinin vatanlarına dönüşünün başarıyla tamamlanması için Türkiye’nin güçlü bir destek verdiğini ifade etti. Türkiye’nin, Ahıska Türklerinin haklarının korunması ve yurda dönüş süreçlerinin takibini başta Avrupa Konseyi olmak üzere uluslararası platformlarda sürdürdüğünü belirterek, "Ahıska Türklerinin ana vatanlarına dönüş yolculuklarının başarıyla tamamlanmasını en güçlü şekilde destekliyoruz" ifadelerini kullandı. Yaklaşık yüz bin Ahıska Türkü kardeşimiz, 14 Kasım 1944 tarihinde, asırlarca yaşadıkları Gürcistan’ın Ahıska bölgesindeki ana vatanlarından sürgün edildiler. Sürgün sırasında hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Yurtlarından edilen tüm Ahıskalı… — Hakan Fidan (@HakanFidan) November 14, 2024 Ahıska Türklerinin, Gürcistan’daki yaşam koşullarını iyileştirmek amacıyla hayata geçirilen projelere de değinen Bakan Fidan, bu çabalarla Ahıskalı ailelerin ekonomik olarak ayakta kalmalarına yardımcı olunduğunu ve özellikle gençler için burs imkanları sunulduğunu vurgulayarak, "Gürcistan’daki Ahıskalı ailelerin ihtiyaçlarının karşılanması, yaşadıkları bölgelerde ekonomik olarak ayakta kalabilmeleri için projeler hayata geçiriyoruz. Ahıskalı gençlere burs imkanları sunuyoruz" dedi. Fidan, Türkiye’nin, Ahıska Türklerine sağladığı istisnai vatandaşlık ve uzun süreli ikamet izni imkanlarına da değindi. Ayrıca, Ukrayna-Rusya Savaşı sürecinde zor durumda kalan Ahıska Türklerine Türkiye’ye güvenle ulaşmalarına yardımcı olunduğunu vurguladı. DÜNYADA 500 BİN AHISKA TÜRKÜ YAŞIYOR Dışişleri Bakanı, Ahıska Türklerinin dünya genelinde sayılarının 500 bine ulaştığını ve bu büyük topluluğun birlik ve beraberlik içinde kalabilmesi, kültürel miraslarını yeni nesillere aktarabilmesi için Türkiye’nin her türlü desteği sağlayacağını sözlerine ekledi. Fidan, Ahıska Türklerinin ve diğer Türk diasporalarının, Türk milletinin ayrılmaz bir parçası olduğunu ve her zaman yanında olacaklarını bildirdi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.