SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Altın Orda

QHA - Kırım Haber Ajansı - Altın Orda haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Altın Orda haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Eski Kırım Başbakanının kaçırdığı 7 binden fazla eser Ukrayna Milli Tarih Müzesine devredildi Haber

Eski Kırım Başbakanının kaçırdığı 7 binden fazla eser Ukrayna Milli Tarih Müzesine devredildi

Eski Ukrayna Milletvekili, 2000’li yıllarda Kırım Özerk Cumhuriyeti Başbakanlığı görevini yapan Valeriy Gorbatov, Kırım’dan yasa dışı yollarla elde edilmiş büyük bir kültürel miras koleksiyonunu Ukrayna Milli Tarih Müzesine iade etti. Devlet Soruşturma Bürosu tarafından yürütülen soruşturma çerçevesinde 2022’de Gorbatov’un evinde yapılan arama sırasında 7 binden fazla arkeolojik eser ele geçirilmişti. Horbatov, 2000’li yılların başında Kırım Bakanlar Kuruluna başkanlık etmiş, öncesinde ise Ukrayna Cumhurbaşkanının Kırım Daimi Temsilcisi olarak görev yapmıştı. 1994-2006 yılları arasında Ukrayna Parlamentosunda milletvekilliği yapan Horbatov, ayrıca Ukrayna Sendikalar Federasyonunun ilk başkan yardımcılığını yürütmüştü. Horbatov soruşturma kapsamında suçu kabul ederek devletle anlaşma yaptı. Koleksiyonunun tamamını, aramalarda bulunmayan parçalar da dâhil olmak üzere devlete devretmeyi kabul etti. Kaynaklara göre, eski siyasetçi şu anda Kıbrıs’ta yaşıyor ve sağlık sorunları nedeniyle koleksiyonun iadesi "kendi rızasıyla" gerçekleşti. Ukrayna Başsavcılığının açıklamasına göre, soruşturma sırasında ele geçirilen 7 binden fazla eşsiz eser, Ukrayna Milli Tarih Müzesine devredildi. Bu devir, müze fonuna bağımsızlık tarihindeki en büyük katkı olarak kayıtlara geçti. EŞSİZ HAZİNELER MİLLİ TARİH MÜZESİNDE Başsavcılık, eserlerin bir kısmının Ukrayna için benzersiz olduğunu ve müze fonlarında bile benzerinin bulunmadığını vurguladı. Devlete devredilen paha biçilmez eserler arasında şunlar bulunuyor: 5 binden fazla antik sikke: Kırım'daki Yunan şehir devletleri, Bizans, Kıyiv Knezliği ve Altın Orda dönemlerine ait sikkeler. Antik Seramikler: 3 bin ile 4 bin yıllık Antik Yunan seramikleri ve cam kaplar. Silahlar ve Zırhlar: İskit, Bizans, İskandinav ve Yakın Doğu menşeli silahlar. Koleksiyonda Ukrayna'da bulunan tek Bizans kılıcı da yer alıyor. Çeşitli Eserler: Antik miğferler, zırh gömlekleri (zırhlar), takılar ve günlük yaşam eşyaları. Nadir Ateşli Silah Koleksiyonu. Savcılık, söz konusu eserlerin iadesinin ulusal kültürel mirasın korunmasında istisnai bir adım olduğunu belirtti. Arkeolojik eserlerin bir kısmı şimdiden Milli Tarih Müzesinde sergilenmeye başlandı ve ziyaretçilerin erişimine açıldı.

Kırım Hanlığı'nda suç ve ceza sistemi nasıl işliyordu? Haber

Kırım Hanlığı'nda suç ve ceza sistemi nasıl işliyordu?

Kırım tarihçisi, Kırım Derneği Köklüce Şubesi Başkan Yardımcısı ve Emel Kırım Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Doktorant Büşra Kayar, Kırım Haber Ajansına (QHA) verdiği özel röportajda Kırım Hanlığı’ndaki suç ve ceza sistemi, hukuk sistemi ve şer’iye sicillerinin tarihsel önemi üzerine dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. Büşra Kayar, “Osmanlı arşivlerinde Kırım’a ilişkin müstakil belgeler bulunmakla birlikte, sosyal tarih araştırmaları açısından Kırım Hanlığı’na dair başvurulabilecek yegâne kaynak şer‘iye sicilleridir. Bu bağlamda, “Kırım Hanlığı Kadı Sicilleri Kataloğu”, 17. ve 18. yüzyıllara ait sicillerin anlaşılmasına rehberlik edecek önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır.” dedi. Kayar, Kırım Hanlığı’nda en çok rastlanan suçun ise at hırsızlığı olduğunu belirtti. “KIRIM KADISI İLE OSMANLI KADISI FARKLIDIR” Kırım Hanlığı ile Osmanlı Devleti’nin kadılık sisteminin farklı olduğuna vurgu yapan Kayar, “Kırım Hanlığı’nda Osmanlı Devleti’nden önce de kadılık sistemi olduğunu İbni Bîbî’den görüyoruz. Kırım Hanlığı bir İslâm devletidir ve diğer İslâm devletlerine baktığımızda aynı sistem, Altın Orda’dan yani Cengiz Yasası’ndan gelen farklılıklarla birlikte Kırım Hanlığı’nda da mevcut. 13. yüzyıldan itibaren Kırım’da kadılık sistemi olduğunu İbn Bîbî’nin söylemiyle tespit ettim. Kırım’ın hukuk sistemi içerisinde en aktif rol oynayan kişi kadıdır. Kırım’daki kadılık sistemi, Osmanlı’daki kadılık sisteminden etkilense de iki kadılık sistemi arasında farklar mevcut. Osmanlı’da kadılar üç yılda bir değişiyor ancak Kırım Hanlığı Kadı Sicilleri Kataloğu’nu incelediğimizde Kırım’daki kadıların farklı görev sürelerinin olduğunu ve farklı atamaların yapıldığını görüyoruz.” şeklinde konuştu. “ŞER’İYE SİCİLLERİ, KIRIM HANLIĞI’NDAKİ YAŞAMI ANLATIYOR” Doktora araştırmaları boyunca Kırım Hanlığı’ndaki şer’iye sicillerini inceleyen Kayar, “Kadıların tuttuğu şer’iye sicilleri, Kırım Hanlığı’nda olan olayların kayıtlarını içeriyor; şer’iye sicilleri için bir nevi mahkeme tutanağı diyebiliriz. Kırım Hanlığı’ndaki cezalar, suçlar, noter kayıtları, vakıf kayıtları, Kırım Hanlığı’nın mahalle ve ev yapısı bu kayıtlarda mevcuttur. Evlerin tariflerinin yapıldığı satış kayıtlarından ise bir mahallenin tanımı çıkarılabilir. Bu kayıtlarda evlere dair iki veya üç katlı olduğu, sokak başında bulunduğu, yanında camii olduğu gibi detaylar yer alıyor. Şer’iye sicilleri sosyal tarih alanında en önemli kayıtlardan biridir ve hukuk alanında da bize çok değerli ipuçları verir. Ben 17. yüzyıla ait şer’iye sicillerini incelediğimde suçla ilgili 2 bin 50 kayıt çıktı. Bu suçlar arasında cinayet, darp, küfür, hırsızlık ve ağırlıklı olarak da at hırsızlığı vardı. Edilen küfürler bile kadı tarafından kaydedilmişti. İslam hukukunda ceza; hat, tazir ve kısas olarak üç grupta incelenir. İdam cezası da kısas başlığı altındadır fakat yaptığım incelemelerde idam cezasının genellikle paraya çevrildiğini gördüm.” değerlendirmesini yaptı. “KIRIM HANLIĞI’NDAKİ BÜTÜN ARZ VE TAYİNLER, HAN TARAFINDAN YAPILIRDI” Kayar, Kırım Hanlığı’ndaki atama sistemi konusunda “Benim gözlemlerim Osmanlı’nın, Kırım Hanlığı’nın iç işlerine genel olarak dokunmadığı yönünde. Hanlığın kendi kadısını, subaşısını vs. atadığı görülüyor. Ki, Evliya Çelebi de Kırım’ı anlatırken hanlıktaki bütün arz ve tayinlerin Han tarafından yapıldığını dile getiriyor. Hanlıkta Aristokrat beylerin etkisi de mevcut. Kırım Hanlığı’nda etkili bir yapı olan Aristokrat beyler, Altın Orda’dan gelen bir gelenek. Benim tahminime göre kadıların seçimi, kadı ve kadıasker olarak iki farklı şekilde gerçekleşiyordu. Kadılar, daha çok yerel halkın davalarıyla ilgilenirken kadıaskerler, hanlıktaki üst düzey yöneticilerin davalarını takip ediyordu. Aristokrat beylerin kadıaskerlerin atamasında büyük rol oynadıkları, bir nevi referans görevi gördükleri söylenebilir." ifadelerine yer verdi. Gayrimüslimlerle yaşanan husumetlerin nasıl çözüldüğü konusunda ise Kayar, “Gayrimüslimler de aynı şekilde kendi cemaatleriyle davalarını görebiliyordu fakat Kırım kadısı ile davalarını çözmek istedikleri zaman alınan kayıtlar da elimizde mevcut. Gayrimüslim ve gayrimüslim arasında veya gayrimüslim ile Müslüman arasındaki davaların Müslüman Kırım kadısı tarafından çözüldüğü kayıtlarda bulunuyor.” açıklamasını yaptı. "KIRIM HANLIĞI’NIN KENDİNE ÖZGÜ BİR HUKUK YAPISI VAR" Kayar, Kırım Hanlığı hukuk sistemindeki kısas ve diyet uygulamasından “Şer’iye sicilinde cezalar net olarak gözükmüyor, bu kayıtlar da çok nadir. Benim çıkardığım kayıtların çoğu suç ile ilgili, ceza ile ilgili ise elimde 150 civarı kayıt ya vardır ya da yoktur çünkü cezalar genellikle şer’iye sicillerine yansımıyor. Nadir kayıtlar içindeki kısas ve diyet cezası ise şöyle örneklendirilebilir: 21 Haziran 1613 tarihinde gerçekleşen bir cinayet olayında ölen kişinin vekili geliyor, vekiller ise genellikle aileden oluyor. Normalde kısas cezası verilmesi gerekiyor fakat gerçekleşen olay, nefsimüdafaa olduğu için ve kasıtlı olarak yapılmadığı için kadı, bunu diyete çeviriyor.“ şeklinde bahsetti. Kayar, Kırım Hanlığı’nın şer’iye sicillerini incelerken denk geldiği sıra dışı bir hadiseyi şöyle aktardı: Benim incelediğim ilginç bir hadise oldu, genellikle diyet cezasının miktarı sabittir fakat söz konusu hadisede ceza, dört suçlunun maddi durumuna göre verilmişti. En yoksul suçlu en az miktarda diyet öderken en zengini ise en fazla miktarda diyet ödemişti. Altın Orda Hukuku isimli kitapta, Altın Orda’da verilen cezaların kişilerin maddi durumlarına göre verildiği ifade ediliyor; benim tahminime göre de bu ceza, Altın Orda kökenliydi. Gözlemlediğim bir başka hadise ise Kırım Hanlığı’nda Altın Orda’dan gelen bir geleneğe örnek teşkil etmesi açısından çok mühim: Hanlık divanına üç mezhep kadısı da katılıyor, Osmanlı’da ise genellikle böyle bir durum yok. Kırım Hanlığı’nın, İslâm hukukunun ve Altın Orda hukukunun örneklerinin bulunduğu, kendine özgü bir hukuk yapısı olduğu söylenebilir.

"Han Sultan: Altın Orda Operası" İstanbul'da Haber

"Han Sultan: Altın Orda Operası" İstanbul'da

"Han Sultan: Altın Orda Operası" Türk tarihinin önde gelen kadın figürü, destansı bir anlatım ve 300 kişilik büyük kadroyla 15-16 Aralık 2024 tarihlerinde İstanbul Atatürk Kültür Merkezi Türk Telekom Opera Salonu'nda izleyicisiyle buluşacak. ALTIN ORDA'NIN KURULUŞUNA UZANAN DESTANSI BİR HİKAYE Kazakistan Kültür ve Enformasyon Bakanlığı, Abay Kazak Devlet Akademik Opera ve Balesi ve Uluslararası Türk Kültür Teşkilatı (TÜRKSOY) iş birliğiyle sahnelenen bu operada; Altın Orda Devleti'nin kaderini değiştiren, bir annenin zekası, gücü ve iradesiyle tarihe yön veren kahraman Han Sultan'ın hikayesi, Cengiz Han'ın Harezm'i fethetmesiyle başlayan ve Altın Orda'nın kuruluşuna kadar uzanan yolculuğu izleyiciye aktarılacak. Gerçekleştirilecek olan bu epik operada Cengiz Han, Cuci Han ve Berke Han gibi Türk tarihinin önemli şahsiyetleri ele alınacak.  ALTIN ORDA'NIN MİRASI CANLANDIRILIYOR Anadolu Ajansının (AA) haberine göre, Abay Kazak Ulusal Opera ve Bale Tiyatrosu Direktörü ve operanın fikir sahibi Aynur Köpbasarova; gerçekleşecek operanın yalnızca tarihin zengin dokusunu aktarmadığını, ortak değerleri ve kültürü sanat yoluyla geleceğe taşıyan bir köprü niteliğinde olduğunu belirtti. Direktör, yaptığı açıklamada operada sadece güçlü bir kadının liderlik vizyonunu ve diplomatik yeteneklerinin anlatılmadığını ve Altın Orda'nın mirasının da canlandırıldığını kaydetti.  ORTAK TARİHİ ONURLANDIRAN BİR ESER Aynı zamanda Köpbasarova, operayla ilgili açıklamasında, "Büyük Bozkır'ın cesur kadınlarının hikayelerini, onların tarihimize yazdığı izleri, opera gibi görkemli sanat eserleriyle dünyaya tanıtabildiğimiz için ve ülkemizin dışındaki ilk adımı İstanbul'dan attığımız için çok mutluyuz. Bu eser, ortak geçmişimizi onurlandırırken gelecek nesillere bir ilham kaynağı olacaktır." ifadelerini kullanarak; Türk dünyasında ortak tarihe de vurgu yaptı. TÜRK DÜNYASININ ORTAK TARİHİNE VE KÜLTÜREL MİRASINA IŞIK TUTAN BİR SANAT ESERİ TÜRKSOY Genel Sekreteri Sultan Raev de Han Sultan Operası'nı, "Türk dünyasının ortak tarihine ve kültürel mirasına ışık tutan son derece önemli bir sanat eseri" olarak tanımladı. Raev, "Ortak kültürümüzden beslenen bu opera, Türk halklarının zengin geçmişini ve değerlerini günümüze taşırken, sadece sanatsal bir eser olmanın ötesinde, bizleri sanatla bir araya getiren, kültürel bağlarımızı güçlendiren bir köprü işlevi görmektedir. Eserin İstanbul'daki prömiyeri son derece anlamlı bir adım olmuştur. Eserin Kazakistan prömiyerine Almatı'da katıldım ve bu harika eserin, İstanbulluları da büyüleyeceğine eminim." ifadelerini kullandı. Ayrıca Raev, bu tür yapımların çoğalmasının Türk dünyasının sanatsal gücünün dünyaya tanıtılması bakımından büyük önem taşıdığını kaydetti. 

Prof. Dr. Zeynulla Samaşev, tarihi Altın Orda şehri Saraycık’ı anlattı Haber

Prof. Dr. Zeynulla Samaşev, tarihi Altın Orda şehri Saraycık’ı anlattı

Mustafa KOÇYEGİT QHA Ankara Türk dünyasında gerçekleştirdiği arkeoloji çalışmalarıyla tanınan, alanının duayen isimlerinden Kazak arkeolog Prof. Dr. Zeynulla Samaşev, Kırım Haber Ajansına (QHA) verdiği özel röportajında; arkeolojik çalışmalar ışığında Altın Orda döneminin önemli şehirlerinden Saraycık’ı anlattı. Kazakistan Cumhuriyeti Eğitim ve Bilim Bakanlığı A. Margulan Arkeoloji Enstitüsü Astana Şubesinin başaraştırmacısı, Kazakistan Cumhuriyeti “Onurlu Çalışanı” ve bağımsız “Platin Tarlan” ödülünün sahibi olan Prof. Dr. Zeynulla Samaşev, Saraycık şehrinin kısa tarihi hakkında bilgiler verirken ayrıca şehrin Türk dünyasının tarihi açısından önemini değerlendirdi. "ALTIN ORDA TARİHİ KAYNAKLARDA ULU ULUS OLARAK YER ALIR" Günümüzde Kazakistan’ın Atırau bölgesinde yer alan Saraycık şehrinin yazılı kaynaklarda Saraycuk, Saraycik veya Küçük Saray gibi farklı isimlerle yer aldığını belirten Prof. Dr. Zeynulla Samaşev, şehrin ortaya çıkış dönemi ve şehrin jeopolitik konumu hakkında farklı görüşler bulunduğunu söyledi. "Bazı tarihçiler Saraycık’ın hiçbir zaman Altın Orda’nın merkezi bir başşehir olmadığını ve buranın Saray Batu ve Saray Berke şehirlerinin etrafında şekillendiği görüşünü savunuyorlar." diyen Prof. Dr. Samaşev, "Saraycık, 13. yüzyılın sonu ve 14. yüzyıl arasında Altın Orda devletinin, -elbette bilimsel literatürde her ne kadar Altın Orda adlandırması kullanılıyor olsa da esasında bu devletin tarihi kaynaklardaki adlandırması Ulu Ulus olarak biliniyordu- bu tarihi merkezin, Cuci Han’ın yönetimi döneminde ortaya çıkan bir şehir olduğu söylenebilir. Saraycık şehrinin, 13. yüzyılın sonu ve 14. yüzyılın başlarında Altın Orda devletinin doğu bölümlerini yönetmek amacıyla kurulmuş olabileceği görüşünü kabul ediyoruz" ifadelerini kullandı. "SARAYCIK’IN ALTIN ORDA DEVLETİNİN BÜYÜK BİR DİNİ MERKEZİ OLMA İHTİMALİ VAR" Saraycık'ın özellikle Doğu ülkeleri ile kurulan ilişkilerde, özellikle ticari ilişkilerin yönetildiği büyük bir merkez olarak ortaya çıktığını kaydeden Samaşev, şehrin daha sonraları dini ideolojik bir merkeze dönüşmüş olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu belirtti. Bu görüşe dair birçok tarihi ve arkeolojik veriler bulunduğunu vurgulayan duayen arkeolog, "Özbek Han döneminde Saraycık’ın, İslam dininin bütün Altın Orda devleti içerisinde yayılmasında etkili olan bir dini merkeze dönüştüğü anlaşılıyor. Yine Altın Orda hanlarının burada ilk defa İslamiyet’i resmî türde Saraycık gibi merkezlerde kabul ettikleri biliniyor. Öyle ki, bazı tarihi kaynaklarda Saraycık şehrinde Altın Orda döneminin büyük hanlarının burada meftun olduğu ve şehir içerisinde büyük bir han mezarlığı (panteon) bulunduğu aktarılıyor. Şayet bu görüş doğru ise, Saraycık’ın, bütün Altın Orda yani Ulu Ulus devletinin büyük bir dini merkezi olma ihtimali ortaya çıkıyor" dedi. "ALTIN ORDA HANLARININ, ŞEHRİ KURDURDUKLARI ANLAŞILIYOR" Şehrin tarihi konumu incelendiğinde dini bir merkez olmasının yanı sıra İran, Hindistan, Çin hatta Japonya’dan gelen kervan yollarının geçtiği ticaret merkezi olan büyük ekonomik bir merkez olduğunun anlaşıldığını aktaran Samaşev, "Saraycık’ın sosyoekonomik konumu itibariyle en gelişmiş devrinin 14. yüzyılda ortaya çıktığına dair genel bir görüş bulunuyor. Şehrin kuruluşunda dönemin Altın Orda hanlarının ülkenin farklı bölgelerindeki mimar, usta ve uzmanları getirterek burada (Kuzey Hazar Denizi üzerinde) kısa sürede bu şehri kurdurdukları anlaşılıyor. Saraycık’ın mimari üslubu incelendiğinde farklı sanat anlayışlarının örnekleri bulunuyor. Örneğin, saray ve ibadethaneler ön plana çıkıyor" şeklinde konuştu. "KIRIM HANLARINA AİT ALTIN MADENİ PARALAR VE GÜMÜŞ SİKKELER FAZLACA TESPİT EDİLMİŞTİR" Tarihi kaynaklara göre 1333 yılında bölgeden geçen seyyah İbn-i Battuta'nın Saraycık’ta bulunduğu sırada şehir hakkında önemli bilgiler verdiğini kaydeden Kazak arkeolog, "Battuta, Saraycık’ı Yayık Nehri’nin sahilinde yer alan, içerisinde ibadethane ve zaviyeleri bulunan, nehir yatağında güçlendirilmiş kaleleri ve büyük köprüsü olan bir merkez olarak tanımlıyor. Altın Orda döneminde Saraycık şehrinin en çok geliştiği dönem 14. yüzyıldaki Özbek Han dönemi olmuştur" dedi. "Bu dönemde Saraycık, Altın Orda’nın sosyoekonomik ve manevi-ideolojik bir merkeze dönüşmesinin yanı sıra şehirde sikke darbının da başlandığına dair güçlü kanıtlar bulunuyor." diyen Samaşev, "Bu sikkelerde, farklı bölgelerden, özellikle Hindistan, Çin ve İran’ın yanı sıra batıda Kırım hanlarına ait altın madeni paralarla birlikte yine Altın Orda’nın çeşitli hanları adına kestirilen gümüş sikkeler fazlaca tespit edilmiştir. Ele geçirilen madeni paraların bazıları araştırılmış kalanların ise tetkikleri günümüzde dahi devam etmektedir" ifadelerine yer verdi. "15. YÜZYILDA NOGAY HANLARININ SİYASİ İDARİ MERKEZİNE DÖNÜŞTÜ" Samaşev, Saraycık’ın Kazak milli tarihi açısından önemini ise şu sözleriyle açıkladı: "Şehir, tarihte Cuci ulusunun siyasi ve ekonomik anlamda büyük bir merkezi olmasının yanı sıra şehrin mimari üslubu ve sanat anlayışında Batı ve Doğu kültürlerinin derin etkisini barındıran büyük bir ideoloji üzerine kurulmuş olmasıydı.  Bu merkeze özellikle Yayık Nehri’nin doğu kesimindeki göçebe bozkır kabilelerinin kendi folklorik ve kültür ögelerini taşıdıklarını görmekteyiz. Sonuç olarak 14. yüzyılda en gelişmiş devrini yaşayan bu merkez, daha sonraları Altın Orda Devleti’nin dağılmasıyla eski konumunu kaybederek zamanla gerilemeye başladı. Burası 15. yüzyılda Nogay kabilelerinin, Nogay hanlarının siyasi idari merkezine dönüştü.Sonrasında şehir Kasım Han ve Han Berdibek dönemlerinde Kazak Hanlığı’nın merkezi şehirlerinden birisine dönüştü. Yani Altın Orda Devleti’nin kurulmasında önemli rol oynayan bu merkezin, daha sonraları Nogay ve Kazak hanlıklarının kuruluşlarında da önemli bir rol oynadığı görülmektedir." "Saraycık’ın 16. yüzyılın ortasında; 1581 yılında Rus yayılmacılığı Yayık Nehri’ne ulaştığı sırada, nehir yoluyla şehre ulaşan Ruslarca tahrip edildiğini (yakıldığını) biliyoruz" bilgisini paylaşan arkeolog, Bu hadiseye dair tarihi kaynakların tanıklık ettiğinin altını çizdi. Saraycık'ın Çarlık Rus hâkimiyetine girmesi sonrasında ise şehir kalıntıları üzerinde büyük bir askeri garnizon oluşturulduğu bilgisini paylaştı. "BÜTÜN BU HAN MEZARLARI, ÇARLIK RUSYASI DÖNEMİNDE TAHRİP EDİLDİ" Genel itibariyle şehrin her bir arkeolojik katmanı incelendiğinde, o döneme ait önemli olayları yansıtan bulgulara ulaşmanın mümkün olduğunu kaydeden Samaşev, "Saraycık’ın Kazak tarihi için en önemli vasfı, Kazak Hanlığı’nın en önemli temsilcilerinden olan Kasım Han’ın burada gömüldüğüne dair görüşlerin bulunuyor olmasıdır. Bu hususta da günümüzde han mezarlığının tespitine dair arkeolojik kazı çalışmalar sürdürülmektedir. Sonrasında bu merkezde (Saraycık’ta), Nogay devletinin merkezi olduğu için kendilerini 'Mirza' olarak adlandıran bütün Nogay mirzalarının burada gömüldüğü görülüyor. Bütün bu han mezarlarının Çarlık Rusyası döneminde tahrip edilmiş olması sebebiyle Altın Orda ve sonrasındaki döneme ait bütün yapılar yok olmuştur. Geriye kalan bazı yapılar geçmiş asırda 1930’lu yıllara kadar ulaşabilmiş fakat bu kalıntılar da günümüze kadar ulaşamadan yok olmuştur" dedi. "ÖZELLİKLE ALTIN ORDA TARİHİ ARAŞTIRMALARINDA SARAYCIK ŞEHRİNİN YERİ OLDUKÇA ÖNEMLİ" Samaşev, tarihi Altın Orda şehri Saraycık hakkındaki değerlendirmelerini şu cümlelerle tamamladı: "Saraycık’ta özellikle Kasım Han’ın naaşının bulunduğu bölgelerde arkeolojik kazılar yürütülse de yazılı kaynaklar her ne kadar Kasım Han’ın burada gömüldüğünü doğruluyor olsa da Çarlık Rusyası döneminde bu mezar alanının yok edilmiş olma ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır. Genel itibariyle bu şehir, iki nehir merkezinde ada gibi bulunması sebebiyle zamanla yaşanan su baskınları sebebiyle kültürel katmanların da bozulduğunu belirtmeliyiz. Özellikle şehrin tam olarak tahrip olmasından sonra Nogay mirzalarının mezar alanına dönüştüğü görülüyor. Daha sonraki Kazak Hanlığı döneminde de burasının ruhani bir mezar alanına dönüşmesi sebebiyle kültürel katmanlarının iyice bozulduğu anlaşılıyor. Böylelikle bizim ulusal tarihimizde özellikle Altın Orda tarihi araştırmalarında Saraycık şehrinin yeri oldukça önemli olup araştırmacılara önemli bilgiler sunduğunu söyleyebiliriz."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.