SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Ankara

QHA - Kırım Haber Ajansı - Ankara haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ankara haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

“Andriivka’ya 2000 Metre” özel gösterim ile Türkiye'de: Savaşın değil, insanlığın hikâyesi Haber

“Andriivka’ya 2000 Metre” özel gösterim ile Türkiye'de: Savaşın değil, insanlığın hikâyesi

Oscar ve Pulitzer ödüllü Ukraynalı yönetmen Mstıslav Çernov’un son belgeseli “Andriivka’ya 2000 Metre” Ankara'da özel gösterimle izleyicileriyle buluştu. Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu, Ukrayna’nın Ankara Büyükelçiliği ve Goethe-Institut Ankara’nın ortak organizasyonuyla düzenlenen özel gösterim, 22 Kasım 2025 tarihinde Goethe-Institut Ankara binasında gerçekleşti. Etkinliğin açılış konuşmaları, Goethe-Institut Ankara Direktörü Dr. Petra Köppel-Meyer tarafından gerçekleştirildi. Köppel-Meyer, Ukrayna’daki savaşın “normalleştirilmemesi” gerektiğini vurgulayarak Avrupa’nın Ukrayna ile dayanışmasının hayati önem taşıdığını söyledi. “SAVAŞIN ACISINA ALIŞMAMALIYIZ” Açılış konuşmasında, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırganlığının Avrupa'nın en temel değerlerini hedef aldığını belirten Köppel-Meyer, savaşın yarattığı acı ve yıkımın sıradanlaşmasına karşı uyarıda bulundu. Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA 2010-2014 yıllarında Kıyiv'de görev yaptığını hatırlatan Köppel-Meyer, Ukrayna’da artan Rus baskısına bizzat tanıklık ettiğini belirtti. Ayrıca Direktör, Goethe-Institut Kıyiv’in savaşın en zor dönemlerinde bile faaliyetlerini sürdürdüğünü aktardı. GOETHE-INSTİTUT IN EXILE: SAVAŞ VE SANSÜRE KARŞI KÜLTÜREL DAYANIŞMA Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırılarının ardından Goethe-Enstitüsünün Berlin’de “Goethe-Institut in Exile” programını başlattığını hatırlatan Köppel-Meyer, bu girişimin savaş veya sansür nedeniyle kendi ülkelerinde çalışamayan kültür emekçileri için güvenli bir alan oluşturduğunu söyledi. “BU FİLM BİR TANIKLIK; ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİNİ HATIRLATIYOR” Konuşmasında belgeselin önemine de değinen Köppel-Meyer, “Andriivka’ya 2000 Metre”nin yalnızca bir film olmadığını, aynı zamanda insan direncinin ve özgürlük için verilen mücadelenin güçlü bir belgesi olduğunu söyledi. “DEZERFORMASYONA KARŞI BİR SİPER” Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA AB Türkiye Delegasyonu Maslahatgüzarı Jurgis Vilčinskas konuşmasında, etkinliğin “bir hakikat anını paylaşma” niteliği taşıdığını söyledi. Ayrıca Vilčinskas, “Bugün, küçük bir Ukrayna köyünden Ankara’daki bu salona uzanan bir hikâyeye tanıklık edeceğiz. Bu hikâye, metrelere değil; cesarete ve kaybedilen hayatlara dayanıyor.” dedi. Vilčinskas, Yönetmen Çernov’un çalışmalarının karanlık zamanlarda belgesel sinemanın önemini bir kez daha hatırlattığını belirtti. Çernov’un kamerasının “gerçeği koruduğunu ve onu hedef alan yoğun propaganda ile dezenformasyona karşı bir siper işlevi gördüğünü” ifade etti. Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik “brutal ve hukuksuz saldırganlığının” büyük insani yıkıma yol açtığını vurgulayan Maslahatgüzar, bu saldırıların Türkçe sosyal medya, Sputnik Türkiye ve çeşitli aktörler üzerinden Türk kamuoyunun da hedef alındığı bir propaganda ağıyla gizlenmeye çalışıldığını söyledi. “VATANI SAVUNMAK BAĞIMSIZLIĞI SAVUNMAKTIR” Buna karşın hikâyenin özünde, evlerini ve özgürlüklerini savunan kadın ve erkeklerin cesaretinin bulunduğunu vurgulayan Vilčinskas, bu direnişin Türkiye’deki herkesin anlayabileceği değerlerle örtüştüğünü kaydetti ve “Bu, vatanı savunmak, bağımsızlığı, dili, kimliği ve kültürü korumakla ilgili bir hikâyedir.” cümlelerini sarf etti. “AB’NİN DESTEĞİ DEVAM EDECEK” “Belki bir film savaşı durduramaz ama Ukrayna’da yaşananlara karşı kayıtsızlığı kırabilir.” diyen Vilčinskas, Ukrayna’daki savaşın uzak ve tarafsız kalınabilecek bir mesele olmadığını; Avrupa güvenliğini ve barış düzenini temelden tehdit eden bir “Rus emperyal savaşı” olduğunu söyledi. Aynı zamanda AB’nin Ukrayna’ya desteğinin “ne kadar sürerse sürsün devam edeceğini” ifade etti. “DİRENİŞ TÜM ÇIPLAKLIĞI İLE PERDEDE” Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Nariman Celâl, konuşmasında filmin Ukrayna’nın savaş gerçekliğini ve Rusya’nın saldırıları karşısındaki direnişini tüm çıplaklığıyla yansıttığını vurguladı ve şu ifadeleri kullandı: Bu film, gerçeğin ve Ukraynalı kahramanların hikâyesidir. İnsanların ve kaderlerin hikâyesidir. Kilometreyle değil, hayatın ve dayanıklılığın bedeliyle ölçülen mesafelerin hikâyesi. Vatanlarını savunan tüm askerler gibi, bu askerlerin de savaş için değil, korumak zorunda oldukları evleri için ilerlediğini anlatır. Etkinliğin AB Türkiye Delegasyonu ve Goethe-Institut iş birliğiyle düzenlendiğini belirten Celâl, Ukrayna’nın Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu ifade ederek AB’ye ve Türkiye’ye destekleri için teşekkür etti. Büyükelçi ayrıca, Holodomor kurbanlarının anıldığı bugünde Rusya’nın yine benzer yöntemlerle gıdayı silah olarak kullandığını belirterek “kötülük cezalandırılmalı” ifadelerini kullandı. “FİLM İNSANLA, TOPRAKLA VE BAĞ KURMAKLA İLGİLİ” Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA Yönetmen Çernov, film gösterimi öncesinde düzenlenen panelde izleyicilerle bir araya geldi. Çernov, filminin “savaş”tan çok “insan”ı anlattığını vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: Benim görevim, bir gazeteci ve yönetmen olarak, siyasi alanda yürütülen önemli tartışmalara gerçek bağlamı, gerçek yüzleri ve gerçek şehirleri taşımaktır. Fragmanı izlerken ‘tarihin en önemli savaş filmlerinden biri’ şeklinde bir yorum gördüm. Ama benim için bu filmin en önemli kısmının savaş olmadığını fark ettim. Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA Çernov, filmdeki en etkileyici anların çatışma sahneleri değil, siperlerde tanıştığı insanlar olduğunu belirterek şöyle devam etti: Ölüm etrafınızda dolaşırken, SİHA'lar ve topçu ateşi üzerinizden geçerken, o küçük çukur yalnızca bir çukur değildir; sizin toprağınızdır. Orası benim çocukluğumun geçtiği, büyükbabamın İkinci Dünya Savaşı’nda savaştığı topraktı. Bu nedenle toprağın dokusunu, örümceğini, küçücük bir farenin koşuşunu bile hissetmek istedim. 2 BİN METRE: “KÜÇÜK BİR MESAFE AMA ÇOK BÜYÜK BİR MÜCADELE” Filmin adındaki “2 bin metre”nin gerçek mesafe olduğunu belirten Çernov, bunun sembolik bir anlamı da olduğuna şu şekilde değindi: Bu aslında 10 dakikalık bir koşu mesafesi. Ama savaşta her metre sonsuz bir mücadeleye dönüşüyor. Yapımcılar başta ‘Kimse Andriivka'nın ne olduğunu bilmiyor’ demişti. Biz de ‘Daha önce Mariupol’un adını da bilmiyorlardı, öğrendiler. Andriivka’yı da öğrenecekler’ dedik. Çünkü her ismin bir önemi var; film de tam olarak bunu anlatıyor. Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA Panelin ardından “Andriivka’ya 2000 Metre” isimli belgesel film özel gösterim ile izleyicileriyle buluştu. Ukrayna’nın 2025-2026 Akademi Ödülleri için resmî adayı olan belgesel film, Ukraynalı askerlerin yoğun Rus ateşi altında 2 bin metre ilerleyerek Andriivka köyünü özgürleştirdiği operasyonu merkeze alıyor. Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA Yönetmen Çernov, cephe hattında çektiği görüntüleri kişisel tanıklıklarıyla birleştirerek savaşın insanî boyutuna dikkat çeken çarpıcı bir anlatı sunuyor.

Zelenskıy-Erdoğan görüşmesi: Siyasi müzakere değil, insani alanlar öne çıktı Haber

Zelenskıy-Erdoğan görüşmesi: Siyasi müzakere değil, insani alanlar öne çıktı

Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodımır Zelenskıy (Volodimir Zelenski) ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 19 Kasım 2025 tarihinde Ankara’da bir araya geldi. Görüşme sonrası açıklamaya yapan Cumhurbaşkanı Zelenskıy görüşmede, Türkiye’nin diplomatik çabalara aktif katılımını ve Erdoğan’ın barışa yönelik önerilerini memnuniyetle karşıladığını belirtmişti. Görüşmenin ardından Karabük Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Yuliya Biletska, zirveyi Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi. Biletska, görüşmenin “çıktıları sınırlı olsa da” sembolik öneminin yüksek olduğunu vurguladı. “ANKARA’NIN TUTUMU ÇOK ÖNEMLİ” Türkiye’nin her görüşmede Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne verdiği desteği yinelemesinin Kıyiv açısından kritik olduğunu belirten Biletska, özellikle son günlerde gündeme gelen “ABD’nin yeni barış planı” tartışmaları bağlamında Ankara’nın tutumunun önem kazandığını ifade etti. “TÜRKİYE TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ KONUSUNDAKİ DESTEĞİNİ BİR KEZ DAHA VURGULADI” Bu bağlamda Biletska, açıklamalarında şu değerlendirmelere yer verdi: Türkiye, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü kesin ve net bir şekilde destekliyor. Bu tutumun her görüşmede tekrarlanması bizim için son derece önemli. ABD’nin olası planına ilişkin haberlerin yayıldığı bir dönemde, dostlarımızın pozisyonunu bilmek ve teyit etmek kritik. “SİYASİ MÜZAKERE GERÇEKÇİ DEĞİL; İNSANİ KONULAR ÖNE ÇIKABİLİR” Öte yandan Türkiye’nin yeniden “arabuluculuk rolüne” işaret ettiğini belirten Biletska, ancak bunun kısa vadede siyasi bir müzakereye dönüşmeyeceğini söyledi ve “Türkiye bir tarafta bir diyalog köprüsü rolünü pekiştirdi ancak, muhtemelen yakın zamanda daha çok insani açıdan bir görüşme bekleniyor. Çünkü hâlihazırda var olan görüşmeler, siyasi müzakereler değildi. Daha çok insani ve teknik bir kanaldaydı.” ifadelerini kullandı. Biletska, olası gelecek temasların esir takası, cenazelerin iadesi, güvenlik ve insani konular, özellikle de kaçırılan Ukraynalı çocukların geri dönüşü gibi alanlarda gerçekleşebileceğini kaydetti. “RUSYA BARIŞA HAZIR DEĞİL” Şu an Rusya’nın gerçek bir siyasi müzakereye hazır olmadığını vurgu yapan Biletska, “Rusya saldırılarını artırıyor, cephede ilerlemeye çalışıyor. Bu nedenle siyasi bir barış süreci şu aşamada gerçekçi değil.” değerlendirmesinde bulundu. “UKRAYNA’NIN POZİSYONU DEĞİŞMEDİ: TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ PAZARLIK KONUSU DEĞİL” ABD'nin Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskıy’a Rusya ile savaşın sona erdirilmesi için bir taslak çerçeve sunduğu konusunda gündeme gelen “toprak tavizi” haberlerine dair olarak ise Biletska, Ukrayna’nın bu konuda bir değişikliğe gitmeyeceğini söyledi ve şu ifadeleri kullandı: Ukrayna’nın temel pozisyonu değişmedi ve değişmeyecek. Toprak bütünlüğü pazarlık konusu değil. Rusya’ya verilen her tavizin neye dönüştüğünü Kırım’da, Donetsk’te gördük. Rusya’ya güvenilemeyeceğini biliyoruz. Bu sadece toprak meselesi değil; o bölgelerde yaşayan vatandaşlarımızın hayatı, hakları ve kimliğiyle ilgili bir mesele.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun! Haber

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun!

Türkiye Cumhuriyeti, bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı kutluyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve şanlı Türk ordusu büyük mücadeleler sonucunda ülkeyi işgale kalkışan düşmana "dur" demişti. Türk ordusu, taarruza geçerek aldığı, “Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir, ileri!” emri ile durmadan, canını hiçe sayarak gerçekleştirdiği karşı taaruz ile düşmanı ülkeden kovmayı başardı. Bundan sonra Mustafa Kemal Paşa’nın aklında, yeni ve çağdaş bir Türkiye vardı. Bunu da gerçekleştirmek adına atacağı en büyük adım cumhuriyetin ilan edilmesiydi. Bunun için kabineyi 28 Ekim 1923 tarihinde, Çankaya Köşkü’nde topladı ve açıkladı: “Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz!” CUMHURİYET’İN İLANI Osmanlı Devleti, 1876 yılına kadar mutlak monarşi, 1876-1878 ve 1908-1918 arasında meşruti monarşi ile yönetilmişti. I. Dünya Savaşı'nda yenilgiye uğramasının ardından işgale uğrayan Anadolu'da halkın işgalcilere karşı Mustafa Kemal Paşa önderliğinde verdiği Milli Mücadele, 1923 yılında milli güçlerin zaferi ile sonuçlandı. Bu süreçte, "Büyük Millet Meclisi" adıyla 23 Nisan 1920'de Ankara'da toplanan halkın temsilcileri, 20 Ocak 1921'de Teşkilat-ı Esasiye Kanunu adlı yasayı kabul ederek egemenliğin Türk ulusuna ait olduğunu ilan etmiş ve 1 Kasım 1922'de aldığı kararla saltanatı kaldırmıştı. Ülke, meclis hükûmeti tarafından yönetilmekteydi. 27 Ekim 1923'te İcra Vekilleri Heyeti'nin istifası ve yerine meclisin güvenini kazanacak yeni bir kabinenin kurulamaması üzerine Mustafa Kemal Paşa, yönetim biçiminin Cumhuriyet olması için İsmet Paşa ile birlikte bir kanun değişikliği tasarısı hazırlayarak 29 Ekim 1923'te Meclis'e sundu. 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) toplandı. TBMM’de yapılan bir anayasa değişikliğiyle Türkiye’nin yönetim biçimi Cumhuriyet olarak belirlendi ve 29 Ekim 1923 günü saat 20.30’da Cumhuriyet ilan edildi. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda yapılan değişikliklerin kabulü ile Cumhuriyet, TBMM tarafından ilan edilmiş oldu.

Topçu'dan Çobanzade ve Cevad için anma mesajı Haber

Topçu'dan Çobanzade ve Cevad için anma mesajı

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu, 13 Ekim 1923’te Ankara’nın başkent ilan edilmesinin yıl dönümü vesilesiyle yayımladığı mesajda, Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yüksek öngörüsüne, Ankara’nın stratejik ve manevi anlamına dikkat çekti. Topçu mesajında ayrıca şehadetlerinin seneidevriyesi olan Kırım Tatar aydın Bekir Sıtkı Çobanzade ve Azerbaycan millî marşının yazarı Ahmed Cevad'ı andı. Yalçın Topçu mesajında şu ifadelere yer verdi: "13 Ekim 1923; 'Ben Ankara'yı hükûmet merkezi yapmakla büsbütün başka hedef güttüm. Türk'ün imkânsızı imkânlı hale getiren kudretini, dünyaya bir kere daha tekrar etmek istedim.' diyen, Cumhuriyetimizin kurucusu Millî Mücadele’mizin Başkomutanı Büyük Atatürk’ün yüksek öngörüsüyle güzel Ankara’mızın başkent olarak resmen kabul edilmesinin yıl dönümüdür!.. Türkiye; milletçe korunan siyasi istikrarıyla, öngörülü, ferasetli ve pulat iradeli siyasi erkinin yönetimiyle ve Cenab-ı Hakk'ın yardımıyla, gelişerek ve güçlenerek, “Her alanda tam bağımsız terörsüz Türkiye” hedefine doğru hızla ilerlemektedir!.. Günümüzde mağdur, masum ve mazlumların adeta Medine’si olan Ankara’mızı, dünya başkentleri arasındaki var olan müstesna yerini en üst sıralara çıkartmak için azami gayret ile çalışmak, yerel ve merkezi yönetim erklerinin görevleri olmasının yanı sıra, hepimizinde vatandaşlık görevidir!.. Milli Mücadele’mizin karargâhı olan Ankara’mızı başkent yapan Büyük Atatürk’ü, kahraman şehit ve gazilerimizi, rahmet, minnet, saygı ve şükranla anıyor, Ankara’mızın başkent oluşunun yıl dönümünü en içten duygularımızla kutluyoruz!.. 13 Ekim aynı zamanda; Sovyet Rusya’nın sapkın diktatörü katil Stalin’in, “Büyük Temizlik" diyerek yaptırdığı katliamda,“Türk birliği”nin iki büyük serdengeçti ve mütefekkir evlatlarının da şehadetle buluşmalarının yıl dönümüdür!.. 1892’de Can Azerbaycan’ın Gence şehrinin Şemkir bölgesi Seyfeli köyünde doğan,Türk dünyasının büyük evladı “Çırpınırdın Karadeniz”in yazarı ve Can Azerbaycan’ın Milli Şairi şehit Ahmed Cevad ile 1893 senesinde Kırım'ın Karasubazar şehrinde doğan,Türkolog Bekir Sıtkı Çobanzade; Türkiye için casusluk, Sultangaliyevci ve Pantürkist olmakla suçlanıp, 13 Ekim 1937’de Bakü’de kurşuna dizilerek, mezarsız ve kefensiz şehidlerimizin kervanına dahil edilmişlerdir!.. Şehid atalarımız, Ahmed Cevad’ı ve Bekir Sıtkı Çobanzade’yi saygı, rahmet ve şükranla, zalim rejimi ve yöneticilerini lanet ve Nefretle her daim anacak, unutmayıp ve de unutturmayacağız!.."

Ukraynalı çocukların gözünden savaş: “İrpin-Benim Evim” kitabı Ankara'da tanıtıldı Haber

Ukraynalı çocukların gözünden savaş: “İrpin-Benim Evim” kitabı Ankara'da tanıtıldı

Rusya'nın Ukrayna'ya karşı 24 Şubat 2022 tarihinden bu yana sürdürdüğü topyekûn işgal girişimi ve saldırılarında; Şubat-Mart 2022 işgal döneminde Ukrayna’nın İrpin şehrinde yaşanan çatışmaları çocukların gözünden anlatan “İrpin-Benim Evim” isimli eser Türkçeye kazandırıldı. Ukrayna'nın Ankara Büyükelçiliği, Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği, Ukrayna Dostluk Derneği, İrpin Belediyesi Sürdürülebilir Kalkınma Ajansının destekleriyle hazırlanan ve Türkçeye çevrilen "İrpin Benim Evim" kitabının tanıtımı, 2 Ekim 2025 tarihinde Ukrayna'nın Ankara Büyükelçiliği ev sahipliğinde gerçekleşti. Kitap tanıtım programı, Ukrayna’yı savunurken hayatını feda eden kahraman askerler ve Rusya’nın saldırılarında hayatını kaybeden masum sivilleri anmak üzere saygı duruşu ile başladı. Ardından Ukrayna'nın Ankara Büyükelçisi Nariman Celâl, programın açılış konuşmalarını gerçekleştirdi. TÜRKİYE İLK EL UZATAN ÜLKELERDENDİ Büyükelçi Celâl, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı 24 Şubat 2022 tarihinden bu yana sürdürdüğü topyekûn işgal girişimi ve saldırılarından itibaren Ukrayna’ya ilk el uzatan ülkelerden birinin Türkiye Cumhuriyeti olduğunu vurguladı. Celâl, yardım kuruluşları ve özellikle Cumhurbaşkanları Recep Tayyip Erdoğan ile Volodımır Zelenskıy’ın eşleri Emine Erdoğan ve Olena Zelenska’nın himayelerinde yürütülen projeler sayesinde yaklaşık iki bin Ukraynalı çocuğun Türkiye’ye ulaştığını ifade etti. Celâl, bu çocukların 56 yetimhaneden ve Odesa bölgesinden gelen 34 yetim çocuktan oluştuğunu kaydetti. Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA “DÜNYA KÖTÜLÜĞE ALIŞMAMALIDIR” Resmî verilere göre 600'den fazla Ukraynalı çocuğun hayatını kaybettiğini, bin dört yüzden fazlasının yaralandığını ve yaklaşık 20 bin çocuğun Rusya’ya yasa dışı şekilde götürüldüğünü hatırlatan Celâl, “Bugün Ukrayna'da Rus ordusunun işlediği 170 binden fazla savaş suçu belgelendi. Bunlar sivillere; kadınlara, çocuklara, yaşama ve insan onuruna karşı işlenmiş suçlardır. Biz eminiz ki Rusya Federasyonu bu suçlar için uluslararası hukuk çerçevesinde yargılanmalı ve hesap vermelidir. Saldıran adil bir şekilde cezalandırılmalıdır, dünya kötülüğe alışmamalı, sessiz kalmamalıdır.” ifadelerini kullandı. Rusya’nın işlediği savaş suçlarının uluslararası hukuk çerçevesinde cezalandırılması gerektiğini belirten Büyükelçi, “Buça ve İrpin şehirleri bu suçların sembolü hâline geldi. Ama aynı zamanda dirilişin ve yeniden doğuşun da simgesi oldular.” dedi. “ŞEHRİMİZ UKRAYNA’NIN GELECEĞİ İÇİN DİRENDİ” İrpin Belediye Başkanı Oleksandr Markuşın programa çevrim içi olarak katıldı. Markuşın konuşmasında, 2022’de başlayan topyekûn Rus işgal girişimi sırasında şehrin gösterdiği direnişi ve yaşanan sivil kayıpları anlattı. Markuşın, savaşın ilk günlerinde İrpin halkının bölgesel savunma kuvvetleriyle birlikte hem şehrini hem de ülkesini savunmaya başladığını belirtti. Şehrin topçu saldırıları, hava bombardımanları ve tank saldırılarıyla ağır yıkıma uğradığını vurgulayan Markuşın, “Şehrimizin en büyük kurbanları arasında çocuklarımız, kadınlarımız ve sivillerimiz vardı. Günlerce sığınaklarda kalmak zorunda kaldılar.” dedi. Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA “ŞEHRİMİZ BİR DİRENİŞ SİMGESİ OLDU” İrpin ile büyük şehir arasındaki mesafenin yalnızca 5 kilometre olduğuna dikkat çeken Belediye Başkanı, bu hattın savaşın en kanlı sayfalarından biri haline geldiğini ifade etti. Tahliye operasyonları sırasında sivillerin saldırıya uğradığını anımsatan Markuşın, arkasında görülen hasarlı sivil araçların bu dönemin tanıkları olduğunu söyledi. Çocukların savaşın en ağır yüzüyle karşı karşıya kaldığını belirten Markuşın, “Çocuklarımızın gözünden savaş anlatılmalı dedik. Onların anlattıklarıyla bugün ilk bir eser ortaya çıktı. Çocuklar korkularını, gözyaşlarını ve acılarını ama aynı zamanda güçlerini ve inançlarını paylaştılar.” cümlelerini sarf etti. Markuşın, İrpin’in Ukrayna’nın geleceğini belirleyen şehirlerden biri olduğunun altını çizerek, “Şehrimiz işgale karşı koydu ve Ukrayna’nın bir parçası olarak kalmaya devam etti. Bu direnişin temel gücü ve kuvveti, kahraman Ukrayna Silahlı Kuvvetleri oldu. Onlara minnettarız.” dedi. “İRPİNLİ ÇOCUKLARIN SESİ TÜRKÇE DE DUYULACAK” Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkan Yardımcısı İsmet Yüksel, eserin yalnızca bir kitap değil, aynı zamanda bir halkın hafızası ve savaş suçlarının tanıklığı olduğunu vurguladı. Yüksel, kitabın Türkçeye çevrilmesi fikrinin, 2024 yılında Kıyiv’e gerçekleştirilen resmî ziyaret sırasında doğduğunu belirtti. Kırım Tatar Teşkilatları Platformu ve Türkiye-Ukrayna Dostluk Derneği temsilcileriyle birlikte Ukrayna’daki yetkililerle yapılan temaslarda İrpin şehrini de ziyaret ettiklerini hatırlatan Yüksel, “Orada gördüklerimiz insanlık dışı olayların canlı tanıklarıydı. İrpinli çocukların yazdığı şiirler ve çizimler bize savaşın en saf ve en sarsıcı tanıklığını gösterdi. İşte o anda bu kitabın Türkçeye çevrilmesi gerektiğini düşündüm.” dedi. Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA Yüksel aynı zamanda, “Bu kitap yalnızca bir anlatı değil, Putin rejiminin Ukrayna’da işlediği savaş suçlarının bir başka delilidir. Çocukların sesi ne kadar çok dile çevrilirse, dünyada o kadar fazla insan bu gerçeği görecektir.” diye konuştu. Kitabın asıl sahiplerinin İrpinli çocuklar olduğunu vurgulayan Yüksel, onların cesur kalemleri sayesinde yaşananların kayıt altına alındığını dile getirerek, “Yaşadıkları tüm korkuya rağmen şiirler, resimler ve satırlar aracılığıyla bizlere seslerini ulaştırdılar. Bu eser onların yüreklerinden çıkan bir çığlıktır ve artık Türkçede de duyulacaktır.” cümlelerini sarf etti. “DÜNYA KÖTÜLÜKLERE ALIŞMAMALI, ZALİMLER İÇİN CEHENNEM OLMALI” Türkiye Ukrayna Dostluk Kurulu Üyesi ve İyi Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan yaptığı konuşmada, savaşın siviller ve çocuklar üzerindeki yıkıcı etkilerine dikkat çekti. Türkkan, sözlerine Büyükelçi Celâl’e hitaben, “Dünya keşke kötülüklere alışmasa” sözleriyle başladı. Türkkan, yaklaşık dört yıldır Ukrayna’daki savaşın yol açtığı ölümleri yakından takip ettiğini belirterek, “Bu olaylar dünyanın yüz karasıdır. Bu sadece bir kitap değil, bizden sonraki nesillerin hafızasına nakşedilecek çok önemli bir eserdir.” dedi. Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA Bosna Savaşı sırasında yaşadığı bir anıyı da paylaşan Türkkan, oradaki bir çocuğun annesine söylediği, "Anne, çocukları küçük mermiyle öldürüyorlar değil mi?" sözünün hafızasında derin bir iz bıraktığını ifade ederek, “Ben bu dünyanın zalimler için cehennem olmasını istiyorum. Allah’tan niyazım budur.” diye konuştu. “SAVAŞ CİNAYETTİR; ÇOCUKLARA MİRAS BIRAKILAN DÜŞMANLIK SONLANDIRILMALI” Türkiye-Ukrayna Dostluk Derneği Başkanı Celil Sümer ise Ukraynalı çocukların yaşadığı travmalara dikkat çekerek, savaşın nerede olursa olsun savunma amacını aşan birer cinayet olduğunu vurguladı. Sümer, konuşmasında Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerine atıfla “Savaş, savunma için yapılmadığı sürece bir cinayettir.” dedi. Sümer, savaşın en ağır yükünü çocukların taşıdığını belirterek, “Ukrayna’da ilk ayda 4,3 milyon çocuk yerinden edildi; bu, ülke çocuk nüfusunun yüzde 60’ı demektir. Çocuklar güvenliğe, istikrara, eğitim ve psikososyal desteğe, ve en çok da barışa ihtiyaç duyuyor.” ifadelerini kullandı. Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA Mariupol’den örnek vererek bombardımandan kurtulan bir çocuğun konuşmayı bıraktığını, Gazze’de bir çocuğun ise insani yardım yolunda bacağını kaybettiğini anlatan Sümer, savaşın yarattığı travmaların azaltılmasına yönelik somut adımlar atıması çağrısında bulunarak, “Savaşları hemen bitiremeyebiliriz ama çocuklarımızın bilinçaltında oluşan düşmanlıkları azaltabiliriz. Dünyamızın gelecekte sahipleri olan çocuklarımıza bu düşmanlıkları ve bu kötü izleri miras bırakmamalıyız.” dedi. Sümer konuşmasını, dünyaya ve karar vericilere seslenerek, “Ukrayna, Gazze ve dünyanın her yerindeki savaşları durdurun.” çağrısıyla sonlandırdı. Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA PROJE EKİBİNE CELÂL’DEN TEŞEKKÜR BELGESİ TAKDİMİ Ardından program, kitabın proje ekibine teşekkür belgelerinin takdim edilmesiyle devam etti. Ukrayna'nın Ankara Büyükelçisi Nariman Büyükelçi Celâl, Kırım Derneği Genel Başkan Yardımcısı İsmet Yüksel, Türkiye-Ukrayna Dostluk Derneği Başkanı Celil Sümer, Kırım Tatar Millî Meclisi (KTMM) Üyesi ve Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Başkanı Prof. Dr. Gayana Yüksel, Tuvgan Til İnternet Sitesi Koordinatörü Oya Deniz Çongar Şahin, Gazeteci ve Yazar Gönül Şamilkızı, Kırım Ailesi Üyesi Eva Mariia Molçanova ve Araştırmacı Yazar, Şair Canfer Balçık’a teşekkür belgelerini takdim etti. “ZAMANSIZ BÜYÜYEN ÇOCUKLAR” Programda ayrıca "Rus İşgalinin İnsanî Boyutu: Suçlar, Çocuklar, Kurtuluş" başlıklı panel gerçekleştirildi. Gazeteci ve Yazar Şamilkızı moderatörlüğünde gerçekleşen panelde, Rus saldırganlığına rağmen umudunu asla yitirmeyen savunmasız Ukraynalı çocuklar ele alındı. Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA Şamilkızı konuşmasında, Ukrayna’daki savaşın çocuklar üzerindeki etkilerine dikkat çekerek, yaşanan trajediyi barındıran kitap üzerinden değerlendirdi. Şamilkızı, “Savaş, insanların ve çocukların ne kadar zamansız büyüdüğünü gösteren bir vakittir. Bu kitapta karşılaştığımız cümlelerin çoğu küçük çocuklara ait ama onların sözleri çoğu zaman büyüklerin bile dile getiremeyeceği kadar derin ve ağır ifadeler taşıyor.” dedi. Kitapta yer alan metinleri okurken duygulandığını dile getiren Şamilkızı, “O çocuklar yaşadıklarını büyük cümlelerle, ağır ifadelerle kaleme almışlar. Okurken bir kez daha savaşlara lanet ettim. Çocukları erken büyümek zorunda bırakan savaşlara, teröristlere, insanlığı karanlığa sürükleyenlere lanet ettim.” ifadelerini kullandı. “HER RAKAMIN ARKASINDA BİR HAYAT VAR” KTMM Üyesi ve Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Başkanı Prof. Dr. Yüksel konuşmasına, Ukrayna’ya gerçekleştirdiği ziyaret sırasında kitabı keşfetme ve Türkçeye kazandırma sürecinden bahsederek başladı. Yüksel, projenin Kıyiv ziyaretleri sırasında kilise, mezarlık ve tahliye güzergâhlarında yapılan görüşmelerle şekillendiğini, çocukların çizim ve anlatılarının çevirisinde ise büyük sorumluluk üstlendiklerini anlattı. Yüksel, kitabın Türkçeye aktarılmasının kolay olmadığını; metinlerin ardındaki gerçekleri, çocukların yaşadıklarını doğru aktarmak için yoğun araştırma gerektiğini vurguladı. Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA Konuşmasında 9 yaşındaki Maksim’in örneğini veren Yüksel, çocuğun tahliye esnasında ailesini kaybettiğini ve “18 yaşında olsaydım savunmaya katılırdım.” diye yazdığını aktardı. Yüksel, bu ve benzeri çocuk anlatılarının kitabın sayfalarında canlı tutulduğunu ve okuyucuların bu hikâyeleri hissederek okumalarını istediğini söyledi. Yüksel, sözlerini “Her bir rakamın arkasında bir insan, bir çocuk, bir aile var; bu gerçekleri unutturmamalıyız.” diyerek tamamladı. "BU ESERDE DUYULMASI GEREKEN ONLARCA ÇOCUĞUN SESİ VAR" Kitabın tasarımcısı ve düzenleyicisi Sofiya Martinyuk ve kitapta yer alan “Anne Beni Çocukluğuma Geri Götür” şiirinin yazarı Artem Povodyuk çevrim içi olarak panele katıldı. Martinyuk, bu eserin sadece bir kitap değil, savaşın bir hikâyesi olduğuna vurgu yaptı ve “Bu eserde dünyada duyulması gereken onlarca çocuğun hikâyesi var. ” dedi. Povodyuk ise, “Anne Beni Çocukluğuma Geri Götür” isimli şiirini katılımcılarla paylaştı. Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA SAVAŞ ÇOCUKLARI DERİNDEN SARSIYOR Kırım Ailesi Üyesi Eva Mariia Molçanova Rusya’nın saldırıları sırasında yaşadıklarını anlatarak savaşın çocuklar başta olmak üzere siviller üzerindeki yıkıcı etkilerine dikkat çekti. Molçanova, saldırıların askerî hedeflerle sınırlı kalmayıp sivilleri ve sivil alanları da hedef aldığını belirtti. Yaklaşık üç yıl önce yaşadıkları travmayı “Hepimiz tedirgindik, havaalanında tahliyeyi bekliyorduk” sözleriyle aktaran Molçanova, savaşın özellikle çocuk ve gençlerin hayallerini, eğitimini ve geleceklerini derinden sarstığını vurguladı. “OYNARKEN GÜLMÜYOR ÇOCUKLAR” Araştırmacı Yazar, Şair Canfer Balçık da Ukrayna’da savaş sırasında yaşadıklarına dair tanıklıklarını ve bu süreçte kaleme aldığı şiirlerini paylaştı. Savaşın ilk günlerinde İrpin Köprüsü’nün yıkılışına tanıklık ettiğini söyleyen Balçık, orada gördüğü manzaraların yazarlık hayatına derin izler bıraktığını ifade etti. Kendisini en çok etkileyen anılardan birinin, cepheye giden bir babayla vedalaşan anne ve çocuğun sahnesi olduğunu dile getiren Balçık, “Çocuk hem ağlıyor hem babasına sarılıyor, aynı anda da niye gidiyorsun dercesine dövüyordu. Annesi, gözyaşlarını görmemesi için çocuğunu kenara çekti. Bu sahneyi unutamadım.” dedi. Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA Balçık, savaş öncesi gittiği bir anaokulunda çocukların neşeyle oynayıp güldüklerini, savaş sonrası ise aynı çocukların oyun oynarken gülmediklerini gözlemlediğini anlattı. Bu durumun kendisini çok etkilediğini vurgulayan Balçık, “Çocuklar gülmeli dedim ve o an bir şiir yazdım. Artık oynarken gülmüyorlardı.” ifadelerini kullandı. “Oynarken Gülmeyen Çocuklar” başlıklı şiirinde savaşın çocuklar üzerindeki yıkıcı etkilerini kaleme alan Balçık, şiirlerini ve gözlemlerini bir kitap hâline getirmeye karar verdiğini açıkladı. Kitabında savaşın askeri boyutundan ziyade sivillerin, özellikle çocukların ve kadınların yaşadıklarına odaklandığını belirten Balçık, “Bu eserle hem Türk kamuoyunu hem de dünyayı savaşın insani boyutları konusunda bilinçlendirmek istiyorum.” dedi. Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA Kitapta şiirler, hikâyeler ve çizimlerle oluşturulmuş savaş günlükleri yer alıyor. Sayfalarında, küçük yazarların endişeleri, umutları ve şehirlerine duydukları sevgi hayat buluyor. Ayrıca bu eser, dünyanın hiçbir yerinde çocukların yaşamaması gereken olaylara tanıklık eden genç İrpinlilerin duygu ve düşüncelerini yansıtıyor.

Türkiye’de Azerbaycan Türkçesi kurslarının ilk grubu mezun oldu Haber

Türkiye’de Azerbaycan Türkçesi kurslarının ilk grubu mezun oldu

Türkiye’deki Azerbaycan Kültür Merkezinin girişimiyle Ankara Gazi Üniversitesi bünyesinde kurulan Azerbaycan Türkçesi Eğitim Ocağı’nda düzenlenen ilk kurs programı tamamlandı. Altı ay süren eğitim sonucunda 32 kursiyer başarıyla mezun oldu. Etkinliğin açılışında konuşan Azerbaycan Kültür Merkezi Başkanı Samir Abbasov, Azerbaycan-Türkiye kardeşliğinin önemine dikkat çekerek, “Kurslarımız yoğun ilgi gördü. Gelecek dönemde yalnızca başlangıç değil, ileri seviyelerde de Azerbaycan Türkçesi kursları açılacak” dedi. Abbasov ayrıca kursiyerlere eğitim materyalleri sağlandığını ve Azerbaycan edebiyatına dair bir kütüphane oluşturulduğunu kaydetti. Gazi Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Bülent Aksoy ise kursları, “Türkiye’de ilk kez bu denli yüksek düzeyde organize edilen bir girişim” sözleriyle değerlendirerek, Azerbaycan dilinin sistemli biçimde öğretilmesini memnuniyetle karşıladığını belirtti. Kursları yürüten öğretim görevlisi Dr. Şehla İbişova, programın büyük ilgi gördüğünü ve ilerleyen dönemlerde farklı seviyelerde kursların açılacağını ifade etti. Katılımcılar, eğitim süresince yalnızca Azerbaycan Türkçesini değil; aynı zamanda Azerbaycan edebiyatı ve kültürü hakkında da bilgi edindiler. Derslerde bilgi teknolojilerinden yararlanıldı, film gösterimleri ve tartışmalar yapıldı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.