SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Bağımsızlık

QHA - Kırım Haber Ajansı - Bağımsızlık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Bağımsızlık haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

17 Kasım Azerbaycan Milli Diriliş Günü kutlu olsun! Haber

17 Kasım Azerbaycan Milli Diriliş Günü kutlu olsun!

Azerbaycan'ın bağımsızlık tarihinde önemli bir yere sahip olan ve bağımsızlık hareketinin başladığı gün olarak kabul edilen 17 Kasım 1988, Azerbaycan'da Milli Diriliş Günü olarak adlandırılıyor. Sovyetler Birliği'nin dağılma sürecinde, Ermeniler 1988 yılından itibaren Azerbaycan Türklerine karşı saldırı ve katliamlara girişmişlerdi. Karabağ toprakları üzerinde hak iddia etmeye başladığı yıl olan 1988'den başlayarak 1994 tarihine kadar Ermenilerin saldırıları sonucunda bin 500'den fazla kişi hayatını kaybederken, 3 binden fazla kişi de yaralanmıştı. Azerbaycan'ın bine yakın yerleşim yerine düzenlenen saldırılarda yüzbinlerce insan yurtlarını terk etmek zorunda kaldı. Yaklaşık bir milyon insanın Azerbaycan'ın diğer bölgelerine göç etmesi neticesinde "kaçkınlar" olarak adlandırılan insanlar, yıllarca zor şartlar altında çadırlarda yaşamak zorunda kalmıştı. 1987 yılı sonları ve 1988 yılı başlarındaki bu olaylara Sovyetler Birliği yönetimi ve Azerbaycan'ın yerel idarecileri sessiz kalınca halk hareketleri başlattı. Gittikçe büyüyen ve destek gören hareketler mitinglere dönüştü. Bu mitinglerin sonucunda 17 Kasım 1988 günü, şimdiki Azadlık o zamanda kullanılan ismiyle “Lenin” meydanında toplanan Azerbaycan Türkleri, SSCB'nin anti-Azerbaycan tutumuna karşı tek yumruk olarak sürekli mitinge başladı. Günlerce dağıtılamayan kalabalığa müdahaleler olsa da özgürlük için artık yola çıkanlar 18 gün boyunca meydanı terk etmedi. Sovyet yönetimi ilk defa olağanüstü hâl ilan ederek Kızıl Ordu askerleri ile meydanı kuşatmış, birçok insanı tutuklayarak mitinge son verebilmişti. SOVYETLER BİRLİĞİNE KARŞI AZERBAYCAN TÜRKLERİ TEK YÜREK OLDU Bu olaylar, Azerbaycan'da bağımsızlık hareketlerini daha da alevlendirmiş ve ileride kurulacak bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin temelini attı. Artık halk birlik olarak ayağa kalkmış ve kendi gücünü görmüştü. Bağımsızlık yolunda hiçbir güç engel olamazdı o halka. Nitekim olamadı da. Tarihte Milli Azadlık Harekâtı adıyla yerini alan bu olay, 18 Ekim 1991'de kazanılan bağımsızlığın zeminini oluşturdu ve alt yapısını hazırladı. Haziran 1989'da Azerbaycan Halk Cephesi kuruldu. Aynı yılın eylül ayında Azerbaycan Yüksek Sovyet’inin Azerbaycan'ın egemenliği hakkında Anayasal Bildirgeyi kabul etmesi Moskova’yı biraz daha körükledi ve 1990 yılında 19 Ocak’ı 20 Ocak’a bağlayan gece Kızıl Ordu birlikleri Bakü'ye girdi. Bu birliği Bakü'ye sokmamak için el-ele tutuşarak tankların önüne dizilen ve "Bizi ezmeden Bakü'ye giremezsiniz" diyen insanları ezerek Bakü'ye dahil olan Kızıl Ordu, yüzlerce insanı acımasızca katletti. Ancak Rusya'nın baskısı ve katliamları, halkın direncini hiçbir şekilde kıramadı; tam aksine bağımsızlık sürecini daha da hızlandırdı. Ve bunun sonucunda 18 Ekim 1991 tarihinde Azerbaycan bağımsızlığını kazandı. 1992 senesinin Mayıs ayında Azerbaycan Halk Cephesi iktidara geldi ve kısa süre içinde Azerbaycan Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı için tehdit oluşturan Rus askeri birlikleri ülkeden çıkartıldı. 17 Kasım tarihi ise Ebülfez Elçibey tarafından Milli Diriliş (Uyanış) Günü olarak ilan edildi.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bağımsızlığının 42. yılını kutluyor Haber

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bağımsızlığının 42. yılını kutluyor

Kıbrıs Türklüğünün unutulmaz lideri Rauf Denktaş’ın 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) kuruluşunu ilan etmesinin üzerinden 42 yıl geçti. Kıbrıs Türk halkı, bugün varoluş mücadelesini zaferle taçlandırarak kurduğu KKTC devletinin kuruluşunu kutluyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) kuruluşu, 15 Kasım 1983’te Kıbrıs Türk halkının adadaki siyasi yaşamını devlet olarak dünyaya ilan ettiği tarihi bir dönüm noktası oldu. Mehmetçik ile Kıbrıs Türklerinin omuz omuza 15 Kasım 1983’te savaşarak elde ettiği zafer, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla sonuçlandı. KIBRIS TÜRK DEVLETİNE GİDEN SÜREÇ 15 Temmuz 1974’te, Enosis'i gerçekleştirmek için Rum-Yunan iş birliğinde faşist bir darbe gerçekleştirildi. Garantör ülke Türkiye, bu oldubittiye karşı 1960 garanti ve ittifak anlaşmalarının kendisine verdiği hukuki müdahale hakkını kullanarak; üstün fedakârlıkları sayesinde 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs’ta Barış Harekâtı’nı gerçekleştirdi. Enosis hayalini tarihe gömdüğü gibi Kıbrıs Türk halkını da ikinci bir soykırım planı olan İphestios Katliamı'ndan kurtardı. 5 Ağustos 1975’de Nüfus Mübadele Antlaşması yapılarak Kıbrıs Türk halkı Ada’nın kuzeyinde, Rumlar güneyinde toplanmış ve tamamen iki ayrı halktan oluşan iki ayrı kesim oluşmuştur. 1977 ve 1979 Denktaş-Makarios, Denktaş-Kyprianou Doruk Antlaşmaları ile iki taraflı yapı teyit edildi ve Kıbrıs’ta iki ayrı otonom idarenin varlığı kabul edildi. KIBRIS TÜRK HALKININ VAROLUŞ MÜCADELESİ Sözde tüm Kıbrıs’ı temsil ettiğini iddia eden ve 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ni silah zoru ve terörle işgal ettikleri halde, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak gayrımeşru bir şekilde tanınmayı sürdüren Rumlar, geçen süreçte adil bir çözüme yanaşmadı.Rumlar, Kıbrıs’ın bütününe sahip çıkarak, Kıbrıs Türk halkını üniter bir yapı içine sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’ne azınlık olarak alma uğraşlarını sürdürdü. Nüfus mübadelesi antlaşmasını yoksayan bu antlaşmayı zorlayan koşulları göz ardı eden, kuzeye göçen Türklerin 11 yıl maruz kaldıkları maddi ve manevi kayıpları ve güneyde bıraktıkları malvarlığını görmezden gelen bu yanlı kararlar karşısında Kıbrıs Türk halkı ve Kıbrıs Türk liderliği, bu hukuksuzluğa daha fazla kayıtsız kalamadı. KKTC İLAN EDİLDİ Sonuçta egemen Türk varlığı korunarak yaşatılması için, 15 Kasım 1983’te Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisinin oybirliği ile aldığı bir kararla ve Kıbrıs Türk halkının ezici çoğunluğunun onayı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi. Mücahit Kıbrıs Türk halkının şanlı direnişinin ve egemen varlığının simgesi olan KKTC, bugün 42. kuruluş yılını kutluyor. Türk Mukavemet Teşkilatı, Kıbrıs Türklüğünün lideri Dr. Fazıl Küçük ve KKTC'nin kurucu Cumhurbaşkanı, Kıbrıs Türklüğünün unutulmaz ismi Rauf Raif Denktaş ve arkadaşları bu mücadelenin bayraktarları oldu. Nitekim, KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı ve dönemin Kıbrıs Türk Federe Devleti Başkanı Rauf Denktaş, cumhuriyetin ilan edildiği 15 Kasım 1983 tarihinde Meclis birleşiminin tamamlanmasından sonra Federe Meclis önünde toplanan halka ve öğrencilere hitaben yaptığı konuşmasında, mücadelenin bitmediğine değinerek, "Ne Mutlu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk çocuklarına" diyerek, Kıbrıs Türklüğünün mücadelesini özetlemişti.

Doğu Türkistan Millî Günü başkentte yankı buldu: Anma toplantısı ve çalıştay düzenlendi Haber

Doğu Türkistan Millî Günü başkentte yankı buldu: Anma toplantısı ve çalıştay düzenlendi

Uygur Akademisi Vakfı ve Doğu Türkistan Araştırmaları Vakfı, 12 Kasım 1933 Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ve 12 Kasım 1944 Doğu Türkistan Cumhuriyeti'nin yıl dönümünde, "Doğu Türkistan Cumhuriyetlerini Anma Toplantısı" ile "Doğu Türkistan Çalıştayı-4" tertip etti. Çok sayıda politikacı, gazeteci, yazar ve STK (sivil toplum kuruluşu) temsilcisinin katıldığı program; başta Doğu Türkistan olmak üzere, Türkiye ve Türk dünyasında vatanı uğruna can vermiş şehitler için saygı duruşu, ardından İstiklâl Marşı ile Doğu Türkistan millî marşının okunmasıyla başladı. TÜRKİYE'DEKİ SİYASÎ PARTİLERDEN DOĞU TÜRKİSTAN'A TAM DESTEK Uygur Akademisi Vakfı Başkanı Abdülhamit Karahan ve Doğu Türkistan Araştırmaları Vakfı Başkanı Dr. Abdülkerim Buğra açılış konuşması yaptı. Açılış konuşmalarında, Doğu Türkistan Millî Günü'nün Türkiye'deki siyasî parti temsilcilerinin katılımıyla anılmasının Uygurlar açısından büyük bir önem taşıdığı vurgulandı. Türkiye'deki iktidar partisi ile muhalif partilerin Doğu Türkistan meselesinin Türkiye'nin millî meselesi olarak görmelerinin, Çin'in asimilasyon ve soykırım politikasına karşı cesur duruş sergilemelerinin ve Uygur Türklerinin haklı bağımsızlık mücadelesine destek vermelerinin önemine değinildi. MEDENİ VE ASİL BİR TÜRK KAVMİ: UYGURLAR Açılış konuşmalarının ardından Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Bursa Milletvekili Osman Mesten, Türkiye'nin gücü yettiğince Uygur kardeşlerini desteklediğini, Uygurların medeni ve asil Türk kavmi olduğunu ifade etti. Ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) Özbekistan Dostluk Grubu Başkanlığı görevini yürüttüğünü belirten Mesten, Özbek ve Uygur Türklerinin kültürünü çok sevdiğini sözlerine ekledi. Mesten, Uygurların yaşadığı zorlukların hafifletilmesi için kendisinin ve partisinin tıpkı diğer zulüm altındaki Türk topluluklarına olduğu gibi yardımcı olmaya çalıştığını söyledi. MİLLÎ KİMLİĞİN ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKTİ TBMM Yeni Yol Partisi Grup Başkanı Doç. Dr. Selçuk Özdağ, kendisinin ve partisinin Uygurların haklı mücadelesini desteklediğini, bu bağlamda mecliste çok kez konuşma gerçekleştirdiğini kaydetti. Dünya Uygur Kurultayı gibi teşkilatlarda Çin'e karşı yürütülen çalışmalara aktif olarak katıldığını ifade eden Özdağ, Uygurların Çin zulmüne karşı direniş göstermelerindeki en önemli rolün millî kimliği korumak olduğunun altını çizdi. TÜRKİYE UYGURLARIN YANINDA OLMAYA DEVAM EDECEK AK Parti Genel Merkezi Türk Devletleri ile İlişkiler Başkan Yardımcısı Dr. Reşide Yüksel ise Türk devletleri ile ilişkileri güçlendirmek adına hükûmetin özel bir başkanlık kurduğunu anımsatarak başladığı konuşmasında, Türk dünyasındaki mazlum soydaşlara, özellikle Uygurlara özel bir ilgi gösterildiğini, Türkiye'nin Uygur Türklerinin yanında olmaya devam edeceğini dile getirdi. Konuşmalar İYİ Parti eski Milletvekili Fahrettin Yokuş, Zafer Partisi Türk Dünyasından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Eser Türkistanlı, Saka ve Türk Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Filiz Avşar ile devam etti. Konuşmacılar, Doğu Türkistan Millî Günü'nü anarak, Doğu Türkistan'ın yakın zamanda Çin zulmünden kurtarılmasını temenni etti. Türkiye'nin Uygurlar için bir umut kaynağı olduğu vurgulanan konuşmalarda, Uygurların umutsuzluğa kapılmaması gerektiği, Doğu Türkistan'ın bir gün mutlaka özgürlüğüne kavuşacağı belirtildi. Programın devamında Dünya Uygur Kurultayı Sözcüsü Prof. Dr. Erkin Emet, Doğu Türkistan Cumhuriyetleri'nin kuruluş süreçlerini, Çin’e karşı yürütülen savaşlarda millî ordunun kazandığı zaferler ve bu cumhuriyetlerin yıkılış nedenleri üzerine bir rapor sundu. 12 Kasım'ın Uygurların yeniden ayağa kalkarak, Çin işgalinden kurtulmaları ve bağımsız Doğu Türkistan devletini yeniden kurmaları için ilham kaynağı olduğunu aktaran Emet, Çin'in yakın gelecekte parçalanacağına, Uygurların kendi bağımsız devletlerinde özgür bir şekilde yaşayacaklarına inandığını vurguladı. Uygur Akademisi Vakfı Başkanı Abdülhamit Karahan, Uygurların tarihini, Doğu Türkistan’ın coğrafi, demografik ve ekonomik özelliklerini tanıtan, Çin’in Uygurlara karşı yürüttüğü asimilasyon ve soykırım politikalarını belgeleyen bir raporu katılımcılarla paylaştı. Uygurların yerleşik ilk Türkler olduğu, en erken medeniyet inşa eden Türk topluluğu olduğu belirtilen raporda Doğu Türkistan'ın coğrafî, tarihî, kültürel, yeraltı ve yerüstü zenginliklerine dikkat çekildi. Karahan, Türkiye’nin Doğu Türkistan meselesini kendi millî meselelerinden biri olarak görmesinin hem Türkiye’nin Çin karşısında güçlenmesine hem de Uygurların özgürlüğe daha çabuk ulaşmasına katkı sağlayacağını tarihî örneklerle aktardı. Toplantı, soru cevap ve tartışmalarla devam ederken, Doğu Türkistan'a yönelik bağımsızlık temennileri ve toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.

Doğu Türkistan Vakfından anlamlı etkinlik: "Kardeşliğimizi tatlandırıyoruz" Haber

Doğu Türkistan Vakfından anlamlı etkinlik: "Kardeşliğimizi tatlandırıyoruz"

12 Kasım 1933'te Kaşgar'da kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ve 12 Kasım 1944'te Gulca'da ilan edilen Doğu Türkistan Cumhuriyeti'nin yıl dönümü dünyanın çeşitli yerlerinde kutlandı. Cumhuriyeti anma programlarında Çin mezalimi altındaki Doğu Türkistan'ın bağımsızlığına kavuşması için temennilerde bulunuldu. Doğu Türkistan Vakfı, 12 Kasım Doğu Türkistan Millî Günü münasebetiyle şehitlerin ruhuna okunan Kur'an-ı Kerim tilavetinin ardından İstanbul’un farklı noktalarında vatandaşlara lokma ikram etti. Doğu Türkistan Vakfı Başkanı İlhan Turanlı, etkinlik kapsamında Kırım Haber Ajansına (QHA) yaptığı özel açıklamada, lokma dağıtımının sembolik anlamına dikkat çekti. "DOĞU TÜRKİSTAN, TÜRK MİLLETİNİN KALBİDİR" Turanlı QHA’ya verdiği demeçte, "Bugün burada dağıttığımız lokma, sıradan bir ikram değil; bir milletin acısıyla yoğrulmuş umududur. Doğu Türkistan halkı, 90 yıldır hürriyet mücadelesi veriyor. Biz bu topraklarda, kardeşliğin ve ortak hafızanın hâlâ canlı olduğunu göstermek istedik." ifadelerini kullandı. Ayrıca Türk halkının Doğu Türkistan davasına gösterdiği duyarlılığının her geçen yıl arttığını vurgulayan Turanlı, "Her lokma kutusunda aslında bir hatırlatma var: Doğu Türkistan, Türk milletinin kalbidir. Biz bugün burada, kardeşliğimizi tatlandırmak, unutturulmak istenen bir davayı yeniden hatırlatmak için buluştuk." dedi. DİRENİŞ, İNANÇ VE KİMLİK Turanlı etkinliğin yalnızca bir kutlama değil, aynı zamanda bir farkındalık çağrısı olduğuna değinerek, "Doğu Türkistan Millî Günü, sadece bir tarih değil; direnişin, inancın ve kimliğin sembolüdür. Vakıf olarak bu günü, her yıl halkımızla iç içe, sahada ve gönüllerde yaşatmaya devam edeceğiz." vurgusu yaptı. DOĞU TÜRKİSTAN MİLLÎ GÜNÜ Doğu Türkistan Türkleri, 12 Kasım 1933 ve 1944’te iki kez bağımsız bir devlet ilan etmişti. Bu nedenle, iki cumhuriyetin kuruluş yıl dönümü “Doğu Türkistan Milli Günü” olarak kutlanıyor. Dönemin Mançu rejimine karşı zafer elde eden Doğu Türkistan Türkleri, 12 Kasım 1933 ve 1944’te iki kez bağımsız bir Türk-İslam devleti ilan etmişti. İlanından sonra sadece dört ay ayakta kalabilen Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti 1933 ile ilanından sonra beş yıl hüküm süren Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin (1944) kuruluşlarının yıl dönümü olan 12 Kasım; Doğu Türkistan’ın bağımsızlık mücadelesinin hatırlanmasında ve Doğu Türkistanlı Uygur Türkleri ile diğer Türk toplulukları için büyük bir önem taşıyor. BİRİNCİ DOĞU TÜRKİSTAN İSLAM CUMHURİYETİ Bağımsızlık ateşini yakan Doğu Türkistanlılar, 12 Kasım 1933’te Birinci Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti kurdu. Hoca Niyaz’ın Cumhurbaşkanı ve Sabit Damollam’ın Başbakan olduğu bu Cumhuriyet, Çinli Müslümanların (Tunganlar) diğer Çinliler ile anlaşması ve Rusların da bu düşman kuvvetlere destek vermesi sonucunda büyük katliamlara maruz kalarak yıkıldı. YIKILIŞA GÖTÜREN ÇİN'DE KOMÜNİST VE SOVYET MANEVRALARI Doğu Türkistan’da dört yıllık milli ayaklanma, Çin içerisindeki komünistlerin ve Sovyetlerin Doğu Türkistan’da manevra alanı bulmasına neden oldu. Milliyetçi Çin hükumetinin bölgedeki isyanlardan sonra nüfuzunu Komünist Çinli komutanlara bırakması, Türkistanlılar için işleri daha karmaşık hale getirdi. Niyaz Hoca sonrası askeri birliklere komutan olan Abdu Niyaz, 1937’de Kaşgar’ı aldı. Çinlilere ve Ruslara karşı savaşabilmek için Tungan komutanlarla işbirliği girişiminde bulundu. Bunun üzerine, bölge geneline yayılan isyanı bastırmak için komünist Çinli vali Sovyetlerden yardım istedi. Sovyetlerin askeri takviyesinden sonra 1938 sonlarında ayaklanmalar bastırıldı. OSMAN BATUR DİRENİŞİ VE İKİNCİ CUMHURİYET 1940 yılına gelindiğinde Altay, Gulca ve Urumçi'de isyanlar çıkmış, Altay bölgesinde başarılar elde edilmiştir. Vali isyancıların isteklerini, özellikle Rusların bölgeyi terk etmesini anlaşmayla kabul ettiyse de bir yıl sonra bozdu. Osman İslam (Batur) bunun üzerine, Altay’da görev yapan bütün Rusları kurşunu dizdirdi. Osman Batur, 1944’e gelindiğinde hala bölgesine hakimdi. Bu sırada Doğu Türkistan, Çin’deki komünist ihtilalcilerin, milliyetçi Çin hükumetine karşı rahat zemin bulduğu bir alan haline geldi. Bundan yararlanan Uygur aydınları ve siyasileri, ayaklanmalara başladı. Nihayetinde Gulca’da Ali Han Töre, 12 Kasım 1944’te İkinci Doğu Türkistan Cumhuriyetini kurarak Cumhurbaşkanı oldu. YIKILIŞ VE ÇİN İŞGALİ Uygur siyasetçiler, Milliyetçi Çin’e karşı Sovyetler ile yakınlaşmışlardı. Komünizm, Çin’de zafer elde ettikten sonra, Komünist Rusya ile iyi ilişkiler içerisinde olsalar da bu yeni yönetimi tanımadılar. Alma Ata’ya davet edilen Ahmetcan Kasimi, İshak Beğ, Abdülkerim Abbas ve Delil Han uçakları düşürülerek öldürüldüler. Cumhuriyetin en parlak önderlerinden Canım Han Hacı, Urumçi'de idam edildi. 1949’da Cumhuriyet tamamen Çin tarafından ortadan kaldırıldı. Osman Batur, son mücadeleleri sırasında Şubat 1951’de esir düştü. Nisan ayında Urumçi'de asılarak idam edildi. 1946’dan itibaren devlet başkanı Ahmetcan Kasimi oldu. Daha sonrasında Türkiye’ye iltica eden İsa Yusuf Alptekin ise bu hükumetin Genel Sekreterliği görevini yürüttü.

Ukrayna Büyükelçisi Celâl: Devletimiz bütün dünyaya gücümüzü gösteriyor Haber

Ukrayna Büyükelçisi Celâl: Devletimiz bütün dünyaya gücümüzü gösteriyor

Ukrayna'nın Ankara Büyükelçiliği, bu sene bağımsızlığının 34. yıl dönümüne özel 22 Ekim 2025 tarihinde bir resepsiyon düzenledi. Ukrayna'nın Ankara Büyükelçisi Nariman Celâl, Rus saldırıları altındaki Ukrayna'nın bağımsızlık mücadelesi ile ilgili Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirmelerde bulundu. Bağımsızlık meşalesini yaktıktan sonra 34 yıl içinde Ukrayna'nın kıvanç dolu zamanları olduğunu vurgulayan Büyükelçi Celâl, ülkenin son dönemlerde Rus saldırılarına karşı mücadele ettiğine işaret etti. Celâl, henüz dün gece ve bugün Ukrayna'nın çeşitli bölgelerine sivil hedefli saldırılar yapıldığını belirttiği açıklamasında, "Bu yüzden bugün bizim için hem bayram hem de zor bir gündür. Çünkü devletimiz bütün gücünü dünyaya gösteriyor. Ukrayna savaşmaya daima hazır. Ama bu savaş gerçek güvenlik, barış ve insanlarımız için." ifadelerini kullandı. "BAĞIMSIZLIĞIN NE KADAR ÖNEMLİ OLDUĞUNU BU SAVAŞ GÖSTERİYOR" Öte yandan QHA'nın, "Bağımsızlık, Ukraynalılar için ne ifade ediyor?" sorusuna yanıt veren Celâl, birçok yanlış fikre karşı bağımsızlığın Sovyetlerin bağışlamasıyla kazanılan bir mevzu olmadığını vurgulayarak, "O öyle olmadı. Ukrayna ve Kırım Tatar milleti olarak asırlar boyunca adım adım bağımsızlık mücadelesi vererek bugünlere geldik. Bağımsızlığın bizim için ne kadar önemli olduğunu bu savaş gösteriyor." dedi. Celâl, savaşın ilk günlerinde kadın, erkek, çocuk herkesin ülkesini savunmak için silah talep ettiğini belirterek, "Savaş dört yıldır devam ediyor, biz bunu ortaklarımızla birlikte barışla bitireceğiz." vurgusu yaptı.

1 Eylül Özbekistan Bağımsızlık Günü Haber

1 Eylül Özbekistan Bağımsızlık Günü

Özbekistan, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) dağılma sürecine girmesi üzerine, 1991 yılında bağımsızlığını ilan etti. Özbekistan Yüksek Konseyi, 31 Ağustos 1991'de tarihi kararla Özbekistan'ın Devlet Bağımsızlığı Yasası'nı kabul ederek 1 Eylül tarihini Bağımsızlık Günü olarak kabul etti. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, Özbekistan'ın bağımsızlığını kutladığı mesajında, "Dost ve kardeş Özbekistan’ın Bağımsızlık Günü kutlu olsun!" ifadelerine yer verdi. Dost ve kardeş Özbekistan’ın Bağımsızlık Günü kutlu olsun! ???????????????? pic.twitter.com/1YwVylBrpT — T.C. Dışişleri Bakanlığı (@TC_Disisleri) September 1, 2025 ÖZBEKİSTAN YENİDEN BAĞIMSIZ OLDU Sovyet Rusya’nın dağılmaya başlaması ile Özbekistan, yeniden bağımsız bir devlet oldu. Yer altı kaynakları ve verimli toprakları sayesinde Türkistan coğrafyasının önemli devletlerinden birisi halini aldı. Ülkenin ilk Cumhurbaşkanı olan İslam Kerimov Eylül 2016’ya kadar ülkeyi yönetmeye devam etti. Uzun yıllardır ülkenin başbakanı olan Şevkat Mirziyoyev, Aralık 2016’da seçilerek ülkenin 2. cumhurbaşkanı olarak göreve başladı. Özbekistan’da 11 Temmuz 2023 tarihinde gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı erken seçimi sonuçlarına göre mevcut Cumhurbaşkanı Şevkat Mirziyoyev yeniden seçildi. ÖZBEKİSTAN'I İLK TANIYAN ÜLKE TÜRKİYE OLDU Özbekistan'ı 16 Aralık 1991'de tanıyan ilk ülke ise Türkiye oldu. Tarihler 4 Mart 1992'yi gösterdiğinde ise iki ülke arasında diplomatik ilişkiler tesis edildi. Türkiye'nin Özbekistan'daki Büyükelçiliği Nisan 1992'de, Özbekistan'ın Türkiye'deki Büyükelçiliği ise Ocak 1993'te faaliyete geçti. Özbekistan'ın Türk Devletleri Teşkilatı ve TÜRKSOY'a üyeliği bulunuyor. Özbekistan'ın Rus işgali altındaki Kırım ve Rusya'nın Ukrayna'da başlattığı topyekûn işgal girişimi ve saldırıları hususunda çekimser tavrı ise devam ediyor. Bu husus özellikle uluslararası kuruluşlardaki oylamalarda kendini gösteriyor.

Kosova Cumhuriyeti, bağımsızlığının 17. yılını kutluyor Haber

Kosova Cumhuriyeti, bağımsızlığının 17. yılını kutluyor

Kosova, bugün bağımsızlığının 17. yıl dönümünü kutluyor. Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) ile Sırp ordusu arasındaki çatışmanın ardından Birleşmiş Mlletler (BM) koruması altına giren Kosova, 17 Şubat 2008'de tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etmişti. Priştine'yi ilk tanıyan ülke olan Türkiye Cumhuriyeti, Kosova'nın bağımsızlığını kutladı. Dışişleri Bakanlığının resmi sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, "Bağımsızlıklarının 17. yıl dönümünde kardeş Kosova halkını kutlarız. İlişkilerimizi her alanda geliştirmeye devam edeceğiz" ifadeleri kullanıldı.  KOSOVA'NIN BAĞIMSIZLIĞI Yıllar boyunca egemenlik savaşı verecek olan Kosova, İkinci Dünya Savaşı esnasında Tito liderliğindeki Yugoslavya’da eyalet statüsü aldı. Ancak komünizm çatısı altında hürriyetinden yoksun olarak tutulan milletleri barındıran Yugoslavya nihayet kaçınılmaz sonunu tadacaktı. 1992 yılında dağılmaya başlayan Yugoslavya’dan Hırvatistan, Bosna Hersek, Slovenya ve Kuzey Makedonya bağımsızlığını ilan etti. O dönemde Sırplar, özgürlük savaşı veren Bosna Hersek’te binlerce sivili acımasızca katletti. Kosova topraklarına da müdahale eden Sırplar aynı acıyı aynı işkenceyi aynı insanlık suçunu burada da işledi. Bu, tarihe 1998-1999 Kosova Savaşı olarak geçti. SIRP SALDIRILARINDA 10 BİN KOSOVALI HAYATINI KAYBETTİ Kosova Kurtuluş Ordusu ile Sırbistan arasında 1998’de başlayan çatışmalar neticesinde çok sayıda Kosovalı, Sırp ordusu tarafından katledildi. Acıyı ülkenin tam ortasında hisseden Kosova’nın yaralarını askeri bir operasyon saracaktı. NATO’nun 78 günlük müdahalesi üzerine savaş 1999’da nihayet son buldu. Savaş son buldu ancak bağımsızlık savaşı hiçbir zaman bitmedi. Soykırımın sonunda 10 binin üzerinde Kosovalı hayatını kaybetti. KOSOVA 17 ŞUBAT'TA BAĞIMSIZLIĞINA KAVUŞTU Birleşmiş Milletler (BM) koruması altında olan Kosova’nın bir sonraki adımı toprak bütünlüğü ve egemenliği olacaktı. 2007 yılında BM’nin Kosova Özel Temsilcisi Martti Ahtisaari, ülkenin bağımsızlık ateşini yakmak için BM Konseyine rapor sundu. Ahtisaari, Kosova Meclisi'nde 17 Şubat 2008’de bağımsızlık bildirgesini okudu. KOSOVA'YI TANIYAN İLK ÜLKE TÜRKİYE OLDU O gün Kosova bağımsızlığını tek taraflı olarak ilan etmiş oldu. Kosova’yı tanıyan ilk ülke ise Türkiye’ydi. Günümüzde 117 ülke Kosova ile diplomatik ilişkiler içinde. Ancak Rusya, İspanya, Yunanistan ve Sırbistan gibi ülkeler Kosova’yı tanımıyor. Bununla birlikte Aleksandr Vucic yönetimindeki Sırbistan’ın Kosova’nın kuzeyinde yarattığı güvenlik tehdidi hala devam etmekte.   Başkenti Priştine olan ülkenin bayrağı, lacivert zemin üzerinde Kosova haritası ve ülkede etnik grubu temsil eden 6 yıldızı barındırıyor. Yüzde 95’i Müslüman olan Kosova’da yaklaşık 20 bin Türk yaşamakta. Ayrıca 1 milyonu aşkın nüfuslu ülkede; Arnavutça, Sırpça, Romanca, Boşnakça, Türkçe ve Goranca konuşuluyor.  Egemenliği için mücadele veren Kosova’nın bağımsızlık günü kutlu olsun!

Kazakistan bağımsızlığının 33. yılını kutluyor Haber

Kazakistan bağımsızlığının 33. yılını kutluyor

Kazakistan, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin (SSCB) dağılmasının ardından 16 Aralık 1991’de bağımsızlığını ilan etti. Türkistan coğrafyasında kurulan bu yeni ve bağımsız devleti ilk tanıyan ülke ise Türkiye Cumhuriyeti oldu. Aradan geçen 33 yılda Kazakistan Cumhuriyeti, gayrisafi yurt içi hasılasını (GSYİH) 18 kat artarak yaklaşık 200 milyar dolara ulaştırdı ve ülkenin nüfusu da bu yıl içerisinde 20 milyonun üzerine çıktı. KAZAKİSTAN'IN BAĞIMSIZLIK GÜNÜ Bağımsızlığını kazanmasının ardından hızlı bir dönüşüm sürecine giren Kazakistan, Sovyet mirasını da hızlıca terk etmek için önemli atılımlar gerçekleştirdi. Bunların başında, Semey’deki nükleer faaliyetlerden kendi iradesiyle vazgeçmesi yer aldı ve totaliter rejimden demokrasiye, planlı ekonomiden pazar ekonomisine geçerek gelişimini sürdürdü. Kazakistan'ın bağımsızlığıyla ilgili kanunun kabul edildiği 16 Aralık tarihinde, bağımsızlık günü çerçevesinde 2 gün millî bayram ilan edildi. Bugünün anısına her yıl, resmî tatil olan Bağımsızlık Günü'nde ülke genelinde ve yurt dışı temsilciliklerinde çeşitli etkinlikler düzenleniyor. SOVYET EMPERYALİZMİNE KARŞI KAZAKİSTAN'IN UYANIŞI JELTOKSAN OLAYLARI VE 16 ARALIK Sovyetler Birliği, Kazakistan’da 1930’lu yıllarda Ukrayna’daki Holodomor ile eş zamanlı olarak büyük bir planlı kıtlık ve yüz binlerce Kazakistanlının ölümüne neden olan fiiller işlemişti. 1980’li yıllara gelindiğinde ise yönetimde yaşanan bir değişim, Kazakların sokaklara dökülmesine sebebiyet verdi. Dönemin Sovyetler Birliği Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov’un Kazakistan Komünist Partisine Kazak kökenli Dinmuhammet Kunayev yerine Rus kökenli Genadi Kolbin’i ataması büyük bir tepkiye yol açtı. 16 Aralık 1986’da, Kazakistan’ın o dönem başkenti olan Almatı’da olaylar patlak verdi. Jeltoksan, ayrıca Kazakça “Aralık” ayına verilen bir isimdir. 16 Aralık’ta 200-300 kadar öğrenci Almatı’daki Brejnev Meydanı’nda toplandı. Buradaki Komünist Partisi önüne gelen öğrenciler, daha sonra halkın da kendilerine dahil olmasıyla bin – bin 500 kişiye ulaştılar. Kalabalık parti binasına girerek binayı ele geçirdi. Sovyet Rus emperyalizminin yayın organı TASS, “Milliyetçilerin kışkırttığı bir grup öğrenci sokakları işgal etti. Polise saldırdı. Yiyecek deposunu ateşe verdi ve yöre halkına saldırdı.” şeklinde yalan ve dezenformasyon haberleri ile olayları saptırmaya çalıştı. Meydanı çembere alan güvenlik güçlerine müdahale emri verilse de olaylar yatıştırılamadı. Olaylar bir isyana dönüştü ve Çimkent, Karagandı gibi şehirlere de yayıldı. Olaylar ancak üç gün sonra 19 Aralık akşamında bastırılabildi. Çeşitli rakamlara göre olaylara 5 bin ile 15 bin arasında gösterici katılmıştı. Birçok kaynağa göre olaylarda 200’ü aşkın kişi öldürüldü. Bunların birçoğu OMON güçleri tarafından infaz edildi. Tutuklananların sayılarının ise en az bin civarında olduğu belirtiliyor. Jeltoksan Olaylarına karışan kişilerin cezaları Kazakistan bağımsızlığını kazandıktan sonra derhal affedildi. Jeltoksan Olayları, bugün “16 Aralık Bağımsızlık Bayramı” adı altında halen anılıyor.

12 Kasım Doğu Türkistan Milli Günü Haber

12 Kasım Doğu Türkistan Milli Günü

Bugün Doğu Türkistan'da 1933 ve 1944 yıllarında kurulan iki cumhuriyetin kuruluş yıl dönümü. Diasporadaki Doğu Türkistan Türkleri, 12 Kasım'ı unutturmamak için milli gün olarak kutluyor. Bilindiği üzere, Çin'in baskıcı ve soykırıma varan politikalarından dolayı günümüzde Doğu Türkistan halkı bir varoluş mücadelesi veriyor. DOĞU TÜRKİSTAN MİLLİ GÜNÜ  Doğu Türkistan Türkleri, 12 Kasım 1933 ve 1944’te iki kez bağımsız bir devlet ilan etmişti. Bu nedenle, iki cumhuriyetin kuruluş yıl dönümü “Doğu Türkistan Milli Günü” olarak kutlanıyor. Doğu Türkistan Türkleri, 12 Kasım 1933 ve 1944’te iki kez bağımsız bir devlet ilan etmişti. Bu nedenle, iki cumhuriyetin kuruluş yıl dönümü “Doğu Türkistan Milli Günü” olarak kutlanıyor. pic.twitter.com/6YZdPkfa0f — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) November 12, 2024 Dönemin Mançu rejimine karşı zafer elde eden Doğu Türkistan Türkleri, 12 Kasım 1933 ve 1944’te iki kez bağımsız bir Türk-İslam devleti ilan etmişti. İlanından sonra sadece dört ay ayakta kalabilen Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti 1933 ile ilanından sonra beş yıl hüküm süren Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin (1944) kuruluşlarının yıl dönümü olan 12 Kasım; Doğu Türkistan’ın bağımsızlık mücadelesinin hatırlanmasında ve Doğu Türkistanlı Uygur Türkleri ile diğer Türk toplulukları için büyük bir önem taşıyor. BİRİNCİ DOĞU TÜRKİSTAN İSLAM CUMHURİYETİ Bağımsızlık ateşini yakan Doğu Türkistanlılar, 12 Kasım 1933’te Birinci Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti kurdu. Hoca Niyaz’ın Cumhurbaşkanı ve Sabit Damollam’ın Başbakan olduğu bu Cumhuriyet, Çinli Müslümanların (Tunganlar) diğer Çinliler ile anlaşması ve Rusların da bu düşman kuvvetlere destek vermesi sonucunda büyük katliamlara maruz kalarak yıkıldı. YIKILIŞA GÖTÜREN ÇİN'DE KOMÜNİST VE SOVYET MANEVRALARI Doğu Türkistan’da dört yıllık milli ayaklanma, Çin içerisindeki komünistlerin ve Sovyetlerin Doğu Türkistan’da manevra alanı bulmasına neden oldu. Milliyetçi Çin hükumetinin bölgedeki isyanlardan sonra nüfuzunu Komünist Çinli komutanlara bırakması, Türkistanlılar için işleri daha karmaşık hale getirdi. Niyaz Hoca sonrası askeri birliklere komutan olan Abdu Niyaz, 1937’de Kaşgar’ı aldı. Çinlilere ve Ruslara karşı savaşabilmek için Tungan komutanlarla işbirliği girişiminde bulundu. Bunun üzerine, bölge geneline yayılan isyanı bastırmak için komünist Çinli vali Sovyetlerden yardım istedi. Sovyetlerin askeri takviyesinden sonra 1938 sonlarında ayaklanmalar bastırıldı. OSMAN BATUR DİRENİŞİ VE İKİNCİ CUMHURİYET 1940 yılına gelindiğinde Altay, Gulca ve Urumçi'de isyanlar çıkmış, Altay bölgesinde başarılar elde edilmiştir. Vali isyancıların isteklerini, özellikle Rusların bölgeyi terk etmesini anlaşmayla kabul ettiyse de bir yıl sonra bozdu. Osman İslam (Batur) bunun üzerine, Altay’da görev yapan bütün Rusları kurşunu dizdirdi. Osman Batur, 1944’e gelindiğinde hala bölgesine hakimdi. Bu sırada Doğu Türkistan, Çin’deki komünist ihtilalcilerin, milliyetçi Çin hükumetine karşı rahat zemin bulduğu bir alan haline geldi. Bundan yararlanan Uygur aydınları ve siyasileri, ayaklanmalara başladı. Nihayetinde Gulca’da Ali Han Töre, 12 Kasım 1944’te İkinci Doğu Türkistan Cumhuriyetini kurarak Cumhurbaşkanı oldu. YIKILIŞ VE ÇİN İŞGALİ Uygur siyasetçiler, Milliyetçi Çin’e karşı Sovyetler ile yakınlaşmışlardı. Komünizm, Çin’de zafer elde ettikten sonra, Komünist Rusya ile iyi ilişkiler içerisinde olsalar da bu yeni yönetimi tanımadılar. Alma Ata’ya davet edilen Ahmetcan Kasimi, İshak Beğ, Abdülkerim Abbas ve Delil Han uçakları düşürülerek öldürüldüler. Cumhuriyetin en parlak önderlerinden Canım Han Hacı, Urumçi'de idam edildi. 1949’da Cumhuriyet tamamen Çin tarafından ortadan kaldırıldı. Osman Batur, son mücadeleleri sırasında Şubat 1951’de esir düştü. Nisan ayında Urumçi'de asılarak idam edildi. 1946’dan itibaren devlet başkanı Ahmetcan Kasimi oldu. Daha sonrasında Türkiye’ye iltica eden İsa Yusuf Alptekin ise bu hükumetin Genel Sekreterliği görevini yürüttü. Bu Cumhuriyet’in en büyük talihsizliği, Sovyet Rusya’ya karşı fazla iyimser olan tavırlarıydı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.