Sovyetler Birliği’nin çöküşünün yıl dönümü: Türk dünyası için zincirlerin kırıldığı gün
Mustafa KOÇYEGİT
QHA Ankara
25 Aralık 1991 tarihinde Mihail Gorbaçov, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) liderliğinden istifa etti. Bir gün sonra ülkenin parlamentosu, 15 devletin bağımsızlığını tanıdı ve Sovyetler Birliği resmen çöktü. Kremlin'de, insanlık tarihinin en büyük baskı rejimlerinden biri olan SSCB'nin orak ve çekiç sembollü kırmızı bayrağı indirildi. Bu tarih, yalnızca bir devletin dağılması değil; Türk dünyası için ideolojik, siyasî ve kültürel esaret zincirlerinin kırıldığı bir dönüm noktası olarak hafızalara kazındı.
70 YILLIK ZULMÜN SONU
1917 Bolşevik İhtilali ile temelleri atılan ve Türk coğrafyasını yıllarca demir yumrukla yöneten komünist rejim, Türk halklarını kimliklerinden, dillerinden ve inançlarından koparmaya çalıştı. Kırım’dan Kazan’a, Türkistan’dan Kafkasya’ya kadar milyonlarca Türk, sürgünlere, asimilasyon politikalarına ve baskılara maruz kaldı. Sovyet rejimi, onlarca yıl boyunca Türk halklarını kimliksizleştirmeye, tarihinden koparmaya ve tek tip “Sovyet insanı” kalıbına sokmaya çalıştı. Türk yurtlarında Türk dili baskılandı, millî hafıza tahrip edildi, dinî ve kültürel değerler sistematik biçimde yok edilmeye çalışıldı.
Ancak baskı, zulüm ve sürgünlere rağmen Türk halkları kimliğini, dilini ve özgürlük idealini korumayı başardı. Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte, Türk dünyası uzun bir aradan sonra yeniden nefes aldı. Ortak tarih, ortak dil ve ortak gelecek fikri, Sovyet ideolojisinin yıkıntıları arasından yeniden yükseldi. Bugün Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) başta olmak üzere bölgesel iş birliği mekanizmaları, bu tarihî kırılmanın somut sonuçları olarak dikkat çekiyor.
Sovyetler Birliği’nin ardında bıraktığı derin travmalar hâlâ tam olarak silinmiş değil. Rusya’nın günümüzde izlediği yayılmacı ve baskıcı politikalar, Sovyet zihniyetinin farklı bir biçimde varlığını sürdürdüğünü de gözler önüne seriyor. Bu nedenle bu yıl dönümü, yalnızca bir geçmiş muhasebesi değil; Türk dünyası için uyanık olma, birlik olma ve ortak geleceğe daha sıkı sarılma çağrısı niteliği taşıyor.