SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Dağıstan

QHA - Kırım Haber Ajansı - Dağıstan haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Dağıstan haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Dışişleri Bakanından kritik uyarı: Rusya Kafkasya'daki kontrolü kaybetmemek için etnik çatışma kışkırtabilir Haber

Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Dışişleri Bakanından kritik uyarı: Rusya Kafkasya'daki kontrolü kaybetmemek için etnik çatışma kışkırtabilir

Karadeniz ve Kafkasya, “sınır bölgesi” olmaktan çıkarak yeni Avrasya düzeninin yapısal omurgasına dönüştü. Önümüzdeki yıllarda bu bölgelerde yaşanacak gelişmeler, Rusya’nın jeopolitik statüsünü belirleyecek. Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı İnal Şerip’in Kıyiv Post için kaleme aldığı köşe yazısında, Ukrayna savaşının küresel öncelikleri kökten değiştirdiğini ve artık lojistik koridorların güvenliği ile kritik altyapının dayanıklılığının, geleneksel askeri güçten farksız bir stratejik öneme sahip olduğunu vurguladı. Bu bağlamda, ABD’li uzman S. Frederick Starr’ın değerlendirmelerine de atıfta bulunarak, Karadeniz’e serbest erişimin Kafkasya devletlerinin egemenliği için hayati olduğunu belirtti. Şerip, Batı’ya yönelimi hızlanan bu kritik coğrafyada kontrolü kaybetmek istemeyen Moskova’nın, doğrudan askeri karşılık yerine Dağıstan-Azerbaycan sınırındaki etnik fay hatlarını istismar eden "Lezgin Kartı" gibi asimetrik ve düşük maliyetli provokasyonlarla bölgede yönetilen bir belirsizlik yaratma tehlikesine dikkat çekerek Rusya’nın bu hamlelerinin, sadece Kafkasya’yı değil, tüm yeni Avrasya düzenini kilitleme riski taşıdığı uyarısında bulundu. Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı İnal Şerip’in Kıyiv Post’ta 25 Ekim 2025 tarihinde yayımlandığı köşe yazısının tam metni şu şekilde: "Ukrayna'daki savaş, küresel öncelikler hiyerarşisini kökten değiştirdi; sınırların zorla değiştirilmesi tabusu fiilen kalkarken, yaptırımlar ve lojistik kontrolü devlet yönetiminin kalıcı araçları haline geldi. 'Sert' ve 'yumuşak' deniz ablukalarının rolü, altyapı üzerindeki siber baskı ve limanlar, boğazlar ve okyanuslara nehir erişimi için rekabetle birlikte artıyor. Haberleşme güvenliği ve kritik altyapının dayanıklılığı -günümüzde artık ordu mevcudu veya donanma tonajı kadar- belirleyici hale geldi. Avrasya haritasında bu değişim, en doğrudan Karadeniz ve Kafkasya’yı etkiliyor. Uzun süredir çevresel olarak görülen bu bölgeler artık yeni düzenin kilit düğümüne dönüşmüş durumda. Montrö Sözleşmesi, Karadeniz'e erişimde Türkiye'yi kaçınılmaz bir hakem yaparken; Tuna Nehri, Ukrayna-Romanya koridoru üzerinden Orta Avrupa'yı okyanuslara bağlıyor. Tahıl ve enerji lojistiği, kıyı sularının stratejik değerini yükseltiyor. Aynı zamanda, Karadeniz, Kafkasya, Hazar ve Orta Asya'yı birbirine bağlayan Orta Koridor (Trans-Hazar Koridoru) güçleniyor ve Avrupa Birliği’ne (AB) Rus güzergâhlarına alternatif bir yol sunuyor. Bu bağlamda, 30 Eylül 2025'te ABD Senatosu Avrupa ve Bölgesel Güvenlik Alt Komitesi'nin toplantısında konuşan S. Frederick Starr, Karadeniz krizinin Baltık kriziyle karşılaştırıldığında sistematik biçimde hafife alındığını savundu. Rusya, Türkistan ve Kafkasya konusunda uzman, Orta Asya ve Kafkasya Enstitüsü'nün kurucu başkanı ve Amerikan Dış Politika Konseyi'nin ( AFPC ) önde gelen Avrasya araştırmacısı olan Starr, Karadeniz’in üç NATO üyesi ülkeye (Romanya, Bulgaristan, Türkiye) ev sahipliği yaptığını ve Rusya’nın bu denizi Ortadoğu üzerindeki etkisini yansıtmak için kullandığını vurguladı. Starr’ın temel tezi şuydu: Karadeniz’e serbest erişim, Kafkasya ve hatta Orta Asya devletlerinin egemen manevra kabiliyetlerinin ön koşuludur; bu erişimin kaybı onları Moskova veya Pekin’in kontrolü altına iter. Rusya için riskler çok yüksek. Karadeniz–Kafkasya hattındaki nüfuzunu korumak, küresel güç iddiasının bir testi niteliğinde. Kontrolün kaybı, deniz koridorlarına, kaynak üslerine ve dışa açılma kanallarına erişimi daraltacak; bu da Avrupa üzerindeki enerji ve transit alanındaki baskı araçlarını zayıflatacak. Buna karşılık, rakip güzergâhların işleyişini bozabilme ve bölgeyi “yönetilebilir belirsizlik” içinde tutabilme yeteneği, Rusya’nın dış politika araç setinin ömrünü uzatıyor. Güney Kafkasya’nın Batı’ya yönelimi, ABD yönetiminin aracılığıyla Vaşington'da ağustos ayında duyurulan Ermenistan-Azerbaycan barış anlaşması sonrasında hız kazandı. Kimileri bu gelişmeyi 'tarihi' olarak nitelendirirken, diğer gözlemciler Beyaz Saray deklarasyonu ile onaylanmış bir barış anlaşmasının aynı şey olmadığını ve uzun vadeli uygulama gerektireceğini belirtiyorlar. Yine de niyetlerin teyidi ve altyapı projelerinin başlaması bile güç dengelerini değiştiriyor ve Moskova bunu keskin biçimde hissediyor. Rusya'nın tepkisi ne olacak? Doğrudan bir askeri karşılık, Ukrayna'ya karşı devam eden savaş ve kaynak maliyetleri nedeniyle kısıtlıdır. Yakın vadede daha olası senaryo asimetrik tepkiler; ekonomik baskılar (enerji, transit, seçici gümrük ve düzenleyici engeller), bilgi–psikolojik operasyonlar ve deniz hukuku ya da su alanı rejimleri üzerine hukukî ihtilaflar. Muhtemel 'hedefler' arasında Orta Koridoru’nun (Trans-Hazar) zayıf noktaları ve Karadeniz bağlantıları yer alıyor. Buralarda yaşanacak her aksama, Bakü, Kıyiv, Bükreş ve Brüksel için maliyeti artıracak ve Moskova’ya dolaylı nüfuz alanı sağlayacak. Kremlin’in Güney Kafkasya’nın Batı’ya kalıcı yönelimini sessizce kabullenmesi beklenmiyor. Bu çerçevede Vladimir Putin’in İlham Aliyev’e yönelik uzlaşmacı jestleri, zaman kazanma çabası olarak okunabilir. Bu strateji, farklı keskinlikte 'iğnelerden' oluşan bir set gibi: ekonomik kısıtlamalar, transit anlaşmazlıkları ve Azerbaycan çevresinde etnik fay hatlarını kaşıyan “yönetilebilir istikrarsızlık” yaratma çabaları. Bu bağlamda, uzun süredir kullanılan 'Lezgi Kartı' dikkat çekicidir. Dağıstan ile Azerbaycan'ın kuzeydoğusu arasında hassas kimlikleri manipüle etmeye dayalı bir araç. 1990’larda 'sınırların yeniden çizilmesi' ve 'tarihi adalet' söylemleri sıradan hale gelmişti; 'azınlıkların korunması' retoriği dış müdahale için meşrulaştırıcı gerekçe olarak kullanılıyordu. Abhazya savaşında, Kafkas Dağlı Halkları Konfederasyonu aracılığıyla bir ay içinde yaklaşık bin 500 gönüllünün seferber edilmesi, yerel bir kıvılcımın nasıl devletlerarası krize dönüşebileceğini göstermişti. En riskli senaryo, Dağıstan-Azerbaycan sınırında bir provokasyon, olayın bir 'etnik katliam' olarak gösterilmesi ve dolayısıyla bir 'insani görev' veya 'kardeş halkı koruma' iddialarına kapı açılmasıdır. Demografik yapı da kırılganlığı artırıyor; yalnızca Dağıstan’da yaklaşık 120 bin Azerbaycanlı, Azerbaycan’da ise 250 bin civarında Lezgi ve Avar yaşıyor. Dolayısıyla olası bir çatışma hızla sınırı aşarak Kremlin’e siyasi ve bilgi savaşında geniş manevra alanı sunacaktır. Şimdiden Dağıstan’da 'yerel aktivistler' aracılığıyla Azerbaycan karşıtı söylemleri yayıldığına dair haberler ortaya çıkıyor. Bu yaklaşım Kremlin’in repertuarına tamamen uygun; düşük maliyet, yüksek etki ve sorumluluğun zor kanıtlanması. Moskova’nın 'Lezgi Kartını' uzun süredir yedekte tuttuğuna dair kanıtlar şunlardır: Birinci Çeçen Savaşı’ndan sonra Rus yetkililer, Rusya Federasyonu içindeki ulusal oluşumların uluslararası platformlarda temsilini sistematik biçimde sınırladı ve bu, birçok bölge ve cumhuriyetin Temsili Olmayan Milletler ve Halklar Örgütünden (UNPO) ayrılmasına yol açtı. 'Gönüllü' olarak ayrılanlar arasında; Başkurdistan (1998), Yakutistan (Saha) (1998), Mari El (2009), Çuvaşistan (2008), Tataristan (2008), Kumıkistan (2008), İnguşetya (2008), Komi (2009), Buryatya (2010), Tuva (2010) ve Udmurtiya (2013) vardı. Buna karşın, Rusya'da kendi federal özneliği olmayan, Dağıstan'ın güneyi ve Azerbaycan'ın kuzeydoğusunda yaşayan bir halk olan Lezgilerin Temmuz 2012'de UNPO'ya katılması ve bugün orada temsil edilen tek 'Rus' halkı olarak kalması dikkat çekicidir. Rusya içinde Lezgi kimliğini kurumsal olarak temsil eden yapı, merkezi Moskova’da bulunan Federal Lezgi Ulusal-Kültürel Özerkliği’dir. Başkanları Arif Paşayeviç Kerimov, Rusya Devlet Başkanlığına bağlı Uluslararası İlişkiler Konseyi üyesidir; başkan yardımcısı ise Rusya İçişleri Bakanlığı İç Kuvvetleri Zırhlı Araç Dairesi eski Başkanı, Tümgeneral Tagir Hiyiroviç Eminov’dur. Analistler tarafından bu yapı, Bakü üzerinde potansiyel bir etki kanalı olarak görülmektedir. Bugünkü konjonktürde Kuzey Kafkasya'nın bütün sistemin en kritik bileşenlerinden biri haline geldiğini görüyoruz. Rus kontrolü altında kaldığı sürece bölge, Hazar Denizi'nden Karadeniz'e kadar tüm kuşak boyunca güç kullanabilen bir "barut fıçısı" potansiyelini koruyor. Bölgedeki herhangi bir yerel tırmanış, Güney Kafkasya ve Karadeniz'de anında yankı bulabilir. Özetle, Karadeniz ve tüm Kafkasya, 'sınır bölgesi' olmaktan çıkıp yeni Avrasya düzeninin yapısal omurgası haline geldi. Önümüzdeki birkaç yıl içinde burada kök salacak kurumlar, rotalar ve kurallar, yalnızca Ukrayna'nın istikrarını, Avrupa'nın güvenliğini ve Kafkasya ile Orta Asya'nın özerkliğini değil, aynı zamanda Rusya'nın küresel bir rakip statüsünü koruyup koruyamayacağını veya fiili bir bölgesel güce indirgenip indirgenmeyeceğini de belirleyecektir. Tüm bu sorular, 1 Kasım 2025'te Kıyiv'de düzenlenecek olan 'Avrupa'nın Güvenlik Sınırı: Kuzey Kafkasya' başlıklı uluslararası konferansta ele alınacak."

Dağıstanlı muhalif Abakkar Abakarov İstanbul’da ölü bulundu! Haber

Dağıstanlı muhalif Abakkar Abakarov İstanbul’da ölü bulundu!

Siyasi baskılar ve zulüm nedeniyle Rusya’dan ayrılmak zorunda kalan Dağıstanlı muhalif Abakkar Abakarov İstanbul’da ölü bulundu. Caucasian Knot'un (Kafkas Düğümü) 19 Ekim 2025 tarihli haberine göre; Abakarov, Rusya tarafından arananlar listesindeydi. İstanbul’un Eyüpsultan Mithatpaşa Mahallesi’nde bulunan ve günlük kiralama uygulaması üzerinden kiraya verilen bir villada, temizlik görevlisi tarafından bir erkek cesedi bulundu. Olay yerine gelen polis ve sağlık ekipleri, salonda kanlar içinde hareketsiz yatan kişinin hayatını kaybettiğini belirledi. Ceset, olay yeri inceleme çalışmalarının ardından kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. İncelemeler sonucunda cesetin, Dağıstanlı aktivist Abakkar Abakarov’a ait olduğu belirlendi. DAĞISTAN DİASPORASINDAN AÇIKLAMA Konuyla ilgili açıklama yapan Türkiye’deki Dağıstan Diasporası, siyasi baskılar ve zulüm nedeniyle Rusya’dan ayrılmak zorunda kalan Dağıstanlı muhalif Abakkar Abakarov’un vahşice katledildiğini bildirdi. Ayrıca açıklamada şu ifadeler kullanıldı: Allah’ın takdirine ve kazasına iman eden kalplerimizle, siyasi baskılar ve zulüm nedeniyle Rusya’dan ayrılmak zorunda kalan Dağıstanlı muhalif Abakkar Abakarov’un vahşice öldürüldüğü haberini büyük bir üzüntüyle öğrenmiş olduk. Abakkar, hakikatin sesi olmuştu. Anavatanımızda yaşanan hukuksuzlukları, güvenlik güçlerinin keyfî uygulamalarını ve adaletsizlikleri cesurca dile getiriyordu. Onun yayınları, birçok Dağıstanlının yüreğine umut ve cesaret veriyordu. Ailesine, yakınlarına ve acımızı paylaşan herkese en derin taziyelerimizi iletiyoruz. Sözle ve hakikatle mücadele eden bir insanın öldürülmesi sadece bir trajedi değil, bir halkın özgürlüğüne ve onuruna yönelik bir saldırıdır. Yüce Allah, onun cesaretini ve samimiyetini mükâfatlandırsın. Onun hatırası, halkımızın kalbinde daima yaşayacaktır. Abakarov, 18 Ekim’de Sarıyer’in sahil kesimindeki Kilyos Mezarlığı’na defnedildi. Diasporadaki kaynaklara göre, cenaze törenine İstanbul’daki Dağıstan diasporasından en az 300 kişi katıldı. OLAYLA İLGİLİ SORUŞTURMA DEVAM EDİYOR Polis ekiplerinin incelemesinde, villanın 6 Ekim tarihinde kiralandığı belirlendi. Güvenlik kamerası kayıtlarını inceleyen ekipler, 7 Ekim’de maktulle birlikte eve giren bir kişinin aynı gün akşam saatlerinde elinde iki çantayla villadan ayrıldığını tespit etti. Kaynaklar, Abakarov’un cesedinde birden fazla bıçak darbesi olduğunu bildirdi. Eyüpsultan İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, villadan ayrılan kişinin kimliğini belirlemek için geniş çaplı çalışma başlattı. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor. RUSYA’NIN ARANANLAR LİSTESİNDEYDİ Dağıstan doğumlu Abakarov’un “Utro Dagestan” Telegram kanalının yöneticisi olduğu iddia ediliyordu. Rusya, 2023’te Makhachkala havaalanında yaşanan kitlesel isyanın organize edicisi olarak; Abakarov'u göstermişti. Temmuz ayında, Abakarov'un dava dosyası yokluğunda yargılanmak üzere Dağıstan Yüksek Mahkemesi’ne gönderilmişti. Bununla birlikte Abakarov, Rusya İçişleri Bakanlığı tarafından Kasım 2023’te Rusya’da arananlar listesine eklenmişti. Abakarov’un Mossad tarafından da arandığı gündeme gelen bilgiler arasında yer alıyor.

Dağıstan'daki bir caddeye SSCB'nin eli kanlı lideri Stalin'in adı verildi! Haber

Dağıstan'daki bir caddeye SSCB'nin eli kanlı lideri Stalin'in adı verildi!

İşgalci Rusya'nın yayılmacı emelleri ve Sovyetler Birliği'ne dönme hayalleri Dağıstan'daki Rus yanlısı yetkililerin gerçekleştirdiği eylemle bir kez daha kanıtlandı. Dağıstan'ın Kaspiysk kentindeki bir caddeye Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) eli kanlı lideri Josef Stalin'in adının verilmesi kararlaştırıldı. Merkez meydanında yer alan Dağıstan Dizel Anonim Şirketinin önündeki caddenin isminin değiştirilmesi için düzenlenen törene; Kaspiysk Belediye Başkan Yardımcısı Gusein Unkilov, Kent Askeri Komiseri Albay Marat Paşaev, Santral Genel Müdür Yardımcısı Ruslan Kasumov ve birçok kamu yetkilisi katıldı. STALİN'İN KANLI VAHŞETLERİ GÖRMEZDEN GELİNDİ Genel Müdür Yardımcısı Kasumov, binlerce Türkü katleden diktatör Stalin'in adının verilmesinin "anavatana verdiği hizmetin bir ödülü" olarak değerlendirdi. Kasumov, "Bugün fabrikamız, ülke ve dünya tarihine önemli bir isim katmış olan Josef Stalin için bir anıtıın açılışını yapmaktan onur duyuyor. Bu alanda 182 numaralı fabrikanın kurulması girişimini destekleyen Stalin'di. Bu fabrika olmasaydı Kaspiysk olmazdı ve dolayısıyla biz de olmazdık." yorumunu yaptı ve eli kanlı diktatörün dünya tarihindeki yerinin önemli olduğunu ileri sürerek algıları başka yöne çekti. İsmin caddeye verildiği törende katılımcılar tabelanın olduğu yere çiçek bıraktı. DAĞISTAN HALKI KARŞI ÇIKMIŞTI Meydana Stalin'in adının verilmesinin kararı bu yıl 25 Mart'ta Kaspiysk şehir yönetiminin kararnamesiyle onaylanmıştı. Kaspiysk yönetimi 2018 yılında Mira Caddesi'nin adının IV. Stalin Caddesi olarak değiştirilmesini önermiş, ancak bölge sakinlerinin protestoları nedeniyle söz konusu öneriyi geri çekmişti. Josef Stalin, iktidarda olduğu 33 yıl boyunca birçok Türkü sözde siyasî gerekçelerle mahkûm etmiş ve daha sonra yüz binlercesini yargısız infaz etmişti. 18 MAYIS KIRIM TATAR SÜRGÜNÜ VE SOYKIRIMI 18 Mayıs 1944 günü bir şafak vaktinde, milletler hapishanesi Sovyetler Birliği’nin diktatörü Josef Stalin’in emriyle Kırım Tatar halkı öz vatanlarından koparıldı. Sovyet yönetimi, sürgünden sonra Kırım’da, Kırım Tatarlarının varlığına işaret eden her şeyi ortadan kaldırmaya başladı. Adeta bir kültürel soykırım dalgası başladı. Köy, kasaba, ilçe ve şehirler başta olmak üzere yarımadadaki binden fazla yerleşim yerinin Kırım Tatarca olan adları değiştirildi. Sovyet yönetimi, Vatan Kırım’ın demografik yapısını değiştirmeyi amaçladı. Ancak Kırım Tatarları, bağrından koparıldıkları o aziz vatanı, Kırım’ı hiçbir zaman unutmadı. Sürgünlük yollarında, sürgün edildikleri yerlerde vatana dönmek için çaba gösterdi. Nihayet, yıl 1989’u gösterdiğinde Kırım Tatarları, yavaş yavaş ata topraklarına dönmeye başladı. O tarihten itibaren Kırım Tatarları yaşadıkları yokluklara rağmen vatanda kalma mücadelesini sürdürdü. Kırım Tatarları, 1989’un sonuna kadar sürgün yerlerinde zorla tutuldu. O döneme değin gerçekleşen vatan Kırım’a geri dönme teşebbüsleri, hapisle ve yeni sürgünle cezalandırılıyordu. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Kırım Tatarları vatana dönmeye başladı. Ancak yaklaşık 150 bin Kırım Tatarı maddi yetersizlik ve yasal engeller nedeniyle Türkistan bölgesinde kaldı.

Rusların korkulu rüyası, Kafkasların hürriyet güneşi Şeyh Şamil Haber

Rusların korkulu rüyası, Kafkasların hürriyet güneşi Şeyh Şamil

Dağıstan’ın Gimri köyünde 26 Haziran 1797 yılında dünyaya gelen Şeyh Şamil'in babası Kafkas Avarlarından Muhammed, annesi ise Avar beylerinden Pir Budak’ın kızı Bahu Mesedu'ydu. Doğduğunda Avar Hanlığının hükümdarlığı son günlerini yaşıyordu bölge, kısa bir süre sonra Rus hakimiyetine girdi. Ona, doğduğunda dedesi Ali'nin adı verilmişti ancak sürekli hastalandığı için adı Şamil olarak değiştirildi. Şamil, arkadaşları ile eğitim için Irak'a gidip dönemin alimlerinden Mevlana Halid-i Şehrezori'den tefsir, hadis, fıkıh, tasavvuf gibi dini ilimler ile edebiyat, tarih ve fen bilgilerini öğrendi. Şehrezori, talebesi Şamil'e halifelik de vererek, onu Kafkasya‘ya gönderdi. Bir Nakşibendi şeyhi olan Şamil, lider seçildikten sonra güçlü hitabeti, kararlı tutumu, askeri ve siyasi dehasıyla Dağıstan'da ve bütün Kafkasya'da etkili oldu, hem idari hem dini otorite olarak kabul edildi. Rusların güçlü orduları karşısında unutulmaz bir mücadele veren Şeyh Şamil'in adı, Rus işgaline direnen Kafkas halklarının hafızasına kazındı. Ömrü boyunca beş kez evlilik yapan İmam Şamil'in 11 çocuğu oldu. Oğullarından Gazi Muhammed, Osmanlı'nın hizmetine girerek 93 Harbi'nde Ruslara karşı savaştı. Kafkas Kartalı olarak anılan ve Dağıstan halkları için bir efsane olan Şeyh Şamil, 4 Şubat 1871'de hayata gözlerini yumdu. Şeyh Şamil'in ismi, bugün birçok Müslüman ülkede olduğu gibi Türkiye'de de okul, hastane, cami ve meydanlara verildi. Kafkas Müslüman halkları ile Rus Çarlığı arasında 35 yıl süren savaşlarda, Rus ordularına karşı direnişiyle ün kazandı. Kafkasların kahramanı Şeyh Şamil, ölümünün üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala hatırlanmaya devam ediyor. RUSLARA KARŞI 35 YILLIK DESTANSI DİRENİŞ Kuzey Kafkasya Müslümanlarının 18. yüzyılın sonlarında başlattıkları direnişe, Ruslar "Müridizm", Kafkasyalılar ise "Gazavat" adını verdi. Bu hareket, İmam Mansur’un ölümünden sonra yıllarca öndersiz kaldı. 1823'te Dağıstan'a dönen Şeyh Şamil, Şeyhi İsmail Şirvani'den hilafet alarak direnişi sürdüren arkadaşlarından Molla Muhammed tarafından 1829'da lider seçildi. Şamil, direnişin sona erdiğinin düşünüldüğü bir zamanda, Avar liderleri tarafından imam olarak belirlendi. Şeyh Şamil, zorlu görevinde ilk iş olarak düzenli bir ordu kurulmasını sağlamıştı. Kafkas Kartalı, 1834'ten 1859'a kadar, Rusya'nın güçlü askeri ve teknik üstünlüğüne karşılık kurduğu düzenli orduyla uzun süre önemli bir mücadelenin başında yer aldı. Şamil, yaklaşık 35 sene süren bu mücadele süresince Ruslara ciddi kayıplar verdirdi. Şeyh Şamil, Dağıstan'da gücünü artırmaya çalışırken; Çeçenistan'da güçlenen Hacı Taşov ve Kibid (Kebed) Muhammed ile anlaşıp bölgedeki hakimiyetini pekiştirdi. 1842'de Çeçenistan ve Dağıstan'ın tek hakimi olan Şamil, 1844'te Kuzey Dağıstan'da kontrolü ele aldı. Çar I. Nikola, 30 Aralık 1843 tarihinde Şamil aleyhine askeri harekat emri verip destekçilerini kazanmak için önlemler aldı ancak Şamil'in güçlü direnişi karşısında Rus askeri harekâtı başarısız kaldı. Sonuç olarak General Neidhardt görevden alındı, yerine Prens Vorontsov atandı. KIRIM SAVAŞI ESNASINDA ETKİLİ DİRENİŞ 1846 yılının nisan ayında Şeyh Şamil, Kabardey'e (Kabartay) giderek Çerkeslerle birleşip Kafkasya birliğini sağlamaya dönük adımlar attı, kısmen başarılı da oldu. Kırım Savaşı'nın başladığı Ekim 1853'e dek bölgede sükunet hakimdi. Kafkasya'da ve özellikle Dağıstan'da Rus askeri faaliyetlerine karşı çalışmalar yaptı. Tiflis'e ulaşmayı hedefleyen bu hareketleri, olası bir Osmanlı-Rus savaşında Çarlık güçlerinin askeri yığınaklarını engellemeyi amaçlıyordu. 4 Ekim 1853'te Kırım Savaşı'nın başlaması, Osmanlı'nın Kafkasya'ya daha fazla yoğunlaşmasına neden oldu. Sultan Abdülmecid, 9 Ekim 1853'te Şeyh Şamil’e bir ferman göndererek onu cihada çağırdı. Şamil ise 13 Aralık 1853'te Tiflis'e askeri bir hareket düzenlenirse Rusların Kafkaslardan çıkarılabileceğini belirtti. Fakat bu teklifi, Osmanlı Devleti tarafından kabul görmedi. Osmanlı Devleti, Mayıs 1854'te Dağıstanlı Halil Bey'in önerisiyle Şeyh Şamil'e "Dağıstan Serdar-ı Ekrem" ünvanını verdi ve Tiflis'e askeri harekat yapılması gerektiğini savunan Şamil, Temmuz 1854'te Gürcistan’ın Kaheti bölgesine girdi. Ancak tüm çabalarına rağmen Osmanlı ordusunun Tiflis’e yürümesini sağlayamadı ve karargahı Dargiye’ye çekildi. ŞEYH ŞAMİL'İN DİRENİŞİ NASIL SON BULDU? Paris Antlaşması 30 Mart 1856'da imzalandıktan sonra Çarlık Rusyası'nın Prens Baryatinskiy'i Kafkas Orduları Başkomutanı ve Kafkas Genel Valisi olarak ataması, Kafkasya'nın ve dolayısıyla Şeyh Şamil’in geleceğinde belirleyici oldu. Prens, Kafkasya'daki kuvvetlerini beş gruba ayırıp her birine bir komutan atadı. Haziran 1857'de Ruslara karşı koyulsa da Şeyh Şamil, 6 Eylül 1859'da teslim olmak zorunda kaldı. Şeyh Şamil, ardından Temirhanşura, Saint Petersburg ve Kaluga'ya götürüldü. 1869'da kendi isteği üzerine Kıyiv'e gönderilen Şeyh Şamil, Rusların izniyle haccını yapmak için 31 Mayıs 1869'da İstanbul'a geldi. 15 Ağustos 1869'da Sultan Abdülaziz'in Dolmabahçe Sarayı'nda kabulüne gidip 7 ay boyunca kendisine tahsis edilen köşkte kaldı. Sultan, kendisine ve ailesine maaş bağladı. Hacdan sonra İstanbul'a dönmesi beklendiği için Zarif Paşa Konağı kendisine tahsis edildi. 25 Ocak'ta İstanbul’dan ayrılan Şeyh Şamil, hac görevini ifa etmesinin ardından 4 Şubat 1871'de Medine'de vefat etti. Şeyh Şamil, Medine'deki Cennetü'l-Baki'ye defnedildi.

Rus sömürgeciliğinin son bulması, hakların iadesini sağlayacak Haber

Rus sömürgeciliğinin son bulması, hakların iadesini sağlayacak

Ukrayna’nın başkenti Kıyiv’de, 26 Eylül 2024 tarihinde “Ukrayna'nın Dağıstan'ı işgal altındaki bölge olarak tanıması ve ‘Dağıstan'ın Rus işgalinden kurtarılması’ komitesinin kurulması” başlıklı konferans düzenlendi. Dünya Dağıstan Halkları Kongresi tarafından organize edilen etkinliğe Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkanı Refat Çubarov, Ukrayna Müslümanları Birliği Başkanı Müftü Süleyman Hayrullayev, Dağıstan Halkları Ukrayna Kongresi Başkanı Ahmad Ahmedov, Rusya tarafından köleleştirilen halklarının temsilcileri ve Ukraynalı yetkililer katıldı. Konferansta konuşan Dağıstan Halkları Ukrayna Kongresi Başkanı Ahmad Ahmedov, Ukrayna’nın Rusya tarafından köleleştirilen halklara yardım etmesi gerektiğini vurgulayarak, “Ukrayna, Rusya Federasyonu'ndan ayrılmaya çalışan çok sayıda halkın bağımsızlığını tanımakla yükümlüdür. Ayrıca Ukrayna bu halklara siyasi temsilcilikler oluşturmaya yardım etmelidir. Ukrayna ordusuna bağlı ilgili halkların temsilcilerinden oluşan birlikler kurulmalıdır.” dedi. 2022 yılında Dağıstan’da Rusya’nın başlattığı askere alma kampanyasına karşı protestoların düzenlediğini hatırlatan Ahmedov, “Rusya Federasyonu çıkan protestoları söndürmeyi başardı ancak bu Kremlin rejimine karşı çıkanları ortadan kaldırıldığı anlama gelmiyor. Dağıstan’da yolsuzluk da artıyor ve ekonomi çökmüş durumda, sistematik olarak insanlar kaçırılıyor, bu yüzden insanlar hep korku içinde yaşıyorlar. Bölgede sık sık elektrikler ve sular kesiliyor. Bütün bunlar Dağıstan'ın kasıtlı olarak bunalımlı bir duruma itildiğini gösteriyor." değerlendirmesinde bulundu. Yolsuzluk ve ümitsizliğin gençleri Rus ordusuna katılarak Ukrayna ile savaşa girmeye teşvik ettiğini belirten Ahmedov, yine de Dağıstanlıların çoğunun bu savaşın bir suç olduğunu anladığını belirtti. "KAFKAS HALKLARI İŞGAL EDİLDİKLERİNİN FARKINA VARMALILAR" Konferansta konuşan Ukrayna Müslümanları Birliği Başkanı Müftü Süleyman Hayrullayev, “Kardeş Dağıstan halkı ve tüm Kafkas halkları, öncelikle işgal edildiklerinin farkına varmalılar. Çoğu bunun farkında ama bunun çok büyük boyutlara ulaşması gerekiyor. İnsanlar işgal edildiklerini anladıklarında bu onları mücadeleye ve özgürlüğe iter." dedi. Dağıstan’ın Ukrayna tarafından işgal altındaki bir bölge olarak tanınması girişimini değerlendiren Hayrullayev, bunun Ukrayna'nın düşmanını zayıflatmasına yardımcı olacağını ve aynı zamanda Kafkas halklarına ilham vereceğini kaydederek ilgili girişiminin Ukrayna’da devlet düzeyde destekleneceği konusunda umutlu olduğunu belirtti. UKRAYNA DAĞISTAN'IN İŞGAL EDİLMİŞ BÖLGE OLARAK TANINMASI KONUSU ÜZERİNDE ÇALIŞACAK Ukrayna milletvekili Pavlo Frolov ise, dünya toplumunun Dağıstan nüfusunun çoğunun kendi kaderini tayin hakkını desteklediğini ve işgal edildiğini düşündüğünü görmesinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, “Rusya topraklarında bunu yapmanın ne kadar zor olduğunu ve ne gibi riskler içerdiğini anlıyorum ama bu önemli.” ifadelerini kullandı. Ukrayna milletvekillerinin, Ukrayna'nın Dağıstan'ı işgal edilmiş bir bölge olarak tanıması konusunu inceleyeceğine dair güvence veren Florov, böyle bir kararın yasal düzeyde kabul edilmesi için sağlam bir temelin hazırlanması gerektiğini belirtti. Milletvekili, “Bu konuyu gündeme getireceğiz ve tanıtacağız.” şeklinde konuştu. "RUSYA HALKLARI ŞİDDET YOLUYLA YÖNETİYOR" “Rusya Federasyonu'nun uyguladığı sömürgecilik faaliyetlerinin son bulması (dekolonizasyon), Rusya'nın sömürgesi altındaki halklarının haklarının iadesini sağlayacaktır.” diyen Refat Çubarov, dekolonizasyonunun aynı zamanda savaşların tekrarlanmamasının garantisi olacağını belirtti. KTMM Başkanı, “Bir savaş sonrası adil barıştan bahsettiğimizde, Rusya tarafından sömürülen halklarının kendi topraklarında kendi kaderini tayin etme hakkını göz ardı edemeyiz ve etmemeliyiz. Bu hak hangi biçimlerde, hangi statülerde ya da belki de bağımsız, egemen bir devlet şeklinde olursa olsun ancak bunu, mevcut Rusya sınırları içinde yaşayan halklar belirlemelidir.” ifadelerini kullandı. Rusya’nın köleleştirilmiş halkları şiddet yoluyla yönettiğini kaydeden Çubarov, Ukrayna'ya karşı açılan savaşın da onlar üzerinde kontrol sağlamanın bir başka aracı olduğunu söyledi. KTMM Başkanı, "Rusya'nın uyguladığı sömürgecilik faaliyetlerinin son bulması ve Rusya'daki pek çok halkın kendi kaderini tayin hakkı da dahil olmak üzere devredilemez hakları kazanması, Moskova'dan gelebilecek savaş ve saldırıların tekrarlanmamasının garantisi olacaktır." şeklinde konuştu. Ukrayna Parlamentosunun, Rusya'nın köleleştirilmiş halklarına desteğe dair bir dizi belge kabul ettiğini hatırlatan Çubarov, Ukrayna'nın, Rusya’nın köleleştirilmiş halklarını desteklemek için mümkün olan her şeyi yaptığını belirterek Dağıstan'ın bağımsız bir devlet olma potansiyeline olan güvenini dile getirdi.

Dağıstan'da 15'ten fazla polis hayatını kaybetti: Rusya karışıyor mu? Haber

Dağıstan'da 15'ten fazla polis hayatını kaybetti: Rusya karışıyor mu?

Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne karşı işgal girişimi başlatan Vladimir Putin idaresindeki işgalci Rusya, terör operasyonu karşısında başarısız kaldı. Kendi sınırılarını kontrol edemeyen Rusya Federasyonu dün 15'ten fazla polisini kaybetti. SALDIRGANLAR ETKİSİZ HALE GETİRİLDİ Rusya'ya bağlı Dağıstan bölgesindeki Mahaçkale ve Derbent şehirlerinde 23 Haziran 2024 tarihinde kimliği belirsiz kişiler tarafından gerçekleştirilen saldırıda çok sayıda polis ve 1 papaz hayatını kaybetti. Dağıstan Özerk Cumhuriyetinin Başkanı Sergey Melikov konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada, eylemin bir terör saldırısı olduğunu belirtti. Melikov, saldırıda 15'ten fazla polisin, bir papazın ve birkaç sivilin hayatını kaybettiğini ifadelerine ekledi. Saldırıyı gerçekleştiren 6 saldırganın etkisiz hale getirildiğini kaydeden Melikov, devlet düzeyinde gerekli tüm çalışmaların gerçekleştirildiğini söyledi. Bununla birlikte Rusya, saldırganların kimliğini açığa çıkarmadı.  Rusya Soruşturma Komitesinden yapılan açıklamada saldırı terör eylemi olarak nitelendirilirken, olayla ilgili soruşturma başlatıldığı kaydedildi. Rusya genelinde 3 gün boyunca millî yas ilan edildi. DAĞISTAN'DAKİ SALDIRI Rusya İçişleri Bakanlığı, 23 Haziran 2024 tarihinde kimliği belirsiz kişiler tarafından Dağıstan bölgesindeki Mahaçkale ve Derbent kentlerinde bir polis noktasının, sinagogun ve iki kilisenin hedef alındığını duyurmuştu.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.