SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Dezenformasyon

QHA - Kırım Haber Ajansı - Dezenformasyon haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Dezenformasyon haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Türk dünyasının dezenformasyonla mücadelesi Ankara'da ele alındı Haber

Türk dünyasının dezenformasyonla mücadelesi Ankara'da ele alındı

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından “Türk Devletleri Dezenformasyonla Mücadele Forumu” başlıklı kapsamlı programın açılışı, 18 Aralık 2025 tarihinde yapıldı. Başkent Ankara'da Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üye ve gözlemci ülkelerin basın mensuplarını bir araya getiren ve iki gün sürecek etkinlik, açılış ve protokol konuşmaları ile başladı. DEZENFORMASYONDA MÜCADELE İÇİN ORTAK YAKLAŞIM ŞART TDT Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Ömer Kocaman, konuşmasına UNESCO 43. Konferansı’nda kabul edilen 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nü kutlayarak başladı. Kocaman, “Bu özel gün ortak kimliğimizin temelini oluşturan dil mirasımızın ne kadar köklü ve zengin olduğunu bize bir kez daha hatırlatmaktadır.” dedi. Dezenformasyon, ile asparagas haberlerin her geçen gün daha da yaygın hale geldiğini vurgulayan Kocaman, etkili bir mücadele için güçlü koordinasyon, karşılıklı güven ve ortak bir yaklaşımın şart olduğunu kaydetti. Kocaman, “Bu toplantı yalnızca bir etkinlik değil, geçmişten bu yana medya alanında sürmekte olan çatışmalarımızdan dolayı ortak taahhütlerimizin somut eylemlere dönüştürülmesi yönünde atılmış bir adımdır.” diye konuştu. "DEZENFORMASYON ÇERÇEVESİNDEKİ TEHDİT HAKİKATE TEHDİTTİR" Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Burhanettin Duran, 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nü kutlayarak başladığı konuşmasında, ortak alfabe ile yayımlanan Türk Dünyası Vizyon Belgesi'nin hayırlı olmasını diledi. Duran, TDT’nin 16 yıldır “Dilde, fikirde, işte birlik” şiarıyla ekonomik entegrasyondan, ulaştırma koridorlarına savunma iş birliğinden, eğitim ve kültür politikalarına kadar pek çok alanda çalışmalar yürüttüğünü ve yeni hedefler belirlediğini vurguladı. Ayrıca “Dezenformasyon çerçevesindeki tehdit aslında hakikate karşı bir tehdittir.” diyen Duran, bunun giderek uluslararası alana yayıldığını aktardı. Millî güvenlik, toplumsal istikrar ve uluslararası itibarı doğrudan ilgilendiren bir mesele olduğunu ifade eden Duran, dezenformasyonun algı oluşturma veya toplumları kutuplaştırma amacı taşıdığını da sözlerine ekledi. İletişim Başkanı, savaşın artık askerî boyutta olmadığını, yeni yüzyılda medyadaki dezenformasyon ile yapıldığına dikkat çekti. Türkiye’de İletişim Başkanlığı çatısı altında asparagas haberlere karşı 2022 yılında Dezenformasyonla Mücadele Merkezi kurulduğunu anımsatan Duran, “Yanlış bilgileri, kurgusal içerikleri ifşa ediyoruz, algı operasyonlarına karşı mücadele veriyoruz.” ifadelerini kullandı. Açılış konuşmalarının ardından heyet başkanlarının protokol konuşmaları gerçekleşti. TEKNOLOJİ İLE DEZENFORMASYON YAYILDI Azerbaycan Cumhuriyeti Medya Kalkınma Ajansı Başkanı Ahmet İsmayılov, teknolojinin getirdiği gelişmelerle dezenformasyon dalgasının yayıldığını vurguladı. Yürekten birleşen TDT ülkelerinin ortak problemi olduğunu söyleyen İsmayılov, dezenformasyonun önüne geçilmesi adına müzakerelerin yapılmasını ve ülkeler arası iş birliği ile çalışılması gerektiğini kaydetti. KAZAKİSTAN'DAN DEZENFORMASYONA KARŞI 3 ÖNERİ Kazakistan Cumhuriyeti Kültür ve Enformasyon Bakan Yardımcısı Ahmet İskakov ise Kazakistan’ın dezenformasyon alanında iş birliğini genişletmeyi destekleyen bir ülke olduğunu vurguladığı konuşmasında, dezenformasyonun engellenmesi ve doğru bilgi paylaşımının yapılması için üç öneride bulundu. İskakov, “Her şeyden önce, dezenformasyonu izlemek için bir uzman platformunun kurulması ve bulunması gerekmektedir. İkinci olarak, düzenli araştırma yapmak, ağ analisti konseyinin geliştirilmesi gerekmektedir. Üçüncüsü ise yeni nesil gazetecilerin ve medya profesyonellerinin eğitimi çok önemli bir iş birliğidir.” şeklinde konuştu. İskakov, Türk devletlerinin çabalarını birleştirerek, “Modern bilgi zorluklarını etkili bir şekilde ele alabilecek, karşılıklı güveni güçlendirebilecek ve Türk dünyasının olumlu ve yapıcı gündemini uluslararası sahnede tanıtılabilecek dayanıklı bir sistem kurulacağından emin olduğunun” altını çizdi. Kırgız Cumhuriyeti Kültür, Enformasyon ve Gençlik Politikası Bakan Yardımcısı Marat Tagaev de dezenformasyon konusunda Türk devletleri arasındaki iş birliğine dikkat çekti. Tagaev ayrıca forumun TDT bünyesindeki ortak anlayışı yansıttığını ve Kırgızistan'ın aktif katılım sağlayacağını belirtti. "ÖZBEKİSTAN GÜVENİ SAĞLAMLAŞTIRMAYA YÖNELİK GİRİŞİMLERİ DESTEKLEMEYE HAZIR" Özbekistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Medya İçerik Üretim Merkezi Direktörü Kobuljon Ahmedov, dijital ortamdaki zorluğun dezenformasyona kapı araladığını aktardı. Ahmedov, “Özbekistan bugün açık bir bilgi ortamı, kaliteli içerik ve medya okuryazarlığının geliştirilmesine yönelik istikrarlı reformlar gerçekleştirmektedir.” diyerek üniversiteler ve uluslararası ortak kurumlarla eğitim programları düzenlenebileceğine işaret etti. Ahmedov, “Özbekistan, Türk Devletleri Teşkilatı çerçevesinde bilgi alanındaki iş birliğini daha da derinleştirmeye, ortak projeler uygulamaya ve genel bilgi alanında güveni sağlamlaştırmaya yönelik tüm girişimleri desteklemeye hazırdır.” ifadelerini kullandı. KKTC'DE DEZENFORMASYON AYRI BİR ÖNEM TAŞIYOR Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ise, medya ve enformasyonun KKTC için soyut bir anlamı olmadığını, kolektif hafızanın, varoluş mücadelesinin ve meşru haklarının ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladı. 1960 ve 1970’lı yıllarda gündemde olması gerekirken Kuzey Kıbrıs Türk halkının yaşadığı acıların susturulduğunu belirten Ertuğruloğlu, bu nedenle dezenformasyonun önemine değindi. Ertuğruloğlu, “Sesimizin sizler aracılığıyla duyulması bakış açımızın medya platformlarınızda yer bulması halkımızın kendini daha güvende ve güçlü hissetmesini sağlamaktadır.” değerlendirmesini yaparak TDT üye ülkelere birliktelik mesajı verdi. Aile fotoğraf çekiminin ardından program, TDT üye ve gözlemci ülkelerin medya temsilcilerinden oluşan panelistlerin kapsamlı sunumuyla devam etti. "TÜRK DÜNYASI'NI HEDEF ALAN DEZENFORMASYON ÖRNEKLERİ VE MÜCADELE ÇALIŞMALARI" Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi Koordinatörü Deniz Demir’in moderatörlüğünü yaptığı “Türk Dünyası’nı Hedef Alan Dezenformasyon Örnekleri ve Mücadele Çalışmaları” başlıklı panelde; Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve KKTC’den gelen medya temsilcileri yer aldı. Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Sivil Toplum Kuruluşlarıyla Çalışma ve İletişim Departmanı İletişim Politikası Sektörü Başkanı Cavid Musayev, yapay zekâ aracılığıyla dezenformasyona çok kez şahit olduklarını dile getirdi. Musayev bir ülkenin işgal edilmesi için artık yalnızca saldırının olmadan, dijital ortamda bile yapılabileceğini söyledi. Yabancı medya mensuplarının Karabağ Savaşı’nı yerinde haber yaptıklarını kaydeden Musayev, “Her gün basın toplantısı ile Azerbaycan devleti, yabancı medya mensuplarına malumatlar verdi.” diyerek dezenformasyonun önüne geçtiklerini ifade etti. Azerbaycan ve Türkiye ortaklığında dezenformasyonun engellenmesi adına birlikte çalıştığını sözlerine ekleyen Musayev, bunun TDT çatısı altında yapılmasının faydalı olacağını vurguladı. TEKNOLOJİ YENİ SORULARI VE SORUNLARI BERABERİNDE GETİRDİ Kırgız Cumhuriyeti Kültür, Enformasyon ve Gençlik Politikası Bakanlığı Bilgi Politikası Departmanı Başuzmanı Zarina Taştanova Kalmuratova, akıllı telefonların ve akıllı saatlerin yeni çağda popülerleşmesiyle yeni soruların ve sorunların ortaya çıktığına değindi. Eskiden çocukların “yabancılarla konuşma” sözleriyle büyütüldüğünü ancak şu anda internet ortamında yabancılarla konuşulduğunun altını çizen Kalmuratova, medya okuryazarlığının doğru kullanılması gerektiğini vurguladı. Kalmuratova, Kırgızistan’ın Tündük Devlet Dijital Platformu ile dolandırıcılara geçit vermediğini belirterek, bu hususta alınan önlemlerden birini örnek gösterdi. Kalmuratova sözlerine, “İstanbul, Türkiye’nin kalbi, Ankara ise Türkiye’nin beyindir. Burada oturan gazeteciler ve medya mensupları için bu bilgi paylaşımı çok faydalı olacak.” ifadeleriyle son verdi. Öte yandan Özbekistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Medya İçerik Üretim Merkezi Daire Başkanı Tohir Umarov ise ülkesinin kitle araçlarıyla ilgili eğitimler verdiğinden bahsetti. Dijital çağdaki dezenformasyonun insan kaynaklı olduğuna dikkat çeken Umarov, meselenin soruna yanıt vermek değil, faaliyetleri engellemek olduğunun altını çizdi. Umarov, “21. yüzyıla ayak uydurarak bu hususlarda çalışıyoruz. Bu yanlış bilgiler çok hızlı dolaşıma giriyor. Oldukça güçlü, hakiki bilginin dolaşıma sokulmasındaki sorumluluğumuz bunun tam tersine içerik üretmektir.” dedi. Umarov, Türk dünyası ülkelerinin bu alanda iş birliği yapması gerektiğine de işaret etti. "MEDYA OKURYAZARLIĞINDA DOĞRULAMA BECERİSİ ZORUNLULUKTUR" Son olarak Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) Müdürü Fehmi Gürdallı, iletişimi kolaylaştıracağı düşünülen internet ortamının beraberinde sahte haber, sahte içerik, güvensizlik ve kutuplaşma getirdiğini belirtti. Yalan haberin doğru haberden 6 kat daha hızlı yayıldığını vurgulayan Gürdallı, doğru haber yayınlanması halinde bile dezenformasyonun önüne geçilemediğini aktardı. Gürdallı, “Medya okuryazarlığı sadece içerik tüketme değil; şüphe, sorgulama ve doğrulama becerisini beraberinde getirdi, nitekim bu artık bir zorunluluktur. Dijital medya analizi ve dijital medya içeriklerinin değerlendirilmesi, veri okuryazarlığı, analiz etme ve sonuç çıkarma becerileri, dijital güvenlikte kişisel verilerin korunması ve bu alanın ne kadar geniş bir yelpazede ele alındığının bir göstergesidir.” yorumunu yaptı. TAK Müdürü, basının daha çok Batı merkezli olduğunu ancak günümüzde Rusya ve Çin etkisiyle dezenformasyonun arttığını kaydetti. Gençlerin ve yaşlıların yalan haberlere daha fazla kapıldığını aktaran Gürdallı, sosyal medyanın bu konuda etkili olduğunu dile getirdi. Gürdallı, “Bu nedenle Türk dünyası ortak bir dijital eğitim ve medya okuryazarlığı planını hayata geçirmeli.” önerisinde bulundu. Gürdallı sözlerini, "Sahte haberle dezenformasyon hayatî önem taşıyor. Bu mücadele son derece elzemdir. Aksi halde yeni nesilleri dezenformasyon kampanyalarıyla baş başa bırakmanın bedeli hepimiz için ağır olacaktır." ifadeleriyle bitirdi. Program, toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.

İletişim Başkanlığında afet haberciliğine dikkat çekildi Haber

İletişim Başkanlığında afet haberciliğine dikkat çekildi

Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından sunulan Avrupa Birliği Erasmus+ Programı kapsamında hibe almaya hak kazanan "Afet Haberciliği: Haberin Afete Dönüşmesini Önlemek" isimli proje ile eğitim paneli tertip edildi. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı himayesinde ve RTÜK (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu), Konya Büyükşehir Belediyesi Sosyal İnovasyon Ajansı, Slovenya Primorska Üniversitesi, Ukrayna Kıyiv Üniversitesi ile İspanya Vigo Üniversitesi ortaklığında yürütülen proje kapsamında çok sayıda yabancı gazeteciye yönelik “Afet Haberciliği Eğitim Paneli” düzenlendi. Program kapsamında açılan doğal afet sergisinde Türkiye, Ukrayna, Slovenya ve İspanya’daki afetlerin sonuçlarını gösteren fotoğraflar yer aldı. Rus saldırısı sonucunda yaşanan Kahovka Barajı’nın patlaması sonucunda yaşanan afetin izleri ise katılımcıların dikkatine sunuldu. 2 Aralık 2025 tarihinde İletişim Başkanlığında gerçekleştirilen eğitim paneli saygı duruşu ve İstiklâl Marşı ile başladı. Programın devamında afet haberciliği üzerine hazırlanan video kesit katılımcılara gösterildi. İletişim fakülteleri için uluslararası düzeyde tanınan bir Afet Haberciliği müfredatı ve ders içeriği ile medya profesyonelleri için eğitim rehberlerini tanıtmayı amaçlayan proje bağlamında Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı (AFAD) Başkanı Ali Hamza Pehlivan ve İletişim Başkanlığı Başkanı Prof. Dr. Burhanettin Duran tarafından açılış konuşmaları icra edildi. AFAD Başkanı Pehlivan, kurumun faaliyet kategorilerden söz ederek başladığı konuşmasında çalışma grupları içerisinde afet iletişim başlığı altında faaliyet alanı olduğunu kaydetti. Pehlivan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Anadolu Ajansı (AA), TRT, AFAD Basın Müşavirliği ve diğer medya kurum ve kuruluşları ile birlikte afet süreci ve sonrası ile ilgili iletişim odaklı çalışmaları yerine getirdiğini belirtti. Pehlivan, “İletişim o kadar önemli bir husus ki, özellikle yaşamı birebir etkileyen afet gibi alanlarda insanların, toplumların doğru haber alma hakkını kullanması ziyadesiyle mühim.” diyerek kurum olarak iletişimi önemsediklerini vurguladı. Ayrıca dezenformasyona dikkat çeken Pehlivan, toplumların yanlış yönlendirilmesine neden olduğunun altını çizdi. Pehlivan, “Afetlerle ilgili habercilikte en ufak aksama veya yanlış aksettirme yeni felaketlere yol açabilmektedir.” dedi. 6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri'nde yapılan paylaşım sayısının 150 milyonu bulduğunu sözlerine ekleyen Pehlivan, dezenformasyon niteliği taşıyan bilgi aktarımlarının birer yük olduğunu belirtti. Pehlivan İletişim Başkanlığı ve AFAD’ın kamuoyunu doğru bilgilendirmek için o dönemde ortak çalışmalar yürüttüğünü bildirdi. İletişim Başkanlığı Başkanı Duran ise projede iş birliği sağlayan eğitim kurumları; Slovenya Primorska Üniversitesi, Ukrayna Kıyiv Üniversitesi ile İspanya Vigo Üniversitesine teşekkür etti. “İnsanı analitik merkeze alan toplumun lehine olan ve standartları yüksek olan bir medya sistemi vazgeçilmezimizdir.” ifadesine yer veren Duran, bu kapsamda yürütülen faaliyetlerle İletişim Başkanlığının hem teorikte hem de pratikte iletişime katkı sunmaya çalıştığını kaydetti. Duran, afet haberciliğinin yalnızca bir isim olmadığını afet anında toplumsal dayanışmayı, kamu düzenini ve can güvenliğini ilgilendiren bir uzmanlık alanı adı olduğunu vurguladı. Bu nedenle büyük bir hassasiyet gerektirdiğinin altını çizen Duran, insanların bilgi edinme talebi içinde olduğunu söyledi. Bilgi trafiğinin bazen telafi edilemeyecek sonuçlar doğurduğunun altını çizen Duran, gerçek bilgi ile sahte bilgiyi ayırt etmenin zor olduğu bir döneme girdiğimizi, bunun yapay zekâ ile önemli bir durum haline geldiğini dile getirdi. 6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri'nden örnek veren Duran, “O dönemde yalan, yanlış ve eksik bilgilerin hızla yayıldığına şahit olduk. İletişim Başkanlığı olarak dezenformasyona karşı mücadele ettik. Sadece 5 ay içinde 450’ye yakın dezenformasyon tespit ettik.” bilgisini verdi. Duran, bu kapsamda İletişim Başkanlığının medya mensupları için rehber niteliğinde kitap yayımladığını, sempozyum düzenlediğini, video ve görsel içeriklerle çalışmalar katkı sağladığını belirtti. Ayrıca İletişim Başkanlığı Başkanı, afet haberciliği konusunda beş dilde hazırlanan kitabın çalışmalarının devamlılığı niteliğinde olduğunu sözlerine ekledi. Açılış konuşmalarından sonra üç oturumdan oluşan panelin ilki “Afet Haberciliğinde Etik Zorluklar” başlığıyla gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü RTÜK Başkan Yardımcısı Deniz Güler’in üstlendiği panelde; Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (AHBVÜ) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bahar Kayıhan, Anadolu Ajansı Gaziantep Bölge Müdürü Kerem Kocalar ve TRT Haber Sunucu Fuat Kozluklu konuşma yaptı. RTÜK Başkan Yardımcısı Güler, “Amacımız yalnızca mevcut sorunları tespit etmek değil, aynı zamanda çözüm yollarını hep birlikte tartışmak.” diyerek başladığı konuşmasında afet haberciliğindeki önemli hususlara dikkat çektiği soruları panelistlere yöneltti. 6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri'ne işaret eden Doç. Dr. Kayıhan, asrın felaketi olarak adlandırılan ağır yıkımın medyaya yansımalarından söz etti. Bu hususta olayı aktarım, kurtarma hikâyeleri, mahremiyet eksikliği, dezenformasyon, muhalefet ve iktidar olumlu ve olumsuz haberleri ile ihtiyaçları barındıran haberlerin gündeme taşındığını aktardı. Kayıhan, yardımların basında büyük bir yankı uyandırdığını ancak politik yansımaların da çok fazla görüldüğünü vurguladı. Uzmanlara yeterince başvurulmadığına dikkat çeken Kayıhan, “Basında depremzedelerin konuşmalarına ve mağduriyetine de çok az yer verildiğini görmüş olduk.” yorumunu yaptı. Kriz haberciliği kadar risk haberciliğinin de önemli olduğunun altını çizen Kayıhan, “Risk haberciliği üzerine eğilebilirsek, birtakım krizlerin önüne geçebilir ve önlem alabiliriz. Politik odaklı değil, insan odaklı habercilik yapmak; hızlı, doğru ve net haberler önemli. Korkuya ve paniğe sürüklemeyecek etik kurallar çerçevesinde haberler yapmak da son derece önemli.” değerlendirmesinde bulundu. Kayıhan bu bağlamda afet muhabirlerine eğitimler verilmesi gerektiğini sözlerine ekledi. 20 yıllık saha deneyimini katılımcılara aktaran AA Gaziantep Bölge Müdürü Kocalar ise Kahramanmaraş Depremleri'nden sağ çıkarılan 70 yaşındaki bir teyzenin mahremiyet talebinin kendisi için kariyeri boyunca en önemli ders olduğunu ve mahremiyet olgusuna dikkat edilmesi gerektiğini aktardı. Kocalar, afet haberciliğinin en önemli meselelerinden birinin de fikri takip olduğunu söyledi. “Sahayı bu kadar iyi bilen biri olarak afet haberciliğini geliştirmek için neler yapılmalı?” sorusu üzerine Kocalar, “Bunun iki aşaması var. Birincisi medya şirketlerinin ‘afet haberciliği' birimi olması gerektiğini düşünüyorum. Bu ekibin, insan psikolojisini iyi bilen kişilerden oluşmalı. Bölgede haber yapan kişinin çevrede afetzede olduğunu unutmaması gerekir. Ayrıca açlığa, susuzluğa, uykusuzluğa dayanabilir kişilerden oluşması gerektiğini düşünüyorum. İkinci olarak afet bölgesindeki basın mensuplarına psikolojik destek verilmesi elzemdir.” ifadelerini kullandı. Birinci oturumun son konuşmacısı TRT Haber Sunucusu Kozluklu ise kariyerinde 7 deprem deneyimi olduğunu kaydederek, yaşadığı deneyimi katılımcılara aktardı. Usta çırak ilişkisiyle öğrenilmesi ve yürütülmesi gerek bir meslek olduğunu belirten Kozluklu, önce insan sonra gazeteci olma üslûbu olması gerektiğine dikkat çekti. Kozluklu, “Felaketin öznelerine hâlden anlayan duyguyla yaklaşıldığında etik gazeteciliğin gerekliliği büyük oranda yerine getirilmiş olur diye düşünüyorum.” dedi. Kozluklu, vicdan unsurunun önemine dikkat çekti. Panelin ilk oturumu İletişim Başkanlığı Basın ve Yayın Dairesi Başkanı Doç. Dr. Oğuz Göksu, panelistlere teşekkür belgesi takdim etmesiyle son buldu. İkinci oturum ise “Afet Haberciliğinde Güvenliğin Önemi” başlığıyla gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü İletişim Başkanlığı Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi Başkanı Doç. Dr. Bora Bayraktar’ın yaptığı oturumda İspanya Vigo Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Javier Abuin-Penas, AFAD Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Kubilay Özyurt ve Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Neval Genç panelist olarak yer aldı. Konuşmacılar, afet anında ve sonrasında bilginin etik bir şekilde aktarılmasının yanı sıra bilginin güvenliğine de dikkat çekti. Afet haberciliği sırasında ölümlerin veya yaralanmaların nedenlerinin hazırlıksız gitme, bilgi eksikliği, iletişim eksikliği veya yetersiz eğitim olduğu belirtildi. Yanlış bilgi nedeniyle devlete karşı güven kaybının da oluştuğu kaydedildi. Bu bağlamda resmî kaynakların referans alınması gerektiğinin altı çizildi. Oturumun sonunda İletişim Başkanlığı Basın ve Yayın Dairesi Başkanı Doç. Dr. Oğuz Göksu, panelistlere teşekkür belgesi takdim etti. Öte yandan “Afet Haberciliğinde Teknoloji Kullanımı” başlıklı üçüncü oturumda ise afet sonrasında kamuoyunu bilgilendirme ve ilgili kuruluşları yönlendirme aracı olan teknolojinin doğru kullanımı ele alındı. Moderatörlüğünü Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdulkadir Gölcü’nün yaptığı panelde BTK Basın Müşaviri Harun Arpacı, Gazeteci ve Sosyal Medya Yöneticisi Beatriz Nestar Bueno ve Bartın Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Özkan Avcı panelist olarak yer aldı. Afetle ilgili bilgi aktarımı esnasında basın mensubunun iletişim trafiğine takılmaması için önerilerde bulunuldu. Gazetecilerin baz istasyonu değil, internet tabanlı iletişim sağlaması gerektiği belirtildi. Sosyal medya hesapları üzerinden yayılan dezenformasyon bilgilerin gazetecilik mesleğini daha önemli hale getirdiği, çünkü bu işin doğruya ulaşmanın sahada yapılan profesyonellik gerektiren bir iş olduğuna dikkat çekildi. Program, İletişim Başkanlığı Basın ve Yayın Dairesi Başkanı Doç. Dr. Oğuz Göksu'nun, panelistlere teşekkür belgesi takdim etmesiyle son buldu.

Dr. Mehsa Mehdizade QHA'ya anlattı: İran'da başörtüsü yasağı kalktı mı yoksa bu bir dezenformasyon mu? Haber

Dr. Mehsa Mehdizade QHA'ya anlattı: İran'da başörtüsü yasağı kalktı mı yoksa bu bir dezenformasyon mu?

Yağmur Filiz Kaşgarlı/QHA Ankara Sosyal medya platformlarında sık sık paylaşılan İran'da başörtüsü yasağının kalktığına ilişkin videolar nedeniyle dünya, gözlerini ülkedeki Molla rejimine çevirdi. İranlı siyasetçi, Danışma Meclisi Üyesi Muhammedrıza Bahuner'in de başörtüsü zorunluluğunun kalktığına ilişkin açıklamaları "İran'da Neler Oluyor?" dedirtti. Güney Azerbaycanlı Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Mehsa Mehdizade dünya kamuoyunu meraklandıran başörtüsü yasağı hususunda Kırım Haber Ajansının (QHA) sorularını yanıtladı. İran İslam Cumhuriyeti Anaysası'nın 4. ve 20. maddelerine işaret eden Mehdizade, tüm yasaların İslamî usullere uygun olmasını öngörüdüğünü, bu yüzden Ceza Kanunu'nun 638. maddesi uyarınca kadınların kamuya açık alanlarda "İslamî hicaba riayet etmemelerinin" suç olarak tanımlandığını anımsattı. Ali Hamaney dinî liderliğindeki İran'da yasaların devam ettiğine işaret eden Mehdizade, bu çerçevede tesettüre uymayan kadınların para veya kısa süreli hapis cezasına çarptırıldığını kaydetti. YUMUŞAK YAKLAŞIM SİNYALİ Mİ VERİLİYOR? İran'ın yeni Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın Güney Azerbaycan Türkü olduğunu vurgulayan Mehdizade, Pezeşkiyan'ın "zorlayıcı yöntemler yerine sosyal ikna yolunu tercih edecekleri" bir yol izleyeceklerini söyledikleri aktardı. Mehdizade, "Ancak, yasal düzenleme hâlâ yürürlüktedir. Yani hicap zorunluluğu devam etmekte, sadece uygulamada daha yumuşak bir yaklaşım sinyali verilmektedir." değerlendirmesinde bulundu. SOSYAL MEDYADA YAYILAN GÖRÜNTÜLER GERÇEK Mİ? Sosyal medyada yayılan başı açık veya modern kıyafetli İranlı kadınların videolarının gerçeği yansıtmadığını sözlerine ekleyen Mehdizade, videoların İranlı kadınlara ait olduğunu fakat bu videoların büyük bir bölümünün eski veya İran dışı olduğunu belirtti. Mehdizade, "İran'da başörtü yasağı kalktı" söylemlerinin doğru olmadığının da altını çizdi. "İRAN'DA BASKI KALKTI ALGISI YARATILIYOR" Mehdizade, "Bu tür içeriklerin yayılmasının ardında sadece rejim karşıtı propaganda değil, aynı zamanda devletin bu konuda daha gevşek davrandığını göstermek ve toplumu yumuşatmak amacı da olabilir. Yani toplumun tepkisini azaltmak için 'artık baskı kalktı' algısı bilinçli olarak güçlendiriliyor olabilir. Bu nedenle bu görüntülerin bir kısmı, devletin kontrollü bir gevşeme politikası yürüttüğünü düşündürmek için üretilen bir dezenformasyon olarak değerlendirilebilir. Bu, halkı rahatlatmak ama aynı zamanda sistemin temellerini korumak amacıyla yapılmış bir yönlendirme niteliği taşır." ifadelerine yer verdi. QHA'nın sorusu üzerine 2022'de ahlak polisleri tarafından gözaltına alındıktan sonra Mahsa Amini'nin hayatını kaybetmesiyle geniş çaplı protesto etkinliklerinin arttığını hatırlatan Mehdizade, devletin yumuşak sinyal vermesinin toplumsal baskı sonucunda gerçekleştiğini dile getirdi. Bunun yasanın kalktığıyla ilişkilendirilmemesi gerektiğini vurgulayan Mehdizade, "Bu gelişme, İran yönetiminin halkın taleplerini tamamen reddetmeden, sistem içi bir denge arayışına yöneldiğini göstermektedir." yorumunu yaptı. "BU MESELE DEVLET İDEOLOJİSİNİN DAYATTIĞI KİMLİK POLİTİKASININ BİR SONUCUDUR" Mehdizade, "İran toplumunda son durum nedir?" sorusuna ise şu yanıtı verdi: "Bugün İran’da kadınların büyük bir kısmı, özellikle Tahran, Tebriz ve İsfahan gibi büyük şehirlerde hicap kuralına daha gevşek biçimde uymaktadır. Fakat bu durum, toplumsal değerlerden kaynaklanan bir değişim değil; devlet ideolojisi ile halkın özgürlük talebi arasındaki derin bir çatışmanın yansımasıdır. Zorunlu hicap, toplumun büyük kesimi tarafından değer olarak benimsenmemekte, yalnızca yasal mecburiyet nedeniyle uygulanmaktadır. Dolayısıyla bu mesele, ahlakî ya da kültürel bir norm değil, doğrudan devlet ideolojisinin dayattığı kimlik politikasının bir sonucudur. Bugün İran’da hicap konusu, rejimle toplum arasındaki en belirgin sembolik çatışma alanı hâline gelmiştir."

Kırım Araştırmaları Ağı, Rus propagandası ve dezenformasyonuyla mücadele yollarını tartıştı Haber

Kırım Araştırmaları Ağı, Rus propagandası ve dezenformasyonuyla mücadele yollarını tartıştı

Kırım ile ilgili konularda çalışan akademisyenler arasında iletişim sağlamayı ve çalışmalarını duyurmayı amaçlayan Kırım Araştırmaları Ağı (CSN – Crimean Studies Network) ve DisInfo Lab grubu, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik olarak 24 Şubat 2022'de başlattığı topyekun işgal girişimi ve saldırıları kapsamında yürütülen Kremlin merkezli dezenformasyon faaliyetleri hakkında çevrim içi bir panel düzenledi. Rus propagandası ve dezenformasyon faaliyetlerinin ele alındığı 22 Nisan 2025 tarihindeki panelin moderatörlüğünü Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Filiz Tutku Aydın Bezikoğlu gerçekleştirdi. Panelde; Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Üyesi, Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Başkanı Prof. Dr. Gayana Yüksel, Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sezai Özçelik ve gazeteci-yazar Gönül Şamilkızı konuşmalarını yaptı. Panelistler, genel olarak özellikle Ukrayna-Rusya Savaşı çerçevesinde gelişen olaylar üzerinde yoğun bir şekilde yürütülen kara propaganda hakkında bilgiler verdi, bu propaganda ve yalan haberlere karşı mücadele yollarını ele aldı. Konuşmacılar, bu hususta Türk basınına, Türk kamuoyuna düşen görevleri ve devlet nezdinde atılması gereken adımları değerlendirdi. "RUSYA'NIN PROPAGANDA MEKANİZMASIYLA DEVLETLER DÜZEYİNDE MÜCADELE EDİLMELİ" Gazeteci-yazar Gönül Şamilkızı, ilk kısımdaki konuşmasında özellikle Rus makamlarının enformasyon kanalları aracılığıyla yürüttüğü dezenformasyonlara dikkat çekti. Bu manipülasyonlar aracılığıyla medya servislerinin etki altına alındığını kaydetti. Rus propagandasının çok yönlü çalıştığını ifade eden Şamilkızı, Ukrayna toprağı Kırım'ın sözde bağımsız olması gerektiği yönündeki söylemler ile de Kremlin'in politikalarının aklandığını belirtti. Ayrıca; Rus propagandasının sahte sosyal medya hesapları ile faaliyet yürüttüğünü kaydetti. Gazeteci, güya Avrupalı, Batı merkezli sosyal medya hesaplarının kurulduğunu bunların bot hesaplarla büyütülüp sözde tarafsız, objektif görünüm verildiğini; gündeme dair önemli dönemlerde ise bu hesaplardan Ukrayna karşıtı dezenformasyon ve manipülasyon yayıldığını vurguladı. Bu hesapların sözde Batılı kaynaklar olarak kabul edildiğini ve etki ajanları eliyle yayıldığını dile getirdi. Dönem dönem Rus propaganda medyası Sputnik'in de bu operasyon hesaplarını kaynak gösterdiğini belirtti.  Türkiye'de Rus propagandasına hizmet eden çok sayıda ismin olduğunu söyleyen Şamilkızı, meselenin temelinde sosyo-kültürel bir olgunun yattığını dile getirdi. Şamilkızı, Türkiye'de on yıllardan beri yapay bir Sovyet-Rus hayranlığının yaratıldığını kaydetti. Türkiye'de Rus mitlerinin sanıldığından çok daha güçlü olduğunu bildirdi. Şamilkızı, Rusya'nın uzun bir süredir devlet politikası haline getirdiği ve bunun için büyük bütçeler (2025 yılında sadece resmi propaganda için 1.5 milyar dolar) ayırdığı propaganda mekanizması hakkında bilgiler verdi. Bu durum karşısında devletler düzeyinde mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı. Şamilkızı, "Rus propagandasıyla mücadele, devletler düzeyinde yapılması gerekiyor. Putin ile şu anda aynı safta yer alan ABD'den bahsetmiyorum. Özellikle de kendi güvenliği için Rusya'yı gelecekte tehdit olarak gören devletlerden bahsediyorum. Avrupalılar olabilir vs. Bunu ciddiye alan devletlerin ortak çalışma yapması gerekiyor. Bu sadece bir devletin baş edeceği şeyler değil. Biz Rusya'nın dünyada ve Türkiye'deki propagandası ile yeni yeni tanışıyoruz. Henüz bu mekanizmayı, çalışma şeklini, yöntemlerini bilmiyoruz"  ifadelerini kullandı.  "RUS PROPAGANDASINA KARŞI TÜRKİYE'DEKİ KIRIM TATAR DİASPORASI BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR" Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Üyesi, Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Başkanı Prof. Dr. Gayana Yüksel, Ukrayna ve Rusya arasında başlayan topyekun savaşın ardından bir enformasyon savaşının da başladığını dile getirdi. Yüksel, medyanın çok hızlı dönüştüğünü ve medya gücünü elinde bulundurmanın çok önemli olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Yüksel, Rus propagandasına karşı önlem almak için kapsayıcı devlet stratejilerinin gerektiğini vurguladı. Devletlerin Rus propagandasına karşı uyanık olması gerektiğini ifade eden Yüksel, enformasyon savaşı için ciddi bir siyasi irade gösterilmesinin önemini kaydetti. Yüksel, Kremlin'in Ukrayna kamuoyu üzerindeki propaganda ve dezenformasyon operasyonları hakkında değerlendirme yaptı.  Prof. Dr. Yüksel, çevrim içi panel kapsamında gerçekleştirdiği sunumda; propaganda amaçlı sahte haberler, Türkiye basınında yer alan Ukrayna ve Rusya hakkındaki dezenformasyonlar ve Kremlin güdümündeki medya servisleri ve gazeteciler hakkında kapsamlı bilgiler verdi. Yüksel, Ukrayna'daki çeşitli panel ve sempozyumlarda Türkiye'deki Rus propagandasını anlattığını, bu panellerden birisinde kendisine Rus propagandasının Türkiye'de çok güçlü gözüktüğünü ilettiklerini ifade etti. Yüksel, Rus propagandasına karşı Türkiye'de faaliyet yürüten ve Ukrayna taraftarı olan gazeteciler ve medya servislerinin yakın ilişkide olması gerektiğinin altını çizdi. Prof. Dr. Gayana Yüksel, "Türkiye'de Ukrayna'yı destekleyen çok sayıda arkadaşımız var. Devlet yetkilileri, büyükelçilikler, medya çalışanları, akademisyenler ve tabii ki Türkiye'deki Kırım Tatar ve Ukrain diasporası burada büyük önem taşıyor" dedi. KREMLİN'İN PROPAGANDA VE KAMUOYUNU YÖNLENDİRME FAALİYETLERİ Türkiye'de Rus propagandası yayan medya servislerini isim isim ifade eden Yüksel, Kremlin'in yerli gazetecileri kullandığını ve bu konuda çok kapsamlı faaliyetler yürütüldüğünü söyledi. Ayrıca bu medya servislerinin; bilinçli bir şekilde Putin'i kahraman olarak gösterdiğini ve Ukrayna'yı aşağıladığını söyledi. Yüksel, ayrıca dezenformasyonun yanında yanlış ya da yanıltıcı bilgi (misinformation) yayıldığının da özellikle altını çizdi. Bu tür olaylar olduğunda veya bu yönde haberler yayıldığında; Türk kamuoyunun, yalnızca Rus kaynaklarından değil Ukrayna kaynaklarından da gelişmeleri teyit etmesi gerektiğini vurguladı. RUS PROPAGANDASIYLA MÜCADELE NASIL OLMALI? Rus propagandasıyla mücadele için çözüm önerileri hususunda konuşan Prof. Dr. Gayana Yüksel, ilk olarak kapsayıcı bir medya stratejisine ihtiyaç olduğunu ifade etti. Yüksel, bu stratejinin genel güvenlik mimarisinin bir parçası olması gerektiğini söyledi. Bu stratejinin sadece yetişkinler için değil çocukları da ilgilendirdiğini vurguladı. Ukrayna'da topyekun savaşın başlangıcından itibaren eğitim kurumlarında medya farkındalığı hususunda derslerin koyulduğunu ifade etti. Yüksel, bir teknolojik girişim olarak "doğruluk kontrolü (Fact-checking)" uygulamalarının aktif şekilde kullanılması ve bir farkındalık haline gelmesi gerektiğini belirtti. Ukrayna-Rusya Savaşı'nın ardından Ukrayna kamuoyunda eski değerlerin terk edildiği ve geçmişle hesaplaşıldığı bir "dekolonizasyon" sürecine girdiğini söyledi. Gayana Yüksel, "Elimizden şu anda bunlar geliyor. Ümit ediyorum; belki, ileride çalışmalarımı daha yüksek bir seviyeye taşırız" dedi. Moderatör Dr. Öğr. Üyesi Filiz Tutku Aydın Bezikoğlu, Prof. Dr. Yüksel'in sunumuna katkı olarak, Rus propagandasının Türkiye'de çok detaylı ve kapsamlı çalıştığını, kamuoyunun nabzına göre hareket ettiğini ve çeşitli etkinliklerle buna Türk bilim insanlarını da alet ettiğini dile getirdi. Bezikoğlu, bu konuya örnek olarak 17 Şubat 2025 tarihinde Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesinde düzenlenen "II. Dünya Savaşı'nda Türk-Rus İlişkileri" başlıklı sempozyumu hatırlattı. Bu programda, Türkiye'deki Rus propagandasının önde gelen simaları boy göstermiş ve Rus tezlerini savunup üniversite kürsüsünü bu kirli amaçlarına alet etmişti. Bezikoğlu, Rus propagandasının yeni stratejisinin bu olduğunu ve çok fazla dikkat çekmeyen konu başlıklarıyla Kremlin'e hizmet ettiğini söyledi. Ayrıca, bu sözde panele Prof. Dr. Sezai Özçelik'in katıldığını ve kendisinin soru sormasına bile izin verilmediğini anımsattı.  "KREMLİN'İN TÜRKİYE'DEKİ RUS PROPAGANDACILARI NASIL FONLADIĞINI KİMSE BİLMİYOR..."  Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sezai Özçelik, Türkiye'de dış politika hususunda son 10-15 yılda yapılan kamuoyu araştırmalarına bakıldığında; Rusya'nın ciddi bir tehdit olarak görülmediğini en üst sıralarda hep Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve İsrail'in tehdit unsuru olarak algılandığını ifade etti. Prof. Dr. Özçelik, Türkiye'de Rus propagandasının neden bu kadar etkili olduğu sorusunun cevabının burada gizli olduğunu belirtti. Türkiye'deki tüm kesimlerin politik farkındalığının Batı karşıtlığı üzerine kurulduğunu söyleyen Özçelik, "Türkiye'de Rus propagandacıların Kremlin tarafından fonlandığı çok açık, bunu biz biliyoruz. Türkiye'de Batı tarafından fonlanan da ciddi bir kesim var. Soros'u herkes biliyor. Ancak, Rusya'nın kimleri ve ne şekilde fonladığı çok fazla bilinmiyor, takip edilmiyor" dedi. "RUSYA'NIN ESAS HEDEFİ, DEMOKRASİ VE LİBERAL SİSTEMİ KÖKÜNDEN TEMİZLEMEK..." Prof. Dr. Özçelik, Türkiye'de dış politika hususunda kamuoyunu yanlış yönlendiren ve dezenformasyon yayan çok sayıda kaynağın bulunduğunu bu hususta Rus propagandasının bilgi eksikliği nedeniyle alıcı bulduğunu belirtti. Batı karşıtlığı nedeniyle maalesef kaynağı bilinmeden Rus propagandacılara; yalan haber, dezenformasyon ve yanıltıcı bilgileri yaymaları için alan açıldığını kaydetti. Türkiye'de gazetecilik mesleğini doğru ifa eden medya araçlarının az sayıda olduğuna dikkat çeken Bezikoğlu, hele hele dış politika meselesinde teyit mekanizmasının yeterince işlemediğini vurguladı. Bezikoğlu, bu yapısal sorunun da Rus propagandasına alan açılmasını sağladığını söyledi. Ayrıca, son dönemde Trump yönetimindeki ABD'nin Rusya'nın söylemlerini dillendirdiğini ifade ederek, "Rusya'nın esas hedefi, dünyadaki demokrasi ve liberal sistemi kökünden temizlemek ve dünyada otoriter sistemi hakim kılmak. Hedeflerinin, sadece Kırım veya Ukrayna'dan ibaret değil çok daha büyük olduğunu düşünüyorum... Şu andaki otoriter rejimler, tüm dünyayı otoriter yapmaya çalışıyorlar, küresel otoriterlik söz konusu..." değerlendirmesini yaptı. Öte yandan; Prof. Dr. Sezai Özçelik, Rus propagandasıyla mücadele hususunda şu ifadeleri kullandı: "Türkiye'de Rusya ve Ukrayna ilgili haberlerde teyit mekanizmasının gelişmesi gerekiyor. Belki, bizler bu konuda teyitçi olarak görev yapabiliriz. İkinci bir nokta olarak, Rus propagandacılarla mücadele için Kırım Haber Ajansına daha çok destek olunması, birlikte koordineli olarak faaliyetler yürütülmesi gerekir diye düşünüyorum."  Son olarak; Dr. Öğr. Üyesi Filiz Tutku Aydın Bezikoğlu, Rus dezenformasyonuna karşı ortak mücadele edilmesi gerektiğini ve bu yönde birlikte faaliyetlerin hayata geçirilmesi gerektiğini dile getirdi. Ayrıca;  Bezikoğlu, Rus propagandasıyla mücadele için önce eğitimli ve donanımlı olmak gerektiğini vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanlığının yabancı dezenformasyonla mücadele merkezi kapatıldı Haber

ABD Dışişleri Bakanlığının yabancı dezenformasyonla mücadele merkezi kapatıldı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Marco Rubio, 16 Nisan 2025 tarihinde "Yabancı Bilgi Manipülasyonu ve Müdahaleyle Mücadele" ofisinin kapatıldığını duyurdu. Rubio, konuya ilişkin yaptığı açıklamada "Son on yılda Amerikalılar sadece fikirlerini dile getirdikleri için iftiraya uğradı, kovuldu, suçlandı ve hatta hapse atıldı. Bu durum bugün sona eriyor. Vergi mükelleflerine yılda 50 milyon dolardan fazla maliyeti olan, hizmet etmesi gereken Amerikalıların seslerini aktif bir şekilde susturan ve sansürleyen Dışişleri Bakanlığının, -eski adıyla Küresel Katılım Merkezinin (GEC)- Yabancı Bilgi Manipülasyonu ve Müdahaleyle Mücadele biriminin kapatıldığını duyuruyorum." ifadelerini kullandı. Over the last decade, Americans have been slandered, fired, charged, and even jailed for simply voicing their opinions. That ends today. I am announcing the closure of the @StateDept's Counter Foreign Information Manipulation and Interference, formerly the Global Engagement… https://t.co/ucdBPmPJC1 — Secretary Marco Rubio (@SecRubio) April 16, 2025 MERKEZİN BAŞLICA AMACI BAŞTA RUSYA OLMAK ÜZERE GELEN PROPAGANDALARLA MÜCADELE ETMEK  2016 yılında ABD Dışişleri Bakanlığı Bünyesinde kurulan Küresel Katılım Merkezinin (GEC) başlıca amacı, özellikle Rusya, Çin, Kuzey Kore ve İran gibi ülkelerden gelen yabancı propaganda ve dezenformasyonla mücadele etmekti.

Rusya, Ukrayna'ya yönelik bilgi savaşını yoğunlaştırıyor Haber

Rusya, Ukrayna'ya yönelik bilgi savaşını yoğunlaştırıyor

Ukrayna Dış İstihbarat Servisi (SZRU), Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik sürdürdüğü düşmanca bilgi operasyonlarını yoğunlaştırdığını duyurdu. Açıklamada, Kremlin'in Ukrayna devletinin meşruiyetini sarsmayı ve toplumu manipüle ederek Kıyiv yönetimini zayıflatmayı amaçladığı belirtildi. RUSYA’NIN HEDEFİ: UKRAYNA’YI SİYASİ OLARAK ZAYIFLATMAK SZRU’nun resmî internet sayfasında 2 Nisan 2025 tarihinde yapılan açıklamaya göre, Rusya’nın asıl amacı Ukrayna’yı savaş meydanında değil, halkın zihninde yenmek. Kremlin destekli bilgi operasyonlarının, Ukrayna yönetimini itibarsızlaştırmak, demokratik kurumlara duyulan güveni sarsmak ve ülkeye dışarıdan dayatılan bir siyasi senaryoyu kabul ettirmek üzerine kurulu olduğu ifade edildi. Bu kapsamda, Rusya istihbarat servislerinin yönettiği operasyonların, doğrudan Kremlin tarafından koordine edildiği vurgulandı. RUSYA’NIN KULLANDIĞI YÖNTEMLER Ukrayna istihbaratına göre, Rusya'nın yürüttüğü dezenformasyon kampanyası çeşitli yöntemlerle sürdürülüyor. Kremlin, Batılı veya tarafsız medya kuruluşlarını kullanarak Rusya yanlısı propagandayı yayarken, anonim sosyal medya sayfaları üzerinden Ukrayna ordusu ve yönetimi hakkında manipülatif içerikler servis ediyor. Ayrıca, TikTok ve YouTube gibi sosyal medya platformlarında, "Batı Ukrayna'yı terk etti", "Bizi aldattılar", "Ülkede yönetim değişmeli" gibi söylemlerle kitleleri etkilemeye çalışıyor. Sosyal medyada bot hesaplar ve sahte profiller aracılığıyla Ukrayna yönetiminin meşruiyetini sorgulayan paylaşımlar yaparken, Rusya yanlısı eski diplomatlar ve analistleri devreye sokarak "Batı’nın bile artık farklı bir Ukrayna'ya ihtiyaç duyduğu" algısını oluşturmaya çalışıyor. Bunun yanı sıra, Ukrayna'da vatana ihanetle suçlanan bazı isimler de Kremlin’in söylemlerini desteklemek amacıyla kullanılıyor. “BARIŞ” GÖRÜNTÜSÜ ALTINDA MANİPÜLASYON SZRU'ya göre, Rusya bilgi operasyonlarını "barış girişimi" ve "tarafsız analiz" söylemleriyle örtbas etmeye çalışıyor. Kremlin’in ana hedefleri arasında, savaş nedeniyle seçimlerin yapılamamasını bahane ederek Ukrayna yönetiminin meşruiyetini sorgulamak, BM, ABD veya AB gözetiminde bir "geçici yönetim" oluşturulması fikrini öne sürmek ve mevcut Ukrayna yönetimiyle barışın mümkün olmadığı algısını yayarak yeni bir siyasi düzen kurulması gerektiğini savunmak yer alıyor. Ukrayna istihbaratı, Rusya’nın yürüttüğü bu dezenformasyon faaliyetlerinin, Kremlin'in söylemlerinin Ukrayna'nın müttefik ülkelerindeki etkili yapılar içine sızdırılmasıyla desteklendiğini belirtti. Özellikle, Ukrayna yönetiminin meşruiyetinin sorgulandığı, Kıyiv’in katılımı olmadan müzakere olasılıklarının tartışıldığı ve Ukrayna’ya duyulan güvenin azaldığı yönünde kamuya açık "tartışmalar" organize edilerek bu söylemler yaygınlaştırılıyor. UKRAYNA DEZENFORMASYONA KARŞI UYARDI SZRU, Ukrayna halkını ve uluslararası kamuoyunu Rusya’nın yürüttüğü bilgi savaşına karşı dikkatli olmaya çağırdı. Açıklamada, Kremlin’in "barış girişimi" adı altında Ukrayna’nın siyasi yapısını çökertmeyi hedeflediği ve bu tür manipülasyonlara karşı duyarlı olunması gerektiği vurgulandı.

Avrupa Parlamentosu, Rusya'nın tarih manipülasyonlarına karşı önlem alınmasını istedi Haber

Avrupa Parlamentosu, Rusya'nın tarih manipülasyonlarına karşı önlem alınmasını istedi

Avrupa Parlamentosu (AP), Rusya'nın dezenformasyon ve tarihsel gerçekleri çarpıtarak kamuoyunu manipüle etme girişimlerini kınayan bir kararı kabul etti. AP'nin 23 Ocak 2025 tarihinde kabul ettiği kararda, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşını haklı çıkarmak amacıyla tarihsel olayları çarpıtarak kullandığı vurgulandı. Avrupa parlamenterleri, Kremlin'in tarihi gerçekleri sistematik olarak saptırarak hibrit savaşın bir aracı olarak kullandığını belirtti. Belgede özellikle, Rusya'nın Ukrayna'nın milli kimliğini ve devletini inkar etmeye yönelik çabalarına dikkat çekildi. Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi, eski Estonya Başbakanı Kaja Kallas, oylamadan önce yaptığı konuşmada, “Dezenformasyon, Rusya'nın askeri faaliyetlerinin temel bir parçasıdır. Hibrit savaşın bir parçası olan bu tür manipülasyonlar, demokrasilerimize, üniversitelerimize, parlamentolarımıza, medyamıza ve diğer kurumlarımıza ulaşmaktadır. Amaçları, güvensizlik yaratmak ve içsel çatışmaları körüklemektir." dedi. RUSYA, UKRAYNA VE AVRUPA'NIN TARİHİNİ ÇARPITIYOR Ayrıca, belgede Rusya'nın sadece Ukrayna'nın tarihini değil diğer Avrupa ülkelerinin tarihini de yeniden yazma çabalarına dikkat çekildi. Örneğin, Rusya'nın 1940'taki Baltık ülkelerinin işgalini reddettiği, Polonya'daki Katın Katliamı'nın sorumluluğunu inkar ettiği ve 1939'da Polonya’ya yapılan saldırıyı "kurtuluş" olarak sunduğu ifade edildi.  AP, Rusya'nın Sovyet rejiminin suçlarından sorumlu olanları cezalandırmamasını ve hükumetin, bu konularda tarihsel araştırmaları ve kamusal tartışmaları bastırmasını kınadı. Avrupa parlamenterlerine göre; bu tür uygulamalar, Moskova rejiminin emperyalist politikalarının yeniden canlanmasına ve tarihin suç amacıyla kullanılmasına katkıda bulundu. Ayrıca, kararda Moskova'nın günümüzde toplu katliamlar, Ukraynalıların sınır dışı edilmesi ve altyapının kasıtlı olarak tahrip edilmesi gibi savaş suçlarını işlediğine dikkat çekildi. KARARDA "KIRIM TATAR SÜRGÜNÜ" AYRINTISI Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Refat Çubarov, AP tarafından kabul edilen söz konusu kararın önemine dikkat çekti. Çubarov, adı geçen kararda; Kırım Tatarları gibi sürgün zulmüne uğrayan halklar başta olmak üzere Sovyetler Birliği'nin suçlarının kurbanlarının anılarına saygı gösterildiğini dile getirdi. Konu ile ilgili kararda şunlar kaydedildi: "AP, AB ve üye devletlerinin, 20. yüzyılda Sovyet rejiminin Avrupalılar üzerinde yarattığı insani acıların daha iyi anlaşılmasına ve farkındalığın artırılmasına katkıda bulunması arzusunu dile getirir. Bu bağlamda, Kırım Tatarları ve Baltık ülkelerindeki insanların sürgünleri gibi kitlesel sürgünler, Gulag sistemi, Holodomor, Katın Katliamı ve Yukarı Silezya Trajedisi gibi Sovyet suçlarının kurbanlarının anılması ve onlara saygı gösterilmesi çağrısında bulunuyoruz.”

Kırgızistan'da dezenformasyonla mücadelede için yeni yasa! Haber

Kırgızistan'da dezenformasyonla mücadelede için yeni yasa!

Kırgızistan Kültür, Enformasyon, Spor ve Gençlik Politikası Bakanlığı; televizyon, radyo, internet ve sosyal medya üzerinden yalan ve kamuoyunu yanıltıcı haber ve bilgi paylaşan gerçek kişilerin 100 bin som (Yaklaşık 40 bin Türk lirası), tüzel kişilerin ise, 200 bin som (Yaklaşık 80 bin Türk lirası) cezaya çarptırılmasını teklif ediyor. Bakanlık tarafından hazırlanan yasa tasarısı kamuoyunun tartışmasına sunuldu. Kültür, Enformasyon, Spor ve Gençlik Politikası Bakanlığı, televizyon ve radyo başta olmak üzere toplu iletişim araçlarında yalan haber ve bilgi paylaşanların cezalandırılmasını teklif etti. Kanun tasarısı, internet sayfaları, haber portalları ve sosyal medyayı da kapsıyor. Yasa tasarısı, dezenformasyonla mücadele, toplum çıkarlarının ve bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması, bilgi güvenliğinin sağlanması amacıyla hazırlandı. Buna göre, yalan haber ve bilgi paylaşan gerçek kişiler 100 bin Kırgız somu, tüzel kişiler ise, 200 bin Kırgız somu ile cezalandırılacak. Tasarının yasalaşması halinde, Kırgız Cumhuriyeti Ceza Kanunu'na “Kitle iletişim araçlarını kullanarak, internetteki bir web sitesinde, sosyal ağları kullanarak internetteki bir web sitesinin sayfasında yanlış bilgilerin yayılması” başlıklı 1093 numaralı madde eklenecek. Günümüzde Kırgızistan’da 160’tan fazla televizyon kanalı ve yüze yakın radyo kanalı kayıtlı. Bunların çoğunluğu dijital formatta yayın yaparken, internet yayıncılığında da son dönemlerde artış görülüyor. 

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.