SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Dezenformasyon

QHA - Kırım Haber Ajansı - Dezenformasyon haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Dezenformasyon haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

İletişim Başkanlığında afet haberciliğine dikkat çekildi Haber

İletişim Başkanlığında afet haberciliğine dikkat çekildi

Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından sunulan Avrupa Birliği Erasmus+ Programı kapsamında hibe almaya hak kazanan "Afet Haberciliği: Haberin Afete Dönüşmesini Önlemek" isimli proje ile eğitim paneli tertip edildi. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı himayesinde ve RTÜK (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu), Konya Büyükşehir Belediyesi Sosyal İnovasyon Ajansı, Slovenya Primorska Üniversitesi, Ukrayna Kıyiv Üniversitesi ile İspanya Vigo Üniversitesi ortaklığında yürütülen proje kapsamında çok sayıda yabancı gazeteciye yönelik “Afet Haberciliği Eğitim Paneli” düzenlendi. Program kapsamında açılan doğal afet sergisinde Türkiye, Ukrayna, Slovenya ve İspanya’daki afetlerin sonuçlarını gösteren fotoğraflar yer aldı. Rus saldırısı sonucunda yaşanan Kahovka Barajı’nın patlaması sonucunda yaşanan afetin izleri ise katılımcıların dikkatine sunuldu. 2 Aralık 2025 tarihinde İletişim Başkanlığında gerçekleştirilen eğitim paneli saygı duruşu ve İstiklâl Marşı ile başladı. Programın devamında afet haberciliği üzerine hazırlanan video kesit katılımcılara gösterildi. İletişim fakülteleri için uluslararası düzeyde tanınan bir Afet Haberciliği müfredatı ve ders içeriği ile medya profesyonelleri için eğitim rehberlerini tanıtmayı amaçlayan proje bağlamında Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı (AFAD) Başkanı Ali Hamza Pehlivan ve İletişim Başkanlığı Başkanı Prof. Dr. Burhanettin Duran tarafından açılış konuşmaları icra edildi. AFAD Başkanı Pehlivan, kurumun faaliyet kategorilerden söz ederek başladığı konuşmasında çalışma grupları içerisinde afet iletişim başlığı altında faaliyet alanı olduğunu kaydetti. Pehlivan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Anadolu Ajansı (AA), TRT, AFAD Basın Müşavirliği ve diğer medya kurum ve kuruluşları ile birlikte afet süreci ve sonrası ile ilgili iletişim odaklı çalışmaları yerine getirdiğini belirtti. Pehlivan, “İletişim o kadar önemli bir husus ki, özellikle yaşamı birebir etkileyen afet gibi alanlarda insanların, toplumların doğru haber alma hakkını kullanması ziyadesiyle mühim.” diyerek kurum olarak iletişimi önemsediklerini vurguladı. Ayrıca dezenformasyona dikkat çeken Pehlivan, toplumların yanlış yönlendirilmesine neden olduğunun altını çizdi. Pehlivan, “Afetlerle ilgili habercilikte en ufak aksama veya yanlış aksettirme yeni felaketlere yol açabilmektedir.” dedi. 6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri'nde yapılan paylaşım sayısının 150 milyonu bulduğunu sözlerine ekleyen Pehlivan, dezenformasyon niteliği taşıyan bilgi aktarımlarının birer yük olduğunu belirtti. Pehlivan İletişim Başkanlığı ve AFAD’ın kamuoyunu doğru bilgilendirmek için o dönemde ortak çalışmalar yürüttüğünü bildirdi. İletişim Başkanlığı Başkanı Duran ise projede iş birliği sağlayan eğitim kurumları; Slovenya Primorska Üniversitesi, Ukrayna Kıyiv Üniversitesi ile İspanya Vigo Üniversitesine teşekkür etti. “İnsanı analitik merkeze alan toplumun lehine olan ve standartları yüksek olan bir medya sistemi vazgeçilmezimizdir.” ifadesine yer veren Duran, bu kapsamda yürütülen faaliyetlerle İletişim Başkanlığının hem teorikte hem de pratikte iletişime katkı sunmaya çalıştığını kaydetti. Duran, afet haberciliğinin yalnızca bir isim olmadığını afet anında toplumsal dayanışmayı, kamu düzenini ve can güvenliğini ilgilendiren bir uzmanlık alanı adı olduğunu vurguladı. Bu nedenle büyük bir hassasiyet gerektirdiğinin altını çizen Duran, insanların bilgi edinme talebi içinde olduğunu söyledi. Bilgi trafiğinin bazen telafi edilemeyecek sonuçlar doğurduğunun altını çizen Duran, gerçek bilgi ile sahte bilgiyi ayırt etmenin zor olduğu bir döneme girdiğimizi, bunun yapay zekâ ile önemli bir durum haline geldiğini dile getirdi. 6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri'nden örnek veren Duran, “O dönemde yalan, yanlış ve eksik bilgilerin hızla yayıldığına şahit olduk. İletişim Başkanlığı olarak dezenformasyona karşı mücadele ettik. Sadece 5 ay içinde 450’ye yakın dezenformasyon tespit ettik.” bilgisini verdi. Duran, bu kapsamda İletişim Başkanlığının medya mensupları için rehber niteliğinde kitap yayımladığını, sempozyum düzenlediğini, video ve görsel içeriklerle çalışmalar katkı sağladığını belirtti. Ayrıca İletişim Başkanlığı Başkanı, afet haberciliği konusunda beş dilde hazırlanan kitabın çalışmalarının devamlılığı niteliğinde olduğunu sözlerine ekledi. Açılış konuşmalarından sonra üç oturumdan oluşan panelin ilki “Afet Haberciliğinde Etik Zorluklar” başlığıyla gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü RTÜK Başkan Yardımcısı Deniz Güler’in üstlendiği panelde; Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (AHBVÜ) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bahar Kayıhan, Anadolu Ajansı Gaziantep Bölge Müdürü Kerem Kocalar ve TRT Haber Sunucu Fuat Kozluklu konuşma yaptı. RTÜK Başkan Yardımcısı Güler, “Amacımız yalnızca mevcut sorunları tespit etmek değil, aynı zamanda çözüm yollarını hep birlikte tartışmak.” diyerek başladığı konuşmasında afet haberciliğindeki önemli hususlara dikkat çektiği soruları panelistlere yöneltti. 6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri'ne işaret eden Doç. Dr. Kayıhan, asrın felaketi olarak adlandırılan ağır yıkımın medyaya yansımalarından söz etti. Bu hususta olayı aktarım, kurtarma hikâyeleri, mahremiyet eksikliği, dezenformasyon, muhalefet ve iktidar olumlu ve olumsuz haberleri ile ihtiyaçları barındıran haberlerin gündeme taşındığını aktardı. Kayıhan, yardımların basında büyük bir yankı uyandırdığını ancak politik yansımaların da çok fazla görüldüğünü vurguladı. Uzmanlara yeterince başvurulmadığına dikkat çeken Kayıhan, “Basında depremzedelerin konuşmalarına ve mağduriyetine de çok az yer verildiğini görmüş olduk.” yorumunu yaptı. Kriz haberciliği kadar risk haberciliğinin de önemli olduğunun altını çizen Kayıhan, “Risk haberciliği üzerine eğilebilirsek, birtakım krizlerin önüne geçebilir ve önlem alabiliriz. Politik odaklı değil, insan odaklı habercilik yapmak; hızlı, doğru ve net haberler önemli. Korkuya ve paniğe sürüklemeyecek etik kurallar çerçevesinde haberler yapmak da son derece önemli.” değerlendirmesinde bulundu. Kayıhan bu bağlamda afet muhabirlerine eğitimler verilmesi gerektiğini sözlerine ekledi. 20 yıllık saha deneyimini katılımcılara aktaran AA Gaziantep Bölge Müdürü Kocalar ise Kahramanmaraş Depremleri'nden sağ çıkarılan 70 yaşındaki bir teyzenin mahremiyet talebinin kendisi için kariyeri boyunca en önemli ders olduğunu ve mahremiyet olgusuna dikkat edilmesi gerektiğini aktardı. Kocalar, afet haberciliğinin en önemli meselelerinden birinin de fikri takip olduğunu söyledi. “Sahayı bu kadar iyi bilen biri olarak afet haberciliğini geliştirmek için neler yapılmalı?” sorusu üzerine Kocalar, “Bunun iki aşaması var. Birincisi medya şirketlerinin ‘afet haberciliği' birimi olması gerektiğini düşünüyorum. Bu ekibin, insan psikolojisini iyi bilen kişilerden oluşmalı. Bölgede haber yapan kişinin çevrede afetzede olduğunu unutmaması gerekir. Ayrıca açlığa, susuzluğa, uykusuzluğa dayanabilir kişilerden oluşması gerektiğini düşünüyorum. İkinci olarak afet bölgesindeki basın mensuplarına psikolojik destek verilmesi elzemdir.” ifadelerini kullandı. Birinci oturumun son konuşmacısı TRT Haber Sunucusu Kozluklu ise kariyerinde 7 deprem deneyimi olduğunu kaydederek, yaşadığı deneyimi katılımcılara aktardı. Usta çırak ilişkisiyle öğrenilmesi ve yürütülmesi gerek bir meslek olduğunu belirten Kozluklu, önce insan sonra gazeteci olma üslûbu olması gerektiğine dikkat çekti. Kozluklu, “Felaketin öznelerine hâlden anlayan duyguyla yaklaşıldığında etik gazeteciliğin gerekliliği büyük oranda yerine getirilmiş olur diye düşünüyorum.” dedi. Kozluklu, vicdan unsurunun önemine dikkat çekti. Panelin ilk oturumu İletişim Başkanlığı Basın ve Yayın Dairesi Başkanı Doç. Dr. Oğuz Göksu, panelistlere teşekkür belgesi takdim etmesiyle son buldu. İkinci oturum ise “Afet Haberciliğinde Güvenliğin Önemi” başlığıyla gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü İletişim Başkanlığı Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi Başkanı Doç. Dr. Bora Bayraktar’ın yaptığı oturumda İspanya Vigo Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Javier Abuin-Penas, AFAD Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Kubilay Özyurt ve Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Neval Genç panelist olarak yer aldı. Konuşmacılar, afet anında ve sonrasında bilginin etik bir şekilde aktarılmasının yanı sıra bilginin güvenliğine de dikkat çekti. Afet haberciliği sırasında ölümlerin veya yaralanmaların nedenlerinin hazırlıksız gitme, bilgi eksikliği, iletişim eksikliği veya yetersiz eğitim olduğu belirtildi. Yanlış bilgi nedeniyle devlete karşı güven kaybının da oluştuğu kaydedildi. Bu bağlamda resmî kaynakların referans alınması gerektiğinin altı çizildi. Oturumun sonunda İletişim Başkanlığı Basın ve Yayın Dairesi Başkanı Doç. Dr. Oğuz Göksu, panelistlere teşekkür belgesi takdim etti. Öte yandan “Afet Haberciliğinde Teknoloji Kullanımı” başlıklı üçüncü oturumda ise afet sonrasında kamuoyunu bilgilendirme ve ilgili kuruluşları yönlendirme aracı olan teknolojinin doğru kullanımı ele alındı. Moderatörlüğünü Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdulkadir Gölcü’nün yaptığı panelde BTK Basın Müşaviri Harun Arpacı, Gazeteci ve Sosyal Medya Yöneticisi Beatriz Nestar Bueno ve Bartın Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Özkan Avcı panelist olarak yer aldı. Afetle ilgili bilgi aktarımı esnasında basın mensubunun iletişim trafiğine takılmaması için önerilerde bulunuldu. Gazetecilerin baz istasyonu değil, internet tabanlı iletişim sağlaması gerektiği belirtildi. Sosyal medya hesapları üzerinden yayılan dezenformasyon bilgilerin gazetecilik mesleğini daha önemli hale getirdiği, çünkü bu işin doğruya ulaşmanın sahada yapılan profesyonellik gerektiren bir iş olduğuna dikkat çekildi. Program, İletişim Başkanlığı Basın ve Yayın Dairesi Başkanı Doç. Dr. Oğuz Göksu'nun, panelistlere teşekkür belgesi takdim etmesiyle son buldu.

Dr. Mehsa Mehdizade QHA'ya anlattı: İran'da başörtüsü yasağı kalktı mı yoksa bu bir dezenformasyon mu? Haber

Dr. Mehsa Mehdizade QHA'ya anlattı: İran'da başörtüsü yasağı kalktı mı yoksa bu bir dezenformasyon mu?

Yağmur Filiz Kaşgarlı/QHA Ankara Sosyal medya platformlarında sık sık paylaşılan İran'da başörtüsü yasağının kalktığına ilişkin videolar nedeniyle dünya, gözlerini ülkedeki Molla rejimine çevirdi. İranlı siyasetçi, Danışma Meclisi Üyesi Muhammedrıza Bahuner'in de başörtüsü zorunluluğunun kalktığına ilişkin açıklamaları "İran'da Neler Oluyor?" dedirtti. Güney Azerbaycanlı Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Mehsa Mehdizade dünya kamuoyunu meraklandıran başörtüsü yasağı hususunda Kırım Haber Ajansının (QHA) sorularını yanıtladı. İran İslam Cumhuriyeti Anaysası'nın 4. ve 20. maddelerine işaret eden Mehdizade, tüm yasaların İslamî usullere uygun olmasını öngörüdüğünü, bu yüzden Ceza Kanunu'nun 638. maddesi uyarınca kadınların kamuya açık alanlarda "İslamî hicaba riayet etmemelerinin" suç olarak tanımlandığını anımsattı. Ali Hamaney dinî liderliğindeki İran'da yasaların devam ettiğine işaret eden Mehdizade, bu çerçevede tesettüre uymayan kadınların para veya kısa süreli hapis cezasına çarptırıldığını kaydetti. YUMUŞAK YAKLAŞIM SİNYALİ Mİ VERİLİYOR? İran'ın yeni Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın Güney Azerbaycan Türkü olduğunu vurgulayan Mehdizade, Pezeşkiyan'ın "zorlayıcı yöntemler yerine sosyal ikna yolunu tercih edecekleri" bir yol izleyeceklerini söyledikleri aktardı. Mehdizade, "Ancak, yasal düzenleme hâlâ yürürlüktedir. Yani hicap zorunluluğu devam etmekte, sadece uygulamada daha yumuşak bir yaklaşım sinyali verilmektedir." değerlendirmesinde bulundu. SOSYAL MEDYADA YAYILAN GÖRÜNTÜLER GERÇEK Mİ? Sosyal medyada yayılan başı açık veya modern kıyafetli İranlı kadınların videolarının gerçeği yansıtmadığını sözlerine ekleyen Mehdizade, videoların İranlı kadınlara ait olduğunu fakat bu videoların büyük bir bölümünün eski veya İran dışı olduğunu belirtti. Mehdizade, "İran'da başörtü yasağı kalktı" söylemlerinin doğru olmadığının da altını çizdi. "İRAN'DA BASKI KALKTI ALGISI YARATILIYOR" Mehdizade, "Bu tür içeriklerin yayılmasının ardında sadece rejim karşıtı propaganda değil, aynı zamanda devletin bu konuda daha gevşek davrandığını göstermek ve toplumu yumuşatmak amacı da olabilir. Yani toplumun tepkisini azaltmak için 'artık baskı kalktı' algısı bilinçli olarak güçlendiriliyor olabilir. Bu nedenle bu görüntülerin bir kısmı, devletin kontrollü bir gevşeme politikası yürüttüğünü düşündürmek için üretilen bir dezenformasyon olarak değerlendirilebilir. Bu, halkı rahatlatmak ama aynı zamanda sistemin temellerini korumak amacıyla yapılmış bir yönlendirme niteliği taşır." ifadelerine yer verdi. QHA'nın sorusu üzerine 2022'de ahlak polisleri tarafından gözaltına alındıktan sonra Mahsa Amini'nin hayatını kaybetmesiyle geniş çaplı protesto etkinliklerinin arttığını hatırlatan Mehdizade, devletin yumuşak sinyal vermesinin toplumsal baskı sonucunda gerçekleştiğini dile getirdi. Bunun yasanın kalktığıyla ilişkilendirilmemesi gerektiğini vurgulayan Mehdizade, "Bu gelişme, İran yönetiminin halkın taleplerini tamamen reddetmeden, sistem içi bir denge arayışına yöneldiğini göstermektedir." yorumunu yaptı. "BU MESELE DEVLET İDEOLOJİSİNİN DAYATTIĞI KİMLİK POLİTİKASININ BİR SONUCUDUR" Mehdizade, "İran toplumunda son durum nedir?" sorusuna ise şu yanıtı verdi: "Bugün İran’da kadınların büyük bir kısmı, özellikle Tahran, Tebriz ve İsfahan gibi büyük şehirlerde hicap kuralına daha gevşek biçimde uymaktadır. Fakat bu durum, toplumsal değerlerden kaynaklanan bir değişim değil; devlet ideolojisi ile halkın özgürlük talebi arasındaki derin bir çatışmanın yansımasıdır. Zorunlu hicap, toplumun büyük kesimi tarafından değer olarak benimsenmemekte, yalnızca yasal mecburiyet nedeniyle uygulanmaktadır. Dolayısıyla bu mesele, ahlakî ya da kültürel bir norm değil, doğrudan devlet ideolojisinin dayattığı kimlik politikasının bir sonucudur. Bugün İran’da hicap konusu, rejimle toplum arasındaki en belirgin sembolik çatışma alanı hâline gelmiştir."

Kırım Araştırmaları Ağı, Rus propagandası ve dezenformasyonuyla mücadele yollarını tartıştı Haber

Kırım Araştırmaları Ağı, Rus propagandası ve dezenformasyonuyla mücadele yollarını tartıştı

Kırım ile ilgili konularda çalışan akademisyenler arasında iletişim sağlamayı ve çalışmalarını duyurmayı amaçlayan Kırım Araştırmaları Ağı (CSN – Crimean Studies Network) ve DisInfo Lab grubu, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik olarak 24 Şubat 2022'de başlattığı topyekun işgal girişimi ve saldırıları kapsamında yürütülen Kremlin merkezli dezenformasyon faaliyetleri hakkında çevrim içi bir panel düzenledi. Rus propagandası ve dezenformasyon faaliyetlerinin ele alındığı 22 Nisan 2025 tarihindeki panelin moderatörlüğünü Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Filiz Tutku Aydın Bezikoğlu gerçekleştirdi. Panelde; Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Üyesi, Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Başkanı Prof. Dr. Gayana Yüksel, Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sezai Özçelik ve gazeteci-yazar Gönül Şamilkızı konuşmalarını yaptı. Panelistler, genel olarak özellikle Ukrayna-Rusya Savaşı çerçevesinde gelişen olaylar üzerinde yoğun bir şekilde yürütülen kara propaganda hakkında bilgiler verdi, bu propaganda ve yalan haberlere karşı mücadele yollarını ele aldı. Konuşmacılar, bu hususta Türk basınına, Türk kamuoyuna düşen görevleri ve devlet nezdinde atılması gereken adımları değerlendirdi. "RUSYA'NIN PROPAGANDA MEKANİZMASIYLA DEVLETLER DÜZEYİNDE MÜCADELE EDİLMELİ" Gazeteci-yazar Gönül Şamilkızı, ilk kısımdaki konuşmasında özellikle Rus makamlarının enformasyon kanalları aracılığıyla yürüttüğü dezenformasyonlara dikkat çekti. Bu manipülasyonlar aracılığıyla medya servislerinin etki altına alındığını kaydetti. Rus propagandasının çok yönlü çalıştığını ifade eden Şamilkızı, Ukrayna toprağı Kırım'ın sözde bağımsız olması gerektiği yönündeki söylemler ile de Kremlin'in politikalarının aklandığını belirtti. Ayrıca; Rus propagandasının sahte sosyal medya hesapları ile faaliyet yürüttüğünü kaydetti. Gazeteci, güya Avrupalı, Batı merkezli sosyal medya hesaplarının kurulduğunu bunların bot hesaplarla büyütülüp sözde tarafsız, objektif görünüm verildiğini; gündeme dair önemli dönemlerde ise bu hesaplardan Ukrayna karşıtı dezenformasyon ve manipülasyon yayıldığını vurguladı. Bu hesapların sözde Batılı kaynaklar olarak kabul edildiğini ve etki ajanları eliyle yayıldığını dile getirdi. Dönem dönem Rus propaganda medyası Sputnik'in de bu operasyon hesaplarını kaynak gösterdiğini belirtti.  Türkiye'de Rus propagandasına hizmet eden çok sayıda ismin olduğunu söyleyen Şamilkızı, meselenin temelinde sosyo-kültürel bir olgunun yattığını dile getirdi. Şamilkızı, Türkiye'de on yıllardan beri yapay bir Sovyet-Rus hayranlığının yaratıldığını kaydetti. Türkiye'de Rus mitlerinin sanıldığından çok daha güçlü olduğunu bildirdi. Şamilkızı, Rusya'nın uzun bir süredir devlet politikası haline getirdiği ve bunun için büyük bütçeler (2025 yılında sadece resmi propaganda için 1.5 milyar dolar) ayırdığı propaganda mekanizması hakkında bilgiler verdi. Bu durum karşısında devletler düzeyinde mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı. Şamilkızı, "Rus propagandasıyla mücadele, devletler düzeyinde yapılması gerekiyor. Putin ile şu anda aynı safta yer alan ABD'den bahsetmiyorum. Özellikle de kendi güvenliği için Rusya'yı gelecekte tehdit olarak gören devletlerden bahsediyorum. Avrupalılar olabilir vs. Bunu ciddiye alan devletlerin ortak çalışma yapması gerekiyor. Bu sadece bir devletin baş edeceği şeyler değil. Biz Rusya'nın dünyada ve Türkiye'deki propagandası ile yeni yeni tanışıyoruz. Henüz bu mekanizmayı, çalışma şeklini, yöntemlerini bilmiyoruz"  ifadelerini kullandı.  "RUS PROPAGANDASINA KARŞI TÜRKİYE'DEKİ KIRIM TATAR DİASPORASI BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR" Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Üyesi, Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Başkanı Prof. Dr. Gayana Yüksel, Ukrayna ve Rusya arasında başlayan topyekun savaşın ardından bir enformasyon savaşının da başladığını dile getirdi. Yüksel, medyanın çok hızlı dönüştüğünü ve medya gücünü elinde bulundurmanın çok önemli olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Yüksel, Rus propagandasına karşı önlem almak için kapsayıcı devlet stratejilerinin gerektiğini vurguladı. Devletlerin Rus propagandasına karşı uyanık olması gerektiğini ifade eden Yüksel, enformasyon savaşı için ciddi bir siyasi irade gösterilmesinin önemini kaydetti. Yüksel, Kremlin'in Ukrayna kamuoyu üzerindeki propaganda ve dezenformasyon operasyonları hakkında değerlendirme yaptı.  Prof. Dr. Yüksel, çevrim içi panel kapsamında gerçekleştirdiği sunumda; propaganda amaçlı sahte haberler, Türkiye basınında yer alan Ukrayna ve Rusya hakkındaki dezenformasyonlar ve Kremlin güdümündeki medya servisleri ve gazeteciler hakkında kapsamlı bilgiler verdi. Yüksel, Ukrayna'daki çeşitli panel ve sempozyumlarda Türkiye'deki Rus propagandasını anlattığını, bu panellerden birisinde kendisine Rus propagandasının Türkiye'de çok güçlü gözüktüğünü ilettiklerini ifade etti. Yüksel, Rus propagandasına karşı Türkiye'de faaliyet yürüten ve Ukrayna taraftarı olan gazeteciler ve medya servislerinin yakın ilişkide olması gerektiğinin altını çizdi. Prof. Dr. Gayana Yüksel, "Türkiye'de Ukrayna'yı destekleyen çok sayıda arkadaşımız var. Devlet yetkilileri, büyükelçilikler, medya çalışanları, akademisyenler ve tabii ki Türkiye'deki Kırım Tatar ve Ukrain diasporası burada büyük önem taşıyor" dedi. KREMLİN'İN PROPAGANDA VE KAMUOYUNU YÖNLENDİRME FAALİYETLERİ Türkiye'de Rus propagandası yayan medya servislerini isim isim ifade eden Yüksel, Kremlin'in yerli gazetecileri kullandığını ve bu konuda çok kapsamlı faaliyetler yürütüldüğünü söyledi. Ayrıca bu medya servislerinin; bilinçli bir şekilde Putin'i kahraman olarak gösterdiğini ve Ukrayna'yı aşağıladığını söyledi. Yüksel, ayrıca dezenformasyonun yanında yanlış ya da yanıltıcı bilgi (misinformation) yayıldığının da özellikle altını çizdi. Bu tür olaylar olduğunda veya bu yönde haberler yayıldığında; Türk kamuoyunun, yalnızca Rus kaynaklarından değil Ukrayna kaynaklarından da gelişmeleri teyit etmesi gerektiğini vurguladı. RUS PROPAGANDASIYLA MÜCADELE NASIL OLMALI? Rus propagandasıyla mücadele için çözüm önerileri hususunda konuşan Prof. Dr. Gayana Yüksel, ilk olarak kapsayıcı bir medya stratejisine ihtiyaç olduğunu ifade etti. Yüksel, bu stratejinin genel güvenlik mimarisinin bir parçası olması gerektiğini söyledi. Bu stratejinin sadece yetişkinler için değil çocukları da ilgilendirdiğini vurguladı. Ukrayna'da topyekun savaşın başlangıcından itibaren eğitim kurumlarında medya farkındalığı hususunda derslerin koyulduğunu ifade etti. Yüksel, bir teknolojik girişim olarak "doğruluk kontrolü (Fact-checking)" uygulamalarının aktif şekilde kullanılması ve bir farkındalık haline gelmesi gerektiğini belirtti. Ukrayna-Rusya Savaşı'nın ardından Ukrayna kamuoyunda eski değerlerin terk edildiği ve geçmişle hesaplaşıldığı bir "dekolonizasyon" sürecine girdiğini söyledi. Gayana Yüksel, "Elimizden şu anda bunlar geliyor. Ümit ediyorum; belki, ileride çalışmalarımı daha yüksek bir seviyeye taşırız" dedi. Moderatör Dr. Öğr. Üyesi Filiz Tutku Aydın Bezikoğlu, Prof. Dr. Yüksel'in sunumuna katkı olarak, Rus propagandasının Türkiye'de çok detaylı ve kapsamlı çalıştığını, kamuoyunun nabzına göre hareket ettiğini ve çeşitli etkinliklerle buna Türk bilim insanlarını da alet ettiğini dile getirdi. Bezikoğlu, bu konuya örnek olarak 17 Şubat 2025 tarihinde Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesinde düzenlenen "II. Dünya Savaşı'nda Türk-Rus İlişkileri" başlıklı sempozyumu hatırlattı. Bu programda, Türkiye'deki Rus propagandasının önde gelen simaları boy göstermiş ve Rus tezlerini savunup üniversite kürsüsünü bu kirli amaçlarına alet etmişti. Bezikoğlu, Rus propagandasının yeni stratejisinin bu olduğunu ve çok fazla dikkat çekmeyen konu başlıklarıyla Kremlin'e hizmet ettiğini söyledi. Ayrıca, bu sözde panele Prof. Dr. Sezai Özçelik'in katıldığını ve kendisinin soru sormasına bile izin verilmediğini anımsattı.  "KREMLİN'İN TÜRKİYE'DEKİ RUS PROPAGANDACILARI NASIL FONLADIĞINI KİMSE BİLMİYOR..."  Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sezai Özçelik, Türkiye'de dış politika hususunda son 10-15 yılda yapılan kamuoyu araştırmalarına bakıldığında; Rusya'nın ciddi bir tehdit olarak görülmediğini en üst sıralarda hep Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve İsrail'in tehdit unsuru olarak algılandığını ifade etti. Prof. Dr. Özçelik, Türkiye'de Rus propagandasının neden bu kadar etkili olduğu sorusunun cevabının burada gizli olduğunu belirtti. Türkiye'deki tüm kesimlerin politik farkındalığının Batı karşıtlığı üzerine kurulduğunu söyleyen Özçelik, "Türkiye'de Rus propagandacıların Kremlin tarafından fonlandığı çok açık, bunu biz biliyoruz. Türkiye'de Batı tarafından fonlanan da ciddi bir kesim var. Soros'u herkes biliyor. Ancak, Rusya'nın kimleri ve ne şekilde fonladığı çok fazla bilinmiyor, takip edilmiyor" dedi. "RUSYA'NIN ESAS HEDEFİ, DEMOKRASİ VE LİBERAL SİSTEMİ KÖKÜNDEN TEMİZLEMEK..." Prof. Dr. Özçelik, Türkiye'de dış politika hususunda kamuoyunu yanlış yönlendiren ve dezenformasyon yayan çok sayıda kaynağın bulunduğunu bu hususta Rus propagandasının bilgi eksikliği nedeniyle alıcı bulduğunu belirtti. Batı karşıtlığı nedeniyle maalesef kaynağı bilinmeden Rus propagandacılara; yalan haber, dezenformasyon ve yanıltıcı bilgileri yaymaları için alan açıldığını kaydetti. Türkiye'de gazetecilik mesleğini doğru ifa eden medya araçlarının az sayıda olduğuna dikkat çeken Bezikoğlu, hele hele dış politika meselesinde teyit mekanizmasının yeterince işlemediğini vurguladı. Bezikoğlu, bu yapısal sorunun da Rus propagandasına alan açılmasını sağladığını söyledi. Ayrıca, son dönemde Trump yönetimindeki ABD'nin Rusya'nın söylemlerini dillendirdiğini ifade ederek, "Rusya'nın esas hedefi, dünyadaki demokrasi ve liberal sistemi kökünden temizlemek ve dünyada otoriter sistemi hakim kılmak. Hedeflerinin, sadece Kırım veya Ukrayna'dan ibaret değil çok daha büyük olduğunu düşünüyorum... Şu andaki otoriter rejimler, tüm dünyayı otoriter yapmaya çalışıyorlar, küresel otoriterlik söz konusu..." değerlendirmesini yaptı. Öte yandan; Prof. Dr. Sezai Özçelik, Rus propagandasıyla mücadele hususunda şu ifadeleri kullandı: "Türkiye'de Rusya ve Ukrayna ilgili haberlerde teyit mekanizmasının gelişmesi gerekiyor. Belki, bizler bu konuda teyitçi olarak görev yapabiliriz. İkinci bir nokta olarak, Rus propagandacılarla mücadele için Kırım Haber Ajansına daha çok destek olunması, birlikte koordineli olarak faaliyetler yürütülmesi gerekir diye düşünüyorum."  Son olarak; Dr. Öğr. Üyesi Filiz Tutku Aydın Bezikoğlu, Rus dezenformasyonuna karşı ortak mücadele edilmesi gerektiğini ve bu yönde birlikte faaliyetlerin hayata geçirilmesi gerektiğini dile getirdi. Ayrıca;  Bezikoğlu, Rus propagandasıyla mücadele için önce eğitimli ve donanımlı olmak gerektiğini vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanlığının yabancı dezenformasyonla mücadele merkezi kapatıldı Haber

ABD Dışişleri Bakanlığının yabancı dezenformasyonla mücadele merkezi kapatıldı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Marco Rubio, 16 Nisan 2025 tarihinde "Yabancı Bilgi Manipülasyonu ve Müdahaleyle Mücadele" ofisinin kapatıldığını duyurdu. Rubio, konuya ilişkin yaptığı açıklamada "Son on yılda Amerikalılar sadece fikirlerini dile getirdikleri için iftiraya uğradı, kovuldu, suçlandı ve hatta hapse atıldı. Bu durum bugün sona eriyor. Vergi mükelleflerine yılda 50 milyon dolardan fazla maliyeti olan, hizmet etmesi gereken Amerikalıların seslerini aktif bir şekilde susturan ve sansürleyen Dışişleri Bakanlığının, -eski adıyla Küresel Katılım Merkezinin (GEC)- Yabancı Bilgi Manipülasyonu ve Müdahaleyle Mücadele biriminin kapatıldığını duyuruyorum." ifadelerini kullandı. Over the last decade, Americans have been slandered, fired, charged, and even jailed for simply voicing their opinions. That ends today. I am announcing the closure of the @StateDept's Counter Foreign Information Manipulation and Interference, formerly the Global Engagement… https://t.co/ucdBPmPJC1 — Secretary Marco Rubio (@SecRubio) April 16, 2025 MERKEZİN BAŞLICA AMACI BAŞTA RUSYA OLMAK ÜZERE GELEN PROPAGANDALARLA MÜCADELE ETMEK  2016 yılında ABD Dışişleri Bakanlığı Bünyesinde kurulan Küresel Katılım Merkezinin (GEC) başlıca amacı, özellikle Rusya, Çin, Kuzey Kore ve İran gibi ülkelerden gelen yabancı propaganda ve dezenformasyonla mücadele etmekti.

Rusya, Ukrayna'ya yönelik bilgi savaşını yoğunlaştırıyor Haber

Rusya, Ukrayna'ya yönelik bilgi savaşını yoğunlaştırıyor

Ukrayna Dış İstihbarat Servisi (SZRU), Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik sürdürdüğü düşmanca bilgi operasyonlarını yoğunlaştırdığını duyurdu. Açıklamada, Kremlin'in Ukrayna devletinin meşruiyetini sarsmayı ve toplumu manipüle ederek Kıyiv yönetimini zayıflatmayı amaçladığı belirtildi. RUSYA’NIN HEDEFİ: UKRAYNA’YI SİYASİ OLARAK ZAYIFLATMAK SZRU’nun resmî internet sayfasında 2 Nisan 2025 tarihinde yapılan açıklamaya göre, Rusya’nın asıl amacı Ukrayna’yı savaş meydanında değil, halkın zihninde yenmek. Kremlin destekli bilgi operasyonlarının, Ukrayna yönetimini itibarsızlaştırmak, demokratik kurumlara duyulan güveni sarsmak ve ülkeye dışarıdan dayatılan bir siyasi senaryoyu kabul ettirmek üzerine kurulu olduğu ifade edildi. Bu kapsamda, Rusya istihbarat servislerinin yönettiği operasyonların, doğrudan Kremlin tarafından koordine edildiği vurgulandı. RUSYA’NIN KULLANDIĞI YÖNTEMLER Ukrayna istihbaratına göre, Rusya'nın yürüttüğü dezenformasyon kampanyası çeşitli yöntemlerle sürdürülüyor. Kremlin, Batılı veya tarafsız medya kuruluşlarını kullanarak Rusya yanlısı propagandayı yayarken, anonim sosyal medya sayfaları üzerinden Ukrayna ordusu ve yönetimi hakkında manipülatif içerikler servis ediyor. Ayrıca, TikTok ve YouTube gibi sosyal medya platformlarında, "Batı Ukrayna'yı terk etti", "Bizi aldattılar", "Ülkede yönetim değişmeli" gibi söylemlerle kitleleri etkilemeye çalışıyor. Sosyal medyada bot hesaplar ve sahte profiller aracılığıyla Ukrayna yönetiminin meşruiyetini sorgulayan paylaşımlar yaparken, Rusya yanlısı eski diplomatlar ve analistleri devreye sokarak "Batı’nın bile artık farklı bir Ukrayna'ya ihtiyaç duyduğu" algısını oluşturmaya çalışıyor. Bunun yanı sıra, Ukrayna'da vatana ihanetle suçlanan bazı isimler de Kremlin’in söylemlerini desteklemek amacıyla kullanılıyor. “BARIŞ” GÖRÜNTÜSÜ ALTINDA MANİPÜLASYON SZRU'ya göre, Rusya bilgi operasyonlarını "barış girişimi" ve "tarafsız analiz" söylemleriyle örtbas etmeye çalışıyor. Kremlin’in ana hedefleri arasında, savaş nedeniyle seçimlerin yapılamamasını bahane ederek Ukrayna yönetiminin meşruiyetini sorgulamak, BM, ABD veya AB gözetiminde bir "geçici yönetim" oluşturulması fikrini öne sürmek ve mevcut Ukrayna yönetimiyle barışın mümkün olmadığı algısını yayarak yeni bir siyasi düzen kurulması gerektiğini savunmak yer alıyor. Ukrayna istihbaratı, Rusya’nın yürüttüğü bu dezenformasyon faaliyetlerinin, Kremlin'in söylemlerinin Ukrayna'nın müttefik ülkelerindeki etkili yapılar içine sızdırılmasıyla desteklendiğini belirtti. Özellikle, Ukrayna yönetiminin meşruiyetinin sorgulandığı, Kıyiv’in katılımı olmadan müzakere olasılıklarının tartışıldığı ve Ukrayna’ya duyulan güvenin azaldığı yönünde kamuya açık "tartışmalar" organize edilerek bu söylemler yaygınlaştırılıyor. UKRAYNA DEZENFORMASYONA KARŞI UYARDI SZRU, Ukrayna halkını ve uluslararası kamuoyunu Rusya’nın yürüttüğü bilgi savaşına karşı dikkatli olmaya çağırdı. Açıklamada, Kremlin’in "barış girişimi" adı altında Ukrayna’nın siyasi yapısını çökertmeyi hedeflediği ve bu tür manipülasyonlara karşı duyarlı olunması gerektiği vurgulandı.

Avrupa Parlamentosu, Rusya'nın tarih manipülasyonlarına karşı önlem alınmasını istedi Haber

Avrupa Parlamentosu, Rusya'nın tarih manipülasyonlarına karşı önlem alınmasını istedi

Avrupa Parlamentosu (AP), Rusya'nın dezenformasyon ve tarihsel gerçekleri çarpıtarak kamuoyunu manipüle etme girişimlerini kınayan bir kararı kabul etti. AP'nin 23 Ocak 2025 tarihinde kabul ettiği kararda, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşını haklı çıkarmak amacıyla tarihsel olayları çarpıtarak kullandığı vurgulandı. Avrupa parlamenterleri, Kremlin'in tarihi gerçekleri sistematik olarak saptırarak hibrit savaşın bir aracı olarak kullandığını belirtti. Belgede özellikle, Rusya'nın Ukrayna'nın milli kimliğini ve devletini inkar etmeye yönelik çabalarına dikkat çekildi. Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi, eski Estonya Başbakanı Kaja Kallas, oylamadan önce yaptığı konuşmada, “Dezenformasyon, Rusya'nın askeri faaliyetlerinin temel bir parçasıdır. Hibrit savaşın bir parçası olan bu tür manipülasyonlar, demokrasilerimize, üniversitelerimize, parlamentolarımıza, medyamıza ve diğer kurumlarımıza ulaşmaktadır. Amaçları, güvensizlik yaratmak ve içsel çatışmaları körüklemektir." dedi. RUSYA, UKRAYNA VE AVRUPA'NIN TARİHİNİ ÇARPITIYOR Ayrıca, belgede Rusya'nın sadece Ukrayna'nın tarihini değil diğer Avrupa ülkelerinin tarihini de yeniden yazma çabalarına dikkat çekildi. Örneğin, Rusya'nın 1940'taki Baltık ülkelerinin işgalini reddettiği, Polonya'daki Katın Katliamı'nın sorumluluğunu inkar ettiği ve 1939'da Polonya’ya yapılan saldırıyı "kurtuluş" olarak sunduğu ifade edildi.  AP, Rusya'nın Sovyet rejiminin suçlarından sorumlu olanları cezalandırmamasını ve hükumetin, bu konularda tarihsel araştırmaları ve kamusal tartışmaları bastırmasını kınadı. Avrupa parlamenterlerine göre; bu tür uygulamalar, Moskova rejiminin emperyalist politikalarının yeniden canlanmasına ve tarihin suç amacıyla kullanılmasına katkıda bulundu. Ayrıca, kararda Moskova'nın günümüzde toplu katliamlar, Ukraynalıların sınır dışı edilmesi ve altyapının kasıtlı olarak tahrip edilmesi gibi savaş suçlarını işlediğine dikkat çekildi. KARARDA "KIRIM TATAR SÜRGÜNÜ" AYRINTISI Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Refat Çubarov, AP tarafından kabul edilen söz konusu kararın önemine dikkat çekti. Çubarov, adı geçen kararda; Kırım Tatarları gibi sürgün zulmüne uğrayan halklar başta olmak üzere Sovyetler Birliği'nin suçlarının kurbanlarının anılarına saygı gösterildiğini dile getirdi. Konu ile ilgili kararda şunlar kaydedildi: "AP, AB ve üye devletlerinin, 20. yüzyılda Sovyet rejiminin Avrupalılar üzerinde yarattığı insani acıların daha iyi anlaşılmasına ve farkındalığın artırılmasına katkıda bulunması arzusunu dile getirir. Bu bağlamda, Kırım Tatarları ve Baltık ülkelerindeki insanların sürgünleri gibi kitlesel sürgünler, Gulag sistemi, Holodomor, Katın Katliamı ve Yukarı Silezya Trajedisi gibi Sovyet suçlarının kurbanlarının anılması ve onlara saygı gösterilmesi çağrısında bulunuyoruz.”

Kırgızistan'da dezenformasyonla mücadelede için yeni yasa! Haber

Kırgızistan'da dezenformasyonla mücadelede için yeni yasa!

Kırgızistan Kültür, Enformasyon, Spor ve Gençlik Politikası Bakanlığı; televizyon, radyo, internet ve sosyal medya üzerinden yalan ve kamuoyunu yanıltıcı haber ve bilgi paylaşan gerçek kişilerin 100 bin som (Yaklaşık 40 bin Türk lirası), tüzel kişilerin ise, 200 bin som (Yaklaşık 80 bin Türk lirası) cezaya çarptırılmasını teklif ediyor. Bakanlık tarafından hazırlanan yasa tasarısı kamuoyunun tartışmasına sunuldu. Kültür, Enformasyon, Spor ve Gençlik Politikası Bakanlığı, televizyon ve radyo başta olmak üzere toplu iletişim araçlarında yalan haber ve bilgi paylaşanların cezalandırılmasını teklif etti. Kanun tasarısı, internet sayfaları, haber portalları ve sosyal medyayı da kapsıyor. Yasa tasarısı, dezenformasyonla mücadele, toplum çıkarlarının ve bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması, bilgi güvenliğinin sağlanması amacıyla hazırlandı. Buna göre, yalan haber ve bilgi paylaşan gerçek kişiler 100 bin Kırgız somu, tüzel kişiler ise, 200 bin Kırgız somu ile cezalandırılacak. Tasarının yasalaşması halinde, Kırgız Cumhuriyeti Ceza Kanunu'na “Kitle iletişim araçlarını kullanarak, internetteki bir web sitesinde, sosyal ağları kullanarak internetteki bir web sitesinin sayfasında yanlış bilgilerin yayılması” başlıklı 1093 numaralı madde eklenecek. Günümüzde Kırgızistan’da 160’tan fazla televizyon kanalı ve yüze yakın radyo kanalı kayıtlı. Bunların çoğunluğu dijital formatta yayın yaparken, internet yayıncılığında da son dönemlerde artış görülüyor. 

Ankara'da Rus dezenformasyonu ve propagandası konuşuldu Haber

Ankara'da Rus dezenformasyonu ve propagandası konuşuldu

Mustafa KOÇYEGİT QHA Ankara Ukrayna'nın Ankara Büyükelçiliği ve Ankara Ukrayna Derneği tarafından, 27 Haziran 2024 tarihinde Assembly One Tower'da gazetecilere yönelik olarak "Hibrit Savaşta Dezenformasyonun Zorlukları ve Bunlara Karşı Mücadele: Ukrayna Örneği" konulu çalıştay tertip edildi. Uluslararası Doğruluk Kontrolü Ağı (IFCN) üyesi ve Ukrayna’nın önde gelen teyitçi kuruluşu StopFake ile iş birliği içerisinde gerçekleşen programda, Rus propagandasının ana mekanizmaları, söylentiler ve komplo teorilerinin kullanılmasıyla yapılan dezenformasyon, Türkiye’de Ukrayna ile ilgili yapılan Rus propagandası, Kremlin’in 2014 yılından bu yana yürüttüğü propaganda söylemleri ve bunların zaman içerisindeki değişimi ile Rusya’nın Kırım ile ilgili ana söylemleri ele alındı. Ukrayna'nın Ankara Büyükelçisi Vasıl Bodnar ve Ankara Ukrayna Derneği Başkanı İrına Ambarkütükoğlu'nun katıldığı etkinliğe çok sayıda gazeteci ilgi gösterdi. Rus propanga mekanizmasının nasıl çalıştığı, amaçları ve ortaya çıkardığı dezenformasyonun tüm ayrıntılarıyla incelendiği çalıştayda, Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Üyesi ve İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gayana Yüksel, StopFake fact-checker ve politik analist Marianna Prısyajnyuk (Prysyazhnyuk), StopFake fact-checker ve medya analisti Oksana Polulyah (Poluliakh) ile StopFake gazetecisi ve medya eğitmeni Olga Yurkova konuşmacı olarak yer alırken, programın moderatörlüğünü Ukrayna Ulusal Haber Ajansı Ukrinform Türkiye Muhabiri Olga Budnık yaptı. "RUSYA GERÇEKLERİ ÖLDÜRÜP YALANLARI DOĞURDU" Çalıştayın açılış konuşmasını gerçekleştiren Ukrayna'nın Ankara Büyükelçisi Vasıl Bodnar, programın konusunun oldukça önemli olduğunu belirterek başladığı konuşmasında, "Rus propagandası Ukrayna'ya karşı çok farklı bir dezenformasyon yaptı. Rusya bizi tanklardan önce bilgiyle vurdu. Çok fazla manipülasyon yapıldı. Rusya Ukrayna'ya karşı çok fazla gerçeği yıktı ve sonra kendi oluşturduğu dezenformasyon silahıyla Ukrayna'yı vurmaya başladı." dedi. Savaşın en önemli silahının Rusya'nın Ukrayna'ya karşı uyguladığı dezenformasyon olduğunun altını çizen Büyükelçi Bodnar, "Yalan haberler gerçek silahlardan daha öldürücü oldu. Adeta insanları öldürmenin başka bir şekli olarak ortaya çıktı. Rusya gerçekleri öldürüp yalanları doğurdu." şeklinde konuştu. Bodnar, Rus dezenformasyonunun sadece Ukrayna için değil tüm dünya için tehlikeli olduğunu vurgularak, "Türkiye için de ayrı bir tehdit oluşturuyor çünkü Rusya haber kaynaklarını kullanarak Türkiye'yi yanlış yönlendiriyor. O yüzden biz propanga ve dezenformasyonun ne olduğunu çok iyi anlayıp ona karşı mücadele etmeyi öğrenmeliyiz." ifadelerini kullandı. Ukrayna Derneği Başkanı İrına Ambarkütükoğlu ise, Rus propagandasına karşı mücadele etmenin çok önemli olduğunu kaydederek, son dönem içerisinde Rusya'nın özellikle Karadeniz ve Türkiye üzerinde yürüttüğü faaliyetlerini artırdığını söyledi. "PROPAGANDA 3 KİŞİYİ, 3 MİLYON KİŞİ OLARAK SUNABİLİR" StopFake fact-checker ve politik analist Marianna Prısyajnyuk (Prysyazhnyuk) katılımcılara yaptığı sunumunda, Rusya'nın dezenformasyonu özellikle topyekûn savaş sonrasında en güçlü şekilde kullandığını belirterek, StopFake olarak 2014 yılında Kırım'ın işgal edilmesinden sonra harekete geçtiklerini kaydetti. "Rus propagandasını o dönem hissettik. Her türlü propagandaya karşı durmaya çalıştık." diye konuşan Prısyajnyuk, süreç içerisinde 6 binden fazla yalan haber tespit ettiklerini kaydetti. Rusya'nın yürüttüğü dezenformasyonun, sırasıyla en fazla Polonya, Almanya, Birleşik Krallık, Fransa ve İtalya'ya yönelik olduğunu tespit ettiklerini açıklayan Prısyajnyuk, Rus propagandasına dair örnekleri paylaştı. Ukrayna'ya karşı yapılan dezenformasyon çalışmalarında, savaş sebebiyle Avrupa'ya göç etmek zorunda olan kadın ve çocukların hedef alınarak, Ukraynalıları itibarsızlatırmayı amaçladıklarını ve bu yolla nihai olarak Ukrayna için toplanan yardımların engellenmesini hedeflediklerini söyleyen Prısyajnyuk, yine aynı grubun çok farklı bir şekilde, savaş dolayısıyla değil Ukrayna'daki sözde diktatör yönetimden kaçtığı algısının oluşması için uygulanan çalışmalardan örnekler sundu. Prısyajnyuk, Rus propagandasının öne çıkan konu başlıklarının, Ukrayna'nın başarız bir devlet olarak sunulması, Ukrayna'nın bir nazi devleti olduğunun ileri sürülmesi, Ukrayna'nın Batılı devletlerin kontrolü altında olduğu, AB ve Batı ülkelerinin saldırgan bir tutum takındığı, Ukrayna'ya gelecek yardımların kesileceği, Ukrayna'nın hiçbir zaman AB'ye giremeyeceği şeklinde olduğunu belirtti. Prısyajnyuk, 2014 yılında Kırım'ın işgali sonrasında yürülen bir dezenformasyon çalışmasını şu şekilde anlattı: Şöyle bir yalan haber çıkmıştı: Kırım'ın işgalinden sonra Ukraynalılar toplu bir şekilde Rusya'ya göç ediyor. Ukrayna'nın doğusundaki Donbas'ta yaşanan olaylar ortaya çıkmadan, bir ön propaganda olarak ortaya atılan bu haber, bizim için çok garipti. Ukrayna'da yaşanan bir nüfus hareketliliği yokken ortaya çıkan bu haberi araştırdığımızda, haberin ilk olarak bir Rus kaynağında yer aldığını tespit ettik. Haberde atıf olarak Rusya Federasyonu Göç Ajansının belirtilmesi ve Ukrayna'nın devlet kurumlarından söz konusu bilginin doğrulanmaması sebebiyle kuruma ulaştık. Göç Ajansının bize verdiği cevap, evet sınırdan 2-3 kişi geçti şeklinde oldu. Yani, 2-3 kişi sınırı geçti diye 'Ukraynalılar Ukrayna'yı toplu bir şekilde terk edip Rusya'ya taşınıyor' yalan haberi ortaya atılmıştı. Bu örnek aslında net bir şekilde şunu gösteriyor; propaganda 3 kişiyi, yanına altı tane sıfır ekleyip 3 milyon kişi olarak sunabilir. KTMM ÜYESİ YÜKSEL, RUS PROPAGANDACILARI İFŞA ETTİ KTMM Üyesi Doç. Dr. Gayana Yüksel, kendisinin Kırım Tatarı olduğunu ve 2014 yılında Kırım'ın Rusya tarafından işgal edilmesi sonrasında Kırım'ı terk etmek zorunda kaldığını belirterek başladığı sunumunda, Türkiye'de yürütülen Rus propagandasının aktörlerini isim isim deşifre etti. "Türkiye'de Rus propagandası net ve açık bir şekilde yapılıyor" diyen Doç. Dr. Yüksel, bunu yürüten medya kuruluşları ile basın mensuplarının gazetecilik ilkelerini ihlâl ederek yaptını vurguladı. Rusya'nın yanında pozisyon alıp, Ukrayna aleyhinde yalan haber yapan gazetecilerin medya organlarında çıkan haberlerinden örnekler gösteren KTMM Üyesi, "Rus propagandasının çok güçlü olduğunu biliyoruz" dedi. Rusya'nın propaganda ve dezenformasyon çalışmalarına 2022 ya da 2014 yıllarında başlamadığına dikkat çeken Doç. Dr. Yüksel, "Rus İmparatorluğu döneminden bu yana çok önem verdikleri bir sahadır. Buna inanılmaz bir şekilde önem verirler ve büyük bütçeler ayırırlar. Kesinlikle hafife almamak gerekiyor." ifadelerini kullandı. Ukrayna'ya yönelik olarak yürütülen Rus propagandasını değerlendiren Doç. Dr. Yüksel, "Ukrayna'yı bağımsız bir devlet olarak görmüyorlar. Ukrayna'nın var olduğunu kabul etmek istemiyorlar." tespitinde bulundu. Ukrayna'nın bağımsızlığının kabul edilmemesini ana fikir olarak kabul eden Rusya'nın, farklı sözler, çeşitli kavramlar ve değişik formatlarla Türk medyasında propaganda gerçekleştirdiğine işaret etti. Ukrayna ordusuna bağlı Azov Taburuna yönelik olarak dezenformasyon içerikli haberlere de değinen Yüksel, "Kan içiyorlar, çocukları yiyorlar gibi komik söylemlerle bu insanları kötü şekilde göstermeye çalışıyorlar" şeklinde konuştu. KTMM Üyesi, anlatılanların aksine Azov Taburunun vatansever Ukrayna vatandaşlarından oluştuğunun altını çizerek, "Ukrayna ayaktaysa bu gibi gençler sayesindedir." diye konuştu. Türkiye'de yürütülen Rus faaliyetlerinin sadece medya alanıyla sınırlı olmadını belirten Doç. Dr. Yüksel, Rusya'nın 2. Dünya Savaşı'na ithafen kutladığı Zafer Bayramı çerçevesinde gerçekleştirilen ve "Ölümsüz Alay" ismini verdikleri yürüyüşlerin Antalya'da yapıldığına dikkat çekti. SÖYLENTİLER NE GİBİ SONUÇLAR DOĞURUYOR? StopFake gazetecisi ve medya eğitmeni Olga Yurkova ise söylentilerin ve komplo teorilerinin ne gibi etkiler yarattığını; kendi bilimsel çalışması üzerinden anlattı. Yurkova, 2022 ve 2023 yılları özelinde Ukrayna'daki savaş çevresinde oluşan söylentilere yönelik yaptığı çalışmasında, temel olarak insanların aklına gelen ilk söylenti neydi ve bu söylentilere yönelik tutumları ve düşünceleri nelerdir sorusunu incelediğini kaydetti. Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik olarak yürüttüğü topyekûn saldırı ve işgal girişimi sonrasında sosyal medya sayfalarında yer alan 670 söylentiyi araştırdığını ve incelediği belirten Olga Yurkova, şu şekilde konuştu: İlk olarak, savaş zamanı özellikle asimetrik yani birleştirici komplo teorileri ve söylentilerinin rağbet gördüğünü söyleyebiliriz. Çünkü insanlar savaş psikolojisi içerisinde 'sizin' ve 'bizim' ayrımı yapmaya çok müsait. İkincisi olarak, savaş zamanı her zaman enformasyon eksikliği ve bir belirsizlik durumu varken, söylentiler veya büyük resmi aktarma iddiaları insanları daha çok birleştiriyor. Söylentilerin bir diğer rolü de sosyal kontrol. Bunu şöyle açıklayabiliriz; biliyorsunuz savaştaki her hükûmet gibi, Ukrayna'daki hükûmet de bir itibar mücadelesi veriyor. Özellikle savaş zamanı insanlar daha çok kısıtlandığı için toplum söylentileri bir baskı aracı olarak hükûmete karşı kullanılıyor. Hatta bu söylentiler Ukrayna'da bazı önemli mevkilerde somut değişikliklere bile yol açtı. Örnek vermek gerekirse savaş zamanı en önemli bakanlık Savunma Bakanlığıdır. Ukrayna'nın eski Savunma Bakanı görevdeyken halk arasında kendisinin yolsuzluğa karıştığı gündeme geldi. Bu durum sadece söylemden ibaretken hükûmet kendisini görevden aldı ve yerine başka birisini getirdi. Aslında halk, söylentilerinin gücüyle kabinede bir değişiklik yaptı. "RUS TOPLUMU KIRIM'IN İŞGALİNE HAZIRLANDI" StopFake fact-checker ve medya analisti Oksana Polulyah'ın gerçekleştirdi sunumda Rus propagandasının anahtarları konusu gündeme taşındı. Oksana Polulyah, Rusya'nın diğer ülkelere yönelik propaganda faaliyeti yürüttüğü gibi kendi ülkesinde de çalışmalar gerçekleştirdiğini belirterek, "Örneğin Rus propagandası, Kırım'ın işgalinden önce Kırım'ın işgalinin daha kolay bir şekilde kabullenilmesi için Rus toplumunu daha önceden hazırlamıştı." şeklinde konuştu. Kırım'ın işgali sonrasında yapılan haberi aktaran Polulyah, konuşmasını şu cümlelerle sürdürdü: Bu işgali hukukî bir alana taşımak ve başta Batı ülkeleri olmak üzere herhangi bir toplumda kabullendirmek için çok sayıda siyasi amaçlı yalan haberler yapılmıştı. Hem Ukrayna'da hem başka ülkelerde kendileri tarafından üretilen yalan haberlerle bilgi alanını doldurmaya çalışıyorlardı. Örneğin Ukrayna'da IŞİD'in tatbikat yaptığı ya da orada diğer radikal İslam örgütlerinin bulunduğu gibi yalan haberleri servis ediyorlardı. Rusya'nın Kırım'ın işgalini meşrulaştırma konusunda hâlâ çalışmalarına devam ettiğini söyleyen Polulyah, "Örneğin ilk olarak, Kırım'da yaşayan halkın Rusya'yı zaten istediği ve desteklediği, Rusya'nın gelişi sonrasında bunu memnuniyetle karşıladıkları gibi haberler yayıldı. İkinci olarak ise, Rusya'nın Kırım'ı işgal etmediği, zaten her zaman Rusya'ya ait olduğu gibi yalan tezlerle tarihi de gerçek olmayan bir şekilde anlatmaya başladılar. Üçüncüsü Rusya, birçok ülkeden sözde heyetlerin Kırım'a gelişini organize etti." ifadelerini kullandı. Kırım'ın işgali konusunda Rus toplumuna yönelik olarak yürütülen propagandaya da değinen Polulyah, Rusya Savunma Bakanlığı tarafından üzerinde "Kırım'ın geri kazanılması anısına" yazılı bir demir para basıldığını aktardı. Para üzerinde Rusya'ya ait sembollerin ve Rusya'nın Kırım üzerinde zaferini simgeleyen bazı yazıların bulunduğa dikkat çeken Polulyah, "Bu şekilde Rusya kendi halkına Kırım'ın geri kazanılmasını kutlamayı teklif ediyordu." dedi. Rusya tarafından üretilen yalan haberlerin bir diğer hedefinin ise Kırım Tatarları olduğunu belirten Polulyah, "Kırım'da işgale karşı duruşlarını en net şekilde ortaya koyan Kırım Tatarları, Rusya'nın planlarını gerçekleştirmek için en büyük engeli oluşturuyorlardı. Bu nedenle Kırım Tatar halkının millî lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu'nu hedef alarak hakkında yalan haberler yapıldı. Örneğin Kırımoğlu'nun Sovyet döneminde tecavüz suçuyla hapishaneye alındığı tarzında yalan haberler çıkmaya başladı. Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu'nun o dönemde neden hapise atıldığını hepimiz biliyorduk. Kırımoğlu SSCB döneminde de Kırım için mücadele ediyordu ve tamamen siyasi duruşu sebebiyle, siyasi mahkum olarak Sibirya'ya gönderilmişti. 2014 yılından sonra da prensip duruşunu ortaya koymuştu. Biz, Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu'nun Sovyetler Birliği döneminde hapishaneye alınması hakkındaki tüm belgeleri toplayarak yayımladık. Bu haberi bu şekilde yalanladık." diye konuştu.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.