SON DAKİKA
Hava Durumu

#Doğu Türkistan

QHA - Kırım Haber Ajansı - Doğu Türkistan haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Doğu Türkistan haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Çin'i korkutan Uygur tarihçisi: Turgun Almas Haber

Çin'i korkutan Uygur tarihçisi: Turgun Almas

Uygur Türklerinin tarihine ve kültürüne yaptığı önemli katkılarla tanınan büyük tarihçi ve yazar Turgun Almas, ölümünün yıl dönümünde saygı ve minnetle anılıyor. 30 Ekim 1924'te Doğu Türkistan’ın Kaşgar şehrinin Devletbağ köyünde dünyaya gelen Almas, Türk tarihi ve edebiyat dünyasında önemli izler bıraktı. Almas, genç yaşlardan itibaren Uygur halkının tarihine derin bir ilgi duymaya başladı ve bu ilgi zamanla onu, halkının tarihini ve kimliğini savunan bir mücadele adamına dönüştürdü. İNKILAPÇI ŞİİRLERİYLE TANINDI Almas, eğitimine 1934 yılında Bulaksu Bölgesi'nde başladı ve 1942 yılına kadar çeşitli okullarda öğrenim gördü. 1940'lı yıllarda Rus, Fransız ve Sovyet yazarlarının eserleriyle tanışan Almas, edebi kariyerine “Dönmeyiz” adlı şiiriyle adım attı. 1942 yılında öğretmenlik kariyerine adım atan Almas, Gomindang'ın baskılarına karşı koydu ve bu nedenle tutuklandı. Hapishanedeyken bile edebi çalışmalarını sürdüren Almas, “Tutkun”, “Garip İhtiyar” ve “Hürriyet Meşalesi” gibi şiirlerinde özgürlük mücadelesini yansıttı. EDEBİ KATKILARI ULUSLARARASI ALANDA TANINDI 1950'li yıllarda önemli edebi eserler ve araştırmalar kaleme alan Turgun Almas, “Tarim Rüzgarları” ve “Tan-Seher” gibi şiir derlemeleriyle tanındı. Eserleri, Çin, Rus ve İngiliz dillerine çevrildi ve büyük takdir topladı. 1980'lerde sağlık sorunlarına rağmen kapsamlı tarih ve edebiyat çalışmaları yapmayı sürdürdü. MÜCADELE DOLU BİR HAYAT Turgun Almas, özellikle Çin yönetimi altında baskı gören Uygur Türklerinin haklarını savunarak onların tarihine sahip çıktı. Çin hükûmetinin Doğu Türkistan üzerindeki baskıcı politikalarına karşı çıkan Almas, Uygur Türklerinin kimlik mücadelesinde önemli bir rol oynadı. Çin'in asimilasyon politikalarına karşı duran ve Uygur Türklerinin tarihini gün yüzüne çıkaran çalışmaları, onu hem halkının gözünde bir kahraman hem de Çin'in hedefi haline getirdi. YASAKLANAN KİTAPLARI VE TUTUKLANMASI Turgun Almas’ın en bilinen eserlerinden biri olan “Uygurlar” kitabı, 6 bin yıllık Türk tarihini ve Uygur halkının geçmişini ele alan önemli bir çalışmaydı. Bu eseri Uygur lehçesinde bastıran Almas, bu nedenle Çin hükûmetinin baskısıyla karşı karşıya kalmış ve kitap kısa süre içinde yasaklandı. Çin'in resmî tarih anlatısına aykırı olan bu kitap, Uygur halkının gerçek tarihini gözler önüne sermesi sebebiyle büyük yankı uyandırmış, ancak Çin yönetimi tarafından tehdit olarak algılandı. Kitabın yayınlanmasının ardından Almas, Çin yönetimi tarafından tutuklandı ve uzun yıllar gözetim altında tutuldu. ŞİİR VE EDEBİ MÜCADELESİ Almas, sadece tarih yazarlığıyla değil, aynı zamanda edebi eserleriyle de Uygur kimliğini ve mücadelesini desktekledi. Doğu Türkistan Cumhuriyeti'nin kurulduğu yıllarda, Çin yanlısı kişilere karşı yazdığı “Satkunga Ölüm” (Haine Ölüm) adlı şiiri, halk arasında büyük bir yankı uyandırdı. Bu şiiri, Çin yönetimine karşı Uygur halkının direnişini ve hainlere duyulan öfkeyi dile getiren güçlü bir edebi eser olarak tarihe geçti. Bu şiir, Almas’ın 1947’de tekrar tutuklanmasına yol açtı, ancak halkın ve Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin baskıları sonucunda 1949'da serbest bırakıldı. DOĞU TÜRKİSTAN VE TÜRK DÜNYASI İÇİN BİR MİRAS Turgun Almas’ın en büyük mirası, Uygur halkının tarihine ışık tutan eserleri ve mücadelesi idi. Almas, Uygur halkının köklü tarihini araştırarak onların kültürel kimliğini koruma çabasına büyük katkı sağladı. Onun eserleri, sadece Uygur Türkleri için değil, tüm Türk dünyası için önemli bir bilgi kaynağı oldu. Almas, Çin hükûmeti tarafından sürekli bir tehdit olarak gördü ve hayatının büyük bir kısmını baskılar altında geçirdi. Ancak bu baskılar, onun Doğu Türkistan davası için verdiği mücadeleden geri adım atmasına engel olamadı.11 Eylül 2001 tarihinde Ürümçi’de vefat eden Turgun Almas, günümüzde Uygur halkının ve Türk dünyasının önemli bir simgesi olarak anılıyor.  TÜRK DÜNYASI İÇİN BÜYÜK KAYIP Almas'ın vefatı, sadece Uygur edebiyatı değil, dünya edebiyatı ve tarih çalışmaları için de büyük bir kayıp olarak değerlendiriliyor. Eserleri ve mücadelesi, edebiyatseverler ve araştırmacılar tarafından her zaman hatırlanacak. Almas'ı, Uygur halkının özgürlük mücadelesine olan katkılarını ve büyük tarihsel mirasını saygıyla anıyoruz.

Uygur Türkü piyanist Güldiyar Tanrıdağlı'ya "En İyi Dizi Müziği Ödülü" Haber

Uygur Türkü piyanist Güldiyar Tanrıdağlı'ya "En İyi Dizi Müziği Ödülü"

Film Sanayi ve Tüm Sanatçılar Güçlendirme Vakfı (Film-San) tarafından birincisi 9 Eylül 2024 tarihinde düzenlenen “Film-San Sinema ve Dizi Ödülleri” törenle sahiplerine verildi. Gecede, Uygur Türkü piyanist ve besteci Güldiyar Tanrıdağlı, “Yalı Çapkını” dizisine hazırladığı etkileyici müziklerle “En İyi Dizi Müziği” ödülüne layık görüldü. GÜLDİYAR TANRIDAĞLI KİMDİR? Türk halk müziğini çokseslilik tekniğiyle yorumlayarak ve etkileyici film müzikleri besteleriyle tanınan Güldiyar Tanrıdağlı, sanat dünyasında önemli bir isim olarak biliniyor. 5 yaşında ailesiyle birlikte Doğu Türkistan’dan Türkiye’ye göç eden Tanrıdağlı, İstanbul’da annesi Gülzade Tanrıdağlı’nın bale ve dans okulunda eğitim aldı. İlkokul sonrası Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarına girerek piyano eğitimi aldı ve 14 yaşında Can Okan ile Mozart’ın İki Piyano Konçertosu’nu seslendirdi. Konservatuvarı başarıyla tamamladıktan sonra Avusturya’nın üniversitelerinden biri olan "Salzburg Universität Mozarteum"da yüksek lisans yaptı ve aynı dönemde SEAD Dans Üniversitesinde çalışmalarına devam etti. Sanatçı, “Babam”, “Kapı”, “Baba” ve “Yalı Çapkını” gibi önemli projelerdeki müzikleriyle geniş bir dinleyici kitlesine ulaştı. Bu ödül, Tanrıdağlı’nın yetenek ve emeğinin bir yansıması olarak değerlendiriliyor.

Çin'in küresel sansür terörü: Uygur gazetecilerin ailelerine yönelik baskı Haber

Çin'in küresel sansür terörü: Uygur gazetecilerin ailelerine yönelik baskı

ABD’ye göç eden Uygur Türkü gazeteci Kasım Abdurehim Kaşgar, Çin hükûmetinin sınır ötesinde nasıl bir sansür uyguladığını Reporters sans Frontières (RSF) aracılığıyla gözler önüne serdi. 2017 yılında Çin işgalindeki Doğu Türkistan'da ayyuka çıkan baskılar nedeniyle ABD’ye göç etmek zorunda kalan Kaşgar'ın, ülkesindeki bazı yakınlarının ABD'de yürüttüğü gazetecilik faaliyetlerinden ötürü tutuklandığı ortaya çıktı. AİLEYE YÖNELİK ÇİN'İN CEZA SİSTEMİ Kaşgar, Çin'in kendisini sansürlemeye yönelik baskılarına boyun eğmediğini belirterek, eski iş arkadaşlarının ve çevresinin tutuklanma süreci, Çin'in sansür mekanizmalarının sınır ötesine nasıl uzandığını anlattı. Kaşgar RSF'ye verdiği röportajında, eski arkadaşlarından biri olan Mirkamil Ahmed'in dokuz yıl hapis cezasına çarptırıldığını, diğer 4 eski çalışma arkadaşının ise 7'şer yıl hapis cezası aldığını belirtti.. ULUSLARARASI TOPLUMUN ROLÜ RSF’nin Asya-Pasifik Direktörü Cédric Alviani, Kaşgar'ın yaşadığı travmanın ve tutuklamaların uluslararası toplumun dikkatini çekmesi gerektiğini vurguladı. Alviani, “Kasim Abdurehim Kaşgar'ın korkunç tanıklığı, Çin rejiminin gazetecileri ve onların ailelerini nasıl hedef aldığını gözler önüne seriyor. Uluslararası camianın, sürgündeki gazeteciler ve Çin’de kalan yakınlarının korunması için harekete geçmesi kritik önem taşıyor” dedi. 2024 İTİBARİYLE DOĞU TÜRKİSTAN'DA 79 GAZETECİ TUTUKLU Çin’in Doğu Türkistan'da 2016 yılından bu yana yürüttüğü soykırım politikası, bazı gözlemciler tarafından “soykırım” olarak nitelendiriliyor. 2024 itibariyle, Doğu Türkistan'da 79 gazeteci ve basın özgürlüğü savunucusunun tutuklu olduğu belirtiliyor. Aralarında 2019 Sakharov Ödülü sahibi Prof. Dr. Ilham Tohti’nin de bulunduğu pek çok gazeteci, insan hakları ihlallerini ifşa ettikleri için cezaevinde. ÇİN: DÜNYANIN EN BÜYÜK GAZETECİ HAPİSHANESİ RSF’nin 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’nda Çin, 180 ülke ve bölge arasında 172. sırada yer alıyor. Çin, basın özgürlüğü açısından dünyanın en büyük hapishanesi olarak, en az 121 gazeteciye ev sahipliği yapıyor.

Türkiye'de "Çin" zulmü: Uygur Türkü anne çocuklarının önünde kelepçelendi! Haber

Türkiye'de "Çin" zulmü: Uygur Türkü anne çocuklarının önünde kelepçelendi!

İstanbul’da yaşayan dört çocuk annesi Uygur Türkü kadın Hafife İbrahim, 5 Eylül 2024 sabahı evine yapılan baskında gözaltına alındı. İstanbul Sefaköy’de meydana gelen gözaltı işlemi çocuklarının gözü önünde gerçekleşti. Eşi Doğu Türkistan’da vefat eden ve Türkiye’de geçici ikamet izni ile yaşayan 31 yaşındaki Hafife İbrahim’in, 19 Şubat 2025 tarihine kadar geçerli olan İkamet İzni Müracaat Belgesi bulunuyordu. Türkiye’de yasal olarak ikamet eden kadının gözaltına alınma nedeni ise henüz kamuoyuna açıklanmadı. PROF. DR. MEHMET ÖZ: ÇOCUKLARI ÜZMEYİN! Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz, konuya ilişkin yaptığı açıklamasında çocukların fotoğraflarını paylaşarak “Bu çocukların annesinin suçu nedir? Milyonlarca sığınmacı ve göçmene ev sahipliği yapan Türkiye, ‘Çin’in ipeğini’ mazlum Doğu Türkistan Türklerine tercih edemez, etmemelidir. Bu çocukları üzmeyin efendiler!” ifadelerini kullandı. Bu çocukların annesinin suçu nedir? Milyonlarca sığınmacı ve göçmene ev sahipliği yapan Türkiye, "Çin'in ipeğini" mazlum Doğu Türkistan Türklerine tercih edemez, etmemelidir. Bu çocukları üzmeyin efendiler! pic.twitter.com/5c3Ov5Pg2d — Mehmet Öz (@Mehmetoztarih) September 9, 2024 UYGUR DİASPORASI VE TÜRK KAMUOYUNDAN TEPKİLER YÜKSELİYOR Uygur diasporası, Hafife İbrahim’in Çin’e iade edilme ihtimalinden ve küçük yaştaki çocuklarının güvenliğinden endişe duyuyor. Bu endişe, Türk kamuoyunun da dikkatini çekti. Sosyal medya üzerinden tepkiler yükselirken, Uygur meselesine duyarlı Türk vatandaşları, kadının serbest bırakılması ve çocuklarının güvenliğinin sağlanması için çağrılarda bulundu.

Doğu Türkistan'da çocuk istismarı: Gizlenen gerçekler Haber

Doğu Türkistan'da çocuk istismarı: Gizlenen gerçekler

Selahaddin Kaşgarlı/QHA Ankara Doğu Türkistan'da çocuk istismarı ve çocuk kaçakçılığı yıllardır dünya kamuoyunun dikkatini çeken ciddi bir sorun olarak biliniyor. Ancak Çin hükûmetinin medya kontrolü ve sansür politikaları, bu konuların geniş çapta tartışılmasını engelliyor. Uluslararası insan hakları örgütleri ve bağımsız araştırmacılar, Çin'in Doğu Türkistan'daki Uygur çocuklara yönelik asimilasyon, çocuk kaçakçılığı ve organ ticareti gibi ciddi suçlar işlediğini belirtiyor. Bu dosya haber, elde edilen veriler ve raporlar ışığında Çin’deki çocuk istismarı ve kaçakçılığına dair önemli noktaları mercek altına alıyor. ÇİN'İN  ASİMİLASYON POLİTİKALARI Çin hükûmetinin Uygur çocuklara yönelik asimilasyon politikaları, kültürel soykırım olarak nitelendirilen uygulamalara dayanıyor. Çin Eğitim Bakanlığının açıkladığına göre, 2017 yılından bu yana yaklaşık 1 milyon Uygur Türkü çocuk, ailelerinden koparılarak devlet destekli yatılı okullara yerleştirildi. Bu okullarda çocuklara, Uygur kültüründen uzaklaşmaları ve Çin kültürünü benimsemeleri teşvik ediliyor. Eğitim programlarının çoğu, çocuklara Uygur Türkçesi yerine Mandarin Çincesi öğretmeyi ve Çin'e sadakat duygusu aşılamayı amaçlıyor. ÇOCUK İSTİSMARLARINA DAİR VERİLER Birleşmiş Milletler'in (BM) raporlarına göre bu uygulamalar, çocukların kültürel kimliklerini kaybetmelerine neden oluyor. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin 2023 yılı raporunda, bu okullarda çocukların ailelerinden koparıldığı ve zorlu koşullarda eğitim gördüğü belirtiliyor. Öte yandan Doğu Türkistan ve Çin genelinde 68 çalışmadan 18 yaş altı çocukların yüzde 26,6'sının fiziksel istismara, yüzde 19,6'sının duygusal istismara, yüzde 8,7'sinin cinsel istismara ve yüzde 26'sının ihmale maruz kaldığını belirtiliyor. ÇOCUK KAÇAKÇILIĞI: KAYIP ÇOCUKLARIN KARANLIK DÜNYASI Çin, dünya genelinde insan kaçakçılığı sorunuyla bilinen bir ülke. Özellikle çocuk kaçakçılığı, hem yerel hem de uluslararası suç şebekelerinin ilgisini çeken alan olarak biliniyor. Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (HRW) 2022 yılı raporuna göre, Doğu Türkistan'daki Uygur Türkü çocuklar, yasa dışı çocuk kaçakçılığı ve organ ticareti faaliyetlerine maruz kalıyor. 2019 yılında "ABD Dışişleri Bakanlığının İnsan Kaçakçılığı Raporu", Çin'i en kötü insan kaçakçılığı uygulamalarının görüldüğü ülkeler arasında sınıflandırdı. Çin'de her yıl binlerce çocuğun kaçırıldığı tahmin ediliyor. Çin hükûmeti resmi olarak bu konuda sınırlı bilgi sunarken, sivil toplum örgütleri her yıl yaklaşık 20 bin çocuğun kaçırıldığını bildiriyor. Kaçırılan çocuklar genellikle insan ticareti ağlarına satılıyor; yasa dışı evlat edinme, zorla çalıştırma ya da organ ticareti amacıyla kullanılıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) raporlarına göre, bu çocukların büyük bir kısmı iz bırakmadan kayboluyor. Aileler yetkililere başvurduğunda ise genellikle sonuç alamıyor. Polis teşkilatlarının ve yerel yönetimlerin bu suçlarla yeterince mücadele etmemesi, sorunun büyümesine yol açıyor. ÇOCUK ORGAN KAÇAKÇILIĞI VE UYGURLARIN DURUMU The China Tribunal tarafından 2019 yılında yayımlanan bir raporda, zorla organ nakli uygulamalarında Uygurların da hedef alındığı kaydedildi. Rapora göre, Çin’deki organ bağış sistemi, talebi karşılayacak kadar büyük bir gönüllü bağış ağına sahip değil. Bu nedenle, özellikle Uygur ve diğer Türk topluluklarının organları kara borsada satılıyor veya zengin Çinliler ve yabancı alıcılar için kullanılıyor.  2020 yılında yapılan bir araştırmada, Çin'deki yasa dışı organ nakli pazarının yıllık değerinin 1 milyar dolara yaklaştığı belirtildi. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Uygur Türklerinden alınan organların özellikle kalp, böbrek ve karaciğer gibi hayatî organların yasa dışı şekilde ticarete konu olduğunu dile getirdi. VERİLER VE RAPORLAR NE SÖYLÜYOR? Çin’deki Save the Children organizasyonu ve diğer bağımsız araştırmalar, çocukların zorla organlarının alındığını doğrulayan çeşitli kanıtlar ortaya koydu. Bu konuda Çin hükûmetinden açık ve şeffaf veri talep edilmesine rağmen, resmi kaynaklar sınırlı bilgi sağlamakla yetiniyor. China Tribunal’ın raporlarına göre, 2015-2019 yılları arasında Çin'in toplama kamplarında tutulan Uygur Türkerinin organlarının yasa dışı şekilde alındığına dair güçlü kanıtlar mevcut. Bu toplama kamplarında tutulan birçok Uygur Türkü çocuğun da söz konusu ticaretin kurbanı olduğu biliniyor. ULUSLARARASI TEPKİLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Uluslararası toplum, Çin'in Doğu Türkistan'daki bu insan hakları ihlallerine karşı tepkisini her geçen gün artırıyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres 2024'te yaptığı açıklamada, Çin hükûmetine Doğu Türkistan'daki insan hakları ihlallerini durdurma çağrısında bulundu. Ayrıca Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Çin'i uluslararası insan hakları normlarına uymaya çağıran yaptırımlar uygulama konusunda çeşitli adımlar atıyor. Sonuç olarak, Doğu Türkistan'daki Uygur Türkü çocuklara yönelik bu ciddi insan hakları ihlalleri, uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmiş durumda. Çin hükûmetinin bu uygulamalara son vermesi, hem bölgedeki çocukların hem de uluslararası toplumun geleceği açısından büyük önem taşıyor.

Çin’in propaganda makinesi Uygur Soykırımı'nı unutturuyor! Haber

Çin’in propaganda makinesi Uygur Soykırımı'nı unutturuyor!

Çin, Doğu Türkisan'da Uygur Türkleri üzerindeki insan hakları ihlalleri ile uyguladığı soykırım politikalarını küresel gündemden düşürmek için her yolu deniyor. Çin’in etkili propaganda kampanyası, uluslararası kamuoyunun dikkatini kendi lehine çekerek, Uygur Soykırımı'nın ciddiyetini giderek unutturuyor. Bu bağlamda, dünya toplumu Çin’in insanlık suçlarına karşı etkili bir şekilde tepki göstermekte yetersiz kaldı. OHCHR RAPORU ÇİN’İN İHLALLERİNİ AÇIKÇA ORTAYA KONDU Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) tarafından 31 Ağustos 2024 tarihinde yayımlanan “Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi’nde İnsan Hakları Endişeleri” başlıklı rapor, Çin’in Doğu Türkistan'daki uygulamalarını kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Raporda, Çin hükûmetinin “terörle mücadele ve aşırıcılıkla mücadele” adı altında gerçekleştirdiği insan hakları ihlalleri ayrıntılı olarak yer alıyor. Çin’in “yeniden eğitim kampları” olarak adlandırdığı yerlerde, Uygur Türklerinin yaşadığı acımasız koşullar gözler önüne seriliyor. ÇİN’İN PROPAGANDA HAMLELERİ Çin, uluslararası kamuoyunu etkilemek için geniş çaplı propaganda hamlelerine başvuruyor. 2019-2021 yılları arasında Çin Devlet Konseyi Bilgi Ofisi tarafından yayımlanan çeşitli Beyaz Kitaplar, Doğu Türkistan'daki durumu “istikrarlı” ve “barışçıl” olarak nitelendiriyor. Ayrıca, Çin hükûmeti, çeşitli ülkelerden gelen diplomatlardan medyaya kadar geniş bir yelpazede temsilcileri Doğu Türkistan'a davet ederek, bölgenin kalkınmasını ve Çin’in uygulamalarını öven raporlar hazırlatıyor. YETERSİZ ÖNLEMLER VE BAŞARISIZLIK Çin’in uluslararası eleştirileri göz ardı etme stratejisi, OHCHR’nin bulgularını ve Batı ülkelerinin, özellikle ABD’nin uyguladığı yaptırımları etkisiz kıldı. ABD Dışişleri Bakanlığı, Çin’in uluslararası raporlara uymamasından duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi. Uluslararası toplumun, Çin’in insan hakları ihlalleri konusunda daha etkili ve birleşik bir tavır sergilemesi gerektiği vurgulanıyor. Çin, Doğu Türkistan'daki insan hakları ihlallerine karşı uluslararası tepkileri etkisiz hale getirerek, dünya kamuoyunun bu konudaki bilgisini manipüle ediyor.

Çin Uygur Türklerinden DNA örnekleri topluyor! Haber

Çin Uygur Türklerinden DNA örnekleri topluyor!

Son yıllarda, yabancı şirketler ve araştırmacıların Çin ile iş birliği yaparak Uygur Türkleri ve diğer yerel etnik gruplar üzerinde gerçekleştirdiği klinik deneyler, doku örneği ve DNA araştırmaları, bilimsel etik standartlar konusunda endişeleri artırdı. Özellikle, Amerikalı bazı kongre üyeleri, Çin’in Doğu Türkistan'da yürüttüğü klinik deneylerin detaylarının incelenmesini talep ederken, Avustralyalı araştırmacıların da bu tür iş birliklerine dahil olduğu ortaya çıktı. Bu tür araştırmaların, Çin hükûmetinin Uygur Türklerine yönelik soykırım suçlamalarıyla bağlantılı olarak devam ettiği biliniyor. AVUSTRALYALI ARAŞTIRMACILAR VE ÇİN’İN DNA ARAŞTIRMALARI "Sidney Morning Herald" gazetesinin 2 Eylül tarihli haberine göre, Avustralyalı araştırmacıların, Çin tarafından sağlanan DNA ve kan örneklerinin bireylerin rızasıyla toplanıp toplanmadığını bilmedikleri veya bunu araştırmadan Çin ile iş bilriği yapmalarının etik olmadığı belirtildi. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) Kök Hücre Laboratuvarı Direktörü Dr. Masiyem Mutellipova, Doğu Türkistan'da hiç bir Uygur Türkünün DNA örneği ya da kan örneği verme özgürlüğünün bulunmadığını belirtti. Mutellipova, Doğu Türkistan'da rızanın zorunlu olduğunu ve "izin formu" gibi belgelerin hiçbir anlam ifade etmediğini vurguladı.  ULUSLARARASI BİLİMSEL ETİK SORUNLARI Öte yandan, uluslararası ünlü bilimsel dergi "Scientific Reports", Avustralyalı araştırmacıların 2018 yılında Doğu Türkistan'da Türklerin DNA adli veri tabanını kurma üzerine yaptıkları çalışmanın, bu yılın temmuz ayında polis müdahalesi nedeniyle askıya alındığını bildirdi. Bu araştırmanın Uygur Türklerini içermediği belirtilmişse de, araştırmacıların Doğu Türkistan'da bin 842 yerel kişiden kan örneği topladığı belirtiliyor. UYGUR TÜRKLERİNİN RIZASI VE İNSAN HAKLARI İHLALLERİ Amerika’daki Uygur İnsan Hakları Derneğinin Araştırma Direktörü Dr. Henrik Szadziewski, Uygur Türklerinin rızasının doğruluğunu kanıtlama imkanının bulunmadığını belirtti. Szadziewski, araştırmacıların, Doğu Türkistan'daki mevcut durumu değerlendirirken, bu bölgedeki DNA örneklerinin zorla mı yoksa gönüllü mü toplandığını sorgulamaktan ziyade, bu bölgedeki insan hakları ihlallerini sorgulamanın daha önemli olduğunu ifade etti. Dr. Masiyem Mutellipova, uluslararası ünlü dergilerde yayımlanan Uygur Türklerinin DNA araştırmalarına ilişkin 90 bilimsel makalenin etik standartlara uyup uymadığının araştırılması gerektiğini belirtti.

Doğu Türkistan'da kültürel soykırım: Kaşgar örneği Haber

Doğu Türkistan'da kültürel soykırım: Kaşgar örneği

Kaşgar, Türkistan topraklarının tarihi ve kültürel açıdan önemli şehirlerinden biri olarak biliniyor. Türk ve Müslüman nüfusun yaşadığı bölge, İslam kültürünün önemli merkezlerinden biri.  Bununla birlikte mezarlıklar milletlerin bir bölgedeki varlığının en büyük kanıtı, tapuları olma niteliği göstermekte. Çin ise kadim Türk yurdu Kaşgar’daki Türk izlerini siliyor. Özellikle Avat bölgesindeki mezarlıklar, geçmişin ve ataların hatıralarının yaşatıldığı kutsal alanlar olarak görülüyor. KAŞGAR’IN TARİHİ VE MEZARLIKLARIN ÖNEMİ Mezarlıkların yıkımı, sadece fiziksel bir yapının ortadan kaldırılması değil aynı zamanda bölgedeki kültürel hafızanın yok edilmesi anlamına geliyor. Tarihi mezarlar, bölge halkının geçmişle bağlarını sürdüren ve kültürel kimliğin bir parçası olan unsurlardır. YIKIMIN AYRINTILARI VE GÖRÜNTÜLER Son günlerde ortaya çıkan görüntüler, Kaşgar’daki mezarlıkların sistematik bir şekilde yok edildiğini gösteriyor. Çinlilere ait ağır iş makineleriyle gerçekleştirilen yıkımlar, bölgedeki Türk mezarlıklarının tamamen tahrip edilmesine yol açıyor. Yıkım işlemlerinin, hiçbir resmî açıklama yapılmadan ve ani bir şekilde gerçekleştirilmesi, bu uygulamanın ne denli planlı ve hedefli olduğunu ortaya koyuyor. Kaşgar'daki Türk mezarlıkları yıkılıyor! pic.twitter.com/MLi5OOE8Q0 — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) September 2, 2024 Görüntülerde, mezar taşlarının kırıldığı, mezar alanlarının tahrip edildiği ve bölgedeki kültürel izlerin silindiği açıkça gözlemleniyor. Bu durum, bir halkın geçmişiyle olan bağlarını koparmaya yönelik bir girişim olarak değerlendiriliyor. KÜLTÜREL SOYKIRIMIN BOYUTLARI Kaşgar’daki mezarlıkların yıkımı, sadece bir fiziksel yok etme eylemi değil aynı zamanda kültürel soykırımın bir örneği olarak kabul ediliyor. Çin hükûmeti, bu tür uygulamalarla Uygur Türklerinin kültürel kimliğini ve tarihini silmeye çalışıyor. Mezarlıkların yok edilmesi, bölgedeki Türk dilinin ve kültürünün sistematik olarak yok edilmesinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Bu soykırımın boyutları, sadece mezarlıkların yıkılmasıyla sınırlı kalmıyor. Bölgedeki diğer kültürel miras unsurları, geleneksel yaşam biçimleri ve dil üzerinde de benzer baskılar ve yok etme girişimleri sürdürülüyor. Bu uygulamalar, bölgedeki kültürel mirası koruma çabalarını daha da zorlaştırıyor. ULUSLARARASI TEPKİLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Kaşgar’daki mezarlıkların yıkımı, uluslararası toplumun dikkatini çekmiş durumda. Birçok insan hakları örgütü ve kültürel miras savunucusu, bu olayların durdurulması için uluslararası baskının artırılması gerektiğini vurguluyor. Uluslararası araştırmalar, Çin’in kültürel soykırım politikalarının bölgesel ve küresel etkilerini gözler önüne seriyor. Çözüm önerileri arasında, uluslararası gözlemcilerin bölgeye gönderilmesi, Çin hükûmetiyle diplomatik müzakerelerin yapılması ve kültürel mirasın korunması için yerel halkla iş birliği projelerinin geliştirilmesi yer alıyor. Ayrıca, medya ve kamuoyunun bu tür olaylara karşı bilinçlendirilmesi ve uluslararası toplumun bu konuda daha etkin bir rol oynaması gerektiği belirtiliyor. Doğu Türkistan’daki Kaşgar şehrinde gerçekleşen mezarlık yıkımları, kültürel soykırımın ve kültürel mirasın yok edilmesinin çarpıcı bir örneğini sunuyor. Bu durum, bölgedeki kültürel değerlerin korunması için uluslararası destek ve harekete geçilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Geçmişin ve kültürün korunması, hem bölge halkı hem de uluslararası toplum için büyük bir sorumluluktur. Bu çabaların desteklenmesi ve kültürel mirasın yaşatılması, bölgesel barış ve insan hakları açısından kritik bir önem taşıyor.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.