SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Feridehanum Şahin

QHA - Kırım Haber Ajansı - Feridehanum Şahin haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Feridehanum Şahin haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kırım Vakfında “Toplumsal Hafızada Kırım Savaşları ve Sürgünler” konferansı düzenlendi Haber

Kırım Vakfında “Toplumsal Hafızada Kırım Savaşları ve Sürgünler” konferansı düzenlendi

Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Vakfı her ay düzenli olarak tertip ettiği Tarih ve Kültür Konferansları kapsamında yeni isimleri ağırlamaya devam ediyor. 21 Haziran 2025 tarihinde 15.30’da Dr. Ahmet İhsan Kırımlı Sosyal Tesisi bünyesinde bulunan Bekir Sıtkı Çobanzade Kütüphanesinde başlayan programa, “Toplumsal Hafızada Kırım Savaşları ve Sürgünler” isimli eseriyle Feridehanum Şahin konuk oldu. Kırım Vakfında “Toplumsal Hafızada Kırım Savaşları ve Sürgünler” konferansı düzenlendi pic.twitter.com/l0ohzlFRAY — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) June 21, 2025 TARİH VE KÜLTÜR KONFERANSLARI SEZONU KAPATTI Konferansın açılış konuşmaları Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay tarafından yapıldı. Kalkay konuşmasında bu konferansın 2024-2025 sezonunun son konferansı olduğunu belirterek, “Bugün son programımız. Dokuz programı tamamladık. Biz de zamanı güzel değerlendiren, güzel eserler ortaya koyan kardeşlerimiz ve arkadaşlarımızla birlikteyiz. Yirmi, otuz, hatta kırk yıl önce Türkiye’de Kırım ile ilgili çalışmalarımız oldukça sınırlıydı. Ama şimdi bu konuda büyük ilerlemeler kaydedildi. Programlarımız her hafta büyük ilgi görüyor. Bu bizi çok memnun ediyor.” dedi. Ayrıca Kalkay, 2025-2026 sezonunun ilk programında Kırım Derneğinin anlatılacağını ifade ederek, “Çünkü 26 Haziran’da Kırım Derneğinin 70. kuruluş yıl dönümü var. Kırım Vakfını kuran en büyük destekçilerden biri de Kırım Derneğidir.” ifadelerini kullandı. “HALK BİLİMİ KIRIM TATARLARI İÇİN ÖNEM ARZ EDİYOR” Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Mükremin Şahin ise eser vesilesiyle halk bilimi çalışmalarının Kırım Tatarları için olan önemine vurgu yaparak, “Her alanda doktorlarımız, öğrencilerimiz, sanatçılarımız, ressamlarımız, müzisyenlerimiz çok. Ancak halk bilimi alanında çalışan uzmanlarımız çok az. Halkımızı, dinimizi, kültürümüzü ve medeniyetimizi iyi bilen ya da bunlara ulaşmaya çalışan uzmanlar maalesef çok az. Bu eserin önemi de burada ortaya çıkıyor. Kendisinin halk bilgisi ve kültür alanındaki çalışmalarına devam etmesini diliyorum. Ona başarılar diliyorum.” cümlelerini sarf etti. “BAŞKA BİR ŞEY ÇALIŞAMAZDIM” Feridehanum Şahin, bu çalışmanın temelinin 2016 yılında yüksek lisans tezi olarak atıldığını belirtti. Tezin başlangıç noktasının ise ilginç bir yanlış anlamaya dayandığını ifade eden Şahin, "Aslında hocamın verdiği bir ödevi yanlış anlayarak yola çıktım. Yüksek lisans tezimde de bu konudan başka bir şey yapamazdım. Çünkü ailemde sürekli türküler konuşulurdu ve anlatılırdı.” dedi. Daha sonrasında Türk Dünyası Araştırmaları Vakfının (TDAV) kendisine ulaştığını belirten Şahin, eserinin yayımlanma sürecinden bahsetti. “SÖZLÜ TARİH VE TARİHİ BİRLEŞTİRDİM” Konferansta kitabın içeriğine de değinen Şahin, eserde 4 ciltlik “Kırım Tatar Tarihi” kitabını hazırlayan Prof. Dr. Valeriy Vozgrin’in çalışmalarından yararlandığını söyledi. Bununla birlikte Şahin, halk bilimi çalışmaları kapsamında sözlü tarih ve tarih bilimini birleştirdiğini belirtti. 1783 İLE BAŞLAYAN GÖÇ SÜRECİ Şahin eserinin başlangıç noktası olarak Rusya’nın Kırım’ı ilk işgal ettiği yıl olan 1783 yılını aldığını belirtti. Şahin, “Çünkü ne geliyorsa başımıza o dönem gelmeye başlıyor. Rus İmparatorluğu’nun Kırım’ı işgal etmesiyle başlayan ‘Karanlık Yüzyıl’, İsmail Bey Gaspıralı’nın Tercüman’ına kadar devam etti. Ruslar, Kırım’ı Kırım Tatarsızlaştırmaya ve Ruslaştırmaya çalıştı. Halka idari, siyasi ve iktisadi baskılarda bulundu. Buna dayanamayan halk göç etmek zorunda kaldı.” dedi. Şahin konuşmasında, göç dalgalarını tarihsel kesitlerle aktardı. 1783-1790 yılları arasında yaşanan ilk büyük göç dalgasının, Osmanlı topraklarına kitlesel geçişleri beraberinde getirdiğini söyledi. İkinci göç dalgasının ise 1820-1840 yıllarında artan baskılar nedeniyle gerçekleştiğini aktaran Şahin, 1850-1860 arasındaki üçüncü dalganın ise özellikle Kırım Savaşı ve sonrasındaki gelişmelerle bağlantılı olduğunu kaydetti. Dördüncü göç dalgasının 1870-1930 yılları arasında yaşandığını belirten yazar, bu süreçte de Kırım Tatarlarının Osmanlı ve daha sonra Türkiye Cumhuriyeti topraklarına göç etmeye devam ettiğini ifade etti. “CAMİLER YOK EDİLDİ, KÜLTÜREL BELLEK HEDEF ALINDI” Konferansta Kırım Tatarlarının uğradığı kültürel ve dinî baskılara da dikkat çeken Şahin, göçlerin yalnızca siyasi veya ekonomik nedenlerle değil, aynı zamanda kültürel soykırıma varan uygulamalar sebebiyle gerçekleştiğini vurguladı. Şahin, Rus İmparatorluğu döneminde camilerin yıkıldığını ya da kiliseye çevrildiğini, mezarlıkların tahrip edildiğini belirterek, "Sökülen mezar taşları inşaatlarda kullanıldı. Bu taşlar, bugün hâlâ arkeolojik kazılarda ya da farklı yerlerde ortaya çıkıyor.” bilgisini verdi. Dinî eğitimin engellendiğine de değinen Şahin, dinî eğitim almak isteyen gençlerin Rusya veya Ukrayna'ya gitmek zorunda kaldıklarını, birçok din adamının ise tutuklanarak sürgüne gönderildiğini söyledi. Ayrıca Şahin bu sebeple “Ant Etkenmen II”den “Ne istediniz mezarlıktan, Bozup evler yaptınız, Tatarlarının yüreğine, Kanlı bıçak vurdunuz.” dörtlüğünü katılımcılarla paylaştı. “Muhabir Türküsü”nü de okuyan Şahin, bu sözlerin dönemin tanıklığını yansıttığını söyledi. “ÖNCE KÜLTÜRÜ YOK ETTİLER” Şahin, kültürel yok oluşun sadece mekânsal yapılarla sınırlı kalmadığını, maddi ve manevi kültürel varlıkların da bilinçli biçimde ortadan kaldırıldığını ifade ederek, “Kültürel kimliğin yok edilmesine gelirsek, Rus sömürgecileri Kırım Tatarlarının maddi ve manevi kültürünü yok etmenin kültürel soykırım olduğunun idrakiyle tarihten ve yeryüzünden silmişlerdir. Bizim kültürümüzü yakmayı tercih ettiler, aynı Kırım'daki halkı yok ettikleri gibi.” şeklinde konuştu. Öte yandan Kırım Tatar kültürünün Kırım Tatar kimliğinin korunması için çok önemli olduğuna işaret eden Şahin, “Rusya kültürü yok ederek daha sonra da insanları daha kolay yıkarım düşüncesiyle hareket ediyor ancak yapamıyor.” dedi. “DERTLİ KAVAL” Şahin, toprağın kaybının halk üzerindeki etkisini de ele aldı. 18. yüzyılda yaşayan bir insanın toprakla kurduğu bağın günümüzden çok daha derin olduğunu belirten Şahin, modern insanın bu bağı anlamakta zorlanabileceğini ifade etti. Şahin toprağından edilen Kırım Tatarlarının, yeni yerlerde yaşasalar da eski manzaraları, dere kenarlarını, dağ silüetlerini hatırlamaya devam ettiklerini belirtti ancak artık gördükleri manzaranın o manzara olmadığını söyledi. Şahin bu özlemin sözlü kültüre de yansıdığını vurguladı ve “Dertli Kaval” türküsünü paylaştı. Şahin sunumunun devamında, 22 Ağustos 1866 tarihinde Taraktaş’ta Kızıltaş manastırının başrahibi Parfeniy’in kaybolması üzerine haksız yere suçlanıp idam edilen Taraktaşlı Seydamet Emir-Ali oğlu, Emir-Üsein Abduraman oğlu, Seyit-İbrahim Seyit-Amet’in katledilmesinin sözlü kültüre yansıtan etkisinden bahsetti. Gençlerin katledilmesi üzerine Kırım Tatarlarını “Menim adım Seyit oğlu Seydamet” adlı türküyü yaktığını belirten Şahin, Taraktaş’taki anıt önünde toplanan Kırım Tatarlarının hâlâ haksız yere öldürülen gençler için türküler söylediğini kaydetti. ZORUNLU ASKERLİĞİN GÖÇLERE ETKİSİ Bununla birlikte Şahin, 19. yüzyılda genç erkeklerin zorunlu askerlik yoluyla Kırım’dan koparıldığını ve bunun da yeni bir göç dalgasını tetiklediğini anlattı. O zamanlar zorunlu askerlikle ilgili yalan haberlerin ortaya çıktığını belirten Şahin, "Gençlerin 2 ya da 3 yıl değil, 7 yıla kadar sürecek askerî hizmete alınacağı söyleniyordu. İnsanlar yine de korkularından Kırım’ı terk etmek zorunda kalıyorlar. 1874 yılının sonuna kadar Kırım’dan 500 aile bu şekilde göç ediyor.” dedi. Öte yandan insanların pasaportsuz bir şekilde Kırım’ı terk etmek zorunda kaldıklarını açıklayan Şahin, “Bir belge dolduruluyor, bir noktalama hatası nedeniyle geri çevriliyor. Her seferinde yeniden para isteniyor, yeniden form dolduruluyor. O dönemde insanlar ekmek bulamazken bu belgeler için defalarca para ödemek zorunda kalıyorlardı.” ifadelerini kullandı. TÜRKÜLERE YANSIYAN ÖFKE VE HÜZÜN Eseri bağlamında Kırım Tatarlarını etkileyen savaşlardan bahseden Şahin, anlamsız savaşlar dolayısıyla öfkelenen Kırım Tatar halkının öfkelerini sözlü kültür ürünleriyle anlattıklarını söyledi. Bu bağlamda Şahin, Port-Arthur Türküsü ve Zapasnoyların Türküsü (Yedek Askerlerin Türküsü) ve Teğmen Tapsaşar Destanı gibi sözlü kültür ürünlerine değindi. Ayrıca yazar, Şompol Faciası üzerine yazılan Şompol Türküsü’nün hikâyesini de anlattı. SOVYET RUSYA VAHŞETİ Şahin, konuşmasında Kırım Tatar halkının sadece göç ve sürgünlerle değil, aynı zamanda açlık ve kolonyal baskılarla da sınandığını vurguladı. Özellikle Sovyet yönetiminin 1932-1933 yıllarında Ukrayna'da milyonlarca insanı aç bırakarak ölüme terk ettiği Holodomor Soykırımı’nı anımsatan Şahin, bu dönemde yaşanan trajedilerin kolektif hafızada derin izler bıraktığını ifade etti. Tarihî kaynaklara atıf yapan Şahin, Kırım Tatar aydını Hasan Sabri Ayvazov’ın Kırım’daki açlık sürecini anlattığı demecini paylaştı. Şahin, “Ayvazov’un aktardığına göre, sadece Şubat 1921 itibarıyla 500 bin kişi açlığa mahkûm edilmişti ve bunların 300 bini çocuktu. Toplam nüfusun yüzde 21’ine denk gelen bu kitlesel açlık, özellikle kırsal kesimde daha yıkıcı etki göstermişti. Açlığın şiddeti o denli büyüktü ki, çocuklarını yemek zorunda kalan aileler dâhi vardı.” cümlelerini sarf etti. VATAN HASRETİNE DAYANAMAMAK Şahin, 1930’lu yıllarda Kırım’da uygulanan kolonizasyon politikalarının halk üzerinde yarattığı ağır sonuçlara dikkat çekti. Şahin, 1930 yılında 4 bin 325 ailenin Ural ve Kuzey bölgelerine zorla sürgün edildiğini, bu uygulamanın Kırım nüfusunu yaklaşık yüzde 14 oranında azalttığını aktardı. Sürgün edilenlerin, Kırım’ın ılıman ikliminden bambaşka ve sert iklim koşullarına sahip Sibirya ve Ural gibi bölgelere gönderildiğini belirten Şahin, bu insanların burada çoğunlukla hayatlarını kaybettiklerini söyledi. Konuşmasında, Sovyet yönetiminin köylülerin tüm mal ve mülklerine el koyduğunu, özel mülkiyetin yasaklandığını dile getiren Şahin, “kulak” adı verilen zengin köylülerin fişlenip Sibirya’ya sürgüne gönderildiğini anlattı. “Kulak” kavramının oldukça keyfi uygulandığını belirten Şahin, bir köylünün sadece üzerinde bir ceket taşıdığı için ya da sahip olduğu bir inek ya da koyun dolayısıyla zengin ilan edilip sürgüne gönderildiğini ifade etti. Şahin “Lişenets” olarak damgalanan kişilerin (haklarından mahrum edilenler) ailelerinin gazeteye ilan vererek onlardan vazgeçtiklerini bildirdikleri uygulamayı anlattı. “1944 SÜRGÜNÜ BİR TRAVMA” Şahin, 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı’nın Kırım Tatar edebiyatına sürgün hikâyelerini türünü kazandırdığını belirterek, “Çünkü bu sürgünü yaşamayan hiçbir aile yok Kırım'da. Ama biz şanslıyız ki bu sürgün hikâyelerini duymuşuz. Bazı aileler bu travmaları seslendirmek istemiyorlar. Çocuklarının bu acıyı yaşamasını istemedikleri için anlatmıyorlar.” dedi. Öte yandan Şahin anneannesi Remziye Seitibragimova’nın sürgünde yaşadığı hayatını anlatarak, Kırım Tatar halkının yaşadığı sürgünün sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik ve kültürel bir travma olduğunu dinleyicilere aktardı. Şahin 23 Haziran 1978 tarihinde sürgünden döndüğü Kırım'da Sovyet zulmünü protesto etmek için kendini ateşe veren Musa Mamut’un hikayesini anlattı ve Mamut’un cenazesinin âdeta bir mitinge dönüştüğünü hatırlattı. ESERİN KAPAĞI DİRENİŞİN SEMBOLÜ 1990 yılında Özenbaş’ta gerçekleştirilen ilk Hıdırellez kutlamasında Kırım Tatar fotoğraf sanatçısı Akim Seyitablayev tarafından çekilen fotoğrafı eserinin kapağı olarak seçtiğini belirten Şahin, “Çünkü bu kitapta yazılan bunca acıya, bunca adaletsizliğe, vicdansızlığa rağmen bu insanlar evlerine dönebilmişler. Ve kitaba da öyle üzgün bir yüz koymak istemedim açıkçası. Çünkü her ne kadar şu anda zor zamanlarla geçiriyor olsak da insanlarımızın bir kısmı şu an Kırım'da.” ifadeleriyle konuşmasını sonlandırdı. Konferans sonunda Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay, Feridehanum Şahin’e plaket takdim etti. Feridehanum Şahin, katılımcılar için eserini imzaladı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.