SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Kaşgarlı Mahmud

QHA - Kırım Haber Ajansı - Kaşgarlı Mahmud haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kaşgarlı Mahmud haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Başkentte binlerce yılın mirası, Türk dünyasının ortak dili "Türkçe" konuşuldu Haber

Başkentte binlerce yılın mirası, Türk dünyasının ortak dili "Türkçe" konuşuldu

Uluslararası Türk Kültür Teşkilatı TÜRKSOY, 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü’ne ithafen Cumhurbaşkanlığı 15 Temmuz Demokrasi Müzesi ev sahipliğinde “Türk Dünyası’nın Dili: Binlerce Yıllık Mirasın Sesi Uluslararası Paneli” başlıklı kapsamlı bir program düzenledi. Program; saygı duruşu, İstiklâl Marşı ve açılış konuşmalarıyla başladı. "TÜRK DİL MİRASI GELECEĞİN TEMİNATIDIR" Etkinliğe ev sahipliği yapan 15 Temmuz Demokrasi Müzesi Müdürü Ali Haydar Atalar, katılımcıları müzede ağırlamaktan onur duyduğunu belirterek, Türk milletinin ortak mirası olan Türk diline dikkat çekti. Atalar, “Türk dili ailesi; destanların, bilgelik sözlerinin, devletlerin ve medeniyetlerin dili olmuştur. Orhun Yazıtları’ndan Divan-ı Lügati’t Türk’e, Kutadgu Bilig’ten günümüz edebiyatına uzanan bu büyük dil mirası; sadece geçmişin değil, aynı zamanda geleceğin de teminatıdır.” ifadelerini kullandı. "TAŞLARA KAZINAN DİLİMİZ MANAS, KORKUT ATA, KÖROĞLU GİBİ DESTANLARLA VARLIĞIMIZI ÖNE ÇIKARMIŞTIR" Ardından programın organizasyonunu üstlenen TÜRKSOY’un Genel Sekreteri Sultan Raev, açılış konuşması kapsamında Türk dünyası bağlamında etkinlikler düzenlediklerini; bunun, “ortak bir medeni bilincin ve büyük Türk ailesine ait müşterek mirasın idrak edilmesi açısından önemli olduğuna” vurgu yaptı. Raev, “Orhun Abideleri'nde taşlara kazınan dilimiz ozanlarımızın deyişleri ile Manas, Korkut Ata, Köroğlu gibi destanlarla millî bilincimizi şekillendirerek günümüzde bizleri dünyanın en büyük milletlerinden biri olan Türk ailesi olarak varlığımızı öne çıkarmıştır.” değerlendirmesinde bulundu. Raev, konuşmasını “Var olsun Türk dünyası! Var olsun ana dilimiz, Türkçemiz!” sözleriyle sonlandırdı. "TÜRK DİLİNİ YAŞATMAK ECDADA KARŞI BİR VEFA BORCUDUR" Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Türkiye-Azerbaycan Dostluk Grubu Başkanı, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım, Türk dünyası ülkelerinin birliğine vurgu yaptığı konuşmasında, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Türk ülkelerini tanıyan ilk devletin Türkiye Cumhuriyeti olduğunu anımsattı. Artık bağımsız Türk dünyası ülkelerinin güçlendiğini belirten Ayrım konuşmasında şunları dile getirdi: “Türk dili Altaylardan Balkanlara, Kafkaslardan Anadolu'ya, Türkistan bozkırlarından Mezopotamya’ya uzanan geniş coğrafyada yalnızca bir iletim aracı değil aynı zamanda tarihin, kültürün, inancın ve kimliğin taşıyıcısıdır. Türk dili, Orhun Yazıtları’nda devlet aklıdır, Dede Korkut hikmetidir, Yunus Emre'de sevgidir, Ali Şir Nevai’de ilimdir, Mehmet Akif'te vicdandır. Bu dil bizi geçmişimize bağlayan bugünümüzü anlamlandıran ve geleceğimizi inşa edecek olan en güçlü ortak bayramımızdır. Türk dünyası birliği, dayanışması ve ortak geleceği ancak din, kültür ve tarih kemerinde kalıcı ve güçlü olandır. Bu nedenle Türk dilini yaşatmak, geliştirmek ve gelecek nesillere aktarmak yalnızca akademik bir sorumluluk değil aynı zamanda tarihe ve ecdada karşı bir vefa borcudur.” 15 ARALIK'IN ÖNEMİNE İŞARET ETTİ Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nün kabul edildiği 15 Aralık tarihine işaret ederek başladığı konuşmasında, tarihin Orhun Abideleri’nin Danimarkalı dilbilimci ve Türkolog Wilhelm Thomsan tarafından keşfedilmesi nedeniyle önemli olduğunun altını çizdi. Rektör Arıcan, Kültigin’in “Mavi gök çökmedikçe, yağız yer delinmedikçe Türk ili, Türk töresi ilelebet yaşayacak.” sözüne atıfta bulunarak, hakikatin söylendiğine ve zamanla hakikatin ortaya yeniden çıktığına değindi. Ayrıca Kaşgarlı Mahmud’un Sultan Alparslan’a “Medeniyetin dili Türkçe’dir.” ifadesine örnek veren Arıcan, Türk dilinin korunmasının ve yaygınlaştırılmasının önemine vurgu yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Bülent Gönültaş ise ortak değerlerin en önemlisinin Türk dili olduğunu belirterek başladığı konuşmasında, bu tür programların her yıl düzenli olarak tekrarlanmasını ve hafızalara “mıh gibi çakılmasını” temenni etti. "KARAR EN AZ 7 YILLIK BİR EMEKLE ALINDI" Ahmed Cevad Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy ise, yıllarca Türk dünyası ülkelerinin farklı kimlik ve farklı dil propagandasına maruz kaldığını dile getirdi. UNESCO 43. Konferansı’nda ilan edilen Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nün son derece önemli olduğunu vurgulayan Ersoy, kararın en az 7 yıllık bir emek sonucunda alındığını kaydetti. Ersoy, “Türkçe’nin uluslararası topluluklarda, özellikle batı merkezli, Birleşmiş Milletler nezdinde bir dil ailesi mensubu olduğu ve en az üç yüz milyon ve üzeri konuşulan bir dil olduğu kabul edilmiş oldu. UNESCO nezdinde kabul edilmesi, bir adım sonra Birleşmiş Milletler nezdinde belki de Türkçe'yi konuşulan dil sayısı açısından ellinci sıraya getirecek bir gelişmedir. Dolayısıyla bu Karamanoğlu Mehmet Bey’in ‘Bugünden sonra divanda, dergâhta ve bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçe’den başka dil kullanılmayacaktır.’ fermanı kadar önemli bir gelişmedir.” yorumunu yaptı. Türk dünyasının eserlerinin 1890’ların başına kadar bilinmediğini sözlerine ekleyen Ersoy, bunun İsmail Bey Gaspıralı’nın çıkarmış olduğu Tercüman gazetesi ile kırıldığını söyledi. Ersoy, “Türk dünyasının mefkûre merkezi Kırım’da yaşanan bu fikirler Tercüman’ın ötesinde Usûl-ü Cedid ile birlikte milliyetçilik düşüncesini, Türk dünyasının birlikteliği düşüncesini ateşledi.” dedi. Açılış ve selamlama konuşmalarının ardından Türk dünyasının her bir köşesinden uzmanın konuştuğu kapsamlı panel başladı. "TÜM TÜRK DÜNYASININ KALBİ BİRLİKTE ATIYOR" Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (AHBVÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Zeki İbrahimgil, Balkanlar’daki Türklerin nüfus, dillerini koruma ve yaşatma hususundaki istatistiklerine değindi. Balkanların kalbinin Türk dünyasının kalbiyle bir attığını vurgulayan İbrahimgil, “Türkistan’daki bir acıyı Balkanlar’daki Türkler de hissediyor. Oralardaki sevinci Balkanlar’daki Türkler de paylaşıyor.” dedi. Kuzey Makedonya, Romanya, Bulgaristan ve Batı Trakya’daki Türklerin ana dil eğitimlerine işaret eden İbrahimgil, aynı zamanda Türk dili öğrenemeyen veya okullarda bu noktada problem yaşayan bölgelere de dikkat çekti. Ayrıca İbrahimgil, Batı Trakya’da türlü gerekçelerle kapatılan Türk okullarına da işaret etti. İbrahimgil bu sorunların önüne geçilebilmesi için Balkanlar’daki öğrenciler başta olmak üzere Türk dünyasındaki öğrencilerin Türkiye’deki öğrencilerle kaynaşması, çeşitli program ve yarışmalarda bir araya getirilmesi önerisinde bulundu. "ALLAH TÜRK'E YAR OLSUN, TÜRK MİLLETİ VAR OLSUN!" Panelistelerden Jandarma ve Sajil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Hacı Murat Arabacı ise Kırım Tatar aydını İsmail Bey Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” şiarı ile gençlik yıllarında sıklıkla söyledikleri, “Türkiye büyük Turan olacak” sözlerinin bugün hayat geçtiğini vurguladı. Rus bir tarihçinin Türkler için söylediği sözleri anımsatan Arabacı, Nogayların göçebe hayatına değindi. Nogaylarda her zaman iki dillilik olduğunu, Rusya’ya gidenlerin Rusça’nın, Türkiye’ye göç edenlerin Oğuz Türkçesinin etkisinde kaldığını ifade etti. Arabacı konuşmasını, “Benim gençliğim Türk dünyası hayaliyle geçti. Şükür ki hep bugünleri hayal ederek büyüdüm. Ve nihayet diyorum ki Allah Türk’e yar olsun. Türk milleti var olsun. Ne mutlu Türküm diyene!” ifadeleriyle sonlandırdı. GAGAUZ TÜRKLERİ VE GAGAUZ TÜRKÇESİ Gagauz Derneği Başkanı Dr. İrina Yusumbeli ise hazırladığı sunum ile katılımcıları bilgilendirdi. Gagauz Türklerinin tarihî geçmişi, dili, dini, nüfusu ve yaşam biçimden söz eden Yusumbeli, “Gagauzlar, büyük Türk ailesinin küçük bir üyesi, batıda yaşayan Ortodoks Hristiyan Türk topluluğudur.” dedi. Gagauzların nüfus bakımından yoğun olarak Moldova’nın Gagauz Yeri’nde yaşadıklarının altını çizen Yusumbeli, lehçelerinin Oğuz Türkçesi grubundan olduğunu söyledi. Tarihleri boyunca kendi dil ve alfabelerini zaman zaman kullanmaya çalıştıklarını ancak Rusya’nın asimilasyon politikalarına maruz kaldıklarını belirten Yusumbeli, Rusça’nın hayatlarının her alanında etkili olduğunu dile getirdi. Yusumbeli, Gagauz dilinin UNESCO’nun Tehlikede Olan Diller kategorisinde olduğuna dikkat çekti. Bu nedenle Gagauz dilinin korunması için türlü çalışmaların yapıldığını 2018’de kabul edilen yasa ile ilkokula başlamadan önce çocukların Gagauz Türkçesinin öğrenmelerini için fon sağlandığını aktardı. "TÜRKÇE KONUŞ, TÜRKÇE DÜŞÜN, TÜRKÇEYİ YAŞAT" Ana dillerin gelecek nesillere aktarılmasının önemine vurgu yapan Yusumbeli, Gagauz Türkçesinin tehlikede olan diller kategorisinde olduğuna bir kez daha dikkat çekerek, “Fakat Gagauz Yeri’nde Gagauz Türkleri bölgedeki nüfus üstünlüğüne sahip olduğu için ve ana dilini koruma çabalarıyla ana dil bilinci devamlılığı olduğu sürece Gagauz Türkçesini kaybolmaktan kurtarmak mümkündür. Gagauz Türkçesinin nereye kadar devam edeceği Gagauz Türklerine bağlıdır. Bu yüzden binlerce yılın mirası olan Türkçe konuş, Türkçe düşün, Türkçeyi yaşat.” şeklinde konuştu. "TÜRKÇE, GÜNEY AZERBAYCAN'DA VAROLUŞ, MÜCADELE VE KAHRAMANLIK DİLİ" Ardından Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Mehsa Mehdizade kendisinin 35 milyonluk bir nüfusa sahip halktan (Güney Azerbaycan) geldiğini vurgulayarak başladığı konuşmasında Türkçeyi “varoluş dili” olarak nitelendirdi. Güney Azerbaycan’da Türkçenin “mücadele dili” olduğunu belirten Mehdizade, geldiği coğrafyada türlü baskılar nedeniyle çocuklara Türkçe isim verilmediğini hatırlattı. “Çocuğunuza Türkçe bir isim vermek için 6 sene mahkeme kapılarında beklersiniz, işte bu yüzden Türkçe bir kahramanlık dilidir.” dedi. Türk dünyasının Türkçe ile var olduğunu ve devletler kurduğunun altını çizen Mehdizade, Türkçe’nin olmaması halinde SSCB’nin dağılmasıyla bağımsızlığını elde eden Türk devletlerinin ortaya çıkamayacağını vurguladı. Mehdizade, “Biz bu kimliğin ve bu çatının altında birleştik. Ve bundan güç birliği doğdu. Bugün büyük bir mücadele veriyorlar büyük bir aşkla hapislerde yatarak, hayatlarıyla bedel ödeyerek, aileleriyle bedel ödeyerek, vatanlarına yıllarca hasret kalarak... Onun için Türkçe çok kutsal bir dildir. Hepimizi birleştirebilir, devletler kurabilir. Nitekim bağımsız Türk Devletleri Teşkilatıyla birlikte biz Türkçe’nin çatısı altında birkaç devleti de birleştirdik.” ifadelerine yer verdi. "KIRIM TATARLARI GÜÇLÜ FİKRÎ ALTYAPILARI VE TARİHÎ MİRASIYLA PROBLEMLERİ ÇÖZMEK İÇİN ÇALIŞIYOR" Arından Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Mükremin Şahin, en yoğun nüfusu Türkiye’de olmak üzere Kırım Tatarlarının dünyada 20 ülkede yaşadığını belirtti. Büyük bir sorunun içinde olan Kırım Tatarlarının problemlerini çözmek için çalıştığını vurgulayan Şahin, “Çünkü çok güçlü bir fikir altyapımız, çok güçlü bir tarihî mirasımız var. Sekiz yüz yıllık bir edebiyatımız var.” diyerek dünyada önemli hale gelen Kırım Tatar şahsiyetlere örnek verdi. Kırım Tatarcanın dünyadaki yerine işaret eden Şahin, ilk olarak Gazi Geray Han’ı örnek gösterdi. Aynı zamanda yiğit ve savaşçı bir asker olan Geray Han’ın Osmanlı, Çağatay ve Kırım Tatarca olmak üzere üç Türk lehçesinde şiir yazdığını söyledi. Şahin, “Bu Kırım’daki kültür muhitini göstermek açısından mühimdir.” dedi. İkinci olarak Kırım Tatar aydını İsmail Bey Gaspıralı’nın Türk dünyasına büyük hizmetlerde bulunduğunun altını çizen Şahin, Gaspıralı’nın “millet” kavramından söz ederken zaman zaman Kırım Tatarlarını zaman zaman Dünya Türklüğünü zaman zaman ise İslam dünyasını kastettiğini ifade etti. Şahin, 1900’lü yılların başında Türk dünyası aydınlarının bugüne göre daha fazla etkileşim halinde olabildiklerini dile getirdi. Bugün Türk dünyası birlikteliğinin arttığını ifadelerine ekleyen Şahin, akademide, STK’larda ve çeşitli alanlarda bu boşluğun doldurulması gerektiğinin altını çizdi. Öte yandan diğer Kırım Tatar aydını, Türkolog Bekir Sıtkı Çobanzade’ye işaret eden Şahin, “Çobanzade hem Kıpçak hem de Oğuz diline hâkimdir. Kırım Tatarcanın önemi de burada ortaya çıkmaktadır. Bir Kırım Tatarı Konyalı’yı, Üsküplü’yü veya Kırgız’ı da anlayabilir. Kırım Tatarcanın Oğuz ve Kıpçak grubu karışımı olması bunu gösteriyor.” şeklinde konuştu. Türk dünyasındaki problemlerden birinin terminoloji hataları olduğunu da sözlerine ekleyen Şahin, “Coğrafyamızı anlatırken, Kıpçak’ın ne olduğunu bile anlatamazsak çocuklarımıza ne öğretebiliriz ki?” diyerek bahsettiği soruna dikkat çekti. Bunun Tercüman gazetesinde ele alındığını da belirten Şahin, bu konuda çalışan aydınlara ihtiyaç olduğunu vurguladı. GÜNEY TÜRKİSTAN'DAKİ TÜRKLERİN SORUNLARI GÜNDEME NEDEN TAŞINMIYOR? Türkistan Elleri Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Hamdam, Güney Türkistan’ın tarihî coğrafyasından söz etti. Türklerin yıllardır orada var olduğunu belirten Hamdam, nüfusun yarısının birçok insanî haklarından mahrum bırakıldığının altını çizdi. Hamdam, Afganistan’ın içine kapanık bir ülke olarak gündeme getirilmediğini vurguladı. Bölgede kaydedilen 5 buçuk milyon Türk nüfusu olduğu kanısının doğru olmadığını ifade eden Hamdam, 1880’lerden bugüne dek Afganistan’daki 45 milyonluk Türk varlığına yönelik olarak rejimin tehdit haline geldiğini, asimilasyona uğradıklarını, aydınlarının hapse atıldığını kaydetti. Hamdam, “170 yıldır ölümlere, katliamlara rağmen susmadık, mücadelemizden ödün vermedik ama maalesef Türk dünyası 30 yıldır bağımsızlığına kavuşan desteklerini gösteremedi.” diyerek sitemde bulundu. Türk dünyasının birlikteliği konusunda yine de umutları olduğunu aktaran Hamdam, mücadelenin bir günlük olmadığının altını çizdi. Türk soyluların hepsinin bölgede yer aldığını da sözlerine ekleyen Hamdam, “Türk toprağı çok geniştir.” dedi. IRAK TÜRKLERİNİN TARİHÎ GEÇMİŞİNDEN BAHSETTİ Panel, Irak Türkmen Cephesi (ITC) Türkiye Temsilciliği Halkla İlişkiler Sorumlusu İbrahim Gassab’ın konuşmasıyla devam etti. Gassab, Irak Türklerinin anlaşılması için tarihî coğrafyasının anlatılması gerektiğini dile getirerek, tarihî geçmişinden söz etti. Irak bölgesinin Birinci Dünya Savaşı’na kadar Türkler tarafından yönetildiğine dikkat çeken Gassab, daha sonra kurulan hükûmetlerde Türklere yer verilmediğini söyledi. Irak Türklerinin verimli topraklar üzerinde olan Türkmeneli bölgesinde yaşadıklarını anlatan Gassab, kullanılan alfabenin 2003’e kadar eski Osmanlı Arap alfabesi kullandıklarını, bu döneme kadar eğitim ve dil hakkı tanınmadığını söyledi. Gassab, “2003’te haklarımızı aldık ve o tarihten itibaren Türkmenli’nde Türkçe konuşmak serbestti. Türkçe tabela astık, yayınlar açtık, kendimize ait radyolarımız oldu. Dergi ve gazeteler çıkardık. Okullarımız oldu.” bilgisini verdi. Gassab, Irak Türkleri Türkçesinin Oğuz kolundan olduğunu belirterek, lehçelerinin daha saf Türkçe olduğunu, Azerbaycan Türkçesine yakın olduğunu aktardı. Gassab, ayrıca geniş bir edebiyatlarının olduğunu da sözlerine ekledi. "TÜRKİYE CUMHURİYETİ, TRT UYGURCA MASASINI AÇARAK ÖNEMLİ BİR MESAJ VERDİ" Panelde son olarak TRT Uygurca Masası Spikeri, Gazeteci Mirkâmil Kaşgarlı, Doğu Türkistan’daki asimilasyona dikkat çekerek başladığı konuşmasında Uygur Türkü çocukların Çin yönetimi tarafından 2008’den bu yana yasaklanması nedeniyle ana dilini öğrenemediğini kaydetti. Kaşgarlı, Uygurcanın büyük bir tehlike altında olduğunu söyledi. Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk diline her zaman sahip çıktığını vurgulayan Kaşgarlı, “Ben şu an karşınızda bir konuşmacı değil, bu dilin yaşaması için mücadele eden, 17 yıldır TRT çatısı altında bu dili yaşatma amacı olan bir gazeteciyim.” ifadelerini kullandı. Bu kapsamda Uygurca yayınlarının devam ettiğini aktaran Kaşgarlı, “TRT Uygurca Masası’nı açarak Türkiye Cumhuriyeti, ‘Kaşgarlı Mahmud’un, Yusuf Has Hacip’in diyarında Uygurca yasaklanıyorsa bu dili yaşatacak olan ülke, Uygurca’nın hamisi Türkiye Cumhuriyeti’dir’ mesajını vermiştir.” değerlendirmesinde bulundu. "UYGURCA TÜRK DÜNYASININ HAFIZASIDIR" Uygurcanın tehlikede altında olduğunu vurgulayan Kaşgarlı, TÜRKSOY gibi teşkilatların desteğiyle dilin, dijital kütüphanelerde arşivlenmesi hususunda öneride bulundu. Kaşgarlı, “Çünkü Uygurca tüm Türk dünyasının hafızasıdır.” vurgusu yaptı. Kaşgarlı Türk devletlerine çağrıda bulunduğu konuşmasında şunları dile getirdi: “Türkiye’nin TRT ile 2008’de başlattığı bu dil koruma kalkanı modülünü örnek almalılar. Uygur Türkçesi sadece Uygurların değil, 300 milyonluk tüm Türk dünyasının bu dili koruması için tüm Uygurca yayınların başlaması gerekmektedir.” Kaşgarlı sözlerine, “Topraklar işgal edilebilir, binalar yıkılabilir. Ancak bir milletin dili o millet yaşadığı sürece yenilmezdir. Gök bayrağın gölgesinde konuşulan bu güzel Türkçemizin Al bayrağın gölgesindeki tüm Türk dünyasında devam etmesi dileğiyle.” diyerek sözlerine son verdi. Panel, alanında uzman konuşmacılara Teşekkür Belgesi takdimiyle sona erdi. TÜRK DÜNYASI MÜZİK VE DANS TOPLULUĞU SAHNE ALDI Ardından Türk Dünyası Müzik ve Dans Topluluğu katılımcılara Türk dünyası ezgilerini sundu. Topluluk, izleyicilerin beğenisini topladı.

Türk aydınları, UNESCO'nun 2024 ve 2025 yılı anma etkinliklerinde yer alacak Haber

Türk aydınları, UNESCO'nun 2024 ve 2025 yılı anma etkinliklerinde yer alacak

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) 42. Genel Kurul Toplantısında aldığı karara göre 2024-2025 yılında yapacağı anma etkinliklerinde Türk ilim insanlarına ve eserlerine yer verecek. UNESCO Türkiye Millî Komisyonu'nun önerisi; Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan'ın desteğiyle Türk dünyası adına 3 önemli anma etkinliği düzenlenecek. TÜRK İLİM İNSANLARI UNESCO ANMA ETKİNLİKLERİ LİSTESİNDE UNESCO'nun anma etkinliklerine eklediği 53 maddelik listede; Kaşgarlı Mahmud'un kadim eseri Divan-ı Lügati't Türk'ün 950. yıl dönümü, Ali Kuşçu'nun vefatının 550. yıl dönümü, Almanya'nın ortaklığında Fuat Sezgin'in doğumunun 100. yıl dönümü yer alıyor. Buna göre 2024 ve 2025 yılları içerisinde yapılacak anma etkinliklerinde Türk aydınlar boy gösterecek.  ???? Türk aydınları UNESCO'nun 2024 ve 2025 yılı anma etkinliklerinde ???? https://t.co/yUfxT9iS5N pic.twitter.com/OGOkW9iXwW — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) January 24, 2024 KAŞGARLI MAHMUD VE DİVAN-I LÜGAT'İT TÜRK'ÜN 950. YILI İlk Türk sözlüğü olarak bilinen Divan-ı Lügati't Türk, Kaşgarlı Mahmud tarafından 1072 yılında kaleme alınan ve 1076 yılında tamamlanan kadim bir eserdir. Türkçe'nin zenginliğini anlatmak amacı taşıyan bu sözlük aynı zamanda Türklerin kültürünü, geleneklerini ve yemeklerini anlatır. Gökbilimci olan Kaşgarlı Mahmud'un çizdiği ilk dünya haritası bu eserinde görülür.  ALİ KUŞÇU'NUN DOĞUMUNUN 550. YILI  Semerkant'da doğan İstanbul'da vefat eden Türk bilim insanı Ali Kuşçu gökbilim, matematik ve fizik alanında en önemli isimler arasında yer alıyor. Ay'ın ilk haritasını çıkaran Kuşçu'nun ismi NASA tarafından Ay'daki bir kratere verildi. Kuşçu'nun bu alanlardaki çalışmaları ve eserleri günümüzde ders olarak veriliyor.  PROF. DR. FUAT SEZGİN'İN DOĞUMUNUN 100. YILI  Türkiye ve Almanya'nın ortak önerisi olarak vefatının 100. yılında anma etkinliğinde yer alan Prof. Dr. Fuat Sezgin, İslam tarihi alanında önemli çalışmalar kaydetmiştir. İstanbul Üniversitesi Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsünde alanında en tanınmış uzmanlardan olan Alman oryantalist Hellmut Ritter yanında eğitim görerek, bu alanda başarılara imza attı.  TÜRK AYDINLARI UNESCO ANMA ETKİNLİKLERİNDE Bunun yanı sıra Türk dünyası ülkeleri; Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan'ın önerileri ile birlikte tasavvufî şiirleriyle tanınan Türkmen Mahtumkulu Firaki doğumunun 300. yılında, Karakalpak şair Hacı Niyaz Kösebey Ulu, doğumunun 200. yılında, Kazak Türkü bestekar ve orkestra şefi Nurgisa Tlediyev doğumunun 100. yılında, çocuk kitabı yazarı, şair ve senarist Berdibek Sokpakbayev doğumunun 100. yılında anılacak. UKRAYNA'NIN ÖNERİSİ İLE ÜÇ İSİM ANILACAK Ukrayna'nın önerisi ile ise 2024-2025 yıllarında; film yapımcısı Sergey Parajanov, Jimnastikçi Nina Boçarova ve Sanatçı Aleksandr Muraşko anılacak. UNESCO 2024-2025 ANMA ETKİNLİKLERİ UNESCO'nun sıraladığı liste aşağıda belirtilmiştir: 1. Kimya doktoru, doğa ve insan haklarının aktif savunucusu Yolanda Ortiz’in doğumunun 100. Yıldönümü (Arjantin’in önerisi) 2. Film yapımcısı Sergey Parajanov’un doğumunun 100. yıldönümü (Ermenistan, Gürcistan ve Ukrayna’nın ortak önerisi) 3. Şarkıcı, söz yazarı ve aktör Charles Aznavour’un doğumunun 100. yıldönümü (Ermenistan ve Fransa’nın ortak önerisi) 4. Mimar Ajami Nahçıvani’nin 900. doğum yıldönümü (Azerbaycan’ın önerisi) 5. Yazar Vasili Vladimiroviç Bikov’un doğumunun 100. yıldönümü (Belarus’un önerisi) 6. 19. yüzyılda Petar Beron tarafından yayınlanan ilk yeni Bulgarca ders kitabı "The Fish Primer"in yayınlanmasının 200. yıldönümü (Bulgaristan’ın önerisi) 7. Amilcar Cabral’ın 100. yıldönümü: İnsan ve evrensel çalışmaları (Cape Verde’nin önerisi) 8. Liu Hui’nin doğumunun 1800. yıldönümü (Çin’in önerisi) 9. Alfredo Guevara Valdes’in doğumunun 100. yıldönümü (Küba’nın önerisi) 10. Besteci Bedriç Smetana’nın doğumunun 200. yıldönümü (Çekya’nın önerisi) 11. Lubumbashi Üniversitesi’nin (UNILU) kuruluşunun 50. yıldönümü (Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin önerisi) 12. Tıp eğitimi alan ilk Ekvatorlu kadın, feminist ve kadın hakları savunucusu Matilde Hidalgo Navarro’nun ölümünün 50. Yıldönümü (Ekvator'un önerisi) 13. Şarkıcı, aktris, ırkçılık karşıtı aktivist ve Fransız Direnişi üyesi Josephine Baker’ın ölümünün 50. yıldönümü (Fransa’nın önerisi) 14. Filozof Immanuel Kant’ın doğumunun 300. yıldönümü (Almanya’nın önerisi) 15. Antropolog ve yazar Suzanne Comhaire-Sylvain’in ölümünün 50. yıldönümü (Haiti’nin önerisi) 16. Macar Bilimler Akademisi’nin kuruluşunun 200. yıldönümü (Macaristan’ın önerisi) 17. Macaristan’daki ilk anaokullarının kurucusu Terez Brunszvik’in doğumunun 250. yıldönümü (Macaristan’ın önerisi) 18. Filozof, sosyal reformcu ve seçkin ruhani lider Srimad Bhakti Siddhanta Saraswati Goswami Prabhupada’nın doğumunun 150. yıldönümü (Hindistan’ın önerisi) 19. Sosyal reformcu ve filozof Maharishi Dayanand Saraswati’nin doğumunun 200. yıldönümü (Hindistan’ın önerisi) 20. Yazar ve hümanist Ali Akbar Navis’in doğumunun 100. yıldönümü (Endonezya’nın önerisi) 21. Kahraman kadın Keumalahayati’nin doğumunun 475. yıldönümü (Endonezya’nın önerisi) 22. EmirʿOnṣor-al-MaʿāliKaykāvus (Kaykāʾus) b.Eskandar b.Qābusb.Vošmgir’in doğumunun 1000. yıldönümü (İran’ın önerisi) 23. Şair Parvin E’tesami’nin aktif yaşamının 100. yıldönümü (1907-1941) (İran’ın önerisi) 24. Dünya tiyatro sahnesinde bir ikon olan Eleonora Duse’nin ölümünün 100. yıldönümü (İtalya’nın önerisi) 25. Besteci ve orkestra şefi Nurgisa Tlendiev’in doğumunun 100. yıldönümü (Kazakistan’ın önerisi) 26. Çocuk kitabı yazarı, şair ve senarist Berdibek Sokpakbaev’in 100. doğum yıldönümü (Kazakistan’ın önerisi) 27. Yazar ve sözlükbilimci KrišjānisValdemārs’ın doğumunun 200. yıldönümü (Letonya’nın önerisi) 28. Letonca basılan ilk kitabın 500. yıldönümü (Letonya’nın önerisi) 29. Ressam ve besteci Mikalojus Konstantinas Čiurlionis’in doğumunun 150. yıldönümü (Litvanya’nın önerisi) 30. Kız çocuklarının eğitimine ve kadın haklarına kendini adamış edebiyatçı ve hayırsever Aline Mayrisch de Saint-Hubert’in doğumunun 150. yıldönümü (Lüksemburg’un önerisi) 31. Jibreen Sarayı’nın inşasının 350. yıldönümü (Umman’ın önerisi) 32. Tarihçi ve şair İbn Ruzaiq’in ölümünün 150. yıldönümü (Umman’ın önerisi) 33. Şair Zbigniew Herbert’in doğumunun 100. yıldönümü (Polonya’nın önerisi) 34. Nobel Ödülü’nün yazar Władysław Reymont’a verilmesinin 100. yıldönümü (Polonya’nın önerisi) 35. Şair Luís Vaz de Camões’in 500. doğum yıldönümü (Portekiz’in önerisi) 36. Katar Ulusal Müzesi’nin kuruluşunun 50. yıldönümü (Katar’ın önerisi) 37. Matematikçi Solomon Marcus’un doğumunun 100. yıldönümü (Romanya’nın önerisi) 38. Bilim insanı Ana Aslan’ın Romanya Akademisi’ne katılışının 50. yıldönümü (Romanya’nın önerisi) 39. Novodevichy Manastırı’nın kuruluşunun 500. yıldönümü, Moskova (Rusya’nın önerisi) 40. Rusya Bilimler Akademisi’nin kuruluşunun 300. yıldönümü (Rusya’nın önerisi) 41. Romancı, oyun yazarı, şair ve öğretmen Jozef Gregor Tajovský’nin doğumunun 150. yıldönümü (Slovakya’nın önerisi) 42. Birleşmiş Milletler’in Buda’nın Doğumu, Aydınlanması ve Vefatını Anma Uluslararası Vesak Günü İlanının 25. yıldönümü (Sri Lanka’nın önerisi) 43. Sözlük bilimci ve filolog Mahmud Kaşgarî tarafından yazılan Divan-ı Lügati't Türk'ün 950. yıldönümü (Türkiye’nin önerisi) 44. Bilim adamı Ali Kuşçu’nun ölümünün 550. yıldönümü (Türkiye ve Özbekistan’ın ortak önerisi) 45. Tarihçi ve akademisyen Fuat Sezgin’in doğumunun 100. yıldönümü (Türkiye ve Almanya’nın ortak önerisi) 46. Şair Mahtumkulu Fraki’nin doğumunun 300. yıldönümü (Türkmenistan’ın önerisi) 47. Jimnastikçi Nina Boçarova’nın doğumunun 100. yıldönümü (Ukrayna’nın önerisi) 48. Sanatçı Aleksandr Muraşko’nun doğumunun 150. yıldönümü (Ukrayna’nın önerisi) 49. Şair, yazar ve kültür ikonu Sultan bin Ali Al Owais’in doğumunun 100. yıldönümü (Birleşik Arap Emirlikleri’nin önerisi) 50. Denizde boğulmaları önlemek için kayıtlı bir hayır kurumu olan Kraliyet Ulusal Filika Kurumu’nun (RNLI) kuruluşunun 200. yıldönümü (Birleşik Krallık ve Kuzey İrlanda’nın ortak önerisi) 51. Şair Azhiniyaz Kosibay Uli’nin doğumunun 200. yıldönümü (Özbekistan’ın önerisi) 52. Hekim Hai Thuong Lan Ong Le Huu Trac’ın doğumunun 300. yıldönümü (Vietnam’ın önerisi) 53. Kenneth David Kaunda’nın Güney Afrika’da barışa katkısının 50. yılı (Zambiya’nın önerisi)

Türk dilinin ilk sözlüğü Dîvânu Lugâti’t-Türk 950 yaşında Haber

Türk dilinin ilk sözlüğü Dîvânu Lugâti’t-Türk 950 yaşında

Büyük Türk dil bilimcisi ve Karahanlılar'ın önemli Hakanlarından bir olan Kaşgarlı Mahmut tarafından Türk dünyasına armağan edilen, Türk dilinin ilk sözlüğü Dîvânu Lugâti’t-Türk 950 yıl önce bugün Kaşgarlı Mahmud tarafından yazıldı. Sözlükte, 7500'den fazla Türkçe kelimenin Arapça karşılığı da bulunuyor. Dîvânu Lugâti’t-Türk, İstanbul Millet Kütüphanesinde bulunan elimizdeki tek nüshanın son sayfasında verilen bilgiden Kaşgarlı Mahmud'un şah eseri, 25 Ocak 1072 günü yazmaya başladığı, 10 Şubat 1074 günü tamamladığı açıkça anlaşılıyor. Kaşgarlı Mahmud tarafından 1072'de kaleme alınan Dìvanu Lugati't-Türk (DLT) iki yılda tamamlandı. Kaşgarlı'nın bu şah eserini dönemin Türk hükümdarı Sultan Muhammed Alparslan'a takdim edileceği çeşitli kaynaklarda zikrediliyordu. Ancak Sultan Alparslan'ın şehit edilmesi sebebiyle, 1075-1095 yılları arasında Bağdat'ta hüküm süren Abbasî halifesi Muhammed el-Muktedî bi-emri'llah'a sunulmuştur. ESER, ARAPLARA TÜRKÇE'Yİ ÖĞRETMEK AMACIYLA YAZILDI Eser, Kaşgarlı Mahmud tarafından Araplara Türkçe’yi öğretmek ve Türkçe’nin Arapça'dan daha zengin bir dil olduğunu göstermek maksadıyla yazılan ilk Türk dili sözlüğü niteliği taşıyor. Dîvânu Lugāti’t-Türk, Türk milletinin yüceliğini anlatmak, Türk dilinin Arapça’dan geri kalmadığını göstermek ve Araplar’a Türkçe’yi öğretmek maksadıyla kaleme alındığı için Türkçe’den Arapça’ya bir sözlük şeklinde tertip edilmiştir. TÜRK DİLİNİN İLK SÖZLÜĞÜ Türk dilinin ilk sözlüğü olan Dîvânu Lügāti’t-Türk, çeşitli Türk boylarından derlenmiş bir ağızlar sözlüğü karakterini taşımaktadır. Kaşgarlı Mahmud eserini yazarken o devrin Türk illerini bir bir dolaşmış ve doğrudan doğruya kendi derlediği dil malzemesine dayanmıştır. Bununla birlikte eser yalnızca bir sözlük olmayıp Türkçe’nin XI. yüzyıldaki dil özelliklerini belirten, ses ve yapı bilgisine ışık tutan bir gramer kitabı; kişi, boy ve yer adları kaynağı; Türk tarihine, coğrafyasına, mitolojisine, folklor ve halk edebiyatına dair zengin bilgiler ihtiva eden, aynı zamanda döneminin tıbbı ve tedavi usulleri hakkında bilgi veren ansiklopedik bir eser niteliği de taşımaktadır. Eser, ilk defa Kilisli Rifat Bilge tarafından incelenerek Arap harfleriyle üç cilt halinde yayımlanmıştır. Bu ilk yayımdan sonra eser ve müellifi üzerinde yurt içinde ve Batı ilim dünyasında birçok araştırma ve inceleme yapılmıştır. Yurt içinde başta M. Fuad Köprülü, Zeki Velidi Togan, Necib Âsım, Kilisli Rifat Bilge, Besim Atalay, Ahmet Caferoğlu olmak üzere birçok ilim adamı Kâşgarlı Mahmud ve eseri üzerinde çalışmıştır. Batı’da ise Alman, Rus, Macar ve Fransız bilginler Dîvân-ü Lügāti’t-Türk’e dair çeşitli yayınlar yapmışlardır. Bunların içinde en başta gelenleri C. Brockelmann’ın yaptığı çalışmalardır. Divan ayrıca Özbekçe’ye (Taşkent, 1960-1967), Yeni Uygurca’ya (Urumçi 1981) ve Robert Dankoff tarafından Compendium of the Turkic Dialects (Dīwān Luġāt at-Turk) adıyla İngilizce’ye tercüme edilmiştir. ESERİN BİLİNEN TEK NÜSHASI FATİH MİLLET KÜTÜPHANESİ’NDE Dîvânü Lügāti’t-Türk’ün bilinen tek yazma nüshası Fatih Millet Kütüphanesi’ndedir (Arapça, nr. 4189). Kâşgarlı Mahmud’un yazdığı esas nüshadan 26 Şevval 664’te (1 Temmuz 1266) Muhammed b. Ebû Bekir b. Ebü’l-Feth es-Sâvî tarafından istinsah edilen bu yazma büyük boy 319 varaktır. Daha sonra bu nüsha esas alınarak eserin biri Türk Dil Kurumu (Ankara 1941), diğeri Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı (Ankara 1990) tarafından olmak üzere iki tıpkıbasımı yayımlanmıştır. Ayrıca İngilizce tercümesinde de mikrofişler halinde tıpkıbasımı mevcuttur. BULUNUŞUNDAN YAYIMLANIŞINA DİVAN-I LÜGATİT TÜRK VE ALİ EMİRİ EFENDİ Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün 1914 yılına gelinceye kadar tek bir nüshasına bile ulaşılamamaktaydı. Oysa Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün bir nüshası dönemin eski Maliye Bakanlarından Nazif Bey’in kitaplığında bulunmaktaydı. Türk dili ve kültürü bakımından önemini bilemeyen ancak değerli bir kitap olduğunu tahmin eden Nazif Bey, yakınlarından bir kadına kitabı verir ve, "Bak sana bir kitap veriyorum. İyi sakla… Sıkıştığın zaman sahaflara götür. Altın para ile otuz lira eder, aşağıya verme!" der. Bir süre sonra paraya ihtiyacı olan kadın, kitabı Sahaflar Çarşısı’ndaki kitapçı Burhan Bey’e götürür ve otuz liraya satmak istediğini söyler. Dîvânu Lugâti’t-Türk gibi bir eser için otuz lira hiç de yüksek bir miktar değildir ama bu kitabın önemini ve değerini bilmeyenler için yüksek bir bedeldir. Burhan Bey, yüksek bir fiyatla alır diye kitabı Maarif Nazırı Emrullah Efendi’ye götürür. Nazır da kitabı İlmiye Encümenine havale eder. Kitabı incelemek için bir hafta süre isteyen Encümenler, bir hafta sonra kitaba on lira değer biçer. Kitabın kendisinin olmadığını, sahibinin otuz liradan bir para bile aşağıya inmediğini söyleyince Encümendekiler, "Biz otuz liraya bir kütüphane satın alırız. Al kitabını, istemiyoruz" diyerek kitabı Burhan Bey’e geri verirler. İşte tam da o günlerde, ömrünü ve servetini kitaplara adayan, haftada birkaç kez Sahaflar Çarşısı’na uğrayıp, kitapçıları tek tek dolaşarak yeni bir şey olup olmadığını sormayı alışkanlık edinen Ali Emiri Efendi, kitapçı Burhan Bey’in dükkânına uğrar. Ali Emiri Efendi yeni bir şey olup olmadığını sorunca, Burhan Bey, "Bir kitap var ama sahibi otuz lira istiyor" diyerek olanı biteni anlatır ve sürenin ertesi gün dolacağını, yaşlı kadının kitabı almaya geleceğini söyler. Eline aldığı kitabın adını okuduğu anda Ali Emiri Efendi, bayılacak gibi olur.  Dünyada eşi benzeri olmayan, Türk dilinin en değerli eseri Dîvânu Lugâti’t-Türk’tür elindeki kitap. Ali Emiri Efendi, Batılıların “bibliyoman” veya “bibliyofil” dediği, Türk dünyasında ise “kitap aşığı”, “kitap kurdu”, “kitap delisi” gibi isimlerle biliniyor. Ali Emiri Efendi, Divanü Lügati't-Türk'ün kaybolan tek nüshasını bulup ortaya çıkarması ve Millet Kütüphanesine yaptığı büyük katkı ile de anlıyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.