SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Katliam

QHA - Kırım Haber Ajansı - Katliam haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Katliam haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Buça Katliamı: Ukrayna ilk kez bir Rus komutanı resmen suçladı Haber

Buça Katliamı: Ukrayna ilk kez bir Rus komutanı resmen suçladı

Ukrayna makamları, 2022 yılında Buça’da işlenen sivillere yönelik katliamla ilgili ilk kez bir Rus komutana resmî olarak suçlama yöneltti. 76. Muharebe Hava İndirme Tümenine bağlı birliğin 28 yaşındaki komutanı Teğmen Yuriy Kim, 17 sivili öldürmek ve en az dört kişiye işkence yapmakla suçlandı. Daha önce Ukrayna, yalnızca Rus askerlerine yönelik suç duyurularında bulunmuştu. Birlik komutanına yöneltilen bu suçlama, Buça soruşturmalarında bir ilk olma özelliği taşıyor. Kim hakkında hazırlanan iddianamenin tanık ifadeleri, olay yeri rekonstrüksiyonları, adli tıp analizleri ve açık kaynak verilerine dayanarak hazırlandığı belirtildi. “ÖLDÜRÜN” EMRİ VERDİ Soruşturma dosyasına göre Kim, askerlerine Ukrayna ordusuna destek verdiğini düşündüğü sivilleri “takip etmelerini, yaralamalarını ve öldürmelerini” emretti. Ayrıca öldürülen bazı sivillerin cesetlerinin yakılmasını da emrederek suç izlerini gizlemeye çalıştı. Öte yandan Kim’in bazı cinayetlerde bizzat yer aldığı da iddia ediliyor. BİR ANNENİN İFADELERİYLE KİMLİĞİ ORTAYA ÇIKTI Kim’in Buça’daki suçlara karıştığı ilk kez 2024’te ortaya çıkmıştı. Yerel bir sakin olan Nadiya Çeredniçenko, Ukraynalı gazetecilere verdiği röportajda oğlunu öldüren Rus askerlerden birinin Kim olduğunu teşhis etmişti. Rus işgal güçleri evine baskın düzenleyerek Çeredniçenko’nun oğlu Volodımır’ı kaçırmış ve başından vurarak öldürmüştü. Askerler gencin telefonunda Ukrayna ordusuna gönderdiği Rus mevzilerine ait görüntüler bulmuştu. KİM’İN KİMLİĞİ VE GEÇMİŞİ Ukrayna askeri istihbaratına göre Teğmen Kim, 3 Temmuz 1997 doğumlu ve Moskova yakınlarındaki Balaşiha’da ikamet ediyor. Sosyal medya hesaplarında, St. Petersburg Suvorov Askeri Okulu mezunu olduğunu belirtiyor. 2022’de bir askerin paylaştığı fotoğrafta Kim’in Buça’da Rus askerlerle birlikte ateş başında oturduğu görülmüştü. BUÇA’DA EN AZ 381 SİVİL ÖLDÜRÜLDÜ 24 Şubat-31 Mart 2022 tarihleri arasında Buça’da 381 sivil öldürüldü. Rusya, katliamdaki sorumluluğunu reddetmeye devam ediyor. Yetkililer, Kim’e yöneltilen suçlamanın Buça soruşturmalarında kritik bir aşama olduğunu vurgulayarak, “Bu, adalet yolunda önemli bir adımdır” değerlendirmesinde bulundu.

Sürgün, katliam, soykırım: Türklerin Acıları kitabı yayımlandı Haber

Sürgün, katliam, soykırım: Türklerin Acıları kitabı yayımlandı

Tarih sayfalarında Türklerin uğradığı katliam, sürgün, göç ve soykırımlar, Prof. Dr. Ayşe Filiz Yavuz’un editörlüğünde hazırlanan kitapta çok sayıda yazarın kalemiyle yeniden gündeme getirildi. Panama Yayıncılık tarafından yayımlanan ve raflardaki yerini alan “Türklerin Acıları” isimli kitap, Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz’ün sunuş yazısıyla okurlarla buluştu. Kitapta, dünyanın dört bir yanında yaşayan Türklerin uğradığı zulümler, makale ve deneme türündeki yazılarla ele alındı. KIRIM TATAR SÜRGÜNÜ DE KİTAPTA YER ALDI Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı, Kırım Tatar yazar Şükrü Bilgili'nin kaleme aldığı "Kırım'da Kar Yağmadı, Kan Aktı" başlıklı yazısı ile kitaptaki yerini aldı. Öte yandan yazar Hayati Bice de "Kafkasya ve Kırım'dan Sürgünler (1943-1944)" başlığıyla yaşanılan sürgünü ele aldı. Azerbaycan Türklerinin Hocalı Katliamı, Irak Türkmenlerinin Saddam Hüseyin zamanındaki durumu, Hatay'daki Ermeni Zulmü, bölücü terör örgütü PKK'nın faaliyetleri, Balkan Türklerinin yaşadığı zulmü içeren kitapta Kazan Tatar yazar, araştırmacı ve gazeteci Roza Kurban'ın "Mezarsız Kazan Tatarları" ve "Stalin Zulmüne Ayaz Gıylecev Örneği" başlıklı makaleleri yer aldı. SATIŞTAN ELDE EDİLEN GELİR ÖĞRENCİLERE BURS OLARAK DAĞITILACAK Türk Ocakları tarafından yapılan açıklamada kitabın gelirlerinin öğrencilere burs olarak dağıtılacağı belirtildi.

Çarlık Rusya'sının acı zulmü: Ürkün Katliamı Haber

Çarlık Rusya'sının acı zulmü: Ürkün Katliamı

Rus Çarlığı'nın 1907 ve 1908 yıllarında uygulamaya koyduğu toprak yasaları, Kırgızların geleneksel göçebe yaşam tarzını ve topraklarını tehdit etmiş, bölgedeki Rus yerleşimcilerin sayısını artırmıştır. "Step Kanunu" çerçevesinde Kırgız toprakları devlet mülkiyetine geçirilmiş ve yerel halk topraklarından zorla edilmişti. Bu durum, Kırgız Türklerinin Rus yönetimine karşı büyük bir huzursuzluk ve öfke duymasına yol açmıştı. BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ VE ÜRKÜN KATLİAMI Çarlık Rusyası'na karşı 1916'da başlayan büyük Kırgız ayaklanması, bu öfkenin ve adaletsizliğin sonucuydu. Kırgızlar, Rus yönetiminin zorla asker toplama uygulamalarına karşı direniş göstermiş ve bu direniş kısa sürede geniş çaplı bir isyana dönüşmüştü. Ancak Rus yönetimi, isyanı bastırmak için sert önlemler almış, çok sayıda Kırgız Türkünü öldürmüş ve birçok köyü tahrip etmişti. KIRGIZİSTAN TARİHİNİN EN KANLI OLAYLARINDAN BİRİ Ürkün Katliamı, Kırgızistan tarihinde en kanlı olaylarından biri olarak biliniyor. 1916'nın yaz aylarında, Rus ordusu ve kolluk kuvvetleri, Kırgızların yaşadığı Ürkün bölgesinde büyük bir baskı ve şiddet uygulamıştı. Bu süreçte, Kırgızların köyleri yakılmış, halk kitlesel olarak öldürülmüş ve yerlerinden zorla sürülmüştü. Katliam sonucunda binlerce Kırgız Türkü hayatını kaybetmiş, bölgenin demografik yapısı büyük ölçüde değişmişti. SÜRGÜN VE DOĞU TÜRKİSTAN'A GÖÇ Ürkün Katliamı'nın ardından, hayatta kalan Kırgızlar için sürgün ve zorunlu göç süreci başlamıştı. Rus yönetimi, isyanı bastırmak amacıyla direniş gösteren Kırgızları cezalandırmak üzere, çok sayıda insanı ülkelerinden sürgün etmiş ve Doğu Türkistan'a zorla göç ettirmişti. Bu göç, büyük bir insan hareketliliği yaratmış ve birçok Kırgız ailesi zor şartlar altında Doğu Türkistan'a ulaşmak zorunda kalmıştı. Bazıları ise sürgünde hayatanı kaybetmişti. ÇİN'İN BASKILARI Doğu Türkistan'a göç eden Kırgızlar, burada da Çin'in baskıları yüzünden zor bir yaşam mücadelesi vermişti. Yeni yaşam alanlarında, yerel topluluklarla entegrasyon süreci, geçim sıkıntıları ve kültürel uyum gibi zorluklarla karşılaşmışlardı. Ürkün Katliamı ve sonrasındaki sürgün, Kırgız halkının tarihinde derin izler bırakmış ve bölgenin sosyo-kültürel yapısını köklü bir şekilde değiştirmişti. Bu olaylar, Kırgızların bağımsızlık mücadelesinin ne kadar kanlı ve zorlu olduğunu gözler önüne sererken, Rus Çarlığı'nın Türksistan'daki politikalarının da ağır sonuçlarını ortaya kouyor. Kırgız Türklerinin bu mücadeleleri, Türksistan tarihinin önemli ve trajik bir parçası olarak hafızalarda yerini almıştı.

Doğu Türkistan'da vahşice işlenen Yarkent-İlişku Katliamı'nın üzerinden 11 yıl geçti Haber

Doğu Türkistan'da vahşice işlenen Yarkent-İlişku Katliamı'nın üzerinden 11 yıl geçti

28 Temmuz 2014 tarihi, Doğu Türkistan için zulüm ve baskının artarak devam ettiği ve Müslüman Türklere karşı Çin yönetiminin soykırım politikasının dozunu artırdığı bir tarih olarak kayıtlara geçti. Ramazan Bayramı'nın ilk gününde, Doğu Türkistan’ın Kaşgar kentine bağlı Yarkent ilçesinin İlişku kasabası, işgalci Çin ordusu tarafından ağır silahlarla karadan ve havadan bombalandı. Çin hükûmetinin kapalı kutu haline getirdiği Doğu Türkistan'da yaşanan bu soykırım bütün dünyadan gizlendi. 28 TEMMUZ 2014’TE YARKENT’TE NELER OLDU? Çin, 2008’den itibaren Doğu Türkistan’daki seyahat özgürlüğünü kısıtladı. Kamusal alanda ibadet özgürlüğünü baskıladı. 2010’dan sonra da başörtüsüne ve ibadet özgürlüğüne yasak getirerek baskılarına hız verdi. O yıllardan itibaren Uygur Türklerinin şahsi mülklerine baskın yapılarak mal varlıkları ellerinden alınmaya başladı. AYAKLANMA İLÇE GENELİNE YAYILDI Doğu Türkistan’ın genelinde yaşanan baskılar neticesinde, Yarkent ve İlişku’da Uygur Türkleri ile Çinliler arasında olaylar başladı. Bu olayları tetikleyen hadiselerden ilki, Çinli bir sarhoşun, Doğu Türkistanlı bir aileye çarpması sonrasında ailenin bebeğinin vefat etmesiydi. Bu olayda, Çinli sarhoşa ceza dahi verilmezken, olaya tepki gösteren Uygur Türkleri gözaltına alındı. 3 YERLEŞİM YERİ TAMAMEN YERLE BİR EDİLDİ Ramazan ayının son günü olan 27 Temmuz 2014 tarihinde, Beşkent isimli köyde teravih namazı sonrası, başörtüsü yasağına uymayan onlarca kadın gözaltına alındı. Müslüman Uygur Türklerinin, “Bu bizim dinimizin gereği, mahremimize el uzatıyorsunuz” şeklindeki itirazları sonuçsuz kaldı. Olay arbedeye dönüştü ve çatışma meydana geldi. Bu olayların Yarkent’in genelinde duyulması halkı ayaklandırdı. Ayaklanma yayılmaya başlayınca ilçedeki Doğu Türkistanlılar, Çinli yetkililere karşı direndi. Bunun üzerine Çin yönetimi, bölgedeki askerî gücüyle çok sert bir şekilde olaylara müdahale etti. Havadan ve karadan bölgeyi ablukaya alan Çin ordusu, 3 yerleşim yerini tamemen yerle bir etti. 3 BİNDEN FAZLA UYGUR TÜRKÜ KATLEDİLDİ Olayların görgü tanığı olan 22 yaşındaki Uygur Türkü bir genç, İlişku ilçesindeki 3 yerleşim yerinin tamamen yerle bir edildiğini uluslararası kamuoyuna duyurmayı başardı. İlçede en az 3 bin Uygur Türkü katledildi. Sağ kalanlar ise sözde "devlete isyan" suçlaması ile tutuklandı. SOYKIRIMI DÜNYAYA DUYURAN EBUBEKİR RAHİM'DEN HALA HABER YOK Çin’in, İlişku’da 28-31 Temmuz 2014 tarihleri arasında gerçekleştirdiği katliamı, ifşa eden ve katliamın bazı ayrıntılarını yazdığı bir mektupla dünyaya duyurmayı başaran 22 yaşındaki Uygur Türkü genç Ebubekir Rahim, 6 Ağustos 2014’te Yarkent’te tutuklanarak hapse atıldı. Hapse atılan Rahim'den hâlâ haber alınamıyor. BÖLGEYE GİDEN FRANSIZ GAZETECİ SINIR DIŞI EDİLDİ Çin’in 2014 yılında İlişku'da gerçekleştirdiği katliam, Pekin tarafından hâlâ bir sır olarak dünya kamuoyundan gizleniyor. Doğu Türkistan’a giderek konuyu araştıran ve yaşanan acıları gün yüzüne çıkarmak için çalışan bir Fransız gazeteci, İlişku'ya ulaşamadan sınır dışı edildi. Çin’in soykırıma varan hak ihlallerine sahne olan Doğu Türkistan’daki katliamlardan sadece birisi olan Yarkent-İlişku olayları, Doğu Türkistanlıların hafızasında 11. yılında hâlâ tazeliğini koruyor.

Hırvatların Boşnaklara yaşattığı zulüm 32. yılında Ahmiçi Katliamı Haber

Hırvatların Boşnaklara yaşattığı zulüm 32. yılında Ahmiçi Katliamı

Hırvat Savunma Konseyi (HVO) birliklerinin sözde "Büyük Hırvatistan" hayaliyle Bosna Hersek'e karşı başlattığı savaş, 1992-1995 yılları arasında acı katliamlara sahne oldu. Hırvat birlikleri, 16 Nisan 1993 yılında sabah ezanı sırasında Vitez şehri yakınlarındaki Ahmiçi köyüne baskın düzenledi. O ezan, Ahmiçi Camii'den okunan son ezan oldu. Müslüman Boşnakların kıyafetini giyerek Ahmiçi sakinlerini kandıran Hırvatlar, aynı gün 43'ü kadın ve çocuk olmak üzere 116 savunmasız sivili katletti. Katledilenlerin içerisinde 3 aylık bir bebek de bulunuyordu.  SİVİLLER DİRİ DİRİ YAKILDI İşledikleri savaş suçunu ortadan kaldırmaya çalışan Hırvat askerler, Bosnalı Müslüman sivilleri 170’ten fazla evin içine doldurdu ve ateşe verdi.  Birleşmiş Milletler (BM), işlenen bu suç hakkında bir rapor yayımladı. Rapor, bu yürek burkan katliamın korkunçluğunu gözler önüne serdi. Raporda kömürleşen bedenlere bakarak katledilenlerin bazılarının diri diri yakıldığı bilgisi yer aldı. Katliamın üzerinden bugün tam 32 yıl geçti. Hırvatlar, Müslüman Boşnakları köyde toplu mezarlara defnederek veya yakarak savaş suçunu ortadan kaldırmaya çalışsa da NATO askerleri köydeki soykırımın kanıtlarını fotoğrafladı.  AHMİÇİ ŞEHİTLER ANITI  Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), bölgede şehit olan 116 Boşnak için Şehitler Anıtı inşa etti.  Hollanda'nın Lahey şehrindeki Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi, kanlı katliamı insanlığa karşı suçlar kapsamında kabul etti. Dönemin HVO komutan ve askerlerine 6 ile 25 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi.

26 Şubat 1992: Hocalı Soykırımı Haber

26 Şubat 1992: Hocalı Soykırımı

Türk yurdu Hocalı’da 33 yıl önce bugün dünyanın gözü önünde Azerbaycan Türklerine yönelik insanlık tarihinin en korkunç soykırımlarından biri gerçekleştirildi. İnsanlık tarihinin kara lekesi Hocalı Soykırımı'nın 33. yıl dönümü, Azerbaycan başta olmak üzere birçok ülkede anılıyor. ERMENİLERİN İNSANLIK SUÇU: HOCALI SOYKIRIMI Sovyet Kızıl Ordusunun 366. Motorize Alayının güdümündeki Ermeni kuvvetleri, 1992 yılında 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı şehrinde yaşayan Azerbaycan Türklerine yönelik soykırım başlattı. Ermeniler, 25 Şubat 1992 gecesinden itibaren 936 kilometrekarelik alana sahip, 2 bin 605 aile ile toplam 11 bin 356 kişinin yaşadığı bir Hocalı kasabasına üç koldan saldırdı. Saldırıdan sonraki gün, hafızalardan yıllarca silinmeyecek görüntüler ortaya çıktı. Hocalı kuşatmasından kaçamayan Azerbaycan Türkleri yakın tarihin gördüğü en acımasız, en vahşi zulmüne maruz kaldı. ÇOK SAYIDA SAVUNMASIZ SİVİL KATLEDİLDİ Resmi verilere göre, Hocalı Soykırımı’nda savunmasız durumdaki 106’sı kadın, 70’i yaşlı, 63’ü çocuk olmak üzere 613 Azerbaycan vatandaşı hayatını kaybetti. Vahşi soykırımdan 487 kişi ağır yaralı kurtuldu. Ermeni güçleri bin 275 kişiyi esir aldı, bunların 150’sinden bugüne kadar haber alınamadı. AKILALMAZ İŞKENCE VE ERMENİ VAHŞETİ Eski Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, Hocalı Katliamındaki birliklerin başındaki iki komutandan biriydi. Katil Sarkisyan, “Biz bunu Azerbaycanlılara şaka yapmadığımızı göstermek amacıyla ibret olsun diye yaptık” itirafında bulundu. Ermeni doktor Zori Balayan, katliamda pencereye çivilediği 13 yaşındaki bir kız çocuğu üzerinde akıl almaz işkenceyle vahşi bir deney gerçekleştirdi. SORUMLULARI HALEN CEZALANDIRILMADI BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 2, 3, 5, 9 ve 17. Maddelerini ihlal eden “Hocalı Soykırımı’nın sorumluları” ise halen cezalandırılmadı.

Olenivka katliamı: Tam iki sene önce Rusya korkunç savaş suçu işledi Haber

Olenivka katliamı: Tam iki sene önce Rusya korkunç savaş suçu işledi

Terörist devlet Rusya, 2022 yılında 28 Temmuz’u 29 Temmuz’a bağlayan gece, Ukraynalı savaş askerlerinin tutulduğu, işgal altındaki Donetsk bölgesinde bulunan Olenivka kasabasındaki hapishaneye saldırı düzenledi. Hapishanede Mariupol’deki Azovstal Çelik Fabrikasından tahliye edilen askerler de alıkonuluyordu. Rus işgal güçleri tarafından işlenen savaş suçu sunucunda en az 53 Ukraynalı asker hayatını kaybetti ve en az 130 asker yaralandı. İşgalciler, 27 Temmuz 2022 tarihinde, Olenivka’daki hapishanesine bağlı ve kısa bir süre içinde kışlaya dönüştürülen bir binaya Azovstal Çelik Fabrikasında esir aldıkları Ukrayna Ulusal Muhafızları Azov Taburunun yaklaşık 200 askerini yerleştirdi. Sonraki akşam esirler sıraya dizildi, yoklama alındı. Ardından esirler teker teker kışlaya götürüldü ve dışarı çıkmaları yasaklandı. Saat 23.15 civarında hapishane dışında bir patlama sesi duyuldu, ardından gece yarısı civarında koşuşun ortasında 2. patlama meydana geldi. Patlama sonucu kışla çöktü ve yangın çıktı. Patlama merkezinde ve yangının çıktığı yerde bulunan esirlerin tamamı hayatını kaybetti. Binanın başka bir bölümünde bulunan savaş esirleri ciddi şekilde yaralandı ve korkunç yanıklara maruz kaldı. Kışladan çığlıklar duyuluyordu ama içeri girmek imkansızdı. Hapishanenin idaresi yangını söndürmüyordu ve can çekişen yaralılara yardım etmiyordu. Ancak parlanmadan üç saat sonra işgalciler, tıbbi deneyimi olan esirlere yanan binadan kendi başlarına çıkmayı başaranlara yardım etmesine izin verdi. Olaydan sonra Rus tarafı, Ukraynalı ve uluslararası soruşturmacıların, Kızıl Haç ve BM misyonuna Olenivka hapishanesine girmesine izin vermedi. “CAN ÇEKİŞMEMİZİ GÜLÜMSEYEREK İZLİYORLARDI” BBC Ukrayna'ya konuşan Rus esaretinden kurtarılan Ukraynalı asker Arsen Dmıtrık, katliam sırasında yaşananları şu şekilde anlatıyor: “Olenivka Hapishanesinin müdürü elinde kahve fincanıyla gülümseyerek bizim kan kaybından can çekiştiğimizi izledi. O gülümsemeyi hiçbir zaman unutmayacağım.”  Arsen Dmıtrık, “Sıcak olduğu ve canım yandığı için uyandım. Vücudumun her yerinde şarapnel yaraları vardı. Üstüme yanan tavan parçaları düşüyordu. Yataktan atladım. Yanımdaki yaralıları girişe doğru çekmeye başladık. Ben kan içindeydim, yanımdaki insanlar kan içindeydi. Bazıları o kadar yanmış ki onların elini tuttuğunda elin yanıyordu. Bir süre sonra bayıldım. Beni dışarıya taşıdılar.” dedi. Patlamanın meydana geldiği gece yarısından sabah saat 6.02'ye kadar yaralı esirlerin hastanede tutulduğunu ve tahliye edilmediğini belirten Dmıtrık, “Gardiyanlar havaya ateş açarak, ‘Herkes yere yatsın’ diye bağırıyordu. Yaklaşık bir buçuk saat boyunca koğuş önünde yerde oturduk. Kimse tıbbi yardım sağlamadı. En azından yaraları saracak bir şey verilmesini istedik. Bize bir örtü gibi bir şey attılar ve bu kadar. Üstümüzdeki kıyafetleri yırtarak pansuman yapmaya çalışıyorduk. Yaralılar kan kaybından ölüyordu. Bir buçuk saat sonra diğer koğuşlarda tutulan esir tıbbi görevlileri geldi, ellerinde çok az pansuman malzemesi vardı." şeklinde anlattı. İlk tahliyenin sabah 6.00 civarında başladığını kaydeden eski savaş esiri, yaralıların hastaneye yük kamyonlarıyla götürüldüğünü aktararak, “Hayvan gibi bizi kamyonlara yükleyip götürdüler. Üst üste yatıyorduk. Hastaneye gelince kan kaybından ölen bir esire yardım etmelerini istedik. Bize ‘Çenenizi kapatın’ dediler. Yaklaşık yarım saat boyunca hastane önünde kamyonda bekledik.” ifadelerini kullandı. “SAĞLIK YARDIMI SAĞLANMADI. OLAYDAN HEMEN SONRA HÜCRE CEZASINA GÖNDERİLDİK” Olenivka’daki olayları hakkında QHA’ya konuşan eski savaş esiri, Kırım Tatar askerî doktor Asan İsenacıyev, “Ben ve diğer Azov askerleri, toplamda 200 kişi ayrı bir blokta tutuluyorduk. Bu bloğu 2022 yılının 28 Temmuz’u 29 Temmuz’a bağlayan gece havaya uçurdular. 50 kişi olay yerinde hayatını kaybetti. 75’i ağır, 75’i ise orta ve hafif yaralandı. O sırada işgalciler kahve içip gülüyorlardı. Bize hiçbir sağlık yardımı sağlanmadı. Orta ile hafif derecede yaralanan hepimizi hücre cezasına gönderdiler. Orada bir ay boyunca hiç gün ışığı görmedik. Ardından bizi Rusya’nın Taganrog kentindeki bir cezaevine sevk ettiler. İlk geldiğimizde bize altı saat boyunca elektrik vererek işkence yaptılar, çekiçlerle sopalarla dövdüler. Muamele korkunçtu. Yemek olarak bize su içinde yüzen lahana veriliyordu. Konuşmak yasaktı ve tüm gün duvara bakarak ayakta durmak zorundaydın. Pencereye veya duvara bakmak yasaktı. Her şey yasaktı. Ve bunlara ek olarak günde 2 defa bize dayak atılıyordu. Dayaktan sonra ayakta zor duruyorduk.” ifadelerini kullandı. UKRAYNA, OLAYLA İLGİLİ SORUŞTURMA YÜRÜTÜYOR Ukrayna Başsavcılığı iki yıldır Olenivka'daki terör saldırısı ile ilgili soruşturmaya yürütüyor. Rusya ne Ukraynalı ne de uluslararası uzmanların patlamaların olduğu yere gitmesine izin vermiyor. Bu nedenle Ukraynalı soruşturma görevlileri yalnızca esaretten kurtarılan olay tanıklarının ifadelerine göre olayı çözmeye çalışıyor.  Öte yandan hem Ukrayna hem de yabancı uzmanlar, Rusya’nın güya "Olenivka hapishanesine Ukrayna ordusu saldırdı” mitini çürüttü. Birleşmiş Milletler (BM) Ukrayna misyonu da Ekim 2023’de yayınladığı raporda Olenivka'daki hapishanelerdeki patlamaların Rus tarafının iddia ettiği gibi HIMARS füzelerinden kaynaklanmadığı teyit etti. Ukrayna Helsinki İnsan Hakları Birliği, Olenivka Aileleri Birliği, Bölgesel İnsan Hakları Merkezi ve İnsan Hakları Medya Girişimi gibi insan hakları kuruluşları Olenivka'daki terör saldırısı nedeniyle Rusya Federasyonu'nun Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne yargılanmasını istiyor ve bu yönde çalışmalar yürütüyor. "KATİLLER CEZASIZ KALMAYACAK" Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodımır Zelenskıy, Olenivka katliamının 2. yıl dönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, Rusya'nın bu savaşta işlediği en korkunç suçlarından biri haline gelen Olenivka'daki terör saldırısının hesabını vereceğini belirterek, “Rusya bu yüzden cezalandırılmalıdır. Ve bu şekilde olacak. Ve katiller cezasız kalmayacak." ifadelerini kullandı. Olenivka katliamının 2. yıl dönümü nedeniyle Ukrayna’da ve birçok ülkede eylemler düzenlendi. Eylemciler, Rusya’nın Ukrayna’da işlediği savaş suçlardan dolayı cezalandırılması gerektiğini savunarak esir tutulan Ukraynalı askerlerini serbest bırakılması çağrısında bulundu.

Priyedor'de kimliği tespit edilen 4 Boşnak daha defnedildi Haber

Priyedor'de kimliği tespit edilen 4 Boşnak daha defnedildi

Sırpların Bosna Hersek Savaşı'nda (1992-1995) Priyedor'de katlettiği 4 Müslüman Boşnak'ın kimliği tespit edildi. 32 yılın ardından Alija Foric, Bademi Music, Nazif Music ve Enver Aliji Bosna Hersek İslam Birliği Başkanı Hüseyin Kavazovic'in kıldırdığı cenaze namazının ardından 20 Temmuz 2024 tarihinde defnedildi. Kamicani Anıt Merkezi'nde düzenlenen cenaze töreninde Boşnaklar gözyaşlarıyla son yolculuğuna uğurlandı.  BOSNA HERSEK'TE 73 AYRI TOPLU MEZAR TESPİT EDİLDİ Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı ve Boşnak üyesi Denis Becirovic, Sırpların Priyedor'da soykırım içeren suçlar işlediğini vurgulayarak 73 ayrı toplu mezarların bulunduğunu belirtti. Cenaze törenine katılan Becirovic, “Hatırlatmak isterim ki insanlığa karşı işlenen suçlardan dolayı 1945-1946 yıllarında Nürnberg’de İkinci Dünya Savaşı suçluları yargılanmıştır. Bosna Hersek’te herkesin bundan ders çıkarması ve daha güvenli bir gelecek inşa etmeye yönelmesi gerektiğini düşünüyorum. Masum kurbanları asla unutmamalıyız çünkü kurbanları unutursak, onlara yapılanların gelecekte tekrar yaşanmasına neden olabiliriz.” ifadelerini kullandı.   "KAYIP KİŞİLER ENSTİTÜYE BİLDİRİLMELİ" Bosna Hersek Kayıp Kişiler Enstitüsünden Saliha Duderija ise Srebrenitsa'dan sonra en fazla kayıp kişinin Priyedor olduğunu dile getirdi. Kayıp kişileri bulmak için DNA testi çalışmalarına devam ettiklerini bildiren Duderija, “Olaylarla ilgili bir şeyler bilenlerin enstitümüze bilgi vermelerini talep ediyoruz. Biz de kayıp kişileri böylece tespit edebiliriz, aileleri de aradıkları yakınlarını insanî bir şekilde anma imkanına sahip olurlar.” dedi. PRİYEDOR KATLİAMI NEDİR?  Bosna Hersek’te 1992-1995 yılları arasında yaşanan savaşta ülkenin kuzeybatısındaki Prijedor (Priyedor) şehrinde yaşayan Boşnak vatandaşlar, kollarına beyaz kurdele bağlamak zorunda bırakılmış ve bu şekilde şehrin diğer sakinlerinden ayrılarak etnik temizliğe maruz bırakılmıştı. 31 Mayıs 1992’de Bosna Hersek’in Priyedor şehrinde radyo yoluyla yapılan bir ilanda Sırp olmayan herkesin pencerelerine beyaz bayrak çekmeleri ve evden çıkarken kollarına beyaz bant bağlamaları emredilmişti. Böylece Sırp olmayanlar göçe zorlanmış, öldürülmüş ya da toplama kamplarına götürülmüştü. Sırp olmayan 20 bin kişi şehri terk etmek zorunda bırakılmış, Bosnalı Sırp güçleri bölgede aralarında Omarska, Keraterm ve Trnopolye'nin de bulunduğu birçok toplama kampı kurmuştu. Bosna Hersek’teki savaş sırasında Priyedor’da aralarında 256 kadın ve 102 çocuğun da bulunduğu en az 3 bin 173 kişi katledildi. Yaklaşık 31 bin kişi toplama kamplarında tutulduğu kentte 53 bin kişi de sürgün edildi. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY), Priyedor ve çevresinde işlenen savaş suçları nedeniyle çok sayıda Bosnalı Sırp savaş suçlusu aleyhinde mahkumiyet kararı verdi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.