Ermeni terörünün katlettiği devlet adamlarından Said Halim Paşa anılmaya devam ediyor
Said Halim Paşa, Osmanlı Devleti’nin son döneminde İttihat ve Terakkînin en önemli simalarından biri olarak devletin kaderinde kritik roller üstlenmişti. Sadrazamlık makamında bulunduğu yıllarda Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’na giriş sürecinde etkin bir isim olmuş, diplomasi ve fikir hayatında derin izler bırakmıştı.
Mondros Mütarekesi’nin ardından savaş ve sözde “Ermeni kırımı” iddialarıyla suçlanarak Malta’ya sürülen Paşa, 1921’de serbest bırakıldıktan sonra Roma’ya yerleşti. Ancak Osmanlı’nın önde gelen devlet adamlarından biri olarak, Ermeni terör örgütlerinin hedefi hâline geldi. 6 Aralık 1921’de Roma’daki konağının önünde Ermeni suikastçı Arşavir Şıracıyan tarafından silahlı saldırıya uğrayarak şehit edildi. Bu olay, Osmanlı devlet adamlarına yönelik Ermeni terörünün en çarpıcı örneklerinden biri olarak tarihe geçti.
KAVALALI MEHMED ALİ PAŞA’NIN TORUNU: SAİD HALİM PAŞA
Prens Mehmed Said Halim Paşa, 19 Şubat 1864’te Kahire’de dünyaya geldi. Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunu olup babası Şûrâ-yı Devlet üyesi Mehmed Abdülhalim Paşa, annesi Vicdan Hanım’dır. Dedeleri Anadolu’dan Kavala’ya göç etmiş olan bir Türk ailesidir. Ailesiyle birlikte 1870’te İstanbul’a yerleşti. İlköğrenimini özel hocalardan yaptı. Küçük yaşta Arapça, Farsça, Fransızca ve İngilizce öğrendi. Üniversite tahsilini İsviçre’de siyasî ilimler alanında tamamladı. II. Abdülhamid tarafından kendisine sivil paşalık rütbesi verilerek 21 Mayıs 1888’de Şûrâ-yı Devlet üyeliğine tayin edildi. Görevindeki başarısından dolayı kısa zamanda Rumeli beylerbeyliği pâyesine yükseltildi (22 Eylül 1900). Böylece sarayın ve padişahın gözde adamı oldu. Ancak onu çekemeyenler, Yeniköy’deki yalısında zararlı evrak, ayrıca silâh bulundurduğu gerekçesiyle saraya jurnal ettiler. Bu olaydan sonra Şûrâ-yı Devlet’teki göreviyle ilgisini azaltıp kendi adıyla anılan yalısına çekildi. Bir taraftan kitap okumakla, içtimaî ve tarihî incelemelerle, diğer taraftan eski eserleri toplamakla meşgul oldu. Sanat değeri olan eserleri ölünceye kadar toplamaya devam etti.
JÖN TÜRKLERLE İLİŞKİSİ OLDUĞU İÇİN MISIR'A SÜRÜLDÜ
Said Halim Paşa, “rahat durmadığı” (Jön Türklerle ilişkisi olduğu) gerekçesiyle 7 Aralık 1905 tarihinde yayınlanan irade-i seniyye ile İstanbul’dan ayrılarak Mısır’da ikamet etmesi emredildi. Paşa, 1905 yılının Aralık ayının sonlarında yurt dışına çıktı. İngiliz ve Fransız elçilerinin kendi himayelerinde ülkeyi terk etme tekliflerini reddetti. Kardeşi Abbas Halim Paşa ile birlikte önce Mısır’a, ardından Avrupa’ya gidip Jön Türklerle doğrudan ilişki kurdu, onlara maddî ve fikrî destek verdi.1906’da Osmanlı Terakkî ve İttihat Cemiyetinin müfettişliğine getirildi. II. Meşrutiyet’in ilânından sonra diğer İttihatçılarla birlikte İstanbul’a döndü. Şûrâ-yı Devletteki görevi yurt dışına çıkarılmış olmasına rağmen devam etmişti, fakat 3 Eylül 1908’de Şûrâ-yı Devlet’te yapılan tensîkatta kadro dışı bırakıldı. Aynı yıl belediye seçimlerinde İttihat ve Terakkî Fırkası listesinden Yeniköy Belediye Dairesi başkanı seçildi. Ardından İstanbul Belediye Genel Meclisi ikinci başkanlığına getirildi. 14 Aralık 1908’de II. Abdülhamid tarafından Âyan Meclisi üyeliğine tayin edildi. Bu sırada Cem‘iyyet-i Tedrîsiyye-i İslâmiyye’nin (Dârüşşafaka) idare meclisi üyeliğine seçildi. Padişah’ın izniyle Âyân Meclisi üyeliğinden ayrılarak, bir yılı aşkın süre Paris’te “İslâmcılık” tezi üzerine incelemelerde bulundu. Ünlü sosyolog Gustave Le Bon’le bu sırada görüştüğü düşünülmektedir.
İTTİHATÇI PAŞA NAZIRLIĞA YÜKSELDİ
Said Halim Paşa, Mart 1909’da Türkiye Merkez Bankası yönetim kurulu üyeliğine tayin edildi Aynı yıl Selanik’te yapılan İttihat ve Terakki Kongresi’ne âyân üyesi sıfatıyla katıldı. 1912’de Meclis’in feshedilmesinden hemen sonra kurulan Said Paşa kabinesine Şûrâ-yı Devlet reisi olarak girdi. Trablusgarb Harbi dolayısıyla İtalyan hükûmeti ile sulh müzakerelerinde bulunmak üzere hükûmet tarafından Lozan’a gönderildi (3 Temmuz 1912). 17 Temmuz’da Said Paşa hükûmetinin görevden çekilmesiyle yeni hükûmeti kuran Gazi Ahmed Muhtar Paşa görevini yenilemeyince görüşmeleri yarıda keserek yurda dönmek zorunda kaldı. Aynı yıl İttihat ve Terakki Cemiyetinin genel sekreterliğine seçildi. 25 Ocak 1913 tarihinde Babıâlî Baskını’nın ardından kurulan Mahmud Şevket Paşa kabinesine Şûrâ-yı Devlet reisi olarak girdi ve iki gün sonra da Hariciye Nazırlığına tayin edildi.
31 Ocak 1913’te kurulan Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin kurucularından olan Said Halim Paşa, İhtiyat-ı Milli adlı bir hayat sigortası şirketinin idare heyeti başkanlığını yaptı. 1913’te Cemiyeti Tedrisiye-i İslamiyenin başkanlığına seçildi. Yerli malının üretimi ve tüketimi amacıyla kurulan İstihlak-ı Milli Cemiyetinin üyesi oldu. Mahmud Şevket Paşa 11 Haziran 1913’te öldürülünce Said Halim Paşa’ya 16 Haziran 1913 tarihinde vezirlik rütbesi verilerek sadaret kaymakamlığına, ertesi gün de sadrazamlık makamına getirildi, Hariciye Nazırlığını da üzerine alarak hükûmeti kurdu.
Said Halim Paşa, sadrazamlığı döneminde özellikle Edirne’nin geri alınmasında ve Adalar meselesinde büyük hassasiyet gösterdi. Edirne’nin geri alınmasıyla ilgili çalışmalarından dolayı padişah tarafından kendisine Murassa İmtiyaz nişanı verildi. 2 Ağustos 1914 tarihinde Almanya ile ittifak antlaşması onun yalısında yapıldı. Sadâreti dönemindeki en önemli olay, kendisinin onayı alınmadan Rusya’ya yapılan saldırı sonucu Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmesidir.
Said Halim Paşa, 24 Ekim 1915’te Talat Bey’in hükûmet içinde nüfuzunu güçlendirmek için yaptığı baskı sonucunda Hariciye Nazırlığından istifa etti. Boşalan nezarete Meclis-i Mebusan reisi Halil Bey getirildi. Bu gelişmenin ardından sadâreti göstermelik hale geldi. 15 Ekim 1915’te Hariciye nâzırlığından istifa edince yerine Halil Bey (Menteşe) getirildi.
Dört yıl süren I. Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı Devleti’nde İttihat ve Terakki hükûmetleri olarak değerlendirilen başta Said Halim Paşa ile Talat Paşa hükûmetleri ve İttihat ve Terakki’nin artçı kabinesi olarak değerlendirilen İzzet Paşa Hükûmeti görev yaptı.
Said Halim Paşa, İttihat ve Terakkînin 1913 ve 1916’da yapılan kongrelerinde teşkilâtın genel başkanlığına seçildi. Ancak teşkilâtın başkan vekili ve kendi kabinesinin Dâhiliye nâzırı olan Talat Bey’le aralarının gittikçe açılması neticesinde daha önce de çekilmek istediği, ancak padişahın ricasıyla devam etmek zorunda kaldığı sadâret makamından rahatsızlığını ileri sürerek 3 Şubat 1917'de ayrıldı. Said Halim Paşa’nın sadaret müddeti 3 sene, 7 ay ve 21 gün sürdü.
Said Halim Paşa, sadrazamlıktan ayrıldıktan sonra ayan üyeliği görevine devam etti. İttihat ve Terakki Partisinin 1917 yılı kongresinde merkez-i umumi üyeliğine seçilerek bu parti ile olan bağlarını koparmadı. Yalısına çekilerek Osmanlı toplumunun meselelerine çare bulmak için eserler yazmaya devam etti.
MALTA SÜRGÜNÜ VE ROMA’DA SUİKAST
Mondros Mütarekesi’nden sonra savaş ve sözde “Ermeni kırımı” sorumlusu iddiasıyla Dîvân-ı Âlîye verildi. 10 Mart 1919’da tevkif edilerek Bekirağa Bölüğü’ne konuldu. Bu sırada Mustafa Kemal Atatürk tarafından ziyaret edildi. Paşa, Dîvân-ı Harb-ı Örfîde yargılandı. 28 Mayıs 1919’da İngilizler tarafından önce Mondros’a, ardından Malta’ya sürüldü. Malta’da Polverista esir kampında tutuldu. 144 arkadaşıyla birlikte savaş sorumlusu ve “Ermeni kırımı”yla ilgili olarak müttefik mahkemelerinde yargılanmak istendiyse de suç işlediğine dair bir delil bulunamadığından 29 Nisan 1921’de Malta’da serbest bırakıldı.
İstanbul’a dönme isteği sakıncalı görülüp reddedildi. İngiliz işgali altındaki Mısır’a da gidemediğinden Roma’da bir konak kiralayıp oraya yerleşti. 6 Aralık 1921’de konağın önünde Ermeni Arşavir Şıracıyan tarafından öldürüldü. Naaşı 26 Ocak 1922’de İstanbul’a getirildi ve 29 Ocak 1922’de cenaze namazı Ayasofya Camii’nde ikindi namazına müteakip kılınarak Sultan II. Mahmut Türbesi bahçesindeki babasının mezarının yanına gömüldü.