SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Kırım Tatar

QHA - Kırım Haber Ajansı - Kırım Tatar haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kırım Tatar haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kırım Tatar halkının sadık dostu Andrey Saharov'un vefatının 36. yılı Haber

Kırım Tatar halkının sadık dostu Andrey Saharov'un vefatının 36. yılı

Dünyaca tanınan bilim adamı ve insan hakları aktivisti Andrey Saharov, Kırım Tatar halkının sürgün edildiği yerlerden vatan Kırım’a dönüş mücadelesinde büyük rol oynamıştı. Andrey Saharov, 36 yıl önce bugün Moskova’da hayata veda etti. ANDREY SAHAROV KİMDİR? Andrey Saharov 21 Mayıs 1921 de Moskova’da doğdu. 1942’de Moskova Üniversitesinden mezun olan ve 26 yaşında fizik doktorası için P.N. Lebedev Enstütüsüne giden Saharov, bir yıl sonra araştırma çalışmalarına, Sovyet fizikçi İgor Tamm’la birlikte füzyon enerjisini kontrol altında tutma amacıyla devam etti. Bu çalışmalar ise hidrojen bombasının doğuşuna neden oldu. Saharov’un 1961’de hidrojen bombasının atmosfer testlerini protesto etmesi, politik bir olaya dönüştü. 1968’de nükleer silahların indirimi için eylem başlatan Saharov, 1970’de insan hakları için bir komite kurdu. Saharov, 1970’li yıllarının başında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) iktidarının yasa dışı olarak takip ettiği insanlara yardım etmeye başladı. Pyotr Grigorenko ve Aleksandr Soljenitsın ile birlikte SSCB’deki insan hakları savunucusu hareketinin liderlerinden biri olan Saharov, 1975 yılında Nobel Ödülü aldı. Fakat Sovyetler Birliği, Saharov’un ödülünü alması için Norveç’e gitmesine izin vermedi. 1980’de Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali ile birlikte yönetime karşı eleştirileri yüzünden Saharov, Gorki’ye sürgüne gönderildi. Saharov’un, 1986’da Moskova’ya dönmesine izin verildi ve Moskova Yasama Meclisine seçildi. Saharov, ölümüne kadar politik reformlar ve insan hakları konusundaki mücadelesine devam etti.

İşgalcilerden siyasi tutsakları savunan Kırım Tatar avukatlara terör suçlaması! Haber

İşgalcilerden siyasi tutsakları savunan Kırım Tatar avukatlara terör suçlaması!

Rus işgal yönetimi, Kırım’da işgalci yönetimin baskılarına maruz kalan Ukrain ve Kırım Tatar siyasi tutsakları savunan avukatlara baskı uygulamaya devam ediyor. Bu sabah ofislerine baskın düzenleyen Rus işgal güçlerinin, Kırım Tatar avukatları Edem Semedlayev, Nazim Şeyhmambetov, Elvina Semedlayeva, Rüstem Kamilev ve Lilya Gemeci’yi “terör örgütü faaliyeti yürütmek”, “terörizme yardım etmek” ve “vergi kaçırmak” gibi suçlamalarla hedef aldığı bildirildi. Kırım Dayanışması sivil toplum teşkilatı tarafından yapılan açıklamaya göre, Kırım’ın sözde İçişleri Başkan Yardımcısı Dmitriy Nesterov’un başvurusu üzerine işgalci “mahkeme” avukatların ofisinde arama yapılmasına izin verdi. Kırım’ın sözde Yüksek Mahkeme Başkan Yardımcısı Viktor Sklyarov’un imzaladığı kararda, avukatların Rusya Ceza Kanunu’nun 205.5 Madde (terör örgütü faaliyeti düzenleme), 205.1 Madde (terör faaliyetlerini destekleme) ve 199 Madde (vergi kaçırma) kapsamında öngörülen "hukuka aykırı eylemlere karışmış olabileceğine inanmak için yeterli gerekçeye" sahip olduğu ileri sürüldü. Ayrıca mahkeme kararında, ofiste “sözde suç faaliyetlerini kanıtlayabilecek belge ve elektronik materyallerin bulunabileceği” iddia edildi. Arama sırasında işgal güçleri, Avukat Emil Kurbedinov ve Edem Semedlayeve ait avukatlık sözleşmelerine, vekâletnamelere ve Kurbedinov’un avukatlık mührüne el koydu. AVUKATLARIN OFİSİNE BASKIN Kremlin rejimi kontrolündeki sözde Aşırılıkla Mücadele Merkezi görevlileri bu sabah avukatların ofisine baskın düzenledi. Açıklamaya göre baskın sırasında ofiste siyasi davalarda aktif rol alan avukat Edem Semedlâyev ve hukukçular Nazim Şeyhmambetov, Elvina Semedlâyeva, Rüstem Kamilev, Lilya Gemeci bulunuyordu. Baskın sırasında ofiste olmayan avukat Emil Kurbedinov’un ise içeri alınmadığını bildirildi. BASKINI İŞ BİRLİKÇİ ŞAMBAZOV KOORDİNE ETTİ Baskının sözde Aşırılıkla Mücadele Merkezinin bölge şefi Ruslan Şambazov’un koordine ettiği bildirildi. İş birlikçi, vatan haini Şambazov'un Kırım'daki birçok aktivistin zulüm ve alıkonulmasında yer aldığını biliniyor. Ayrıca Şambazov, Kırım Tatarlarına karşı duyduğu aşırı nefretle tanınıyor. KIRIM TATARLARINI SAVUNAN AVUKATLAR HEDEF ALINIYOR Bugün gerçekleşen baskın, Kırım Tatar avukatlara yönelik yıllardır süren sistematik baskının devamı niteliği taşıyor. Kremlin rejimi kontrolündeki sözde Aşırılıkla Mücadele Merkezi görevlileri, ilk kez 2016 yılında avukatların ofisine zorla girmeye çalışmıştı. Bir yıl sonra aynı ekipler avukatların ofisine yeniden gelerek aynı gün Emil Kurbedinov’un evini de aramıştı. Ardından Kurbedinov, eski bir sosyal medya paylaşımı gerekçe gösterilerek “aşırıcılık” suçlamasıyla 10 gün tutuklanmıştı. 2018 yılında Rus işgal güçleri, Kırım Dayanışması sivil teşkilatının toplantılarına iki kez baskın düzenledi ve avukatlar Gemeci, Semedlayev ve Kurbedinov’a “Rusya’ya karşı aşırılık yanlısı eylemler” düzenledikleri iddiasıyla resmî uyarılar verdi. Aynı yıl Kurbedinov yeniden alıkonuldu; bu kez daha önce ceza aldığı aynı paylaşımın farklı bir sosyal medyada yer alması nedeniyle cezalandırıldı. Öte yandan baskılar yalnızca adli yollarla sınırlı kalmadı. 2018 sonunda kimliği belirsiz bir kişi, avukatların ofisine demir boru ile saldırarak pencereleri kırdı. 2019’da ise Lilya Gemeci, Nazim Şeyhmambetov ve Rüstem Kamilev hakkında disiplin süreçleri başlatılmaya çalışıldı. Gemeci hakkında, Kırım Tatarlarının terör suçlamalarıyla toplu hâlde hedef alınmasına dair verdiği bir röportaj nedeniyle “meslek etiğini ihlal” iddiasıyla soruşturma başlatılma girişiminde bulunuldu. Ardından diğer Kırım Tatar avukatları; Edem Semedlayev, Nazim Şeyhmambetov, Ayder Azamatov ve Emine Avamileva gazetecilere açıklama yaptıkları ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle idari cezalara çarptırıldı. Kırım’daki baro ise avukatların bölgesel kaydını bilinçli olarak geciktirdi ve 2022 yazında Gemeci, Kamilev ve Şeyhmambetov’un avukatlık lisansları, kendilerine haber verilmeden ve savunma hakkı tanınmadan düşürdü. Avukatlar karara itiraz etmeye çalıştılar, ancak başarılı olamadılar.

Kırım Derneği 70. yılını unutulmaz bir konser ile kutladı! Haber

Kırım Derneği 70. yılını unutulmaz bir konser ile kutladı!

Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği 70. yılını unutulmaz bir gece ile kutladı. 9 Aralık 2025 tarihinde saat 20.00 itibarıyla Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) Şura Salonu'nda tertip edilen konser, geceye damga vurdu. Konser programına; Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Nariman Celâl, Litvanya’nın Ankara Büyükelçisi Marius Janukonis, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, Türk Devletleriyle İlişkiler Başkanı ve Ankara Milletvekili Prof. Dr. Kürşat Zorlu, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Ankara Büyükelçiliği Eğitim Ataşesi John Silver, TİKA Başkan Yardımcısı Dr. Mahmut Çevik, Polonya Müslümanlarının Müftüsü Tomasz Miskiewicz, Kırım Derneği Başkanı Mükremin Şahin, Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay, Eskişehir Kırım Derneği Başkanı Recep Şen, Kırım Gelişim Vakfı Başkanı Ümit Şilit, Kırım Derneği Konya Şubesi Başkanı Mustafa Sırrı Demirel, Ukrayna-Türkiye Dostluk Derneği Yönetimi, Kırım Tatar Millî Meclisi (KTMM) Üyesi ve Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Başkanı Prof. Dr. Gayana Yüksel ve Kırım Tatar diasporasından çok sayıda isim katıldı. Program öncesinde ise Kırım Haber Ajansı (QHA) tarafından hazırlanan "70 Yaşında Bir Çınar: Kırım Derneği" belgeselinden kısa bir kesit gösterildi. “KIRIM’A DÖNÜŞÜN KAPILARINI AÇMAK” Kırım Derneği Başkanı Mükremin Şahin programın açılış konuşmalarını gerçekleştirdi. Şahin konuşmasına, Türkiye’de 70 yıl boyunca faaliyet gösteren çok az derneğin bulunduğuna dikkat çekerek başladı. Şahin, konuşmasının devamında geride bırakılan 70 yılın bir başlangıç olduğunu belirterek, bu sürecin Kırım’a giden yolda güçlü bir tecrübe oluşturduğunu vurguladı. Ayrıca Şahin, “Taşıdığımız misyon; Kırım’a giden yolları ve patikaları döşemek, vatana dönüşün kapılarını açmak olacaktır. Biz, bu iradeye ve bu inanca bağlı insanlarız.” ifadelerini kullandı. KTMM’DEN KUTLAMA MESAJI KTMM Üyesi ve Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Başkanı Prof. Dr. Yüksel, KTMM Başkanı Refat Çubarov’un Kırım Derneğinin 70. yılını kutladığı mesajını iletti. Yüksel, Kırım Derneğinin 70 yıldır yaptığı işler ile Kırım Tatar halkının tarihini, kültürel mirasını nesilden nesile aktardığına vurgu yaptı. Yüksel konuşmasında, Kırım Derneğinin Türkiye’de sürdürdüğü faaliyetlerin, Türkiye ile Ukrayna arasındaki dostluk ve komşuluk bağlarını pekiştirmesi açısından paha biçilemez bir öneme sahip olduğunu da belirtti. Aynı zamanda Yüksel, Kırım Derneğinin bundan sonraki yıllarında da değerli hizmetler ve başarılar üretmesini dilediğini belirterek, el ve gönül birliğiyle çalışmaya devam edileceğinin altını çizdi. Yüksel, ileride bu günlerin Ukrayna’nın ayrılmaz parçası olan vatan Kırım’da hep birlikte geçirileceğini de bildirdi. KIRIM TATAR YIRLARI HEP BİR AĞIZDAN SÖYLENDİ Ankara Türk Dünyası Müzik Topluluğu solisti Feryal Başel Tüzün, “Sevdim Seni Ey Nazlı” başta olmak üzere çeşitli Kırım Tatar yırlarını seslendirdi. Gecede, sanatçı Pınar Ayhan sahne aldı. Ayhan’ın “Karşıdan Fener Gelir” eserinin yorumu başta büyük alkış topladı. Kırım Tatar sanatçı Aliye Hacabadinova’nın seslendirdiği Kırım Tatar yırları, salonda büyük beğeni topladı. Seyirciler, Hacabadinova’nın yorumuyla hayat bulan ezgilere de aynı şekilde yoğun ilgi gösterdi. CIYIN ANSAMBLİ GECEYE DAMGA VURDU Cıyın Ansambli'nin Dans Eğitmeni Evelina Kemileva'nın kareografisi ve eğitmenliğinde düzenlen program; Kırım Tatar Dans ve Müzik Topluluğu Cıyın Ansambli ekibinin 3-4 yaş çocuklarının Çipçeler dansı ile devam etti. Renkli kostümleriyle sahne alan küçük Kırım Tatar çocukları, izleyicilerden büyük alkış aldı. Programda ayrıca Pamukçu Kız ve Çibörek Dansı gibi koreografilerin yanı sıra, Kırım Eskizleri, Kalaylı Kazan, Tım Tım, Ağır Ava ve başta olmak üzere birçok dans gösterisi icra edildi. UKRAYNA HALK DANSLARI İLGİ GÖRDÜ Kırım Tatarlarının köklü kültürünü yansıtan dansların yanı sıra, Ukrayna halk dansları da Cıyın Ansambli ekibi tarafından izleyicilere sunuldu. Gecenin sonunda tüm sanatçılar sahneye gelerek hep birlikte Kırım Tatar halk şarkıları söyledi. BÜYÜKELÇİ’DEN TÜRKİYE-UKRAYNA DOSTLUĞUNA VURGU Gösterinin sona ermesinin ardından Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Celâl bir konuşma gerçekleştirdi. Celâl konuşmasında, Kırım Tatarlarının Rus işgali yüzünden vatanlarından ayrılmak zorunda kaldıklarına ve Kırım’ın hâlâ aynı düşman tarafından işgal edildiğine vurgu yaptı. Öte yandan Türkiye’nin her zaman Kırım Tatarlarının ve Ukrayna’nın yanında olduğunu belirten Celâl, “Bugün de Türkiye Cumhuriyeti, Ukrayna’ya kol uzatıyor. Çünkü özgürlük, hürriyet, bağımsızlık, adalet, itibar ve insanlık bizim tarafımızda. Türkiye daima bu tarafta olacaktır.” ifadelerini kullandı. Celâl ayrıca, Kırım Derneği Başkanı Şahin’e teşekkürname takdim etti. Aynı zamanda Büyükelçi Nariman Celâl tarafından dans hocası Evelina Kemileva’ya çiçek takdim edildi. Program kapsamında “Dernek Albümü” sergisi tertip edildi.

Kırım Tatar Millî Kurultayı'nın açılışının 108. yılı Haber

Kırım Tatar Millî Kurultayı'nın açılışının 108. yılı

Kırım Tatar halkının millî mücadelesinin mihenk taşı olan Kırım Tatar Millî Kurultayı bundan tam 108 yıl önce açıldı. 9 Aralık 1917'de açılışını yapan Kurultay, aynı sene 26 Aralık'ta Kurultay’da oylanıp kabul edilen Kanuni Esasî (Anayasa) ile birlikte Kırım Halk Cumhuriyeti ilan edilmişti. Böylelikle Kurultay, Kırım Tatarlarının en üst yetki temsili organı ve ulusal kongre olma özelliğini taşıdı. Bu kapsamda meclise daimî reis olmak üzere Hasan Sabri Ayvaz, Cafer Ablayev ve Ablâkim İlmiy seçilmişti. BİRİNCİ KIRIM TATAR MİLLÎ KURULTAYI Kırım Tatar Milli Kurultayı, Kanuni Esasî ve devlet sembollerini kabul etmiş, hükûmetini oluşturmuş ve Kırım Halk Cumhuriyeti’ni kurmuştu. Hükûmetin başkanlığına Kırım, Litvanya, Polonya ve Belarus Müftüsü Numan Çelebicihan getirilmişti. 20. yüzyılın başlarında Kırım Tatar Milli Hareketi, Rus İmparatorluğu’nda hayli faal bir siyasi güçtü. On yıllar süren haksızlıklardan sonra, Kırım Yarımadası'nın yerli halkı, millî yaşamlarını tesis etmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyordu. 1917 Şubat Devrimi’nden sonra Kırım Tatarları, Geçici Müslüman İcra Komitesini kurmaya karar veren bir kongre düzenlediler. Komitenin Başkanlığına aynı zamanda Kırım, Ukrayna, Polonya, Litvanya ve Batı Rusya Müslümanlarının Müftüsü de olan 32 yaşındaki Numan Çelebicihan seçildi. Bu organ ulusal kongrenin toplanmasından önce Kırım Tatarlarının faaliyetlerini düzenliyordu. KIRIM TATAR HALKININ GÖK BAYRAĞI HANSARAY’IN ÜZERİNDE YÜKSELDİ 108 yıl önce, 9 Aralık 1917’de Bahçesaray, Hansaray’da Kırım Tatar halkının Birinci Kurultayı açıldı. 4'ü kadın olmak üzere 79 Kırım Tatarı Kurultay delegesi seçildi. Dünya tarihinde ilk kez kadınların seçme ve seçilme hakkını birlikte kullandığı Kurultay Vekilleri seçimleri ile Kırım Tatarları, Kurultay'a katılmak üzere 5’i kadın 76 vekil belirlemişti. Kurultay’a Yarımada'nın dört bir yanından gelen 10 bin Kırım Tatarı iştirak etti. Kongre, Kırım’ın farklı halklarının temsilcileri, Ukrayna Sovyetlerinin olağanüstü temsilcileri ve Letonya’daki teşkilatları selamlarken, Rusya’da yaşayan Türk halklarından çok sayıda kutlama telgrafı alındı. Kurultaydan kısa bir süre önce Çelebicihan konuşmasında, Kırım Tatarlarının yeni siyasi programını ilan etti: Kırım’ı korumak için, Kırım’da kendi kanunlarımızı ve düzenimizi kurmak için, Kırım Müslümanları Kurultayını toplamaya karar verdik. Çünkü Kurultay, yüzlerce yıldır Türkler tarafından düzen ve adaleti sağlayan yasama organı olarak tanınmaktadır… Kurultay, Kırım’ın diğer sakinleriyle adil ve beraber yaşama ilkesini hayata geçirmek istiyor… Kırım yarımadasında çeşitli renklerde birçok zarif gül, zambak, lale vardır. Ve bu lâtif ruh-i naz çiçeklerin hepisinin kendilerine has bir güzelligi, kendilerine has lâtif kokuları var. Bu güller, bu çiçekler Kırım’da yaşayan milletler: Tatarlar, Ruslar, Ermeniler, Yahudiler, Almanlar ve diğerleridir. Kurultayın maksadı onları bir yere toplayıp hepsinden güzel ve nefis bir buket yapmaktır, güzel Kırım adasında hakiki ve medeni bir İsviçre tesis etmektir. İşte o zaman ilk kez “Ant Etkenmen” marşı seslendirilmiş ve Kırım Tatarlarının Gökbayrağı, Hansaray’ın üzerinde yükselmişti. İlk Kurultay 18 gün devam etti. Bu süre içinde Kurultay, Kanuni Esasi'yi kabul etti, devletçiliğin temellerini attı ve parlamentoyu kurdu. Dönemin kaynaklarına göre Kırım Tatarlarının önerdiği anayasanın demokratik yapısını değerlendirebiliriz. Belgede kadın erkek eşitliği, eşit oy hakkı, ayrıcalıkların ve mülklerin kaldırılması, kişisel ve kamusal yaşam özgürlüğü düzenlendi. Kanuni Esasi'de kadın erkek eşitliği, eşit oy hakkı, ayrıcalıkların ve sınıfların kaldırılması, kişisel ve kamusal yaşam özgürlüğü öngörülüyordu. Daha Kurultay’dan önce Müslüman İcra Komitesi Amet Özenbaşlı başkanlığındaki heyeti Kıyiv’e Ukrayna Milli Radası yönetimine, Mihaylo Gruşevskiy ve Volodımir Vinniçenko ile müzakerelere gönderdi. Mücadelenin bu aşamasında hem Ukrainler hem Kırım Tatarları kendi halkları için bağımsızlık kazanmaya çalışıyorlardı. BOLŞEVİKLERİN ENGELLEDİĞİ CUMHURİYET 14 Ocak 1918’de Akmescit’e Bolşevikler girdi ve Kurultay’ın çalışmalarını durdurdu, liderlerini mevcut olmayan bir anlaşmayı ihlâl etmekle suçladı. Kırım’dan kanlı kızıl terör dalgası başladı. Dışişlerinden sorumlu Cafer Seydahmet, Türkiye’ye zar zor ulaşabildi. Numan Çelebicihan tutuklandı ve deniz birliklerine mensup anarşistler tarafından Akyar'a (Sivastopol) götürüldü. 27 gün hapis tutulduktan sonra kurşuna dizildi ve cesedi Karadeniz’e atıldı. İki ay süren sıkı çalışmadan sonra Kırım Tatarlarının milli hareketi inanılmaz kayıplara uğradı.

Kırım Tatar yazar Cengiz Dağcı'nın hayatı ve edebî kişiliği tek bir eserde! Haber

Kırım Tatar yazar Cengiz Dağcı'nın hayatı ve edebî kişiliği tek bir eserde!

Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Cengiz Dağcı kitabı yayımlandı. İbrahim Şahin’in editörlüğünde hazırlanan bu hacimli kitap, Türk edebiyatının müstesna isimlerinden Kırım Tarar yazar Cengiz Dağcı’nın hayatına, edebî kişiliğine ve eserlerine odaklanan özel bir çalışma niteliği taşıyor. Bakanlık yayını olarak hem ilmî titizliği hem de kültürel sorumluluğu esas alan eser, Dağcı’nın Türk edebiyatındaki yerini güncel akademik yaklaşımlarla yeniden değerlendirmeyi amaçlıyor. Kitap, kapsamı, yazıların niteliği ve derinliği bakımından yalnızca bir derleme değil; aynı zamanda Kırım Tatar yazar Dağcı araştırmalarının bütüncül bir portresini sunan yeni bir referans kaynağı olarak konumlanıyor. Ayrıca içindeki tüm yazıların bu kitap için özel olarak kaleme alınmış olması, çalışmanın değerini daha da artırıyor. CENGİZ DAĞCI: HÜZNÜN VE HATIRANIN YAZARI Kitabın giriş bölümündeki metinlerde de vurgulandığı gibi Cengiz Dağcı, “yalnızca bireyin değil, bir milletin yüreğinde taşıdığı vatan hasretinin sesi” olmuş bir yazardır. 1919’da Kırım’ın Gurzuf kasabasında doğan Dağcı, çocukluk yıllarından itibaren sürgünün, savaşın ve kimlik mücadelesinin tanığı olmuştur. Hayatının uzun bir dönemini Londra’da geçirmesine rağmen zihni ve kalbi Kırım’dan hiç ayrılmamış; bütün edebî üretimi bu kaybedilmiş coğrafyanın acıları, umutları ve hatıraları etrafında şekillenmiştir. Dağcı’nın eserleri, yalnızca tarihî trajedileri anlatmakla kalmaz; aynı zamanda insanın onurunu, var olma çabasını, köklerini koruma mücadelesini evrensel bir dille işler. Onlar da İnsandı, Korkunç Yıllar, Yurdunu Kaybeden Adam, Genç Temuçin, Üşüyen Sokak, Badem d alına Asılı Bebekler, Anneme Mektuplar romanlarından bazılarıdır. Ayrıca Yansılar adlı hatıraları da bulunmaktadır. Cengiz Dağcı’nın romanlarında ve hatıralarında bireysel kaderler ile kolektif hafıza arasında kurduğu köprü, onu modern Türk edebiyatının en sahici romancısı yapmıştır. Eser, kapsamlı bir akademik plan dâhilinde hazırlanmış olup Cengiz Dağcı’nın edebiyatına dair çok yönlü bir panorama çiziyor. Kitaptaki tüm metinler bu armağan için özel olarak yazılmış metinlerden oluşuyor. Dolayısıyla hem Dağcı çalışmaları hem de çağdaş Türk edebiyat araştırmaları açısından oldukça yeni ve kıymetli değerlendirmeler sunuyor. Kitapta; Dağcı’nın hayatını ayrıntılı biçimde ele alan biyografik çalışmalar, 2000’li yıllarda Londra’da onunla görüşen isimlerin tanıklık ve gözlem yazıları, Dağcı’nın romanlarındaki tematik katmanları inceleyen eleştirel ve kavramsal yoğunluklu makaleler, halk kültürüyle ilişkisini ele alan kültürel bellek çalışmaları, Şiirleri ve poetik yönüne dair edebî analizler,Günlükleri üzerine yapılmış psikolojik ve yapısal incelemeler,Son olarak Cengiz Dağcı kaynakçası bir araya getiriliyor. Bu yazıların her biri, Dağcı’nın farklı bir yönünü görünür kılıyor ve onun edebiyatını yalnızca sürgün edebiyatı çerçevesine hapsetmeden çok katmanlı biçimde ele alıyor. ALANINDA UZMAN İSİMLER BİR ARAYA GELDİ Kitapta yer alan akademisyenler arasında kendi alanlarında yetkin pek çok araştırmacı bulunuyor. Bunlar arasında, Dağcı’nın anlatılarını tematik, sosyolojik, psikolojik ve kültürel açılardan ele alan geniş bir yazar kadrosu dikkat çekiyor: İbrahim Şahin, Neşe Sarısoy Karatay, Zafer Karatay, İsa Kocakaplan, Melek Maksudoğlu, Mehmet Aça, Dinçer Apaydın, Selçuk Atay, Yahya Aydın, Yunus Balcı, Nezir Temur, Alev Sınar Uğurlu, Nesrin Karaca, Koray Üstün, Süreyya Doğan, Ali Duymaz, Deniz Depe, Fatih Sakallı, Tacettin Şimşek, Salim Çonoğlu, Yunus Alıcı, Nurcan Ankay Kardaş, Ayşe Demir, Oğuz Yaşar Yılmaz, Mithat Durmuş, Onur Hasdedeoğlu, Mümtaz Sarıçiçek, Recai Özcan, Ayşe Emel Kefeli, Fazıl Gökçek, Ülkü Eliuz, Merve Sevda Selvi isimlerinden oluşan yazar kadrosu kitabın akademik içeriğinin kıymetini belirgin şekilde artırmaktadır. CENGİZ DAĞCI ARAŞTIRMALARINDA YENİ BİR EŞİK Dağcı’nın yalnızca edebî kişiliğini değil, sürgün sonrası kimlik inşasını, romanlarındaki kadın tipolojilerinden esir kampları anlatısına, gündelik hayata bakışından felsefî yönelimlerine kadar geniş bir perspektifi kapsıyor. Günlükleri üzerine yapılan incelemeler, yazarın iç dünyasına ve yazı disiplinine dair bugüne kadar yeterince görünür olmayan ayrıntıları gün yüzüne çıkarıyor. Tüm bu yönleriyle eser, hem Dağcı okuyucuları hem de modern Türk edebiyatı araştırmacıları için kaynak niteliğinde bir başvuru kitabı olarak değerlendiriliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu yayınla Dağcı’ya gösterdiği ilgi, aynı zamanda Türk dünyasının ortak hafızasına yönelik önemli bir kültürel şükran borcunun ifadesi niteliği taşıyor. Bu özel armağan kitap, sürgün, vatan, hafıza, kimlik, direniş ve insanlık temaları etrafında şekillenen Dağcı edebiyatını daha derinlikli biçimde kavramak isteyen herkes için vazgeçilmez bir kaynak niteliğine sahip olarak gösteriliyor. Cengiz Dağcı kitabının editörü İbrahim Şahin, kitabın ön sözünde şu ifadelere yer verdi: “Cengiz Dağcı’yı kaybedeli bu yılın Eylül ayında aşağı yukarı on dört sene olacak. Akademik hayatımın ilk senelerinde Cengiz Dağcı’nın romanlarını okuduğum ve onun hayatı ve eserleri hakkında bir doktora tezi hazırlamaya başladığım tarihin üzerinden otuz beş sene geçmiş. Zaman ne çabuk geçiyor hakikaten. Dağcı, uzun bir hayat yaşadı ve 22 Eylül 2011 tarihinde vefat etti. Nihayet 2 Ekim 2011 Pazar günü cenazesi çok sevdiği Kızıltaş’ta, Memiş’in Bayırı’na defnedildi. Cengiz Dağcı, hayatı ve eserleri arasında ciddi münasebetler kurulabilecek bir yazardır. Kendisi zaman zaman hayatı ile eserleri arasında zannedildiği kadar münasebetin olmadığını söylese bile, bu ifade eserlerinin yüzde yüz hayatından beslenmediği anlamında yorumlanmalıdır. Fakat eserlerinde anlattığı malzemenin büyük bir kısmı kendisinin yahut yakınlarının yaşadıklarından kaynaklanıyor olmakla beraber elbette roman tekniğine uygun olarak kaleme alınmıştır. Kaldı ki Dağcı Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kaleme aldığı eserlerinde de Londra’daki hayatının zamanından ve mekânından söz etmekle beraber, Kırım’a yahut İkinci Dünya Savaşı’na ilişkin göndermelerde de bulunur. Sonuçta Dağcı’nın eserleri hayatı etrafında döner. Bu defa Dağcı’nın hayatı ve eserleri hakkında Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayımlar Genel Müdürlüğü için elinizdeki kitabı hazırlamak imkânı doğdu. Kitabın içeriği daha çok Dağcı’nın kendisinin verdiği bilgilere dayanan bir biyografi ve arkasından, onun ölümünden evvel onunla görüşerek kendisi hakkında kıymetli bir belgesel hazırlayan ve onunla röportaj yapan kimselerin yazılarıyla başlamaktadır. Bilhassa Neşe Sarısoy Karatay, Zafer Karatay, İsa Kocakaplan ve yine kendisiyle görüşmüş bulunan/tanışan Melek Maksutoğlu’nun yazıları, Cengiz Dağcı’nın iki binli yıllarda, eşinin vefatından sonra (1998) Londra’daki gündelik hayatını bütün gerçekliği ile anlatan yazılardır. Bu yazıların fotoğraflarla zenginleştirilmiş olması da ayrıca kıymetlidir. Cengiz Dağcı’nın eserlerinde üzerinde durduğu bir takım tematik problemleri ele alan yazılardan oluşan üçüncü bölümün onun ruh dünyasını, eserlerinde gördüğümüz kötümser havanın kaynaklarını anlaşılır kılmak gibi bir amacı vardır. Her biri sahasında uzman olan akademisyenlerin kaleme aldığı bu bölümdeki yazılar bize, Cengiz Dağcı’nın edebi metinlerindeki zenginliğin tematik ve biyografik kaynaklarını göstermektedir. Dağcı çok özel bir hayat yaşamıştır. Hemen her dönemi acı fakat zengin tecrübelere dayanan bir hayatın öznesi olması ve yaşadıklarıyla sanki mensup olduğu milletin başına gelenleri temsil eden bir sembole dönüşmesi onun hayatını özel kılmıştır. Kırım’dan, Kırım coğrafyasından bugünkü Rusya içlerine, Polonya’ya, Avusturya’ya, İngiltere’ye uzanan Dağcı’nın biyografik coğrafyası, hayatta kalmak konusundaki direncini zorlayan şartları haizdir. Dağcı, direnen adamdır; tıpkı Kırım Türk-Tatarları gibi… Bu direnme hem unutmamak hem de yaşamak ve anlatmak bakımından direnmedir. Dağcı’nın edebi metinlerinin bir başka kaynağı halk verimleridir. Bireysel bilincin teşekkülünde, şahsi formasyonun inşasında halk verimlerinin, milli duyuş ve düşünüşü besleyen masal, hikâye ve efsanelerin ayrı bir yeri vardır. Elinizdeki kitabın Dağcı’nın hikâyeleri hakkındaki makalelerden oluşan kısmında, onun Kırım halk kültürü malzemeleri ile kurduğu münasebet anlatılmaktadır. Destandan modern romana, kültürel malzemenin nasıl kullanılabileceğini gösteren bu bölümdeki yazılar aynı zamanda Dağcı’nın hikâyelerindeki kişisel temalarla milli ideallerin terkibi hakkındadır.”

Büyükelçi Celâl: Eskişehir'de Kırım'ın ruhunu hissettim Haber

Büyükelçi Celâl: Eskişehir'de Kırım'ın ruhunu hissettim

Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Neriman Celâl, Romanya Dobruca Kırım Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından 6 Aralık 2025 tarihinde tertip edilen Birlik ve Beraberlik Gecesi kapsamında yaptığı değerlendirmelerde, Kırım Tatar halkı için kültürel dayanışmanın bugün hayati bir öneme sahip olduğunu vurguladı. Etkinlik sonrası Kırım Haber Ajansına (QHA) konuşan Celal, Kırım’daki mevcut koşulların iyi olmadığını belirterek, Kırım Tatarlarının dünyanın farklı ülkelerinde bir araya gelerek kültürlerini, dillerini ve kimliklerini yaşatmalarının başlı başına büyük bir başarı olduğunu söyledi. Celâl, “Bugün Türkiye’de, Romanya’da, Bulgaristan’da, Almanya’da, Amerika Birleşik Devletleri’nde Kırım Tatarları bir araya gelip öz dillerinde konuşuyor, türkülerini söylüyor, kim olduklarını unutmuyorsa bu çok büyük bir iştir.” dedi. Eskişehir’de uzun yıllardır düzenlenen Kırım Gecesi’nin kendisi için özel bir anlam taşıdığını ifade eden Celâl, Kırım’dan ayrılmasının üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen bu etkinlikte gerçek anlamda Kırım ruhunu hissettiğini dile getirdi. Salonda yaşlılardan gençlere, çocuklardan orta yaşlılara kadar her kuşaktan insanın bir arada olmasının kendisini özellikle duygulandırdığını belirten Celâl, bu buluşmaların nesiller arası bağı güçlendirdiğine dikkat çekti. “KÜLTÜREL ETKİNLİKLER GENÇLER İÇİN BİR OKULDUR” Kültürel dayanışma etkinliklerinin özellikle genç nesiller üzerindeki etkisine değinen Büyükelçi Celâl, bu tür organizasyonların sadece eğlence olmadığını, aynı zamanda bir eğitim ve sorumluluk alanı olduğunu ifade etti. Celal, “Gençler burada büyüklerin yanında bulunarak onların söylediklerini, yaptıklarını görüyor ve örnek alıyor. Bu aynı zamanda büyükler için de önemli bir sorumluluktur.” diye konuştu. Kırım’dan uzakta yaşayan yeni nesillerin ana vatana dair bilincini kaybetmemesi gerektiğini vurgulayan Celal, Kırım’ın sadece bir coğrafya değil, tarih, hafıza ve kimlik olduğunu söyledi. Celâl, bu bilincin çocuklara yaşlarına uygun şekilde aktarılmasının önemine dikkat çekti. HER KIRIM TATARI KIRIM’I GÖRMELİ Aynı zamanda Celal, “Nasıl her Müslüman için Mekke’ye gitmek bir borç olarak görülüyorsa, her Kırım Tatarı için de hayatında en az bir kez Kırım’a, isteği bir köşesine ya da bir köyüne varmak bir borç olmalıdır.” ifadelerini kullandı. Büyükelçi Celal, etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ederek, Kırım’ın unutulmaması ve unutturulmaması için bu tür organizasyonların daha sık yapılmasının önemine vurgu yaptı.

KTMM'den Kırım Tatar millî hareketi emektarı Ayder Seitosmanov için taziye mesajı Haber

KTMM'den Kırım Tatar millî hareketi emektarı Ayder Seitosmanov için taziye mesajı

Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkanı Refat Çubarov, hayatını kaybeden Kırım Tatar millî hareketinin önemli isimlerinden, Kırım Tatar Kaynak Merkezi uzmanı ve 2001-2007 yılları arasında Kırım Tatar Millî Meclisi üyesi olarak görev yapan Ayder Seitosmanov’u andı. Çubarov mesajında, Seitosmanov’un ömrünü Kırım Tatar halkının millî mücadelesine adamış saygın bir aydın olduğunu belirterek, onun hem Kırım’daki hem de Ukrayna’nın farklı bölgelerindeki toplumsal ve kültürel projelere önemli katkılar sunduğunu ifade etti. Anma mesajında şu ifadeler yer aldı: "2025 yılının 6 Aralık akşamı, Belçika’nın Gent kentinde bulunan UZ Gent Üniversite Kliniği'nde, Kırım Tatar millî hareketinin aktivisti, Ukrayna’da yerel yönetim reformu alanında tanınmış uzman, Kırım Tatar Millî Kurultayı delegesi ve önceki dönem Kırım Tatar Millî Meclisi üyesi Ayder Seitosmanov hayata gözlerini yumdu. Ayder Seitosmanov, 7 Aralık 1964 tarihinde sürgünde, Kırım Tatar halkının tamamının 18 Mayıs 1944’te Kırım’dan sürgün edilmesi sonrası yerleştirildiği Özbekistan SSC’nin Cizzah şehrinde, Seyityakub Seitosmanov ile Esire Kurt-Umerova’nın ailesinde dünyaya geldi. 1987 yılında Taşkent Haberleşme Enstitüsü’nden mezun oldu. 1991’de vatanı Kırım’a dönen Seitosmanov, birçok Kırım Tatarı gibi sürgünden dönüş sürecinde açık bir arazide kendi evinin temelini atarak yerleşmeye başladı. Bu bölge daha sonra Yevpatoriya yakınlarında İsmail-Bey köyüne dönüştü. Aynı dönemde, Kırım Tatar halkının millî uyanış sürecine aktif olarak katıldı ve Kırım Tatar gençlerini bir araya getiren ‘Yaşlık Kültür Merkezi’ adlı sivil toplum örgütünü kurdu. 1995–1996 yıllarında İsmail Gaspıralı Kırım Tatar Cumhuriyet Kütüphanesi’nde müdür yardımcısı olarak görev yaptı. 1996’dan itibaren, çeşitli eğitim, kültür ve bilgilendirme projeleri yürüten ‘Kırım Tatar İnisiyatifi Vakfı’nın kurucuları arasında yer aldı ve kuruluşun 2014 yılına kadar direktörlüğünü yaptı. Vakfın çalışmaları, Kırım’da sivil toplumun güçlenmesine önemli katkılar sağladı. Seitosmanov, özellikle 1990–2000’li yıllarda Kırım Tatarca eğitim veren okulların yeniden canlandırılmasına yönelik projelere büyük önem verdi. 2004–2014 yılları arasında BM Kalkınma Programı’nın Kırım Temsilciliği’nde başuzman olarak çalıştı. Bu çerçevede yerel yönetimlerin, ekonominin ve sivil toplumun geliştirilmesine yönelik projelerin hayata geçirilmesine katkıda bulundu. Bu süreçte Ukrayna Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Devlet Yönetimi Ulusal Akademisi’ni tamamlayarak mesleki yetkinliğini artırdı. Seitosmanov, Ukrayna’da tabandan yükselen sivil inisiyatiflerin desteklenmesinin, yerel toplulukların ve devletin güçlenmesi açısından kritik önemde olduğunu savunan ilk uzmanlardan biriydi. Ayrıca Kırım Tatar Millî Kurultayı delegesi seçildi ve Kırım Tatar Millî Meclisi üyeliği yaptı. Kırım’ın Rus işgalinden sonra ailesiyle birlikte Ukrayna anakarasına geçmek zorunda kaldı. Bu dönemde İsveç-Ukrayna ortak projesi olan “Ukrayna’da Yerelleşme Reformuna Destek Projesi”nde uzman olarak çalıştı; yerel yönetim reformu üzerine çok sayıda yayın yaptı ve Ukrayna, uluslararası ve Kırım Tatar kuruluşlarının kültürel ve eğitim faaliyetlerine aktif şekilde katıldı. Ayder Seitosmanov; insanlarla kolay iletişim kurabilen, geniş bir dünya görüşüne ve derin bilgi birikimine sahip, azmi, samimiyeti ve bitmeyen çalışma isteğiyle tanınan bir kişiydi. Son yıllarda cesurca mücadele ettiği ağır hastalık bile topluma fayda sağlama arzusunu azaltmadı; Meclis ve sivil toplum kuruluşlarıyla sürekli temas hâlinde kalarak önemli projelere destek verdi. Kırım Tatar Millî Meclisi üyeleri, bu büyük kayıp nedeniyle merhuma rahmet; eşi Zarema’ya, oğulları Timur ve Remzi’ye, kızları Elvina ve Ülviye’ye, kız kardeşi Dilyara’ya ve tüm dostları ile mücadele arkadaşlarına başsağlığı dileklerini iletti." CENAZE MERASİMİNİN YERİ VE SAATİ DUYURULACAK Çubarov ayrıca, Seitosmanov’un cenaze merasiminin yeri ve zamanının, naaşın Kıyiv’e ulaşmasının ardından ayrıca duyurulacağını bildirdi.

Siyasi tutsak Asan Ahtemov 35 yaşında: Doğum gününü Rus esaretinde geçiriyor Haber

Siyasi tutsak Asan Ahtemov 35 yaşında: Doğum gününü Rus esaretinde geçiriyor

İşgalciler tarafından düzmece bir dava çerçevesinde haksız ve yasa dışı bir şekilde 15 yıl hapis cezasına çarptırılan Kırım Tatar siyasi tutsak Asan Ahtemov bugün 35 yaşını doldurdu. Ahtemov, art arda beşinci doğum gününü Rus esaretinde, vatanından ve ailesinden uzakta karşılıyor. Ukrayna Cumhurbaşkanının Kırım Özerk Cumhuriyeti Temsilciliği siyasi tutsak Asan Ahtemov'un doğum günü vesilesiyle yayımladığı açıklamada, 5 Aralık'ta, Kırım Tatar aktivist ve siyasi tutsak Asan Ahtemov'un 35. doğum gününü Rus esaretinde kaydettiğini belirterek, “Eşi ve iki çocuğuyla kendi evinde geçirmesi gereken bu günü üst üste beş yıldır parmaklıklar ardında, Rusya’nın Vladimir Bölgesindeki ‘Vladimir Merkez Hapishanesi’ olarak bilinen sıkı rejimli cezaevinde geçirmek zorunda kalıyor.” denildi. AKTİF TUTUMU NEDENİYLE HEDEF OLDU Alıkonulmadan önce Asan’ın, Kırım Tatar Avdet gazetesinde gazeteci ve muhabir olarak çalıştığını, Kırım Tatar dilini ve kültürünü aktif olarak desteklediğini, toplumsal girişimler düzenlediğini, siyasi tutsakların duruşmalarına katıldığını ve ailelerine yardım ettiğini kaydedilen açıklamada, “Asan, Kırım'ın işgaline açıkça karşı çıkmıştır; Rusya’nın baskıcı mekanizmasının hedefi haline gelmesinin nedeni de tam olarak bu tutumudur.” ifadeleri kullanıldı. İŞKENCE VE DÜZMECE DAVA Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB), 3 Eylül 2021'de Asan'ı ve kuzeni Aziz Ahtemov ile 2025 yılı itibariyle Ukrayna'nın Ankara Büyükelçisi olarak görev yapan Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkan Yardımcısı Nariman Celal ile birlikte gözaltına aldı. Üçü de Angara (Perevalnoye) yerleşim yerindeki bir doğal gaz boru hattında "sabotaj" yapmakla suçlandı. Avukatlara erişim sağlanamayan birkaç günün ardından, Asan Ahtemov ve Aziz Ahtemov’a elektrik akımı, fiziksel ve psikolojik baskı dahil olmak üzere işkence uygulandığı ortaya çıktı. Eylül 2022'de, Kremlin kontrolündeki sözde mahkeme Asan Ahtemov’u, 15 yıl sıkı rejim hapis cezası ve 500 bin ruble para cezasına çarptırdı. Asan Ahtemov’un karşılaştığı tüm zorluklara rağmen boyun eğmediği ve sağlam duruşunu koruduğunu kaydederek açıklamasını, "Umut ediyoruz ve inanıyoruz ki; Asan Ahtemov'un doğum gününü evinde, Ukrayna’ya bağlı özgür Kırım'da karşılayacağı gün yaklaşıyor." sözleriyle sonlandırdı. RUS MAHKEMESİNDEN 3 KIRIM TATARINA AĞIR HAPİS CEZALARI Rus işgali altındaki Kırım’ın sözde Yüksek Mahkemesi, 21 Eylül 2022 tarihinde kurmaca suçlamalar çerçevesinde alıkonulan Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkan Yardımcısı Nariman Celal ve Kırım Tatar aktivistler Asan Ahtemov ile Aziz Ahtemov hakkında aldığı kararları açıkladı. Sözde mahkeme, KTMM Başkan Yardımcısı Nariman Celal hakkında 17 yıl hapis cezası, Asan Ahtemov hakkında 15 yıl hapis cezası, Aziz Ahtemov hakkında ise 13 yıl hapis cezası kararı aldı. NARİMAN CELAL ESİR TAKASIYLA SERBEST BIRAKILDI Yaklaşık 3 yıl Rus esaretinde bulunan KTMM Başkan Yardımcısı Nariman Celal, 28 Haziran 2024 tarihinde Ukrayna ile Rusya arasında gerçekleşen esir takası ile hürriyetine kavuştu. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodımır Zelenskıy, 14 Mayıs 2025 tarihli ve 305/2025 sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile Nariman Celal’i Ankara Büyükelçisi olarak resmen atadı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.