Türk savaş sanatları yeniden doğuyor: Ertan Erkekoğlu QHA'ya anlattı
Türkiye’de geleneksel sporlar son yıllarda yeniden ilgi görmeye başladı. Bu canlanmanın en önemli temsilcilerinden biri de Karesi Atlı Okçuluk Kulübü Başkanı Ertan Erkekoğlu. 1966 Balıkesir doğumlu olan Erkekoğlu, kökleri Akıncılara dayanan bir aileden geliyor. Atların içinde büyüyen Erkekoğlu, yıllarca inşaat sektöründe çalışsa da ata ve Türk savaş kültürüne olan ilgisini hiç kaybetmemiş. Bugün hem eğitmen hem de temsilci olarak, Türk atlı savaş sanatlarının yaşatılması için çalışmalarını sürdürüyor.
Kırım Haber Ajansına (QHA) konuşan Erkekoğlu, bu alanın tarihsel öneminden gençlerin ilgisine, kültürel diplomasiden devlet desteğine kadar birçok konuda sorularımızı yanıtladı.
CAMİANIN İLKLERİNDEN ERTAN ERKEKOĞLU
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Atlı okçuluk ve atlı savaş sanatlarına ilginiz nasıl başladı?
Merhaba, ismim Ertan Erkekoğlu. 1966 Balıkesir doğumluyum. Ailem Balıkesir'in yerlisi. Yaklaşık 400 yıllık bir mazimiz var Balıkesir'de. Dedelerim, atalarım Akıncı olarak gelmiş Balıkesir'e. Onlara bir bölge tımar olarak verilmiş. Ve orada uzun yıllar at yetiştiriciliği yapmışlar. Ben de atçı bir aileden gelmem vesilesiyle atların içinde büyüdüm. Ne zaman ata bindiğimi bile hatırlamıyorum. Çok küçük yaşlarda at binmeye başladım. Dedelerim, amcalarım hepsi iyi atçılardı. Onların çevresi iyi atçıydı. Ben de böyle bir ortamda yetiştim. Daha sonra meslek olarak inşaatçılık hayatım oldu yıllarca. 30 yıl yaklaşık inşaat işi yaptım. Müteahhitlik yaptım ama hiçbir zaman atlardan kopmadım. Yani hayatımın bütün evrelerinde at vardı. 2006 yılında Balıkesir'de bir binicilik kulübü açtım. 19 yıl önce. Orada binicilik eğitimleri, binicilik hizmetleri vermeye başladım. Daha sonra 2010 gibi falan Türkiye'de atlı okçuluk başladı. Birkaç kişi, Sami Genel, Hilmi Arıç, Oyuncu Cemal Günal gibi arkadaşlar, büyüklerimiz, kardeşlerimiz bu işe gönül verdiler ve araştırıp bu işleri yapmaya başladılar. Ben de onlardan sosyal medyada gördüm. Ben de ilk yayımı, okumu, gerekli malzemelerimi alıp başladım. O günlerde çok sıkıntı yaşadım. Çünkü bu işi bilen yoktu, nasıl yapılacağını bilen yoktu. Malzemeye edinmek zordu, geleneksel kıyafet yaptırmak zordu. Yani bu şekilde adım atmış oldum bu camiaya. Ve camianın da ilklerinden olduk bu vesileyle. Ondan sonra birçok öğrenci yetiştirdik. Sayı hızla artmaya başladı ve bu şekilde yolumuza devam ettik.
"BU GELENEĞİN YAŞATILMASI TÜRK KÜLTÜRÜ AÇISINDAN ÇOK ÖNEMLİ"
Geleneksel Türk savaş sanatları, özellikle de atlı okçuluk, tarihsel kökleri çok derin olan bir alandır. Bu geleneğin günümüzde yaşatılması sizce ne tür bir anlam taşımaktadır?
Geleneksel Türk savaş sanatları, özellikle de atlı okçuluk, tarihsel kökleri çok derin olan bir alan, evet. Bu geleneğin günümüzde yaşatılması çok önemli bence. Çünkü biliyorsunuz birçok ülke, özellikle Japonya gibi ve Asya ülkelerindeki bu işe hiç ara vermeden, devam eden Türk soydaşlarımız gibi, kandaşlarımız gibi bu sanatları yaşatmaya gayret etmişler, devam etmişler. Bizde maalesef çok uzun yıllar, yaklaşık 100 yıl ara vermiş bu gelenek. Çok büyük kopukluk olmuş. Bu işe gönül veren birkaç kişinin gayretleriyle tekrar canlandı. Bu geleneğin yaşatılması Türk kültürü açısından çok önemli. Çünkü günümüzde gençler maalesef tarihini ve kültürünü bilmiyor, okumaktan uzaklar. Sadece sosyal medyada ve televizyonlardaki dizilerde gördükleri kadarıyla bilgiye sahipler. O yüzden biz bu geleneği canlı canlı, tarihsel değerlerine uygun, dönemine uygun olarak, kıyafet olarak, ekipman olarak her şeyimizle yaşatmaya çalışıyoruz ki gençler bunu görerek algılasınlar. Çünkü atlı okçuluk tarihin en zor savaş sanatıdır ve özellikle Türklerin tarih sahnesinde birçok savaşı atlı okçuların savaş kabiliyetiyle çok kısa sürede bazen hiç zayiat vermeden bazen çok az zayiatlarla kazanmasını sağlamıştır.
Atlı savaş sanatlarında hangi disiplinler öne çıkmaktadır? Siz kendi çalışmalarınızda bu disiplinlerden hangilerine özellikle odaklanıyorsunuz?
Atlı savaş sanatlarında şöyle, müsabaka olarak sadece atlı okçulukta tabla parkuru ve kabak parkuru dediğimiz iki disiplin var. Tabla parkuru, Selçuklu dönemi yazmalarından çıkarılmış, o günkü hedeflerin birebir aynısıdır görsel olarak da, ebat olarak da. Tabla 3 ve tabla 4 diye iki şekilde uygulanıyor. Çeyrek final ve elemelerde üç hedefli tabla hedefi olur. Yarı final ve finalde de dört hedefli, biraz daha zorlaştırılır. Yani yarı finale çıkan sporcu daha başarılıdır diye hedef sayısı artırılır. Bu tabii ki aynı mesafe içinde, yani 100 metre mesafe içinde. Çeyrek ve eleme finallerinde 3 hedef varken, yarı finale ve finale de 4 hedef olur. Bunları tabla 3 ve tabla 4 diye adlandırıyoruz. Dediğim gibi Selçuklu dönemi hedeflerinin birebir aynısıdır, Selçuklu yazmalarından çıkarılmıştır.
Diğer disiplin de kabak parkuru diye adlandırılır. 8 metrelik bir direğin üzerinde 60 santim çapında bir tepsi olur. Parkura girdiğinizde yine o da çeyrek final, eleme ve yarı final, final parkurlarında farklıdır. Çeyrek finalde bir tane yerde kikaç dediğimiz bir hedef olur. 30 santim çapında parkura girdikten sonra sporcu bunu sol tarafında yere eğilerek atar, -o yerdedir- sonra kabak okunu çeker ve direğin üzerindeki tepsiyi vurur. Yarı final ve finallerde bu kikaç hedefi 2 tanedir. Biri parkurun girişinde, biri çıkışında olur. Sporcu girerken bir tanesini atar, sonra kabağa atar, ardından çıkıştaki yerdeki kikaç hedefine atar. Bunlar da sporcunun yeteneklerini öne çıkarmak için zorlaştırılmış finallerdir.
Savaş sanatları deyince ise, bugün bunlar müsabaka olarak değil ama gösterilerde yaptığımız disiplinler: At üzerinde kılıç, gürz, balta, mızrak gibi savaş aletlerini kullanma; ayrıca atlı akrobasi, yani cündilik dediğimiz, Asya’da jigitovka yani yiğitlik gösterisi diye bilinen, dört nala giden at üzerinde akrobasi hünerleri sergileme disiplinleridir.
"İYİ BİR SAVAŞÇIDA OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER NEYSE İYİ BİR SAVAŞ ATINDA DA BUNLAR BULUNMALI"
Sizin hem de kendi atlarınızı yetiştirdiğiniz ve eğittiğinizi de biliyoruz ve at yetiştiriciliği bu sanatların temelini oluşturuyor. Sizce iyi bir savaş atı veya okçuluk atı yetiştirmek için hangi özellikler en önemlidir?
Evet, kendi atlarımızı yetiştiriyoruz ve eğitiyoruz. Bu çok önemli. Çünkü savaş sanatlarında at çok önemli. Yani atlı okçuluk, atlı savaş sanatları diyoruz. At olmadan yapılamayan bir şey. Yoksa yerde yapmanız gerekir bu sporu. Ya da bu savaş sanatlarını. O yüzden atlı okçuluk ve atlı savaş sanatları deyince ilk akla gelen tabii ki at oluyor. Yani atla bir takım oluyorsunuz. Siz ona hayatınızı teslim ediyorsunuz, o size hayatını teslim ediyor. Öyle bir ikili olmanız gerekiyor ki birbirinizin ne yapacağını bilmeniz, kestirmeniz, güvenmeniz gerekiyor. Bu çok önemli bir şey.
Çünkü atın üstünde ok, kılıç, gürz, balta, mızrak kullanıyorsunuz. At herhangi bir korku yaşadığında sapar, yolundan çıkar ve sizin o silahları kullanmanıza engel olduğu gibi sizi üstünden de düşürebilir. Siz de yanlış bir hareket yaparsanız atınıza zarar verebilirsiniz. O yüzden atı iyi yetiştirmeniz ve atla iyi bir bağ kurmanız çok önemli.
Savaş atı seçerken atın özellikleri de çok önemlidir. Bir kere cesur olmalı, korkusuz olmalı, heybetli ve sağlam yapılı olmalı. Fiziki özellikleri, bilek yapısı önemlidir çünkü sizi ve silahlarınızı uzun süre taşıyacak. Özellikle birebir çarpışma canlandırmalarında at kesinlikle geri durmamalı. İyi bir savaşçıda olması gereken özellikler neyse iyi bir savaş atında da bunlar bulunmalıdır.
DEVLET DESTEĞİ ŞART
Türkiye’de geleneksel atlı sporlar ve savaş sanatlarına olan ilgi son yıllarda artmakta. Sizce bu ilginin sürdürülebilir olması için hangi adımlar atılmalıdır?
Türkiye’de geleneksel sporcular ve savaş sanatlarına olan ilgi son yıllarda artıyor ve ivme kazanıyor. Bu da bizi mutlu ediyor. Ama bu ilginin sürdürülebilmesi için en önemli şey bence medya. Ulusal basının bu programlara, müsabakalara, gösterilere daha fazla yer vermesi gerekiyor ki halk arasında bilinirlik artsın. Maalesef ulusal basın şu anda buna çok önem göstermiyor.
Şu an sadece TRT ve TRT Spor’da yayınlar yapılıyor. Ama diğer kanallar da yayınlasa, mesela yağlı güreş gibi, çok daha büyük bir ilgi olur. Medya bu işin öneminin farkına varamadı. En kısa zamanda farkına varmasını ümit ediyoruz. Medya bu işin sürdürülebilirliği için en önemli ayaktır. İkinci unsur ise devlet desteği. Çünkü bu pahalı bir spor. At bakımı, kıyafetler, donanım, silahlar, zırhlar, miğferler çok masraflı. Bu iş gönüllülük esasına dayanıyor. Severek yapılan bir şey. Çıkar için yapılacak bir spor değil. O yüzden devlet desteği çok önemli.
Devlet desteği bu aşamada istediğimiz kadar değil. Evet, müsabakalarda at nakliyeleri, konaklama ve harcırahlar karşılanıyor ama bir sporcunun yıl boyunca ata bakması, antrenman yapması çok masraflı. Ekonomik durumu iyi olmayanlar için destek şart.
"AVRUPA’DA BİRÇOK ÜLKE TAMAMEN TÜRK STİLİYLE YARIŞIYOR"
Yurt dışında katıldığınız uluslararası yarışmalarda ve gösterilerde Türk atlı savaş geleneği nasıl karşılanıyor? Dünyada bu alandaki yerimizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yurt dışında katıldığımız uluslararası yarışmalarda ve gösterilerde Türk atlı savaş sanatları geleneği, Türk atlı okçuluğu gerçekten çok güzel karşılanıyor. Çünkü oradaki, Avrupa’dan Asya ülkelerine kadar şu anda hepsinin yaptığı atlı okçuluk stilleri Türk atlı okçuluk geleneği üzerine. Avrupalılar da artık bizim yaylarımızla, bizim mandallama sistemimizle, başparmak çekişiyle atıyorlar. Avrupa’da birçok ülke tamamen Türk stiliyle yarışıyor.
Japonların Yabusame dedikleri uzun yaylarla yapılan stilleri var, onu sürdürüyorlar ama yine bizim stilimizle yarışıyorlar. Bu da bizi gururlandırıyor. Yurt dışında bizi bu işin sahipleri olarak görüp bize ayrı bir saygı gösteriyorlar.
Biz özellikle yurt dışındaki müsabakalarda geleneksel kıyafetlerimizle yarışıyoruz. Bir çok ülke buna dikkat etmiyor, sporcular tişört ve tayt ile yarışıyor ama biz geleneğimizden taviz vermiyoruz. En güzel şekilde ecdadımızı, ülkemizi temsil etmeye çalışıyoruz. Bu da büyük takdir görüyor.
Geleneksel atlı savaş sanatlarını modern spor anlayışıyla buluşturmak sizce mümkün müdür? Böyle bir şey gerekli mi ya da? Gelenek ile modern sporun dengesi nasıl kurulabilir?
Bence hiç gerekli değil, mümkün de değil. Çünkü modern sporlar ayrı, geleneksel sporlar ayrı. Mesela diğer ülkelerde bunu tişört ve tayt ile yaparken biz ağustos sıcağında kaftanımızla, hatta bazen zırhımızla, börkümüzle, miğferimizle, bütün ekipmanlarımızla terleyerek ama taviz vermeden geleneğimizi yaşatıyoruz.
Ben böyle devam etmesi taraftarıyım. Modern spor modern olarak kalsın, geleneksel spor geleneksel olarak. Türkiye’de hem geleneksel Türk okçuluğu hem de geleneksel atlı okçulukta bu konuda dikkat ediliyor. Bu da çok önemli.
GENÇ SPORCULARIN YETİŞMESİ İÇİN DESTEK ŞART
Bu alanda gençlerin yetişmesi için ne tür eğitim yöntemleri uyguluyorsunuz? Sizce genç kuşakların ilgisini artırmak için neler yapılmalıdır?
Geleneksel atlı savaş sanatlarında gençlerin yetişmesi için çok gayret ediyoruz. Ama zor ve masraflı bir spor, savaş sanatı olduğu için beklediğimiz kadar ilgi olmuyor. Ekonomik şartlar da ağırlaştıkça, isteyen çok olsa da sürdüren az oluyor.
Buna rağmen biz elimizden geleni yapıyoruz. Gençlerin ilgisini artırmak için destek, sponsorluk, yerel yönetimlerin ve devletin katkısı çok önemli. Belediyeler imkân sağlamalı, iş adamlarımız sponsor olmalı, devlet destek vermeli. İnşallah önümüzdeki yıllarda daha çok destek göreceğiz.
Atlı okçuluk ve savaş sanatlarının, kültürel diplomasi ve ülke tanıtımı açısından önemi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Atlı okçuluk ve savaş sanatlarımızın kültürel diplomasi ve ülke tanıtımı açısından önemi çok büyük. Bunu gittiğimiz her ülkede gerçekten yaşıyoruz. Hem millî sporcu hem antrenör olarak pek çok ülkeye gittim. Mesela geçen yıl Göçebe Oyunları için Kazakistan’daydık. Sporun her türü, modern veya geleneksel, bir ülkenin tanıtımı için çok önemli.
Ama öncelikle başarılı olmak gerekiyor. Son yıllarda birçok başarılı kardeşimiz yurt dışında dereceler aldı. 4-5 yıl önce öğrencim Kore’de gençlerde dünya birincisi oldu. Veysel Batuhan Bay, Yiğit Kerem Kekeç, Davut Çakır gibi sporcularımız yurt dışında çok güzel başarılar elde ettiler. Bu bizi gururlandırıyor.
"TARİH BİR MİLLETİN KİMLİĞİDİR"
Son olarak, bu alanda kelimenin tam anlamıyla bu işin aksakalı olarak, geleneksel atlı okçuluk ve savaş sporları konusunda gençlerimize ne söylemek istersiniz?
Beni atlı okçuluk ve atlı savaş sanatlarında bu işin aksakallısı olarak gördüğünüz için teşekkür ediyorum. Camiada da öyle görülüyor, öyle saygı duyuluyor. Bunun ağırlığı üzerimde büyük bir yük ama örnek olmaya çalışıyorum.
Yardım isteyen herkese destek olmaya çalışıyorum. Mesela YouTube kanalım var, bazı dizi ve filmlerde rol aldım. TRT Belgesel’de Türklerin Silahları adlı belgeselde atlı savaş sanatları uzmanı olarak yer aldım. Bu yüzden çok soru geliyor, ben de herkese cevap vermeye gayret ediyorum.
Gençlerimize en büyük tavsiyem: Tarihi bir ders olarak görmesinler. Tarihi severek, atalarını öğrenir gibi öğrensinler. Tarih bir milletin kimliğidir. Gelenekleri, görenekleri, tarihi ve kültürü olmayan bir toplum sadece bir insan topluluğu olur.
Eğer bir gence bile dokunup onu kötü alışkanlıklardan kurtarıp tarihine, kültürüne yönlendirebilirsek bu bizim için büyük mutluluktur. Bana bu imkânı verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Tüm Türk soydaşlarımıza dünyanın her yerinden selam ve saygılarımı sunuyorum. Allah’a emanet olun.