SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Mehmet Emin Resulzade

QHA - Kırım Haber Ajansı - Mehmet Emin Resulzade haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Mehmet Emin Resulzade haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Doç. Dr. Aydın Kasımlı: Kırım'ın işgali Türk dünyasının ortak vicdanında derin bir yara açmıştır Haber

Doç. Dr. Aydın Kasımlı: Kırım'ın işgali Türk dünyasının ortak vicdanında derin bir yara açmıştır

Yaklaşık olarak 60 yıllık akademik ve siyasi mücadelesiyle Türk dünyasının ortak hafızasında yer edinmiş olan Doç. Dr. Aydın Kasımlı (Aydın Mədətoğlu Qasımlı), Kırım Haber Ajansına (QHA) özel verdiği özel röportajda Türk dünyasının temel meselelerini değerlendirdi. 1980’lerin sonunda Azerbaycan’daki millî özgürlük hareketine aktif olarak katılan, 1993’te siyasi sebeplerle tutuklandıktan sonra 8,5 yıl cezaevinde kalan, 2002-2022 yılları arasında Klasik Halk Cephesi Partisi Genel Başkan Yardımcılığı görevini üstlenen ve günümüde partinin danışmanlığını yürüten Kasımlı, Türkçülük idealinin bir yaşam biçimine dönüşmesi gerektiğini ve Türk milletinin en büyük eksiğinin "birlik olamamak" olduğunu vurguladı. "TÜRKÇÜLÜK; BİLGİYLE, AHLÂKLA, İMANLA VE KARARLILIKLA YÜRÜTÜLMESİ GEREKEN BİR MÜCADELEDİR" 21. yüzyılda Türkçülük idealinin genç kuşaklara nasıl anlatılması gerektiği hususunda Doç. Dr. Aydın Kasımlı, Türk milletinin tarih boyunca dünyanın kaderine yön vermiş bir millet olduğunu belirterek, "Türkçülük ideali, insanlara özgürlük, milletlere istiklal getiren bir fikirdir. Mehmet Emin Resulzade, Atatürk ve Elçibey gibi büyük liderler, 'Yurtta sulh, cihanda sulh' ve 'Birlikten doğan güç' düşüncesiyle milletlerini ileriye taşımışlardır. Bugünün Türk gençliği, bu öncülerin fikirlerini sadece okumamalı, onları yaşam biçimine dönüştürmelidir. Türkçülük; bilgiyle, ahlâkla, imanla ve kararlılıkla yürütülmesi gereken bir mücadeledir. Bir milletin gücü, ancak bütün sınıflarının aynı ideal etrafında birleşmesiyle ortaya çıkar. Türk dünyasının geleceği, Türk gençliğinin bu ideali yaşatma azmine bağlıdır." diye konuştu. "KIRIM TATARLARI TARİH BOYUNCA BÜYÜK ACILAR YAŞAMIŞ AMA KİMLİKLERİNİ KORUMAYI BAŞARMIŞLARDIR" Kırım meselesinin Türk dünyasının ortak hafızasında nasıl bir yer edindiği konusunu değerlendiren Doç. Dr. Kasımlı, 2014’te Rusya’nın Kırım’ı işgalinin, 2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa tarihinde eşi görülmemiş bir olay olduğunu kaydetti. "Bu işgal sadece Ukrayna’nın değil, tüm Türk dünyasının ortak vicdanında derin bir yara açmıştır." diyen Kasımlı şöyle devam etti: Kırım Tatarları tarih boyunca büyük acılar yaşamış ama kimliklerini korumayı başarmışlardır. Bugün birçok ülke Rusya’nın bu eylemini kınasa da, Kırım Tatarlarının temel haklarını koruma konusunda yeterince adım atılmamıştır. Kırım'ın asırlardır orada yaşayan Kırım Tatarlarının vatanı olduğunu söyleyen Kasımlı, "Türk dünyası bu gerçeği savunmalı ve Kırım Tatarlarının haklarını her platformda dile getirmelidir." dedi. ELÇİBEY'İN FİKİR DÜNYASINDA KIRIM VE KIRIM TATARLARI Azerbaycan'ın efsanevî lideri Ebülfez Elçibey'in hem akrabası hem yoldaşı hem de onun ideallerini taşıyan bir akademisyen olarak Kasımlı, Elçibey'in fikir dünyasında Kırım ve Kırım Tatarlarının yerini de anlattı. Kasımlı, 1989 yılının aralık ayında Bakü’nün Zuğulba kasabasında düzenlenen Hazar Forumu'nda Kırım Tatarı Yunus Kandımov'un Ebülfez Elçibey'e yönettiği "Kırım Tatarlarının vatanlarına dönüş mücadelesine nasıl bakıyorsunuz, bize destek vermek ister misiniz?" sorusuna verdiği cevabı şu şekilde aktardı: Ben Kırım Tatarlarının mücadelesini yalnız bugün değil, daha 1960’lı yıllardan itibaren, öğrencilik yıllarımdan beri dikkatle izliyorum. Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu hakkında yabancı radyolardan duyduğumuz haberler, onun hapishanede açlık grevi yapması, o dönemde Azerbaycan’daki çayhanelerde uzun süre konuşulan bir meseleydi. Size aktif olarak katılamasak da, her zaman Kırım Tatarlarına karşı yapılan haksızlıkları dile getirdik. Hatırlarsanız, Fergana’da Ahıska Türkleri ile Özbekler arasında çatışma çıkarıldığında biz Sovyet yönetiminin bu kışkırtıcı politikasını ve Rusya’nın bölücü faaliyetlerini sert bir şekilde eleştirdik. Ahıska Türklerinin Azerbaycan’da yerleşebilmesi için elimizden gelen desteği verdik. Şimdi Kırım Tatarlarıyla ilgili özel bir program hazırlıyoruz. Onların gençlerinin Bakü’ye gelerek üniversitelerde eğitim almalarını sağlayacağız. Hep birlikte mücadele ederek, Kırım Türklerinin vatanlarına dönüp atalarının topraklarında yerleşmeleri için çalışacağız. Bunun için mutlaka bir koordinasyon kurulu oluşturmalıyız. Elçibey’e göre, Kırım’a geri dönen Türkler nüfus kaydında “Türk” yazdırırlarsa, oradaki Azerbaycanlılar, Türkmenler, Özbekler, Kazaklar, Kırgızlar ve diğer Türk halkları da zamanla aynı şekilde “Türk” olarak kaydedilecek, böylece Kırım’da güçlü bir Türk kimliği oluşacaktı. Bu durumda Türkler, sayıca Ruslardan sonra ikinci büyük topluluk haline gelecek ve Kırım’da söz sahibi olacaklardı. Kırım’ın Ukrayna sınırları içinde kalması konusunda da Elçibey ile Yunus Kandımov arasında herhangi bir görüş ayrılığı olmadığını dile getiren Kasımlı, "Her iki isim de Ukrayna’nın Rusya’nın sömürgeci boyunduruğundan kurtulmasının ardından ekonomik olarak zayıf olsa da, Kırım Türklerine daha fazla destek vereceği ve onların vatanlarına dönüşünü kolaylaştıracağı düşüncesindeydi. Elçibey’e göre, Ukraynalılar da Rus baskısına direnebilmek için Kırım Türkleriyle dayanışma içinde olmak zorundaydılar." ifadelerini kullandı. ELÇİBEY'İN KIRIM'A DAİR YARDIM PLANI Kasımlı, Kandımov'ın vatanına dönen Kırım Tatarlarının Rus şovenistlerinin baskısına maruz kaldıklarını ve konut inşa etmekte zorlandıklarını anlattığında Elçibey'in Azerbaycan içerisinde bulunduğu zor durumdan çıkması durumunda bu meseleyi kısa sürede çözmek adına planını paylaştığını kaydetti. Elçibey'in planına göre her yıl yaklaşık 50 bin genç, öğrenci inşaat ekipleri şeklinde Kırım’a gönderilecekti. Bu gençler, hem ev yapımında ve tarımsal işlerde yardımcı olacaktı, hem de oradaki saldırgan ve faşist unsurlara karşı direnişi organize edeceklerdi. Kasımlı görüşmede ayrıca “Tercüman” gazetesinin yeniden yayımlanması, Kırım’dan Azerbaycan’a çok sayıda öğrencinin gönderilmesi, ortak bir televizyon kurulması ve ortak bir iletişim dili oluşturulması gibi konular da geniş şekilde ele alındığını belirtti. Aynı toplantıda Kazan Tatarı Rafael Nuriddinoviç Bedirkin, “Azerbaycan Halk Cephesi Kongresi'ne kadar Bakü’de yaşayan Türk halkları için bir merkez kursak iyi olur” önerisinde bulunduğu söyleyen Kasımlı, Elçibey verdiği cevabı şu sözlerle aktardı: Biz de bu yönde çalışıyoruz. Ancak yalnız Bakü’deki Türk halkları için değil, dünya Türklüğünün koordinasyon merkezi olacak bir kuruluşun temelini atmalıyız. Gelecek yıl nisan ayında Türkiye’de düzenlenecek Büyük Azerbaycan Kongresi de bu yönde atılmış önemli bir adım olacak. Bizim temsilcilerimiz de orada yer alacak. "ELÇİBEY, GASPIRALI’NIN 'DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK' ÇAĞRISINI ÇAĞIMIZA TAŞIYAN BİR DÜŞÜNÜRDÜ" Elçibey'in Türkçülüğünü ve Türk dünyası hakkındaki görüşlerini de değerlendiren Kasımlı, "Elçibey, Türk dilini, tarihini, edebiyatını ve ahlâkını bir bütün olarak görürdü. Ona göre Türk medeniyeti, Türklük ve Türkçülük idealinin yarattığı en yüce değerdir. Devlet anlayışında adalet, hoşgörü ve insan sevgisi temeldi. 'Türkler yönettikleri halkların diline, dinine dokunmamışlardır.' derdi. Elçibey, İsmail Bey Gaspıralı’nın 'Dilde, fikirde, işte birlik' çağrısını çağımıza taşıyan bir düşünürdü. Türk milletinin yeniden dirilişinin ancak dil birliği ve ortak kültürle mümkün olacağına inanırdı. Ona göre Türk dünyasının kalbi dildi, ruhu ise özgürlüktü. 'Türk dilini yaşatamazsak, milletimizi de yaşatamayız.' derdi. Elçibey’in ideali; bütün Türk devletlerinin ortak bir kültür politikası yürütmesi ve Turan ülküsünün bir gün gerçek olmasıydı. Bugün Türk dünyasının birliği için çalışan herkes, onun mirasını yaşatmaktadır." dedi. "TÜRK DÜNYASINI BİRLEŞTİREN EN GÜÇLÜ BAĞ, ORTAK DİLİMİZDİR" "Türk dünyasının geleceğini düşündüğünüzde, sizce bizleri birleştiren en güçlü bağ nedir?" sorusunu Kasımlı, "Bence Türk dünyasını birleştiren en güçlü bağ, hepimizin geleceğe olan inancımız ve bu inancı yaşatan ortak dilimizdir. Dil, sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda bir milletin ruhudur. Bir milletin dili yoksa, o milletin kimliği de yoktur. Türk dili tarih boyunca geniş coğrafyalarda varlığını korumuş, zenginleşmiş ve birçok dile kaynaklık etmiştir. Bugün Türk cumhuriyetlerinin ortak geleceğini inşa etmesinin en sağlam yolu, Türkçeyi ortak iletişim dili olarak benimsemekten geçmektedir. Türk dili bizi birleştirir, güçlendirir ve ortak tarihimizin bilincinde tutar. Bu yüzden Türk dünyasının geleceği, dil birliğini ve kültürel dayanışmayı korumaktan geçmektedir." şeklinde yanıtladı. "TÜRK GENÇLİĞİ, BİLGİYLE, İMANLA, CESARETLE DONANMALIDIR" Son olarak, Türk kimliği ve kültürü üzerine çalışan genç araştırmacılara, yazarlara ve akademisyenlere tavsiyelerde bulunan Kasımlı, şöyle seslendi: "Ey Türk gençliği! Unutma ki, Türk milleti tarihin her döneminde büyük medeniyetler kurdu, büyük sanatlar ve devletler yarattı; fakat en büyük eksikliğimiz birlik olamamaktı. Bugün göreviniz, bu birliği yeniden kurmak, 'Türk ailesini' bütünleştirmektir. Kendinizi tanıyın, birbirinizi sevin, geçmişinizi öğrenin. Türk’ün düşmanı çoktur ama en büyük düşman, kendi içinde bölünmesidir. Dilini, kültürünü, tarihini korumak, sadece bir görev değil, bir varlık mücadelesidir. Unutmayın, Türk’ün varlığı ana diline bağlıdır. Dil ölürse millet de ölür. Tarihini başkalarından değil, kendinizden öğrenin; kendi tarihini yazan milletler özgür kalır. Türk gençliği, bilgiyle, imanla, cesaretle donanmalıdır. Kendi kültürünü, kendi değerlerini bilmeden ilerlemek mümkün değildir. Türklüğün geleceği, gençliğin elinde yeniden doğacaktır. Tanrı Türk gençliğine bu yolda güç versin!"

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu Resulzâde 141 yaşında! Haber

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu Resulzâde 141 yaşında!

Odlar yurdu Azerbaycan’da alevlenen bağımsızlık ateşinin önderi, üç renkli bayrağı yükseltip bir daha inmeyeceğini gönüllere nakşeden mücadele adamı, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu Mehmet Emin Resulzade 141 yaşında. Mehmet Emin Resulzade, 19. yüzyılın ilk çeyreğinde başlayan ve 1991'e kadar kesintiye uğramaksızın devam eden Azerbaycan'ın bağımsızlık mücadelesinde, dönüm noktalarından biri olarak tarihe geçmiştir. Azerbaycan Türkleri için 1918'de yaşanan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti deneyimi, devletçilik fikri için yeni bir şiar oluşturmuştur. Meclise, orduya, polise ve bir çok devlet kurumuna sahip olan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, Sovyetler Birliği'nin baskısından kurtulup; bağımsızlığını kazanan Azerbaycan içinde kılavuz olma görevi görmüştür. 18 Ekim 1991’de Azerbaycan parlamentosu tarafından kabul edilen anayasa kanunu, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin 28 Mayıs 1918’de kurulan cumhuriyetin devamı olduğunu içermektedir. MEHMET EMİN RESULZADE'NİN HAYATI 31 Ocak 1884 tarihinde Bakü'nün Novhanı köyünde dünyaya gelen Resulzade, genç yaşlarından itibaren milletinin özgürlüğü yolunda çeşitli çalışmalarda bulundu. Gerçekleştirdiği teşkilatçılık faaliyetleri ve çeşitli dergilerde yer alan yazıları Çarlık Rusyası’nın dikkatini çekince 1909 yılında İran’a gitmek zorunda kaldı. İran’da bulunduğu yıllarda gazetecilik faaliyetlerinde bulunan Mehmet Emin Resulzade, İran demokratik hareketi ve basın tarihinde özel bir konuma sahip olan “Irani-Nov" gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 1910 yılı Eylül ayında Avrupa'da eğitim görmüş bir grup İranlı aydınla birlikte İran Demokrat Partisinin kuruluşunda yer alan Resulzade, İran’da meşrutiyet rejiminin feshedilmesi sonrasında Haziran 1911’de Çarlık Rusyası’nın İran'daki elçiliğinin baskısıyla ülkeden ayrılmak zorunda kaldı. Astara Lenkeran yolu üzerinden gizlice Bakü’ye giden Mehmet Emin Resulzade, sonrasında İstanbul’a geçti. Türkiye’de özellikle Türk Ocakları ve teşkilâtın yayın organı olan Türk Yurdu dergisi çatısı altında çalışmalar yürüttü. 1913’te Romanov Hanedanı'nın 300. yıl dönümü münasebetiyle ilan edilen genel affın ardından Bakü'ye dönen Resulzade, burada -kuruluşunda Türkiye’den yazdığı mektuplarda dile getirdiği fikirleriyle katkı sunduğu- Müsavat Partisinin faaliyetlerini güçlendirdi. 17 Haziran 1917 tarihinde Müsavat ve Türk Ademi Merkeziyet partilerinin birleşmesi sonrasında partinin liderliğini üstlenen Resulzade, önemli siyasi çalışmalar ve başarılar elde etti. Tarihler 28 Mayıs 1918’i gösterdiğinde ise Resulzade başkanlığındaki Azerbaycan Milli Şurası, kabul ettiği 6 maddelik İstiklal Beyannamesi ile Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilân etti. Azerbaycan ile Osmanlı Devleti arasında 4 Haziran 1918'de imzalanan dostluk ve işbirliği anlaşmasını Azerbaycan adına Dışişleri Bakanı Memmedhasan Hacınski ile birlikte imzalayan Resulzade, yeni kurulan devletin tanıtılması için 18 Haziran 1918'de İstanbul'da düzenlenen konferansa heyet başkanı olarak katıldı. Nuri Paşa komutasındaki Kafkas-İslâm Ordusu birlikleri ve birliklere dahil olan Azerbaycanlı gönüllülerden oluşan ordunun Bakü’yü kurtarması sonrasında Azerbaycan hükûmeti Gence'den Bakü'ye taşındı. 7 Aralık 1918’de ise devletin ilk parlamentosu toplandı. Mehmet Emin Resulzade, başta Azerbaycan olmak üzere bütün Türk dünyasında bir mottoya dönüşen o meşhur sözlerini burada yaptığı konuşmasında dile getirdi: Bir kere yükselen bayrak, bir daha yere inmez! 11. Kızıl Ordu birliklerinin 27 Nisan 1920’de Azerbaycan sınırını geçerek Bakü’yü işgal etmesi sonrasında 17 Ağustos 1920’de Göyçay ilçesinin Garamaryam köyünde Bolşevikler tarafından tutuklandı ve önce Bakü’ye ardından Stalin’in emriyle Moskova'ya götürüldü. Gözetim altında yaşadığı Moskova’da Stalin’in birlikte çalışma teklifini reddeden Resulzade, ülkeden ayrılarak ilk olarak Finlandiya’ya gitti. Kısa bir süre Helsinki’de yaşadıktan sonra burada pasaport ve vize işlemlerinin tamamlanmasıyla önce Fransa’ya oradan Berlin’e ve son olarak Türkiye’ye geldi. 1947 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile Türk vatandaşlığı alan Resulzade, kurmuş olduğu Azerbaycan Kültür Derneği ve yapmış olduğu yayınlarla Azerbaycan’daki Sovyet işgalini anlatmaya, duyurmaya, bölgedeki durumu aktarmaya devam etti. Ömrünün sonuna kadar kalbi Azerbaycan için atan, ülkesinin bağımsızlığı için çalışan Mehmet Emin Resulzade, 6 Mart 1955'te Ankara’da vefat etti.

Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurucusu Mehmet Emin Resulzade 140 yaşında! Haber

Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurucusu Mehmet Emin Resulzade 140 yaşında!

Odlar yurdu Azerbaycan’da alevlenen bağımsızlık ateşinin önderi, üç renkli bayrağı yükseltip bir daha inmeyeceğini gönüllere nakşeden mücadele adamı, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu Mehmet Emin Resulzade 140 yaşında. Mehmet Emin Resulzade, 19. yüzyılın ilk çeyreğinde başlayan ve 1991'e kadar kesintiye uğramaksızın devam eden Azerbaycan'ın bağımsızlık mücadelesinde, dönüm noktalarından biri olarak tarihe geçmiştir. Azerbaycan Türkleri için 1918'de yaşanan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti deneyimi, devletçilik fikri için yeni bir şiar oluşturmuştur. Meclise, orduya, polise ve bir çok devlet kurumuna sahip olan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, Sovyetler Birliği'nin baskısından kurtulup; bağımsızlığını kazanan Azerbaycan içinde kılavuz olma görevi görmüştür. 18 Ekim 1991’de Azerbaycan parlamentosu tarafından kabul edilen anayasa kanunu, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin 28 Mayıs 1918’de kurulan cumhuriyetin devamı olduğunu içermektedir. ???????? Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurucusu Mehmet Emin Resulzade 140 yaşında! pic.twitter.com/26TZo95Z6D — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) January 31, 2024 MEHMET EMİN RESULZADE'NİN HAYATI 31 Ocak 1884 tarihinde Bakü'nün Novhanı köyünde dünyaya gelen Resulzade, genç yaşlarından itibaren milletinin özgürlüğü yolunda çeşitli çalışmalarda bulundu. Gerçekleştirdiği teşkilatçılık faaliyetleri ve çeşitli dergilerde yer alan yazıları Çarlık Rusyası’nın dikkatini çekince 1909 yılında İran’a gitmek zorunda kaldı. İran’da bulunduğu yıllarda gazetecilik faaliyetlerinde bulunan Mehmet Emin Resulzade, İran demokratik hareketi ve basın tarihinde özel bir konuma sahip olan “Irani-Nov" gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 1910 yılı Eylül ayında Avrupa'da eğitim görmüş bir grup İranlı aydınla birlikte İran Demokrat Partisinin kuruluşunda yer alan Resulzade, İran’da meşrutiyet rejiminin feshedilmesi sonrasında Haziran 1911’de Çarlık Rusyası’nın İran'daki elçiliğinin baskısıyla ülkeden ayrılmak zorunda kaldı. Astara Lenkeran yolu üzerinden gizlice Bakü’ye giden Mehmet Emin Resulzade, sonrasında İstanbul’a geçti. Türkiye’de özellikle Türk Ocakları ve teşkilâtın yayın organı olan Türk Yurdu dergisi çatısı altında çalışmalar yürüttü. 1913’te Romanov Hanedanı'nın 300. yıl dönümü münasebetiyle ilan edilen genel affın ardından Bakü'ye dönen Resulzade, burada -kuruluşunda Türkiye’den yazdığı mektuplarda dile getirdiği fikirleriyle katkı sunduğu- Müsavat Partisinin faaliyetlerini güçlendirdi. 17 Haziran 1917 tarihinde Müsavat ve Türk Ademi Merkeziyet partilerinin birleşmesi sonrasında partinin liderliğini üstlenen Resulzade, önemli siyasi çalışmalar ve başarılar elde etti. Tarihler 28 Mayıs 1918’i gösterdiğinde ise Resulzade başkanlığındaki Azerbaycan Milli Şurası, kabul ettiği 6 maddelik İstiklal Beyannamesi ile Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilân etti. Azerbaycan ile Osmanlı Devleti arasında 4 Haziran 1918'de imzalanan dostluk ve işbirliği anlaşmasını Azerbaycan adına Dışişleri Bakanı Memmedhasan Hacınski ile birlikte imzalayan Resulzade, yeni kurulan devletin tanıtılması için 18 Haziran 1918'de İstanbul'da düzenlenen konferansa heyet başkanı olarak katıldı. Nuri Paşa komutasındaki Kafkas-İslâm Ordusu birlikleri ve birliklere dahil olan Azerbaycanlı gönüllülerden oluşan ordunun Bakü’yü kurtarması sonrasında Azerbaycan hükûmeti Gence'den Bakü'ye taşındı. 7 Aralık 1918’de ise devletin ilk parlamentosu toplandı. Mehmet Emin Resulzade, başta Azerbaycan olmak üzere bütün Türk dünyasında bir mottoya dönüşen o meşhur sözlerini burada yaptığı konuşmasında dile getirdi: Bir kere yükselen bayrak, bir daha yere inmez! 11. Kızıl Ordu birliklerinin 27 Nisan 1920’de Azerbaycan sınırını geçerek Bakü’yü işgal etmesi sonrasında 17 Ağustos 1920’de Göyçay ilçesinin Garamaryam köyünde Bolşevikler tarafından tutuklandı ve önce Bakü’ye ardından Stalin’in emriyle Moskova'ya götürüldü. Gözetim altında yaşadığı Moskova’da Stalin’in birlikte çalışma teklifini reddeden Resulzade, ülkeden ayrılarak ilk olarak Finlandiya’ya gitti. Kısa bir süre Helsinki’de yaşadıktan sonra burada pasaport ve vize işlemlerinin tamamlanmasıyla önce Fransa’ya oradan Berlin’e ve son olarak Türkiye’ye geldi. 1947 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile Türk vatandaşlığı alan Resulzade, kurmuş olduğu Azerbaycan Kültür Derneği ve yapmış olduğu yayınlarla Azerbaycan’daki Sovyet işgalini anlatmaya, duyurmaya, bölgedeki durumu aktarmaya devam etti. Ömrünün sonuna kadar kalbi Azerbaycan için atan, ülkesinin bağımsızlığı için çalışan Mehmet Emin Resulzade, 6 Mart 1955'te Ankara’da vefat etti.

Azerbaycan'ın unutulmaz lideri Mehmet Emin Resulzade Haber

Azerbaycan'ın unutulmaz lideri Mehmet Emin Resulzade

Kürşat İsmayıl Mehmet Emin Resulzade, 19. yüzyılın ilk çeyreğinde başlayan ve 1991'e kadar kesintiye uğramaksızın devam eden Azerbaycan'ın bağımsızlık mücadelesinde, dönüm noktalarından biri olarak tarihe geçmiştir. Azerbaycan Türkleri için 1918'de yaşanan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti deneyimi, devletçilik fikri için yeni bir şiar oluşturmuştur. Meclise, orduya, polise ve bir çok devlet kurumuna sahip olan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, Sovyetler Birliği'nin baskısından kurtulup; bağımsızlığını kazanan Azerbaycan içinde kılavuz olma görevi görmüştür. MEHMET EMİN RESULZADE'NİN HAYATI Mehmet Emin Resulzade 31 Ocak 1884'te Bakü'nün Novhanı köyünde hayata gözlerini açtı. Küçük yaşlardan itibaren Azerbaycan’ın siyasi süreçlere dahil oldu ve çeşitli siyasi kurumların oluşumunda yer aldı. Gençliğinde sosyal demokratlarla birlikte "Hümmet" örgütünün kuruluşuna katıldı. Çarlık baskısından sonra 1909'da İran'a göç eden Resulzade, burada bir süre "Irane-nou" gazetesinin yazı işleri müdürü olarak çalıştı ve İran Meşrutiyet Devriminin bastırılmasının ardından Türkiye'ye göç etti. 1911 yılında Müsavat Partisi'ne üye olarak kabul edildi ve 4 yıl sonra Müsavat Partisi Merkez Komite Başkanlığına seçildi. 1918'de Fetali Han Hoyski ile birlikte Resulzade’nin, “Biz buraya milletin istek ve arzusuyla geldik, bizi buradan ancak kuvvet ve süngü çıkarmalıdır” diyerek, Azerbaycan Halk Cumhuriyetini kurulduğunu resmen ilan etti. 28 Nisan 1920'de Bolşevik işgalinden sonra tutuklandı. Kısa süre sonra hapishaneden serbest bırakıldı ve Moskova'ya götürüldü. Stalin'in baskılarına rağmen Sovyet yetkilileriyle işbirliği yapmayı reddetti ve SSCB'den ayrıldı. Mehmet Emin Resulzade sürgünde olmasına rağmen ömrünün sonuna kadar bağımsız Azerbaycan için mücadelesini sürdürdü. 6 Mart 1955'te Türkiye'nin başkenti Ankara'da öldü. Vefatından önce memleketini ele geçiren Bolşeviklere karşı, “İsyan ve kanla iktidara gelen bir güç, isyan ve kanla da gider” derken, geleceğin nasıl olacağı hakkında da gerçekçi bir tahmin yürütmüştür. 1991 yılında Azerbaycan bağımsızlığını yeniden kazandıktan sonra 24 Aralık 1992'de Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey, "Totaliter Sovyet rejimi sırasında baskı altına alınan önde gelen sosyal ve siyasi figür Mehmet Emin Resulzade'nin aile fertlerinin Azerbaycan'a dönüşü ve barınma sorunlarını çözüme kavuşturulması hakkında" bir kararname imzaladı.  22 Kasım 2013'te de Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Mehmet Emin Resulzade'nin 130. yıldönümünün kutlanması için bir kararname yayınladı. Kararnameye göre Azerbaycan cumhuriyeti içinde ve dışında bir dizi etkinlik düzenlendi. Bugün Azerbaycan’ın pek çok yerinde Mehmet Emin Resulzade’nin hatıralarını silme cüreti gösterilse de milyonlarca Azerbaycan Türkü, Resulzade’nin bıraktığı siyasi mirası ve hatırasını saygıyla anıyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.