SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Sürgün

QHA - Kırım Haber Ajansı - Sürgün haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sürgün haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

İstanbul'da Ukrayna mitingi düzenlenecek Haber

İstanbul'da Ukrayna mitingi düzenlenecek

Ukrayna'nın İstanbul Başkonsolosluğu; Onur ve Özgürlük Günü, Semavi Yüz Kahramanları Kahramanlarını Anma Günü ile Holodomor Kurbanlarını Anma Günü vesilesiyle miting düzenleyecek. Türkiye'deki Ukrayna diasporasını, Ukrayna destekçilerini ve Ukrayna savunucularının yakınlarını bir araya getirecek miting, İstanbul Şişhane Meydanı'nda tertip edilecek. 22 Kasım 2025 tarihinde saat 15.00'te icra edilecek etkinlik, Holodomor kurbanları ile birlikte sürgün, işgal ve topyekûn savaştaki mücadeleyi konu alacak. Başkonsolosluk miting duyurusunda Mariupol Garnizaonu'nda esir düşen ve kaybolan Ukraynalı askerlerin yakınlarının da bulunacağını kaydetti. "MİTİNG, TÜRK TOPLUMUNA SESİMİZİ DUYURMAK, SAVUNUCULARIMIZI ANMAK VE ZAFER ÇAĞRISINDA BULUNMAK İÇİN BİR FIRSATTIR" Duyuruda şu ifadeler kullanıldı: "Holodomor, sürgünler ve savaş, saldırgan ülkenin yüzyıllardır Ukrayna halkını yok etmeye çalıştığı tek bir zincirin halkalarıdır. Atalarımız bununla mücadele etti, şimdi ise biz mücadele ediyoruz. Miting; Türk toplumuna sesimizi duyurmak, devletimizi savunanları anmak ve zafere kadar Ukrayna'ya destek verilmesi çağrısında bulunmak için bir fırsattır. Mitingde, Mariupol Garnizonu'nda esir düşmüş ve kaybolmuş savunucuların yakınları da bulunacak. Gelin, onları ve vatanımızı destekleyin! Yanınıza Ukrayna, Türkiye ve Kırım Tatar bayraklarını alın! Biz birlikte güçlüyüz!"

Kırım Derneği, Ahıska Sürgünü ve Soykırımı'nın 81. yıl dönümünü andı Haber

Kırım Derneği, Ahıska Sürgünü ve Soykırımı'nın 81. yıl dönümünü andı

Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği, Ahıska Türklerinin öz vatanlarından topyekûn sürgün edilişinin 81. yıl dönümü vesilesiyle 14 Kasım 2025 tarihinde bir basın bildirisi yayımladı. Basın bildirisinde şu ifadelere yer verildi: “İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda Sovyetler Birliği’nin çeşitli bahanelerle sürgüne gönderdiği halklardan birisi de kardeş 'Ahıska Türkleri'dir. Kırım Tatarlarını Almanlarla iş birliği suçlaması ile sürgüne gönderen Sovyetlerin, Ahıska Türklerine nasıl bir sebep uydurduklarını pek bilmiyoruz. Karadeniz’e açılan toprakları Türkiye ile sınır olan Ahıska Türklerinin, sadece bu sıfatı taşıması bile Sovyetler açısından yeterli bir sebep olsa gerek. Sürgün sırasında Kırım Tatarları ile aynı coğrafyada yaşayan Ahıska halkı da aynı kaderi yaşadı. İki halk zulme ve acılara birlikte göğüs gerdi. Hep birlikte yok olmamaya ve geleceklerini inşa etmeye çalıştılar. Sürgün yerlerinden dönemeyen Kırım Tatarları ve Ahıskalılar yaşadıkları yerlerde oluşturdukları arkadaşlıklarını ve kardeşlik ilişkilerini hâlâ devam ettiriyorlar. Kırım Tatarının ve Ahıska Türkünün kalbinde vatanları Kırım’a ve Ahıska topraklarına, köklerine dönme arzu ve ideali hiç sönmeden yaşamaktadır. Kardeş Ahıska halkının, 'yol arkadaşlarımızın' bu acılı gününün yıl dönümünde hayatlarını sürgün yollarında ve sürgünden sonraki 'zor zamanlarda' kaybeden kardeşlerimizin ruhları önünde saygı ve hürmetle eğiliyoruz. Ruhları şâd mekânları cennet olsun”

81 yıldır dinmeyen acı: Ahıska Sürgünü ve Soykırımı Haber

81 yıldır dinmeyen acı: Ahıska Sürgünü ve Soykırımı

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) eli kanlı lideri Josef Stalin'in emriyle on binlerce Ahıska Türkü tam 81 yıl önce bugün öz vatanlarından canice koparılmıştı. Ahıska Türkleri, günümüzde Gürcistan sınırlarında kalan vatanlarından bir gece ansızın hayvan vagonlarına bindirilerek Sibirya başta olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerine sürgün edildi. Ahıska Türklerinin Stalin zulmü ile anavatanlarından sürülmelerinin 81. yıl dönümünde sürgünde hayatını kaybedenler dualarla anılıyor. 14 KASIM 1944 AHISKA SÜRGÜNÜ VE SOYKIRIMI Bugün Gürcistan toprakları içerisinde yer alan ve Ardahan’a 15 kilometre uzaklıkta bulunan Ahıska, 1829’a kadar Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı kaldı. Osmanlı-Rus Savaşı'nın ardından imzalanan Edirne Antlaşması’yla şehrin kaderi değişti. Ahıska, Çarlık Rusya’sının hakimiyetine girdi. Bu da, Ahıskalı Türklerin yıllar boyu yaşayacağı zulümlerin fitilini ateşledi. Ahıska, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyetler Birliği sınırları içinde kalan Gürcistan’a bağlandı. 2. Dünya Savaşı’na kadar askere çağrılmayan Ahıska Türkleri, savaş başlayınca Rusya tarafından silah altına alındı. 40 bin civarında insan, Almanlarla savaşmak üzere cepheye gönderildi. Geride kalan kadınlar ve yaşlılar da Ahıska-Borcom demir yolu inşaatında çalıştırıldı. Bu hat, 1944 yılı ekim ayında tamamlandı. Ahıskalılar, kendilerini vatana hasret bırakacak trenlerin yolunu, kendi elleriyle yapmış oldu. Soykırım ve sürgünün 81. yıl dönümünde yurtlarından koparılan Ahıskalı Türklerin yaşadığı zulüm unutulmadı. Bir gece ansızın hayvan vagonlarına bindirilen kadın, çocuk, yaşlı 17 bin insan açlıktan, soğuktan ve çeşitli hastalıklardan hayatını kaybetti, 212 köyün boşaltılmasıyla 94 bine yakın kişi vatanından koparıldı. Katil Stalin idaresindeki askerler, hayatını kaybeden Ahıskalıların naaşlarını yol kenarına attı. Trenlere doldurulan Ahıskalı Türklerin tüm eşyaları geride kaldı. Vagonlara üst üste bindirilen Ahıskalıların zorunlu yolculuğu bir aydan fazla sürdü. Hayatta kalan Ahıskalılar özellikle Kazakistan başta olmak üzere Türkistan ve Sibirya'nın çeşitli bölgelerine sürüldü. Yaşam mücadelesi veren Ahıska Türkleri, 1956 yılında özel yerleşim sınırlamalarının Sovyet idaresince kaldırılması nedeniyle Kafkasya’nın farklı bölgelerine dönmeye başladı. Ancak, halkın büyük bir kısmı sürgüne gönderildikleri bölgelerde yaşamaya devam etti. AHISKA TÜRKLERİNİN VATANA DÖNÜŞ MÜCADELESİ Ahıska Türklerine sürgünden sonra vatan olan topraklardan Türkiye Cumhuriyeti, kanlı sürgünden yıllar sonra Ahıska Türklerinin kendi topraklarına yerleştirilmesi için çalışmalar yürüttü. 2004 yılının şubat ayında Rusya ve ABD hükûmeti, Uluslararası Göç Örgütünün desteğiyle Rusya’nın Krasnodar bölgesinde ikamet eden Ahıska Türklerinin ABD’de yerleştirilmesi programı başlattı. 2005 yılının eylül ayı itibarıyla yaklaşık 21 bin Ahıska Türkü programa katılma başvurusunda bulundu ve 5 bin kişi ABD’nin farklı şehirlerinde yerleştirildi. Günümüzde Ahıska Türkleri dünyada 550 bin civarında nüfusa erişti. Daha sonra da 2014’te Kırım’ın işgali neticesinde Ukrayna’nın doğusunda başlayan Rus işgali nedeniyle çatışmanın ortasında kalan bölgedeki Ahıska Türklerinin bir kısmı Türkiye’nin girişimiyle Erzincan’ın Üzümlü ilçesine yerleştirildi. Ahıska Türklerinin en çok yaşadıkları ülkelerin başında Türkiye, Kazakistan, Azerbaycan, Rusya, Özbekistan, Kırgızistan, Ukrayna ve ABD geliyor.

Sürgün, katliam, soykırım: Türklerin Acıları kitabı yayımlandı Haber

Sürgün, katliam, soykırım: Türklerin Acıları kitabı yayımlandı

Tarih sayfalarında Türklerin uğradığı katliam, sürgün, göç ve soykırımlar, Prof. Dr. Ayşe Filiz Yavuz’un editörlüğünde hazırlanan kitapta çok sayıda yazarın kalemiyle yeniden gündeme getirildi. Panama Yayıncılık tarafından yayımlanan ve raflardaki yerini alan “Türklerin Acıları” isimli kitap, Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz’ün sunuş yazısıyla okurlarla buluştu. Kitapta, dünyanın dört bir yanında yaşayan Türklerin uğradığı zulümler, makale ve deneme türündeki yazılarla ele alındı. KIRIM TATAR SÜRGÜNÜ DE KİTAPTA YER ALDI Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı, Kırım Tatar yazar Şükrü Bilgili'nin kaleme aldığı "Kırım'da Kar Yağmadı, Kan Aktı" başlıklı yazısı ile kitaptaki yerini aldı. Öte yandan yazar Hayati Bice de "Kafkasya ve Kırım'dan Sürgünler (1943-1944)" başlığıyla yaşanılan sürgünü ele aldı. Azerbaycan Türklerinin Hocalı Katliamı, Irak Türkmenlerinin Saddam Hüseyin zamanındaki durumu, Hatay'daki Ermeni Zulmü, bölücü terör örgütü PKK'nın faaliyetleri, Balkan Türklerinin yaşadığı zulmü içeren kitapta Kazan Tatar yazar, araştırmacı ve gazeteci Roza Kurban'ın "Mezarsız Kazan Tatarları" ve "Stalin Zulmüne Ayaz Gıylecev Örneği" başlıklı makaleleri yer aldı. SATIŞTAN ELDE EDİLEN GELİR ÖĞRENCİLERE BURS OLARAK DAĞITILACAK Türk Ocakları tarafından yapılan açıklamada kitabın gelirlerinin öğrencilere burs olarak dağıtılacağı belirtildi.

Çarlık Rusya'sının acı zulmü: Ürkün Katliamı Haber

Çarlık Rusya'sının acı zulmü: Ürkün Katliamı

Rus Çarlığı'nın 1907 ve 1908 yıllarında uygulamaya koyduğu toprak yasaları, Kırgızların geleneksel göçebe yaşam tarzını ve topraklarını tehdit etmiş, bölgedeki Rus yerleşimcilerin sayısını artırmıştır. "Step Kanunu" çerçevesinde Kırgız toprakları devlet mülkiyetine geçirilmiş ve yerel halk topraklarından zorla edilmişti. Bu durum, Kırgız Türklerinin Rus yönetimine karşı büyük bir huzursuzluk ve öfke duymasına yol açmıştı. BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ VE ÜRKÜN KATLİAMI Çarlık Rusyası'na karşı 1916'da başlayan büyük Kırgız ayaklanması, bu öfkenin ve adaletsizliğin sonucuydu. Kırgızlar, Rus yönetiminin zorla asker toplama uygulamalarına karşı direniş göstermiş ve bu direniş kısa sürede geniş çaplı bir isyana dönüşmüştü. Ancak Rus yönetimi, isyanı bastırmak için sert önlemler almış, çok sayıda Kırgız Türkünü öldürmüş ve birçok köyü tahrip etmişti. KIRGIZİSTAN TARİHİNİN EN KANLI OLAYLARINDAN BİRİ Ürkün Katliamı, Kırgızistan tarihinde en kanlı olaylarından biri olarak biliniyor. 1916'nın yaz aylarında, Rus ordusu ve kolluk kuvvetleri, Kırgızların yaşadığı Ürkün bölgesinde büyük bir baskı ve şiddet uygulamıştı. Bu süreçte, Kırgızların köyleri yakılmış, halk kitlesel olarak öldürülmüş ve yerlerinden zorla sürülmüştü. Katliam sonucunda binlerce Kırgız Türkü hayatını kaybetmiş, bölgenin demografik yapısı büyük ölçüde değişmişti. SÜRGÜN VE DOĞU TÜRKİSTAN'A GÖÇ Ürkün Katliamı'nın ardından, hayatta kalan Kırgızlar için sürgün ve zorunlu göç süreci başlamıştı. Rus yönetimi, isyanı bastırmak amacıyla direniş gösteren Kırgızları cezalandırmak üzere, çok sayıda insanı ülkelerinden sürgün etmiş ve Doğu Türkistan'a zorla göç ettirmişti. Bu göç, büyük bir insan hareketliliği yaratmış ve birçok Kırgız ailesi zor şartlar altında Doğu Türkistan'a ulaşmak zorunda kalmıştı. Bazıları ise sürgünde hayatanı kaybetmişti. ÇİN'İN BASKILARI Doğu Türkistan'a göç eden Kırgızlar, burada da Çin'in baskıları yüzünden zor bir yaşam mücadelesi vermişti. Yeni yaşam alanlarında, yerel topluluklarla entegrasyon süreci, geçim sıkıntıları ve kültürel uyum gibi zorluklarla karşılaşmışlardı. Ürkün Katliamı ve sonrasındaki sürgün, Kırgız halkının tarihinde derin izler bırakmış ve bölgenin sosyo-kültürel yapısını köklü bir şekilde değiştirmişti. Bu olaylar, Kırgızların bağımsızlık mücadelesinin ne kadar kanlı ve zorlu olduğunu gözler önüne sererken, Rus Çarlığı'nın Türksistan'daki politikalarının da ağır sonuçlarını ortaya kouyor. Kırgız Türklerinin bu mücadeleleri, Türksistan tarihinin önemli ve trajik bir parçası olarak hafızalarda yerini almıştı.

18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı'nın 81. yılı Haber

18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı'nın 81. yılı

Bugün, Kırım Tatar halkının katil Josef Stalin rejimi tarafından, vatan Kırım’dan sürgün edilerek soykırıma uğramasının 81. yıl dönümü. 18 Mayıs 1944 günü bir şafak vaktinde, milletler hapishanesi Sovyetler Birliği’nin diktatörü Josef Stalin’in emriyle Kırım Tatar halkı öz vatanlarından koparıldı. 81 yıldır dinmeyen, azalmayan ve adalet bekleyen acı: 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı pic.twitter.com/3M7ndq29Vy — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) May 17, 2025 Sovyet yönetimi, sürgünden sonra Kırım’da, Kırım Tatarlarının varlığına işaret eden her şeyi ortadan kaldırmaya başladı. Adeta bir kültürel soykırım dalgası başladı. Köy, kasaba, ilçe ve şehirler başta olmak üzere yarımadadaki binden fazla yerleşim yerinin Kırım Tatarca olan adları değiştirildi. Sovyet yönetimi, Vatan Kırım’ın demografik yapısını değiştirmeyi amaçladı. Ancak Kırım Tatarları, bağrından koparıldıkları o aziz vatanı, Kırım’ı hiçbir zaman unutmadı. Sürgünlük yollarında, sürgün edildikleri yerlerde vatana dönmek için çaba gösterdi. Nihayet, yıl 1989’u gösterdiğinde Kırım Tatarları, yavaş yavaş ata topraklarına dönmeye başladı. O tarihten itibaren Kırım Tatarları yaşadıkları yokluklara rağmen vatanda kalma mücadelesini sürdürdü. Kırım Tatarları, 1989’un sonuna kadar sürgün yerlerinde zorla tutuldu. O döneme değin gerçekleşen vatan Kırım’a geri dönme teşebbüsleri, hapisle ve yeni sürgünle cezalandırılıyordu. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Kırım Tatarları vatana dönmeye başladı. Ancak yaklaşık 150 bin Kırım Tatarı maddi yetersizlik ve yasal engeller nedeniyle Türkistan bölgesinde kaldı. 2015 yılında Ukrayna Parlamentosu, Kırım Tatar Sürgünü’nü soykırım olarak kabul etti ve 18 Mayıs tarihini “Kırım Tatar Soykırım Kurbanlarını Anma Günü” olarak ilan etti. 2019 yılında Letonya ve Litvanya meclisleri, 2022’de Kanada parlamentosunun alt kanadı olan Avam Kamarası, 2024'ün temmuz ayında Polonya Parlamentosunun alt kanadı olan Sejm, 2024'ün ekim ayında Estonya Parlamentosu (Riigikogu) ve 2024'ün aralık ayında Çekya Parlamentosunun üst kanadı olan Senato, 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü'nü soykırım olarak tanıdı.

Kırım Tatar siyasi tutsaklar neden Rusya’nın uzak bölgelerine sürgün ediliyor? Haber

Kırım Tatar siyasi tutsaklar neden Rusya’nın uzak bölgelerine sürgün ediliyor?

Rusya, Kırım’da işgale karşı çıkanlara baskı uygulamak amacıyla kurguladığı davalar çerçevesinde haksız yere alıkoyarak mahkum ettiği Kırımlı siyasi tutsakları özellikle yarımadadan çok uzakta bulunan cezaevlerine gönderiyor. İşgalciler, geçen yıl boyunca onlarca Kırımlı siyasi tutsağı, ana vatanlarından binlerce kilometre uzaklıktaki bölgelere sevk etti. Bu uygulama, uluslararası hukuka aykırı olmasının yanı sıra tutukluların ve ailelerinin yaşamını olumsuz etkiliyor. Kremlin rejimi, bu tür sürgün uygulamalarıyla baskı ve sindirme politikasına devam ediyor. Cenevre Sözleşmesi, işgal altındaki topraklardan tutsakların işgalci devletin kendi topraklarına sevk edilmesini açıkça yasaklıyor. Ancak Rusya, bu hükmü sistematik olarak ihlal ediyor ve suç işlemeyi sürdürüyor. Uzaktaki cezaevlerine yapılan sevkler, tutsakların avukatlarıyla iletişimini zorlaştırıyor ve aile bireylerinin düzenli ziyaretlerini imkânsız hâle getiriyor. Bu durum, siyasi tutsakların moral durumunu ciddi biçimde etkiliyor. Bununla birlikte, birçok siyasi tutsağın tutulduğu yerlerde yetersiz barınma koşulları, sağlık hizmetlerine erişim eksikliği ve kötü muamele gibi insan hakları ihlalleri de dikkat çekiyor. SİYASİ TUTSAK ELDAR KANTEMİROV VATANINDAN 7 BİN KİLOMETRE UZAKLIKTA HAYATTA KALMA MÜCADELESİ VERİYOR Kırım Tatarı siyasi tutsak Eldar Kantemirov, ana vatanı Kırım’dan 7 binden fazla kilometre uzaklıkta yer alan Rusya'nın sert iklim koşullarına sahip Buryatya Cumhuriyeti’ndeki bir cezaevine sevk edildi. Buryatya’da kış aylarında sıcaklık -25 ila -30 dereceye kadar düşüyor. Bu soğuk, Kırım gibi ılıman iklime sahip bir bölgeden gelen biri için fiziksel ve psikolojik açıdan ciddi bir zorluk anlamına geliyor. Kırım Haber Ajansına konuşan siyasi tutsak Eldar Kantemirov’un eşi Elvina Üseinova, kuzeydeki hapishanelerde aşırı soğuk nedeniyle açık hava faaliyetlerinin bile yapılmadığını belirterek, “Bu soğuk, Kırım’dan gelen bir insanın bedeni için büyük bir stres” dedi. Elvina Üseinova, eşinin önce Ulyanovsk bölgesindeki Dimitrovgrad’a ardından Buryatya’ya sevkiyle ilgili Rusya Federal Ceza İnfaz Servisine (FSİN) iki ayrı dava açtığını ancak henüz herhangi bir sonuç alamadığını aktardı. Üseinova, siyasi tutsakların Rusya’nın bu tür uzak bölgelerdeki cezaevlerine sevkinin rastlantı olmadığını, sistematik bir baskı politikasının bir parçası olduğunu vurguladı. KÜÇÜK KIZINI 6 YIL SONRA İLK KEZ GÖRECEK Elvina Üseinova, 15 Nisan’da çocuklarıyla birlikte Buryatya’ya eşi Eldar Kantemirov’la görüşmeye gidecek. Bu uzun ve zorlu yolculuk için sadece ulaşım masrafları, 100 bin rubleyi (yaklaşık 44,5 bin TL) buldu. Bu giderlerin büyük bir kısmı, Kırım Tatar halkının dayanışması sayesinde karşılandı. Siyasi tutsağın eşi, “Eldar, en küçük kızını 6 yıl sonra ilk kez görecek. Gözaltına alındığında o sadece 10 aylıktı. Görüşmeye onu da mutlaka getirmemi istedi” dedi. KIRIM’DAN 9 BİN KİLOMETRE UZAKLIKTAKİ SÜRGÜN Kırım Tatarı siyasi tutsak Ruslan Mesutov, Kasım 2024’te Rusya'nın kuzeyindeki Yakutistan’daki 1 No’lu cezaevine sürgün edildi. Kırım’dan tam 9 bin kilometre uzaklıkta bulunan bu bölge, ailesi için ulaşılamaz durumda. Bu nedenle Mesutov’un ailesi, onu ziyaret etme imkânı bulamıyor. Mesutov’un kız kardeşi Suvade Mesutova, kardeşinin cezaevine sevk edildiği kasım ayından bu yana hücrede tutulduğunu aktararak şunları kaydetti: “Devamlı hücre cezasına tabi tutuluyor. Sadece başını masaya koyup kısa süreliğine daldığı için 15 gün hücre cezasına çarptırıldı. Daha sonra saati sorduğu için bir 15 gün daha ceza verildi. Her ayda bir kendisinden neden kan alındığını öğrenmek istediği için de yeni bir cezaya çarptırıldı. Ve buna benzer birçok bahane daha ceza vermek için kullanılıyor.” MESUTOV’UN SAĞLIK DURUMU KÖTÜLEŞİYOR 59 yaşındaki Ruslan Mesutov’un sağlık durumu da endişe verici. Omurga hastalığı bulunuyor, hapishanede hepatit C teşhisi konuldu. Kalp ağrılarından şikâyetçi olan Mesutov, zaman zaman bilinç kaybı da yaşıyor. Ancak tüm bu sağlık sorunlarına rağmen, bulunduğu tecrit koşulları ve uzaklık, hem tedavi imkânlarını kısıtlıyor hem de ailesiyle bağını tamamen koparıyor. Suvade Mesutova, kardeşini evinden binlerce kilometre uzağa süren Rusya Federal Ceza İnfaz Servisini ve devamlı kendisine hücre cezası veren hapishane yönetimini dava etmeyi planlıyor. SİYASİ TUTSAKLARIN KIRIM’DAN ÇOK UZAKLARA SEVK EDİLMESİ SİSTEMATİK BASKI POLİTİKASININ BİR PARÇASI İşgal altındaki Kırım’da yaşayan insan hakları savunucusu, gazeteci Lütfiye Zudiyeva, Kırım Tatar siyasi tutsakların Rusya’nın uzak bölgelerine sevk edilmesinin, ilk tutuklama anından itibaren başlayan sistematik baskı politikasının bir devamı olduğunu belirtti. Bu uygulamaların sadece tutukluları değil aynı zamanda ailelerini de derinden etkilediği vurgulayan Zudiyeva şu ifadeleri kullandı: “Her mahkûmun ailesiyle görüşme ve çocuklarının hayatında yer alma hakkı vardır. Ancak binlerce kilometre uzağa gönderildiklerinde bu imkân fiilen ortadan kalkıyor.” “MESAFELER ÖMÜR BOYU HASRETE DÖNÜŞÜYOR” Özellikle yaşlı ebeveynler için bu mesafelerin ömür boyu sürecek bir ayrılık anlamına geldiğini belirten Zudiyeva, bir örnek olarak siyasi tutsak Riza İzetov’un kanser hastası annesini göstererek şunları kaydetti: “İzetov’un kanser hastası annesi, Kırım’dan Yakutistan’a, yani 9 bin kilometre uzaklığa seyahat edemeyecek durumda. Bu, onun için oğluyla bir daha hiç görüşememek anlamına geliyor.” SERVET GAZİYEV, KIRIM’DAN 12 BİN KİLOMETRE UZAKLIĞA SEVK EDİLDİ İnsan hakları savunucusu, şu anda en ağır durumda olan mahkûmun 64 yaşındaki siyasi tutsak Servet Gaziyev olduğunu söyledi. Gaziyev’in Kırım’dan 12 bin kilometre uzaklıktaki Kamçatka’ya gönderilerek ailesinden tamamen koparıldığını vurgulayan Zudiyeva, “Kırım’dan kimse o mesafeyi aşamaz, düzenli ziyaret edilmesi imkânsız. Bu, bir insanı yalnızca fiziksel olarak değil duygusal olarak da tecrit etmenin bir yoludur” dedi. RUSYA'NIN AMACI SİYASİ TUTSAKLARI SİNDİRMEK VE YALNIZLAŞTIRMAK! Zudiyeva’ya göre; bu sürgünler, siyasi tutsakları tamamen sindirme, yalnızlaştırma ve dirençlerini yok etme amacı taşıyor. Aynı zamanda mahkûm aileleri üzerinde de yoğun bir psikolojik ve ekonomik baskı kuruluyor. Bu zulümlerin yalnızca kamuoyunun ilgisi ve uluslararası baskıyla durdurulabileceğini belirten insan hakları savunucusu, hedeflerinin yalnızca sevk uygulamalarının sona erdirilmesi değil tüm Ukraynalı siyasi tutsakların özgürlüğüne kavuşması olduğunu vurguladı.

8 Mart 1944: Malkar Türklerinin sürgünü Haber

8 Mart 1944: Malkar Türklerinin sürgünü

Sovyetler Birliği’nde İkinci Dünya Savaşı'nın ardından, dünya tarihinin en acımasız lideri ve halkların düşmanı Josef Stalin’in bir emriyle birçok halk yaşadıkları kadim yurtlarından sürüldü. Başta Kırım Tatarları olmak üzere Ahıska Türkleri, Çeçenler ve İnguşlar gibi sürgün yoluyla katledilen milyonlarca insanın arasında yer alan Malkar Türklerinin sürgün edilişlerinin bugün 81’inci yıl dönümü. 8 Mart 1944’te meydana gelen sürgünde, Malkar Türkleri hayvan vagonlarına bindirilerek Türkistan'a gönderildi. Alman ordusuyla iş birliği yaptığı öne sürülen Malkarlardan önce Şubat 1944’te Çeçenler ve İnguşlar Kafkasya’dan sürülmüşlerdi. 8 Mart 1944 tarihinde de tüm Malkar köylerine silah zoruyla girilmiş, halk, en yakın tren garlarına sürüklenerek hayvan vagonlarına doldurulup Kazakistan bozkırlarına ve Kırgızistan’daki çalışma kamplarına sevk edilmişlerdi. Stalin yönetimindeki sürgünde Komünist rejime düşmanlık, anavatana ihanet ve düşmanlıkla işbirliği suçlamaları neden gösterilerek Malkarlar bebek, yaşlı demeden hayvan vagonlarına bindirilerek yurtlarından koparıldı. Stalin’in acımasız emriyle yerine getirilen bu eylemde halk, vagonlarla Türkistan ve Sibirya’ya sürüldü. Hayvan vagonlarından hiçbir şekilde çıkarılmayan kimi insanlar yaşamını yitirdi. Yaşamını yitiren insanların cesetleri yol kenarlarına bırakıldı.   ANNE VE ÇOCUKLAR BİRBİRİNDEN KOPARILDI Sürülen Malkar halkı, aile üyelerine bakılmaksızın Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Sibirya gibi çeşitli bölgelere gönderildi. Söz konusu sürgünde anne ve çocuk, karı ve koca birbirinden ayrı düştü. Malkar halkıyla aynı etnik yapıya sahip, aynı dili, coğrafyayı ve tarihi paylaşan Karaçay halkı da 2 Kasım 1943’te aynı güçler tarafından aynı şekilde sürülmüştü. 14 yıl sürgünde kalan Karaçay-Malkar halkının, Stalin’in ölümünün ardından haksız yere sürgün edildikleri ispatlanarak 1957’de Krusçev tarafından itibarları iade edildi. Daha sonra Ata yurtları Kafkasya’ya dönme izni verildi. 1959 nüfus sayımına göre, 21 bin 882 Karaçay-Malkarlı sürgün yerleri olan Kazakistan, Kırgızistan ve Sibirya’da kaldı. 101 bin 918 Karaçay-Malkarlı ise atayurtları Kafkasya’ya döndü.

Çeçen ve İnguş Sürgünleri 81. yıl dönümünde anılıyor Haber

Çeçen ve İnguş Sürgünleri 81. yıl dönümünde anılıyor

Bugün, 23 Şubat 1944 Çeçen-İnguş Sürgünü ve Soykırımının 81. yıl dönümü kaydediliyor. Sovyet Rusya tarafından 23 Şubat 1944’te Çeçen ve İnguş halkalarının sürgün edilmesi, tarihin kara sayfalarından biri olarak hatırlanmaya devam ediyor. Kanlı sürgünlerin mimarı olan Stalin’in emri ile bütün Çeçenler ve İnguşların, Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ve Dağıstan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nden Orta Asya’ya sürgünü başladı. Bazı verilere göre Çeçen ve İnguş Sürgünü sırasında komünistler tarafından 650 binden fazla kişi sürgün edildi. Avrupa Parlamentosu 2004’te Çeçen ve İnguş halkalarının sürgününü soykırım olarak tanıdı. SÜRGÜN ANMALARI Çeçenistan’da 23 Şubat uzun zamandır Anma ve Matem Günü olarak kaydediliyordu ancak 2011 yılından sonra, Çeçenistan’da Rusya genelinde kutlanan resmi bayramların da kutlanması gerektiği gerekçesiyle (Rusya’da 23 Şubat “Vatan Savunucuları Günü” kaydediliyor) anma gününün 23 Şubat’ta kaydedilmesi yasaklandı. 2012 yılında Kremlin kuklası Çeçenistan Başkanı Ramazan Kadırov, Anma ve Matem gününün babasının, eski Çeçenistan Başkanı Ahmat Kadırov’un ölüm günü olan 10 Mayıs tarihinde yapılmasına karar verdi. Rusya’ya bağlı İnguşetya Cumhuriyetinde 23 Şubat 2018’de Çeçen ve İnguş halkalarının sürgün edilmesinin 74. yıl dönümünde sürgün kurbanları anılmıştı. Rusya Federasyonu’nda İnguşetya Cumhuriyeti’ndeki Nazran şehrinde matem mitingi düzenlenmiş, camilerde ise sürgünün 74. yıl dönümü dolayısıyla dualar okunmuştu. Bununla birlikte anma etkinliklerin çoğu, Avrupa ve ABD şehrinde yapılmıştı. Çeçenler Paris, Strazburg, Nantes, Nice ve Toulouse’da, ayrıca Lahey, Berlin, Viyana, Oslo, Stockholm, Helsinki, Tiflis, İstanbul ve New York’ta bir araya gelerek Stalin’in baskılarının kurbanlarını anmıştı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.