SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Türk Dünyası

QHA - Kırım Haber Ajansı - Türk Dünyası haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Türk Dünyası haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Türk Devletleri Tanıtım Günleri'nde Kırım damgası Haber

Türk Devletleri Tanıtım Günleri'nde Kırım damgası

Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Konya Türk Devletleri İle İlişkiler Başkanlığı iş birliğiyle tertip edilen Türk Devletleri Tanıtım Günleri'nın açılış programı 20 Aralık 2025 tarihinde Konya'da gerçekleşti. Ecdat Parkı'nda düzenlenen ve iki boyunca sürecek olan etkinlikte Türk dünyasının ortak kültürü tanıtıldı. Halk oyunları gösterileri, yazma eserin tanıtımı ve yöresel ikramların yapıldığı program Türk dünyası şöleni havasında geçti. Ecdat Parkı'nda düzenlenen program kortej yürüyüşü ile başladı. "SOYDAŞLARIMIZLA AYNI DİLİ KONUŞUYOR, AYNI TÜRKÜYÜ MIRILDANIYOR, AYNI HAYALLERİ KURUYORUZ" Yürüyüşün akabinde konuşan AK Parti Konya İl Başkanı Fatih Özgökçen, programın sadece bir etkinlik değil, aynı zamanda muazzam bir aile toplantısı olduğunu kaydederek, "Bu kapsamlı programda yer alan standlarımızda birbirinden güzel el emeği ürünlerimizi, türkülerimizi, lezzetlerimizi, tarihi motiflerimizi göreceğiz; hep beraber dokunacağız, tadacağız, dinleyeceğiz. Türk dünyasının o renk renk, desen desen güzelliğini burada, Konya’da yeniden yaşayacağız." dedi. Buluşmanın 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nün hemen ardından gerçekleşmesinin son derece anlamlı olduğuna değinen Özgökçen, "Zira bugün Türk dünyasının dört bir yanından gelen soydaşlarımızla aynı dili konuşuyor, aynı türküyü mırıldanıyor, aynı hayalleri kuruyoruz. Ben bir kez daha hepinizin bu özel gününü yürekten kutluyorum. Hiç şüphesiz Türkçemiz, asırlardır bizi birbirimize kenetleyen en güçlü bağdır. Bizler geçmişte çok zor günler yaşadık. Nice ayrılıklara, nice baskılara, nice yasaklara şahitlik ettik. Ama hamdolsun o günler artık geride kaldı. Artık birbirimize daha yakınız ve daha güçlüyüz." ifadelerini kullandı. "BİZLER AYNI İDEALLER ETRAFINDAKİ BÜYÜK BİR MİLLETİN EVLATLARIYIZ" Konya Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mustafa Uzbaş, Türk dünyasının Adriyatik'ten Çin Seddi'ne uzanan ortak tarih, kültür ve medeniyet birikimiyle şekillenmiş büyük bir gönül coğrafyası olduğuna işaret etti. Türk dünyasının üstün değerler ve derin kardeşlik bağlarıyla birbirine bağlandığını belirten Mustafa Uzbaş, "Bizler aynı destanları dinlemiş, aynı türküleri söylemiş, aynı sevinçle birleşmiş ve aynı idealler etrafındaki büyük bir milletin evlatlarıyız. Türk dünyasıyla ilişkilerin kültürel bağlarımızın canlı tutulmasını ve gönül köprülerimizin daha da sağlamlaşmasının son derece kıymetli görüyoruz." diye konuştu. Uzbaş ayrıca şu ifadeleri kullandı: Nitekim Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Türk dünyasına ilişkin olarak 'Dilde, fikirde, işte birlik ülküsünü sadece bir temenni değil stratejik bir hedef olarak görüyoruz' sözleriyle bu kardeşliğin aynı zamanda ortak ve gelecek vizyonu olduğuna işaret etmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın çizdiği bu vizyon doğrultusunda yürümeyi, Türk dünyası ile aramızdaki kardeşlik bağlarına daha da pekiştirmeyi bizler de kendimizi şiar ediniyoruz. "TÜRKİYE, TÜRK DÜNYASI İLE OLAN BAĞLARINI DAHA KALICI HALE GETİRMEK İÇİN KARARLILIKLA ÇALIŞMAKTADIR" AK Parti Türk Devletleri İle İlişkiler Başkan Yardımcısı ve Karaman Milletvekili Selman Oğuzhan Eser ise konuşmasının başında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vizyonu doğrultusunda "Türkiye Yüzyılı" hedeflerine yürürken Türkiye'nin yanı sıra Türk dünyasının da geleceğine yön verecek sorumlulukları taşıdıklarını belirtti. Türk dünyasının tarih boyunca geniş bir coğrafyaya kök salmış, diliyle, kültürüyle, inancıyla ve kader birliğiyle birbirine bağlanmış devletlerin mirası olduğuna değinen Selman Oğuzhan Eser, "Bugün büyük medeniyetin farklı coğrafyadaki temsilcileri ortak bir geleceğe doğru kararlılıkla yürümektedir. Türkiye bu birlikteliğin hem tarihi hem de vicdani sorumluluğunu taşımaktadır. Bu anlayışla Azerbaycan'dan Kazakistan'a Özbekistan'dan Türkmenistan'a Macaristan'dan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne uzanan geniş bir coğrafyada dostluk, kardeşlik ve stratejik ortaklık temelinde sürekli güçlenen ilişki kurulmaktadır. Türk Devletleri Teşkilatı ile ekonomi ulaştırma savunma sanayi, dijital dönüşüm, gençlik ve eğitim gibi pek çok alanda ortak hedefler etrafında ilerleyen güçlü bir zemin oluşturulmuştur." şeklinde konuştu. Türk dünyasının güçlendiği ölçüde bölgesel istikrar ve küresel dengenin de o ölçüde güçleğini belirten Eser, "Bu bakış açısı yürüttüğümüz çalışmaların temel dayanağını oluşturmaktadır. Bugün yürütülen çalışmalarla Asya ile Avrupa'yı birbirine bağlayan Orta Koridor daha güçlü bir hatta kavuşurken, ortak alfabe çalışmalarıyla birlikte kültürel ve medya alanındaki projeler, kimlik bağlalarımızı derinleştirmiş, savunma ve güvenlik başlıklarında ortak hareket kabiliyeti gelişmiş ve istikrarlı bir şekilde de gelişmeye devam etmektedir. Savunma ve güvenlik başlıklarındaki gelişmeler de hepimizin yakinen takip ettiği çok önemli gelişmelerdendir. Bu tarihi sorumluluğun bilinciyle Türkiye, Türk dünyası ile olan bağlarını daha güçlü, daha kurumsal ve daha kalıcı hale getirmek için kararlılıkla çalışmaktadır. Bizim için Türk dünyası yalnızca geçmişe ait bir hatıra değildir. Insanlığı küresel barışa götüren geleceğin ortak yürüyüştür" ifadelerini kullandı. KONYA'DA KIRIM RÜZGÂRI ESTİ Program kapsamında Türk dünyası topluluklarından temsilcilerin yazma eserlerden geleneksel sanatlara, yöresel kıyafetlerden kültürel miras örneklerine kadar pek çok değeri tanıttığı standlar kurulurken Kırım Derneği Konya Şubesi tarafından oluşturulan alan katılımcıların odak noktası oldu. Etkinlikte adeta Kırım rüzgârı esti. Ayrıca program kapsamında yazma eserin tanıtımı ve yöresel ikramların yanı sıra mehteran takımı gösterisi, halk oyunları, tiyatro performansları ve mini konserlerler düzenlendi. Evelina Kemileva yönetimindeki Kırım Derneği Genel Merkezinin halkoyunları ve müzik topluluğu Cıyın Ansambli tarafından icra edilen gösteri programa damga vurdu.

Türk dünyasının dezenformasyonla mücadelesi Ankara'da ele alındı Haber

Türk dünyasının dezenformasyonla mücadelesi Ankara'da ele alındı

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından “Türk Devletleri Dezenformasyonla Mücadele Forumu” başlıklı kapsamlı programın açılışı, 18 Aralık 2025 tarihinde yapıldı. Başkent Ankara'da Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üye ve gözlemci ülkelerin basın mensuplarını bir araya getiren ve iki gün sürecek etkinlik, açılış ve protokol konuşmaları ile başladı. DEZENFORMASYONDA MÜCADELE İÇİN ORTAK YAKLAŞIM ŞART TDT Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Ömer Kocaman, konuşmasına UNESCO 43. Konferansı’nda kabul edilen 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nü kutlayarak başladı. Kocaman, “Bu özel gün ortak kimliğimizin temelini oluşturan dil mirasımızın ne kadar köklü ve zengin olduğunu bize bir kez daha hatırlatmaktadır.” dedi. Dezenformasyon, ile asparagas haberlerin her geçen gün daha da yaygın hale geldiğini vurgulayan Kocaman, etkili bir mücadele için güçlü koordinasyon, karşılıklı güven ve ortak bir yaklaşımın şart olduğunu kaydetti. Kocaman, “Bu toplantı yalnızca bir etkinlik değil, geçmişten bu yana medya alanında sürmekte olan çatışmalarımızdan dolayı ortak taahhütlerimizin somut eylemlere dönüştürülmesi yönünde atılmış bir adımdır.” diye konuştu. "DEZENFORMASYON ÇERÇEVESİNDEKİ TEHDİT HAKİKATE TEHDİTTİR" Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Burhanettin Duran, 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nü kutlayarak başladığı konuşmasında, ortak alfabe ile yayımlanan Türk Dünyası Vizyon Belgesi'nin hayırlı olmasını diledi. Duran, TDT’nin 16 yıldır “Dilde, fikirde, işte birlik” şiarıyla ekonomik entegrasyondan, ulaştırma koridorlarına savunma iş birliğinden, eğitim ve kültür politikalarına kadar pek çok alanda çalışmalar yürüttüğünü ve yeni hedefler belirlediğini vurguladı. Ayrıca “Dezenformasyon çerçevesindeki tehdit aslında hakikate karşı bir tehdittir.” diyen Duran, bunun giderek uluslararası alana yayıldığını aktardı. Millî güvenlik, toplumsal istikrar ve uluslararası itibarı doğrudan ilgilendiren bir mesele olduğunu ifade eden Duran, dezenformasyonun algı oluşturma veya toplumları kutuplaştırma amacı taşıdığını da sözlerine ekledi. İletişim Başkanı, savaşın artık askerî boyutta olmadığını, yeni yüzyılda medyadaki dezenformasyon ile yapıldığına dikkat çekti. Türkiye’de İletişim Başkanlığı çatısı altında asparagas haberlere karşı 2022 yılında Dezenformasyonla Mücadele Merkezi kurulduğunu anımsatan Duran, “Yanlış bilgileri, kurgusal içerikleri ifşa ediyoruz, algı operasyonlarına karşı mücadele veriyoruz.” ifadelerini kullandı. Açılış konuşmalarının ardından heyet başkanlarının protokol konuşmaları gerçekleşti. TEKNOLOJİ İLE DEZENFORMASYON YAYILDI Azerbaycan Cumhuriyeti Medya Kalkınma Ajansı Başkanı Ahmet İsmayılov, teknolojinin getirdiği gelişmelerle dezenformasyon dalgasının yayıldığını vurguladı. Yürekten birleşen TDT ülkelerinin ortak problemi olduğunu söyleyen İsmayılov, dezenformasyonun önüne geçilmesi adına müzakerelerin yapılmasını ve ülkeler arası iş birliği ile çalışılması gerektiğini kaydetti. KAZAKİSTAN'DAN DEZENFORMASYONA KARŞI 3 ÖNERİ Kazakistan Cumhuriyeti Kültür ve Enformasyon Bakan Yardımcısı Ahmet İskakov ise Kazakistan’ın dezenformasyon alanında iş birliğini genişletmeyi destekleyen bir ülke olduğunu vurguladığı konuşmasında, dezenformasyonun engellenmesi ve doğru bilgi paylaşımının yapılması için üç öneride bulundu. İskakov, “Her şeyden önce, dezenformasyonu izlemek için bir uzman platformunun kurulması ve bulunması gerekmektedir. İkinci olarak, düzenli araştırma yapmak, ağ analisti konseyinin geliştirilmesi gerekmektedir. Üçüncüsü ise yeni nesil gazetecilerin ve medya profesyonellerinin eğitimi çok önemli bir iş birliğidir.” şeklinde konuştu. İskakov, Türk devletlerinin çabalarını birleştirerek, “Modern bilgi zorluklarını etkili bir şekilde ele alabilecek, karşılıklı güveni güçlendirebilecek ve Türk dünyasının olumlu ve yapıcı gündemini uluslararası sahnede tanıtılabilecek dayanıklı bir sistem kurulacağından emin olduğunun” altını çizdi. Kırgız Cumhuriyeti Kültür, Enformasyon ve Gençlik Politikası Bakan Yardımcısı Marat Tagaev de dezenformasyon konusunda Türk devletleri arasındaki iş birliğine dikkat çekti. Tagaev ayrıca forumun TDT bünyesindeki ortak anlayışı yansıttığını ve Kırgızistan'ın aktif katılım sağlayacağını belirtti. "ÖZBEKİSTAN GÜVENİ SAĞLAMLAŞTIRMAYA YÖNELİK GİRİŞİMLERİ DESTEKLEMEYE HAZIR" Özbekistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Medya İçerik Üretim Merkezi Direktörü Kobuljon Ahmedov, dijital ortamdaki zorluğun dezenformasyona kapı araladığını aktardı. Ahmedov, “Özbekistan bugün açık bir bilgi ortamı, kaliteli içerik ve medya okuryazarlığının geliştirilmesine yönelik istikrarlı reformlar gerçekleştirmektedir.” diyerek üniversiteler ve uluslararası ortak kurumlarla eğitim programları düzenlenebileceğine işaret etti. Ahmedov, “Özbekistan, Türk Devletleri Teşkilatı çerçevesinde bilgi alanındaki iş birliğini daha da derinleştirmeye, ortak projeler uygulamaya ve genel bilgi alanında güveni sağlamlaştırmaya yönelik tüm girişimleri desteklemeye hazırdır.” ifadelerini kullandı. KKTC'DE DEZENFORMASYON AYRI BİR ÖNEM TAŞIYOR Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ise, medya ve enformasyonun KKTC için soyut bir anlamı olmadığını, kolektif hafızanın, varoluş mücadelesinin ve meşru haklarının ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladı. 1960 ve 1970’lı yıllarda gündemde olması gerekirken Kuzey Kıbrıs Türk halkının yaşadığı acıların susturulduğunu belirten Ertuğruloğlu, bu nedenle dezenformasyonun önemine değindi. Ertuğruloğlu, “Sesimizin sizler aracılığıyla duyulması bakış açımızın medya platformlarınızda yer bulması halkımızın kendini daha güvende ve güçlü hissetmesini sağlamaktadır.” değerlendirmesini yaparak TDT üye ülkelere birliktelik mesajı verdi. Aile fotoğraf çekiminin ardından program, TDT üye ve gözlemci ülkelerin medya temsilcilerinden oluşan panelistlerin kapsamlı sunumuyla devam etti. "TÜRK DÜNYASI'NI HEDEF ALAN DEZENFORMASYON ÖRNEKLERİ VE MÜCADELE ÇALIŞMALARI" Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi Koordinatörü Deniz Demir’in moderatörlüğünü yaptığı “Türk Dünyası’nı Hedef Alan Dezenformasyon Örnekleri ve Mücadele Çalışmaları” başlıklı panelde; Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve KKTC’den gelen medya temsilcileri yer aldı. Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Sivil Toplum Kuruluşlarıyla Çalışma ve İletişim Departmanı İletişim Politikası Sektörü Başkanı Cavid Musayev, yapay zekâ aracılığıyla dezenformasyona çok kez şahit olduklarını dile getirdi. Musayev bir ülkenin işgal edilmesi için artık yalnızca saldırının olmadan, dijital ortamda bile yapılabileceğini söyledi. Yabancı medya mensuplarının Karabağ Savaşı’nı yerinde haber yaptıklarını kaydeden Musayev, “Her gün basın toplantısı ile Azerbaycan devleti, yabancı medya mensuplarına malumatlar verdi.” diyerek dezenformasyonun önüne geçtiklerini ifade etti. Azerbaycan ve Türkiye ortaklığında dezenformasyonun engellenmesi adına birlikte çalıştığını sözlerine ekleyen Musayev, bunun TDT çatısı altında yapılmasının faydalı olacağını vurguladı. TEKNOLOJİ YENİ SORULARI VE SORUNLARI BERABERİNDE GETİRDİ Kırgız Cumhuriyeti Kültür, Enformasyon ve Gençlik Politikası Bakanlığı Bilgi Politikası Departmanı Başuzmanı Zarina Taştanova Kalmuratova, akıllı telefonların ve akıllı saatlerin yeni çağda popülerleşmesiyle yeni soruların ve sorunların ortaya çıktığına değindi. Eskiden çocukların “yabancılarla konuşma” sözleriyle büyütüldüğünü ancak şu anda internet ortamında yabancılarla konuşulduğunun altını çizen Kalmuratova, medya okuryazarlığının doğru kullanılması gerektiğini vurguladı. Kalmuratova, Kırgızistan’ın Tündük Devlet Dijital Platformu ile dolandırıcılara geçit vermediğini belirterek, bu hususta alınan önlemlerden birini örnek gösterdi. Kalmuratova sözlerine, “İstanbul, Türkiye’nin kalbi, Ankara ise Türkiye’nin beyindir. Burada oturan gazeteciler ve medya mensupları için bu bilgi paylaşımı çok faydalı olacak.” ifadeleriyle son verdi. Öte yandan Özbekistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Medya İçerik Üretim Merkezi Daire Başkanı Tohir Umarov ise ülkesinin kitle araçlarıyla ilgili eğitimler verdiğinden bahsetti. Dijital çağdaki dezenformasyonun insan kaynaklı olduğuna dikkat çeken Umarov, meselenin soruna yanıt vermek değil, faaliyetleri engellemek olduğunun altını çizdi. Umarov, “21. yüzyıla ayak uydurarak bu hususlarda çalışıyoruz. Bu yanlış bilgiler çok hızlı dolaşıma giriyor. Oldukça güçlü, hakiki bilginin dolaşıma sokulmasındaki sorumluluğumuz bunun tam tersine içerik üretmektir.” dedi. Umarov, Türk dünyası ülkelerinin bu alanda iş birliği yapması gerektiğine de işaret etti. "MEDYA OKURYAZARLIĞINDA DOĞRULAMA BECERİSİ ZORUNLULUKTUR" Son olarak Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) Müdürü Fehmi Gürdallı, iletişimi kolaylaştıracağı düşünülen internet ortamının beraberinde sahte haber, sahte içerik, güvensizlik ve kutuplaşma getirdiğini belirtti. Yalan haberin doğru haberden 6 kat daha hızlı yayıldığını vurgulayan Gürdallı, doğru haber yayınlanması halinde bile dezenformasyonun önüne geçilemediğini aktardı. Gürdallı, “Medya okuryazarlığı sadece içerik tüketme değil; şüphe, sorgulama ve doğrulama becerisini beraberinde getirdi, nitekim bu artık bir zorunluluktur. Dijital medya analizi ve dijital medya içeriklerinin değerlendirilmesi, veri okuryazarlığı, analiz etme ve sonuç çıkarma becerileri, dijital güvenlikte kişisel verilerin korunması ve bu alanın ne kadar geniş bir yelpazede ele alındığının bir göstergesidir.” yorumunu yaptı. TAK Müdürü, basının daha çok Batı merkezli olduğunu ancak günümüzde Rusya ve Çin etkisiyle dezenformasyonun arttığını kaydetti. Gençlerin ve yaşlıların yalan haberlere daha fazla kapıldığını aktaran Gürdallı, sosyal medyanın bu konuda etkili olduğunu dile getirdi. Gürdallı, “Bu nedenle Türk dünyası ortak bir dijital eğitim ve medya okuryazarlığı planını hayata geçirmeli.” önerisinde bulundu. Gürdallı sözlerini, "Sahte haberle dezenformasyon hayatî önem taşıyor. Bu mücadele son derece elzemdir. Aksi halde yeni nesilleri dezenformasyon kampanyalarıyla baş başa bırakmanın bedeli hepimiz için ağır olacaktır." ifadeleriyle bitirdi. Program, toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.

Başkentte binlerce yılın mirası, Türk dünyasının ortak dili "Türkçe" konuşuldu Haber

Başkentte binlerce yılın mirası, Türk dünyasının ortak dili "Türkçe" konuşuldu

Uluslararası Türk Kültür Teşkilatı TÜRKSOY, 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü’ne ithafen Cumhurbaşkanlığı 15 Temmuz Demokrasi Müzesi ev sahipliğinde “Türk Dünyası’nın Dili: Binlerce Yıllık Mirasın Sesi Uluslararası Paneli” başlıklı kapsamlı bir program düzenledi. Program; saygı duruşu, İstiklâl Marşı ve açılış konuşmalarıyla başladı. "TÜRK DİL MİRASI GELECEĞİN TEMİNATIDIR" Etkinliğe ev sahipliği yapan 15 Temmuz Demokrasi Müzesi Müdürü Ali Haydar Atalar, katılımcıları müzede ağırlamaktan onur duyduğunu belirterek, Türk milletinin ortak mirası olan Türk diline dikkat çekti. Atalar, “Türk dili ailesi; destanların, bilgelik sözlerinin, devletlerin ve medeniyetlerin dili olmuştur. Orhun Yazıtları’ndan Divan-ı Lügati’t Türk’e, Kutadgu Bilig’ten günümüz edebiyatına uzanan bu büyük dil mirası; sadece geçmişin değil, aynı zamanda geleceğin de teminatıdır.” ifadelerini kullandı. "TAŞLARA KAZINAN DİLİMİZ MANAS, KORKUT ATA, KÖROĞLU GİBİ DESTANLARLA VARLIĞIMIZI ÖNE ÇIKARMIŞTIR" Ardından programın organizasyonunu üstlenen TÜRKSOY’un Genel Sekreteri Sultan Raev, açılış konuşması kapsamında Türk dünyası bağlamında etkinlikler düzenlediklerini; bunun, “ortak bir medeni bilincin ve büyük Türk ailesine ait müşterek mirasın idrak edilmesi açısından önemli olduğuna” vurgu yaptı. Raev, “Orhun Abideleri'nde taşlara kazınan dilimiz ozanlarımızın deyişleri ile Manas, Korkut Ata, Köroğlu gibi destanlarla millî bilincimizi şekillendirerek günümüzde bizleri dünyanın en büyük milletlerinden biri olan Türk ailesi olarak varlığımızı öne çıkarmıştır.” değerlendirmesinde bulundu. Raev, konuşmasını “Var olsun Türk dünyası! Var olsun ana dilimiz, Türkçemiz!” sözleriyle sonlandırdı. "TÜRK DİLİNİ YAŞATMAK ECDADA KARŞI BİR VEFA BORCUDUR" Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Türkiye-Azerbaycan Dostluk Grubu Başkanı, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım, Türk dünyası ülkelerinin birliğine vurgu yaptığı konuşmasında, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Türk ülkelerini tanıyan ilk devletin Türkiye Cumhuriyeti olduğunu anımsattı. Artık bağımsız Türk dünyası ülkelerinin güçlendiğini belirten Ayrım konuşmasında şunları dile getirdi: “Türk dili Altaylardan Balkanlara, Kafkaslardan Anadolu'ya, Türkistan bozkırlarından Mezopotamya’ya uzanan geniş coğrafyada yalnızca bir iletim aracı değil aynı zamanda tarihin, kültürün, inancın ve kimliğin taşıyıcısıdır. Türk dili, Orhun Yazıtları’nda devlet aklıdır, Dede Korkut hikmetidir, Yunus Emre'de sevgidir, Ali Şir Nevai’de ilimdir, Mehmet Akif'te vicdandır. Bu dil bizi geçmişimize bağlayan bugünümüzü anlamlandıran ve geleceğimizi inşa edecek olan en güçlü ortak bayramımızdır. Türk dünyası birliği, dayanışması ve ortak geleceği ancak din, kültür ve tarih kemerinde kalıcı ve güçlü olandır. Bu nedenle Türk dilini yaşatmak, geliştirmek ve gelecek nesillere aktarmak yalnızca akademik bir sorumluluk değil aynı zamanda tarihe ve ecdada karşı bir vefa borcudur.” 15 ARALIK'IN ÖNEMİNE İŞARET ETTİ Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nün kabul edildiği 15 Aralık tarihine işaret ederek başladığı konuşmasında, tarihin Orhun Abideleri’nin Danimarkalı dilbilimci ve Türkolog Wilhelm Thomsan tarafından keşfedilmesi nedeniyle önemli olduğunun altını çizdi. Rektör Arıcan, Kültigin’in “Mavi gök çökmedikçe, yağız yer delinmedikçe Türk ili, Türk töresi ilelebet yaşayacak.” sözüne atıfta bulunarak, hakikatin söylendiğine ve zamanla hakikatin ortaya yeniden çıktığına değindi. Ayrıca Kaşgarlı Mahmud’un Sultan Alparslan’a “Medeniyetin dili Türkçe’dir.” ifadesine örnek veren Arıcan, Türk dilinin korunmasının ve yaygınlaştırılmasının önemine vurgu yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Bülent Gönültaş ise ortak değerlerin en önemlisinin Türk dili olduğunu belirterek başladığı konuşmasında, bu tür programların her yıl düzenli olarak tekrarlanmasını ve hafızalara “mıh gibi çakılmasını” temenni etti. "KARAR EN AZ 7 YILLIK BİR EMEKLE ALINDI" Ahmed Cevad Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy ise, yıllarca Türk dünyası ülkelerinin farklı kimlik ve farklı dil propagandasına maruz kaldığını dile getirdi. UNESCO 43. Konferansı’nda ilan edilen Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nün son derece önemli olduğunu vurgulayan Ersoy, kararın en az 7 yıllık bir emek sonucunda alındığını kaydetti. Ersoy, “Türkçe’nin uluslararası topluluklarda, özellikle batı merkezli, Birleşmiş Milletler nezdinde bir dil ailesi mensubu olduğu ve en az üç yüz milyon ve üzeri konuşulan bir dil olduğu kabul edilmiş oldu. UNESCO nezdinde kabul edilmesi, bir adım sonra Birleşmiş Milletler nezdinde belki de Türkçe'yi konuşulan dil sayısı açısından ellinci sıraya getirecek bir gelişmedir. Dolayısıyla bu Karamanoğlu Mehmet Bey’in ‘Bugünden sonra divanda, dergâhta ve bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçe’den başka dil kullanılmayacaktır.’ fermanı kadar önemli bir gelişmedir.” yorumunu yaptı. Türk dünyasının eserlerinin 1890’ların başına kadar bilinmediğini sözlerine ekleyen Ersoy, bunun İsmail Bey Gaspıralı’nın çıkarmış olduğu Tercüman gazetesi ile kırıldığını söyledi. Ersoy, “Türk dünyasının mefkûre merkezi Kırım’da yaşanan bu fikirler Tercüman’ın ötesinde Usûl-ü Cedid ile birlikte milliyetçilik düşüncesini, Türk dünyasının birlikteliği düşüncesini ateşledi.” dedi. Açılış ve selamlama konuşmalarının ardından Türk dünyasının her bir köşesinden uzmanın konuştuğu kapsamlı panel başladı. "TÜM TÜRK DÜNYASININ KALBİ BİRLİKTE ATIYOR" Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (AHBVÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Zeki İbrahimgil, Balkanlar’daki Türklerin nüfus, dillerini koruma ve yaşatma hususundaki istatistiklerine değindi. Balkanların kalbinin Türk dünyasının kalbiyle bir attığını vurgulayan İbrahimgil, “Türkistan’daki bir acıyı Balkanlar’daki Türkler de hissediyor. Oralardaki sevinci Balkanlar’daki Türkler de paylaşıyor.” dedi. Kuzey Makedonya, Romanya, Bulgaristan ve Batı Trakya’daki Türklerin ana dil eğitimlerine işaret eden İbrahimgil, aynı zamanda Türk dili öğrenemeyen veya okullarda bu noktada problem yaşayan bölgelere de dikkat çekti. Ayrıca İbrahimgil, Batı Trakya’da türlü gerekçelerle kapatılan Türk okullarına da işaret etti. İbrahimgil bu sorunların önüne geçilebilmesi için Balkanlar’daki öğrenciler başta olmak üzere Türk dünyasındaki öğrencilerin Türkiye’deki öğrencilerle kaynaşması, çeşitli program ve yarışmalarda bir araya getirilmesi önerisinde bulundu. "ALLAH TÜRK'E YAR OLSUN, TÜRK MİLLETİ VAR OLSUN!" Panelistelerden Jandarma ve Sajil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Hacı Murat Arabacı ise Kırım Tatar aydını İsmail Bey Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” şiarı ile gençlik yıllarında sıklıkla söyledikleri, “Türkiye büyük Turan olacak” sözlerinin bugün hayat geçtiğini vurguladı. Rus bir tarihçinin Türkler için söylediği sözleri anımsatan Arabacı, Nogayların göçebe hayatına değindi. Nogaylarda her zaman iki dillilik olduğunu, Rusya’ya gidenlerin Rusça’nın, Türkiye’ye göç edenlerin Oğuz Türkçesinin etkisinde kaldığını ifade etti. Arabacı konuşmasını, “Benim gençliğim Türk dünyası hayaliyle geçti. Şükür ki hep bugünleri hayal ederek büyüdüm. Ve nihayet diyorum ki Allah Türk’e yar olsun. Türk milleti var olsun. Ne mutlu Türküm diyene!” ifadeleriyle sonlandırdı. GAGAUZ TÜRKLERİ VE GAGAUZ TÜRKÇESİ Gagauz Derneği Başkanı Dr. İrina Yusumbeli ise hazırladığı sunum ile katılımcıları bilgilendirdi. Gagauz Türklerinin tarihî geçmişi, dili, dini, nüfusu ve yaşam biçimden söz eden Yusumbeli, “Gagauzlar, büyük Türk ailesinin küçük bir üyesi, batıda yaşayan Ortodoks Hristiyan Türk topluluğudur.” dedi. Gagauzların nüfus bakımından yoğun olarak Moldova’nın Gagauz Yeri’nde yaşadıklarının altını çizen Yusumbeli, lehçelerinin Oğuz Türkçesi grubundan olduğunu söyledi. Tarihleri boyunca kendi dil ve alfabelerini zaman zaman kullanmaya çalıştıklarını ancak Rusya’nın asimilasyon politikalarına maruz kaldıklarını belirten Yusumbeli, Rusça’nın hayatlarının her alanında etkili olduğunu dile getirdi. Yusumbeli, Gagauz dilinin UNESCO’nun Tehlikede Olan Diller kategorisinde olduğuna dikkat çekti. Bu nedenle Gagauz dilinin korunması için türlü çalışmaların yapıldığını 2018’de kabul edilen yasa ile ilkokula başlamadan önce çocukların Gagauz Türkçesinin öğrenmelerini için fon sağlandığını aktardı. "TÜRKÇE KONUŞ, TÜRKÇE DÜŞÜN, TÜRKÇEYİ YAŞAT" Ana dillerin gelecek nesillere aktarılmasının önemine vurgu yapan Yusumbeli, Gagauz Türkçesinin tehlikede olan diller kategorisinde olduğuna bir kez daha dikkat çekerek, “Fakat Gagauz Yeri’nde Gagauz Türkleri bölgedeki nüfus üstünlüğüne sahip olduğu için ve ana dilini koruma çabalarıyla ana dil bilinci devamlılığı olduğu sürece Gagauz Türkçesini kaybolmaktan kurtarmak mümkündür. Gagauz Türkçesinin nereye kadar devam edeceği Gagauz Türklerine bağlıdır. Bu yüzden binlerce yılın mirası olan Türkçe konuş, Türkçe düşün, Türkçeyi yaşat.” şeklinde konuştu. "TÜRKÇE, GÜNEY AZERBAYCAN'DA VAROLUŞ, MÜCADELE VE KAHRAMANLIK DİLİ" Ardından Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Mehsa Mehdizade kendisinin 35 milyonluk bir nüfusa sahip halktan (Güney Azerbaycan) geldiğini vurgulayarak başladığı konuşmasında Türkçeyi “varoluş dili” olarak nitelendirdi. Güney Azerbaycan’da Türkçenin “mücadele dili” olduğunu belirten Mehdizade, geldiği coğrafyada türlü baskılar nedeniyle çocuklara Türkçe isim verilmediğini hatırlattı. “Çocuğunuza Türkçe bir isim vermek için 6 sene mahkeme kapılarında beklersiniz, işte bu yüzden Türkçe bir kahramanlık dilidir.” dedi. Türk dünyasının Türkçe ile var olduğunu ve devletler kurduğunun altını çizen Mehdizade, Türkçe’nin olmaması halinde SSCB’nin dağılmasıyla bağımsızlığını elde eden Türk devletlerinin ortaya çıkamayacağını vurguladı. Mehdizade, “Biz bu kimliğin ve bu çatının altında birleştik. Ve bundan güç birliği doğdu. Bugün büyük bir mücadele veriyorlar büyük bir aşkla hapislerde yatarak, hayatlarıyla bedel ödeyerek, aileleriyle bedel ödeyerek, vatanlarına yıllarca hasret kalarak... Onun için Türkçe çok kutsal bir dildir. Hepimizi birleştirebilir, devletler kurabilir. Nitekim bağımsız Türk Devletleri Teşkilatıyla birlikte biz Türkçe’nin çatısı altında birkaç devleti de birleştirdik.” ifadelerine yer verdi. "KIRIM TATARLARI GÜÇLÜ FİKRÎ ALTYAPILARI VE TARİHÎ MİRASIYLA PROBLEMLERİ ÇÖZMEK İÇİN ÇALIŞIYOR" Arından Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Mükremin Şahin, en yoğun nüfusu Türkiye’de olmak üzere Kırım Tatarlarının dünyada 20 ülkede yaşadığını belirtti. Büyük bir sorunun içinde olan Kırım Tatarlarının problemlerini çözmek için çalıştığını vurgulayan Şahin, “Çünkü çok güçlü bir fikir altyapımız, çok güçlü bir tarihî mirasımız var. Sekiz yüz yıllık bir edebiyatımız var.” diyerek dünyada önemli hale gelen Kırım Tatar şahsiyetlere örnek verdi. Kırım Tatarcanın dünyadaki yerine işaret eden Şahin, ilk olarak Gazi Geray Han’ı örnek gösterdi. Aynı zamanda yiğit ve savaşçı bir asker olan Geray Han’ın Osmanlı, Çağatay ve Kırım Tatarca olmak üzere üç Türk lehçesinde şiir yazdığını söyledi. Şahin, “Bu Kırım’daki kültür muhitini göstermek açısından mühimdir.” dedi. İkinci olarak Kırım Tatar aydını İsmail Bey Gaspıralı’nın Türk dünyasına büyük hizmetlerde bulunduğunun altını çizen Şahin, Gaspıralı’nın “millet” kavramından söz ederken zaman zaman Kırım Tatarlarını zaman zaman Dünya Türklüğünü zaman zaman ise İslam dünyasını kastettiğini ifade etti. Şahin, 1900’lü yılların başında Türk dünyası aydınlarının bugüne göre daha fazla etkileşim halinde olabildiklerini dile getirdi. Bugün Türk dünyası birlikteliğinin arttığını ifadelerine ekleyen Şahin, akademide, STK’larda ve çeşitli alanlarda bu boşluğun doldurulması gerektiğinin altını çizdi. Öte yandan diğer Kırım Tatar aydını, Türkolog Bekir Sıtkı Çobanzade’ye işaret eden Şahin, “Çobanzade hem Kıpçak hem de Oğuz diline hâkimdir. Kırım Tatarcanın önemi de burada ortaya çıkmaktadır. Bir Kırım Tatarı Konyalı’yı, Üsküplü’yü veya Kırgız’ı da anlayabilir. Kırım Tatarcanın Oğuz ve Kıpçak grubu karışımı olması bunu gösteriyor.” şeklinde konuştu. Türk dünyasındaki problemlerden birinin terminoloji hataları olduğunu da sözlerine ekleyen Şahin, “Coğrafyamızı anlatırken, Kıpçak’ın ne olduğunu bile anlatamazsak çocuklarımıza ne öğretebiliriz ki?” diyerek bahsettiği soruna dikkat çekti. Bunun Tercüman gazetesinde ele alındığını da belirten Şahin, bu konuda çalışan aydınlara ihtiyaç olduğunu vurguladı. GÜNEY TÜRKİSTAN'DAKİ TÜRKLERİN SORUNLARI GÜNDEME NEDEN TAŞINMIYOR? Türkistan Elleri Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Hamdam, Güney Türkistan’ın tarihî coğrafyasından söz etti. Türklerin yıllardır orada var olduğunu belirten Hamdam, nüfusun yarısının birçok insanî haklarından mahrum bırakıldığının altını çizdi. Hamdam, Afganistan’ın içine kapanık bir ülke olarak gündeme getirilmediğini vurguladı. Bölgede kaydedilen 5 buçuk milyon Türk nüfusu olduğu kanısının doğru olmadığını ifade eden Hamdam, 1880’lerden bugüne dek Afganistan’daki 45 milyonluk Türk varlığına yönelik olarak rejimin tehdit haline geldiğini, asimilasyona uğradıklarını, aydınlarının hapse atıldığını kaydetti. Hamdam, “170 yıldır ölümlere, katliamlara rağmen susmadık, mücadelemizden ödün vermedik ama maalesef Türk dünyası 30 yıldır bağımsızlığına kavuşan desteklerini gösteremedi.” diyerek sitemde bulundu. Türk dünyasının birlikteliği konusunda yine de umutları olduğunu aktaran Hamdam, mücadelenin bir günlük olmadığının altını çizdi. Türk soyluların hepsinin bölgede yer aldığını da sözlerine ekleyen Hamdam, “Türk toprağı çok geniştir.” dedi. IRAK TÜRKLERİNİN TARİHÎ GEÇMİŞİNDEN BAHSETTİ Panel, Irak Türkmen Cephesi (ITC) Türkiye Temsilciliği Halkla İlişkiler Sorumlusu İbrahim Gassab’ın konuşmasıyla devam etti. Gassab, Irak Türklerinin anlaşılması için tarihî coğrafyasının anlatılması gerektiğini dile getirerek, tarihî geçmişinden söz etti. Irak bölgesinin Birinci Dünya Savaşı’na kadar Türkler tarafından yönetildiğine dikkat çeken Gassab, daha sonra kurulan hükûmetlerde Türklere yer verilmediğini söyledi. Irak Türklerinin verimli topraklar üzerinde olan Türkmeneli bölgesinde yaşadıklarını anlatan Gassab, kullanılan alfabenin 2003’e kadar eski Osmanlı Arap alfabesi kullandıklarını, bu döneme kadar eğitim ve dil hakkı tanınmadığını söyledi. Gassab, “2003’te haklarımızı aldık ve o tarihten itibaren Türkmenli’nde Türkçe konuşmak serbestti. Türkçe tabela astık, yayınlar açtık, kendimize ait radyolarımız oldu. Dergi ve gazeteler çıkardık. Okullarımız oldu.” bilgisini verdi. Gassab, Irak Türkleri Türkçesinin Oğuz kolundan olduğunu belirterek, lehçelerinin daha saf Türkçe olduğunu, Azerbaycan Türkçesine yakın olduğunu aktardı. Gassab, ayrıca geniş bir edebiyatlarının olduğunu da sözlerine ekledi. "TÜRKİYE CUMHURİYETİ, TRT UYGURCA MASASINI AÇARAK ÖNEMLİ BİR MESAJ VERDİ" Panelde son olarak TRT Uygurca Masası Spikeri, Gazeteci Mirkâmil Kaşgarlı, Doğu Türkistan’daki asimilasyona dikkat çekerek başladığı konuşmasında Uygur Türkü çocukların Çin yönetimi tarafından 2008’den bu yana yasaklanması nedeniyle ana dilini öğrenemediğini kaydetti. Kaşgarlı, Uygurcanın büyük bir tehlike altında olduğunu söyledi. Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk diline her zaman sahip çıktığını vurgulayan Kaşgarlı, “Ben şu an karşınızda bir konuşmacı değil, bu dilin yaşaması için mücadele eden, 17 yıldır TRT çatısı altında bu dili yaşatma amacı olan bir gazeteciyim.” ifadelerini kullandı. Bu kapsamda Uygurca yayınlarının devam ettiğini aktaran Kaşgarlı, “TRT Uygurca Masası’nı açarak Türkiye Cumhuriyeti, ‘Kaşgarlı Mahmud’un, Yusuf Has Hacip’in diyarında Uygurca yasaklanıyorsa bu dili yaşatacak olan ülke, Uygurca’nın hamisi Türkiye Cumhuriyeti’dir’ mesajını vermiştir.” değerlendirmesinde bulundu. "UYGURCA TÜRK DÜNYASININ HAFIZASIDIR" Uygurcanın tehlikede altında olduğunu vurgulayan Kaşgarlı, TÜRKSOY gibi teşkilatların desteğiyle dilin, dijital kütüphanelerde arşivlenmesi hususunda öneride bulundu. Kaşgarlı, “Çünkü Uygurca tüm Türk dünyasının hafızasıdır.” vurgusu yaptı. Kaşgarlı Türk devletlerine çağrıda bulunduğu konuşmasında şunları dile getirdi: “Türkiye’nin TRT ile 2008’de başlattığı bu dil koruma kalkanı modülünü örnek almalılar. Uygur Türkçesi sadece Uygurların değil, 300 milyonluk tüm Türk dünyasının bu dili koruması için tüm Uygurca yayınların başlaması gerekmektedir.” Kaşgarlı sözlerine, “Topraklar işgal edilebilir, binalar yıkılabilir. Ancak bir milletin dili o millet yaşadığı sürece yenilmezdir. Gök bayrağın gölgesinde konuşulan bu güzel Türkçemizin Al bayrağın gölgesindeki tüm Türk dünyasında devam etmesi dileğiyle.” diyerek sözlerine son verdi. Panel, alanında uzman konuşmacılara Teşekkür Belgesi takdimiyle sona erdi. TÜRK DÜNYASI MÜZİK VE DANS TOPLULUĞU SAHNE ALDI Ardından Türk Dünyası Müzik ve Dans Topluluğu katılımcılara Türk dünyası ezgilerini sundu. Topluluk, izleyicilerin beğenisini topladı.

"2025 Türk Diline Hizmet Ödülleri" sahiplerini buldu Haber

"2025 Türk Diline Hizmet Ödülleri" sahiplerini buldu

Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından tertip edilen "2025 Türk Diline Hizmet Ödülleri Töreni", Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun Atatürk Konferans Salonu'nda düzenlendi. Program, Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Devrim Aycan yönetimindeki "Azerbaycan Mugam Geleneği Temsilcileri Topluluğu" ve "Türk Eli Topluluğu"nun konseriyle başladı. “TÜRKÇEYE GÖSTERDİĞİMİZ ÖZEN KİMLİĞİMİZE GÖSTERDİĞİMİZ ÖZENDİR” Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Türkçeye harcanan her emeğin, milletin yarınlarına bırakılan en kıymetli miraslardan biri olduğunu, dile hizmetin çoğu zaman görünmeyen, değeri ölçülemeyen bir emek olduğunu söyledi. Türk dilinin Kaşgarlı Mahmud'dan Yunus Emre'ye, Ali Şîr Nevaî'den pek çok bilgeye uzanan kadim bir yolculukla bugüne ulaştığını anımsatan Ersoy, TDK’nın Cumhuriyet'in Kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde, Türkçenin sadeleşmesi ve bilimsel gelişimi için tarihi bir rol üstlendiğini ifade etti. Ersoy, Türkçeye gösterilen özenin kültüre ve geleceğe sahip çıkmak anlamına geldiğini belirterek, bu mirası geleceğe taşıma sorumluluğunun toplumun tüm kesimlerine ait olduğunu vurguladı. Ersoy, öğretmenlerden yazarlara, akademisyenlerden araştırmacılara ve dili özenle kullanan her bireye önemli görevler düştüğünü ifade ederek, “Türkçeye gösterdiğimiz özen, aslında kimliğimize, kültürümüze ve geleceğimize gösterdiğimiz özendir.” dedi. Bu yıl “Türk Diline Hizmet Ödülü”ne layık görülen isimlerin, dilin farklı alanlarına sundukları özgün katkılarla öne çıktığını belirten Ersoy, ödül alanları tebrik ederek Türkçeye yönelik özverili çalışmaları dolayısıyla teşekkürlerini iletti. “DÜNYA TÜRK DİLİ AİLESİ GÜNÜ” Ersoy, UNESCO’nun 15 Aralık tarihini “Dünya Türk Dili Ailesi Günü” olarak ilan etmesini, Türk dili açısından tarihi bir gelişme olarak değerlendirdi. Bu kararın, Türk dilinin ve Türk dillerinin ortak bir kültürel miras olarak uluslararası düzeyde kabul gördüğünü ortaya koyduğunu belirten Ersoy, sürecin Türkiye Cumhuriyeti ile diğer Türk devletlerinin ortak iradesiyle yürütülen güçlü bir diplomatik başarı olduğunu vurguladı. Türk dillerinin kadim medeniyetin temel unsurlarından biri olduğunun artık dünya tarafından da resmî biçimde teyit edildiğini ifade eden Ersoy, UNESCO’nun bu kararla 1893 yılında Orhun Yazıtlarını bilim dünyasına kazandıran Vilhelm Thomsen’in keşfine atıfla 15 Aralık tarihine özel bir anlam yüklediğini dile getirdi. Ersoy, bu tarihin Türkçenin köklü geçmişinin ve tarihsel sürekliliğinin sembolü olduğuna dikkat çekerek, kararın Türk dünyasının kadim kültür merkezlerinden Semerkant’ta açıklanmasının da kültürel bütünlükle uyumlu güçlü bir mesaj taşıdığını söyledi. “BİR VEFA ÖDÜLÜ” TDK Prof. Dr. Osman Mert, her yıl verilen Türk Diline Hizmet Ödülleri’nin sadece bir teşekkür niteliğinde olmadığını, aynı zamanda bir vefa ödülü olarak değerlendirildiğini vurguladı. Mert, ödül alan isimlerin yalnızca akademik başarı elde etmekle kalmayıp, Türkçeyi her ortamda yaşatmak için emek verdiklerini ve ülkenin kültür kalelerinde birer muhabbet ve irfan neferi olarak öne çıktıklarını ifade etti. “Türk Dil Kurumu, bilimi, sanatı, teknolojiyi ve dili hayatın her alanında hâkim kılma kararlılığını sürdürürken, bu kıymetli isimler en güçlü destekçilerimiz oldu. Bugün gerçekleştirdiğimiz bu tören, kurumumuzun kararlılığının ve vefa anlayışının doğal bir sonucudur.” diyen Mert, kurumun bu anlayışını sürdürdüğünü belirtti. Ayrıca Mert, TDK’nin bugün 4. Uluslararası Ad Bilimi Bilgi Şöleni’ne de ev sahipliği yaptığını ve yurt içi ile yurt dışından ad bilimi alanında çalışan çok değerli akademisyenleri ağırladıklarını söyledi. 16 oturumda sunulacak 68 bildiriyle 634 araştırmacıyı bir araya getirdiklerini aktaran Mert, ad bilimi alanındaki tartışmaların kültür ve hafızanın hareket alanlarını derinlemesine inceleyeceğine inandığını dile getirdi. "2025 TÜRK DİLİNE HİZMET ÖDÜLLERİ" Konuşmaların ardından Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy, "2025 Türk Diline Hizmet Ödülleri"ne layık görülenlere plaketlerini takdim etti. Türkçenin doğru ve anlaşılır biçimde geniş kitlelere ulaştırılmasındaki uzun soluklu başarısı dolayısıyla TRT Türkiye'nin Sesi Radyosu ödüle layık görüldü. Ödülü Türkiye'nin Sesi Radyosu adına TRT Dış Yayınlar Dairesi Başkanı Onur Çekici aldı. Dili estetik ve duru bir anlatımla topluma aktaran çalışmaları nedeniyle Başspiker Şener Mete, Türk dili araştırmalarına uluslararası düzeyde önemli katkılar sağlayan Prof. Dr. Ergin Jable, Türk lehçeleri, dil tarihi ve karşılaştırmalı dil çalışmaları alanında öncü çalışmalara imza atan Prof. Dr. Henrık Jankowski, terminoloji alanındaki öncü çalışmalarıyla Türkçenin bilim dili kimliğine yön veren Prof. Dr. Aydın Köksal, Türkçenin dijitalleşmesi, ses teknolojileri ve dil verilerinin işlenmesine yönelik birikiminin yanı sıra TÜBA Mühendislik Terimleri Sözlüğünün editörü olarak terminoloji alanına özel katkılar sunan Prof. Dr. Bülent Sankur ile halk bilimi, kültür tarihi ve edebiyat araştırmalarıyla Türkçenin kültürel zenginliğine önemli izler sunan Prof. Dr. Hacı Ömer Karpuz "2025 Yılı Türk Diline Hizmet Ödülü"nü almaya değer görüldü.

Erdoğan: İsmail Bey Gaspıralı'nın şiarıyla Türk dünyası ülkeleriyle ilişkilerimizi güçlendiriyoruz Haber

Erdoğan: İsmail Bey Gaspıralı'nın şiarıyla Türk dünyası ülkeleriyle ilişkilerimizi güçlendiriyoruz

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "AK Parti Türk Dünyası Vizyonu Belgesi Tanıtım Programı"nda Türk dünyasının birlikteliğine dikkat çekti. ERDOĞAN, DÜNYA TÜRK DİLİ AİLESİ GÜNÜ'NÜ KUTLADI AK Parti Türk Devletleri İle İlişkiler Başkanlığı tarafından AK Parti Kongre Merkezinde tertip edilen programda Cumhurbaşkanı Erdoğan 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü'ne işaret ederek, "Türk dünyasının ve yeryüzünün farklı köşelerinde aynı dili konuştuğumuz, aynı hayali kurduğumuz, kalplerimizin beraber çarptığı tüm kardeşlerimizin Türk Dili Ailesi Günü kutlu olsun." dedi. Erdoğan, Özbek Türkü şair ve yazar Süleyman Çolpan'ın kurşuna dizilerek hayatını kaybetmesine neden olan kaleme aldığı şiiri "Güzel Türkistan'ın" satırlarını dile getirdi. Son 200 yılın Türk dünyası için zorluk, işgal, çile ve sıkıntıyla geçtiğini ifade eden Erdoğan, "Kültür coğrafyamızın birçok bölgesine o toprağın kadim kimlikleri, dilleri, inanç değerleri yasaklandı, halklar parçalandı. Kelimenin tam anlamıyla bir hazan mevsimi yaşadık." şeklinde konuştu. "NİCE MÜNEVVER YA HAPSE ATILDI, YA SÜRGÜN EDİLDİ..." Erdoğan, Türklerin tek yürek, tek bilek olmaması için tüm yolların denendiğini vurgulayarak, "Kimliğini savunan, değerlerine sahip çıkan münevverler Turancılıkla suçlanarak ya hapse atıldı ya sürgün edildi ya da kurşuna dizildi." dedi. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) dağıldığını anımsatan Cumhurbaşkanı, Türk cumhuriyetilerinin bağımsızlığını tanıyan ilk ülkenin Türkiye Cumhuriyeti olduğunun altını çizdi. Erdoğan, akabinde bir sene sonra Türkiye'in girişimleriyle "Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları" adında zirveler düzenlendiğini aktararak, 21. yüzyılın Türk ve Türkiye Asrı olacağını kaydetti. İSMAİL BEY GASPIRALI'NIN ŞİARI TÜRK DEVLETLERİ İLE İLİŞKİLERİ GÜÇLENDİRİYOR Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan; Kırım Tatar aydını, büyük fikir insanı, Tercüman gazetesinin kurucusu İsmaill Bey Gaspıralı'nın "Dilde, fikirde, işte birlik" şiarıyla Türkiye'nin Türk devletleri ile olan ilişkilerini her alanda güçlendiridiğini belirtti. "TÜRK DÜNYASI İLE ARAMIZDA YENİ KÖPRÜLER KURDUK" Türk Konseyi'nin kurucu belgesi Nahçıvan Antlaşması'nın Türk dünyası açısından bir dönüm noktasını teşkil ettiğini belirten Erdoğan, şunları söyledi: 2021 senesinde Türk devletlerinin bağımsızlığının 30. yıl dönümünün kutlandığı İstanbul Zirvesi'nde iş birliğimizi bir üst aşamaya çıkardık ve Türk Devletleri Teşkilatı olarak yola devam etme kararı aldık. Zirvede, ayrıca, Türk Dünyası 2040 Vizyon Belgesi'ni kabul ettik. Teşkilatımızın gözlemci üyelerinden Macaristan'da düzenlenen zirvede ise teklifimiz üzerine 2021 Mart'ın Türk Devletleri Teşkilatı Nevruz Anma ve Kutlama Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdık. Geride bıraktığımız 34 yıllık süreçte, Türk devletleri olarak eğitimden ticarete, güvenlikten enerjiye, kültürden sanata kadar her alanda geçmişle kıyas dahi yapılamayacak sıkı bağlar geliştirdik. TİKA, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Türkiye Maarif Vakfı, Türkiye Diyanet Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumlarımız aracılığıyla Türk dünyası ile aramızda yeni köprüler kurduk. Programa; Kırım Tatar Millî Meclisi (KTMM) Üyesi, Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Başkanı Gayana Yüksel, Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Mükremin Şahin, Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay ve Kırım Derneği Genel Başkan Yardımcısı İsmet Yüksel de katıldı.

Hacettepe Üniversitesinde "Güney Kafkasya'da Normalleşme Süreci" konuşuldu Haber

Hacettepe Üniversitesinde "Güney Kafkasya'da Normalleşme Süreci" konuşuldu

Hacettepe Üniversitesi ev sahipliğinde, Türk Devletleri Gençlik Topluluğu ile Azerbaycan Uluslararası İlişkiler Analiz Merkezi Uzmanı (AIR Center) iş birliğinde 10 Aralık 2025 tarihinde “Güney Kafkasya’da Normalleşme Süreci: Türkiye-Azerbaycan İşbirliğinin Yarattığı İmkânlar” başlıklı bir panel düzenlendi. Akademi, diplomasi, medya ve sivil toplum temsilcilerini bir araya getiren etkinlik iki oturumdan oluştu. Türk dünyasının geçmişten bugüne uzanan ilişkileri ile bölgesel iş birliği perspektifleri ayrıntılı şekilde ele alındı. Panele; Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Cahit Güran, AIR Center Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Cavid Veliyev, Azerbaycan'ın Ankara Büyükelçisi Dr. Reşad Memmedov, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Merkez Yönetim Kurulu Üyesi ve Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Bahadır Bumin Özarslan, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Kafkasya Genel Müdür Yardımcısı Elçi Ayşe Uzer, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tufan Gündüz, Azerbaycan Devlet Televizyonu Tarih Bölümü Şube Müdürü ve Bakü Devlet Üniversitesi Öğretim Üyesi Mahir Garibov, HÜSAM Müdür Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Özlem Pınar Oran, Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı (TİKA) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Rahman Nurdun, Türk Dünyası Gençlik Vakfı Başkanı Ramazan İzol, Trend Uluslararası Haber Ajansı Genel Müdür Yardımcısı Sahil Kerimli ve Azerbaycan Uluslararası İlişkiler Analiz Merkezi Uzmanı Fuat Abdullayev katıldı. Panelin birinci oturumu “Geçmişten Günümüze Türk Dünyası” temasıyla; tarihsel süreç, kimlik, kültür ve bölgesel dayanışmanın temel unsurları konuşmacılar tarafından masaya yatırıldı. İkinci oturum ise “Türk Dünyasında İş Birliği Fırsatları” başlığı altında Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin yarattığı yeni stratejik açılımlar, ekonomik, diplomatik ve akademik iş birliği imkânları ile Güney Kafkasya’da normalleşme sürecinin geleceği kapsamlı şekilde ele alındı. Program; akademisyenler, uzmanlar ve karar alıcılar arasındaki etkileşimi artırmanın yanı sıra, Hacettepe Üniversitesi öğrencilerine de Türk dünyası, bölgesel siyaset ve Türkiye-Azerbaycan ilişkileri hakkında birinci ağızdan bilgi edinme, sorular yöneltme ve güncel gelişmeleri uzmanlardan öğrenme fırsatı sundu.

Ukrayna-Rusya Savaşı sonrası önemi artan Orta Koridor'un geleceği Ankara'da ele alındı Haber

Ukrayna-Rusya Savaşı sonrası önemi artan Orta Koridor'un geleceği Ankara'da ele alındı

Türkiye ve Azerbaycan başta olmak üzere Türk dünyası için Orta Koridor'un ekonomik ve sosyal önemi, Gazi Üniversitesinde düzenlenen panelde değerlendirildi. Gazi Üniversitesi Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÜRKDAM), Azerbaycan Uluslararası İlişkiler Analiz Merkezi ile Türkiye Politik ve Stratejik Araştırmalar Vakfı (TÜRPAV) ortaklığında tertip edilen "Kafkasya ve Orta Koridor'un Geleceği: Ekonomi, Ulaşım ve Enerji" başlıklı panel, 9 Aralık 2025 tarihinde Mimar Kemaleddin Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi. Panele, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Trabzon Milletvekili Adil Karaismailoğlu, Türkiye-Azerbaycan Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım, Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Uğur Ünal, Azerbaycan'ın Ankara Büyükelçiliği Siyasi İşler Müsteşarı Eldar Aliyev, Azerbaycan Devlet Televizyonu Şubesi Müdürü ve Azebaycan Devlet Üniversitesi Öğretim Görevlisi Mahir Garibov, Bakü Network Araştırma Merkezi Başkan Yardımcısı Sahil Kerimli ve Azerbaycan Uluslararası İlişkiler Analiz Merkezi Uzmanı Fuat Abdullayev ile çok sayıda davetli katıldı. ORTA KORİDOR TÜRK DÜNYASININ JEOPOLİTİĞİNİ DAHA KIYMETLİ HÂLE GETİRECEK TÜRPAV Başkanı Dr. Sinan Demirtürk, açılışta yaptığı konuşmasında Orta Koridor'un ilerleyen yılların en çok konuşulan akslarından birini oluşturacağını söyledi. Bu koridorun, Türk devletleri arasında barış ve ekonomi koridoru da oluşturacağına işaret eden Demirtürk, Türk dünyasının ekonomik, sosyal ve kültürel birleşmesini hızlandırabileceğini dile getirdi. Dr. Sinan Demirtürk, üzerinde terörün ve istikrarsızlığın bulunmadığı bir coğrafya olarak Orta Koridor'un, Türk devletlerinin dünya jeopolitiğindeki yerini daha da kıymetli hale getireceğini kaydetti. UKRAYNA-RUSYA SAVAŞI, ORTA KORİDORUN ÖNEMİNİ ARTIRDI Gazi Üniversitesi TÜRKDAM Müdürü Prof. Dr. Bülent Aksoy da İpek Yolu'nun 21. yüzyılda revize edilerek, yeniden canlandırılmasının yakın dönemin en önemli konuları arasında yer aldığı ifade etti. Ukrayna-Rusya Savaşı dolayısıyla Kuzey Koridoru'nun güvensiz bir hâle geldiğini dile getiren Aksoy, aynı zamanda bu durumun Orta Koridor'un önemini artırdığına dikkat çekti. "SON GÜNLERDE GÜNDEMDE OLAN ZENGEZUR HATTIYLA DAHA ÇOK ÖNE ÇIKIYOR" Azerbaycan'ın Ankara Büyükelçiliği Siyasi İşler Müsteşarı Eldar Aliyev konuşmasında, Azerbaycan'ın Türkiye ile Türkistan arasındaki bağlantı konumunda bulunduğuna dikkat çekerek, "Bağımsızlıktan itibaren Türkiye ile beraber gerçekleştirdiğimiz tüm projelerin aslında temeli bir bağlantısallık üzerineydi, bir ulaştırma üzerineydi. Önce Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum, sonra TANAP'a dönüşen bu doğal gaz hattı, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattı, enerjinin ve ürünlerin ulaştırıldığı Doğu-Batı arasında ticaretin merkezini bu bölgeye çekmek amaçlıydı. Bu projelerin ekonomik ve aynı zamanda bu bölgenin siyasi, jeopolitik önemini artıran bir yönü vardı. Bu konu özellikle son günlerde gündemde olan Zengezur hattıyla daha çok öne çıkıyor." dedi. Ermenistan'ın Zengezur bölgesinin Sovyetler Birliği kurulduktan sonra Azerbaycan'dan koparılıp Ermenistan'a bağlanan bir bölge olduğunu dile getiren Eldar Aliyev, "O bölge tamamen Azerbaycan Türklerinin nüfus olarak yoğunlukta olduğu bir bölgeydi. Daha sonra önce siyasi olarak Ermenistan'a bağlandı. Daha sonra Sovyet yönetimi tarafından 1948'de Ermenistan'tan Azerbaycan Türklerinin zorunlu göçe tabir tutulması, en sonunda 1988'de tamamen etnik temizlik gerçekleştirilmesiyle Türkiye ile Azerbaycan arasında ve Azerbaycan'ın 2 parçası Nahçıvan ve Doğu Zengezur arasında bağlandı koparıldı; Türkiye ile Azerbaycan arasında direkt hat koparıldı. Şu an üçüncü bir ülkeden geçmeden Türkiye ile Azerbaycan'ın birbirine ulaşması imkansız. O yüzden Zengezur Koridoru'nun güvenli ve üçüncü tarafların herhangi bir müdahalesi olmadan ulaşıma açılması bizim için Türk dünyasının bütünlüğü açısından bir önemli" ifadelerini kullandı. ÜNAL: GELECEK ÇİZİLİRKEN TARİH UNUTULMAMALI Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Uğur Ünal da üniversitenin, Türk dünyasıyla ilgili birçok programa ev sahipliği yaptığını belirtti. Kafkasya ve Türk dünyasının geleceği üzerine yapılan konuşmaların önemine vurgu yapan Prof. Ünal, gelecek vizyonu çizilirken tarihi sürecin de unutulmaması gerektiğini söyledi. Ünal, uzun bir süredir Türkiye ve Azerbaycan'ın devlet başkanları ve gelecek misyonuyla, meselelere ortak çözümler ürettiğini ve önemli yol haritaları çizdiğini dile getirdi. "POLİTİKALARIN GERÇEKLEŞTİRİLMESİNDE TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI VE TÜRKİYE ARASINDAKİ İLİŞKİLER ÇOK ÖNEMLİ" TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı Adil Karaismailoğlu ise, açılışta yaptığı konuşmada, Türkiye'nin coğrafi konumuyla birçok avantaja sahip olduğunu söyledi. Lojistiğin ve taşımacılığın üzerinden geçtiği ülkelerin önemini artırdığını belirten Karaismailoğlu, dünyada 33 trilyon dolarlık ticaret hacmi olduğunu ve bunun yüzde 80'inden fazlasının Uzak Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika arasında dolaştığını ifade etti. Karaismailoğlu, Uzak Asya'dan ticarette, Türkiye ve Türkistan coğrafyasının kritik bir noktada olduğuna işaret ederek, Türkiye'nin son yıllarda yaptığı ulaştırma yatırımlarının, Orta Koridor'un önünü tamamen açtığını vurguladı. Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu ve Marmaray ile Çin'den Londra'ya kadar kesintisiz bir demir yolu sağladığının altını çizen Karaismailoğlu, "Bu politikaların gerçekleştirilmesinde özellikle Türk Devletleri Teşkilatı ve Türkiye arasındaki ilişkiler çok önemli. Hem kapasitenin artırılması hem de güzergahtaki yoğunluğun ortadan kaldırılması için de önemli çalışmalar var." dedi. KARAİSMAİLOĞLU: ZENGEZUR KORİDORU TAMAMLANDIĞINDA ORTA KORİDOR'UN EN ÖNEMLİ DAMARI OLACAK Kuzey Koridoru'nun Rusya-Ukrayna Savaşı, Güney Koridoru'nun ise Kızıldeniz'de artan saldırılar, sigorta maliyetleri ve uzun transfer süreçleri nedeniyle önemini kaybettiğini söyleyen Karaismailoğlu, Çin-Avrupa ticaretinin yeni bir rota aradığını dile getirdi. Karaismailoğlu, Türkiye'nin, Asya-Avrupa-Orta Doğu'nun kesiştiği en stratejik transit merkezi olduğunu belirtti. Orta Koridor'un en önemli noktasının Zengezur Koridoru olduğuna işaret eden Karaismailoğlu, "Zengezur Koridoru tamamlandığında direkt Bakü ile bağlantımız kesintisiz bir şekilde sağlanmış olacak. Bu da Orta Koridor'un en önemli damarı olacak." ifadesini kullandı. Açılış konuşmalarının akabinde; Kazakistan Ramazan Bimasevik Süleymanov Doğu Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kaster Sarkıthan, Azerbaycan Devlet Televizyonu Tarih Şubesi Müdürü ve Azebaycan Devlet Üniversitesi Öğretim Görevlisi Mahir Garibov, Bakü Network Araştırma Merkezi Başkan Yardımcısı Sahil Kerimli ve Azerbaycan Uluslararası İlişkiler Analiz Merkezi Uzmanı Fuat Abdullayev'in konuşmacı olarak yer aldığı "Kafkasya ve Orta Koridor'un Geleceği: Ekonomi, Ulaşım ve Enerji" paneli Gazi Üniversitesi TÜRKDAM Müdürü Prof. Dr. Bülent Aksoy moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Panelde, Orta Koridor'un bölgeye ekonomik ve sosyal etkileri, ulaşım ve lojistiğin güvenliğindeki yeri ve Türkiye ile bölge arasındaki bütünlük açısından önemi gibi konular, uzmanlar tarafından tartışıldı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.