SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Türk Ocakları Ankara Şubesi

QHA - Kırım Haber Ajansı - Türk Ocakları Ankara Şubesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Türk Ocakları Ankara Şubesi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kırım Vakfı Başkanı Kalkay: 1783'te Rusya’nın beklentisi neyse, bugün de aynı Haber

Kırım Vakfı Başkanı Kalkay: 1783'te Rusya’nın beklentisi neyse, bugün de aynı

Türk Ocakları Ankara Şubesi, 9 Mayıs 2025 tarihinde Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay'ın konuşmacı olduğu “Kırım Türklerinin Dramı” konulu bir konferans gerçekleştirdi. Kalkay, konuşmasında; Kırım Tatarlarının tarih boyunca yaşadıklarını, mücadelelerini ve 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı'nı ele aldı. KIRIM TATAR SÜRGÜNÜ VE SOYKIRIMI, DÜNYA TARİHİNDE KÜLTÜREL VE FİZİKİ SOYKIRIMIN EN BÜYÜK ÖRNEĞİ Programın açılış konuşması, Türk Ocakları Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Yakup Cangüven tarafından yapıldı. Cangüven, konuşmasında Kırım Tatarlarının dramının evrensel bir durum olduğuna dikkat çekti. Cangüven, şu ifadeleri kullandı: 18 Mayıs 1944 sabahı Kırım halkı, anavatanlarından zorla koparıldı. Dünya tarihine kültürel ve fiziki soykırımın en büyük örneği olarak kayıtlara geçen, Kırım Türklerinin büyük bir yas ve hafıza günü olarak hatırladığı Kırım Tatar Sürgünü ve bu sürgünün Kırım Tatarlarının üzerinde bıraktığı sosyal, kültürel, psikolojik, ideolojik etkilerini Kırım Vakfı Başkanı Sayın Tuncer Kalkay başkanımızdan dinleyeceğiz. KIRIM TATAR SÜRGÜN VE SOYKIRIMI, 1984’TE MANŞETLERDE YER ALDI Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay, Türk Ocakları Ankara Şubesinin ilk programını Zafer Karatay’ın gerçekleştirdiğini ve programda Kırım’ın ele alındığını anımsattı. Türkiye’de Kırım Tatarlarıyla ve sürgünle alakalı geniş çaplı bilgilendirmeleri kendi gençlik yıllarında yaptıklarını aktaran Kalkay, “1984 yılında, o zamanın teknolojisiyle, bütün gazetecileri tek tek ziyaret ederek onlara sürgünü anlatmıştık. Tercüman Gazetesi'nde 18 Mayıs 1944 Sürgünü manşette çıkmıştı. O zamanlar bana ne kadar uzun geliyordu. 40 sene olmuştu. Ama şimdi bir 40 sene daha geçince, aslında 40 sene, 100 sene bir milletin hayatında o kadar fazla bir önem ortaya koymuyor.” ifadelerini kullandı. TÜRK DÜNYASININ BÜYÜK ŞAHSİYETİ İSMAİL BEY GASPIRALI Kalkay, o dönemde birçok insanın Türk dünyasının büyük fikir adamı ve Tercüman gazetesinin kurucusu İsmail Bey Gaspıralı'yı  pek çok insanın tanımadığını vurguladı. Konuşmasında “Şimdi herhangi bir Türk ülkesinden insan, Türk dünyasıyla ilgili konuşmaya başladığı zaman ‘Dilde, fikirde, işte birlik’ diyor.” ifadelerine yer verdi. Aynı zamanda Kalkay, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Devlet Başkanları 11. Zirvesi'nde İsmail Bey Gaspıralı anısına hatıra parası basıldığının ilan edildiğini hatırlattı. İsmail Bey Gaspıralı’nın dünya çapında tanınması için kendilerinin de girişimleri olduğunu belirten Kalkay, 2018 yılında İsmail Bey Gaspıralı adına bir üniversite kurulması için bir kampanya başlattıklarını belirtti. Kalkay, “Fakat bir ses getiremedik. İnşallah bundan sonra, bunun zamanı geldi, onun ismiyle bir üniversite kurulması lazım.” ifadeleriyle düşüncelerini aktardı. KIRIM’DA TÜRK VARLIĞI İLK KEZ 4. YÜZYILDA GÖRÜLDÜ Ardından konuşmasına Kırım hakkında bilgi vererek devam etti. Kırım’da Türk varlığının 4. yüzyılda başladığını belirten Kalkay, 6. yüzyılda Göktürkler’in Kırım’da görüldüğünü belirtti. Hazarların, Peçeneklerin ve Kıpçakların da bu coğrafya üzerinde faaliyet gösterdiğini aktardı. Kırım Tatarlarının da kimliklerinde, topraklarında varlıklarını göstermiş Türk halklarından izler taşıdığına dikkat çekti. Aynı zamanda Kırım Tatarlarının dil bakımından da çok zengin olduğunu kaydetti. Kalkay, “Kırım, 4. yüzyıldan başlarsak aslında Türklüğün anavatanı olmuş. Bu topluluklardan sonra da Altın Orda gibi çok güçlü bir imparatorluk kurulmuş. Altın Orda’nın devamı olarak da Kırım Hanlığı kuruldu.” ifadelerini kullandı. Kalkay, daha sonradan Hanlığın Osmanlı İmparatorluğu ile ilişkilerini ele aldı. Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamaya başlamasıyla Kırım Hanlığı’nın da bu durumdan etkilendiğini dile getiren Kalkay, bu dönemden sonra Kırım Tatarlarının başına türlü hadiseler geldiğini aktardı. ÇARLIK RUSYASI’NIN AYAK SESLERİ, 1783’TE DUYULMAYA BAŞLANDI Kalkay, Kırım Tatarlarının güçlü bir dönemle tarihte iz bırakmasının ardından 1783 yılında Çarlık Rusyası’nın ayak seslerinin duyulmaya başladığını belirtti. 1774 tarihinde imzalanan Küçük Kaynarca Anlaşması ile Rusya’nın Kırım’ı özerk bir devlet olarak tanıdığını fakat 1783 senesinde işgal ettiğini kaydetti. Kalkay, bu tarihin ardından başlayan 150 yıllık göç sürecinden şu ifadelerle bahsetti: Kırım’ın 1783’te işgal edildiği gün, belki de Kırım’da bir tane bile Rus yoktu. Fakat zaman içerisinde yerleşiyorlar. Oradaki Kırım halkını yavaş yavaş Kırım’dan koparıyorlar.  Belki bir asırdan daha fazla süre içerisinde göçler başlıyor. Nereye başlıyor bu göçler? Halife topraklarına. O zamanki şartlarda halifeliğe bağlılık yüksek seviyedeydi. Dilimizi, kimliğimizi kaybetmeyelim diye, büyük baskılar sonucunda halife topraklarına göç etmek zorunda kaldık. “GASPIRALI, BİR YERDE UYUYUP KALAN BİR HALKI UYANDIRMAYA BAŞLIYOR” Konuşmasında İsmail Bey Gaspıralı’nın Kırım Tatarları için önemine tekrardan dikkat çeken Kalkay, Gaspıralı’nın faaliyetleri sayesinde halkın çoğunluğunun eğitim alabildiğine dikkat çekti. 1883 yılında Tercüman gazetesinin kurulduğunu kaydeden Kalkay, “1883 yılında çıkardığı Tercüman, bütün Türk dünyasına yayılıyor. Balkanlardan Mısır’a, Çin’e, Hindistan’a kadar gidiyor. 5 bine yakın Usûl-ü Cedîd  Mektebi açılıyor. Gaspıralı, bir yerde uyuyup kalan bir halkı uyandırmaya başlıyor. Gaspıralı’nın açtığı ışıkla yavaş yavaş Kırım’da yetişen münevverler vatanına sahip çıkmaya başlıyor.” ifadelerine yer verdi. TÜRK-İSLAM DÜNYASINDA GERÇEKLEŞEN İLK DEMOKRATİK SEÇİM 1917 yılının aralık ayında Kırım Tatarlarının bir kurultay çevresinde birleştiğini belirten Kalkay, kurultay çerçevesinde gerçekleşen seçimlerin iki gün sürdüğünü ve sonucunda 76 milletvekili seçildiğini kaydetti. Kalkay aynı zamanda bu milletvekillerinin arasında 5 adet kadın vekil olduğunu ve bu kişilerden birisinin de İsmail Bey Gaspıralı’nın kızı Şefika Gaspıralı olduğunu kaydetti. Kalkay, o kadar zorluğun içerisinde 1917 yılında Kırım Anayasası'nın ilan edildiğini kaydetti. Kalkay, gerçekleşen seçimlerin Türk-İslam dünyasında gerçekleşen ilk demokratik seçim olduğunun da altını çizdi. Kırım Tatarlarının vahşi Bolşeviklere karşı uzun bir süre karşı koyamadığını belirten Kalkay, 23 Şubat 1918 tarihinde Kırım’ın Başbakanı ve Müftüsü Numan Çelebicihan’ın şehit edildiğini belirtti. 1921 yılında da Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin kurulduğunu kaydetti. SOVYETLER BİRLİĞİ, TÜRK-MÜSLÜMAN HALKLARI SÜRGÜNE GÖNDERDİ Kalkay, konuşmasına 18 Mayıs 1944 tarihinde yaşanan sürgünü anlatarak devam etti. Sovyetler Birliği’nin kendisine karşı olan milletleri sürgüne gönderdiğini belirten Kalkay, Kırım Tatarlarından önce Kalmukların, Karaçayların, Çeçen-İnguşların sürgüne gönderildiğini kaydetti. Kalkay, sürgüne gönderilen halkların Türk ve Müslüman olduğuna dikkat çekti. Kırım Tatarlarının sözde sürgün sebebinin Almanlarla iş birliği yapılması olarak öne sürüldüğünü kaydetti. Sürgünün bir gün içerisinde yaşandığını belirten Kalkay, insanların hayvan vagonlarına yüklendiğini ve zor şartlar altında bu sürecin geçirildiğini kaydetti. “Su vermiyorlar, yemek vermiyorlar, insanlar açlıktan ölüyor. İhtiyaçlarını gideremiyorlar. Cenazelerini bile gömemiyorlar.” ifadelerini kullandı. KIRIMOĞLU ÖNCÜLÜĞÜNDE DAVA DEVAM EDİYOR Kırım Tatarlarının farklı bölgelere sürüldüğünü ve 1960’lı yıllara kadar bu bölgede yaşadıklarını kaydetti. 1960’ta Sovyetler Birliği’nin bir kararname yayınlanmasının ardından Kırım Tatarlarının vatanlarına dönmeye çalıştıklarını belirten Kalkay, 1970’li yıllarda da Kırım Tatar halkının millî lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu önderliğinde mücadelelerini sürdürdüklerini kaydetti. 1980’li yıllarda Kırım Tatarlarının dönmeleri için bir taslak hazırlandığını belirten Kalkay, kitleler halinde Kırım’a geri dönüşlerin de bu senelerde başladığını kaydetti. Kalkay, Dernek olarak da bu süreçte aktif rol oynadıklarını ve Kırım’a gittiklerini, oradaki süreci yakından takip ettiklerini belirtti. Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı Başkanlığının (TİKA) ve Kırım Tatar derneklerinin, vatana dönüş sürecinde çok büyük destek ve katkılarının olduğuna dikkat çekti. 2014 YILINDA KIRIM, TEKRAR İŞGALE UĞRADI Kalkay, konuşmasına Kırım’ın 2014 yılında Rusya tarafından işgal edilmesiyle devam etti. 26 Şubat 2014 tarihinde toplanan parlamentoda Ruslarla yaşanan tartışmaların ardından 27 Şubat’ta parlamentonun basıldığını ve Kırım’da yeşil adamların görülmeye başlandığını aktardı. Konuşmasında Rusların 11 yıldan beri uyguladığı baskılardan bahseden Kalkay, 200’e yakın Kırım Tatar siyasi tutsağın bulunduğunu vurguladı. Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkan Yardımcısı Nariman Celal, Ahtem Çiygöz ve İlmi Ümerov’un da Ruslar tarafından tutuklandığını kaydeden Kalkay, Rusya ve Ukrayna’nın arasında gerçekleşen esir takasında Türkiye’nin yardımı sonucunda bu kişilerin özgürlüğüne geri kavuştuğunu vurguladı. Rusya’nın savaş süresince her türlü yöntemi kullanarak Kırım Tatarlarını hedef aldığını belirten Kalkay, düzenlenen kampanyalara büyük paralar harcandığını ve bu tür karalama kampanyalarının Kırımoğlu’na karşı da yürütüldüğünü belirtti. “1783 YILINDAKİ RUSYA’NIN BEKLENTİSİ, EYLEMLERİ NEYSE, BUGÜN DE FARKLI DEĞİL” Kırım Tatarlarının Rusya’nın işgalini kabullenmediğini vurgulayan Kalkay, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Halkımız, Rusya’nın bu işgalini kabullenmiyor. Rusya da bu işgali kabul ettirmek için her türlü imkanını seferber ediyor… 1783 yılındaki Rusya’nın beklentisi, eylemleri neyse, bugün de farklı değil. Bunu da her şekilde ortaya koyuyorlar… Katerina’nın İvan’ın fikri neyse Putin’in de o. Kendisi zaten söylüyor, diyor ki ben sadece Sovyetler Birliği’ne değil Çarlık Rusyası’na da bağlıyım.” Kalkay, konuşmasının devamında Rusya’nın 24 Şubat 2022 tarihinde de Ukrayna’ya karşı topyekûn işgal girişimi ve saldırılarını başlattığına da dikkat çekti. Günümüzde ABD Başkanı Donald Trump ile yaşanan süreçlere de değindi. Kalkay, her şeye rağmen Türkiye’nin bu süreçte tutarlı ve kararlı politikasını sürdürdüğünü vurguladı. KIRIM TATAR SÜRGÜN VE SOYKIRIMI, TÜRK DÜNYASININ SIZLAYAN YARASI Program sonunda Türk Ocakları Ankara Şubesi Başkanı Uğurcan Küçükağaoğlu bir konuşma gerçekleştirdi. Konuşmasında Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı'nın, Türk dünyasına gönül vermiş tüm Türkçülerin sızlayan yarası olduğunu vurguladı. Başkan Küçükağaoğlu, Ey Güzel Kırım'ın sözlerini seslendirdi ve Hüseyin Nihal Atsız'ın Selâm şiirinden dizelere atıf yaptı KIRIM TÜRKLERİNİN DAVASI, TÜRK OCAKLARININ DA DAVASI Program sonundan Başkan Küçükağaoğlu, Kırım Vakfı Başkanı Kalkay'a teşekkür belgesini takdim etti. Belge takdiminde “Kırım Türklerinin davası, aynı zamanda Türkiye Türklerinin de Türk Ocaklarının da en ön safta mücadele verdiği davalardan biridir.” ifadelerini kullandı.

Türk Ocakları Ankara Şubesi, 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı'nı gündeme getirecek Haber

Türk Ocakları Ankara Şubesi, 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı'nı gündeme getirecek

Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay, Türk Ocakları Ankara Şubesinin düzenlediği konferansta, 81. yılında 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı'nı anlatacak. Türk Ocakları Ankara Şubesi Prof. Dr. Orhan Düzgüneş Salonu'nda 9 Mayıs 2025 Cuma günü saat 19.00’da yapılacak olan konferansın konu başlığı "Kırım Türklerinin Dramı" olarak duyuruldu. Ayrıca, konferans sonunda soru-cevap bölümünün olacağı ve Başkan Kalkay'ın katılımcıların sorularını yanıtlayacağı ifade edildi. 18 MAYIS 1944 KIRIM TATAR SÜRGÜNÜ VE SOYKIRIMI Sovyet hükûmeti, Stalin’in emriyle 18 Mayıs 1944’te Kırım’daki tüm Kırım Tatarlarını sürgün etti. Sürgün sırasında Kırım Tatar erkeklerin büyük bir çoğunluğu Kızılordu’da Alman Nazi ordusuna karşı savaşıyordu. Çoğunlukla kadınlar, çocuklar, yaşlılar olmak üzere hayvan vagonlarına doldurulan Kırım Tatarları; Türkistan, Urallar ve Sibirya’ya sürgün edildi. Kırım’dan sürgün edilen 420 bini aşkın Kırım Tatarının yüzde 46’sı sürgün yolunda veya gittikleri yerlerde açlık, susuzluk ve hastalık gibi çeşitli sebeplerden dolayı hayatını kaybetti. Sovyet yönetimi, Vatan Kırım’ın demografik yapısını değiştirmeyi amaçladı ancak Kırım Tatarları, bağrından koparıldıkları o aziz vatanı, Kırım’ı hiçbir zaman unutmadı. Sürgün yıllarında, sürgün edildikleri yerlerde vatana dönmek için çaba gösterdiler. Nihayet, yıl 1989’u gösterdiğinde Kırım Tatarları, yavaş yavaş ata topraklarına dönmeye başladı. O tarihten itibaren Kırım Tatarları yaşadıkları yokluklara rağmen vatanda kalma mücadelesini sürdürdü. Kırım Tatarları, 1989’un sonuna kadar sürgün yerlerinde zorla tutuluyordu. Anavatan Kırım’a geri dönme teşebbüsleri, hapisle ve yeni sürgünle cezalandırılıyordu. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Kırım Tatarları vatana dönmeye başladı. Ancak yaklaşık 150 bin Kırım Tatarı maddi yetersizlik ve yasal engeller nedeniyle sürgün yerlerinde kalmaya devam etti. 2015 yılında Ukrayna Parlamentosu, Kırım Tatar Sürgünü’nü soykırım olarak kabul etti ve 18 Mayıs tarihini “Kırım Tatar Soykırım Kurbanlarını Anma Günü” olarak ilan etti. Çekya Parlamentosunun üst kanadı olan Senato, 18 Aralık 2024 tarihli genel kurulunda, 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü'nü soykırım olarak tanıyan kararı kabul etti. Böylece Çekya, 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü'nü soykırım olarak tanıyan 7. ülke oldu. Kırım Tatar Sürgünü’nün 2015 yılında Ukrayna Parlamentosu tarafından soykırım olarak kabul edilmesi sonrasında; 2019 yılında Letonya ve Litvanya parlamentoları, 2022’de ise Kanada Parlamentosunun alt kanadı olan Avam Kamarası, 2024'ün temmuz ayında Polonya Parlamentosunun alt kanadı olan Sejm ve 2024'ün ekim ayında Estonya Parlamentosu (Riigikogu), 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü'nü soykırım olarak tanımıştı.

Türk Ocakları Ankara Şube Başkanı: Türk’e ait ne varsa sahip çıkmalıyız! Haber

Türk Ocakları Ankara Şube Başkanı: Türk’e ait ne varsa sahip çıkmalıyız!

Yağmur Filiz Şahin/QHA Ankara Türk Ocakları Ankara Şubesinin 2 Şubat 2025 tarihinde gerçekleştirdiği 19. Olağan Genel Kurul Toplantısı’nın ardından Uğurcan Küçükağaoğlu başkan seçildi. Kırım Haber Ajansı (QHA), Uğurcan Küçükağaoğlu’nun Türk Ocakları Ankara Şubesi içinde planladığı faaliyetleri ve Türk dünyasına yönelik değerlendirmeleri üzerine sorular sordu. “GÜÇLÜ TÜRK MİLLETİNE HİZMET ETME GAYRETİ İÇİNDE OLDUM” Türk Ocakları ile 1986 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğrencisi iken tanıştığını aktaran Küçükağaoğlu, ilk görev yeri Samsun’da ocak ile irtibatını yürütmeye devam ettiğini belirtti. Küçükağaoğlu ortaöğretim ve üniversite dönemlerinde milliyetçi hareketlerin içinde aktif olarak bulunduğunu ifade etti. Küçükağaoğlu, “Güçlü Türkiye, büyük Türk milleti ve büyük Türk devleti mücadelemizde hem kamu çalışma hayatı içerisinde hem de sosyal hayatın diğer noktalarında hizmet etme gayreti içerisinde oldum. Samimi, inanmış bir Türk milliyetçisi ve Türk Ocakları içerisinde aidiyet duygusunu en üst düzeyde hisseden bir Türk Ocaklı olarak Ankara Şube Başkanlığını yürütüyorum.” değerlendirmesini yaptı. Türk Ocaklarını “asırlık bir çınar” olarak nitelendiren Küçükağaoğlu, 1987’de Ordu Türk Ocaklarının Kurucu Genel Sekreteri ve iki dönem başkanlığını yürüttüğünü, 2006 yılından bu yana Türk Ocakları Ankara Şubesi’nin Yönetim Kurulu Üyesi, Sekreteri ve Genel Başkan Yardımcılığını üstlendiğini dile getirdi. Türk Ocakları Ankara Şubesi’nin 25. Başkanı olduğunu ifade eden Küçükağaoğlu, “Sorumluluğumuzun ve yükümüzün farkındayız. İçinde bulunduğumuz bu süreç içerisinde Türk milliyetçilerine ve Türk Ocaklarına büyük sorumluluklar düşmektedir. Ekip çalışmasıyla birlikte, aldığımız noktadan daha ileriye götürme ülküsü dışında başka bir mücadelemiz olmayacak. Türk Ocaklarını Hacı Bektaşi’nin dediği gibi, ‘Sevgi muhabbeti kaynar, yanan ocağımızda’ ifadesinin vücut bulmuş haline getirerek; muhabbetin, kucaklaşmanın ve bir arada olma isteğinin ön planda olduğu, ilim kültür ve eğitim yuvası ülküsünden başka gayretimiz yoktur.” dedi. TÜRK DİLİ VE ORTAK ALFABEYE DİKKAT ÇEKTİ Daha önce Türkçenin Diriliş Hareketi Derneğinin Kurucu Genel Sekreterliğini üstlendiğini belirten Küçükağaoğlu, görevini hala devam ettirdiğini söyledi. Küçükağaoğlu, Yunus Emre’nin “arı, sade Türkçe” anlayışını sürdürdüklerini sözlerine ekledi. Buradaki çalışmalarını Türk Ocakları bağlamında sürdürme gayreti içerisinde de olduğunu belirten Küçükağaoğlu, Türk dünyasının ortak alfabe çalışmalarına işaret etti. Küçükağaoğlu, “Türk dünyası coğrafyalarının birbiriyle hemhâl olabilmesi ve iletişimini sağlayabilmesi için aynı ortak dili kullanması gerekiyor. Bu noktada derneğimizle yürüttüğümüz çalışmalar oldu. Bunu Türk Ocakları bünyesinde de kimliğimiz olan, ses bayrağımız olan Türkçemize de ağırlık vererek hem genç arkadaşlarımızın Türkçeyi daha düzgün kullanmasını hem de Türkçemizin bütün Türk dünyasında anlaşılır hale gelmesi noktasında paydaş kuruluşlarla çalışmalar yapacağız. Bu konuda proje hazırlıkları içerisinde olacağız. Ortak dili birlikte oluşturmaya gayret edeceğiz.” bilgisini verdi. ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ VE EDEBİYATLARI BÖLÜMÜ İLE İŞ BİRLİĞİ Küçükağaoğlu bu yönde eğitim kurumlarının Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü ile iş birliği yapacaklarını kaydetti. Küçükağaoğlu, “Türk Ocakları olarak ses bayrağımız Türkçeyi yaşatmaya gayret edeceğiz. Türk’e ait ne varsa sahip çıkmalıyız. Türk dili de bunlardan birisidir.” yorumunda bulundu. “KIRIM BİZİM İÇİN ÖZEL BİR TÜRK YURDUDUR” QHA’nın sorusu üzerine Türkiye’de Kırım Tatar diasporası ile alakalı planlanan program ve iş birliklerinden söz eden Küçükağaoğlu yanıtına, Türk Ocaklarının genel politikasının Türk yurtlarının değerli olduğunu vurgulayarak başladı. Kırım Tatar halkının millî lideri, Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun Türk Ocakları Genel Merkezine yönelik ziyaretini anımsatan Ankara Şubesi Başkanı Uğurcan Küçükağaoğlu, “Kırım dernekleri ve Kırım’ın acısını yüreğinde hisseden derneklerle ortaklaşa çalışmalar yapmayı düşünüyoruz. Türk Ocakları Ankara Şubesi olarak da Kırım konulu faaliyetlerimize her sene yer verdik. Bundan sonraki süreçte iş birliğimizi daha da genişletmeyi ve sıklaştırmayı hedefliyoruz. Kırım bizim için özel bir Türk yurdudur.” dedi. Öte yandan Türk birliğine işaret eden Küçükağaoğlu, aynı acının ve aynı heyecanın birlikte yaşanması gerektiğinin altını çizdi. Her şeyden önce gönül köprüsünün kurulması gerektiğini vurgulayan Küçükağaoğlu, “Bunun için bir takım iş birlikleri gerekmektedir. Öncelikle kültür ve eğitim iş birliğine önem vermeliyiz.” diyerek başkan olduktan sonraki ilk toplantıda Türk coğrafyasındaki soydaşların birbiriyle olan iletişimi ele aldıklarını belirtti. “TÜRK OCAKLARININ ANA GAYESİ TÜRKLÜĞÜN YÜKSELTİLMESİ VE YÜCELTİLMESİDİR” Kültürel bağın önemine dikkat çeken Küçükağaoğlu, eğitim ve iletişim ile iş birliklerin önünün açılacağını vurguladı. Türk Ocakları Ankara Şube Başkanı, Türk Devletleri Teşkilatının (TDT) da bu mantıkla hareket ettiğini ve şimdi ekonomi, askerî anlamda iş birliği yapıldığını aktardı. Küçükağaoğlu, “Temennimiz, bütün Türk yurtlarının Türkiye Cumhuriyeti gibi hür ve bağımsız olmasıdır. Her soydaşımızın o coğrafyalarda özgür yaşama imkanına sahip kılınmasıdır. Türk Ocaklarının ana gayesi de Türklüğün yükseltilmesi ve yüceltilmesidir.” ifadelerini kullandı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.