SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Türkmenler

QHA - Kırım Haber Ajansı - Türkmenler haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Türkmenler haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Türk dünyasının sorunları Gazi Üniversitesinde konuşuldu Haber

Türk dünyasının sorunları Gazi Üniversitesinde konuşuldu

Gazi Üniversitesi Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÜRKDAM), Gazi Üniversitesi Türk Dünyası Gençlik Topluluğu ile Kızılelma Kadın, Gençlik ve Çocuk Derneği tarafından 8 Aralık 2025 tarihinde “Türk Dünyası Sorunları ve Sorunlu Bölgeler” başlığıyla kapsamlı bir panel düzenlendi. Gazi Üniversitesi Rektörlük binasındaki Mimar Kemaleddin Salonu’nda tertip edilen program saygı duruşu ve İstiklâl Marşı ile başladı. "TÜM ATALARIMIZI HÜRMETLE YÂD EDİYORUZ" “Türk dünyasının ata yurdundan bugüne, adı bilinen veya bilinmeyen tüm büyüklerimize; Alp Er Tunga’dan Tonyukuk’a, Korkut Ata’dan Kaşgarlı Mahmud’a, Cengiz Aytmatov’dan İsmail Bey Gaspıralı’ya kadar fikirleriyle, kalemiyle, mücadelesiyle yolumuzu aydınlatan bütün değerlerimizi hürmetle yâd ediyoruz.” diyerek programın sunumunu yapan TBMM ve TRT program yapımcısı ve aunucusu Yasemin Aras açılış konuşmaları için protokol isimlerini takdim etti. TÜRK DÜNYASININ DERTLERİYLE DERTLENMEYİ BORÇ BİLEN NESİLLER Gazi Üniversitesi Türk Dünyası Gençlik Topluluğu Başkanı Seyfullah Kaya, katılımcıların programa iştirak ederek, Türk dünyasının dertleriyle dertlenmeyi bir borç olarak bildiğini gösterdiğini vurguladı. Kaya, panelde sorunlu bölgeler başlığıyla toplanılmış olsa da buraya yalnızca coğrafî problemle bakılamayacağını kaydetti. Kaya, “Çünkü bizim için Kırım yalnızca haritada bir yarımada değil, sürgüne direnen bir toplumun vatanı. Ahıska, vatana duyulan bitmeyen bir hasret. Kerkük, Türkmeneli hoyratlarda dile gelen bizi biz yapan, öz mayamızdır. Kıbrıs, vazgeçemeyeceğimiz egemenliğimiz; Karabağ ise sabrın kutlu zaferidir.” ifadelerini kullandı. Kaya, bu bölgelerdeki soydaşların tarih boyunca bedeller ödediğini belirtti. Yalnızca problemlerin konuşulduğu bir program olmaması gerektiğini kaydeden Türk Dünyası Topluluğu Başkanı, “Yolumuz İsmail Bey Gaspıralı’nın da dediği gibi ‘Dilde, fikirde, işte birlik’ sloganını bir slogan olmaktan çıkarıp yaşantımıza dökmektir.” dedi. "AYNI KANDAN AYNI CANDAN MİLLETİN EVLATLARIYIZ" Ardından Kızılema Kadın, Gençlik ve Çocuk Derneği Başkanı Dr. Yasemin Meydan ise programın yalnızca toplantıdan ibaret olmadığının altını çizdiği açılış konuşmasında, “Bugün burada aynı kandan aynı candan aynı tarihten gelen bir milletin evlatları olarak omuz omuzayız, omuz omuza olmak zorundayız. Her birimizin yüreğinde vatandan uzak, haksızlığa uğramış, sesi kısılmaya çalışılmış Türk yurtlarının hüznü, acısı ve umudu var.” cümlelerini sarf etti. Doğu Türkistan’daki toplama kamplarından, Rus işgali altındaki Kırım’da yapılan baskılardan örnek veren Meydan, yayılmacı güçlerin sistematik bir baskı, asimilasyon politikası ve korku yaratma hedeflerinin olduğunu söyledi. Ayrıca Azerbaycan’da memleketlerinden koparılan insanların acılarının devam ettiğini, Ahıska Türklerinin ise hâlâ vatan hasreti çektiğini sözlerine ekleyen Meydan, Türkmeneli’nde varoluş, Kıbrıs’ta ise eşitlik mücadelesi olduğunu dile getirdi. "BİR ÇOCUĞUN DİLİ SUSTURULDUĞUNDA BİR MİLLETİN SESİ KISILIR" Meydan konuşmasında, “Türk dünyasının farklı bölgelerindeki acılar yalnızca istatistik bir rapor ya da yalnızca tarih değildir. Bunlar kadınlarımızın gözyaşı, gençlerimizin feryadı, çocuklarımızın sessizliği, yaşlılarımızın kırılmış yüreğidir. Bir annenin çocuğuna sarılamadığı yerde huzur olmaz. Bir gencin kimliği elinden alınmaya çalışıldığı yerde gelecek olmaz. Bir çocuğun dili susturulduğunda bir milletin sesi kesilir. Bir yaşlının vatan toprağından hasretle ölmesi bir tarihin koparılmasıdır. Biz biliyoruz ki Türk dünyasının bir yerinde zulüm varsa o zulüm hepimize yapılmış demektir.” ifadelerine yer verdi. TÜRK DÜNYASI GENİŞ COĞRAFYAYA HÂKİM TÜRKDAM Müdürü Prof. Dr. Bülent Aksoy ise Türk dünyasını derinliği olan, değerli ve önemli bir kavram olarak nitelendirerek başladığı konuşmasında, Türk nüfusunun derin bir coğrafyaya hâkim olduğunu ifade etti. Bağımsız olarak yaşayan, otonom olarak yaşayan ve başka ülkelerde azınlık halinde kimlik mücadelesi vererek yaşayan Türklerin büyük bir alana yayıldığını aktaran Aksoy, “İşte bu derin coğrafya içerisinde ekonomiden siyasete, sosyo-kültürel meselelerden güvenliğe kadar çok çeşitli alanlarda birtakım sorunların olduğunu görüyoruz. Sovyetler Birliği'nin dağılması ile birlikte yeni fırsat yeni siyasi konjonktür ortaya çıkmıştır. Bir taraftan Türk milleti için birtakım fırsatları beraberinde getirirken diğer taraftan da aşılması gereken zaman içerisinde çözümlenmesi gereken sorunları beraberinde getirmiştir.” diyerek toplantının konusuna işaret etti. Programda farkındalık oluşturmayı amaçladıklarını kaydeden Aksoy sözlerine Bayrak şairi Arif Nihat Asya’nın “Ağıt” şiiriyle son verdi. TÜRKİSTAN HASSAS BİR DENGE KURMAK ZORUNDA Açılış konuşmaları Gazi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Necdet Hayta’nın konuşmasıyla son buldu. Prof. Dr. Hayta, Türk dünyasının Kafkasya, Türkistan, Balkanlar ve Avrupa’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada olduğunun altını çizdi. Bu nedenle Türklerin farklı siyasî yapıların, farklı ekonomik şartların ve çok çeşitli kültürel ortamlara sahip olduğunu aktaran Hayta, “Türk dünyası hem büyük bir potansiyel hem de ciddi sorunlar barındırabiliyor.” dedi. Türk dünyasının, özellikle Türkistan coğrafyasındaki ülkelerin Rusya, Çin, ABD ve asgari düzeyde bölgede tehdit haline gelen İran gibi ülkelere karşı güvenlik, enerji, ekonomik gibi alanlarda hassas bir denge kurmak zorunda olduğunu belirtti. Türk dili ve alfabesine dikkat çeken Hayta, farklı alfabelerin uzun vadede kültürel etkileşimi zorlaştırdığını söyledi. Hayta, “Ortak bir müfredat, ortak eğitim politikaları ya da gençler arası güçlü bir kültürel etkileşim gerekmektedir. Öyle ki bazı ülkelerde Türk kimliğine yönelik baskılar ve asimilasyon politikaları ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.” ifadelerini kullandı. Türk dünyasındaki sorunların devam ettiğini vurgulayan Hayta, “Bu sorunların aşılabilmesi için Türk devletlerinin daha güçlü bir iş birliği, daha fazla ekonomik entegrasyon ve ortak sosyo-kültürel politikalar geliştirilmesi son derece önemlidir.” diyerek Türk dünyasına çağrıda bulundu. TÜRKDAM Müdürü Prof. Dr. Bülent Aksoy’un moderatörlüğünü yaptığı panelde; Dünya Uygur Kurultayı (DUK) Sözcüsü Prof. Dr. Erkin Emet, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş, Araştırmacı-Yazar Dr. Azad Dedeoğlu, Türkmeneli Dernekler Federasyonu Başkanı Mehmet Tütüncü, Başkent Üniversitesi Kıbrıs Türk Tarihi Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Mehmet Balyemez ve Kırım Ailesi Gençlik Kolları Üyesi Zevri Kömürcü konuşmacı olarak yer aldı. ÇİN YAYILMACI BİR SİYASET GÜDÜYOR Prof. Dr. Emet, Doğu Türkistan sorununu anlamak için öncelikle Çin’i bilmek gerektiğini vurgulayarak başladığı konuşmasında, Çin’in tarihî sürecini ve coğrafî konumunu kısaca ele aldı. Çin’in özellikle Türk dünyası başta olmak üzere geniş bir alana yayıldığını ifade eden Emet, Japonya ile ipleri geren Çin’in yayılmacı bir politika güttüğünü söyledi. KARDEŞLERİNİN HEPSİ TOPLAMA KAMPINDA Öte yandan Türkiye’de oluşturulan algının tam tersine Doğu Türkistan’da insanlık suçlarının işlendiğini aktaran Emet, kardeşlerinin hepsinin toplama kampında olduğunu dile getirdi. 2017 yılı itibarıyla hayata geçirilen toplama kampları için artık sadece Uygurların değil Özbek, Kırgız, Kazak, Tatar gibi Türk soyluların da millî kimliği nedeniyle hedef alındığını kaydetti. Emet, “Uydu görüntüleri aracılığıyla bin 200 tane toplama kampı tespit edildi. Korkunç derecede insanlık dışı uygulamalar var burada. Kampa girmek için akrabanızı ziyaret etmeniz bile yeterli. Ayrıca çok sayıda yazar, akademisyen, gazeteci de toplama kamplarına alındı.” dedi. Çin kaynaklarında Uygurların Türk olarak tarihe kaydedildiğini anımsatan Emet, şimdi ise bunun inkâr edildiğini, Uygurların Çinli olduğu yalanını ortaya koyduklarını sözlerine ekledi. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Doğu Türkistan ziyaretinin ardından asimilasyon talimatı vermesi üzerine Uygurların yok edilmeye çalışıldığının altını çizen Emet, “Çünkü Doğu Türkistan onlar için stratejik öneme sahip bir bölge.” yorumunda bulundu. Emet ayrıca dünyadaki Doğu Türkistan diasporasına da değindiği konuşmasında, Uygurların oluşturduğu teşkilâtların tek çatı altında toplandığı Dünya Uygur Kurultayından söz etti. Emet, Uygur Türklerinin kimliğini korumak, gelecek nesillere aktarmak için müzikleri, dansları ve ana dili ile kültürel çalışmalar yaptıklarını ifadelerine ekledi. Emet, “Bugün Doğu Türkistan sorununu sık sık gündeme getirmeye çalışıyoruz.” dedi. Ayrıca DUK Sözcüsü, 9 Aralık’ın Doğu Türkistan Soykırım Günü olarak kabul edilmesine işaret ederek, bunun kritik bir önem taşıdığını ve önemli bir gelişme olduğunun altını çizdi. AZERBAYCAN JEOPOLİTİK REKABETTE ÖNE ÇIKIYOR Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bozkuş ise Azerbaycan’daki soruna işaret ederek etnik yapısı, coğrafî konumu, bölgesel gelişmeler ve enerji sevkiyatının geçiş güzergâhı üzerinde olması nedeniyle Azerbaycan’ın önemli bir konumda olduğunun altını çizdi. Azerbaycan’ın 1918’de bağımsızlığını ilan edene dek Rusya’nın baskılarını sürdürdüğünü aktaran Bozkuş, iki yıl sonra Sovyetler Birliği'nin bir parçası haline geldiğini hatırlattı. Bozkuş, “Bu süreçte Türklerin bölgedeki varlığının izlerinin kasıtlı bir şekilde yok edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Geçmişin her dönemindeki Kafkasya’daki, Azerbaycan’daki, tarihî kültürel mirasa yönelik saldırılar bölgenin demografik yapısını önemli ölçüde değiştirmiştir. Bu, Batılı kaynaklara dâhi yansımıştır.” değerlendirmesini yaptı. Ermeni kaynaklarında da Revan Hanlığından söz edildiğini belirten Bozkuş tarihî kalıntılara günümüzde ulaşıldığını belirtti. “Bu toprakların aslî sakinlerinin Azerbaycan Türklerine ait olduğunu görebiliyoruz.” ifadesine yer veren Bozkuş, aynı zamanda bölgeye gelen Ermenilerin kentlerin isimlerini değiştirdiğini ve ciddi bölgenin demografik değişime uğradığını kaydetti. Bozkuş, “Bölgeye gelen Ermeniler Müslüman halkı göçe zorlamış ve 20. yüzyıla kadar zorunlu göç devam etmiştir.” bilgisini verdi. Kültürel kimliğe yönelik tehdidin Sovyetler Birliği’nde de devam ettiğini vurgulayan Öğretim Üyesi, “Karabağ Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte yeni dönemde Azerbaycan’ın Kafkasya’daki tarihî mirası araştırma ve gelecek nesillere aktarma konusunda hepimize önemli bir görev düşüyor.” şeklinde konuştu. Bozkuş bu hususta birlik ve dayanışma çağrısı yaparak diasporanın kültürel kimlik konusunda çalışmalar yapması gerektiğinin altını çizdi. AHISKA TÜRKLERİNİN SORUNU ELE ALINDI Ardından konuşmasına şiirle başlayan Araştırmacı-Yazar Dedeoğlu, Ahıska Türklerinin yaşadığı problemleri ele aldı. Ahıska Sürgünü’nün bu yıl 81. yılı olduğunu kaydeden Dedeoğlu, Ahıska’nın Türk yurdu olduğunu belirterek, tarihinden ve coğrafî konumundan söz etti. “Bölgede kara bulutlar eksik olmamış” diyen Dedeoğlu, 1828’den sonra Anadolu’ya göçlerin başladığını belirtti. Dedeoğlu, “Ahıska bölgede hem kültürün hem de irfanın ışığı olmuştur. Coğrafyada da söz sahibi olan bir vilayet konumunda olmuştur.” diyerek 19. yüzyıldaki duruma işaret etti. Dedeoğlu, Ahıska’nın 1900’lerde Sovyet sınırları içerisinde kaldığını ve bu süre zarfında kıyımlara maruz kaldığını da ifade etti. AHISKA TÜRKLERİ YAŞAM MÜCADELESİNE DEVAM EDİYOR Öte yandan Dedeoğlu, 14 Kasım 1944’te Ahıska Türklerinin hayvan vagonlarına bindirilip SSCB tarafından vatanlarından koparılarak Türkistan’a sürüldüğünü sözlerine ekledi. Ahıska Türklerinin hâlâ vatan hasreti çektiğini belirten konuşmacı, “1944’ten 1956 yılına kadar tam anlamıyla açık hava hapishanesi diyebileceğimiz bir yaşam sürdürmüşlerdir." dedi. Türk dünyası halklarının SSCB döneminde sürgüne uğradıklarını sözlerine ekleyen Dedeoğlu, “Bunların tamamına yakını geri dönüyor ancak Ahıska Türkleri olarak dünyanın dört bir yanında ABD dâhil dağınık bir şekilde yaşıyoruz. Ve yaşam mücadelesi veriyoruz.” ifadelerini kullandı. TÜRKMENELİN'DEKİ SORUNLAR KONUŞULDU Türkmeneli’ndeki sorunları masaya yatıran Türkmeneli Dernekleri Federasyonu Başkanı Tütüncü ise Türk dünyasındaki sorunlara bakıldığı zaman toplumların farklı milletlerin baskısı altında yaşadığını belirtti. Irak’taki meselenin Türkiye ile iç içe bir mesele olduğunu kaydeden Tütüncü, “Çünkü Türkmenler sınırın öte tarafındadır. Hem Irak’taki hem de Suriye’deki Türkmenler bölgeye yerleşen ilk Türklerdir. O bölge, Anadolu’nun Türkleşmesinden önce Türkleşiyor.” dedi. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bölgedeki Türkmenlerin kaderinin değiştiğini vurgulayan Tütüncü, büyük bir varoluş mücadelesi verildiğini ifadelerine ekledi. "IRAK TÜRKLÜĞÜ HER ŞEYE RAĞMEN ÖZÜNÜ KORUYOR" Tütüncü, Musul’un Misak-ı Millî sınırları içinde olduğu için son derece önemli olduğunun altını çizerek, kaybedilen bir toprak olduğunu belirtti. Günümüzde devletin pek çok kademesinde ve bununla birlikte aydınların siyasî baskıya maruz kaldığını aktaran Tütüncü, “Türkmenler asimilasyona uğratılmak istendi, katliam gören, kendilerine ait binalarının tahrip edilmesine, pek çok yöntemle hunharca soykırıma uğramasına rağmen Irak Türklüğü bugün büyük ölçüde özünü korumaktadır.” şeklinde konuştu. Ayrıca dil ve kültürel açıdan asimile edilmeye çalışıldıklarının ve insanlık dışı muameleye maruz bırakıldıklarının altını çizen Tütüncü, “Siyasî Türkmen kuruluşları, Irak Türkmen Cephesi ve onun yanındaki diğer Türkmen partiler olmak üzere bütün bu Türkmenler coğrafyasında Irak Türkmenleri varlığını, kültürünü, siyasî ve kültürel haklarını savunmaya devam etmektedir. Bu konudaki en büyük desteğimiz elbette ki anavatanımız Türkiye’dir. Bütün Türk dünyasından da bu konuda destek bekliyoruz.” dedi. "KIBRIS'TAKİ TÜRK VARLIĞI 400 YILI AŞKINDIR MEVCUT" Panelistlerden Başkent Üniversitesi Kıbrıs Türk Tarihi Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Balyemez, bölgedeki sorunları masaya yatırdı. “Türk dünyasına selam olsun” diyerek konuşmasına başlayan Balyemez, Kıbrıs’taki Türk varlığının 4 asırdan bu yana var olduğuna dikkat çekti. Balyemez, Kıbrıs Türklerinin Osmanlı'nın fethiyle Kıbrıs Adası’nda var olduğunu ve yakın tarihte var olma mücadelesi verdiğini kaydetti. Balyemez, “Bu varoluş mücadelesi bundan 42 yıl önce kurulan bir devlet olarak varlığını devam ettiriyor.” diyerek bölgedeki soruna da işaret etti. Balyemez, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ısrarla Türkiye Cumhuriyeti dışında hiçbir ülke tarafından tanınmadığını aktardı. "TÜRKİYE 75 YILDIR KIBRIS TÜRKLERİNİN UĞRADIĞI HAKSIZLIĞI GİDERMEK İÇİN ÇABALIYOR" Tarihî süreci anlatan Balyemez, 1931’de İngiliz hükûmeti tarafından Türklerin millî kimliğinin reddedildiğini, Müslüman azınlığı olarak tanınma yönünde baskıya maruz kaldığını ifade etti. Balyemez, Kıbrıs Türklerinin o tarih itibarıyla Türklük mücadelesine başladığını kaydetti. 1960’lı yıllara gelindiğinde katliamlara uğradıklarını anımsatan Balyemez, daha sonra KKTC’nin kurulmasıyla güvenlik sorunun yaşanmadığını belirtti. Balyemez konuşmasında, “Türkiye yetmiş beş yıldır ana gündem maddesi olan dış politikasında Kıbrıs Türklerinin uğradığı haksızlığı gidermek için çabalamaktadır.” cümlesini sarf etti. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı tarafından Türk dünyasının şekillendirilmeye çalışıldığının altını çizen Balyemez, bunun yeniden hayata geçirilmeye çalışıldığını dile getirdi. Son olarak işgal altındaki Kırım, Kırım Tatarları, Rus saldırıları altındaki Ukrayna’da var olan mevcut durum ve bu bağlamda faaliyette olan Kırım Ailesini anlatan kısa bir video kesit gösterildi. "RUS ORDUSUNA GİRMEMEK, UKRAYNA'YA KARŞI SAVAŞMAMAK İÇİN TÜRKİYE'YE GELDİM" Panelde konuşmacı olarak yer alan Kırım Ailesi Gençlik Kolları Üyesi Zevri Kömürcü ise Rus işgali altındaki Kırım’ın tarihî serüvenini ve Kırım Tatarlarını katılımcılara anlattı. 2022 yılı itibarıyla Anadolu topraklarına adım attığını belirterek konuşmasına başlayan Kömürcü, “Türkiye’ye gelmemin sebebi Rus ordusuna girmemek, Ukrayna’ya karşı savaşmamak, milletim için çalışmaktı. Biliyorsunuz Kırım, Türk dünyasının hassas ve sorunu olan bölgelerinden biri.” diyerek Kırım Tatarlarının anavatanı Kırım Yarımadası’nın yüzyıllardır maruz kaldığı asimilasyon ve baskı politikalarına değindi. Kırım Hanlığı bağlamında yarımadanın tarihini ele alan Kömürcü, tarihî şahsiyetlerden biri olan İsmail Bey Gaspıralı’nın Türk dünyasına yeni bir soluk kazandırdığını vurguladı. Ayrıca 1917 senesinde Numan Çelebicihan başkanlığında Kırım Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğunu da sözlerine ekleyen Kömürcü kısa süreli cumhuriyetin ardından aydınların Ruslar tarafından katledildiğine dikkat çekti. Kömürcü, “Bu yetmeyince Kırım Hanlığı'ndan miras kalan yapılarımızı da yok etmeye çalıştılar.” dedi. Kömürcü, 1944’te ise Kırım Tatarlarının SSCB tarafından hayvan vagonlarına bindirilerek ana yurtlarından sürgüne gönderildiğini anımsattı. 1960’lı yılların sonunda Kırım’a geri dönüşlerin başladığını ancak gidenlerin zorlu şartlar altında yaşam mücadelesi verdiğini aktaran Zevri Komürcü, SSCB’nin dağıldığı 1991 yılı itibarıyla Kırım’ın Ukrayna topraklarına dâhil olduğunu belirtti. Kömürcü, böylelikle Kırım Tatarlarının anavatanına döndüğü, asimilasyona karşı verdiği kimlik mücadelesinin sonuç verdiği dönemin ortasında 2014 yılında Kırım’ın yeniden Rusya tarafından işgal edildiğini dile getirdi. MOSKOVA TÜRKİYE'NİN YARDIMLARINDAN SONRA TEDİRGİN OLDU Türkiye Cumhuriyeti’nin Kırım’a her zaman destek verdiğini, bununla birlikte Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı Başkanlığının (TİKA) işgalden önce Kırım’da türlü faaliyetler yürüttüğünü ifade eden Kömürcü, “Türkiye’nin Kırım’a yaptığı yardımları gören Moskova Türk dünyasının yeniden kurulmasına izin vermedi.” yorumunda bulundu. İşgal altındaki Kırım’da şu anda 200’ü aşkın siyasî tutsak olduğunu aktaran Kömürcü, işgalcilerin Kırım’daki Türklüğü susturmak istediğini vurguladı. Bu nedenle Kıyiv’de faaliyet gösteren Kırım Ailesinin 2022’de topyekûn Rus saldırılarının başlamasıyla birlikte Eskişehir’e geldiğini dile getiren Kömürcü, “Savaştan hemen önce Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, ‘Savaş başlayacak biliyoruz ama sizin yanınızda olacağız’ diyerek bize teminat vermişti. Öyle de oldu. Savaşın başladığı gün Türkiye'nin Kıyiv Büyükelçiliği otobüslerle çocukların Türkiye’ye getirilmesini sağladı.” dedi. CUMHURBAŞKANI, FIRST LADY VE TİKA BAŞKANINA TEŞEKKÜR Kömürcü, desteklerinden dolayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, First Lady Emine Erdoğan ve TİKA Başkanı Abdullah Eren’e teşekkür etti. Panelin ardından programın organizatörleri tarafından panelistlere bozkurt temalı plaket, Teşekkür Belgesi ve Kızılelma Ziya Gökalp Onur Ödülü Belgesi takdim edildi. Program, toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.

ITC Türkiye Temsilcisi Kutluhan Yayçılı, Irak Parlamento seçimlerini QHA'ya değerlendirdi Haber

ITC Türkiye Temsilcisi Kutluhan Yayçılı, Irak Parlamento seçimlerini QHA'ya değerlendirdi

Yağmur Filiz Kaşgarlı/QHA Ankara Irak, 11 Kasım 2025 tarihinde parlamento seçimleri için sandık başına gitti. Ülkenin başbakanı, cumhurbaşkanı ve parlamento üyelerini belirleyecek olan seçim sonuçlarının ülkedeki siyasî gidişata ve Türkmenlere yönelik etkisi merak uyandırdı. Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilcisi Kutluhan Yayçılı, parlamento seçim sonuçlarını Kırım Haber Ajansına (QHA) değerlendirdi. "KERKÜK ADINA BU SEÇİM SONUÇLARI TÜRKMENLERİN İRADESİNİ GÖSTERMİYOR" ITC olarak Irak’taki birçok vilayette katılım sağladıklarını kaydeden Yayçılı, Kerkük başta olmak üzere diğer bölgelerde ittifak ile adaylar çıkardıklarını belirtti. Resmî olmayan sonuçlara göre Türkmenlerin Kerkük’te 2, Arapların 5, Kürtlerin de 5 sandalye kazandığını ifade eden Yayçılı, “Bu bize Kerkük’teki gerçek demografik dağılımı göstermiyor. Türkmenlerin katılımı düşük bir seviyede. Bunun yanı sıra Kerkük’te dışardan Kürt transferinin de etkisi var. Bu yüzden Kerkük adına bu seçim sonuçlarının Türkmenlerin iradesini göstermediğini, Türkmen nüfusunu temsil etmediği kanaatindeyiz.” değerlendirmesini yaptı. KÜRTLERİN PROVOKASYONUNA YENİK DÜŞMEME ÇAĞRISI Seçimden önce Türkmen seçmenlere yönelik provokasyonlara değinen Yayçılı, 10 Kasım akşamı Kerkük’te tansiyonun yükseldiğini aktardı. ITC Başkanı Muhammed Seman’ın posterine saldırı düzenlendiğini belirten Yayçılı, “Bu tür girişimleri asla kabul etmiyoruz.” diyerek aynı şekilde yanıt vermenin de tansiyonu düşürecek bir yol olmadığını sözlerine ekledi. Yayçılı, bu bağlamda saldırganlara karşı cevabın sandık başında verilmesi gerektiğini dile getirdiklerini söyledi. Yayçılı, “Halkımıza bu tür provokasyonlara yenik düşmeme çağrısında bulunduk.” dedi. Yayçılı, öte yandan 2003’te Saddam rejiminin düşmesiyle birlikte Kerkük’teki demografik yapıyı değiştirme girişimlerinin olduğunu anımsattı. Kerkük'teki Türk varlığının ortadan kaldırılması adına çeşitli projelerin devreye sokulduğunu dile getiren Yayçılı, o dönemde ülkenin kuzeyinden Kürt grupların Kerkük'e yerleştirildiğini aktardı. 100 BİNİN ÜZERİNDE KÜRT TRANSFER EDİLDİ! Yayçılı şunları söyledi: “Bu politika devam etti. Özellikle Kerkük Valisi Necmettin Kerim zamanında çevre bölgelerden Kürtlerin nüfusunun Kerkük’e alınması suretiyle demografik yapıyı değiştirmeye gayret ettiler. Bu da sandıkta karşımızdaki en büyük sorunlardan biri. Dışardan 100 binin üzerinde Kürt seçmenin Kerkük’e transfer edildiğini biliyoruz. Bir milyon 600 bin nüfusa sahip olan Kerkük’te sandalye dağılımında büyük bir etkiye sahip oluyor.” Bu sebeple hukukî girişimlerinin olduğunu belirten Yayçılı; konuyu Anayasa Mahkemesine, uluslararası platformalara ve Birleşmiş Milletlerin Irak’taki yapılanmasına taşıdıklarını kaydetti. Yayçılı, konunun acil bir şekilde çözülmesi gerektiğine vurgu yaptı. TÜRKİYE CUMHURİYETİ SOYDAŞLARINA DESTEK VERİYOR QHA’nın sorusu üzerine Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığının itidal çağrısına değinen Yayçılı, Türkiye’nin bölgedeki gelişmeleri anbean takip etmesinin ve Türkmen soydaşlarının yanında olduğunu göstermesinin önemli olduğunun altını çizdi. Yayçılı, “Bu yüzden bunu olumlu karşıladık. ITC olarak benzer bildiriler yayımlayarak hem Türkmen kamuoyumuzu hem de buradaki kamuoyumuzu bilgilendirme amaçlı paylaşımlarda bulunduk.” ifadelerine yer verdi. ITC Türkiye Temsilcisi seçim sonuçlarına değinerek, Irak’taki hiçbir genel seçim sonrasında tek partinin iktidara gelecek konjonktürde olmadığını, her zaman ittifaka ihtiyaç duyulduğunu belirtti. “Hiçbir yapı tek başına Bağdat’ta hükûmet olamaz.” diyen Yayçılı, bu gerçek doğrultusunda parlamentoda yer almayı hedeflediklerini söyledi. Yayçılı sözlerine şöyle devam etti: “Türkmenler olarak talebimiz: Hükûmette temsil edilmemizdir. Hangi hükûmet gelirse gelsin mutlak suretle Türkmenlere bakanlık verilmesi ve Bağdat’ta hak ettiği temsil haklarını kazanması gerekmektedir.” ULUSLARARASI PLATFORMLARDAN BEKLENTİNİZ NEDİR? Yayçılı, QHA’nın “Türkmen varlığına yönelik tehditler karşısında uluslararası mekanizmalardan beklentiniz nedir?” sorusuna; uluslararası platformdan hukuksuzluk ve insan hakları ihlâllerine karşı daha fazla etkin olması hususuna vurgu yaparak yanıt verdi. Irak’taki en fazla mağduriyete uğrayan halkınTürkmenler olduğunu belirten Yayçılı, BM’nin Irak’taki yapısının daha gerçekçi raporlar sunmasını ve somut adımlar atmasını beklediklerini kaydetti. "GENÇ KUŞAĞIN SEÇİME KATILIMI ÇOK ÖNEMLİ" Yayçılı son olarak genç kuşağa QHA aracılığıyla bıraktığı mesajında şu ifadeleri kullandı: “Gençlerimizin seçime katılımı çok önemli. Seçim kaygısıyla hareket etmiyoruz, çünkü ITC ve Türkmen milleti olarak varlık mücadelesi veriyoruz. Seçimlere katılım çağrısı yapmamızın sebebi, parlamentoda fazla sandalyeye sahip olmak. 1957’de yapılan son nüfus sayımına göre değerlendirme yapıyoruz. Diğer etnik gruplar farklı iddialarla ortaya çıkıyor. Uluslararası platformlarda 2003’ten sonra yapılan il genel meclisi seçimleri dağılımına göre değerlendirme yapılıyor. Katılımın düşük olması sebebiyle Irak’ta veya Kerkük özelinde nüfusumuz daha düşük olarak lanse ediliyor. Bundan dolayı gençlerimizin katılım sağlaması son derece önemli.”

Erbil'deki Türkmen partilerden ITC'ye tam destek sözü Haber

Erbil'deki Türkmen partilerden ITC'ye tam destek sözü

Irak'ta parlamento seçimlerine sayılı günler kaldı. Irak Türkmenleri ise seçime yoğun bir katılım göstererek, Irak Türkmen Cephesinin (ITC) aday listesine destek verecek. Bu bağlamda Erbil'de bulunan bazı Türkmen partiler, ITC'nin aday listesine destek vereceklerini ilan etti. Erbil'de düzenlenen toplantıya Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Siyasi ve Dini Oluşumlardan Sorumlu Bakanı ve ITC Siyasi Büro Üyesi Aydın Maruf, ITC siyasi büro üyeleri, Türkmen siyasi partileri ile vakıf ve derneklerinin temsilcileri katıldı. Toplantıda ITC'nin 5 adayına destek verileceği vurgulandı. Bakan Maruf bu durumdan memnuniyet duyduğunu belirterek, ITC'nin 268 numaralı liste ile seçimlere katılacağını anımsattı. Maruf, “Erbil'de olan bazı Türkmen siyasi partilerle bir araya geldik. Bu toplantıda siyasi partiler Irak Türkmen Cephesine desteğini vurguladı.” dedi. TÜRKMEN PARTİLERİN DESTEĞİ ÖNEMLİ Türkmen siyasi partilerin desteğinin önemli olduğuna vurgu yapan Maruf, “Neticede Irak Türkmen Cephesi geçmişten bugünümüze kadar her zaman Irak’ta olsun, Irak Kürt bölgesinde olsun Türkmenler başta olmak üzere bizimle olan bütün dini ve etnik grupların da hukuklarına dikkat etmiştir.” ifadelerini kullandı. Maruf, ITC’nin her zaman birlikte yaşam prensiplerine ve Türkmen haklarına büyük bir katkı sağladığını ifade ettiği konuşmasında, “Bugün, Erbil'de olsun diğer bölgelerde olsun güzel bir birlikte yaşam, bir kardeşlik ve dostluk var. Bunu biz daha fazla güçlendirmek için çalışıyoruz.” cümlelerini sarf etti. "ERBİL'DE BİR SANDALYE ÇIKARMA AMACIMIZ VAR" Amacın Erbil'de Irak parlamentosunda bir sandalye çıkarmak olduğunun altını çizen Maruf, “Bizim her zaman Irak Türkmen Cephesi olarak bu iradeli siyasi partilerle siyasi temelli ilişkilerimiz güçlüdür. Bugün de bu toplantıya katılan değerli Türkmen siyasi partilerine de başarılar diliyorum. Gerçekten bizi yalnız bırakmadılar bu zor şartlarda.” dedi. ITC'YE DESTEK ÇAĞRISI ITC'ye destek vermesi için halka çağrıda bulunan Maruf, “Türkmenler başta olmak üzere Erbil'de olan hem Kürt kardeşlerimizden hem de Süryani kardeşlerimizden 11 Kasım’da yapılacak Irak parlamento seçimlerinde, Irak Türkmen Cephesi listesine destek vermelerini istirham ediyoruz." şeklinde konuştu.

14-16 Temmuz 1959: Kerkük Katliamı'nın acısı dinmiyor! Haber

14-16 Temmuz 1959: Kerkük Katliamı'nın acısı dinmiyor!

Irrak'ta 1959 yılında 14 Temmuz tarihi, Türkmenler için kara bir gün olarak tarihe geçti. 14 Temmuz 1959 tarihinde başını Molla Barzani'nin çektiği silahlı Kürt gruplar tarafından Kerkük'teki Türkmenlere yönelik büyük bir katliam gerçekleştirildi. Katliamın izleri 66. yılında halen hafızalardan silinmiyor. 14-16 TEMMUZ 1959 KERKÜK TÜRKMEN KATLİAMI 14 Temmuz 1959 Kerkük Katliamı’nda onlarca Türk, sadece Türk oldukları için öldürüldü. Kerkük Katliamı, Komünist Partisi üyeleri ve Kürt çeteleri ile birlikte Mustafa Barzani liderliğinde hayata geçirildi. Irak’ta 1958’de yapılan askerî darbe sonucu kraliyet devrilmiş ve cumhuriyet rejimi ilan edilmişti. Türkmenler, rejim değişikliğini 1. yılında kutlamak istedi. Bunun üzerine, Barzani ailesine bağlı silahlı terör grupları, “Kerkük Kürtlerindir” sloganları ile Türkmen avına başladı. Özellikle, aydın ve askeri sınıftan Türkmenler hedef alındı. Kanlı bir terör dalgası başlatan silahlı çeteciler, Türkmenlere yönelik etnik temizliği amaçladı. Kerkük’te üç gün üç gece boyunca onlarca Türkmen katledildi. Makineli tüfeklerle taranan, diri diri toprağa gömülen, cesetleri motorlu araçlara iple bağlanarak sürüklenen, üzerlerinden kamyonlar geçirilen, idam edilen ve gözleri oyulan pek çok insan oldu. Irak güvenlik kuvvetleri, soykırımı amaçlayan bu katliamı seyretmekle yetindi. Kerkük’ün asırlık Türk kimliğini hedef alan katliamın sorumlusu olarak 260 kişi tutuklandı. 28 tanesi idama mahkûm edildi. Kerkük Katliamında şehit edilen Türkmen aydınlarından bir kısmının isimleri şöyle: 1-Emekli Albay Ata Hayrullah 2- Emekli Doktor Albay İhsan Hayrullah 3- Kasım Neftçi 4- Selahattin Avcı 5- Mehmet Avcı 6- Cahit Fahrettin 7- Osman Hıdır 8- Emel Fuat 9- Cihat Fuat 10- Nihat Fuat 11- Nurettin Aziz 12- Abdullah Beyatlı 13- İbrahim Ramazan 14- Abdulhalik İsmail 15- Hasip Ali 16- Cuma Kanber 17- Kazım Abbas Bektaş 18- Şakir Zeynel 19- Hacı Necim Muhammed 20- Enver Abbas 21- Adil Abdulhamit 22- Züheyr İzzet 23- Fethullah Yunus 24- Kemal Abdulsamet 25- Seyit Gani Nakip

Irak'ta nüfus sayımı yaklaşıyor: Türkmenlerin nüfusu merak konusu Haber

Irak'ta nüfus sayımı yaklaşıyor: Türkmenlerin nüfusu merak konusu

Irak genelinde gerçekleşecek olan nüfus sayımına sayılı günler kaldı. 2024 yılında ülke genelinde etnik açıdan çeşitliliğe sahip olan Irak'ta yapılacak olan nüfus sayımının tarihi açıklandı. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani başkanlığındaki Yüksek Nüfus Konseyi, sayımın 20-21 Kasım 2024 tarihlerinde yapılacağını duyurdu.  Başbakanlık Ofisi tarafından yapılan açıklamada nüfus ve konut sayımı hazırlıklarının Başbakan es-Sudani liderliğindeki toplantıda gerçekleştirildiğini ve sayımın sorunsuz bir şekilde ilerlemesi için kararlar verildiği bildirildi. Ayrıca sayım boyunca sokağa çıkma yasağı uygulanacak. Buna göre Türkmenlerin haklarının ihlal edildiği Irak'ta nüfuslarının ne kadar olduğu ise merak konusu oldu.  KERKÜK'TE SEÇİM SKANDALI Toplamda 16 üyesi bulunan Kerkük İl Meclisi, 10 Ağustos 2024'te 9 üye ile gerçekleştirdiği sözde seçimle Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) partisine mensup Rebvar Taha'yı Valilik görevine getirdi. Öte yandan Arap Koalisyonundan Muhammed Hafız ise İl Meclis Başkanı seçildi. Türkmenlerin saf dışı bırakılarak yapıldığı oylama tartışma yaratırken, kentteki etnik gruplar arasındaki gerginlik yükseldi. Ayrıca seçime Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) üyeleri ve 3 Arap üye de seçime katılım sağlamadı. Irak Türkmen Cephesi (ITC) bir otel odasında gerçekleştirilen sözde seçimin yasal olmadığını belirterek, seçimin iptali için Yüksek Federal Mahkeme'ye başvuruda bulundu. 

Irak Türklerinin mezarlığına saldırı: "Irak'ta Türkün ölüsünden bile korkuyorlar" Haber

Irak Türklerinin mezarlığına saldırı: "Irak'ta Türkün ölüsünden bile korkuyorlar"

Irak'ta Türk varlığından rahatsız olanlar, Irak Türklerinin mezarlığına saldırdı. Kimliği belirlenemeyen şahıslar, Altunköprü Şehitliğinde bulunan mezar taşlarındaki Gök Bayrakları siyah renkle boyadı. Mezarlığı ziyaret eden bir kadın, saldırıdan gereiye kalan çirkin provokasyonun izlerini görüntüledi. Saldırı sonucu Türkmen bayraklarının siyaha boyanmış görüntüleri tepki topladı. ???? Irak'taki #Türk varlığını hazmedemeyenler, #Altunköprü Şehitliği'ne saldırdı. Saldırganlar, mezar taşlarındaki Gök Bayrakları siyah renklere boyayarak bir provokasyona daha imza attı ???? https://t.co/fTbtOTOcY9 pic.twitter.com/snGFhY30i6 — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) April 4, 2023 "ÖLÜMÜZDEN BİLE KORKUYORLAR" Kadın çektiği videda, "Mezarlarımızın üstündeki bayrakları siyaha boyamışlar. Baksanıza, hangi ş*** yapmış bunu? Bütün bayrakları boyamışlar. Ölümüzden bile korkuyorlar. Zaten şerefli insan böyle yapmaz. Ş*** insan böyle yapar. Şehidimize bile kıydılar. Mezarlarımızla bile uğraşıyorlar. Onlar zannediyor ki biz üzülüyoruz, kızıyoruz. Biz hiç kızmıyoruz. Anladık ki bizim hakkımızdan gelemiyorlar, ölülerimizle uğraşıyorlar" ifadelerini kullandı.  "IRAK'TA TÜRK'ÜN ÖLÜSÜNDEN BİLE KORKUYORLAR!" Irak Türkü aktivist Kerküklü Gazeteci Mustafa Kemal Yılmaz, yaşanan saldırıyı sosyal medya hesabından paylaşarak tepki gösterdi.  Yılmaz, "Irak'ta Türk'ün ölüsünden bile korkuyorlar! Türkmeneli'nde bulunan Türk şehitlerinin kabirleri saldırıya uğradı. Saldırıda, kabirler üzerinde bulunan Türkmeneli bayrağı ve ay yıldızın üzeri çizildi. Bizleri yok edemeyeceksiniz!" ifadelerini kullandı.

Altunköprü'deki Türkmen Katliamı'nın yıl dönümü Haber

Altunköprü'deki Türkmen Katliamı'nın yıl dönümü

Bundan 32 yıl önce yaşlı ve çocukların da aralarında bulunduğu sayıları 130’u aşkın Irak Türkmeni, adını Kerkük-Erbil yolundaki Küçük Zap Nehri üzerinde bulunan tarihi köprüden alan Türkmen yoğunluklu Altunköprü ilçesinde devrik Saddam rejimi güçleri tarafından katledilmişti. PEŞMERGE KERKÜK’Ü KONTROL ALTINA ALMAYA ÇALIŞTI 1. Körfez Savaşı sırasında Irak içerisinde yaşanan kargaşa ortamından ötürü ülkede Kürt ve Şii unsurların ayaklanmaları baş göstermişti. Peşmerge güçleri Kerkük'ü kontrol altına almaya çalıştı. SADDAM REJİMİ TÜRKMENLERE İNTİKAM KAMPANYASI BAŞLATTI Irak Ordusu Kerkük üzerine yürüyüş harekatına başladığında ise peşmergeler geri çekilmeye başladı. Saddam rejimine bağlı Irak Ordusu peşmergeyi karşısında bulamayınca isyan bile etmeyen Türkmenlere karşı sözde intikam kampanyası başlattı. Genç yaşlı ayırt etmeden Kerkük, Tazehurmatu ve Altunköprü kasabasından topladıkları 135 Türkmen’i Altunköprü yakınlarındaki Dibis Kayabaşı mevkiine götüren Saddam güçleri kurşuna dizerek infaz etti. 8 YAŞINDAKİ TÜRKMEN ÇOCUK KATLEDİLDİ Şehitlerin 55’i Kerkük şehir merkezinden, 15’i Tazehurmatu’dan, 32’si Altunköprü’den ve 13’ü ise bilinmeyen Türkmen bölgelerinden getirilmişti. Şehit düşen Türkmenlerden 25 tanesi 18 yaşının altındaydı. Şehitlerden Cemil Süleyman Abbas sadece 8 yaşındayken katledildi. Kemal Sabır Ahmet ise 10 yaşında bulunuyordu. IRAK TÜRKMENLERİ 1922’DEN BERİ SOYKIRIMA UĞRADI Irak Türkmenleri 1922’den beri sayısız soykırıma uğradı. Bunların bazıları peşmerge ve diğer Kürt grupları tarafından diğerleri ise Arap milliyetçisi Saddam Hüseyin rejimi tarafından gerçekleştirildi. Altunköprü kasabası 20 Kasım 2017’de peşmerge işgalinden kurtarıldı. Altunköprü, özellikle Irak Kürt Bölgesel Yönetimi tarafından ABD işgali sonrası Kürtleştirilmeye çalışılan bölgelerden biriydi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.