Latin Amerika ülkeleri, Rusya konusunda neden orta yol politikası izliyor?
Yazının Giriş Tarihi: 21.03.2022 12:39
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.03.2022 12:39
Rusya’yı Ukrayna’yı 2014 yılında Kırım’ın işgalinden sonra ikinci kez işgal etmesine BRICS ülkeleriyle birlikte Üçüncü Dünya ülkeleri örneğin; Afrika ve Latin Amerika ülkelerinin bazılarının cılız tepki göstermesi ve “sükut ikrardan gelir” anlayışına göre üstü örtülü Rus işgalini kabul etmeleri analiz edilmelidir. Bu yazımda, önce Latin Amerika ülkelerini sonra da Ukrayna-Rusya Savaşı bağlamında mercek altına alacağım.
Popülist ve otoriter rejimler olan Küba, Venezuela ve Nikaragua açıkça Rusya yanlısıdır. Bu ülkeler, 2008 Gürcistan-Rus Savaşında ve 2014 Kırım’ın işgalinde yine Moskova’nın yanında saf tutmuştur. Latin Amerika’nın güçlü G-20 ülkeleri Brezilya, Meksika ve Arjantin ise Rusya’ya karşı yaptırımları uygulamayarak, Washington yönetiminden farklı politika izlemişlerdir.
Bölgede Rusya bu başarıyı nasıl yakaladı? İlk olarak, ekonomik alanda özellikle petrol, gübre, tarım ve hayvan ürünleri, finansal yardım ve silah satışı gibi nedenlerle bölge ülkeleriyle yakın ilişki 2000 yılından beri kurulmuştur. İkincisi, Russia Today İspanyolca kanalı, Putin’in hibrit savaş stratejisini başarılı şekilde uygulayarak dezenformasyon ve propaganda silahını bölgede Kremlin lehine kullanmıştır. Üçüncüsü, bölge ülkeleriyle ekonomi yanında güvenlik iş birliği kuran Rusya, Amerika’nın arka bahçesinde Batı blokunun kendisine karşı kurduğu ilişkiler ağında delikler ve boşluklar bulabilecektir. Ek olarak, Rus oligarklar eliyle Putin, bölgede yaygın olan suç örgütlerini kullanarak yasadışı yollarla yaptırımları delebilir. Dördüncü olarak, Ukrayna direnişinin başarılı olması Venezuela, Küba ve Nikaragua’da Amerikan düşmanı ve Batı karşıtı güçlerin canlanmasına yol açması ve Amerika’nın arka bahçesinde baş ağrısı yaratması mümkün olabilir.
Latin Amerika ülkelerinden Küba, Nikaragua, El Salvador ve Bolivya gibi ülkeler, anti-Batıcılık politikaları izleyen liderleri olmasından dolayı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda çekimser oy kullanarak üstü kapalı destek vermiş oldular. Fakat Küba ve Nikaragua’nın hayır oyu vermemesi Amerika ile köprüleri yakmak istemediklerinin de göstergesi aslında. Venezuela BM aidatlarını ödemediği için oylamaya katılmasa da karar tasarısında büyük ihtimal çekimser oy kullanacaktı.
Soğuk Savaş dönemindeki Sovyetler Birliği ile ilişkilerine benzer şekilde bazı Latin Amerika ülkeleri ideolojik ve ortak çıkarlar nedeniyle Putin’in yanında yer aldılar. Her ne kadar Putin ile sosyalizmi yan yana koymak akla ziyan ve aptalca olsa da Kremlin yönetiminin Batı karşıtlığı özellikle Amerikan düşmanlığı Latin Amerika ülke kamuoyu ve politikacıları arasında kabul görmekte. Latin Amerika ülkeleri arasında Arjantin, Kolombiya ve Şili çok sert şekilde Rus saldırganlığını kınamışlardır. Şili, Rusya’ya ağır yaptırımlar uygulanmasını isterken Arjantin dışişleri bakanı Rusya’nın hemen tüm askeri saldırılarına son vermesini talep etmiştir. BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi olan Brezilya ve Meksika’nın tarafsız olması dikkat çekici. Meksika Başkanı Obrador ya da AMLO Estrada Doktrini’ne göre dış politikasını yürütmektedir. Bu doktrin diğer ülkelerinin egemenliğine saygı duyulması yanında başka ülkelerin iç işlerine müdahale etmeme ve tüm uluslararası kendi kaderini tayin etme ilkelerine dayanır. Bu nedenle, Meksika Rusya yaptırımlarına katılmadığı gibi BMGK'nın Acil Toplantısı’nda Meksika Dışişleri Bakanı Ebrard, Ukrayna’ya karşı saldırıların derhal durdurulması ve çatışmanın çözümü için diplomatik alanın inşa edilmesi ve insani yardımın başlatılmasını önermiştir. BMGK'nın diğer geçici üyesi Brezilya özellikle Rus petrolü ve gübre endüstrisine bağımlılığından dolayı Başkan Bolsonaro çatışmada tarafsız kalacaklarını belirtmiştir. 2014 yılında Kırım’ın işgalinde Brezilya’nın BM oylamasında çekimser kaldığını da hatırlatmak gerekir. Buna karşın Brezilya’nın BM Temsilcisi Ronaldo Costa’nın Ukrayna’nın egemenlik ve toprak bütünlüğüne saldırıyı şiddetle kınadığını belirtmek orta yol politikasının göstergesi olabilir.
Rusya’nın Latin Amerika’da en azından Avrupa Birliği gibi yekpare ve tek vücut verdiğini tepkiyi görmemesinin en önemli nedeni, Rus dış politikasında 2000’lerden beri uygulanan yumuşak güç politikasıdır. 2018 yılından itibaren Küba ve Venezuela gibi Rus müttefiki olan ülkeler dışında Meksika ve Brezilya’nın Rusya ile iyi ilişkiler kurması ve Amerikan etkisinden çıkma çabaları 2022’de meyvelerini vermiş gözüküyor. Silah satışı ve petrol ticareti yanında Moskova yönetimi örneğin 2016 yılında domuz ithalatının yüzde 90’ını Brezilya’dan ve et ithalatının yüzde 55’ini Brezilya ve Paraguay’dan yaparak Latin Amerika üzerinde etkisini arttırmıştır. Trump döneminde ABD ile yakın ilişkisi olan Latin Amerika’nın Trump’ı olan Bolsonaro’nun hala Biden ile Washington’da görüşmemiş olmaması Batı karşıtı politikalar çerçevesinde bazı ülkelerin Ukrain-Rus Savaşındaki tutumunu açıklamaktadır.
ABD’nin güney sınırında yaşanan göçmen krizi ve NAFTA’nın yerine geçen USCM’nin yanlış politika uygulamalarından dolayı Mexico City ile Washington arasında yaşanan gerginliği, Moskova yönetimi kendi lehine kullanmaktadır.
Küba’nın Rusya’nın yanında yer alması, 1962 Küba Kriziyle başlayan1980’lerden beri bu ülkeye yıllık 4 milyar dolar yardım yapmasına kadar uzanan ve son oylamada Küba’nın çekimser oy vermesine dek varan Castro ve Che ile soslandırılmış ilişkiler yumağının bir sonucudur. Nikaragua’da 1980’lerden Sandinista ile başlayan 2008 ve 2015’te Rus Donanması’nın Nikaragua kara sularında tatbikat yapması yanında Rus silahlarıyla Nikaragua ordusunun modernizasyon çalışmalarıyla devam eden yakın ilişkiler, BM’de Nikaragua’nın Rusya lehine oy kullanması ve Ukrayna trajedisinin nedeni olarak NATO’yu göstermesine yol açmıştır.
Latin Amerika’nın bir başka diktatörü olan Maduro’nun Putin’le petrol, askeri ve finans sektörlerindeki yakın ilişkisi Karakas yönetiminin, Kremlin’e tam destek vermesine neden olmaktadır. Su-30 uçakları, Mi-17 ve mi-35 helikopterleri, T-72 tankları ve BMP-3 ve BTR-80 zırhlı araçları ve S-300 hava savunma sistemlerini de içeren toplam 11 milyar dolarlık silahı son yıllarda Venezuela’ya satan Rusya, Maduro ve yakın çevresinin yolsuzlukla elde ettiği milyarlarca dolar Rus bankalarının kasalarında durmaktadır.
Sonuç olarak, Latin Amerika ülkeleri Ukrain-Rus savaşında ikiye bölünmüş durumda. Bir kısmı Rus saldırganlığını kınarken Moskova’nın müttefikleri tam saha olmasa da kısmi olarak Rusya’nın yer almaktadır. Üç büyük ülkenin (Arjantin, Brezilya ve Meksika) orta yol izlemesi Putin’in elini güçlendirmektedir. Kremlin’in bölgeye son yirmi yıl boyunca uyguladığı politikaların başarılı olduğu ve gelecekte meyvesini alabileceği izlenimini vermektedir.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Prof. Dr. Sezai Özçelik
Latin Amerika ülkeleri, Rusya konusunda neden orta yol politikası izliyor?
Rusya’yı Ukrayna’yı 2014 yılında Kırım’ın işgalinden sonra ikinci kez işgal etmesine BRICS ülkeleriyle birlikte Üçüncü Dünya ülkeleri örneğin; Afrika ve Latin Amerika ülkelerinin bazılarının cılız tepki göstermesi ve “sükut ikrardan gelir” anlayışına göre üstü örtülü Rus işgalini kabul etmeleri analiz edilmelidir. Bu yazımda, önce Latin Amerika ülkelerini sonra da Ukrayna-Rusya Savaşı bağlamında mercek altına alacağım.
Popülist ve otoriter rejimler olan Küba, Venezuela ve Nikaragua açıkça Rusya yanlısıdır. Bu ülkeler, 2008 Gürcistan-Rus Savaşında ve 2014 Kırım’ın işgalinde yine Moskova’nın yanında saf tutmuştur. Latin Amerika’nın güçlü G-20 ülkeleri Brezilya, Meksika ve Arjantin ise Rusya’ya karşı yaptırımları uygulamayarak, Washington yönetiminden farklı politika izlemişlerdir.
Bölgede Rusya bu başarıyı nasıl yakaladı? İlk olarak, ekonomik alanda özellikle petrol, gübre, tarım ve hayvan ürünleri, finansal yardım ve silah satışı gibi nedenlerle bölge ülkeleriyle yakın ilişki 2000 yılından beri kurulmuştur. İkincisi, Russia Today İspanyolca kanalı, Putin’in hibrit savaş stratejisini başarılı şekilde uygulayarak dezenformasyon ve propaganda silahını bölgede Kremlin lehine kullanmıştır. Üçüncüsü, bölge ülkeleriyle ekonomi yanında güvenlik iş birliği kuran Rusya, Amerika’nın arka bahçesinde Batı blokunun kendisine karşı kurduğu ilişkiler ağında delikler ve boşluklar bulabilecektir. Ek olarak, Rus oligarklar eliyle Putin, bölgede yaygın olan suç örgütlerini kullanarak yasadışı yollarla yaptırımları delebilir. Dördüncü olarak, Ukrayna direnişinin başarılı olması Venezuela, Küba ve Nikaragua’da Amerikan düşmanı ve Batı karşıtı güçlerin canlanmasına yol açması ve Amerika’nın arka bahçesinde baş ağrısı yaratması mümkün olabilir.
Latin Amerika ülkelerinden Küba, Nikaragua, El Salvador ve Bolivya gibi ülkeler, anti-Batıcılık politikaları izleyen liderleri olmasından dolayı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda çekimser oy kullanarak üstü kapalı destek vermiş oldular. Fakat Küba ve Nikaragua’nın hayır oyu vermemesi Amerika ile köprüleri yakmak istemediklerinin de göstergesi aslında. Venezuela BM aidatlarını ödemediği için oylamaya katılmasa da karar tasarısında büyük ihtimal çekimser oy kullanacaktı.
Soğuk Savaş dönemindeki Sovyetler Birliği ile ilişkilerine benzer şekilde bazı Latin Amerika ülkeleri ideolojik ve ortak çıkarlar nedeniyle Putin’in yanında yer aldılar. Her ne kadar Putin ile sosyalizmi yan yana koymak akla ziyan ve aptalca olsa da Kremlin yönetiminin Batı karşıtlığı özellikle Amerikan düşmanlığı Latin Amerika ülke kamuoyu ve politikacıları arasında kabul görmekte. Latin Amerika ülkeleri arasında Arjantin, Kolombiya ve Şili çok sert şekilde Rus saldırganlığını kınamışlardır. Şili, Rusya’ya ağır yaptırımlar uygulanmasını isterken Arjantin dışişleri bakanı Rusya’nın hemen tüm askeri saldırılarına son vermesini talep etmiştir. BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi olan Brezilya ve Meksika’nın tarafsız olması dikkat çekici. Meksika Başkanı Obrador ya da AMLO Estrada Doktrini’ne göre dış politikasını yürütmektedir. Bu doktrin diğer ülkelerinin egemenliğine saygı duyulması yanında başka ülkelerin iç işlerine müdahale etmeme ve tüm uluslararası kendi kaderini tayin etme ilkelerine dayanır. Bu nedenle, Meksika Rusya yaptırımlarına katılmadığı gibi BMGK'nın Acil Toplantısı’nda Meksika Dışişleri Bakanı Ebrard, Ukrayna’ya karşı saldırıların derhal durdurulması ve çatışmanın çözümü için diplomatik alanın inşa edilmesi ve insani yardımın başlatılmasını önermiştir. BMGK'nın diğer geçici üyesi Brezilya özellikle Rus petrolü ve gübre endüstrisine bağımlılığından dolayı Başkan Bolsonaro çatışmada tarafsız kalacaklarını belirtmiştir. 2014 yılında Kırım’ın işgalinde Brezilya’nın BM oylamasında çekimser kaldığını da hatırlatmak gerekir. Buna karşın Brezilya’nın BM Temsilcisi Ronaldo Costa’nın Ukrayna’nın egemenlik ve toprak bütünlüğüne saldırıyı şiddetle kınadığını belirtmek orta yol politikasının göstergesi olabilir.
Rusya’nın Latin Amerika’da en azından Avrupa Birliği gibi yekpare ve tek vücut verdiğini tepkiyi görmemesinin en önemli nedeni, Rus dış politikasında 2000’lerden beri uygulanan yumuşak güç politikasıdır. 2018 yılından itibaren Küba ve Venezuela gibi Rus müttefiki olan ülkeler dışında Meksika ve Brezilya’nın Rusya ile iyi ilişkiler kurması ve Amerikan etkisinden çıkma çabaları 2022’de meyvelerini vermiş gözüküyor. Silah satışı ve petrol ticareti yanında Moskova yönetimi örneğin 2016 yılında domuz ithalatının yüzde 90’ını Brezilya’dan ve et ithalatının yüzde 55’ini Brezilya ve Paraguay’dan yaparak Latin Amerika üzerinde etkisini arttırmıştır. Trump döneminde ABD ile yakın ilişkisi olan Latin Amerika’nın Trump’ı olan Bolsonaro’nun hala Biden ile Washington’da görüşmemiş olmaması Batı karşıtı politikalar çerçevesinde bazı ülkelerin Ukrain-Rus Savaşındaki tutumunu açıklamaktadır.
ABD’nin güney sınırında yaşanan göçmen krizi ve NAFTA’nın yerine geçen USCM’nin yanlış politika uygulamalarından dolayı Mexico City ile Washington arasında yaşanan gerginliği, Moskova yönetimi kendi lehine kullanmaktadır.
Küba’nın Rusya’nın yanında yer alması, 1962 Küba Kriziyle başlayan1980’lerden beri bu ülkeye yıllık 4 milyar dolar yardım yapmasına kadar uzanan ve son oylamada Küba’nın çekimser oy vermesine dek varan Castro ve Che ile soslandırılmış ilişkiler yumağının bir sonucudur. Nikaragua’da 1980’lerden Sandinista ile başlayan 2008 ve 2015’te Rus Donanması’nın Nikaragua kara sularında tatbikat yapması yanında Rus silahlarıyla Nikaragua ordusunun modernizasyon çalışmalarıyla devam eden yakın ilişkiler, BM’de Nikaragua’nın Rusya lehine oy kullanması ve Ukrayna trajedisinin nedeni olarak NATO’yu göstermesine yol açmıştır.
Latin Amerika’nın bir başka diktatörü olan Maduro’nun Putin’le petrol, askeri ve finans sektörlerindeki yakın ilişkisi Karakas yönetiminin, Kremlin’e tam destek vermesine neden olmaktadır. Su-30 uçakları, Mi-17 ve mi-35 helikopterleri, T-72 tankları ve BMP-3 ve BTR-80 zırhlı araçları ve S-300 hava savunma sistemlerini de içeren toplam 11 milyar dolarlık silahı son yıllarda Venezuela’ya satan Rusya, Maduro ve yakın çevresinin yolsuzlukla elde ettiği milyarlarca dolar Rus bankalarının kasalarında durmaktadır.
Sonuç olarak, Latin Amerika ülkeleri Ukrain-Rus savaşında ikiye bölünmüş durumda. Bir kısmı Rus saldırganlığını kınarken Moskova’nın müttefikleri tam saha olmasa da kısmi olarak Rusya’nın yer almaktadır. Üç büyük ülkenin (Arjantin, Brezilya ve Meksika) orta yol izlemesi Putin’in elini güçlendirmektedir. Kremlin’in bölgeye son yirmi yıl boyunca uyguladığı politikaların başarılı olduğu ve gelecekte meyvesini alabileceği izlenimini vermektedir.
https://qha.com.tr/opinion/rusya-nin-ikinci-adamlari-lavrov-ve-soygu/