SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Ankara Ukrayna Derneği

QHA - Kırım Haber Ajansı - Ankara Ukrayna Derneği haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ankara Ukrayna Derneği haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

"A Two Way Journey" projesi kapsamında düzenlenen EmpowHer Zirvesi sona erdi Haber

"A Two Way Journey" projesi kapsamında düzenlenen EmpowHer Zirvesi sona erdi

Avrupa Komisyonunun destekleriyle “A Two Way Journey” projesi kapsamında Hayat Yolu Derneği tarafından Ankara Ukrayna Derneği iş birliğiyle düzenlenen EmpowHer Zirvesi ikinci gününde oturumlarla devam etti. Saat 10.00 itibarıyla başlayan ilk oturumda "Çok Kültürlülük ve Toplumsal Kabul" başlığıyla İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkan Yardımcısı Nurhal Çelik katılımcıları bilgilendirdi. Hayat Yolu Derneğinin "A Two Way Journey" projesi kapsamında düzenlediği, Ankara Ukrayna Derneği iş birliğinde tertip edilen EmpowHer Zirvesi ikinci gününde farklı konuların ele alındığı oturumlarla devam etti. pic.twitter.com/7nT1I4U5qo — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) August 15, 2025 ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK VE TOPLUMSAL KABUL Çelik, çok kültürlü toplumsal kabul konusunda sivil toplum çalışmalarının yaygınlaştırılmasının çok önemli olduğunu dile getirdi. Bugün dünya genelinde savaş, zulüm, çatışma, insan hakları ihlalleri nedenleriyle insanların göç etmek durumunda kaldığını dile getiren Çelik, dünyada her 67 kişiden birinin bu sebeplerle göç etmiş olduğunu aktardı. Çelik, “Bize düşen sorumluluk, uluslararası insan hakları çerçevesinde bu olguya ve bu olgunun getirdiği sorunlara dair duyarlılığı artırmak ve hak temelli bir savunuculuğu yaygınlaştırmak.” ifadelerini kullandı. MÜLTECİ, SIĞINMACI VE GÖÇMEN KAVRAMLARI Çelik mülteci, sığınmacı ve göçmen kavramlarının birbirleri ile karıştırıldığından bahsederek bu kavramların anlamlarına açıklık getirdi. Çelik, “Göçmen kavramı, bir uluslararası sınır içinde geçici veya kalıcı olarak çeşitli sebeplerle anavatanını terk edenlere işaret eder. Zorunlu göç ise silahlı çatışmalar, şiddet, insan hakları ihlalleri, doğal veya insan kaynaklı felaketler neticesinde insanların göç etmeye mecbur kalmasıdır. Mülteci kavramı ise 1951 Cenevre Sözleşmesi ile tanımlanmış bir kavramdır. Irkı, dini veya siyasî düşünceleri sebebiyle ülkesine dönemeyen kişileri ifade etmektedir. Sığınmacı ise mülteci olmak için başvurmuş olan kişiye denir.” açıklamasında bulundu. “İGAM ULUSLARARASI MÜLTECİ HAKLARINI GÖREV EDİNMİŞ BİR KURUM” Çok kültürlülük ve toplumsal kabul konusunda İGAM’ın yürüttüğü çalışmalardan bahseden Çelik, merkez olarak en çok diyaloğa önem verdiklerini ve diyalog ile birçok sorunun çözülebileceğini ifade etti. Çelik, başkan yardımcısı görevinde bulunduğu İGAM’ın 2013 yılında, Türkiye’deki göç araştırmaları alanında çalışma maksadıyla kurulduğunu kaydetti. İGAM’ın kâr amacı gütmeyen bağımsız bir kurum olduğunu söyleyen Çelik, İGAM’ın hak temelli bir anlayışla hareket eden ve mülteci haklarının korunmasını görev edinen bir kurum olduğunu aktardı. Çelik, İGAM’ın koruma, savunuculuk, toplumsal uyum gibi konularda araştırma, eğitim, danışmanlık ve farkındalık çalışmaları yürüttüğünü kaydetti. Çelik, “İGAM’ın bu bağlamda en temel amacı, uluslararası mülteci hukukunun Türkiye’de uygulanmasını ve geliştirilmesini amaçlar.” dedi. “ZORUNLU AYRILIK” EmpowHer Zirvesinin ikinci gününde Nurhal Çelik’in oturumunun ardından Kırım Ailesi Kurucusu Anife Kurtseitova, “Zorunlu Ayrılık” başlığı kapsamında konuşma yaptı. Kurtseitova konuşmasına Ankara Ukrayna Derneğine ve Hayat Yolu Derneğine teşekkür ederek başladı. “SOVYETLER BİRLİĞİ’NİN KİRLİ YÜZÜ: 1944 KIRIM TATAR SÜRGÜNÜ” Konuşmasına kendi hayat hikayesini anlatarak başlayan Kurtseitova, bir Kırım Tatarı olarak Kırım Tatarlarının maruz kaldığı zulme tanıklık ettiğini aktardı. Kurtseitova, “1944 Kırım Tatar Sürgünü’nde bir kadın 20 yaşındaydı. Sürgünün ilk zamanlarında yaşadıkları zor hayat şartları altında kendi annesini, babasını ve küçücük evladını alıp topraklarını terk etti. Hayvan vagonlarında kadın, çocuk, yaşlı ayırt etmeden bütün Kırım Tatarları sürgün edildi.” dedi. Aynı zamanda tüm Kırım Tatar erkeklerin 2. Dünya Savaşı’nda Sovyetler Birliği adına savaştığını dile getiren Kurtseitova, Kırım Tatar erkekler savaştayken onların ailelerini sürgüne gönderen Sovyetler Birliği’nin kirli yüzünü gösterdiğini belirtti. Binlerce Kırım Tatarının 2. Dünya Savaşı’nda ve sürgünde hayatını kaybettiğini dile getiren Kurtseitova, sürgünün ilk yılında Kırım Tatar halkının yarısının sürgün yolundaki insanlık dışı muameleden ve kötü yaşam koşullarından dolayı hayatını kaybettiğini aktardı. “Hayvan vagonlarında su ve yemeğe ulaşmak, hatta nefes almak bile imkânsızdı. Hayatta kalmayı başarabilenler ağır yaşam koşullarında her gün yaşam mücadelesi verdi. Bu koşullar altında birçok mucize de gerçekleşti.” diyen Kurtseitova, annesinin ve kardeşlerinin sürgün döneminde hayata gözlerini açtıklarını dile getirdi. “BİR GÜN KIRIM’A DÖNME UMUDU İÇİNDE YAŞADILAR” Vatan topraklarından sürgün edilen ailesinin Ukrayna’nın Herson bölgesine yerleştiğini kaydeden Kurtseitova, ailesinin yerleşmek için Herson bölgesini seçmekle Kırım’a yakın olma isteklerini ve bir gün Kırım’a dönme umudu içinde yaşadıklarını aktardı. Kendi hayat hikâyesini anlatan Kurtseitova, “Ben de Herson’da doğdum ve uzun yıllar burada yaşadıktan sonra ancak 1987 yılında Kırım’a dönebildim. Ben 6 yaşında Kırım’da yaşadığımız süre boyunca çok fazla çocukluk travması geçirdim. Sovyetler Birliği yetkilileri bizi her gün evimizden çıkarmak için uğraşıyordu. Kırım Tatarları haklarını korumak ve memleketlerini geri almak için çetin bir mücadele sergiliyordu. Okula giderken Rus ailelerin çocukları taş atıp ağır hakaretlerde bulunuyordu. Akran zorbalığına maruz kaldığım için eğitim hayatım korkunç bir haldeydi.” şeklinde konuştu. “KIRIM TATARLARININ ÖZGÜRLÜĞÜ ADINA AİLEMİN MÜCADELESİNDEN DOLAYI GURUR DUYUYORUM” Kurtseitova, kendisinin ve ailesinin Sovyet rejiminden ağır baskı ve şiddet gördüğünü, ancak mücadeleyi bırakmadıklarını anlattı. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra rahatladıklarını dile getiren Kurtseitova, o zamanlarda Kırım Tatar okulları açılmaya başlandığını ve Kırım Tatarlarına ait kültür merkezleri kurulduğunu dile getirdi. Kurtseitova, “Yaşanan bu gelişmeler Kırım Tatar Meclisinin sıkı çalışmasıyla elde edildi. Milletimizin özgürlüğü konusunda ailemin çok aktif rol almasından dolayı gurur duyuyorum. Dolayısıyla benim de halkımızın kurtuluşu adına çalışmaktan başka gayem olamazdı.” dedi. “KIRIM’DA 2014 YILINA KADAR MUTLUYDUK” Kırım’da yaşadığı süreçte sürgünden dönenlere yardım edildiğini kaydeden Kurtseitova, 2014 yılına kadar Kırım’da bir düzen kurulduğunu ve mutlu bir yaşam sürüldüğünü belirtti. Ancak Kurtseitova 2014 yılında Kırım’ın Rusya tarafından işgaliyle Kırım Tatarlarını yeni bir zorlu süreç karşıladığını ifade etti. Kurtseitova şunları kaydetti: “Bundan dolayı Kırım’ı terk etmek zorunda kaldık. Bunun neticesinde Ukrayna’nın başkenti Kıyiv’de (Kiev) yeni bir hayat kurmak zorunda kaldık. İlk başta işgalin yakında biteceğini ve hepimizin eve döneceğini düşündük. Ancak her geçen gün Kırım’dan daha fazla aile ayrılıyordu. Rus askerleri evlere girip zulmediyordu.” “KIRIM AİLESİ DERNEĞİ İLE ÇOCUKLARA KIRIM İLE İLGİLİ ÇOK SAYIDA EĞİTİM SAĞLANIYOR” Kırım’ı terk edip Kıyiv’e gelen ailelerle buluştuğunu söyleyen Kurtseitova, “İşgali çok acı bir şekilde yaşayan ve anavatanlarından ayrılmak zorunda kalan çocuklarımızın anadillerini unutmamaları için bazı kurslar düzenlemeyi önerdim. Çocuklar bir aradayken yeni hayatlarına daha da iyi adapte olup, birbirlerine inanılmaz derecede destek sağlıyorlar.” ifadelerini kullandı. Anadilde eğitimin yanı sıra dans eğitimlerinin de verildiğini aktaran Kurtseitova, uzun yıllardır hayalini kurduğu Kırım ve Kırım Tatarlarının tarihiyle ilgili derslere başlandığını belirtti. Kırım Tatar kültürüne dair başka birçok alanda kurslar düzenlendiğini belirten Kurtseitova, “2015 yılında Kırım Ailesi Derneğimizin kuruluşunu resmî olarak tescil ettik. Birkaç yıl içinde Kırım Ailesinde yüzden fazla öğrencimiz oldu.” dedi. “KIRIM TATAR HALKININ SESİ OLMAK ADINA ÖNEMLİ İŞLERDE BULUNDUK” Kurtseitova, Kırım Ailesi Derneğinin her geçen gün daha fazla katılım ile büyüdüğünü vurgulayarak, çocukların Kırım kültürünü her yerde tanıtmaya başladığını anlattı. Bu bağlamda Kurtseitova, “Birçok ülkenin farklı şehirlerinde öğrencilerimiz sahneye çıkarak Kırım Tatar millî danslarını icra ettiler. Kültürümüze dair şarkılar söyleyip gösteriler düzenlediler. Derneğimiz tarafından Kırım Tatar kültürünü tanıtan çalışma defterleri basıldı. İnternet üzerinden bilgi adına eğitim platformu kurduk. Halkımızın sesi olmak adına önemli işlerde bulunduk.” cümlelerini sarf etti. “KIRIM AİLESİ SADECE BİR DERNEK DEĞİL, BÜYÜK BİR AİLE” Kurtseitova Kırım Ailesi ile ilgili, “Kırım Ailesi sadece bir dernek ve çocuk merkezi değil. Kırım’dan çıkıp Kıyiv’de hayat kuran ailelerin bir araya gelerek oluşturduğu büyük bir aile.” ifadelerini kullandı. Kırım Ailesi Derneğinin Kıyiv’deki faaliyetlerinin yalnızca 8 yıl sürdüğünü dile getiren Kurtseitova, “24 Şubat 2024 tarihinde Kıyiv’de bomba sesleriyle uyandık. Sığınaklarda kendimizi ve çocuklarımızı korumaya çalıştık. Bir süre sığınakta kaldıktan sonra Ukrayna’yı terk etmek zorunda kaldık. Ukrayna’dan çıkarken karşılaştığımız korkunç manzaraları hala dün gibi hatırlıyorum. Büyükelçiliğin kurtarma otobüslerine binerek Türkiye’ye geldik.” dedi. Savaştan önce 2 Şubat 2024’te Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın Kıyiv’de Kırım Ailesi Derneğini ziyaret ettiğini belirten Kurtseitova, o zamanlarda savaş ihtimalinin gündemde olduğunu ve Erdoğan’ın, savaş olması halinde “Biz sizin yanınızdayız” dediğini aktardı. “BİZE KUCAK AÇAN TÜRKİYE’YE MİNNETTARIZ” Üç senedir Kırım Ailesi olarak Eskişehir’de yaşadıklarını ve dernek faaliyetlerine burada devam ettiklerini aktaran Kurtseitova, “Vatanımızdan ve akrabalarımızdan uzak kalsak da burada bize kucak açan ve yaralarımızı saran Türkiye’ye minnettarız. Ayrıca burada bize her türlü desteği sağlayan Göç İdaresine, YTB’ye, TİKA’ya ve Kırım Tatar derneklerine çok teşekkür ediyoruz.” ifadelerini kullandı. Kırım Tatarları ve Türk dünyasında önemli yere sahip İsmail Bey Gaspıralı ve Bekir Sıtkı Çobanzade gibi isimlerin parlak bir gelecek için çalıştığını vurgulayan Kurtseiova, gelecek nesillerin de aynı şekilde güzel faaliyetlerde bulunmasını temenni etti. Kırım Tatarlarının bütün isteğinin öz vatanlarına dönmek olduğunu dile getiren Kurtseitova, Kırım için mücadele etmeye devam edeceğini söyleyerek anlatımını sonlandırdı. SİVİL TOPLUMUN ULUSLARARASI POLİTİKADAKİ YERİ Zirvenin son oturumunda Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şerif Onur Bahçecik, sivil toplumun uluslararası politikadaki yerini ele aldı. “UKRAYNA’YA İNSANÎ YARDIMLAR ÖNE ÇIKIYOR” Konuşmasında sivil toplumun uluslararası politikadaki yerini Ukrayna örneği üzerinden ele alan Bahçecik, Rus saldırıları ile Ukrayna’da önemli oranda insanî yardım ihtiyacının ortaya çıktığını anlattı. Bahçecik insanî yardım konusunda öne çıkan aktörlerin Birleşmiş Milletler (BM), bağış yapan ülkeler ve uluslararası sivil toplum kuruluşlar olduğunu aktardı. Bu bağlamda Bahçecik, “BM insanî yardım çağrısında bulunuyor, raporlama yapıyor ve uluslararası kamuoyunu harekete geçirmeye çalışıyor. Ülkeler, ise BM’nin yaptığı insanî yardımları finansal olarak karşılamak konusunda sorumluluk alıyor. Uluslararası sivil toplum örgütleri de bu yardımları toplayarak yerel sivil toplum kuruluşları ile birlikte belli programlar ve projeler çerçevesinde insanî yardımlar yapıyor.” bilgisini verdi. YEREL SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ İLE ULUSLARARASI SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ ARASINDA İŞ BİRLİĞİ SAĞLAMANIN ÖNEMİ İnsanî yardımların etkili bir şekilde sağlanabilmesi için uluslararası sivil toplum kuruluşlarıyla yerel sivil toplum kuruluşlarının beraber hareket etmesinin önemine vurgu yapan Bahçecik, Ukrayna’daki sivil toplum kuruluşlarının ülkelerini çok iyi tanıdığını, uluslararası sivil toplum örgütlerinin de uluslararası sisteme çok iyi düzeyde aşina olduğunu belirtti. Bahçecik, yerel sivil toplum örgütleriyle uluslararası sivil toplum örgütlerinin bir arada çalışmasını sağlamak amacıyla Ukrayna’da bu alanda kurumlar kurulduğunu aktardı. Bahçecik, Ukrayna’ya yardım faaliyetlerinin koordinasyonun sağlanabilmesi ve kaynakların etkin bir şekilde kullanılabilmesi için bu alanda faaliyet gösterecek bir kurumun varlığının önemini vurguladı. Yerel sivil toplum örgütleri ile uluslararası sivil toplum örgütleri arasında sağlanan koordinasyonun örgütler arasında karşılıklı öğrenme ve deneyim paylaşımı gibi avantajları da beraberinde getirdiğini belirten Bahçecik, Ukrayna’da bunun olumlu etkilerinin gözlemlendiğini dile getirdi. Konuşmaların ardından konuşmacılara Teşekkür Belgesi takdim edildi. Oturumlar sona erdikten sonra Sivil Toplum Örgütü Fuarı düzenlendi.

EmpowHer Zirvesi'nin ilk gününde göç vurgusu yapıldı Haber

EmpowHer Zirvesi'nin ilk gününde göç vurgusu yapıldı

Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen "A Two Way Journey" (İki Yönlü Yolculuk) projesi kapsamında düzenlenen EmpowHer Zirvesi'nin 14 Ağustos 2025 tarihinde açılışı yapıldı. Hayat Yolu Derneğinin, Ankara Ukrayna Derneği iş birliğiyle tertip ettiği iki günlük zirvede gerçekleştirilen açılış konuşmalarının ardından üç oturum düzenlendi. Saat 11.30 itibarıyla başlayan ilk oturum yoğun ilgi gördü. Ukrayna Ankara Derneği Başkanı İrına Ambarkütükoğlu, “Göç Sonrası Sosyal Çalışmalar ve Sivil Örgütlenme” başlığıyla bir konuşma gerçekleştirdi. Avrupa Komisyonunun desteklediği "A Way Two Journey" projesi kapsamında Hayat Yolu Derneğinin Ankara Ukrayna Derneği iş birliğiyle düzenlediği EmpowHer Zirvesi'nde göç olgusu konuşuldu. Zirvenin ilk gününde açılış konuşmalarının ardından üç oturum gerçekleştirildi. pic.twitter.com/vrZjMEG9cL — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) August 14, 2025 DERNEĞİN MİSYONU: KÖPRÜ OLMAK Ukrayna Ankara Derneğinin tarihçesinden ve faaliyetlerinden söz eden Ambarkütüoğlu, derneğin Ukraynalıların dilini, kültürünü korumak için kurulduğunu savaşın başlamasıyla birlikte önceliklerin değiştiğini ifade etti. Derneğin misyonunu “köprü olmak” ifadesiyle özetleyen Ambarkütükoğlu, “Biz hem Ukraynalılar arasında köprü olmayı hem de Ukraynalılar ve Türkler arasında köprü olmayı amaçlıyoruz.” dedi. AMBARKÜTÜKOĞLU DESTEKLERİNDEN DOLAYI TÜRKİYE'YE TEŞEKKÜR ETTİ Savaşın ilk altı ayı içerisinde artan göç hareketleri ve acil ihtiyaçlar bağlamında acil barınma, gıda ve sağlık hizmeti sağlandığını kaydeden Ambarkütükoğlu, “En çok duygulandığım zamanlar Türkiye’nin her bir köşesinden gelen kargolardı. Herkes ne kadar imkânı varsa onu gönderiyordu” diyerek tüm Türkiye’ye teşekkür etti. Resmî olmayan verilere göre savaştan sonra 181 bin Ukraynalının Türkiye’ye geldiğini bildiren Ambarkütükoğlu, Ukraynalıların zamanla diğer ülkelere göç ettiklerinin ve son verilere göre 46 bin Ukraynalı kaldığını ifade etti. DERNEK, PSİKOLOJİK DESTEKTE BULUNDU Ambrakütükoğlu, “Göç eden insanların en büyük yükü çoğu zaman yalnızca yanlarına getirdiği birkaç valiz değildir. Kalplerinde taşıdıkları endişe, yarım kalmış hayaller ve geride bıraktıkları sevgileri vardır. Dolayısıyla dernek olarak duygusal ve psikolojik anlamda destek olmaya çalıştık.” bilgisini verdi. Ukrayna Derneği olarak Ukrayna diasporasına geniş kapsamlı bir şekilde destek olduklarının altını çizen Ambarkütükoğlu, faaliyetlerine devam edeceklerini ifade etti. Kültürün unutulmaması için sürekli olarak program tertip etmeye çalıştıklarını aktaran Ambarkütükoğlu, geleneksel kutlamalar, tiyatro gösterileri, festivaller ve kermeslerle hem kültürlerini tanıtmaya ve hem de korumaya çalıştıklarını vurguladı. "YENİ BİR AİLE, GÜVENLİ BİR LİMAN, SICAK BİR EV OLMAYA ÇALIŞIYORUZ" Çok sayıda proje üretmeyi hedeflediklerini belirten Ambarkütükoğlu, "Planımız çok. Aklımızda çok fikir var. En çok da eğitim projelerimizi büyütmek istiyoruz." bilgisini verdi. Ambarkütükoğlu sözlerini şu ifadelerle sonlandırdı: "Göç insanın hayatını tamamen değiştirir. Evimizi, tanıdığımız sokakları, alışkanlıklarımızı kaybedebiliriz ama kim olduğumuzu, köklerimizi ve umudumuzu asla kaybetmeyiz. Ankara Ukrayna Derneği olarak biz sadece yardım eden bir kurum değiliz. Biz yeni bir aile, güvenli bir liman, sıcak bir ev olmaya çalışıyoruz. Yalnızca destek vermekle kalmıyor aynı zamanda birlikte güçlendiğimizi hissediyoruz. Birlikte olduğumuzda en zorlu yollar bile aşılabilir, en karanlık günler bile aydınlatılabilir." Konuşmasının ardından Ambarkütükoğlu'na Teşekkür Belgesi takdim edildi. GÖÇ ÇALIŞMALARINDA SİVİL ÖRGÜTLENME Zirvenin ikinci oturumunda Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Dr. Öğretim Üyesi Besim Can Zırh, "Göç Çalışmalarında Sivil Örgütlenme" başlığıyla katılımcıları bilgilendirdi. Göç Araştırmaları Derneğinin kurucu üyesi olduğunu dile getirerek konuşmasına başlayan Dr. Öğretim Üyesi Zırh, derneği 2017 yılında kendisi gibi akademisyenlerle birlikte kurduklarını aktardı. Zırh, Türkiye’nin dinamik bir göç coğrafyası olması sebebiyle böyle bir derneğin kurulmasına ihtiyaç olduğunu vurguladığı konuşmasında, Ukrayna’daki tam kapsamlı işgal girişiminden sonra Türkiye’ye yönelik olarak gerçekleşen göçün, bu durumu doğruladığını ifade etti. TÜRKİYE, DOĞU İLE BATI ARASINDA BİR KÖPRÜ Türkiye’nin doğu ile batı arasında bir köprü olduğunun altını çizen Zırh, Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin yoğun göç dalgası yaşadığına değinerek, günümüze de benzer nitelikte göç dalgalarının gerçekleştiğini kaydetti. “ALIŞILAGELMİŞ BİR SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ DEĞİLİZ” Konuşmasının devamında Göç Araştırmaları Derneğinden bahseden Zırh, “Derneği 2017 yılında kurduk. Hepimiz üniversitede öğretim üyesiyiz. Dolayısıyla alışılagelmiş bir sivil toplum örgütü değiliz. Fakat diğer taraftan bu yıllarda göç oranı çok politize olduğu için bir sivil toplum kurumu olarak bir alan açmak ve sürdürdüğümüz çalışmaları bir kurumun altında olmadan sürdürmek amacıyla kurduk.” bilgisini verdi. “GELECEK NESİLLER DERNEĞİ GELİŞTİRMELİ” Zırh, derneğin gelecek nesiller tarafından da devam ettirilmesinin önemine vurgu yaparak, “20 yıl sonra böyle derneğe kimsenin ihtiyacı olacak mı bunu düşünmek lazım. Eğer düşünüyorsak adım adım yeni kuşaklardan üyeler edinmek yani kurucular dışında derneği bir sonraki formuna taşıyacak arkadaşlar edinmek gerekiyor. Özellikle göç gibi çok dinamik bir alanda düşünülmesi gereken bir durum.” dedi. UKRAYNA ÖZELİNDE GÖÇ VE GENÇLİK Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Canike Yüksel ise zirvenin ilk gününde tertip edilen son oturumda “Ukrayna Özelinde Göç ve Gençlik” başlıklı bir konuşma yaptı. Yüksel, ele aldığı konunun kendi hayat hikâyesinin bir parçası olduğunu vurguladığı konuşmasında, 2014 yılında Rusya tarafından Kırım’ın işgal edilmesinden sonra babası İsmet Yüksel’in tahliye edildiğini, annesi Gayana Yüksel’in ise Rusya’nın Federal Güvenlik Servisi (FSB) tarafından alıkonulduğunu anlattı. Yüksel bu sebeple ailesiyle birlikte Ukrayna’nın başkenti Kıyiv’e (Kiev) taşınmak zorunda kaldıklarını aktardı. “GÖÇMENLİĞİN TÜM ZORLUKLARINI YAŞADIM” Yüksel, 2022 yılında Rusya’nın Ukrayna’ya geniş çaplı savaş başlatmasından sonra Birleşik Krallık’a Ukraynalı bir mülteci olarak gittiğini dile getirdi. Yüksel bu süreçte yaşadıklarını, “Göçmenliğin tüm zorluklarını yaşamış ve hayatımın en savunmasız döneminde genç yaşta geleceğini kurmaya başlamış biriyim. Son üç yıldır Londra'da yaşıyorum. Bu süre zarfında uluslararası hukuk alanında eğitim aldım ve başkentin en fazla Ukraynalı mülteciye ev sahipliği yapan Barnet semtindeki yerel mecliste çalıştım.” ifadeleriyle anlattı. “TAM KAPSAMLI İŞGAL GİRİŞİMİNİN ARDINDAN AVRUPA’YA BÜYÜK BİR GÖÇ DALGASI GERÇEKLEŞTİ” Birleşik Krallık’ta Ukraynalı mültecilerin göç ettikleri ülkeye uyum sağlama ihtiyaçlarına tanık olduğunu dile getiren Yüksel, Avrupa’da Ukraynalı mültecilerin yaşadığı sorunları anlattı. Yüksel, “İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Ukrayna’da tam kapsamlı savaşın başlamasının ardından Avrupa en büyük göç dalgasına tanık oldu. Mülteci Ajansına göre 2022’den bu yana 6 milyondan fazla insan Ukrayna’yı terk etmek mecburiyetinde kaldı. Mayıs 2025 itibarıyla Avrupa'da yaklaşık 5,1 milyon mülteci bulunmakta. Birçoğu AB ülkelerinde yaşamakta. AB üyesi olmasa da Birleşik Krallık Ukraynalı mültecilerin en çok gittiği önemli bir yer haline geldi.” dedi. UKRAYNALI GENÇLERİN AVRUPA’YA GÖÇÜ Ukrayna’da göçler neticesinde genç sayısında ciddi bir azalma meydana geldiğini ifade eden Yüksel, Ukraynalı genç göçünün hem Ukrayna’da demografik düşüş hem de Ukrayna ve Avrupa’yı uzun vadede etkileyecek bir durum olduğunu aktardı. Yüksel, Ukraynalı gençlerin Avrupa’ya göçmesinde etkili olan nedenlerden de bahsetti. Birinci nedenin Ukraynalı gençlerin savaştan dolayı güvenlik endişesi içinde göç ettiğini dile getiren Yüksel, ikinci sebebin eğitim olduğunu kaydetti. Yüksel Ukraynalı gençlerin Avrupa’da eğitimi bir fırsat olarak gördüklerini kaydetti. Eğitimin dışında kariyer beklentilerinin Ukraynalı gençleri göçe iten bir faktör olduğunu ifade eden Yüksel, gençlerin daha yüksek maaş ve daha iyi çalışma koşulları için buna motive olduklarını belirtti. “UKRAYNALI GENÇLER SAVAŞIN ZORLUKLARINI YAŞIYOR” Ayrıca Ukraynalı mülteci gençlerin gittiği Avrupa ülkelerinde adaptasyon meselesine değinen Yüksel, “Her şey aniden bu uyum sağlama savaşının ortasında meydana geliyor. Huzurlu bir ülkede uyuyup savaş halindeki bir ülkede uyanıyorsunuz. Sadece bir gün içinde nereye gideceğinize, yanınızda ne alacağınıza, sevdiklerinizi nasıl güvende tutacağınıza karar vermelisiniz. Aynı zamanda önceki hayatınızın sona erdiğini kabullenmelisiniz. Özellikle 22 yaş üstü bir genç için bu ağır bir darbedir. Henüz geleceğini belirleme fırsatı bulamamış, sahip olduğu tek şey üniversitede veya ilk işlerinde kurduğu sosyal bağlar. Genç yaşta bu sosyal sermayeyi kaybetmek özellikle acı verici. Çünkü arkadaşlara, kendi çevrenize ve aidiyet duygusuna her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönem. Gençler savaşla birlikte aniden bunu kaybetti.” dedi. Ayrıca Yüksel, gençlerin aileleri ve arkadaşları için sürekli endişe içinde olduklarını da ifadelerine ekledi. “UKRAYNA KÜLTÜR MERKEZLERİ GENÇLER İÇİN KÜLTÜREL ETKİNLİKLER DÜZENLİYOR” Öte yandan diasporanın buluşma noktası haline gelen Ukrayna kültür merkezleri ve kuruluşlarının Ukraynalı mülteci gençler için özel bir rol oynadığından bahseden Yüksel, üniversitelerde Ukrayna öğrenci topluluklarının kurulduğunu ve kültürel etkinlikler düzenlendiğini aktardı. Yüksel bahsi geçen etkinlikler hususunda kendi deneyiminden de bahsederek, “Tüm bunlar bir arada kalma arzusundaki Ukraynalı gençlerin inisiyatifi ile gerçekleşen etkinlikler. Ortak destek ile uygulamaya konulan böyle etkinlikler karşılıklı yardım ve uyum için sağlam bir temel oluşturuyor.” ifadelerini kullandı. “UKRAYNALI GENÇLERİN ÜLKELERİNE DÖNMELERİNİ SAĞLAMAK İÇİN NE YAPABİLİRİZ?” Konuşmasının sonunda Ukraynalı gençlerin savaş bittikten sonra ülkelerine geri dönmeleri hususundan söz eden Yüksel, “Ukraynalı gençler Avrupa’da kariyer yaptılar, sosyal çevreler oluşturdular ve bulundukları ülkelere kök saldılar. Bu durumdaki gençler için Ukrayna’da net bir gelecek görünmüyor. Bu gerçeği ne kadar çabuk kabul edersek, gerçek çözümlere o kadar çabuk odaklanabiliriz. Bana göre asıl soru, ‘Geri dönecekler mi dönmeyecekler mi?’ değil, ‘Geri dönmelerini sağlamak için ne yapabiliriz sorusu olmalı.” cümlelerini sarf etti.

İki Yönlü Yolculuk'ta Ukrayna: EmpowHer Zirvesi'nin açılışında Ukrayna ve Kırım ele alındı Haber

İki Yönlü Yolculuk'ta Ukrayna: EmpowHer Zirvesi'nin açılışında Ukrayna ve Kırım ele alındı

Avrupa Komisyonunun desteklediği “A Two Way Journey” (İki Yönlü Yolculuk) projesi kapsamında Hayat Yolu Derneğinin, Ankara Ukrayna Derneği iş birliğiyle düzenlediği "EmpowHer Zirvesi", 14 Ağustos 2025 tarihinde One Tower Business Club’ta gerçekleştirildi. Projeyi destekleyen genç grupların katıldığı iki günlük zirve, açılış konuşmaları ile saat 10.00’da başladı. Avrupa Komisyonunun desteklediği "A Way Two Journey" projesi kapsamında Hayat Yolu Derneğinin Ankara Ukrayna Derneği iş birliğiyle düzenlediği EmpowHer Zirvesi'nde göç olgusu konuşuldu. Zirvenin ilk gününde açılış konuşmalarının ardından üç oturum gerçekleştirildi. pic.twitter.com/vrZjMEG9cL — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) August 14, 2025 HAYAT YOLU DERNEĞİ, İKİ YÖNLÜ YOLCULUK PROJESİ'Nİ HAYATA GEÇİRDİ Hayat Yolu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Leyla Nur Eser açılış konuşmasında, derneğin faaliyetlerinden ve "İki Yönlü Yolculuk" projesinden söz etti. Derneğin yüzden fazla kuruluşla iş birliği yaptığını ve bu bağlamda projeler yürüttüklerini kaydeden Eser, İki Yönlü Yolculuk Projesi ile Ankara’daki Ukraynalılara destek sağlamayı amaçladıklarını söyledi. Eser, “Aslında bu bir dayanışmanın da süreci. Bu projeyle buradaki Ukraynalılara özellikle kadınlara ve çocuklara ulaşarak onların hem sosyal entegrasyonunu hem de sosyo-ekonomik entegrasyonunu sağlamaya çalışıyoruz. Bu projenin aslında en büyük hedeflerinden biri.” bilgisini verdi. Eser, Ukrayna diasporası için dil kursları ve "workshop" düzenleyerek sosyal anlamda kadınlara ve çocuklara yardımcı olduklarını dile getirdi. "BU DÖNEMDE GÖSTERİLEN İLGİ VE YARDIM, GERÇEK DOSTLUĞUN VE İNSANLIĞIN GÖSTERGESİDİR" Ardından Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Nariman Celâl’in eşi Leviza Celâl bir konuşma yaptı. Konuşmasını, “Bir Ukrayna temsilci olarak değil, evini terk etmek zorunda kalmış ancak evine döneceği inancını kaybetmemiş bir kadın olarak yapacağını” vurgulayan Celâl, Ukrayna’daki Rus saldırganlığı nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalanlarla bir araya geldiklerini belirterek, toplantıyı organize edenlere teşekkür etti. Celâl, “Ukrayna için en zor mücadelelerin yaşandığı bu dönemde gösterilen ilgi ve yardım, gerçek dostluğun ve insanlığın göstergesidir.” yorumunda bulundu. Celâl, saldırganlık nedeniyle insanların geride birçok şeyi bıraktıklarını bu yüzden zorunlu göçün “bir kayıp hikâyesi” olduğunu belirtti. Celâl, “Savaş, dün ile bugün arasındaki sınırı siler; Dün evindeydin bugün ise sığınacak bir yer ve anlayış arayan bir yabancısın.” diyerek 24 Şubat 2022’deki topyekûn Rus saldırganlığının ardından yapılan göçe dikkat çekti. Celâl, geniş çaplı savaş ile birlikte 50 ile 85 bin arasındaki Ukraynalı vatandaşın uluslararası koruma statüsü, yasal süreçleri kolaylaştırılma, barınma ve iş imkânı bulabilmesi için destek sağlandığını bildirdi. "TÜRKİYE'DEKİ SOSYAL YARDIM HAFIZAMIZDA DAİMA YAŞAYACAK" Türkiye’deki sosyal hizmetlerin Ukraynalılara yardım eli uzattığının altını çizen Celâl, “Bu, hafızamızda daima yaşayacak.” dedi. Ayrıca Ukrayna’nın Dnipropetrovsk bölgesinden bin 200 yetim çocuğun Türkiye First Lady’si Emine Erdoğan ve Ukrayna First Lady’si Olena Zelenska tarafından Türkiye’de koruma altına alındığını anımsatan Celâl, “Bu, gerçek bir ilgi ve şefkat göstergesidir.” ifadesini kullandı. Öte yandan Türkiye’de 35 bin Ukraynalının yaşadığını kaydeden Celâl; çoğunluğunun İstanbul, Ankara, Antalya, Bursa, İzmir ve Muğla’da yaşadığını ve 19 derneğin faaliyet yürüttüğünü dile getirdi. "ŞEHİRLERİMİZİ, KIRIM'IMIZI, DONETSK'İMİZİ GERİ ALACAĞIZ" Celâl konuşmasına şu ifadelerle devam etti: “Benim için göç, soyut bir kelime değil, bizzat yaşadığım bir acının hikâyesidir. Kırım, halkımın yarım yüzyılı aşkın zorunlu sürgünden sonra geri döndüğü topraktır. Her Kırım Tatarı için Kırım, sadece memleket değil, nesilleri birbirine bağlayan görünmez bir bağ, hafızamızı besleyen bir güç kaynağıdır. Biliyorum ki Ukraynalılar asla pes etmez. Birlikte ayakta dururuz. En karanlık zamanlarda bile gücümüzü özgürlükten, onurdan ve hakikatten alırız. Ancak 2014 yılında bu kaynağı zehirlediler, Kırım işgal edildi. Rusya yönetimi buna karşı çıkan herkesi baskı altına alıyor. Bu nedenle eşim, uydurma bir suçlama ile tutuklandı ve üç yılını Rusya hapishanesinde geçirdi. Şimdi Ankara’da işgal altındaki yaşamı anlatıyoruz. Bu, eve giden kapının şimdilik kapalı olduğu anlamına geliyor. Ta ki Kırım özgürleşene kadar. Dünya bilmelidir ki, biz yalnızca kendimiz için değil, başka hiçbir ülkenin Ukrayna’nın yaşadıklarını yaşamaması için mücadele ediyoruz. Dostlarımız sayesinde ayakta kalacağız, Şehirlerimizi, Kırım’ımızı, Donetsk’imizi geri alacağız. Yeniden evlerimizin kapısını açacağız, kendi evimizin pencerelerinden çocuk kahkahalarını duyacağız ve özgürlüğün kokusunu içimize çekeceğiz. Bu karanlık günlerde daima yanımızda olanları hatırlayacağız. Birlikte kazanacağız!” CELÂL'E ONUR PLAKETİ TAKDİM EDİLDİ Büyükelçinin eşi Leviza Celâl’in konuşmasının ardından katılımcılar gözyaşlarını tutamadı. Tüm katılımcılar tarafından coşkuyla alkışlanan Celâl’e onur plaketi takdim edildi. "SAVAŞ BİR KADININ HAYATA TUTUNMA İRADESİNİ YIKAMAZ" Açılış konuşmaları kapsamında Ankara Ukrayna Derneği İrına Ambarkütükoğlu, Ukraynalı bir kadın olarak Ukrayna’nın dört bir yanında kadınların yaşadıklarına tanıklık ettiklerini ifade ederek başladığı sözlerini, “Savaş, bir evin duvarlarını yıkabilir, bir şehri harabeye çevirebilir. Ama asla bir kadının gücünü, sevgisini ve hayata tutunma iradesini yıkamaz.” ifadeleriyle sürdürdü. Ambarkütükoğlu, göçün geleceği yeniden inşa etmek anlamına geldiğini vurguladığı konuşmasında ise “Göç, sadece bir yer değiştirme değildir. Göç, bazen geçmişin yaralarını taşımak bazen de geleceği yeniden inşa etmek demektir. Biz kadınlar, bu yeniden inşanın merkezindeyiz. Evlerimizi, ailelerimizi, topluluklarımızı hatta bazen yeni ülkelerde tamamen yeni hayatları biz koruyoruz.” dedi. Birlikte güç kazanılacağını vurgulayan Ambarkütükoğlu, zirve dolayısıyla deneyimlerin paylaşılacağını bu sayede yeni projeler üreteceklerini kaydetti. Ambarkütüoğlu sözlerini, “Biz yalnız değiliz. Birlikteyiz. Güçlüyüz. Slava Ukraini! (Şan Olsun Ukrayna’ya)” ifadeleriyle sonlandırdı. ANİFE KURTSEİTOVA, KIRIM AİLESİNDEN SÖZ ETTİ Kırım Ailesi kurucusu Anife Kurtseitova ise kürsü konuşmasında hem Ukrainlerin hem de Kırım Tatarlarının evinden uzak kalmak mecburiyetinde bırakıldığını belirtti. Kırım’ın işgaline tanıklık ettiğini ve 2014 yılında Kırım’dan ayrılmak zorunda kaldığını ifade eden Kurtseitova, “Kıyiv’e (Kiev) geçtik ve orada kendi imkânlarımızla bir çocuk merkezi kurduk. Buraya Kırım Ailesi adını verdik. Sekiz sene içerisinde 120 öğrencimiz oldu. Kırım Tatar dili, Kırım Tatar kültürü ve medeniyetini korumak için çalıştık. Festivallere, konserlere katıldık.” bilgisini verdi. Kurtseitova, 24 Şubat 2022’de Ukrayna’nın tamamına karşı başlatılan geniş kapsamlı savaştan sonra çocukların ikinci kez göçe zorlandığını belirtti. İki buçuk senedir Eskişehir’de faaliyet yürüttüklerini bildiren Kurtseitova, desteklerinden dolayı Türkiye’ye, First Lady Emine Erdoğan’a ve Türk halkına teşekkür etti. "KALBİMİZ ÖZ VATANIMIZ KIRIM'DA" Kurtseitova, eve döneceklerine inançlarının sonsuz olduğunun altını çizdiği konuşmasında, “Kalbimiz öz vatanımız Kırım’da. Umarız evlerimize döneceğiz. İstediğimiz tek şey; Öz vatanımızda yaşamak, çocuklarımızı büyütmektir.” dedi.

Ankara’da Vışıvanka Günü kutlanacak Haber

Ankara’da Vışıvanka Günü kutlanacak

Ukrayna geleneksel kıyafetlerine ithaf edilen Vışıvanka Günü, bu yıl 15 Mayıs 2025 tarihinde Türkiye’nin başkenti Ankara’da kutlanacak. Vışıvanka Günü programı, Ukrayna’nın Ankara Büyükelçiliği ve Ankara Ukrayna Derneği tarafından düzenlenecek. Ukrayna’nın zengin kültürel mirasını ve millî birliğini yansıtan bu özel gün kutlaması Ukrayna Parkı’nda 11.00’de başlayacak. Vışıvanka Günü kapsamında; katılımcılar bir araya gelerek birleşmeyi simgeleyen şarkılar söyleyecekler. Bunun yanı sıra “Vışıvanka’da Ukrayna” adlı büyük bir ortak çizim çalışması yapılacak.  Bayram kutlamasında aynı zamanda; katılımcıların içten dileklerini yazabilecekleri bir “İyi Sözler Ağacı” oluşturulacak. Günün sonunda, Vışıvanka giyen tüm topluluğun yer aldığı büyük bir toplu fotoğraf çekimi gerçekleştirilecek. Ankara Ukrayna Derneği tarafından yapılan açıklamada; kutlamaya, Ukrayna’nın Ankara Büyükelçiliği temsilcileri, Ukrain ve Kırım Tatar diasporasından isimlerin katılacağı bildirildi. Açıklamada, “Katılımınız, desteğiniz ve gülümsemeleriniz için içtenlikle minnettar olacağız. Nakışlarınızı takın ve gelin bizimle birlik olun!” ifadelerine yer verildi. UKRAİN KÜLTÜRÜNÜN ÖNEMLİ GÜNÜ: DÜNYA VIŞIVANKA GÜNÜ Ukrainlerin, Sovyetler Birliği döneminde giymesinin yasaklandığı, ancak bağımsızlığın kazanılması sonrasında serbestleşen, işlemeli geleneksel kıyafetleri Vışıvanka, önemli bir sembol ve halkın hazinesi olarak kabul ediliyor. Dünya Vışıvanka Günü geleneksel olarak her yıl mayıs ayının üçüncü perşembesi kutlanıyor. DÜNYA VIŞIVANKA GÜNÜ Vışıvanka Günü fikri, 2006 yılında o dönem Çernivtsi Üniversitesi öğrencisi olan Lesya Voronyuk tarafından önerildi. Voronyuk, sınıf arkadaşlarına ve öğrencilerine bir gün seçip hep birlikte Ukrayna geleneksel halk kıyafeti olan Vışıvanka gömleklerini giymeyi önerdi. Başlangıçta, birkaç düzine öğrenci ve birkaç öğretim üyesi işlemeli gömlekler giydi. Ancak sonraki yıllarda tüm Ukrayna geneline yayıldı. Daha sonra bu fikir dünya çapındaki Ukrayna diasporasının yanı sıra Ukrayna yetkililerinin de ilgisini çekti. Kutlama günü için, Vışıvankanın "Eski bir eser değil, Ukraynalıların yaşam ve kültürünün bir parçası" olduğunu vurgulamak adına hafta sonu günleri değil, hafta içi bir gün özellikle tercih edildi.

Ukrayna’nın Ankara Büyükelçiliği ve Ankara Ukrayna Derneğinden dayanışma iftarı Haber

Ukrayna’nın Ankara Büyükelçiliği ve Ankara Ukrayna Derneğinden dayanışma iftarı

Ukrayna’nın Ankara Büyükelçiliği ve Ankara Ukrayna Derneği tarafından 21 Mart 2025 tarihinde Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Merkezinde dayanışma iftarı tertip edildi. Kırım Tatar Mutfağı Qalaqay’da gerçekleşen iftar programına Ukrayna'nın Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Oleksiy Çernışev, Kırım Derneği Genel Başkanı Mükremin Şahin, Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay, Kırım Tatar Millî Meclisi (KTMM) Üyesi ve Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Başkanı Prof. Dr. Gayana Yüksel, Ankara Ukrayna Derneği Başkanı İrına Ambarkütükoğlu, Dünya Kırım Tatar Kongresi (DQTK) Denetleme Kurulu Başkanı, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Enver Aydoğan, Kırım Derneği Genel Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Ali Olgun Boydak, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Filiz Tutku Aydın Bezikoğlu, Ukrayna’nın Ankara Büyükelçiliği mensupları, Kırım Derneği ve Kırım Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri ile Kırım Tatar ve Ukrain diasporasından isimler katıldı. “DUALARIMIZ UKRAYNA ORDUSUYLA” İftar programı; Ankara Ukrayna Derneği Başkanı Ambarkütükoğlu’nun konuşması ile başladı. Ambarkütükoğlu açılış konuşmasında, “Ramazan beraberlik ve paylaşım ayıdır. Bu güzel Ramazan ayında ülkemize ve ordumuza dualarımızı unutmayalım. Allah onların yanında olsun.” ifadelerini kullandı. “UKRAYNA İÇİN BİRLİK İÇİNDEYİZ” Ukrayna'nın Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Çernışev, ilk defa bu şekilde toplandıklarını belirtti ve Ukraynalıların ve Kırım Tatarlarının, Ukrayna için birlik halinde olduğunu vurguladı. Çernışev, "Öncelikle Mükremin Bey'e misafirperverliği için teşekkür ediyorum. Bu iftarın önemini vurgulamak istiyorum. Ukrayna için birlik içindeyiz. Bunun için sizlere çok teşekkür ediyorum, Allah kabul etsin" dedi. “ZOR GÜNLERİ BERABER ATLATACAĞIZ” Kırım Derneği Genel Başkanı Şahin, sözlerine birlikte geçirilen zor günlerin aslında bir halkın, bir milletin ayağa kalkması, dirilmesi, bir devletin kendini bulması için önemli fırsatlar doğurduğunu dile getirerek başladı. Şahin, “Ben geleceğimizi Ukrayna halkıyla ve Kırım Tatar halkıyla beraber kuracağımız ve bu zor günleri başarıyla geçeceğimiz noktasında en ufak bir tereddüt taşımıyorum. Eğer dik durursak, eğer iyi çalışırsak, eğer birbirimizi güçlendirirsek bizim geleceğimiz Ukrayna'da ve Doğu Avrupa'da çok parlak olacaktır. Bu iftarların inşallah barışa Ukrayna devletinin geleceğine vesile olmasını diliyorum” şeklinde konuştu. Sonrasında dayanışma iftarına katılanlar, birlik ve beraberlik içinde oruçlarını Kırım Tatar mutfağından aşlarla açtı. KAHRAMANLARIN RUHUNA VE UKRAYNA’NIN ZAFERİNE DUA EDİLDİ Prof. Dr. Enver Aydoğan'ın okuduğu iftar duasında şu ifadeler yer aldı: Esirgeyen ve de bağışlayan Allah'ın adıyla Allah'ım sana hamd ediyoruz. Peygamberimize de sonsuz selam ve salat ediyoruz. Senin inancın çerçevesinde Ramazan orucumuzu tuttuk ve senin verdiğin rızklarla da orucumuzu, iftarımızı açtık. Bütün övgüler sana Allah'ım. Bizlerin geçmişlerine rahmet eyle. Şu anda yaşayanlarına sağlık ve afiyetler nasip eyle. Sofalarımızı bereketli, hanelerimizi mutlu ve neşeli eyle. Bizlere sonsuz yaşama sevinci nasip eyle. Bugün meydana gelen savaşta Ukraynalı ve Kırım Tatar kahramanlarına ve oradaki mücadelelerindeki tüm vatanseverlere sen öncelikle zafer nasip eyle. Ölmüş olanlara da senden rahmet diliyoruz. Geride kalanlarına da ve ailelerine de sağlık ve afiyet diyoruz. Ve dualarımızın kabul edilmesini istiyoruz. Katılımcılar Ukrayna’nın ve Kırım Tatarlarının zaferi için dua etti. “BİRLİK VE BERABERLİK RAMAZAN'IN RUHUNU YANSITIYOR” Ankara Ukrayna Derneği Başkanı Ambarkütükoğlu düzenlenen dayanışma iftarını Kırım Haber Ajansı (QHA) mikrofonlarına değerlendirdi. Ambarkütükoğlu, Kırım Tatarlarının ve Ukraynalıların kutsal Ramazan ayı vesilesiyle bir araya gelmesinin önemini vurguladı ve  “Ramazan ayı; Kırım Tatarları, Müslümanlar için çok önemli. Biz de çok saygı duyuyoruz. Ne kadar önemli ve büyük bir şey olduğunu biliyoruz. Her zaman birlik ve beraberlik içinde birbirimize destek olmalıyız.” şeklinde konuştu. Tertip edilen etkinliğin Ramazan ayının beraberlik ruhunu yansıttığına işaret eden Ambarkütükoğlu, gelecekte de bu gibi etkinlikleri artırmak istediklerini kaydetti. Bu bağlamda Ambarkütükoğlu; Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği, Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Merkezi ve diğer Kırım Tatar sivil toplum kuruluşları ile iş birlikleri gerçekleştirmek istediklerini bildirdi.

Kırım’ın işgalinin 11. yılında Ankara’dan net mesaj: Kırım, Ukrayna’dır! Haber

Kırım’ın işgalinin 11. yılında Ankara’dan net mesaj: Kırım, Ukrayna’dır!

Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Merkezi ile Ankara Ukrayna Derneği ortaklığında, Kırım'ın işgalinin 11. yıl dönümü sebebiyle kapsamlı bir panel düzenlendi. "Kırım'ın İşgalinin 11. Yılında Direniş Günü" başlıklı panel; 26 Şubat 2025 tarihinde başkent Ankara’da gerçekleşti. Millî Kütüphane Yunus Emre Salonu’nda saat 14.00’te başlayan panelin açılış konuşmaları; Ukrayna'nın Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Oleksiy Çernışev (Oleksii Chernyshev), Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay, Ankara Ukrayna Derneği Başkanı İrına (Iryna) Ambarkütükoğlu tarafından gerçekleştirildi. Programda; Ukrayna'nın Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Denis Zolotaryov, Kırım Tatar Teşkilatları Platformu ve Kırım Gelişim Vakfı Başkanı Ümit Şilit, Kırım Derneği Genel Başkan Yardımcısı İsmet Yüksel ile çok sayıda katılımcı yer aldı. ???? Kırım’ın İşgalinin 11. Yılında Ankara’dan net mesaj: Kırım, Ukrayna’dır pic.twitter.com/vvqnQzPf63 — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) February 26, 2025 “KIRIM TATARLARININ UKRAYNA'DAKİ MİLLÎ UYANIŞ SÜRECİ İŞGALCİLER TARAFINDAN BALTALANDI” Ukrayna'nın Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Oleksiy Çernışev (Oleksii Chernyshev), programın açılış konuşmasında; Kırım’ın 2014 yılında Rusya tarafından işgal edilmesini, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı topyekûn savaşın ilk adımı olarak nitelendirdi. Çernışev, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısının ve Ukrayna topraklarının bir kısmını işgal etmesinin, uluslararası hukuk normlarını çiğnemesinin bir örneği olduğunu ifade etti. Rusya’nın özellikle Kırım Tatarlarını hedef aldığının altını çizen Çernışev, konuşmasında, “Kremlin özellikle Kırım Tatar halkını hedef alıyor. Kırım Tatarlarının Ukrayna'da özgür, millî uyanış süreci işgalciler tarafından baltalandı. Moskova, tarih boyunca kendisiyle aynı fikirde olmayan herkesi sistematik bir şekilde öldürmüştür” ifadelerine yer verdi. 2025 yılının aynı zamanda Kırım Tatar halkının unutulmaz lideri, antlı şehit Numan Çelebicihan’ın doğumunun 140. yıl dönümü olduğunu belirten Maslahatgüzar, Bolşeviklerin Çelebicihan’ı 1918 yılında işkence yaparak şehit ettiğini hatırlattı. Kremlin’in günümüzde Kırım'da insan haklarını ihlal etmeye devam ettiğini vurgulayan Çernışev; haksız tutuklamaların, işkencelerin yaşandığını ve insanların vatanlarını terk etmeye zorlandığını dile getirdi. Ukrayna’nın baskıya maruz kalan ve özgürlükleri sınırlanan kimseyi unutmadığının altını çizen Çernışev, “Onların özgürlüğü için mücadele ediyoruz. Türkiye ile birlikte; İlmi Ümerov, Ahtem Çiygöz ve yakında Ankara'daki Ukrayna Büyükelçiliğinin başına geçecek olan Nariman Celal'i esaretten kurtardık. Amacımız, Kırım'da yaşayan tüm Ukrayna vatandaşlarını özgür kılmak ve Kırım Tatar halkının güvenli varlığı ve milli uyanışı için tüm koşulları sağlamaktır.” değerlendirmesini yaptı. 11 YILLIK ORTAK MÜCADELE Ukrayna halkının ve Kırım Tatarlarının sürdürdüğü ortak mücadeleye dikkat çeken Çernışev, “11 yıllık ortak mücadele, işgalcilerin Kırım Tatarlarının ve Ukrainlerin iradesini kırmakta, özgür, demokratik ve hukuk devletinde yaşama arzularını engellemekte başarısız oldu. İşgalcilerin asla başarılı olamayacağını kanıtladı.” ifadelerine yer verdi. “KIRIM, UKRAYNA’YA GERİ DÖNECEKTİR” Çernışev, Kırım Tatarlarının haklarının Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodımır Zelenskıy’ın odak noktasında olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı: “Ukrayna Cumhurbaşkanının kararı ile 26 Şubat'ı Kırım'ın Rus İşgaline Direniş Günü  ve Kırım Tatar halkının kahramanlık günü olarak kabul ediyoruz. Bugün sizlerle birlikte olmak bizim için bir onurdur. Kırım Tatarlarının hakları, Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodımır Zelenskıy’ın odak noktasında yer almaktadır. Kırım Tatarlarının kültürünü, dilini, geleneklerini ve siyasi özgürlüklerini desteklemek için yasal önlemler de dahil olmak üzere çeşitli kararlar alıyoruz. Kırım, Ukrayna'ya geri dönecektir. Ukrayna devleti, dünyadaki dostlarımız ve müttefiklerimiz; Kırım'ın yerli halkı olan Kırım Tatarlarının haklarını korumak, Yarımada'yı Rus işgalinden kurtarmak ve Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü yeniden tesis etmek için çalışmaya devam edecektir. Birlikte saldırganlığın ve işgalin üstesinden geleceğiz! Yaşasın Ukrayna, yaşasın Kırım Tatarları!” SAVAŞ 11 YIL ÖNCE BAŞLADI Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay, gerçekleştirdiği açılış konuşmasında; Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşının, aslında 11 yıl önce Rusya’nın Kırım Parlamentosunu işgalci Rus askerleri tarafından ele geçirmesiyle başladığını vurguladı. Kalkay, bu hususta şunları ifade etti: "Rusya’nın Ukrayna topraklarında başlattığı bu savaş aslında 11 yıl önce 27 Şubat 2014 tarihinde terörist Rusya’nın Kırım Parlamentosunu silahlı haydutlarıyla ele geçirmesi ile başlamıştı. Bu baskından bir gün önce de 26 Şubat 2014 tarihinde Kırım Tatarlarının parlamento önündeki şanlı direnişi tarihe geçmişti. İşgalin izlerinin görülmeye başlanması üzerine Kırım Tatarları 23 Şubat 2014 tarihinde Akmescit’te Lenin Meydanı'nda tarihi liderleri Numan Çelebicihan adına on binlerce insanın katıldığı bir miting düzenlemişti. Çelebicihan’ın ruhunun Kırım Tatar halkında şekillenmesi ile başlayan bu direniş, 26 Şubat 2014 tarihinde zirveye çıkmış ve nihayetinde Ukrayna Parlamentosu tarafından 'Direniş Günü' olarak kabul edilmişti." Konuşmasında iki gün önce Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda gerçekleşen oylamaya dikkat çeken Kalkay, “Dünyanın en büyük uluslararası örgütü BM'nin, pek çok konuda yaptırımı ve etkisi yeterli olmasa da ülkelerin vicdanının sergilenmesine vesile olmasını önemli görüyorum. İki gün önce Rusya askerlerinin Ukrayna’dan çıkarılması konusunda yapılan oylamada 93 ülke 'evet' oyu verirken 18 ülke 'hayır' oyu vermişti. Türkiye bu konuda yapılan oylamaların tamamında Ukrayna’nın yanında yer almış, her platformda Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini desteklemiştir. Rusya’nın güdümü altında olan Belarus, Kuzey Kore, Eritre, Nikaragua gibi ülkelere bu oylamada ilginç bir şekilde ABD ve İsrail de eklenmiştir. Bu durumda Trump'ın, tüccar özelliğinden ziyade intikam hırsı ve kini ile yol aldığını görmek zor değil. Trump, Ukrayna Cumhurbaşkanına duyduğu kin ile Ukrayna’yı zor duruma düşürmeye çalışıyor” şeklinde konuştu. “UKRAYNA BOYUN EĞMEYECEĞİNİ VE TESLİM OLMAYACAĞINI NET BİR ŞEKİLDE GÖSTERİYOR” Kalkay; Rusya’nın 3 yıl önce Ukrayna topraklarına topyekûn işgal girişimi ve saldırılar başlattığında hiçbir ülkenin yardıma gelmediğini, Ukrayna’nın kararlı duruşunun ardından desteğin başladığını vurguladı. Konuşmasında, “Bu savaşı Ukrayna başlatmadı ama 3 yıl önce olduğu gibi bugün de yarın da vatanından, kimliğinden, haklarından asla ödün vermeyeceği, boyun eğmeyeceği, teslim olmayacağını net bir şekilde gösteriyor.” ifadelerine yer veren Kalkay, Hocalı Katliamı'nın 33. yıl dönümünü de andı. Kırım Vakfı Başkanı Kalkay, şöyle konuştu: "Bugün aynı zamanda Azerbaycan’daki 26 Şubat 1992 Hocalı Katliamı'nın da yıl dönümü. Ukrayna’da aralıksız devam eden bombardımanlar şekil değiştirerek Gazze’de de on binlerce sivilin canını alıyor. Bu katliamların, bu soykırımların hiçbirini kabul etmek mümkün değil. Bu vesile ile insanlık tarihine yüz karası olarak geçecek bütün katliamlarda, bütün soykırımlarda hayatlarını kaybedenleri rahmetle anıyor. Bütün mağdurların acısını paylaşıyor, haklarından vazgeçmeyerek vatanlarını savunan halkların onurlu direnişleri karşısında saygıyla eğiliyorum." “KİMLİĞİMİZİ, KÜLTÜRÜMÜZÜ VE HAKLARIMIZI SAVUNMAK; İŞGALE KARŞI EN GÜÇLÜ DİRENİŞTİR” Ankara Ukrayna Derneği Başkanı İrına (Iryna) Ambarkütükoğlu da gerçekleştirdiği açılış konuşmasında, Ukrayna ve Kırım Tatar halkının birlik ve beraberlik içerisinde olmasına dikkat çekti. Konuşmasında, “Bu mücadele sadece bir halkın mücadelesi değil tüm özgürlük ve adalet savunucularının mücadelesidir. Ukrayna Büyükelçiliği, Kırım Tatar ve Ukrayna dernekleri olarak her zaman omuz omuza birlik içinde hareket ettik ve etmeye devam edeceğiz. Kimliğimizi, kültürümüzü ve haklarımızı savunmak; işgale karşı en güçlü direniştir. Birlikte güçlüyüz, birlikte kazanacağız. Yaşasın Ukrayna, yaşasın Kırım” ifadelerini kullandı. KIRIM'IN İŞGALİ VE KIRIM TATARLARININ DİRENİŞİ KONUŞULDU Açılış konuşmalarının ardından panel, gazeteci ve yazar Gönül Şamilkızı’nın moderatörlüğünde başladı. 2021 senesinden itibaren Rusya’nın hedefinin Kırım’ın işgalinin kabul ettirilmesi olmadığını vurgulayan Şamilkızı, asıl hedefin Ukrayna’nın diz çökmeye zorlanması ve yeni dünya düzeninde eski Sovyetler Birliği coğrafyasının yeniden canlandırılması olduğunu kaydetti. Panelde; Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşegül Aydıngün, Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Üyesi ve Uluslararası Şefika Gaspıralı Kadın Birliği Başkanı Prof. Dr. Gayana Yüksel, Karabük Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Yuliya Biletska ve Emel Kırım Vakfı Genel Sekreteri Melek Maksudoğlu konuşmalarını gerçekleştirdi. RUS PROPAGANDASI TÜRKİYE’Yİ HEDEF ALDI Panelin konuşmacılarından Prof. Dr. Ayşegül Aydıngün, 2002’den beri Kırım’da saha araştırması yaptığını vurguladı. Rusya tarafından Kırım’ın işgal edilmesinin oldukça uzun soluklu ve stratejik bir planlamanın sonucu olduğunu kaydeden Aydıngün, "Rusya’nın işgal için gerekli koşulların oluşmasını beklediğini ve Rusya'nın anlatısının farkında olan uzmanların bu işgali güçlü bir olasılık olarak gördüğünü söyleyebilirim" ifadelerini kullandı. İşgalden kısa bir süre önce Kırım’da yoğun şekilde Rus propagandası yapıldığını kaydeden Aydıngün; hatta Türkiye'nin Kırım’ı işgal edeceği yalanlarının bile gündeme geldiğini vurguladı. Aydıngün, “Türkiye'ye karşı sizi ancak Rusya koruyabilir” algısının oluşturulmaya çalışıldığını dile getirdi. PUTİN HEDEFLERİNE UKRAYNA ÜZERİNDEN BAŞLADI Aydıngün, Rusya’nın işgalinin öngörülememesinin sebebinin, Rusya’nın demografik ve ekonomik durumunun bunu gerçekleştirmeye yeterli olmamasının düşünülmesi olduğunu belirtti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in dünya görüşünün ve gerçeklik algısının kendi propaganda mekanizmasının ürettiği tarih anlatısı, mitler, tehdit algısı, yarattığı düşmanlar ve “Yeni Rusya” fikri üzerinde kurulu olduğunu ifade eden Aydıngün; bu düşüncelerin Rusya’nın sınırları dışına taştığını ve Putin’in hedefini gerçekleştirmeye Ukrayna üzerinden başladığını kaydetti. İŞGAL, KIRIM TATARLARI ÜZERİNDE BÜYÜK BİR YIKIMA SEBEP OLDU 2015’te gayriresmî bir Türk heyeti ile Kırım’a giderek hem işgal öncesi durumu hem de işgal sonrası durumu inceleme şansı bulduğunu kaydeden Aydıngün; “Bu karşılaştırmanın sonucunda Rus işgalinin, Kırım Tatarları için büyük bir ekonomi, siyasi, sosyal, kültürel ve belki de en önemlisi psikolojik bir yıkıma neden olduğunu gördüm” şeklinde gözlemlerini aktardı. Rusya'nın Kırım’ı işgalinden bu yana izlediği politikaların uluslararası hukuku bütünüyle yoksaydığını kaydeden Aydıngün, aynı zamanda uluslararası hukukun hayata geçmesini sağlamakla yükümlü olan uluslararası örgütlerin ve uluslararası anlaşmaların da yoksayıldığını vurguladı. PROF. DR. GAYANA YÜKSEL, KIRIM’DA YAŞANANLARI ANLATTI Kırım’daki işgale direnmek için 26 Şubat’ta gerçekleşen mitinge katıldığını, o dönemde kritik toplantılar yapıldığını kaydeden Prof. Dr. Gayana Yüksel; Kırım Tatar Milli Meclisinin (KTMM) o günlerde neredeyse her gün toplandığını ve işgal üzerinde bir şeyler yapmak için çabalandığını belirtti. Yüksel, “Meclis; 15 Mart’ta Kırım’da yaşayan herkese 16 Mart’ta yapılacak olan referanduma katılmamaları için seslendi.” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Yüksel, “Kırım’da faaliyet gösteren propagandacılar işlerine devam ediyor. Son zamanlarda çok sık bir şekilde Ukrayna’nın 23-24 yıl içinde Kırım ve Kırım Tatarları için hiçbir şey yapmadığını ve 2014 senesinde Rusya’nın Kırım’a gelmesinden sonra burada yaşayan tüm insanların refah gördüğü mesajını veriyorlar.” değerlendirmesini yaptı. Aynı zamanda Rus yanlısı kişilerin bu anlatıya dayanarak; Kırım Tatarlarının Rusya’yı ve devam eden savaşı destekledikleri yalanını öne sürdüğünü belirtti. Kırım medyasını sıkı bir şekilde takip ettiğini kaydeden Yüksel, haberlerin Kırım Tatarlarının Rusya’nın işgalinden sonra daha rahat bir yaşama sahip oldukları, millî duygularını yaşayabildikleri yönünde olduğunu ifade etti. Yüksel, bu haberlere şu sözlerle karşı çıktı: “Kırım Tatarları daha önce millî duygularını yaşamadılar mı? Numan Çelebicihan zamanında, Kırım Halk Cumhuriyeti zamanında, oluşturulan millî hareketlerde bu duygular yaşanmadı mı? Sadece son on yıl içinde mi bu yaşandı? Rus basınının altında olan Kırım medyası, bu ve bunun gibi başlıklarla dolu.” “BU MÜCADELEDE BİZ HAKLI ÇIKACAĞIZ” Kırım Tatar Milli Meclisinin ve Kırım Tatar halkının duruşunun değişmeyeceğine vurgu yapayan Yüksel, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: “Dünya çalkalansa, dünya değişse ki değişiyor. Çok hızlı değişen bir süreç içerisine giriyoruz. Ukrayna nasıl aynı pozisyonunu koruyorsa ve ‘Kırım Ukrayna’dır’ diyorsa, Kırım Tatarları da aynı şekilde duruşuna devam edecektir. Aynı zamanda mücadele de edecektir. Şu anda Ukrayna'nın geleceği, özgürlüğü ve bütünlüğü için savaşan Kırım Tatarları var.  Bu mücadelede biz haklı çıkacağız." BİRÇOK KIRIM TATARI, KİMLİKLERİNDEN VAZGEÇMEYİ REDDETTİĞİ İÇİN RUS ESARETİNDE Dr. Yuliya Biletska; Rus propagandasının yıllardır Kırım'ın gönüllü olarak Rusya'ya katıldığını iddia eden bir yalanı devam ettirdiğini vurgularken, düzenlenen bu tarz etkinlikler ile gerçeğin hatırlatıldığını kaydetti. Biletska, 11 yıl önce Kırım Tatarlarının işgale karşı protesto için sokağa çıktığını ve bunun yalnızca onlar için değil tüm Ukrayna için büyük bir değişimin başlangıcı olduğunu vurguladı. Kırım’da yaşayan neredeyse herkesin baskı ve tutuklanma tehdidi yaşadığını ifade eden Biletska, birçok Kırım Tatarının kimliklerinden vazgeçmeyi reddettiği için Rus hapishanelerinde olduğunun altını çizdi. “UKRAYNA ETNİK BİR ULUS OLMAKTAN UZAKLAŞIP VATANDAŞLIK TEMELLİ BİR ULUS OLARAK ŞEKİLLENMEYE BAŞLADI” Rusya’ya karşı gösterilen direnişin sadece Kırım Tatarlarını etkilemediğini belirten Biletska, Kırım Tatarlarının gösterdiği direnişle Ukrayna’nın yeni bir ulus inşasına gittiğini vurguladı. Biletska, “Bu direniş sadece Kırım Tatarlarını değil tüm Ukrayna'yı ve tüm Ukrayna toplumunu değiştirdi. Kırım Tatarları, Ukrayna ulusunun daha kapsayıcı hale gelmesinde kilit bir faktör oldu. Ukrayna etnik bir ulus olmaktan uzaklaşıp vatandaşlık temelli bir ulus olarak şekillenmeye başladı. Artık önemli olan etnik köken değil ortak değerler ve devlete bağlılıktır. Ve Kırım Tatarları da aslında böylece Ukrayna'da görünür bir hale geldi” şeklinde konuştu. Biletska; Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Refat Çubarov, Nariman Celal, Tamile Taşeva, Camala gibi isimlerin işgalden sonra Kırım için verdikleri mücadeleyle, Ukrayna’da daha tanınır hale geldiklerini ve ülkenin vatandaşlık temelli ulus inşasında kilit rol oynadıklarını vurguladı. “UKRAYNA, ÖZGÜRLÜK İÇİN SAVAŞANLARIN ULUSUDUR VE KIRIM TATARLARI DA BU ULUSUN AYRILMAZ BİR PARÇASIDIR” 2014’ten sonra Ukrayna’nın Kırım Tatarlarına karşı bakış açısının değiştiğini belirten Biletska, Kırım Tatarlarının faliyetlerinin aktif olarak desteklendiğini, yerli halk olarak tanındıklarını ve devlet kurumlarında yer aldıklarını kaydetti. Biletska konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Kırım Tatarları artık sadece Ukrayna’nın bir azınlığı değil. Onlar Ukrayna’nın kimliğini ve geleceğini birlikte inşaat eden bir halktır. Ukrayna’nın kimlik anlayışı nasıl değişti bu durumda? Onur Devrimi’nden itibaren Ukrayna’da milli kimlik anlayışında büyük bir değişim yaşandı. Ukraynalılar, ulusun sadece etnik köken veya dini baz alarak tanımlanmayacağını fark etti. Asıl önemli olan; ortak değerler, siyasi bağlılık ve özgürlük için mücadele etme kararlılığıydı. Bu değişim Kırım'ın işgali ve Donbas’taki savaşla daha da hızlandı. Kırım Tatarları Ukrayna’nın sadece müttefiki değil aynı zamanda vatandaşlık temelli ulusun eşit kurucuları oldu. Onların kararlılıkları ve Ukrayna ile duruşu toplumun ulus kavramına bakışını değiştirdi. Ukrayna, özgürlük için savaşanların ulusudur ve Kırım Tatarları da bu ulusun ayrılmaz bir parçasıdır. Kırım Ukrayna’dır ve Ukrayna kalacak. Yaşasın Ukrayna, yaşasın Kırım Tatarları.” KIRIM TATARLARININ DAVASI BİRLEŞİK KRALLIK’TA 2014 yılında Kırım’ın Ruslar tarafından işgal edildiği dönemde Birleşik Krallık'ta olduğunu belirten Melek Maksudoğlu, diaspora ile bir araya gelerek Kırım Tatarlarının sesini duyurmak için çabaladığını anlattı. İngiliz basınında Kırım Tatarlarına yer verilmediğini fark ettiğini, Kırım Tatarlarının direnişini ve mücadelesini anlatmak için milletvekilleri ile gazetelerle iletişime geçme çabalarını anlattı. İşgalin yaşandığı dönemde Birleşik Krallık ile Kırım basını arasında köprü görevi gördüğünü belirten Maksudoğlu, Al Jazeera kanalına çağrıldığını ve gerçekleştirilen referandumu değerlendirdiğini aktardı. Bu kanala Kırım’daki Kırım Tatarlarının azınlık olduğundan bahsettiklerini ve bu durumun basının ilgisini çektiğini belirtti. EMEL KIRIM VAKFINDAN MEKTUP KAMPANYASI Maksudoğlu aynı zamanda Emel Kırım Vakfının icra ettiği "Mektup Kampanyası" hakkında bilgi vererek kampanyaya destek olunması çağrısında bulundu. Mektupların Rus hapishanelerinde suçsuz yere tutulan Kırım Tatar tutsaklara büyük moral verdiğini belirten Maksudoğlu, bu mektuplar ile “Daima Bekleyeceğim Balam” sergisinin yapıldığını anlattı. Maksudoğlu’nun bahsettiği mektuplar, Emel Kırım Vakfının internet sayfasında verilen 100’ü aşkın adrese gönderiliyor.  Maksudoğlu, savaşın hala devam ettiğini, Kırım Tatarlarının ve Ukrayna halkının direnişini sürdürdüğünü vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.

Savaşın 3. yılında Ankara'da 'Ukrayna'ya Destek Ver' mitingi gerçekleşti Haber

Savaşın 3. yılında Ankara'da 'Ukrayna'ya Destek Ver' mitingi gerçekleşti

Ankara Ukrayna Derneği, bu sene 3. yılını dolduran, Rusya'nın topyekûn işgal girişimi ve saldırıları nedeniyle başkent Ankara'daki Ukrayna Parkı'nda miting düzenledi. Mitinge çok sayıda Ukrain ve Kırım Tatarı katıldı. Ukrayna ve Kırım Tatar bayrağı taşıyan katılımcılar, "Ukrayna'ya Destek Ver" mitinginde pankartlar açtı.  "SAVAŞ 11 YIL ÖNCE BAŞLADI" Program, katılımcıların Rus saldırıları nedeniyle yaşamını yitiren Ukraynalılar için 1 dakikalık saygı duruşu ile başladı. Basın açıklaması kapsamında Ukrayna'nın Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Oleksiy Çernışev (Oleksii Chernyshev) konuşma yaptı. Çernışev, 24 Şubat 2025'te 3. yılını dolduracak olan savaşın 11 yıl önce Kırım, Donetsk ve Lugansk'ta başladığını vurguladı. ÇERNIŞEV, NUMAN ÇELEBİCİHAN'I ANDI 1918 yılında Kırım Tatar halkının Antlı Şehidi, Kırım Halk Cumhuriyeti'nin ilk Başbakanı Numan Çelebicihan'ın Bolşevikler tarafından kurşuna dizilişini anımsatan Çernışev, "Numan Çelebicihan, önde gelen Kırım Tatar siyasetçi; Kırım, Litvanya, Polonya ve Belarus Müftüsüdür. Kırım Tatar halkının ulusal uyanışının ideologlarından biridir. Bugün askerlerimizin saflarında Rus saldırganlığına karşı Ukrayna'yı savunduğu Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin 48. ayrı saldırı taburuna onun ismi verildi. Bu sene 140. doğum gününde kendisini rahmetle anıyoruz, hatırası ebedi olsun." ifadelerini kullandı.  "BU SAVAŞI BİZ BAŞLATMADIK AMA BİZ BİTİRMELİYİZ" İşgalci Rusya'nın pek çok aileyi parçaladığının ve Ukrayna'ya acı verdiğinin altını çizen Çernışev, "Düşmanımız acıma nedir bilmez, sivilleri soğukkanlılıkla öldürürür, altyapıyı ve tarihi eserleri yok eder. Soykırımcı Rusya'nın hedefi ülkemizi yok etmektir." diyerek tepki gösterdi. İşgalci Rus güçlerin dün gece Ukrayna'ya 267 silahlı insansız hava aracı (SİHA) ile saldırdığını hatırlatan Çernışev, Rusya'nın istediği "barışın" bu olduğunu söyledi. Çernışev, Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin direnişine dikkat çektiği konuşmasında şu ifadelere yer verdi: Her birimiz Ukrayna'nın savunucusu ve avukatıyız. Ülkemizi Türkiye'de layığıyla savunuyor, Çıkarlarımızı gözetiyor ve Ukrayna'yı destekleyici kararların alınmasına etki ediyoruz. Düşmanın yenilebileceğini her gün cephedeki durumla kanıtladık. Müttefiklerimizin destekleri sayesinde ülkemizi ve halkımızı korumak için ihtiyaç duyduğumuz şeyleri almaya devam ediyoruz. Bu savaşı biz başlatmadık ama biz bitirmeliyiz. Kimse Ukrayna'yı teslim olmaya zorlayamaz. Uzun vadeli, net güvenlik garantilerini içeren bir barış istiyoruz. Bugün hepimiz için önemli olan iki kelime: birlik ve direniştir. Düşmana karşı ortak mücadelemizi sürdüreceğiz. Hakikati savunuyoruz ve savaşlarda kötülüğün galip gelmemesi gerektiğine inanıyoruz. Birlikte kırılmazız, birlikte hareket ettikçe yenilmeziz. Slava Ukraini! (Yaşasın Ukrayna!) "UKRAYNA YALNIZCA VATANINI SAVUNMUYOR, İNSANLIK DEĞERLERİNİN YAŞATILMASINA ÖNCÜLÜK EDİYOR" Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay ise konuşmasına Ukrayna halkının vatanını 3 yıldır kahramanca savunduğunu vurgulayarak başladı. Kalkay, "Rusya’nın bu alçak saldırıları karşısında Ukrayna halkı sadece vatanını onurla savunmakla kalmıyor; insanlık değerlerinin, insanlık şerefinin, insan haklarının, demokrasinin, hukukun kaybolmaması, yaşatılması, yükseklere taşınması için de öncülük ediyor." değerlendirmesinde bulundu.  "NUMAN ÇELEBİCİHAN'IN MİLLİ MARŞIMIZDAKİ HAYKIRIŞI 2014'TEKİ MİTİNGLE VÜCUT BULMUŞTU" İşgalci Rusya'nın savaşı Kırım'ı işgal etmesiyle başlattığına dikkat çeken Kalkay, o günü şu şekilde anlattı: "Rusya’nın Ukrayna topraklarında başlattığı bu savaş, aslında 11 yıl önce 27 Şubat 2014 tarihinde terörist Rusya’nın Kırım Parlamentosunu silahlı haydutlarıyla ele geçirmesi ile başlamıştı. Bu baskından bir gün önce de 26 Şubat 2014 tarihinde Kırım Tatarlarının parlamento önündeki şanlı direnişi tarihe geçmişti. Silahlı, rütbesiz, kimliği belli olmayan, sonradan Rusya’nın olduğu anlaşılan askerlerin Kırım’da görülmesi üzerine Kırım Tatarları, 23 Şubat 2014 tarihinde Akmescit’te Lenin Meydanı'nda tarihi liderleri Numan Çelebicihan adına on binlerce insanın katıldığı bir miting düzenlemişti. 'Ant etkenmen söz bergenmen millet için ölmege' diye başlayan Kırım millî marşının da yazarı olan Numan Çelebicihan’ın haykırışı, ruhu bu mitingde de Kırım Tatar halkında vücut olmuştu." "BU SAVAŞI UKRAYNA BAŞLATMADI" Bolşevikler tarafından şehit edilen Antlı Şehit Numan Çelebicihan'ı yad eden Kalkay, aynı zamanda vatanı için mücadele eden tüm kahramanları saygı ve rahmetle andığını belirtti. Rus birliklerin 3 yıl önce başlattığı topyekûn saldırı kapsamında başlangıçta hiçbir ülkenin yardıma koşmadığını ancak Ukrayna'nın direnişine tanıklık ettikten sonra destek olmaya başladıklarını vurgulayan Kalkay, "Bugün ise savaşı durdurma görüntüsü altında, Ukrayna’yı dikkate almadan, Ukrayna’yı dinlemeden Ukrayna üzerinden akıllara durgunluk verecek şekilde dayatmalara, kirli hesaplara şahit olunmaktadır. Onuru olan, şerefi olan bir ülkenin, bir insanın bu kirli hesapları kabul etmesi, vatanından vazgeçmesi düşünülemez. Bu savaşı Ukrayna başlatmadı, saldıranı olmadı ama düşmanına da aman vermedi, vatanını savunmaktan asla vazgeçmedi. Görüyoruz ki, Ukrayna 3 yıl önce olduğu gibi bugün de yarın da vatanından, kimliğinden, haklarından asla ödün vermeyecek." dedi. Kalkay konuşmasını, "Yaşasın Ukrayna, yaşasın Türkiye, yaşasın Kırım Tatarları" sözleriyle sonlandırdı. UKRAYNALILAR SAVAŞIN YIL DÖNÜMLERİNDE BİRLİK MESAJI VERİYOR Ardından Ankara Ukrayna Derneği Başkanı İrına (İryna) Ambarkütükoğlu konuşma yaptı. Ambarkütükoğlu, Ukraynalıların dünyanın pek çok yerinde savaşın yıl dönümünde bir araya gelerek Rus saldırganlığını protesto ettiğini belirterek, desteklerinden dolayı katılımcılara ve Ukrayna'nın Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Oleksiy Çernışev ile Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay'a verdiği mesajlardan dolayı teşekkür etti.  "KIRIM UKRAYNA'DIR" Konuşmaların ardından bir araya gelen Ukraynalılar, Ukrayna'nın millî marşını okudu. Ukrayna ve Kırım bayrağını açan katılımcılar; "Slava Ukraini! (Yaşasın Ukrayna)", "Düşmanlara Ölüm!", "Her şeyden önce Ukrayna!", "Mücadele edin, kazancaksınız", "Tek ve bölünmez, bağımsız Ukrayna", "Kırım, Ukrayna'dır", "Ukrayna'ya Silahlı Kuvvetleri'ne ve zafere inanıyoruz" sloganlarını attı. 

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.