SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Hayat Yolu Derneği

QHA - Kırım Haber Ajansı - Hayat Yolu Derneği haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Hayat Yolu Derneği haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

"A Two Way Journey" projesi kapsamında düzenlenen EmpowHer Zirvesi sona erdi Haber

"A Two Way Journey" projesi kapsamında düzenlenen EmpowHer Zirvesi sona erdi

Avrupa Komisyonunun destekleriyle “A Two Way Journey” projesi kapsamında Hayat Yolu Derneği tarafından Ankara Ukrayna Derneği iş birliğiyle düzenlenen EmpowHer Zirvesi ikinci gününde oturumlarla devam etti. Saat 10.00 itibarıyla başlayan ilk oturumda "Çok Kültürlülük ve Toplumsal Kabul" başlığıyla İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkan Yardımcısı Nurhal Çelik katılımcıları bilgilendirdi. Hayat Yolu Derneğinin "A Two Way Journey" projesi kapsamında düzenlediği, Ankara Ukrayna Derneği iş birliğinde tertip edilen EmpowHer Zirvesi ikinci gününde farklı konuların ele alındığı oturumlarla devam etti. pic.twitter.com/7nT1I4U5qo — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) August 15, 2025 ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK VE TOPLUMSAL KABUL Çelik, çok kültürlü toplumsal kabul konusunda sivil toplum çalışmalarının yaygınlaştırılmasının çok önemli olduğunu dile getirdi. Bugün dünya genelinde savaş, zulüm, çatışma, insan hakları ihlalleri nedenleriyle insanların göç etmek durumunda kaldığını dile getiren Çelik, dünyada her 67 kişiden birinin bu sebeplerle göç etmiş olduğunu aktardı. Çelik, “Bize düşen sorumluluk, uluslararası insan hakları çerçevesinde bu olguya ve bu olgunun getirdiği sorunlara dair duyarlılığı artırmak ve hak temelli bir savunuculuğu yaygınlaştırmak.” ifadelerini kullandı. MÜLTECİ, SIĞINMACI VE GÖÇMEN KAVRAMLARI Çelik mülteci, sığınmacı ve göçmen kavramlarının birbirleri ile karıştırıldığından bahsederek bu kavramların anlamlarına açıklık getirdi. Çelik, “Göçmen kavramı, bir uluslararası sınır içinde geçici veya kalıcı olarak çeşitli sebeplerle anavatanını terk edenlere işaret eder. Zorunlu göç ise silahlı çatışmalar, şiddet, insan hakları ihlalleri, doğal veya insan kaynaklı felaketler neticesinde insanların göç etmeye mecbur kalmasıdır. Mülteci kavramı ise 1951 Cenevre Sözleşmesi ile tanımlanmış bir kavramdır. Irkı, dini veya siyasî düşünceleri sebebiyle ülkesine dönemeyen kişileri ifade etmektedir. Sığınmacı ise mülteci olmak için başvurmuş olan kişiye denir.” açıklamasında bulundu. “İGAM ULUSLARARASI MÜLTECİ HAKLARINI GÖREV EDİNMİŞ BİR KURUM” Çok kültürlülük ve toplumsal kabul konusunda İGAM’ın yürüttüğü çalışmalardan bahseden Çelik, merkez olarak en çok diyaloğa önem verdiklerini ve diyalog ile birçok sorunun çözülebileceğini ifade etti. Çelik, başkan yardımcısı görevinde bulunduğu İGAM’ın 2013 yılında, Türkiye’deki göç araştırmaları alanında çalışma maksadıyla kurulduğunu kaydetti. İGAM’ın kâr amacı gütmeyen bağımsız bir kurum olduğunu söyleyen Çelik, İGAM’ın hak temelli bir anlayışla hareket eden ve mülteci haklarının korunmasını görev edinen bir kurum olduğunu aktardı. Çelik, İGAM’ın koruma, savunuculuk, toplumsal uyum gibi konularda araştırma, eğitim, danışmanlık ve farkındalık çalışmaları yürüttüğünü kaydetti. Çelik, “İGAM’ın bu bağlamda en temel amacı, uluslararası mülteci hukukunun Türkiye’de uygulanmasını ve geliştirilmesini amaçlar.” dedi. “ZORUNLU AYRILIK” EmpowHer Zirvesinin ikinci gününde Nurhal Çelik’in oturumunun ardından Kırım Ailesi Kurucusu Anife Kurtseitova, “Zorunlu Ayrılık” başlığı kapsamında konuşma yaptı. Kurtseitova konuşmasına Ankara Ukrayna Derneğine ve Hayat Yolu Derneğine teşekkür ederek başladı. “SOVYETLER BİRLİĞİ’NİN KİRLİ YÜZÜ: 1944 KIRIM TATAR SÜRGÜNÜ” Konuşmasına kendi hayat hikayesini anlatarak başlayan Kurtseitova, bir Kırım Tatarı olarak Kırım Tatarlarının maruz kaldığı zulme tanıklık ettiğini aktardı. Kurtseitova, “1944 Kırım Tatar Sürgünü’nde bir kadın 20 yaşındaydı. Sürgünün ilk zamanlarında yaşadıkları zor hayat şartları altında kendi annesini, babasını ve küçücük evladını alıp topraklarını terk etti. Hayvan vagonlarında kadın, çocuk, yaşlı ayırt etmeden bütün Kırım Tatarları sürgün edildi.” dedi. Aynı zamanda tüm Kırım Tatar erkeklerin 2. Dünya Savaşı’nda Sovyetler Birliği adına savaştığını dile getiren Kurtseitova, Kırım Tatar erkekler savaştayken onların ailelerini sürgüne gönderen Sovyetler Birliği’nin kirli yüzünü gösterdiğini belirtti. Binlerce Kırım Tatarının 2. Dünya Savaşı’nda ve sürgünde hayatını kaybettiğini dile getiren Kurtseitova, sürgünün ilk yılında Kırım Tatar halkının yarısının sürgün yolundaki insanlık dışı muameleden ve kötü yaşam koşullarından dolayı hayatını kaybettiğini aktardı. “Hayvan vagonlarında su ve yemeğe ulaşmak, hatta nefes almak bile imkânsızdı. Hayatta kalmayı başarabilenler ağır yaşam koşullarında her gün yaşam mücadelesi verdi. Bu koşullar altında birçok mucize de gerçekleşti.” diyen Kurtseitova, annesinin ve kardeşlerinin sürgün döneminde hayata gözlerini açtıklarını dile getirdi. “BİR GÜN KIRIM’A DÖNME UMUDU İÇİNDE YAŞADILAR” Vatan topraklarından sürgün edilen ailesinin Ukrayna’nın Herson bölgesine yerleştiğini kaydeden Kurtseitova, ailesinin yerleşmek için Herson bölgesini seçmekle Kırım’a yakın olma isteklerini ve bir gün Kırım’a dönme umudu içinde yaşadıklarını aktardı. Kendi hayat hikâyesini anlatan Kurtseitova, “Ben de Herson’da doğdum ve uzun yıllar burada yaşadıktan sonra ancak 1987 yılında Kırım’a dönebildim. Ben 6 yaşında Kırım’da yaşadığımız süre boyunca çok fazla çocukluk travması geçirdim. Sovyetler Birliği yetkilileri bizi her gün evimizden çıkarmak için uğraşıyordu. Kırım Tatarları haklarını korumak ve memleketlerini geri almak için çetin bir mücadele sergiliyordu. Okula giderken Rus ailelerin çocukları taş atıp ağır hakaretlerde bulunuyordu. Akran zorbalığına maruz kaldığım için eğitim hayatım korkunç bir haldeydi.” şeklinde konuştu. “KIRIM TATARLARININ ÖZGÜRLÜĞÜ ADINA AİLEMİN MÜCADELESİNDEN DOLAYI GURUR DUYUYORUM” Kurtseitova, kendisinin ve ailesinin Sovyet rejiminden ağır baskı ve şiddet gördüğünü, ancak mücadeleyi bırakmadıklarını anlattı. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra rahatladıklarını dile getiren Kurtseitova, o zamanlarda Kırım Tatar okulları açılmaya başlandığını ve Kırım Tatarlarına ait kültür merkezleri kurulduğunu dile getirdi. Kurtseitova, “Yaşanan bu gelişmeler Kırım Tatar Meclisinin sıkı çalışmasıyla elde edildi. Milletimizin özgürlüğü konusunda ailemin çok aktif rol almasından dolayı gurur duyuyorum. Dolayısıyla benim de halkımızın kurtuluşu adına çalışmaktan başka gayem olamazdı.” dedi. “KIRIM’DA 2014 YILINA KADAR MUTLUYDUK” Kırım’da yaşadığı süreçte sürgünden dönenlere yardım edildiğini kaydeden Kurtseitova, 2014 yılına kadar Kırım’da bir düzen kurulduğunu ve mutlu bir yaşam sürüldüğünü belirtti. Ancak Kurtseitova 2014 yılında Kırım’ın Rusya tarafından işgaliyle Kırım Tatarlarını yeni bir zorlu süreç karşıladığını ifade etti. Kurtseitova şunları kaydetti: “Bundan dolayı Kırım’ı terk etmek zorunda kaldık. Bunun neticesinde Ukrayna’nın başkenti Kıyiv’de (Kiev) yeni bir hayat kurmak zorunda kaldık. İlk başta işgalin yakında biteceğini ve hepimizin eve döneceğini düşündük. Ancak her geçen gün Kırım’dan daha fazla aile ayrılıyordu. Rus askerleri evlere girip zulmediyordu.” “KIRIM AİLESİ DERNEĞİ İLE ÇOCUKLARA KIRIM İLE İLGİLİ ÇOK SAYIDA EĞİTİM SAĞLANIYOR” Kırım’ı terk edip Kıyiv’e gelen ailelerle buluştuğunu söyleyen Kurtseitova, “İşgali çok acı bir şekilde yaşayan ve anavatanlarından ayrılmak zorunda kalan çocuklarımızın anadillerini unutmamaları için bazı kurslar düzenlemeyi önerdim. Çocuklar bir aradayken yeni hayatlarına daha da iyi adapte olup, birbirlerine inanılmaz derecede destek sağlıyorlar.” ifadelerini kullandı. Anadilde eğitimin yanı sıra dans eğitimlerinin de verildiğini aktaran Kurtseitova, uzun yıllardır hayalini kurduğu Kırım ve Kırım Tatarlarının tarihiyle ilgili derslere başlandığını belirtti. Kırım Tatar kültürüne dair başka birçok alanda kurslar düzenlendiğini belirten Kurtseitova, “2015 yılında Kırım Ailesi Derneğimizin kuruluşunu resmî olarak tescil ettik. Birkaç yıl içinde Kırım Ailesinde yüzden fazla öğrencimiz oldu.” dedi. “KIRIM TATAR HALKININ SESİ OLMAK ADINA ÖNEMLİ İŞLERDE BULUNDUK” Kurtseitova, Kırım Ailesi Derneğinin her geçen gün daha fazla katılım ile büyüdüğünü vurgulayarak, çocukların Kırım kültürünü her yerde tanıtmaya başladığını anlattı. Bu bağlamda Kurtseitova, “Birçok ülkenin farklı şehirlerinde öğrencilerimiz sahneye çıkarak Kırım Tatar millî danslarını icra ettiler. Kültürümüze dair şarkılar söyleyip gösteriler düzenlediler. Derneğimiz tarafından Kırım Tatar kültürünü tanıtan çalışma defterleri basıldı. İnternet üzerinden bilgi adına eğitim platformu kurduk. Halkımızın sesi olmak adına önemli işlerde bulunduk.” cümlelerini sarf etti. “KIRIM AİLESİ SADECE BİR DERNEK DEĞİL, BÜYÜK BİR AİLE” Kurtseitova Kırım Ailesi ile ilgili, “Kırım Ailesi sadece bir dernek ve çocuk merkezi değil. Kırım’dan çıkıp Kıyiv’de hayat kuran ailelerin bir araya gelerek oluşturduğu büyük bir aile.” ifadelerini kullandı. Kırım Ailesi Derneğinin Kıyiv’deki faaliyetlerinin yalnızca 8 yıl sürdüğünü dile getiren Kurtseitova, “24 Şubat 2024 tarihinde Kıyiv’de bomba sesleriyle uyandık. Sığınaklarda kendimizi ve çocuklarımızı korumaya çalıştık. Bir süre sığınakta kaldıktan sonra Ukrayna’yı terk etmek zorunda kaldık. Ukrayna’dan çıkarken karşılaştığımız korkunç manzaraları hala dün gibi hatırlıyorum. Büyükelçiliğin kurtarma otobüslerine binerek Türkiye’ye geldik.” dedi. Savaştan önce 2 Şubat 2024’te Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın Kıyiv’de Kırım Ailesi Derneğini ziyaret ettiğini belirten Kurtseitova, o zamanlarda savaş ihtimalinin gündemde olduğunu ve Erdoğan’ın, savaş olması halinde “Biz sizin yanınızdayız” dediğini aktardı. “BİZE KUCAK AÇAN TÜRKİYE’YE MİNNETTARIZ” Üç senedir Kırım Ailesi olarak Eskişehir’de yaşadıklarını ve dernek faaliyetlerine burada devam ettiklerini aktaran Kurtseitova, “Vatanımızdan ve akrabalarımızdan uzak kalsak da burada bize kucak açan ve yaralarımızı saran Türkiye’ye minnettarız. Ayrıca burada bize her türlü desteği sağlayan Göç İdaresine, YTB’ye, TİKA’ya ve Kırım Tatar derneklerine çok teşekkür ediyoruz.” ifadelerini kullandı. Kırım Tatarları ve Türk dünyasında önemli yere sahip İsmail Bey Gaspıralı ve Bekir Sıtkı Çobanzade gibi isimlerin parlak bir gelecek için çalıştığını vurgulayan Kurtseiova, gelecek nesillerin de aynı şekilde güzel faaliyetlerde bulunmasını temenni etti. Kırım Tatarlarının bütün isteğinin öz vatanlarına dönmek olduğunu dile getiren Kurtseitova, Kırım için mücadele etmeye devam edeceğini söyleyerek anlatımını sonlandırdı. SİVİL TOPLUMUN ULUSLARARASI POLİTİKADAKİ YERİ Zirvenin son oturumunda Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şerif Onur Bahçecik, sivil toplumun uluslararası politikadaki yerini ele aldı. “UKRAYNA’YA İNSANÎ YARDIMLAR ÖNE ÇIKIYOR” Konuşmasında sivil toplumun uluslararası politikadaki yerini Ukrayna örneği üzerinden ele alan Bahçecik, Rus saldırıları ile Ukrayna’da önemli oranda insanî yardım ihtiyacının ortaya çıktığını anlattı. Bahçecik insanî yardım konusunda öne çıkan aktörlerin Birleşmiş Milletler (BM), bağış yapan ülkeler ve uluslararası sivil toplum kuruluşlar olduğunu aktardı. Bu bağlamda Bahçecik, “BM insanî yardım çağrısında bulunuyor, raporlama yapıyor ve uluslararası kamuoyunu harekete geçirmeye çalışıyor. Ülkeler, ise BM’nin yaptığı insanî yardımları finansal olarak karşılamak konusunda sorumluluk alıyor. Uluslararası sivil toplum örgütleri de bu yardımları toplayarak yerel sivil toplum kuruluşları ile birlikte belli programlar ve projeler çerçevesinde insanî yardımlar yapıyor.” bilgisini verdi. YEREL SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ İLE ULUSLARARASI SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ ARASINDA İŞ BİRLİĞİ SAĞLAMANIN ÖNEMİ İnsanî yardımların etkili bir şekilde sağlanabilmesi için uluslararası sivil toplum kuruluşlarıyla yerel sivil toplum kuruluşlarının beraber hareket etmesinin önemine vurgu yapan Bahçecik, Ukrayna’daki sivil toplum kuruluşlarının ülkelerini çok iyi tanıdığını, uluslararası sivil toplum örgütlerinin de uluslararası sisteme çok iyi düzeyde aşina olduğunu belirtti. Bahçecik, yerel sivil toplum örgütleriyle uluslararası sivil toplum örgütlerinin bir arada çalışmasını sağlamak amacıyla Ukrayna’da bu alanda kurumlar kurulduğunu aktardı. Bahçecik, Ukrayna’ya yardım faaliyetlerinin koordinasyonun sağlanabilmesi ve kaynakların etkin bir şekilde kullanılabilmesi için bu alanda faaliyet gösterecek bir kurumun varlığının önemini vurguladı. Yerel sivil toplum örgütleri ile uluslararası sivil toplum örgütleri arasında sağlanan koordinasyonun örgütler arasında karşılıklı öğrenme ve deneyim paylaşımı gibi avantajları da beraberinde getirdiğini belirten Bahçecik, Ukrayna’da bunun olumlu etkilerinin gözlemlendiğini dile getirdi. Konuşmaların ardından konuşmacılara Teşekkür Belgesi takdim edildi. Oturumlar sona erdikten sonra Sivil Toplum Örgütü Fuarı düzenlendi.

EmpowHer Zirvesi'nin ilk gününde göç vurgusu yapıldı Haber

EmpowHer Zirvesi'nin ilk gününde göç vurgusu yapıldı

Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen "A Two Way Journey" (İki Yönlü Yolculuk) projesi kapsamında düzenlenen EmpowHer Zirvesi'nin 14 Ağustos 2025 tarihinde açılışı yapıldı. Hayat Yolu Derneğinin, Ankara Ukrayna Derneği iş birliğiyle tertip ettiği iki günlük zirvede gerçekleştirilen açılış konuşmalarının ardından üç oturum düzenlendi. Saat 11.30 itibarıyla başlayan ilk oturum yoğun ilgi gördü. Ukrayna Ankara Derneği Başkanı İrına Ambarkütükoğlu, “Göç Sonrası Sosyal Çalışmalar ve Sivil Örgütlenme” başlığıyla bir konuşma gerçekleştirdi. Avrupa Komisyonunun desteklediği "A Way Two Journey" projesi kapsamında Hayat Yolu Derneğinin Ankara Ukrayna Derneği iş birliğiyle düzenlediği EmpowHer Zirvesi'nde göç olgusu konuşuldu. Zirvenin ilk gününde açılış konuşmalarının ardından üç oturum gerçekleştirildi. pic.twitter.com/vrZjMEG9cL — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) August 14, 2025 DERNEĞİN MİSYONU: KÖPRÜ OLMAK Ukrayna Ankara Derneğinin tarihçesinden ve faaliyetlerinden söz eden Ambarkütüoğlu, derneğin Ukraynalıların dilini, kültürünü korumak için kurulduğunu savaşın başlamasıyla birlikte önceliklerin değiştiğini ifade etti. Derneğin misyonunu “köprü olmak” ifadesiyle özetleyen Ambarkütükoğlu, “Biz hem Ukraynalılar arasında köprü olmayı hem de Ukraynalılar ve Türkler arasında köprü olmayı amaçlıyoruz.” dedi. AMBARKÜTÜKOĞLU DESTEKLERİNDEN DOLAYI TÜRKİYE'YE TEŞEKKÜR ETTİ Savaşın ilk altı ayı içerisinde artan göç hareketleri ve acil ihtiyaçlar bağlamında acil barınma, gıda ve sağlık hizmeti sağlandığını kaydeden Ambarkütükoğlu, “En çok duygulandığım zamanlar Türkiye’nin her bir köşesinden gelen kargolardı. Herkes ne kadar imkânı varsa onu gönderiyordu” diyerek tüm Türkiye’ye teşekkür etti. Resmî olmayan verilere göre savaştan sonra 181 bin Ukraynalının Türkiye’ye geldiğini bildiren Ambarkütükoğlu, Ukraynalıların zamanla diğer ülkelere göç ettiklerinin ve son verilere göre 46 bin Ukraynalı kaldığını ifade etti. DERNEK, PSİKOLOJİK DESTEKTE BULUNDU Ambrakütükoğlu, “Göç eden insanların en büyük yükü çoğu zaman yalnızca yanlarına getirdiği birkaç valiz değildir. Kalplerinde taşıdıkları endişe, yarım kalmış hayaller ve geride bıraktıkları sevgileri vardır. Dolayısıyla dernek olarak duygusal ve psikolojik anlamda destek olmaya çalıştık.” bilgisini verdi. Ukrayna Derneği olarak Ukrayna diasporasına geniş kapsamlı bir şekilde destek olduklarının altını çizen Ambarkütükoğlu, faaliyetlerine devam edeceklerini ifade etti. Kültürün unutulmaması için sürekli olarak program tertip etmeye çalıştıklarını aktaran Ambarkütükoğlu, geleneksel kutlamalar, tiyatro gösterileri, festivaller ve kermeslerle hem kültürlerini tanıtmaya ve hem de korumaya çalıştıklarını vurguladı. "YENİ BİR AİLE, GÜVENLİ BİR LİMAN, SICAK BİR EV OLMAYA ÇALIŞIYORUZ" Çok sayıda proje üretmeyi hedeflediklerini belirten Ambarkütükoğlu, "Planımız çok. Aklımızda çok fikir var. En çok da eğitim projelerimizi büyütmek istiyoruz." bilgisini verdi. Ambarkütükoğlu sözlerini şu ifadelerle sonlandırdı: "Göç insanın hayatını tamamen değiştirir. Evimizi, tanıdığımız sokakları, alışkanlıklarımızı kaybedebiliriz ama kim olduğumuzu, köklerimizi ve umudumuzu asla kaybetmeyiz. Ankara Ukrayna Derneği olarak biz sadece yardım eden bir kurum değiliz. Biz yeni bir aile, güvenli bir liman, sıcak bir ev olmaya çalışıyoruz. Yalnızca destek vermekle kalmıyor aynı zamanda birlikte güçlendiğimizi hissediyoruz. Birlikte olduğumuzda en zorlu yollar bile aşılabilir, en karanlık günler bile aydınlatılabilir." Konuşmasının ardından Ambarkütükoğlu'na Teşekkür Belgesi takdim edildi. GÖÇ ÇALIŞMALARINDA SİVİL ÖRGÜTLENME Zirvenin ikinci oturumunda Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Dr. Öğretim Üyesi Besim Can Zırh, "Göç Çalışmalarında Sivil Örgütlenme" başlığıyla katılımcıları bilgilendirdi. Göç Araştırmaları Derneğinin kurucu üyesi olduğunu dile getirerek konuşmasına başlayan Dr. Öğretim Üyesi Zırh, derneği 2017 yılında kendisi gibi akademisyenlerle birlikte kurduklarını aktardı. Zırh, Türkiye’nin dinamik bir göç coğrafyası olması sebebiyle böyle bir derneğin kurulmasına ihtiyaç olduğunu vurguladığı konuşmasında, Ukrayna’daki tam kapsamlı işgal girişiminden sonra Türkiye’ye yönelik olarak gerçekleşen göçün, bu durumu doğruladığını ifade etti. TÜRKİYE, DOĞU İLE BATI ARASINDA BİR KÖPRÜ Türkiye’nin doğu ile batı arasında bir köprü olduğunun altını çizen Zırh, Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin yoğun göç dalgası yaşadığına değinerek, günümüze de benzer nitelikte göç dalgalarının gerçekleştiğini kaydetti. “ALIŞILAGELMİŞ BİR SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ DEĞİLİZ” Konuşmasının devamında Göç Araştırmaları Derneğinden bahseden Zırh, “Derneği 2017 yılında kurduk. Hepimiz üniversitede öğretim üyesiyiz. Dolayısıyla alışılagelmiş bir sivil toplum örgütü değiliz. Fakat diğer taraftan bu yıllarda göç oranı çok politize olduğu için bir sivil toplum kurumu olarak bir alan açmak ve sürdürdüğümüz çalışmaları bir kurumun altında olmadan sürdürmek amacıyla kurduk.” bilgisini verdi. “GELECEK NESİLLER DERNEĞİ GELİŞTİRMELİ” Zırh, derneğin gelecek nesiller tarafından da devam ettirilmesinin önemine vurgu yaparak, “20 yıl sonra böyle derneğe kimsenin ihtiyacı olacak mı bunu düşünmek lazım. Eğer düşünüyorsak adım adım yeni kuşaklardan üyeler edinmek yani kurucular dışında derneği bir sonraki formuna taşıyacak arkadaşlar edinmek gerekiyor. Özellikle göç gibi çok dinamik bir alanda düşünülmesi gereken bir durum.” dedi. UKRAYNA ÖZELİNDE GÖÇ VE GENÇLİK Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Canike Yüksel ise zirvenin ilk gününde tertip edilen son oturumda “Ukrayna Özelinde Göç ve Gençlik” başlıklı bir konuşma yaptı. Yüksel, ele aldığı konunun kendi hayat hikâyesinin bir parçası olduğunu vurguladığı konuşmasında, 2014 yılında Rusya tarafından Kırım’ın işgal edilmesinden sonra babası İsmet Yüksel’in tahliye edildiğini, annesi Gayana Yüksel’in ise Rusya’nın Federal Güvenlik Servisi (FSB) tarafından alıkonulduğunu anlattı. Yüksel bu sebeple ailesiyle birlikte Ukrayna’nın başkenti Kıyiv’e (Kiev) taşınmak zorunda kaldıklarını aktardı. “GÖÇMENLİĞİN TÜM ZORLUKLARINI YAŞADIM” Yüksel, 2022 yılında Rusya’nın Ukrayna’ya geniş çaplı savaş başlatmasından sonra Birleşik Krallık’a Ukraynalı bir mülteci olarak gittiğini dile getirdi. Yüksel bu süreçte yaşadıklarını, “Göçmenliğin tüm zorluklarını yaşamış ve hayatımın en savunmasız döneminde genç yaşta geleceğini kurmaya başlamış biriyim. Son üç yıldır Londra'da yaşıyorum. Bu süre zarfında uluslararası hukuk alanında eğitim aldım ve başkentin en fazla Ukraynalı mülteciye ev sahipliği yapan Barnet semtindeki yerel mecliste çalıştım.” ifadeleriyle anlattı. “TAM KAPSAMLI İŞGAL GİRİŞİMİNİN ARDINDAN AVRUPA’YA BÜYÜK BİR GÖÇ DALGASI GERÇEKLEŞTİ” Birleşik Krallık’ta Ukraynalı mültecilerin göç ettikleri ülkeye uyum sağlama ihtiyaçlarına tanık olduğunu dile getiren Yüksel, Avrupa’da Ukraynalı mültecilerin yaşadığı sorunları anlattı. Yüksel, “İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Ukrayna’da tam kapsamlı savaşın başlamasının ardından Avrupa en büyük göç dalgasına tanık oldu. Mülteci Ajansına göre 2022’den bu yana 6 milyondan fazla insan Ukrayna’yı terk etmek mecburiyetinde kaldı. Mayıs 2025 itibarıyla Avrupa'da yaklaşık 5,1 milyon mülteci bulunmakta. Birçoğu AB ülkelerinde yaşamakta. AB üyesi olmasa da Birleşik Krallık Ukraynalı mültecilerin en çok gittiği önemli bir yer haline geldi.” dedi. UKRAYNALI GENÇLERİN AVRUPA’YA GÖÇÜ Ukrayna’da göçler neticesinde genç sayısında ciddi bir azalma meydana geldiğini ifade eden Yüksel, Ukraynalı genç göçünün hem Ukrayna’da demografik düşüş hem de Ukrayna ve Avrupa’yı uzun vadede etkileyecek bir durum olduğunu aktardı. Yüksel, Ukraynalı gençlerin Avrupa’ya göçmesinde etkili olan nedenlerden de bahsetti. Birinci nedenin Ukraynalı gençlerin savaştan dolayı güvenlik endişesi içinde göç ettiğini dile getiren Yüksel, ikinci sebebin eğitim olduğunu kaydetti. Yüksel Ukraynalı gençlerin Avrupa’da eğitimi bir fırsat olarak gördüklerini kaydetti. Eğitimin dışında kariyer beklentilerinin Ukraynalı gençleri göçe iten bir faktör olduğunu ifade eden Yüksel, gençlerin daha yüksek maaş ve daha iyi çalışma koşulları için buna motive olduklarını belirtti. “UKRAYNALI GENÇLER SAVAŞIN ZORLUKLARINI YAŞIYOR” Ayrıca Ukraynalı mülteci gençlerin gittiği Avrupa ülkelerinde adaptasyon meselesine değinen Yüksel, “Her şey aniden bu uyum sağlama savaşının ortasında meydana geliyor. Huzurlu bir ülkede uyuyup savaş halindeki bir ülkede uyanıyorsunuz. Sadece bir gün içinde nereye gideceğinize, yanınızda ne alacağınıza, sevdiklerinizi nasıl güvende tutacağınıza karar vermelisiniz. Aynı zamanda önceki hayatınızın sona erdiğini kabullenmelisiniz. Özellikle 22 yaş üstü bir genç için bu ağır bir darbedir. Henüz geleceğini belirleme fırsatı bulamamış, sahip olduğu tek şey üniversitede veya ilk işlerinde kurduğu sosyal bağlar. Genç yaşta bu sosyal sermayeyi kaybetmek özellikle acı verici. Çünkü arkadaşlara, kendi çevrenize ve aidiyet duygusuna her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönem. Gençler savaşla birlikte aniden bunu kaybetti.” dedi. Ayrıca Yüksel, gençlerin aileleri ve arkadaşları için sürekli endişe içinde olduklarını da ifadelerine ekledi. “UKRAYNA KÜLTÜR MERKEZLERİ GENÇLER İÇİN KÜLTÜREL ETKİNLİKLER DÜZENLİYOR” Öte yandan diasporanın buluşma noktası haline gelen Ukrayna kültür merkezleri ve kuruluşlarının Ukraynalı mülteci gençler için özel bir rol oynadığından bahseden Yüksel, üniversitelerde Ukrayna öğrenci topluluklarının kurulduğunu ve kültürel etkinlikler düzenlendiğini aktardı. Yüksel bahsi geçen etkinlikler hususunda kendi deneyiminden de bahsederek, “Tüm bunlar bir arada kalma arzusundaki Ukraynalı gençlerin inisiyatifi ile gerçekleşen etkinlikler. Ortak destek ile uygulamaya konulan böyle etkinlikler karşılıklı yardım ve uyum için sağlam bir temel oluşturuyor.” ifadelerini kullandı. “UKRAYNALI GENÇLERİN ÜLKELERİNE DÖNMELERİNİ SAĞLAMAK İÇİN NE YAPABİLİRİZ?” Konuşmasının sonunda Ukraynalı gençlerin savaş bittikten sonra ülkelerine geri dönmeleri hususundan söz eden Yüksel, “Ukraynalı gençler Avrupa’da kariyer yaptılar, sosyal çevreler oluşturdular ve bulundukları ülkelere kök saldılar. Bu durumdaki gençler için Ukrayna’da net bir gelecek görünmüyor. Bu gerçeği ne kadar çabuk kabul edersek, gerçek çözümlere o kadar çabuk odaklanabiliriz. Bana göre asıl soru, ‘Geri dönecekler mi dönmeyecekler mi?’ değil, ‘Geri dönmelerini sağlamak için ne yapabiliriz sorusu olmalı.” cümlelerini sarf etti.

İki Yönlü Yolculuk'ta Ukrayna: EmpowHer Zirvesi'nin açılışında Ukrayna ve Kırım ele alındı Haber

İki Yönlü Yolculuk'ta Ukrayna: EmpowHer Zirvesi'nin açılışında Ukrayna ve Kırım ele alındı

Avrupa Komisyonunun desteklediği “A Two Way Journey” (İki Yönlü Yolculuk) projesi kapsamında Hayat Yolu Derneğinin, Ankara Ukrayna Derneği iş birliğiyle düzenlediği "EmpowHer Zirvesi", 14 Ağustos 2025 tarihinde One Tower Business Club’ta gerçekleştirildi. Projeyi destekleyen genç grupların katıldığı iki günlük zirve, açılış konuşmaları ile saat 10.00’da başladı. Avrupa Komisyonunun desteklediği "A Way Two Journey" projesi kapsamında Hayat Yolu Derneğinin Ankara Ukrayna Derneği iş birliğiyle düzenlediği EmpowHer Zirvesi'nde göç olgusu konuşuldu. Zirvenin ilk gününde açılış konuşmalarının ardından üç oturum gerçekleştirildi. pic.twitter.com/vrZjMEG9cL — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) August 14, 2025 HAYAT YOLU DERNEĞİ, İKİ YÖNLÜ YOLCULUK PROJESİ'Nİ HAYATA GEÇİRDİ Hayat Yolu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Leyla Nur Eser açılış konuşmasında, derneğin faaliyetlerinden ve "İki Yönlü Yolculuk" projesinden söz etti. Derneğin yüzden fazla kuruluşla iş birliği yaptığını ve bu bağlamda projeler yürüttüklerini kaydeden Eser, İki Yönlü Yolculuk Projesi ile Ankara’daki Ukraynalılara destek sağlamayı amaçladıklarını söyledi. Eser, “Aslında bu bir dayanışmanın da süreci. Bu projeyle buradaki Ukraynalılara özellikle kadınlara ve çocuklara ulaşarak onların hem sosyal entegrasyonunu hem de sosyo-ekonomik entegrasyonunu sağlamaya çalışıyoruz. Bu projenin aslında en büyük hedeflerinden biri.” bilgisini verdi. Eser, Ukrayna diasporası için dil kursları ve "workshop" düzenleyerek sosyal anlamda kadınlara ve çocuklara yardımcı olduklarını dile getirdi. "BU DÖNEMDE GÖSTERİLEN İLGİ VE YARDIM, GERÇEK DOSTLUĞUN VE İNSANLIĞIN GÖSTERGESİDİR" Ardından Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Nariman Celâl’in eşi Leviza Celâl bir konuşma yaptı. Konuşmasını, “Bir Ukrayna temsilci olarak değil, evini terk etmek zorunda kalmış ancak evine döneceği inancını kaybetmemiş bir kadın olarak yapacağını” vurgulayan Celâl, Ukrayna’daki Rus saldırganlığı nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalanlarla bir araya geldiklerini belirterek, toplantıyı organize edenlere teşekkür etti. Celâl, “Ukrayna için en zor mücadelelerin yaşandığı bu dönemde gösterilen ilgi ve yardım, gerçek dostluğun ve insanlığın göstergesidir.” yorumunda bulundu. Celâl, saldırganlık nedeniyle insanların geride birçok şeyi bıraktıklarını bu yüzden zorunlu göçün “bir kayıp hikâyesi” olduğunu belirtti. Celâl, “Savaş, dün ile bugün arasındaki sınırı siler; Dün evindeydin bugün ise sığınacak bir yer ve anlayış arayan bir yabancısın.” diyerek 24 Şubat 2022’deki topyekûn Rus saldırganlığının ardından yapılan göçe dikkat çekti. Celâl, geniş çaplı savaş ile birlikte 50 ile 85 bin arasındaki Ukraynalı vatandaşın uluslararası koruma statüsü, yasal süreçleri kolaylaştırılma, barınma ve iş imkânı bulabilmesi için destek sağlandığını bildirdi. "TÜRKİYE'DEKİ SOSYAL YARDIM HAFIZAMIZDA DAİMA YAŞAYACAK" Türkiye’deki sosyal hizmetlerin Ukraynalılara yardım eli uzattığının altını çizen Celâl, “Bu, hafızamızda daima yaşayacak.” dedi. Ayrıca Ukrayna’nın Dnipropetrovsk bölgesinden bin 200 yetim çocuğun Türkiye First Lady’si Emine Erdoğan ve Ukrayna First Lady’si Olena Zelenska tarafından Türkiye’de koruma altına alındığını anımsatan Celâl, “Bu, gerçek bir ilgi ve şefkat göstergesidir.” ifadesini kullandı. Öte yandan Türkiye’de 35 bin Ukraynalının yaşadığını kaydeden Celâl; çoğunluğunun İstanbul, Ankara, Antalya, Bursa, İzmir ve Muğla’da yaşadığını ve 19 derneğin faaliyet yürüttüğünü dile getirdi. "ŞEHİRLERİMİZİ, KIRIM'IMIZI, DONETSK'İMİZİ GERİ ALACAĞIZ" Celâl konuşmasına şu ifadelerle devam etti: “Benim için göç, soyut bir kelime değil, bizzat yaşadığım bir acının hikâyesidir. Kırım, halkımın yarım yüzyılı aşkın zorunlu sürgünden sonra geri döndüğü topraktır. Her Kırım Tatarı için Kırım, sadece memleket değil, nesilleri birbirine bağlayan görünmez bir bağ, hafızamızı besleyen bir güç kaynağıdır. Biliyorum ki Ukraynalılar asla pes etmez. Birlikte ayakta dururuz. En karanlık zamanlarda bile gücümüzü özgürlükten, onurdan ve hakikatten alırız. Ancak 2014 yılında bu kaynağı zehirlediler, Kırım işgal edildi. Rusya yönetimi buna karşı çıkan herkesi baskı altına alıyor. Bu nedenle eşim, uydurma bir suçlama ile tutuklandı ve üç yılını Rusya hapishanesinde geçirdi. Şimdi Ankara’da işgal altındaki yaşamı anlatıyoruz. Bu, eve giden kapının şimdilik kapalı olduğu anlamına geliyor. Ta ki Kırım özgürleşene kadar. Dünya bilmelidir ki, biz yalnızca kendimiz için değil, başka hiçbir ülkenin Ukrayna’nın yaşadıklarını yaşamaması için mücadele ediyoruz. Dostlarımız sayesinde ayakta kalacağız, Şehirlerimizi, Kırım’ımızı, Donetsk’imizi geri alacağız. Yeniden evlerimizin kapısını açacağız, kendi evimizin pencerelerinden çocuk kahkahalarını duyacağız ve özgürlüğün kokusunu içimize çekeceğiz. Bu karanlık günlerde daima yanımızda olanları hatırlayacağız. Birlikte kazanacağız!” CELÂL'E ONUR PLAKETİ TAKDİM EDİLDİ Büyükelçinin eşi Leviza Celâl’in konuşmasının ardından katılımcılar gözyaşlarını tutamadı. Tüm katılımcılar tarafından coşkuyla alkışlanan Celâl’e onur plaketi takdim edildi. "SAVAŞ BİR KADININ HAYATA TUTUNMA İRADESİNİ YIKAMAZ" Açılış konuşmaları kapsamında Ankara Ukrayna Derneği İrına Ambarkütükoğlu, Ukraynalı bir kadın olarak Ukrayna’nın dört bir yanında kadınların yaşadıklarına tanıklık ettiklerini ifade ederek başladığı sözlerini, “Savaş, bir evin duvarlarını yıkabilir, bir şehri harabeye çevirebilir. Ama asla bir kadının gücünü, sevgisini ve hayata tutunma iradesini yıkamaz.” ifadeleriyle sürdürdü. Ambarkütükoğlu, göçün geleceği yeniden inşa etmek anlamına geldiğini vurguladığı konuşmasında ise “Göç, sadece bir yer değiştirme değildir. Göç, bazen geçmişin yaralarını taşımak bazen de geleceği yeniden inşa etmek demektir. Biz kadınlar, bu yeniden inşanın merkezindeyiz. Evlerimizi, ailelerimizi, topluluklarımızı hatta bazen yeni ülkelerde tamamen yeni hayatları biz koruyoruz.” dedi. Birlikte güç kazanılacağını vurgulayan Ambarkütükoğlu, zirve dolayısıyla deneyimlerin paylaşılacağını bu sayede yeni projeler üreteceklerini kaydetti. Ambarkütüoğlu sözlerini, “Biz yalnız değiliz. Birlikteyiz. Güçlüyüz. Slava Ukraini! (Şan Olsun Ukrayna’ya)” ifadeleriyle sonlandırdı. ANİFE KURTSEİTOVA, KIRIM AİLESİNDEN SÖZ ETTİ Kırım Ailesi kurucusu Anife Kurtseitova ise kürsü konuşmasında hem Ukrainlerin hem de Kırım Tatarlarının evinden uzak kalmak mecburiyetinde bırakıldığını belirtti. Kırım’ın işgaline tanıklık ettiğini ve 2014 yılında Kırım’dan ayrılmak zorunda kaldığını ifade eden Kurtseitova, “Kıyiv’e (Kiev) geçtik ve orada kendi imkânlarımızla bir çocuk merkezi kurduk. Buraya Kırım Ailesi adını verdik. Sekiz sene içerisinde 120 öğrencimiz oldu. Kırım Tatar dili, Kırım Tatar kültürü ve medeniyetini korumak için çalıştık. Festivallere, konserlere katıldık.” bilgisini verdi. Kurtseitova, 24 Şubat 2022’de Ukrayna’nın tamamına karşı başlatılan geniş kapsamlı savaştan sonra çocukların ikinci kez göçe zorlandığını belirtti. İki buçuk senedir Eskişehir’de faaliyet yürüttüklerini bildiren Kurtseitova, desteklerinden dolayı Türkiye’ye, First Lady Emine Erdoğan’a ve Türk halkına teşekkür etti. "KALBİMİZ ÖZ VATANIMIZ KIRIM'DA" Kurtseitova, eve döneceklerine inançlarının sonsuz olduğunun altını çizdiği konuşmasında, “Kalbimiz öz vatanımız Kırım’da. Umarız evlerimize döneceğiz. İstediğimiz tek şey; Öz vatanımızda yaşamak, çocuklarımızı büyütmektir.” dedi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.