SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Karabağ

QHA - Kırım Haber Ajansı - Karabağ haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Karabağ haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Türk dünyasının sorunları Gazi Üniversitesinde konuşuldu Haber

Türk dünyasının sorunları Gazi Üniversitesinde konuşuldu

Gazi Üniversitesi Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÜRKDAM), Gazi Üniversitesi Türk Dünyası Gençlik Topluluğu ile Kızılelma Kadın, Gençlik ve Çocuk Derneği tarafından 8 Aralık 2025 tarihinde “Türk Dünyası Sorunları ve Sorunlu Bölgeler” başlığıyla kapsamlı bir panel düzenlendi. Gazi Üniversitesi Rektörlük binasındaki Mimar Kemaleddin Salonu’nda tertip edilen program saygı duruşu ve İstiklâl Marşı ile başladı. "TÜM ATALARIMIZI HÜRMETLE YÂD EDİYORUZ" “Türk dünyasının ata yurdundan bugüne, adı bilinen veya bilinmeyen tüm büyüklerimize; Alp Er Tunga’dan Tonyukuk’a, Korkut Ata’dan Kaşgarlı Mahmud’a, Cengiz Aytmatov’dan İsmail Bey Gaspıralı’ya kadar fikirleriyle, kalemiyle, mücadelesiyle yolumuzu aydınlatan bütün değerlerimizi hürmetle yâd ediyoruz.” diyerek programın sunumunu yapan TBMM ve TRT program yapımcısı ve aunucusu Yasemin Aras açılış konuşmaları için protokol isimlerini takdim etti. TÜRK DÜNYASININ DERTLERİYLE DERTLENMEYİ BORÇ BİLEN NESİLLER Gazi Üniversitesi Türk Dünyası Gençlik Topluluğu Başkanı Seyfullah Kaya, katılımcıların programa iştirak ederek, Türk dünyasının dertleriyle dertlenmeyi bir borç olarak bildiğini gösterdiğini vurguladı. Kaya, panelde sorunlu bölgeler başlığıyla toplanılmış olsa da buraya yalnızca coğrafî problemle bakılamayacağını kaydetti. Kaya, “Çünkü bizim için Kırım yalnızca haritada bir yarımada değil, sürgüne direnen bir toplumun vatanı. Ahıska, vatana duyulan bitmeyen bir hasret. Kerkük, Türkmeneli hoyratlarda dile gelen bizi biz yapan, öz mayamızdır. Kıbrıs, vazgeçemeyeceğimiz egemenliğimiz; Karabağ ise sabrın kutlu zaferidir.” ifadelerini kullandı. Kaya, bu bölgelerdeki soydaşların tarih boyunca bedeller ödediğini belirtti. Yalnızca problemlerin konuşulduğu bir program olmaması gerektiğini kaydeden Türk Dünyası Topluluğu Başkanı, “Yolumuz İsmail Bey Gaspıralı’nın da dediği gibi ‘Dilde, fikirde, işte birlik’ sloganını bir slogan olmaktan çıkarıp yaşantımıza dökmektir.” dedi. "AYNI KANDAN AYNI CANDAN MİLLETİN EVLATLARIYIZ" Ardından Kızılema Kadın, Gençlik ve Çocuk Derneği Başkanı Dr. Yasemin Meydan ise programın yalnızca toplantıdan ibaret olmadığının altını çizdiği açılış konuşmasında, “Bugün burada aynı kandan aynı candan aynı tarihten gelen bir milletin evlatları olarak omuz omuzayız, omuz omuza olmak zorundayız. Her birimizin yüreğinde vatandan uzak, haksızlığa uğramış, sesi kısılmaya çalışılmış Türk yurtlarının hüznü, acısı ve umudu var.” cümlelerini sarf etti. Doğu Türkistan’daki toplama kamplarından, Rus işgali altındaki Kırım’da yapılan baskılardan örnek veren Meydan, yayılmacı güçlerin sistematik bir baskı, asimilasyon politikası ve korku yaratma hedeflerinin olduğunu söyledi. Ayrıca Azerbaycan’da memleketlerinden koparılan insanların acılarının devam ettiğini, Ahıska Türklerinin ise hâlâ vatan hasreti çektiğini sözlerine ekleyen Meydan, Türkmeneli’nde varoluş, Kıbrıs’ta ise eşitlik mücadelesi olduğunu dile getirdi. "BİR ÇOCUĞUN DİLİ SUSTURULDUĞUNDA BİR MİLLETİN SESİ KISILIR" Meydan konuşmasında, “Türk dünyasının farklı bölgelerindeki acılar yalnızca istatistik bir rapor ya da yalnızca tarih değildir. Bunlar kadınlarımızın gözyaşı, gençlerimizin feryadı, çocuklarımızın sessizliği, yaşlılarımızın kırılmış yüreğidir. Bir annenin çocuğuna sarılamadığı yerde huzur olmaz. Bir gencin kimliği elinden alınmaya çalışıldığı yerde gelecek olmaz. Bir çocuğun dili susturulduğunda bir milletin sesi kesilir. Bir yaşlının vatan toprağından hasretle ölmesi bir tarihin koparılmasıdır. Biz biliyoruz ki Türk dünyasının bir yerinde zulüm varsa o zulüm hepimize yapılmış demektir.” ifadelerine yer verdi. TÜRK DÜNYASI GENİŞ COĞRAFYAYA HÂKİM TÜRKDAM Müdürü Prof. Dr. Bülent Aksoy ise Türk dünyasını derinliği olan, değerli ve önemli bir kavram olarak nitelendirerek başladığı konuşmasında, Türk nüfusunun derin bir coğrafyaya hâkim olduğunu ifade etti. Bağımsız olarak yaşayan, otonom olarak yaşayan ve başka ülkelerde azınlık halinde kimlik mücadelesi vererek yaşayan Türklerin büyük bir alana yayıldığını aktaran Aksoy, “İşte bu derin coğrafya içerisinde ekonomiden siyasete, sosyo-kültürel meselelerden güvenliğe kadar çok çeşitli alanlarda birtakım sorunların olduğunu görüyoruz. Sovyetler Birliği'nin dağılması ile birlikte yeni fırsat yeni siyasi konjonktür ortaya çıkmıştır. Bir taraftan Türk milleti için birtakım fırsatları beraberinde getirirken diğer taraftan da aşılması gereken zaman içerisinde çözümlenmesi gereken sorunları beraberinde getirmiştir.” diyerek toplantının konusuna işaret etti. Programda farkındalık oluşturmayı amaçladıklarını kaydeden Aksoy sözlerine Bayrak şairi Arif Nihat Asya’nın “Ağıt” şiiriyle son verdi. TÜRKİSTAN HASSAS BİR DENGE KURMAK ZORUNDA Açılış konuşmaları Gazi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Necdet Hayta’nın konuşmasıyla son buldu. Prof. Dr. Hayta, Türk dünyasının Kafkasya, Türkistan, Balkanlar ve Avrupa’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada olduğunun altını çizdi. Bu nedenle Türklerin farklı siyasî yapıların, farklı ekonomik şartların ve çok çeşitli kültürel ortamlara sahip olduğunu aktaran Hayta, “Türk dünyası hem büyük bir potansiyel hem de ciddi sorunlar barındırabiliyor.” dedi. Türk dünyasının, özellikle Türkistan coğrafyasındaki ülkelerin Rusya, Çin, ABD ve asgari düzeyde bölgede tehdit haline gelen İran gibi ülkelere karşı güvenlik, enerji, ekonomik gibi alanlarda hassas bir denge kurmak zorunda olduğunu belirtti. Türk dili ve alfabesine dikkat çeken Hayta, farklı alfabelerin uzun vadede kültürel etkileşimi zorlaştırdığını söyledi. Hayta, “Ortak bir müfredat, ortak eğitim politikaları ya da gençler arası güçlü bir kültürel etkileşim gerekmektedir. Öyle ki bazı ülkelerde Türk kimliğine yönelik baskılar ve asimilasyon politikaları ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.” ifadelerini kullandı. Türk dünyasındaki sorunların devam ettiğini vurgulayan Hayta, “Bu sorunların aşılabilmesi için Türk devletlerinin daha güçlü bir iş birliği, daha fazla ekonomik entegrasyon ve ortak sosyo-kültürel politikalar geliştirilmesi son derece önemlidir.” diyerek Türk dünyasına çağrıda bulundu. TÜRKDAM Müdürü Prof. Dr. Bülent Aksoy’un moderatörlüğünü yaptığı panelde; Dünya Uygur Kurultayı (DUK) Sözcüsü Prof. Dr. Erkin Emet, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş, Araştırmacı-Yazar Dr. Azad Dedeoğlu, Türkmeneli Dernekler Federasyonu Başkanı Mehmet Tütüncü, Başkent Üniversitesi Kıbrıs Türk Tarihi Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Mehmet Balyemez ve Kırım Ailesi Gençlik Kolları Üyesi Zevri Kömürcü konuşmacı olarak yer aldı. ÇİN YAYILMACI BİR SİYASET GÜDÜYOR Prof. Dr. Emet, Doğu Türkistan sorununu anlamak için öncelikle Çin’i bilmek gerektiğini vurgulayarak başladığı konuşmasında, Çin’in tarihî sürecini ve coğrafî konumunu kısaca ele aldı. Çin’in özellikle Türk dünyası başta olmak üzere geniş bir alana yayıldığını ifade eden Emet, Japonya ile ipleri geren Çin’in yayılmacı bir politika güttüğünü söyledi. KARDEŞLERİNİN HEPSİ TOPLAMA KAMPINDA Öte yandan Türkiye’de oluşturulan algının tam tersine Doğu Türkistan’da insanlık suçlarının işlendiğini aktaran Emet, kardeşlerinin hepsinin toplama kampında olduğunu dile getirdi. 2017 yılı itibarıyla hayata geçirilen toplama kampları için artık sadece Uygurların değil Özbek, Kırgız, Kazak, Tatar gibi Türk soyluların da millî kimliği nedeniyle hedef alındığını kaydetti. Emet, “Uydu görüntüleri aracılığıyla bin 200 tane toplama kampı tespit edildi. Korkunç derecede insanlık dışı uygulamalar var burada. Kampa girmek için akrabanızı ziyaret etmeniz bile yeterli. Ayrıca çok sayıda yazar, akademisyen, gazeteci de toplama kamplarına alındı.” dedi. Çin kaynaklarında Uygurların Türk olarak tarihe kaydedildiğini anımsatan Emet, şimdi ise bunun inkâr edildiğini, Uygurların Çinli olduğu yalanını ortaya koyduklarını sözlerine ekledi. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Doğu Türkistan ziyaretinin ardından asimilasyon talimatı vermesi üzerine Uygurların yok edilmeye çalışıldığının altını çizen Emet, “Çünkü Doğu Türkistan onlar için stratejik öneme sahip bir bölge.” yorumunda bulundu. Emet ayrıca dünyadaki Doğu Türkistan diasporasına da değindiği konuşmasında, Uygurların oluşturduğu teşkilâtların tek çatı altında toplandığı Dünya Uygur Kurultayından söz etti. Emet, Uygur Türklerinin kimliğini korumak, gelecek nesillere aktarmak için müzikleri, dansları ve ana dili ile kültürel çalışmalar yaptıklarını ifadelerine ekledi. Emet, “Bugün Doğu Türkistan sorununu sık sık gündeme getirmeye çalışıyoruz.” dedi. Ayrıca DUK Sözcüsü, 9 Aralık’ın Doğu Türkistan Soykırım Günü olarak kabul edilmesine işaret ederek, bunun kritik bir önem taşıdığını ve önemli bir gelişme olduğunun altını çizdi. AZERBAYCAN JEOPOLİTİK REKABETTE ÖNE ÇIKIYOR Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bozkuş ise Azerbaycan’daki soruna işaret ederek etnik yapısı, coğrafî konumu, bölgesel gelişmeler ve enerji sevkiyatının geçiş güzergâhı üzerinde olması nedeniyle Azerbaycan’ın önemli bir konumda olduğunun altını çizdi. Azerbaycan’ın 1918’de bağımsızlığını ilan edene dek Rusya’nın baskılarını sürdürdüğünü aktaran Bozkuş, iki yıl sonra Sovyetler Birliği'nin bir parçası haline geldiğini hatırlattı. Bozkuş, “Bu süreçte Türklerin bölgedeki varlığının izlerinin kasıtlı bir şekilde yok edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Geçmişin her dönemindeki Kafkasya’daki, Azerbaycan’daki, tarihî kültürel mirasa yönelik saldırılar bölgenin demografik yapısını önemli ölçüde değiştirmiştir. Bu, Batılı kaynaklara dâhi yansımıştır.” değerlendirmesini yaptı. Ermeni kaynaklarında da Revan Hanlığından söz edildiğini belirten Bozkuş tarihî kalıntılara günümüzde ulaşıldığını belirtti. “Bu toprakların aslî sakinlerinin Azerbaycan Türklerine ait olduğunu görebiliyoruz.” ifadesine yer veren Bozkuş, aynı zamanda bölgeye gelen Ermenilerin kentlerin isimlerini değiştirdiğini ve ciddi bölgenin demografik değişime uğradığını kaydetti. Bozkuş, “Bölgeye gelen Ermeniler Müslüman halkı göçe zorlamış ve 20. yüzyıla kadar zorunlu göç devam etmiştir.” bilgisini verdi. Kültürel kimliğe yönelik tehdidin Sovyetler Birliği’nde de devam ettiğini vurgulayan Öğretim Üyesi, “Karabağ Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte yeni dönemde Azerbaycan’ın Kafkasya’daki tarihî mirası araştırma ve gelecek nesillere aktarma konusunda hepimize önemli bir görev düşüyor.” şeklinde konuştu. Bozkuş bu hususta birlik ve dayanışma çağrısı yaparak diasporanın kültürel kimlik konusunda çalışmalar yapması gerektiğinin altını çizdi. AHISKA TÜRKLERİNİN SORUNU ELE ALINDI Ardından konuşmasına şiirle başlayan Araştırmacı-Yazar Dedeoğlu, Ahıska Türklerinin yaşadığı problemleri ele aldı. Ahıska Sürgünü’nün bu yıl 81. yılı olduğunu kaydeden Dedeoğlu, Ahıska’nın Türk yurdu olduğunu belirterek, tarihinden ve coğrafî konumundan söz etti. “Bölgede kara bulutlar eksik olmamış” diyen Dedeoğlu, 1828’den sonra Anadolu’ya göçlerin başladığını belirtti. Dedeoğlu, “Ahıska bölgede hem kültürün hem de irfanın ışığı olmuştur. Coğrafyada da söz sahibi olan bir vilayet konumunda olmuştur.” diyerek 19. yüzyıldaki duruma işaret etti. Dedeoğlu, Ahıska’nın 1900’lerde Sovyet sınırları içerisinde kaldığını ve bu süre zarfında kıyımlara maruz kaldığını da ifade etti. AHISKA TÜRKLERİ YAŞAM MÜCADELESİNE DEVAM EDİYOR Öte yandan Dedeoğlu, 14 Kasım 1944’te Ahıska Türklerinin hayvan vagonlarına bindirilip SSCB tarafından vatanlarından koparılarak Türkistan’a sürüldüğünü sözlerine ekledi. Ahıska Türklerinin hâlâ vatan hasreti çektiğini belirten konuşmacı, “1944’ten 1956 yılına kadar tam anlamıyla açık hava hapishanesi diyebileceğimiz bir yaşam sürdürmüşlerdir." dedi. Türk dünyası halklarının SSCB döneminde sürgüne uğradıklarını sözlerine ekleyen Dedeoğlu, “Bunların tamamına yakını geri dönüyor ancak Ahıska Türkleri olarak dünyanın dört bir yanında ABD dâhil dağınık bir şekilde yaşıyoruz. Ve yaşam mücadelesi veriyoruz.” ifadelerini kullandı. TÜRKMENELİN'DEKİ SORUNLAR KONUŞULDU Türkmeneli’ndeki sorunları masaya yatıran Türkmeneli Dernekleri Federasyonu Başkanı Tütüncü ise Türk dünyasındaki sorunlara bakıldığı zaman toplumların farklı milletlerin baskısı altında yaşadığını belirtti. Irak’taki meselenin Türkiye ile iç içe bir mesele olduğunu kaydeden Tütüncü, “Çünkü Türkmenler sınırın öte tarafındadır. Hem Irak’taki hem de Suriye’deki Türkmenler bölgeye yerleşen ilk Türklerdir. O bölge, Anadolu’nun Türkleşmesinden önce Türkleşiyor.” dedi. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bölgedeki Türkmenlerin kaderinin değiştiğini vurgulayan Tütüncü, büyük bir varoluş mücadelesi verildiğini ifadelerine ekledi. "IRAK TÜRKLÜĞÜ HER ŞEYE RAĞMEN ÖZÜNÜ KORUYOR" Tütüncü, Musul’un Misak-ı Millî sınırları içinde olduğu için son derece önemli olduğunun altını çizerek, kaybedilen bir toprak olduğunu belirtti. Günümüzde devletin pek çok kademesinde ve bununla birlikte aydınların siyasî baskıya maruz kaldığını aktaran Tütüncü, “Türkmenler asimilasyona uğratılmak istendi, katliam gören, kendilerine ait binalarının tahrip edilmesine, pek çok yöntemle hunharca soykırıma uğramasına rağmen Irak Türklüğü bugün büyük ölçüde özünü korumaktadır.” şeklinde konuştu. Ayrıca dil ve kültürel açıdan asimile edilmeye çalışıldıklarının ve insanlık dışı muameleye maruz bırakıldıklarının altını çizen Tütüncü, “Siyasî Türkmen kuruluşları, Irak Türkmen Cephesi ve onun yanındaki diğer Türkmen partiler olmak üzere bütün bu Türkmenler coğrafyasında Irak Türkmenleri varlığını, kültürünü, siyasî ve kültürel haklarını savunmaya devam etmektedir. Bu konudaki en büyük desteğimiz elbette ki anavatanımız Türkiye’dir. Bütün Türk dünyasından da bu konuda destek bekliyoruz.” dedi. "KIBRIS'TAKİ TÜRK VARLIĞI 400 YILI AŞKINDIR MEVCUT" Panelistlerden Başkent Üniversitesi Kıbrıs Türk Tarihi Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Balyemez, bölgedeki sorunları masaya yatırdı. “Türk dünyasına selam olsun” diyerek konuşmasına başlayan Balyemez, Kıbrıs’taki Türk varlığının 4 asırdan bu yana var olduğuna dikkat çekti. Balyemez, Kıbrıs Türklerinin Osmanlı'nın fethiyle Kıbrıs Adası’nda var olduğunu ve yakın tarihte var olma mücadelesi verdiğini kaydetti. Balyemez, “Bu varoluş mücadelesi bundan 42 yıl önce kurulan bir devlet olarak varlığını devam ettiriyor.” diyerek bölgedeki soruna da işaret etti. Balyemez, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ısrarla Türkiye Cumhuriyeti dışında hiçbir ülke tarafından tanınmadığını aktardı. "TÜRKİYE 75 YILDIR KIBRIS TÜRKLERİNİN UĞRADIĞI HAKSIZLIĞI GİDERMEK İÇİN ÇABALIYOR" Tarihî süreci anlatan Balyemez, 1931’de İngiliz hükûmeti tarafından Türklerin millî kimliğinin reddedildiğini, Müslüman azınlığı olarak tanınma yönünde baskıya maruz kaldığını ifade etti. Balyemez, Kıbrıs Türklerinin o tarih itibarıyla Türklük mücadelesine başladığını kaydetti. 1960’lı yıllara gelindiğinde katliamlara uğradıklarını anımsatan Balyemez, daha sonra KKTC’nin kurulmasıyla güvenlik sorunun yaşanmadığını belirtti. Balyemez konuşmasında, “Türkiye yetmiş beş yıldır ana gündem maddesi olan dış politikasında Kıbrıs Türklerinin uğradığı haksızlığı gidermek için çabalamaktadır.” cümlesini sarf etti. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı tarafından Türk dünyasının şekillendirilmeye çalışıldığının altını çizen Balyemez, bunun yeniden hayata geçirilmeye çalışıldığını dile getirdi. Son olarak işgal altındaki Kırım, Kırım Tatarları, Rus saldırıları altındaki Ukrayna’da var olan mevcut durum ve bu bağlamda faaliyette olan Kırım Ailesini anlatan kısa bir video kesit gösterildi. "RUS ORDUSUNA GİRMEMEK, UKRAYNA'YA KARŞI SAVAŞMAMAK İÇİN TÜRKİYE'YE GELDİM" Panelde konuşmacı olarak yer alan Kırım Ailesi Gençlik Kolları Üyesi Zevri Kömürcü ise Rus işgali altındaki Kırım’ın tarihî serüvenini ve Kırım Tatarlarını katılımcılara anlattı. 2022 yılı itibarıyla Anadolu topraklarına adım attığını belirterek konuşmasına başlayan Kömürcü, “Türkiye’ye gelmemin sebebi Rus ordusuna girmemek, Ukrayna’ya karşı savaşmamak, milletim için çalışmaktı. Biliyorsunuz Kırım, Türk dünyasının hassas ve sorunu olan bölgelerinden biri.” diyerek Kırım Tatarlarının anavatanı Kırım Yarımadası’nın yüzyıllardır maruz kaldığı asimilasyon ve baskı politikalarına değindi. Kırım Hanlığı bağlamında yarımadanın tarihini ele alan Kömürcü, tarihî şahsiyetlerden biri olan İsmail Bey Gaspıralı’nın Türk dünyasına yeni bir soluk kazandırdığını vurguladı. Ayrıca 1917 senesinde Numan Çelebicihan başkanlığında Kırım Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğunu da sözlerine ekleyen Kömürcü kısa süreli cumhuriyetin ardından aydınların Ruslar tarafından katledildiğine dikkat çekti. Kömürcü, “Bu yetmeyince Kırım Hanlığı'ndan miras kalan yapılarımızı da yok etmeye çalıştılar.” dedi. Kömürcü, 1944’te ise Kırım Tatarlarının SSCB tarafından hayvan vagonlarına bindirilerek ana yurtlarından sürgüne gönderildiğini anımsattı. 1960’lı yılların sonunda Kırım’a geri dönüşlerin başladığını ancak gidenlerin zorlu şartlar altında yaşam mücadelesi verdiğini aktaran Zevri Komürcü, SSCB’nin dağıldığı 1991 yılı itibarıyla Kırım’ın Ukrayna topraklarına dâhil olduğunu belirtti. Kömürcü, böylelikle Kırım Tatarlarının anavatanına döndüğü, asimilasyona karşı verdiği kimlik mücadelesinin sonuç verdiği dönemin ortasında 2014 yılında Kırım’ın yeniden Rusya tarafından işgal edildiğini dile getirdi. MOSKOVA TÜRKİYE'NİN YARDIMLARINDAN SONRA TEDİRGİN OLDU Türkiye Cumhuriyeti’nin Kırım’a her zaman destek verdiğini, bununla birlikte Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı Başkanlığının (TİKA) işgalden önce Kırım’da türlü faaliyetler yürüttüğünü ifade eden Kömürcü, “Türkiye’nin Kırım’a yaptığı yardımları gören Moskova Türk dünyasının yeniden kurulmasına izin vermedi.” yorumunda bulundu. İşgal altındaki Kırım’da şu anda 200’ü aşkın siyasî tutsak olduğunu aktaran Kömürcü, işgalcilerin Kırım’daki Türklüğü susturmak istediğini vurguladı. Bu nedenle Kıyiv’de faaliyet gösteren Kırım Ailesinin 2022’de topyekûn Rus saldırılarının başlamasıyla birlikte Eskişehir’e geldiğini dile getiren Kömürcü, “Savaştan hemen önce Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, ‘Savaş başlayacak biliyoruz ama sizin yanınızda olacağız’ diyerek bize teminat vermişti. Öyle de oldu. Savaşın başladığı gün Türkiye'nin Kıyiv Büyükelçiliği otobüslerle çocukların Türkiye’ye getirilmesini sağladı.” dedi. CUMHURBAŞKANI, FIRST LADY VE TİKA BAŞKANINA TEŞEKKÜR Kömürcü, desteklerinden dolayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, First Lady Emine Erdoğan ve TİKA Başkanı Abdullah Eren’e teşekkür etti. Panelin ardından programın organizatörleri tarafından panelistlere bozkurt temalı plaket, Teşekkür Belgesi ve Kızılelma Ziya Gökalp Onur Ödülü Belgesi takdim edildi. Program, toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.

17 Kasım Azerbaycan Milli Diriliş Günü kutlu olsun! Haber

17 Kasım Azerbaycan Milli Diriliş Günü kutlu olsun!

Azerbaycan'ın bağımsızlık tarihinde önemli bir yere sahip olan ve bağımsızlık hareketinin başladığı gün olarak kabul edilen 17 Kasım 1988, Azerbaycan'da Milli Diriliş Günü olarak adlandırılıyor. Sovyetler Birliği'nin dağılma sürecinde, Ermeniler 1988 yılından itibaren Azerbaycan Türklerine karşı saldırı ve katliamlara girişmişlerdi. Karabağ toprakları üzerinde hak iddia etmeye başladığı yıl olan 1988'den başlayarak 1994 tarihine kadar Ermenilerin saldırıları sonucunda bin 500'den fazla kişi hayatını kaybederken, 3 binden fazla kişi de yaralanmıştı. Azerbaycan'ın bine yakın yerleşim yerine düzenlenen saldırılarda yüzbinlerce insan yurtlarını terk etmek zorunda kaldı. Yaklaşık bir milyon insanın Azerbaycan'ın diğer bölgelerine göç etmesi neticesinde "kaçkınlar" olarak adlandırılan insanlar, yıllarca zor şartlar altında çadırlarda yaşamak zorunda kalmıştı. 1987 yılı sonları ve 1988 yılı başlarındaki bu olaylara Sovyetler Birliği yönetimi ve Azerbaycan'ın yerel idarecileri sessiz kalınca halk hareketleri başlattı. Gittikçe büyüyen ve destek gören hareketler mitinglere dönüştü. Bu mitinglerin sonucunda 17 Kasım 1988 günü, şimdiki Azadlık o zamanda kullanılan ismiyle “Lenin” meydanında toplanan Azerbaycan Türkleri, SSCB'nin anti-Azerbaycan tutumuna karşı tek yumruk olarak sürekli mitinge başladı. Günlerce dağıtılamayan kalabalığa müdahaleler olsa da özgürlük için artık yola çıkanlar 18 gün boyunca meydanı terk etmedi. Sovyet yönetimi ilk defa olağanüstü hâl ilan ederek Kızıl Ordu askerleri ile meydanı kuşatmış, birçok insanı tutuklayarak mitinge son verebilmişti. SOVYETLER BİRLİĞİNE KARŞI AZERBAYCAN TÜRKLERİ TEK YÜREK OLDU Bu olaylar, Azerbaycan'da bağımsızlık hareketlerini daha da alevlendirmiş ve ileride kurulacak bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin temelini attı. Artık halk birlik olarak ayağa kalkmış ve kendi gücünü görmüştü. Bağımsızlık yolunda hiçbir güç engel olamazdı o halka. Nitekim olamadı da. Tarihte Milli Azadlık Harekâtı adıyla yerini alan bu olay, 18 Ekim 1991'de kazanılan bağımsızlığın zeminini oluşturdu ve alt yapısını hazırladı. Haziran 1989'da Azerbaycan Halk Cephesi kuruldu. Aynı yılın eylül ayında Azerbaycan Yüksek Sovyet’inin Azerbaycan'ın egemenliği hakkında Anayasal Bildirgeyi kabul etmesi Moskova’yı biraz daha körükledi ve 1990 yılında 19 Ocak’ı 20 Ocak’a bağlayan gece Kızıl Ordu birlikleri Bakü'ye girdi. Bu birliği Bakü'ye sokmamak için el-ele tutuşarak tankların önüne dizilen ve "Bizi ezmeden Bakü'ye giremezsiniz" diyen insanları ezerek Bakü'ye dahil olan Kızıl Ordu, yüzlerce insanı acımasızca katletti. Ancak Rusya'nın baskısı ve katliamları, halkın direncini hiçbir şekilde kıramadı; tam aksine bağımsızlık sürecini daha da hızlandırdı. Ve bunun sonucunda 18 Ekim 1991 tarihinde Azerbaycan bağımsızlığını kazandı. 1992 senesinin Mayıs ayında Azerbaycan Halk Cephesi iktidara geldi ve kısa süre içinde Azerbaycan Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı için tehdit oluşturan Rus askeri birlikleri ülkeden çıkartıldı. 17 Kasım tarihi ise Ebülfez Elçibey tarafından Milli Diriliş (Uyanış) Günü olarak ilan edildi.

Aliyev: Erdoğan'ın "Azerbaycan yalnız değildir" sözü tüm dünyaya mesajdı Haber

Aliyev: Erdoğan'ın "Azerbaycan yalnız değildir" sözü tüm dünyaya mesajdı

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 2. Karabağ Savaşı'nda kazanılan zaferin 5. yıl dönümü dolayısıyla Bakü'de tertip edilen askerî geçit töreninde konuştu. Azerbaycan halkını kutlayan Aliyev, törene katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif'e teşekkür etti. ALİYEV: AZERBAYCAN HALKI, BU DESTEĞİ HİÇBİR ZAMAN UNUTMAYACAKTIR Aliyev, "Aziz kardeşim Erdoğan, 2. Karabağ Savaşı'nın ilk saatlerinden itibaren Azerbaycan'ı destekledi. Onun desteği, bize ek güç ve moral veriyordu. Erdoğan, Azerbaycan'ı muazzam destekledi. Erdoğan'ın 'Azerbaycan yalnız değildir.' sözü, tüm dünyaya mesajdı. Azerbaycan halkı, bu desteği hiçbir zaman unutmayacaktır." diye konuştu. Türk askerlerinin de törende yer aldığını vurgulayan Aliyev, bunun Türkiye ile Azerbaycan arasındaki birliğin göstergesi olduğunu vurguladı. Aliyev, Pakistan ve halkının da 2. Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan’a destek verdiğini hatırlatarak, "Törende Pakistan askerleri de bulunuyor. Bu, üç ülkenin ordularının birliğinin tezahürüdür." değerlendirmesinde bulundu. "BİZ, HİÇBİR ZAMAN İŞGALİ KABULLENMEDİK" Ermenistan’ın işgalci politikasına, Azerbaycan topraklarının işgal altında bulunduğuna ve yaklaşık bir milyon kişinin yurtlarından edildiğine dikkati çeken Aliyev, "Biz, hiçbir zaman işgali kabullenmedik. Barış müzakerelerinde hep söyledik: 'Eğer müzakerelerden sonuç alınmazsa topraklarımızı savaş yoluyla kurtaracağız.'" ifadelerini kullandı. Aliyev, "Ermenistan'ın arkasında duran bazı devletler, onlara ekonomik, siyasi ve askeri destek veriyordu. Onlar, ezeli toprağımız Karabağ'ı bizden kopararak Ermenistan'la birleştirmek istiyordu." dedi. Devlet ve halk olarak topraklarını kurtarmak amacıyla 30 yıl boyunca çalıştıklarını vurgulayan Aliyev, "Uluslararası arenada sesimizi yükselttik. Güçlü ekonomi kurduk. Ekonomik bağımsızlık elde ettik. Bugün Azerbaycan, ekonomik olarak hiçbir ülkeye bağlı değil. Biz, bağımsız politika yürüten ülkeyiz. Güçlü ordu kurduk. Bu etkenler bizi zafere yaklaştırdı." şeklinde konuştu. "ARTIK KURTARILAN TOPRAKLARDA 60 BİN İNSAN YAŞIYOR" Karabağ'daki işgal rejiminin bazı yöneticilerinin bir zamanlar "Tanklarımız Bakü sokaklarında olacak. Bakü'de çay içeceğiz." şeklindeki açıklamalarını hatırlatan Aliyev, "Aslında hayalleri gerçek oldu. Bugün tankları Bakü'de, Savaş Ganimetleri Müzesi'nde sergileniyor. Ermeni savaş suçluları mahkemede hesap veriyor ve gözaltı merkezinde Azerbaycan çayı içiyor." ifadelerini kullandı. Aliyev, Karabağ ve Doğu Zengezur’da kapsamlı imar ve ihya çalışmalarını hayata geçirdiklerini belirterek, konuşmasını şöyle tamamladı: Artık kurtarılan topraklarda 60 bin insan yaşıyor. Halkımı bu başarı dolayısıyla kutluyorum. Bu 5 yılı gururla yaşadık. Bu toprakların sahipleri olarak Karabağ ve Doğu Zengezur’a döndük. Bu topraklarda ebedi yaşayacağız. Azerbaycan bayrağı burada ebedi dalgalanacak. Karabağ, Azerbaycan’dır.

Erdoğan: Allah Azerbaycan'ı ve Türk dünyasını nice zaferlere kavuştursun Haber

Erdoğan: Allah Azerbaycan'ı ve Türk dünyasını nice zaferlere kavuştursun

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bakü'de tertip edilen Azerbaycan'ın Zafer Günü Töreni'nde konuştu. ERDOĞAN'DAN AZERBAYCAN ORDUSUNA TEBRİK Konuşmasına, "Zafer Günü'nüzün 5. yıl dönümünde sizlerle beraber olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. İlham Aliyev kardeşimin nazik daveti için şükranlarımı sunuyorum. Sizlere Türkiye'deki kardeşlerinizin selamlarını getirdim." sözleriyle başlayan Erdoğan, bu gurur gününde Türk Devletleri Teşkilatının da aynı coşkuyu yaşadığını belirtti. "Zaferiniz kutlu olsun. Cenab-ı Allah Azerbaycan'ı ve Türk dünyasını nice zaferlere kavuştursun." diyen Erdoğan, vatan muharebesinde toprağa düşen tüm şehitleri, Azerbaycan'ın yiğit evlatlarını rahmetle yad etti. Erdoğan, Azerbaycan edebiyatının sembol isimlerinden Mehmet Aras'ın Azerbaycan Türkü'nün vatan aşkını, "Bugün gerek her anımız vatan desin. Kılıcımız, kalkanımız, vatan desin. Ölenlerin yerine kalanımız vatan desin. Vatan desin, kalbimizin her duygusu her vurgusu vatan desin. Farkı yoktur harda olak, zamanımız, mekanımız vatan desin." sözleriyle anlattığını söyledi. Kalpleri her seferinde "vatan" diye çarpan kahraman gazilere minnet duygularını ifade eden Erdoğan, hayatları pahasına verdikleri destansı mücadeleyle 30 yıllık işgali sona erdiren Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin tüm mensuplarını bir kez daha tebrik etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı şekilde Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev'i tebrik etti, başarılarının daim olmasını diledi. "BU BARIŞ VE GÜVEN İKLİMİ DAHA DA GÜÇLENMEYE DEVAM EDECEK" Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: Karabağ'ın azatlığa kavuşması sadece Azerbaycan için değil, Türk dünyası içinde büyük bir gurur vesilesidir. Azerbaycan Ordusunun Karabağ toprağında attığı her adım, istiklal ve izzet uğruna dökülen her damla kan, Türk dünyasının tarihinde birer şeref nişanesi olarak ortak tarihimize altın harflerle yazılmıştır. Bugün burada Azerbaycan askeri Türkiye'den gelen asker kardeşleriyle omuz omuza yan yanalar. Askerlerimize baktıkça iki devlet tek millet şiarının ne demek olduğunu hepimiz görebiliyoruz. Şehitlerimizin birbirine karışan kanlarının üzerinde yükselen hürriyet sancağı, Karabağ'ın dört bir yanında şanla, şerefle, gururla dalgalanıyor. Bundan 45 gün önce aslen Karabağlı olan büyük bir şairi rahmeti rahmana uğurladıklarını hatırlatan Erdoğan, merhum Yavuz Bülent Bakiler'in Karabağ'a olan hasretini, "Toprağına bayraklarla girebilirim. Kara sevdalılar gibi hasretim Karabağ'a. Uğruna ölebilirim. Bir gün biterse her şey Karabağ'ı görmeden, istemem bandolar büyük çelenkler. Allah'ım, ruhuma biraz sükun ver. Üstüme okunmuş birkaç avuç mübarek Karabağ toprağından serpilse yeter." mısralarıyla dile getirdiğini hatırlattı. Yıllarca şairlerin Karabağ için böyle özlem dolu şiirler yazdığını aktaran Erdoğan, "İlham kardeşimin dirayetli liderliği altında Azerbaycan Ordusu, Karabağ'ı işgalden kurtararak gönüllerdeki 30 yıllık bu yangını da söndürdü. Allah'a hamdolsun bugün Laçin'den Şuşa'ya, Zengilan'dan Hankendi'ne, Hocalı'dan Fuzuli'ye kadar Karabağ'ın her karışında huzur var, kalkınma var, barış, refah ve özgürlük var. İnşallah bu barış ve güven iklimi daha da güçlenmeye devam edecek." diye konuştu. "BU ZAFERİ KAFKASYA'DA KALICI BARIŞA GİDEN YOLUN KİLOMETRE TAŞI OLARAK GÖRÜYORUZ" Karabağ Zaferi'nin vicdanları kanatan büyük bir adaletsizliği sonlandırmakla kalmadığını aynı zamanda bölgede yeni bir dönemin kapılarını araladığını belirten Erdoğan, "Vatan muharebesi, Asya ve Avrupa'daki jeopolitik dengeleri de değiştirdi. Biz ne kin tutarız ne de geçmişteki acıların tekrar yaşanmasına izin veririz. Dolayısıyla bu zaferi bir son olarak değil, Kafkasya'da kalıcı barışa giden yolun kilometre taşı olarak görüyoruz." dedi. Kafkasya'da barışın hakim olmasının Asya'dan Avrupa'ya tüm bölgenin refahına hizmet edeceği kanaatinde olduklarına değinen Erdoğan, şöyle devam etti: Şunu da burada özellikle vurgulamak isterim; biz kalıcı barış noktasında son derece ümit varız, iyimseriz. İlham Aliyev kardeşimin kalıcı barışın tesisi için gösterdiği, samimi çabaları takdirle karşılıyoruz. Ermenistan Başbakanı Sayın (Nikol) Paşinyan'ın da bu yolda attığı cesur adımları memnuniyetle takip ediyoruz. İnşallah bu muhteşem zafer her iki liderin yapıcı tavrıyla bölgede huzuru ve barışı edecek kalıcı bir anlaşmayla neticelenecektir. Türkiye olarak bu konuda üzerimize ne düşüyorsa inşallah bunu yapmaya devam edeceğiz. Gelinen noktada Can Azerbaycan'ın hem bölgesinde hem de ötesinde kaydettiği ilerlemeden büyük bir kıvanç duyuyoruz. İlişkilerin somut ve stratejik projelerle her geçen gün daha da güçlendiğini kaydeden Erdoğan, "Hatırlayacaksınız asrın proje Azeri-Çırak-Güneşli başta olmak üzere Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı, Şahdeniz ve TANAP ile taçlandırdığımız iş birliğimizi son olarak Iğdır-Nahçıvan Doğal Gaz Boru Hattı'nı faaliyete geçmesiyle daha da perçinledik. Şimdi bu iş birliğimizi daha da ileriye götürmenin ve kapsamını geliştirmenin gayreti içindeyiz. Kafkasya'da tesis edilecek yeni rotaların ulaştırma ve enerji iletim imkanlarını arttırmasını temenni ediyoruz. Hazar Geçişli Doğu Batı Orta Koridoru'nun bölgedeki tüm kardeşlerimizin faydasına olacak şekilde yatırımlarla geliştirmemiz gerekiyor." diye konuştu. ⁠"AZERBAYCAN, BÖLGENİN YENİDEN İMAR VE İHYASI İÇİN BÜYÜK BİR GAYRET SARF EDİYOR" Bilhassa Bakü-Tiflis-Kars Demir Yolu Hattı'nı en verimli şekilde kullanmak için Azerbaycan'la beraber çok daha ileri adımlar atacaklarına inandığını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Azerbaycan, Karabağ başta olmak üzere bölgenin yeniden imar ve ihyası, halkın güvenli geri dönüşü ve yok edilen kültürel ve dini mirasın restorasyonu için büyük bir gayret sarf ediyor." ifadelerini kullandı. İlham Aliyev ile Karabağ'a yaptıkları ziyaretlerin bir kısmına Şahbaz Şerif'in de iştirak ettiğini hatırlatan Erdoğan, zaferden sonra Karabağ'ın tamamında yaşanan kalkınma ve yatırım seferberliğine bizzat şahitlik ettiğini söyledi. Havalimanlarını, yolları, köprüleri, tünelleri, demir yollarını, evleri, yükselen binaları, tarım ve ulaştırma projelerini yerinde gördüklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: İlham kardaşımın liderliğinde Can Azerbaycan'ın neleri başarabileceğine yakından tanık olduk. Bir kez daha 'maşallah, barekallah' diyorum. Tabii bizim gördüklerimiz sadece bir başlangıç, inşallah bunların devamı da gelecek. Muhteşem güzelliğiyle Karabağ tekrar bölgenin parlayan yıldızı olacak. Bu süreçte biz de Azerbaycan'a gereken her türlü desteği vereceğiz. Can Azerbaycan'la ikili işbirliğimizin yanı sıra Türk Devletleri Teşkilatı bünyesindeki birlik ve dayanışmamızı da sürdürüyoruz. Aile meclisimizin tüm fertlerinin en üst düzey katılımıyla Ekim ayında Gebele'de 12. Zirvemizi gerçekleştirdik. Zirvede çağrısını yaptığım, 15 Aralık Dünya Türk Dili Günü kararının da UNESCO bünyesinde hayata geçmesinden memnuniyet duyuyorum. ERDOĞAN, ENVER PAŞA VE NURİ PAŞA'YI ANDI Azerbaycan'ın sarsılmaz desteğiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) Türk dünyası içindeki konumunun güçlenmesini temenni ettiklerini belirten Erdoğan, "Bu düşüncelerle vatan muharebesinde alkanlarıyla toprağa sulayan aziz şehitlerimizi rahmetle yad ediyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum. Aynı şekilde 1918'de Bakü'yü işgalden kurtarın Kafkas İslam Ordusu'nun bütün şehitlerin, bilhassa Gazi-i Namdar, Şehid-i Ala Enver Paşa'yı ve kardeşi Nuri Killigil Paşa'yı bir kez daha minnetle anıyorum. Bu vesileyle 9 Kasım Devlet Bayrak Günü'nüzü de yürekten kutluyorum." dedi. Töreni, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif birlikte izledi. Üç ülkenin milli marşlarının seslendirilmesiyle başlayan törenin ardından 44 günlük savaşta şehit düşen askerlerin aziz hatırasına bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Erdoğan, Aliyev ve Şahbaz'ın konuşmalarından sonra Türk askerlerinin de yer aldığı geçit töreni gerçekleştirildi.

Türk dünyasının gurur günü: Azerbaycan'ın Zafer Günü Haber

Türk dünyasının gurur günü: Azerbaycan'ın Zafer Günü

Azerbaycan’ın tarihi harekatı, 27 Eylül 2020 tarihinde başladı. 44 günde gelen büyük bir zaferle işgal altındaki Karabağ topraklarının büyük bölümü kurtarıldı. 8 Kasım 2020 tarihi itibarıyla Ermenistan'ın 30 yıllık işgaline son vererek Azerbaycan'ı eski topraklarına geri kavuşturan Karabağ Zaferi'nin 4. yılı büyük bir coşkuyla kutlanıyor. Azerbaycan ve Türk dünyasının gurur günü olan bu özel tarih, ülkede 8 Kasım Zafer Bayramı olarak ilan edildi. ???????? Şuşa özgür, Karabağ hür, Türk'ün alnı ak! Azerbaycan'ın Zafer Günü kutlu olsun! pic.twitter.com/lC6Kb9Eamy — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) November 8, 2025 Ermenistan’ın Karabağ’ı işgali, Azerbaycan için hiç kapanmayan bir yara iken bununla yetinmeyen Erivan, 2020 yılında “Yeni Savaşlar, Yeni Topraklar” politikasını benimsediğini açıkladı. Ardından da 12 Temmuz 2020’de, hem Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının hem de Bakü-Tiflis-Kars demiryolunun geçtiği stratejik Tovuz bölgesine saldırdı. Bu saldırı, Azerbaycan’ı ayağa kaldırdı. Azerbaycan ordusunun 27 Eylül’de başlattığı topraklarını işgalden kurtarma operasyonu 44 gün sürdü. Azerbaycan'ın operasyonunda 5 kent merkezi, 4 kasaba ve 286 köyün kurtarılması üzerine Ermenistan yenilgiyi kabul etti. Ermenistan, işgal altındaki Ağdam, Laçın ve Kelbecer illerini de boşaltacağını taahhüt eden anlaşmaya 10 Kasım’da imza attı. 10 Kasım tarihinin Türkiye'nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü olması sebebiyle Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Azerbaycan Zafer Günü olarak belirlenen 10 Kasım tarihini, 8 Kasım olarak değiştirme kararı almıştı. TÜRKİYE AZERBAYCAN’A TAM DESTEK VERDİ Türkiye Cumhuriyeti, gelişen olaylar karşısında Ermenilerin saldırgan ve terörist tavırlarına en üst seviyeden tepki gösterdi. Ardından, Azerbaycan ile ortak tatbikat başladı. Türkiye Cumhuriyeti ordusu, Azerbaycan ordusunun haberleşme ve uydu sistemlerini yeniledi. Azerbaycan'ın ordu envanterine ASELSAN ve ROKETSAN’dan alınan akıllı mühimmat girdi. Bölgede keşif, tespit ve sınır güvenliği için de Türkiye’den SİHA’lar satın alındı. ZAFERE GİDEN YOL Azerbaycan ordusu, ciddi bir teyakkuz haline geçti. Ancak 22 Eylül 2020’de Ermeni güçler bir kez daha Tovuz’a saldırdı. Artık tahammül sınırı aşılmıştı. Azerbaycan ordusu, 27 Eylül sabahı cephe hattı boyunca harekat başlattı. Harekatın hemen başında 3 bin 500 metre yükseklikteki stratejik Murov Dağı zirvesi Azerbaycan ordusunun kontrolüne geçti. Ermenistan, bu süreçte sık sık sivilleri hedef aldı. Gence ve Berde’ye yapılan saldırılarda onlarca sivil hayatını kaybetti. Azerbaycan ordusu ise Karabağ çevresindeki bölgeleri birer birer işgalden kurtardı. KARABAĞ'IN İNCİSİ ŞUŞA KURTARILDI Azerbaycan’ın Türkiye’den satın aldığı SİHA’lar sahada dengeleri değiştirdi. 8 Kasım’da Şuşa’nın işgalden kurtarılması bir dönüm noktası oldu. Ermeni güçlerin savaşma iradesi kırıldı. Bir gün sonra da Rusya arabuluculuğunda Azerbaycan ve Ermenistan arasında ateşkes anlaşması imzalandı. ERMENİSTAN TESLİM OLDU: PAŞİNYAN YENİLGİYİ KABUL ETTİ Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, 10 Kasım'da Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin ile Karabağ’daki savaşı bitirecek anlaşmayı imzaladığını duyurdu. Anlaşmaya göre Karabağ’a Türk Barış Gücü ve "Rus Barış Gücü" konuşlandırıldı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, gece yarısı ulusa seslenişinde söz konusun Barış Gücü Merkezinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin de olacağını vurguladı. Aliyev, Karabağ’ın statüsünün tartışmasız ve Azerbaycan toprağı olduğunun altını çizdi ve bu anlaşmayla da tasdik edildiğini açıkladı. AZERBAYCAN ORDUSU 2 BİN 908 ŞEHİT VERDİ Azerbaycan Savunma Bakanlığı, 27 Eylül-10 Kasım tarihleri arasındaki İkinci Karabağ Savaşı’nda 2 bin 908 Azerbaycan askerinin şehit olduğunu ve bin 245 askerin de yaralandığı açıkladı. Ayrıca, 94 sivil Azerbaycanlı da Ermenistan'ın saldırısı sonucu yaşamını yitirmişti. GÜN GÜN İKİNCİ KARABAĞ SAVAŞI’NDA NELER YAŞANDI? Kırım Haber Ajansı (QHA), Azerbaycan’ın 27 Eylül’den 10 Kasım’a kadar sürdürdüğü tarihi Karabağ Harekatının kırılma noktalarını gün gün takip etti. Azerbaycan’ın nihai zaferiyle sonuçlanan çatışmalarda, Ermenistan’ın hiçbir ateşkes anlaşmasına uymayarak sivillere saldırıları da unutulmadı. Azerbaycan’ın tarihi Karabağ harekatı videosunda, savaşın hafızalara kazınan anlarını izleyeceksiniz. İşte o video:

18 Ekim: Azerbaycan Bağımsızlığın Yeniden Sağlanması Günü Haber

18 Ekim: Azerbaycan Bağımsızlığın Yeniden Sağlanması Günü

Azerbaycan Cumhuriyeti, tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olan bağımsızlığının yeniden tesisinin 34. yıl dönümünü kutluyor. 18 Ekim 1991 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti Yüksek Sovyetinin Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Devlet Bağımsızlığı Hakkında Anayasa Akti'ni kabul etmesiyle, Azerbaycan halkının özgürlük iradesi gerçeğe dönüşmüştü. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in girişimiyle 15 Ekim 2021'de kabul edilen yeni yasaya göre, daha önce "Bağımsızlık Günü" olarak kutlanan 18 Ekim artık "Bağımsızlığın Yeniden Sağlanması Günü" olarak belirlenirken, 28 Mayıs ise "Bağımsızlık Günü" olarak kutlanmaya devam ediyor. Azerbaycan halkı, Sovyetler Birliği altında geçen 70 yıla rağmen, 1918’de kurulan ve Doğu’nun ilk demokratik cumhuriyeti kabul edilen devletin mirasını unutmadı. Irk, din, mezhep ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm yurttaşlara eşit haklar tanıyan bu cumhuriyetin değerleri, 1991’de yeniden hayat buldu. 20 OCAK KATLİAMI: BAĞIMSIZLIĞA GİDEN YOLUN KIRILMA NOKTASI Sovyet ordusunun 20 Ocak 1990’da Bakü ve diğer illerde kadın-çocuk demeden gerçekleştirdiği katliam, Azerbaycan halkının SSCB’ye olan güvenini tamamen sarstı. Bu olay, ülkenin bağımsızlık sürecini hızlandıran en kritik dönemeçlerden biri oldu. 30 Ağustos 1991’de Azerbaycan Yüksek Konseyi’nde bağımsızlık ilanı yönünde bildiri kabul edildi. Eylül ayında yapılan oturumlarda Sovyetler Birliği’nden ayrılma süreci tartışıldı. 18 Ekim 1991’de "Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Devlet Bağımsızlığı Hakkında Anayasa Akti" oy çokluğuyla kabul edildi. Belgede Sovyetler işgalci olarak tanımlandı ve Azerbaycan’ın 1918’de kurulan cumhuriyetin varisi olduğu ilan edildi. 29 Aralık 1991’de yapılan referandumda halkın neredeyse tamamı bağımsızlıktan yana oy kullandı. KARABAĞ KURTARILDI: AZERBAYCAN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ SAĞLANDI 2020 yılında 44 günlük Vatanseverlik Savaşı'nda kazanılan şanlı Zafer ile Azerbaycan Ordusu, 27 yıllık işgale son verdi. Karabağ'ın kalbi Şuşa'nın kurtarılması ile taçlanan bu tarihi zafer, uluslararası toplumun yıllardır uygulanamayan BM Güvenlik Konseyi kararlarını bizzat hayata geçirdi. Bağımsızlığın ardından geçen 34 yılda Azerbaycan, ekonomik kalkınmasını hızlandırdı, ordusunu modernize etti. Türkiye ile stratejik iş birliği düzeyine çıkarılan ilişkiler sayesinde enerji ve ulaştırma projeleri hayata geçirildi. Bu projelerle Azerbaycan, bölgesel ve küresel düzeyde etkili bir aktöre dönüştü. Bugün Azerbaycan, yalnızca topraklarını işgalden kurtaran değil; aynı zamanda büyüyen ekonomisi, artan diplomatik nüfuzu ve güçlü devlet yapısıyla bölgenin en önemli ülkelerinden biri haline geldi.

Azerbaycan, işgalden kurtarılan toprakların yeniden inşası için 13,5 milyar manatlık bütçe ayırıyor Haber

Azerbaycan, işgalden kurtarılan toprakların yeniden inşası için 13,5 milyar manatlık bütçe ayırıyor

Azerbaycan, Ermenistan işgalinden kurtarılan toprakların yeniden inşası ve restorasyonu için gelecek dönemde yüksek bütçeler ayırmaya devam ediyor. Azerbaycan Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan “Orta Vadeli Harcama Çerçevesine” göre, “Büyük Dönüş 1 Taslak Planı” kapsamında 2026-2029 döneminde toplam 13,5 milyar manat harcama yapılması öngörülüyor. Bu tutar, öngörülen toplam sermaye harcamalarının yüzde 23,5’ine tekabül ediyor. Orta vadede, işgalden kurtarılan bölgelerde konut ve konut dışı komplekslerin inşasına devam edilmesi, bölgeye modern sosyo-ekonomik ve kültürel altyapının kazandırılması hedefleniyor. Ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılması ve ekonomik faaliyetleri teşvik eden tedbirlerin uygulanmasına öncelik verilecek. 17,6 MANAT TAHSİS EDİLMİŞTİ Azerbaycan, 2024 yılında şehir ve köylerin yeniden inşası, restorasyonu ve modern altyapıların oluşturulması çalışmalarına hız kesmeden devam etti. Daha önceki program kapsamında, 2020-2024 yılları arasında kurtarılmış toprakların inşası ve restorasyonu için devlet bütçesinden toplam 17,6 milyar manat tahsis edilmişti. Bu bütçenin 5,3 milyar manatı 2024 yılına, 4,3 milyar manatı ise 2025 yılına ayrılmıştı. Azerbaycan Maliye Bakanlığı, ayrıca 2027-2030 yıllarını kapsayacak “Büyük Dönüş II. Devlet Programı”nın hazırlanması kapsamında, uygulanacak tedbirlerin ve mali kapasitenin belirlenmesi çalışmalarını da sürdürüyor.

Azerbaycan, İkinci Karabağ Savaşı şehitlerini anıyor Haber

Azerbaycan, İkinci Karabağ Savaşı şehitlerini anıyor

Azerbaycan'ın, Ermenistan'ın işgali altındaki topraklarını kurtarmak amacıyla başlattığı ve zaferle sonuçlandırdığı Karabağ Savaşı 5 yıl önce bugün, 27 Eylül 2020 tarihinde başladı. ???????? Azerbaycan, Karabağ'da zaferi getiren kahramanlarını anıyor Üç renkli bayrağı, işgal altındaki topraklarında yeniden dalgalandırmak adına taarruza geçen Azerbaycan, Vatan Muharebesi’nde 2 bin 908 şehit vermişti pic.twitter.com/tPxdnanw17 — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) September 27, 2025 Ermenistan, yıllardır Azerbaycan’ın topraklarını işgal ederek Türkiye ve Türk dünyası ile bağını koparmaya, zedelemeye çalışıyordu. 27 Eylül 2020 tarihinde Ermenistan, cephe hattı boyunca geniş kapsamlı provokasyonda bulundu ve Azerbaycan topraklarına ateş açmaya başladı. Ermenistan'ın sınıra yönelik tacizleri karşısında Azerbaycan taaruza geçti. Yıllar süren işgale artık son vermek isteyen Azerbaycan, Ermenistan’a karşı bir operasyon başlattı. Başta "Demir Yumruk" adı verilen bu operasyon, 44 gün sonra Azerbaycan’ın galibiyetiyle sonuçlanacak olan Vatan Muharebesi'ne dönüştü. Azerbaycan 8 Kasım'da Şuşa'yı ve topraklarını Ermenistan işgalinden kurtarma operasyonuyla 5 şehir, 4 kasaba ve 286 köyün kurtararak savaşı zaferle sonuçlandırdı.İşgalci Ermenistan yenilgiyi kabul ederek işgal altındaki Ağdam, Laçin ve Kelbecer illerini de boşaltacağını taahhüt eden anlaşmaya 10 Kasım’da imza attı. Ancak Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 10 Kasım tarihinin Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün vefat günü olmasıyla zaferin tarihini 8 Kasım 2020 olarak değiştirme kararı aldı. Resmî olarak, topraklarını kurtarmak adına taarruza geçen Azerbaycan askerlerinden 2 bin 908’inin bu uğurda can verdiği biliniyor. Ancak, kendisinden haber alınamayan ve DNA’sı tespit edilemeyen 100’ün üzerinde de asker mevcut. Vatan uğruna canı pahasına savaşan ve yıllardır Ermeni işgali altında kalmış Cebrayil, Fuzuli, Zengilan, Gubadlı ve Şuşa’yı vatan topraklarına geri kazandıran Azerbaycan’ın kahramanlarını, 27 Eylül Azerbaycan Şehitlerini Anma Günü’nde rahmetle anıyoruz. TÜRK SİHA’LARININ BÜYÜK BAŞARISI Azerbaycan’ın Türkiye’den satın aldığı SİHA’lar sahada dengeleri değiştirdi. 8 Kasım’da Şuşa’nın işgalden kurtarılması bir dönüm noktası oldu. Ermeni güçlerin savaşma iradesi kırıldı. Bir gün sonra da Rusya arabuluculuğunda Azerbaycan ve Ermenistan arasında ateşkes anlaşması imzalandı. 27 EYLÜL 2020 Azerbaycan ordusu, Karabağ’da ermeni işgalindeki toprakları kurtarmak için harekata başladı. 4 EKİM 2020 Azerbaycan ordusu, 27 yıldır Ermeni işgalinde olan Cebrayil şehrini kurtardı. 6 EKİM 2020 Cephede Azerbaycan’a karşı ağır kayıplar veren Ermeniler çareyi hain saldırılarda buldu. 10 EKİM 2020 Moskova’da Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un arabuluculuğunda Ermenistan ve Azerbaycan arasında geçici insani ateşkes imzalandı. 11 EKİM 2020 Ateşkesi bozan Ermenistan, Azerbaycan’ın Gence kentinde sivilleri hedef aldı. 13 EKİM 2020 Azerbaycan ordusu, Karabağ’ın güney cephesinde operasyona başladı. 17 EKİM 2020 Füzuli şehri işgalden kurtarıldı. Füzuli’de 27 yıllık aradan sonra ilk ezan okundu. 18 EKİM 2020 Azerbaycan ve Ermenistan arasında ikinci kez insanı ateşkes ilan edildi. 8 KASIM 2020 Karabağ’ın kalbi Şuşa 28 yıl sonra Ermeni işgalinden kurtarıldı. 10 KASIM 2020 Paşinyan yenilgiyi kabul etti ve Ermenistan ordusu teslim oldu. Azerbaycan ordusu, 27 Eylül’den 9 Kasım’a kadar devam eden operasyonlarda Cebrail, Füzuli, Zengilan, Gudablı, Şuşa, Ağdam, Kelbecer ve Laçin kentlerini Ermeni işgalinden kurtardı. 26 AĞUSTOS 2022 26 Ağustos 2022 tarihinde, Laçın'ın tüm topraklarını Ermeni işgalinden kurtardı. 19 EYLÜL 2023: KARABAĞ ANTİTERÖR OPERASYONU Azerbaycan Savunma Bakanlığı, Karabağ'da anayasal yapıyı yeniden tesis etmek amacıyla 19 Eylül 2023 tarihinde bölgedeki Ermeni terör hedeflerine yönelik "Antiterör Operasyonu" başlatıldığını duyurdu. Azerbaycan Savunma Bakanlığı, operasyon kapsamında hedefin, siviller değil askeri hedefler olduğunun altını çizdi.Azerbaycan'ınn antiterör operasyonu sayesinde Karabağ'daki Ermeni ayrılıkçı teröristler silah bıraktı ve Karabağ'daki Ermeni yerleşimcilerin bir kısmı bölgeden ayrıldı. Kalmak isteyen Ermeniler için Azerbaycan yönetimi, entegrasyon süreci başlattı. Azerbaycan ordusu, 24 saatlik antiterör operasyonu kapsamında Ağdere'nin tamamını Ermeni işgalinden kurtardı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.