SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Kırım

QHA - Kırım Haber Ajansı - Kırım haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kırım haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Uzman tarihçi Halil Can Akgün: Kırım petroglifleri bozkır kültürünün Batı'ya uzanan taş belleğidir Haber

Uzman tarihçi Halil Can Akgün: Kırım petroglifleri bozkır kültürünün Batı'ya uzanan taş belleğidir

"Avrasya Kaya Resimlerinde Türk Kültür ve Mitolojisi" isimli kitabın yazarı uzman tarihçi Halil Can Akgün, Türk mitolojisi ile kaya resimleri arasındaki bağlantıyı, Kaya resimlerinin hangi bölgelerde farklılık gösterdiğini, Türk mitolojisinin kaya resimlerinde sembolik olarak en sık karşılaşılan temalarını, Kırım bölgesinde ve Karadeniz’in kuzeyinde yer alan petrogliflerin Türk kültür mirası açısından nasıl bir önem taşıdığını ve Türk mitolojisinin kaya resimlerinde sembolik olarak en sık karşılaşılan temaları Kırım Haber Ajansına (QHA) anlattı. AKGÜN: GÖK TANRI İNANCI KAYA RESİMLERİNDE GÖRSEL BİÇİMLERE DÖNÜŞÜR Kaya resimlerinin, aslında mitolojinin en erken biçimlerinden biridir olduğunu belirten Halil Can Akgün, "Henüz yazının olmadığı dönemlerde insanlar dünyayı, inançlarını ve kozmolojik tasavvurlarını bu taş yüzeylere kazıyarak anlatmışlardır. Türk mitolojisindeki Gök Tanrı inancı, hayat ağacı, kutsal dağ, su ruhları, hayvan ata kültü gibi birçok temel motifle kaya resimlerinde görsel biçimlere dönüşür. Özellikle Türkistan steplerinde görülen güneş başlı şaman figürleri, göğe yükselişi simgeleyen dağ keçileri veya at kültü etrafında şekillenen sahneler, doğrudan mitolojik bir düşünce sisteminin izlerini taşır." ifadelerini kullandı. Bu resimlerdeki figürlerin yalnızca gündelik yaşamı betimlemediğini, aynı zamanda insan ile doğa, ruhlar ve evren arasındaki kutsal ilişkiyi anlattığını kaydeden uzman, "Türk mitolojisinin sözlü gelenekte yer alan anlatılarıyla kaya sanatı arasındaki paralellikler, bize o dönem insanının evreni anlamlandırma biçimini gösterir. Yani kaya resimleri, hem mitolojik bilincin erken bir ifadesi hem de Türk kültürünün köklerine ışık tutan görsel bir dil olarak değerlendirilmelidir." değerlendirmesinde bulundu. "KAYA RESİMLERİ YALNIZCA BİR SANAT DEĞİL, AYNI ZAMANDA KÜLTÜREL SÜREKLİLİĞİ BELGELEYEN BİR TARİHSEL HAFIZA BİÇİMİDİR" Kaya resimlerinin Altaylar’dan Sibirya’ya, Türkistan bozkırlarından Anadolu’ya kadar geniş bir coğrafyada var olduğunu ve her bölgenin kendi çevresel koşulları, inanç sistemi ve tarihsel süreçleri doğrultusunda farklı üsluplar geliştirdiğini kaydeden Akgün, şöyle devam etti: Örneğin Altay ve Sayan Dağları çevresindeki petrogliflerde daha çok av sahneleri, şaman figürleri ve kozmik semboller görülür. Bu bölgedeki resimler, doğa ve ruh dünyası arasındaki bağı çok belirgin biçimde yansıtır. Kazakistan ve Kırgızistan’daki örnekler daha dinamik sahneler içerir; atlı savaşçılar, arabalar ve güneş motifleri bu bölgelerde oldukça yaygındır. Anadolu’ya gelindiğinde ise kaya resimleri yerel kültürlerle etkileşim içinde yeni biçimler alır; özellikle Türkistan ve Doğu Anadolu’daki örneklerde hem Türkistan kökenli simgeler hem de yerel inanç unsurları birlikte görülür. Bu çeşitlilik, aslında tek bir inanç sisteminin farklı coğrafyalarda aldığı biçimleri gösterir. Türk mitolojik düşüncesinin ana temaları -gökyüzü, hayvan ruhları, atalar kültü, doğa kutsallığı- değişmeden kalır, ancak bu temalar her bölgenin kendi sembolik diliyle yeniden yorumlanır. Bu yüzden kaya resimleri yalnızca bir sanat değil, aynı zamanda kültürel sürekliliği belgeleyen bir tarihsel hafıza biçimidir. "KURT, TÜRK MİTOLOJİSİNDE SADECE BİR HAYVAN DEĞİL, AYNI ZAMANDA BİR ATADIR" Akgün, gördüğü kaya resimleri arasında hangisinin kendisini en çok etkilediği sorusunu, "Beni en çok etkileyen tasvirlerden biri, kurt başlı sancak taşıyan bir süvari figürüydü. Bu sahne ilk bakışta bir savaşçıyı gösteriyor gibi görünse de, aslında çok daha derin bir anlam taşır. Kurt, Türk mitolojisinde sadece bir hayvan değil, aynı zamanda bir atadır; soyun rehberi, yeniden doğuşun ve dirilişin simgesidir. Bu yüzden sancakta yer alması, topluluğun hem koruyucusunu hem de kökenini temsil eder. Bu figür bana Ergenekon ve Türeyiş destanlarındaki Bozkurt motifini hatırlatıyor. Her iki destanda da kurt, insan soyunu karanlıktan çıkaran, yol gösteren, hatta yeniden doğuran bir varlıktır. Kaya yüzeyine kazınmış bu süvari figürü, sanki o mitolojik anlatının görsel bir yankısı gibidir. Süvarinin taşıdığı kurt başlı sancak, bir savaş sembolü olmanın ötesinde, insanla kutsal arasındaki bağın, yani 'Aşina soyunun' göksel kökeninin ifadesidir. Taşa kazınan bu sahneye baktığınızda, yalnızca bir savaş sahnesini değil, aynı zamanda bir kimliğin doğuşunu görürsünüz. Bu yüzden o figür benim için hem tarih hem mitoloji, hem de köklerin sessiz ama görkemli bir hatırlatıcısıdır." şeklinde yanıtladı. "TÜRK KAYA SANATI YALNIZCA GÖRSEL BİR ANLATIM BİÇİMİ DEĞİL, MİTOLOJİK EVREN TASAVVURUNUN TAŞA KAZINMIŞ HALİ GİBİDİR" Türk mitolojisinin, doğa ile insan arasındaki kutsal dengeye dayandığını, bu yüzden kaya resimlerinde de en sık karşılaşılan temaların gökyüzü, hayvan ruhları, hayat ağacı, güneş ve ay gibi kozmik semboller etrafında şekillendiğini belirten uzman, her birinin, o dönemin insanının evreni anlamlandırma biçimini görsel dile dönüştürdüğünü kaydederek şunları söyledi: Gök Tanrı inancının etkisiyle güneş ve ışınlı başlı figürler sıkça betimlenir; bunlar çoğu zaman göğe dua eden ya da trans hâlinde tasvir edilen şamanlarla birlikte görülür. Hayat ağacı ise hem evrenin dikey düzenini hem de ruhların göğe yükselişini simgeler. Dağ keçisi, geyik ve at gibi hayvanlar yalnızca av sahnelerinin unsurları değildir; aynı zamanda ruhsal rehberler, totemik koruyucular ve kozmik geçişlerin simgeleridir. At motifi, özellikle dikkat çekicidir çünkü hem öte âleme geçişi hem de göçebe yaşamın kutsallığını temsil eder. Kurt figürü ise en eski dönemlerden beri soyun koruyucusu, dirilişin ve yol göstericiliğin sembolüdür. Bunların yanı sıra güneş diskleri, üç katlı evreni anlatan kompozisyonlar, insan-hayvan karışımı figürler ve dans eden ya da dua eden topluluk sahneleri de mitolojik düşüncenin ritüel yansımaları olarak karşımıza çıkar. Kısacası, Türk kaya sanatı yalnızca görsel bir anlatım biçimi değil, mitolojik evren tasavvurunun taşa kazınmış hali gibidir; her figür, bir inancın, bir kozmolojinin ve bir kimlik bilincinin sembolik izini taşır. "KIRIM PETROGLİFLERİ, YALNIZCA TARİHSEL BİR İZ DEĞİL, AYNI ZAMANDA KÜLTÜREL SÜREKLİLİĞİ BELGELEYEN SESSİZ ANLATICILARDIR" Kırım'da ve Karadeniz’in kuzeyinde yer alan petrogliflerin Türk kültür mirası açısından taşıdığını öneme değinen Akgün, "Kırım ve Kuzey Karadeniz bölgesi, Türk kültür tarihinin yalnızca göç yollarından biri değil, aynı zamanda çok erken dönemlerden itibaren yerleşilmiş, güçlü kültürel katmanlar taşıyan bir sahadır. Bu bölgedeki kaya resimleri, Türkistan ile Doğu Avrupa arasındaki bağlantıyı izlemek açısından son derece değerlidir. Özellikle İskit-Saka ve daha sonraki Hun ve Kıpçak topluluklarının izlerini taşıyan figürler, hem üslup hem de sembolik içerik bakımından Türkistan petroglif geleneğiyle belirgin paralellikler gösterir." değerlendirmesinde bulundu. "Kırım’daki kaya resimlerinde sıkça karşılaşılan atlı figürler, hayvan mücadele sahneleri ve güneş sembolleri, bozkırın kozmolojik dünyasının bu bölgeye taşındığını gösterir." diyen Akgün, şu ifadeleri kullandı: At kültünün güçlü varlığı, savaşçı toplulukların sadece askerî hayatını değil, ruhani evrenlerini de yansıtır. Yine bazı tasvirlerde kurt, boynuzlu hayvanlar ve şamanik pozlar dikkat çeker; bunlar hem İskit hem de erken Türk topluluklarının ortak inanç dairesinin görsel izleridir. Bu sahalar Türk kültür mirası açısından şu nedenle önemlidir: Bozkırın mitolojik sembollerinin Türkistan’dan Karadeniz’in kuzeyine, oradan Balkanlara kadar uzanan sürekliliğini gösterir. Yani kültürel bir 'köprü' işlevi görür. Kırım’daki petroglifler, sadece yerel bir geleneğin ürünü değil; Avrasya bozkırlarının ortak sembolik dünyasının batı ucundaki taş belleğidir. Böylece hem Saka sanatının hem de erken Türk topluluklarının kozmolojik anlayışının uzun mesafeli etkileşimlerle nasıl yayılıp biçim değiştirdiğini anlamamıza imkân verir. Bu yüzden Kırım ve Kuzey Karadeniz petroglifleri, Türk kültür kapsayıcılığı içinde yalnızca tarihsel bir iz değil, aynı zamanda kültürel sürekliliği belgeleyen sessiz anlatıcılardır. Taş üzerindeki her çizgi, bozkırın hem inanç hem kimlik taşımış olan eski topluluklarının göç yollarını hâlâ görünür kılar. "TÜRKİSTAN VE KARADENİZ’İN KUZEYİNDEKİ PETROGLİFLER, DOĞAL AŞINMA, İKLİM KOŞULLARI VE İNSAN ETKİSİ NEDENİYLE CİDDİ TEHDİT ALTINDA" Son olarak günümüzde kaya resimlerinin korunması ve bilimsel olarak incelenmesi konusunda yeterli çalışma yapılıp yapılmadığını değerlendiren uzman, "Maalesef kaya resimleri hâlâ yeterince korunmuş değil ve bilimsel araştırmalar açısından birçok eksiklik mevcut. Özellikle Türkistan ve Karadeniz’in kuzeyindeki petroglifler, doğal aşınma, iklim koşulları ve insan etkisi nedeniyle ciddi tehdit altında. Türkiye’de ve bazı bölgelerde koruma çalışmaları yapılmakla birlikte, bunlar genellikle yerel ölçekte kalıyor ve sistematik bir envanterleme, belgelenme ve dijital arşivleme sürecinden yoksun. Bilimsel araştırmalar da genellikle saha çalışmalarına dayanıyor; ancak kaya resimlerinin bütüncül bir şekilde analiz edilmesi, karşılaştırmalı ikonografik çalışmaların yapılması ve mitolojik bağlamlarının detaylı olarak yorumlanması hâlâ sınırlı. Modern yöntemler -3D tarama, dijital restorasyon, spektroskopik analizler- daha sık kullanılabilir ve kullanılmalı; çünkü bu sayede hem görsellerin korunması sağlanır hem de tarihsel ve kültürel yorumlar daha güvenilir bir temele oturtulabilir. Özetle, kaya resimleri hem Türk kültür mirası hem de evrensel arkeoloji açısından büyük bir değere sahip; ancak korunmaları ve bilimsel olarak incelenmeleri için hâlâ kapsamlı, disiplinler arası ve uzun vadeli çalışmalara ihtiyaç var." dedi.

İşgalciler Kırım Tatar araştırmacı ve sunucu Lenora Dyulber'i alıkoydu Haber

İşgalciler Kırım Tatar araştırmacı ve sunucu Lenora Dyulber'i alıkoydu

Rus işgal güçleri, Kırım’ın Sudak kentinde yaşayan Kırım Tatar araştırmacı ve sunucu Lenora Dyulber’in evine baskın düzenledi. Evinde yapılan yasa dışı aramanın ardından işgalciler Dyulber’i alıkoyarak Akmescit’e (Simferopol) götürdü. Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkanı Refat Çubarov sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, bu sabah saat 05.00 civarında düzenlenen baskın ve aramanın ardından Lenora Dyulber’in işgalciler tarafından Akmescit'te bulunan FSB ofisine götürüldüğünü bildirdi. KTMM Başkanı, “İşgal altındaki Kırım'da bu kez tanınmış bir araştırmacı ve gazeteciye yönelik yeni bir baskın ve arama, Kırım Tatar halkının iradesini kırmak ve onları kendi vatanları Kırım’dan uzaklaştırmak amacıyla uygulanan baskı ve zulmün daha da arttığını gösteriyor.” ifadelerini kullandı. Çubarov, KTMM’nin durumu takip ettiğini ve Rus işgal makamlarının Kırım'da işlediği bir diğer suç hakkında Ukrayna ve uluslararası toplumu bilgilendireceğini belirtti. “İŞGALCİLERİN SİSTEMATİK BASKISI SÜRÜYOR” Öte yandan Kırım’daki yasa dışı baskını değerlendiren Ukrayna'nın Ankara Büyükelçisi Nariman Celâl, “Kırım Tatar temsilcilerine ve bağımsız araştırmacılara yönelik bu yeni baskı, Kırım’da işgali kabullenmeyen ve susmayan herkese karşı yürütülen sistematik takibin sürdüğünün bir başka göstergesidir. Durumu takip ediyor ve uluslararası toplumu bu yeni baskı eylemine dikkat göstermeye çağırıyoruz.” dedi.

İşgalci mahkemeden 74 yaşındaki tarihçi Enver Seitmemetov'a para cezası Haber

İşgalci mahkemeden 74 yaşındaki tarihçi Enver Seitmemetov'a para cezası

Rus işgali altındaki Kırım’da Kremlin kontrolündeki sözde mahkeme 74 yaşındaki tarihçi Enver Seitmemetov'u Rusya İdari Suçlar Kanunu'nun 13.48 maddesi (SSCB ile Nazi Almanyası'nın eylemlerini eşitleme) uyarınca suçlu bularak 2 bin ruble (Bin 100 TL) para cezasına çarptırdı. Kırım Dayanışması sivil teşkilâtının aktardığına göre, Enver Seitmemetov'un davası dün Akmescit’in sözde Kiyevskiy Bölge Mahkemesi görüldü. Savunmayı üstlenen Kırım Tatar avukat Edem Semedlayev, sözde mahkemenin savunmanın taleplerini reddettiğini aktararak, “Enver Aga, verilen para cezasına rağmen kendisini suçlu görmüyor." dedi. İŞGALCİLER TARİHÇİ HAKKINDA DAVA AÇTI İşgalci Rus güçleri, 25 Kasım 2025 tarihinde 74 yaşındaki tarihçi Enver Seitmemetov'un Bahçesaray'daki evine baskın düzenledi. Evinde yapılan aramanın ardından Kırım Tatarı Akmescit'te götürüldü. Daha sonra Seitmemetov’a Rusya İdari Suçlar Kanunu'nun 13.48 maddesi (SSCB ile Nazi Almanyası'nın eylemlerini eşitleme) çerçevesinde idari suçlama yöneltildiği öğrenildi. Suçlamanın, Kremlin kontrolündeki sözde Aşırıcılıkla Mücadele Merkezi memuru tarafından hazırlandığı belirtildi. Sözde Aşırıcılıkla Mücadele Merkezi memuru, 20 Kasım’da “Kırım Dayanışması” sayfasında 18 Mayıs 2020’de paylaşılan bir videoyu tespit etti; aynı video 18 Mayıs 2025’te sayfada yeniden paylaşılmıştı. 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı konusu ele alan videoyu işgalcilerin talebi üzerine “inceleyen” uzman O.V. Romanko’nun değerlendirmesine göre, videodaki röportajda Seitmemetov, 1944’te Kırım Tatarları, Rumlar ve diğer halkların zorla sürgün edilmesini “Nazi Almanyası liderliğinin suçlarıyla eşitliyor.” Bu değerlendirmeye dayanarak sözde Aşırıcılıkla Mücadele Merkezi, 74 yaşındaki Kırım Tatarı hakkında “SSCB ile Nazi Almanyası'nın eylemlerini eşitleme” suçlamasıyla dava açtı.

Kırımçak aktivist Petro Koşukov: Kırım’ın Rus işgalinden kurtarılması yerli halklar için varoluşsal önem taşıyor Haber

Kırımçak aktivist Petro Koşukov: Kırım’ın Rus işgalinden kurtarılması yerli halklar için varoluşsal önem taşıyor

Başkent Kıyiv’de 2 Aralık’ta bu sene ilk kez gerçekleşen Ukrayna Yerli Halklar Kongresi kapsamında “Ukrayna Savunmasında: Kırım Tatarları, Karaimler ve Kırımçaklar” başlıklı panel düzenlendi. Paneldeki konuşmacılar, Kırım’ın Rus işgalinden kurtarılmasının yerli halkların topluluklarını yeniden inşa edebilmesi, kültürlerini yaşatabilmesi ve işlenen suçların faillerinin adalete teslim edilebilmesi için tek yol olduğunu vurguladı. Panele, Ukrayna Karay Birliği Üyesi ve asker Andriy Oleynikov (Kefeli), 34. Ayrı Kıyı Savunma Tugayı Kurmay Başkanı Yardımcısı, Kırım Tatarı Alim Kerimov ile Kırımçak halkı aktivisti ve asker Petro Koşukov katıldı. “BU SAVAŞ BENİM İÇİN KİŞİSEL” Tugay komutan yardımcısı, Kırım Tatarı Alim Kerimov, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın kendisi için kişisel bir savaş olduğunu vurgulayarak, Kırım Tatarlarının, Karayların ve Kırımçakların 2014’ten beri Ukrayna Savunma Kuvvetleri içinde aktif rol aldığını hatırlatarak şu ifadeleri kullandı: “Her asker, inancı ya da kökeni ne olursa olsun, Kırım dahil tüm Ukrayna topraklarının işgalden kurtarılmasının gerektiğine inanıyor. Bu benim kişisel mücadelem. Rusları topraklarımızdan atana kadar durmayacağım.” “KIRIM’IN İŞGALDEN KURTARILMASI YERLİ HALKLAR İÇİN VAROŞSAL ÖNEM TAŞIYOR” Etkinliğe çevrim içi olarak katılan Kırımçak aktivisti ve asker Petro Koşukov, Kırım’ın Rus işgalinden kurtarılmasının tüm yerli halklar için varoluşsal önem taşıdığını belirterek şu şekilde konuştu: “Ukrayna’nın savunulması ve toprak bütünlüğünün yeniden sağlanması, her Kırımçak, Karaim ve Kırım Tatarı için kendi yurduna dönebilme şansıdır. Bu, toplumlarımızda yaşamamızı, kültürümüzü, dilimizi ve geleneklerimizi koruyup geliştirmemizi ve bunları çocuklarımıza güven ve özgürlük içinde aktarmamızı sağlayacak bir yoldur. Bu, topraklarımıza yeniden onurlu ve özgür şekilde yaşama şansıdır." “SUÇLULAR HESAP VERMELİ” Son konuşmayı yapan Karay asker Andriy Oleynikov (Kefeli), 2014’ten bu yana Kırım’da işlenen tüm suçların faillerinin uluslararası ve ulusal hukuk çerçevesinde yargılanmasının zorunluluğunu vurguladı. Oleynikov, Ukrayna’nın da geçmişteki hatalarını değerlendirerek gelecekte benzer tehditlerin önüne geçmesi gerektiğini söyledi.

Kırım’ın kültürel mirası tehlikede: İşgal beş yıl daha sürerse kayıplar telafi edilemez olacak Haber

Kırım’ın kültürel mirası tehlikede: İşgal beş yıl daha sürerse kayıplar telafi edilemez olacak

Ukrayna’da bu sene ilk kez düzenlenen Yerli Halklar Kongresi 2 Kasım’da Kıyiv’de yapıldı. Etkinlik kapsamında “Ukrayna’nın Yerli Halklarının Maddi ve Manevi Kültürel Mirası: Rus Saldırganlığı Koşullarında Korunma Zorlukları” başlıklı panel düzenlendi. Panele; Ukrayna Kültür Bakanlığı Somut Olmayan Kültürel Miras Departmanı Başkanı Anastasiya Kozyar, Ukrayna Karay Birliği Başkanı ve Yerli Halklar Danışma Kurulu Üyesi Olena Arabacı, Kırım Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkan Yardımcısı Elmira Ablalimova Çiygöz ve Kırım Evi temsilcisi, tarihçi Gülnara Abdullayeva katıldı. Panelin moderatörlüğünü gazeteci Hanna Homonay üstlendi. SOMUT OLMAYAN MİRAS LİSTESİ GENİŞLİYOR Ukrayna Kültür Bakanlığı Somut Olmayan Kültürel Miras Departmanı Başkanı Anastasiya Kozyar 2018’den beri yürürlükte olan Ukrayna Ulusal Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’nin kapsamını anlattı. Bugün listede Kırım Tatarlarının “Örnek” adlı geleneksel deseni, Karay halkının Et Ayaklak (Karay böreği) geleneği, Kırım Tatar çibörek ve yantık yapım pratiği, Kırım Tatar kahve geleneği, Ağır Ava ve Kaytarma danslarının yer aldığını belirten Kozyar, “Bu unsurlar yalnızca yüzyıllar öncesine dayanan tarihi yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda Ukrayna'nın yerli halklarının modern kültürel alandaki öznelliğini de teyit ediyor.” ifadelerini kullandı. İŞGALCİLER KARAY MİRASINI HEDEF ALIYOR Rusya’nın işgal altındaki topraklarda kültürel mirası sistematik olarak yok etmeyi sürdürdüğünü aktaran Ukrayna Karay Birliği Başkanı Olena Arabacı, işgal altındaki Melitopol’deki Karay Kültür Merkezi’nin işgalciler tarafından kasıtlı biçimde tahrip edilip nargile kafeye dönüştürülmesini örnek gösterdi. Arabacı ayrıca, Kırım kültürünün korunması için düzenlenen “Kırım Günleri” girişiminin önemine dikkat çekti. “BEŞ YIL DAHA SÜRERSE KAYIPLAR TELAFİ EDİLEMEZ OLACAK” Kırım Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkan Yardımcısı Elmira Ablalimova Çiygöz, Kırım Stratejik Araştırmalar Enstitüsünün işgal altındaki tüm bölgelerde kültürel mirasın durumunu belgelediğini ifade etti. Rusya’nın eğitim sistemini ideolojik olarak dönüştürdüğünü, yerel dilleri kamusal alandan ittiğini söyleyen Ablalimova Çiygöz, bunun doğrudan kimliği yok etme politikası olduğunu vurguladı İşgalin en az beş yıl daha sürmesi halinde dünyanın, Kırım Tatarlarının kültürel hafızasını ve kimliğini etkileyecek çok derin kayıplarla karşı karşıya kalacağı uyarısında bulunan Ablalimova Çiygöz şunları kaydetti: Kültürün yok edilmesi sadece binaların yıkılması değildir. Hafızanın, sürekliliğin, devamlılığın kaybına yol açar; bir halkın deneyimlerin silinmesine, temelini kaybetmesine ve gelecekten mahrum kalmasına yol açar. “KÜLTÜREL SOYKIRIM YÜZYILLARDIR SÜRÜYOR” Tarihçi Gülnara Abdullayeva, Kırım’daki kültürel mirasın yok edilmesinin 2014’te başlamadığını, Rusya’nın bunu 18. yüzyıldan beri planlı şekilde yürüttüğünü belirtti. Abdullayeva, Rus imparatorluğunun Kırım’ın demografisini bilinçli olarak değiştirdiğini, böylece yerli halkların “buraya sonradan gelmiş gibi” gösterildiğini ifade etti.

Ukrayna Merkez Bankasından Kırım için yeni hatıra parası Haber

Ukrayna Merkez Bankasından Kırım için yeni hatıra parası

Ukrayna Merkez Bankası (NBU), 1991 Ukrayna Bağımsızlık Referandumu'nun yıl dönümüne ve ülkenin toprak bütünlüğünün dokunulmazlığına ithaf edilen “Biz Güçlüyüz. Biz Birlikteyiz” isimli hatıra para serisi bastı. Serinin ilk basımında yer alan “Biz Güçlüyüz. Biz Birlikteyiz. Kırım Özerk Cumhuriyeti” yazılı para, Kırım’ın Ukrayna’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu hatırlatıyor. Merkez Bankası tarafından yapılan açıklamada, Kırım’a ithaf edilen paranın Ukrayna'ya yönelik Rus saldırganlığının başlangıcını, Kırım Tatarlarının ve Kırım sakinlerinin direnişini simgelediği kaydedildi. Seri kapsamında ayrıca “Biz Güçlüyüz. Biz Birlikteyiz. Donetsk Bölgesi” ve “Biz Güçlüyüz. Biz Birlikteyiz. Luhansk Bölgesi” anı paraları da tedavüle sunuldu. Bu paralar, Rus işgalinden zarar gören ve özgürlük mücadelesini sürdüren bölgelere adandı. Ukrayna Merkez Bankası Başkanı Andriy Pışnıy, tanıtım töreninde yaptığı konuşmada, “Biz Güçlüyüz. Biz Birlikteyiz; bu yeni seriyle verdiğimiz en temel mesaj. Ukrayna Anayasası'nda yer alan sarsılmaz bir ilke olan ülkenin toprak bütünlüğünün değişmeden kalması gerektiğini hatırlatıyoruz. Her bölgenin kendi hikâyesi var ancak hepimiz biriz, bütünüz.” dedi. Paralar, bankalara kademeli olarak gönderilecek ve halihazırda tedavülde olan 10 grivnalık madeni paralarla aynı şekilde kullanılacak. Merkez Bankası, her bir tasarımdan 2 milyon adet basarak nakit dolaşıma sokmayı planlıyor.

Ukrayna Yerli Halklar Kongresi’nde “Yerli Halklar Yasası” masaya yatırıldı Haber

Ukrayna Yerli Halklar Kongresi’nde “Yerli Halklar Yasası” masaya yatırıldı

Ukrayna’da bu sene ilk kez düzenlenen Yerli Halklar Kongresi 2 Aralık’ta Kıyiv’de gerçekleştirildi. Etkinlik kapsamında "Yerli Halklar Yasası: Yerli Halkların Haklarının Gerçekleştirilmesinin Garantisi" başlıklı panel düzenlendi. Panelde Ukrayna’daki yerli halkların statüsü, yasal çerçevenin güçlendirilmesi ve yerli halkların işgal koşullarında korunmasına yönelik mekanizmalar ele alındı. Panele; Ukrayna Milletvekili Tamila Taşeva, Avrupa Konseyi Ukrayna Ofisi Başkan Yardımcısı Hilde Haug, Ukrayna Cumhurbaşkanının Kırım Özel Temsilcisi Olha Kurışko, BM Yerli Halklar Hakları Uzman Mekanizması Üyesi ve İnuit Kutup Çevresi Konseyi Başkanı Dalee Sambo Dorough, Kırım Tatar Kaynak Merkezi Başkanı ve Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Üyesi Eskender Bariyev, Ukrayna Uluslararası Hukuk Derneği Başkanı Olga Butkevıç ve Kırım Yerli Halklarını Destekleme Vakfı Başkan Yardımcısı Vyaçeslav Lombrozo katıldı. Oturum, Ukrayna Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve insan hakları savunucusu Alim Aliyev tarafından yönetildi. “KIRIM TATARLARININ STATÜSÜNE DAİR AYRI YASA GEREKLİ” Ukrayna Milletvekili Tamila Taşeva, genel bir çerçeve sağlayan Yerli Halklar Yasası'nın yanı sıra, Kırım Tatar halkının statüsünü ayrıntılı biçimde düzenleyecek özel bir yasanın hazırlanmasının zorunlu olduğunu belirtti. 2022’de hazırlanan ve ilgili kurumlarla uyumlandırılan taslağın AGİT’ten olumlu görüş aldığını, şimdi ise Avrupa Konseyi’nden değerlendirme beklediklerini açıkladı. Aynı zamanda Taşeva uluslararası ortaklarla etkileşim sürecinin daha karmaşık olduğunu, çünkü birçok kuruluşun ağırlıklı olarak ulusal azınlıklarla çalıştığını ifade etti. KIRIM TATAR DİLİ KONUSUNDA ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR Cumhurbaşkanının Kırım Daimî Temsilcisi Olha Kurışko, temsilcilik için en önemli önceliklerden birinin Kırım Tatar dili ve edebiyatının geliştirilmesi olduğunu söyledi. Yerli Halklar Yasası sonrası kabul edilen Kırım Tatar Dilini Geliştirme Stratejisi ve kurulan ulusal komisyonun, bakanlıklar arasındaki yetki devri sorunları nedeniyle yaklaşık bir yıldır tam kapasiteyle çalışamadığını aktardı. Kurışko, “Kırım Temsilcisi olarak işgal meselesi benim için de önemli, çünkü yasa ve devlet politikasının varlığı Ukrayna'ya yerli halkları korumak için ek argümanlar ve fırsatlar sağlıyor. Bugün Kırım işgal altındayken ve siyasi tutsakların çoğu Kırım Tatarı iken Ukrayna ek koruma mekanizmaları uygulamalıdır." dedi. “DİL POLİTİKASI: AVRUPA STANDARTLARIYLA UYUMLU VE KAPSAYICI OLMALI” Avrupa Konseyi Ukrayna Ofisi Başkan Yardımcısı Hilde Haug, dil politikasının Avrupa standartları ile Ukrayna siyasi ulusunun güçlendirilmesini ve yerli halkların kimliklerinin korunmasını birleştirmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca Ukrayna ile uzman iş birliğinin önemine dikkat çeken Haug, bu sayede 2023 İnsan Hakları Komiseri raporundaki bulgular aracılığıyla Kırım'daki insan hakları savunucularına yönelik zulme dikkat çekildiğini hatırlattı. “ASIL ZORLUK, YASAYI HAYATA GEÇİRMEK” BM Yerli Hakları Uzman Mekanizması Üyesi Dalee Sambo Dorough, yerli halklara ilişkin yasal düzenlemelerin en büyük zorluğun uygulama aşaması olduğunu belirtti. Kanada’nın 2021 sonrası ilerlemelerinden örnek veren Dorough, kültürel ve siyasi hakların hâlâ tam güvence altında olmadığını söyledi. Dorough, Ukrayna yasasının en önemli avantajının “yerli halk” tanımının net bir biçimde yapılmış olması olduğunu kaydetti ve yasanın etkin uygulanması için uluslararası mekanizmaların ve yeterli mali kaynakların gerekli olduğunu ifade etti. “KTMM’İN STATÜSÜ NETLEŞMELİ, İŞGALDEN KURTARILMASI SONRASI DÖNEM İÇİN HAZIRLIK YAPILMALI” Uluslararası hukuk uzmanı Olga Butkevıç, yasanın uygulanmasının iki yönde ilerlemesi gerektiğini belirtti. Birinci hemen alınabilecek kararlar örneğin KTMM’nin temsilci organ olarak yasal tescilinin tamamlanması; ikinci ise işgalden kurtarılması sonrası dönem için hazırlık kapsamında yerli halkların mülkiyeti, iş birlikçilerin sorumluluğu ve anayasal değişiklikler dahil, Kırım'ın işgalden kurtarılması sonrası döneme yönelik normatif çözümlerin hazırlanması. Butkevıç, bu konuların uluslararası alanda her zaman popüler olmayabileceğini ancak savunulması gerektiğini vurguladı. “YERLİ HALKLARIN KORUNMASI İÇİN GERÇEK ARAÇ YASA VE ALT DÜZENLEMELER” KTMM Üyesi Eskender Bariyev, yerli halk kavramının kökenden değil; dil, kültür, gelenek, kimlik ve inançların korunması ile öz yönetim hakkından kaynaklandığını ifade etti. Bariyev bu sorunların bir bildirgeyle değil, ancak gerçek hakların korunmasının bir aracı olarak yasayla çözülebileceğini belirterek, yerli halklara ilişkin yasanın tam anlamıyla yürürlüğe girmesi için 17 alt yasal düzenlemenin kabul edilmesi gerektiğini hatırlattı. “TOPLUMUN BİLGİ EKSİKLİĞİ UYGULAMAYI YAVAŞLATIYOR” Kırım Yerli Halklarını Destekleme Vakfı Başkan Yardımcısı Vyaçeslav Lombrozo, Ukrayna toplumunun yerli halklarla ilgili temel kavramları yeterince bilmediğini, bu nedenle yasayı destekleyen kamu talebinin oluşmadığını kaydederek halkın bilinçlendirilmesinin hem siyasi iradeyi hem de reform sürecini güçlendireceğini söyledi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.