SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Kırım Tatarca

QHA - Kırım Haber Ajansı - Kırım Tatarca haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kırım Tatarca haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

DQTK Genel Sekreteri Bayar, Romanya’daki Kırım Tatar diasporasının mevcut durumunu QHA'ya değerlendirdi Haber

DQTK Genel Sekreteri Bayar, Romanya’daki Kırım Tatar diasporasının mevcut durumunu QHA'ya değerlendirdi

Romanya Tatarları Millî Günü vesilesiyle Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Başkanı Refat Çubarov liderliğinde Romanya’daki etkinliklere katılım sağlayan Kırım Tatar heyet, 12-13 Aralık 2025 tarihlerinde önemli temaslarda bulundu. Heyet içerisindeyer alan Dünya Kırım Tatar Kongresi (DQTK) Genel Sekreteri Av. Namık Kemal Bayar, Romanya Tatarları Millî Günü için düzenlenen etkinlikleri, resmî görüşmeleri ve Romanya Tatarlarının mevcut durumu hakkında Kırım Haber Ajansına (QHA) bilgi verdi. Romanya devletinin orada bulunan Tatarlar için etkinlik tertip etmesinin önemli bir kazanım olduğunu belirten Bayar hem devlet kademesinin hem de kamuoyunun bulunduğu etkinliklerin zengin, kalabalık ve etkileyici olduğunu dile getirdi. Bayar, “Bu özellikle bizim kültürümüzün, tarihimizin, halkımızın varlığının yaşatılabilmesi için çok önemli. Etkinliklerin I. Kurultay Toplantısı ile aynı tarihte olması (9-13 Aralık) da tarihimize vurgu yapıyor.” dedi. RESMÎ TEMASLARDA NELER KONUŞULDU? Bayar, QHA’nın sorusu üzerine Romanya Dışişleri Bakanı da dahil olmak üzere pek çok yetkili ile görüşmeler yaptıklarını kaydetti. Resmî görüşmelere Müftü Murat Yusuf’un organize ettiği Romanya Başbakanlığına bağlı Dini İlişkiler İdaresi ile başladıklarını belirten Bayar, Romanya devletinin dini azınlıklara yönelik katkıları hakkında bilgi aldıklarını söyledi. Bu bağlamda Avrupa Birliği (AB) üyesi Romanya’nın dini ilişkilere verdiği önemi, dinler arasındaki barışın temini noktasındaki çalışmaları hakkında da ilgili yetkililerden bilgi aldıklarını ifade etti. Bayar, ardından Etnik Azınlıklar İdaresine yaptıkları ziyarette Kırım Tatar Bakan Yardımcısı Dinçer Cafer ile Romanya’daki etnik azınlıkların durumunu, Romanya Tatarlarının nüfusu ve yapılan çalışmalar hakkında görüştüklerini aktardı. Üçüncü görüşmenin parlamentoda İkili İlişkiler Komisyonu Üyesi iki milletvekili ile son görüşmeyi ise Romanya Dışişleri Bakanı ile yaptıklarını dile getiren Bayar, “Bu görüşmelerde heyet olarak Ukrayna-Rusya barış görüşmeleri/planı kapsamında Romanya’nın yaklaşımını öğrenmek, bu gelişmelere hangi tepkiyle baktığını görmek, Ukrayna’nın talep ettiği güvenceler üzerinde konuşmak ve herhangi bir barış planı durumunda veya en kötü senaryoda Kırım Tatar halkımızın güvencelerinin ne olacağını masaya yatırmaktı. Ayrıca ilgili taleplerimizi ilettik.” ifadelerini kullandı. Bayar bununla birlikte Romanya’nın Rus işgali altındaki Kırım, Kırım Tatarları, Ukrayna’nın güvence talepleri ve barış görüşmeleri hususundaki yaklaşımını da sözlerine ekledi. Romanya’nın 2014’ten bu yana Kırım’ın işgalini tanımadığını ve Rusya’nın saldırganlığını kınadığını anımsatan Bayar, “Hem Rumen halkında hem de Romanya devletinde Ukrayna’nın bu savaşta yenilmesi ve düşmesi halinde tehlikenin kapılarının kendilerine açılacağının farkında olduğunu gördük. Bu nedenle hem Avrupa Birliği hem Birleşmiş Milletler hem de diğer uluslararası platformlar Romanya’nın Ukrayna’yı kayıtsız şartsız desteklediğini teyit etti. Ki eylemlerinde de bunu gördük” yorumunda bulundu. Bayar, ayrıca Romanya devlet makamlarının Ukrayna’nın kabul etmediği hiçbir şeyin kendileri tarafından kabul edilemeyeceğini, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini her türlü destekleyeceklerini de belirttiğini aktardı. Bayar bunun yanı sıra devlet yetkililerinin Kırım Tatarlarına yönelik taleplerin uluslararası platformlarda dile getirileceğini ve bu yönde çaba sarf edeceklerini beyan ettiklerini söyledi. "RUMEN DEVLETİNİN TIPKI TÜRKİYE GİBİ KIRIM TATARLARININ HAKLARI KONUSUNDA ÇABA SARF EDECEĞİNE İNANIYORUZ" Romanya’nın tutumu hakkında değerlendirmelerde bulunan DQTK Genel Sekreteri sözlerine şunları ekledi: “Romanya’daki halk, akademisyen, siyasetçi ve bilim insanları bize Rusya tarafından tam 11 kere işgal edildiklerini söyledi. Onlar, ‘Rus işgalinin verdiği zararı biz de hâlâ hafızamızda yaşatıyoruz. Bu nedenle Rusya’nın herhangi bir şekilde Avrupa’nın batısına doğru ilerlemesinin karşısında duruyoruz.’ dediler. Onların karşı çıkışlarındaki saikleri işte bu tarihi tecrübelerinden. Bu acıların daha fazla yaşanmaması için savaşın adil ve kalıcı bir barışla sona ermesi gerektiğinin altını çizdiler. Bu açıdan baktığımız zaman Rumen devletinin tıpkı Türkiye gibi Kırım Tatarlarının hakları konusunda yoğun çabalar sarf edeceklerine inanıyoruz.” Öte yandan Bayar, Romanya’daki Kırım Tatar diasporasının dil, eğitim ve kültür alanındaki mevcut durumundan söz etti. Kırım Tatarlarının AB ve Rumen kanunları dolayısıyla azınlık hakları elde ettiğini gördüklerini belirten Bayar, azınlık kontenjanından bir milletvekili ve çeşitli bakanlıklarda temsilcileri olduğunu da sözlerine ekledi. Bayar, önemli siyasi ve sosyal haklara sahip olabildiklerinin de altını çizdi. KIRIM TATARCANIN KORUNMASI VE YAYGINLAŞTIRILMASI Diğer yandan Kırım Tatar diasporasının kültürünü yaşatma noktasında ciddi bir çaba sarf ettiğini ifadelerinde yer veren DQTK Genel Sekreteri, dilin ve kültürün korunmasını amaçlayan kutlamalardaki son konserde 100-150 çocuğun Kırım Tatarca şarkı söylediğini ve Kırım Tatar danslarını sergileyebildiklerini anlattı. Bayar, evlerde Kırım Tatarcanın konuşulduğunu ancak gençlerin Romanya’nın ekonomik imkânları nedeniyle Avrupa’ya eğitim almaya gittiğine ve bunun nüfus dengesini etkileyen bir sorun olduğuna dikkat çekti. Bayar, “Resmî istatistiklerde 18 bin Kırım Tatarı olduğu söyleniyor ancak orada yaşayan arkadaşlarımızın söylediğine göre bu sayı 35-40 bin civarında.” bilgisini verdi. Ayrıca Romanya’da 100 bin Müslümanın yaşadığını da sözlerine ekleyen Bayar, müftülüğün ve sosyal çalışmaların çok iyi gittiğini dile getirdi. Bayar böylelikle hem Türkçe hem de Tatarca dilinde yayın yapan bir radyoları olduğunu da aktardı. Bayar, Romanya Tatarlarının karşı karşıya kaldığı sorunlara da işaret ettiği değerlendirmesinde bunun en çok dil üzerinden olduğunu vurguladı. Kırım Tatarcanın çok az konuşulduğunu belirten Bayar, eğitimin de yeterli düzeyde verilemediğini ifade etti. Bayar bu nedenle Türkiye’den çeşitli projelerle Romanya’daki Kırım Tatarca ders veren eğitimcileri desteklemeyi hedeflediklerini kaydetti. Bayar, sosyal ve ekonomik seviyede zorluk yaşayan gençlerin yüksek düzeyde bir eğitim aldığını da aktararak, “Genç kuşağın her yerde karşılaştığı bu sorunları Romanya’da da görebiliyoruz.” şeklinde konuştu. Bayar, gençlerin derneklerde de pasif kaldığını sözlerine ekledi. ROMANYA TATARLARININ SİYASİ TEMSİL GÜCÜ NE DURUMDA? Romanya Tatarlarının siyasi temsil gücünü de ele alan Bayar, il ve ilçe meclislerinde nüfuslarına ve Romanya kanunlarına göre yeterli seviyede siyasi temsilleri olduğunu bildirdi. 1990’lı yılların başında komünizmin çökmesiyle kurulan Romanya Müslüman Türk Tatarları Birliğinin 22-23 şubesi olduğunu ve Tatarların yaşadığı her yerde faaliyet yürüttüklerini aktaran Bayar, “Ekonomik ve yapısal anlamda güçlü bir dernek. Aynı zamanda Romanya’daki halkın itibar ettiği bir denek olduğunu gördük.” dedi. Derneğin iyi çalıştığını ve çeşitli alanlarda çaba sarf ettiğini vurgulayan Bayar zaman zaman sorunlarla karşılaşılabildiğini de dile getirdi. Romanya’da üçlü ve hatta dörtlü bir yapılanma olduğunu ifade eden DQTK Genel Sekreteri, bu yapıların içinde birliğin yönetimi ve genel kurulu hususunda belirli davalar olduğunu aktardı. Bayar, bu çekişmelerin yıllardır devam eden ve birliklerin arasındaki ilişkilere zarar veren bir sorun olduğunu söyleyerek, henüz kesinleşmeyen davaların olduğunu aktardı. Bayar KTMM ve DQTK olarak olaya bakış açısını QHA aracılığıyla dile getirdi. "KTMM VE DQTK YEREL ÇEKİŞMELERİN İÇİNDE OLMAK İSTEMİYOR" Bayar şu değerlendirmede bulundu: “Rumen devletinin tanıdığı ve birlikte çalıştığı, Rumen devletinin hem milletvekili seçimlerinde hem diğer il-ilçe meclis seçimlerde muhatap aldığı dernek şu anda Romanya Müslüman Türk Tatarları Birliğidir. DQTK’nin yönetiminde de bu birlikten temsilci olan arkadaşlarımızla çalışıyoruz. Dolayısıyla bu birlikle çalışmak durumundayız. Ayrıca halkın itibar ettiği, daha fazla etkinliklerine katıldığı tüzel kişilik de bu birlik. Halkın yanında olduğu derneğin, çalışmalarımızı da bu bağlamda etkilediği aşikâr. KTMM ve DQTK bu yerel çekişmelerin içinde olmak istemiyor. Zaten böyle bir vazifeleri de yok. Ne zaman ki bu birlikler ortak bir müşterekte buluşur biz de onları bir araya getirmeye hazır oluruz.” Bayar, ortak amaçları Kırım olan insanlarla çalışacaklarını vurgulayarak, “Temel amaç Kırım’a, Kırım Tatar halkına kim daha iyi hizmet verebiliyorsa, kim daha iyi imkânlar verebiliyor ve oluşturabiliyorsa bunu orada görmek istiyoruz.” ifadelerine yer verdi. Bu tür problemlerin gündemde kalmaması gerektiğini ve asıl amacın unutulmaması gerektiğini kaydeden Bayar, “Bizim Rus işgalinde bir vatanımız var. 176’sı Kırım Tatarı olmak üzere 375 kişi hapishanede. Bu insanların haklarını ve hukuklarını bulunduğumuz ülkelerdeki devlet organlarına ve kamuoyuna anlatmamız gerekirken, kamunun önünde bu tartışmalarla çıkmamız bizim ayıbımız olur.” şeklinde konuştu. Çalışmaların Rusya’nın istediği bir plana “evet” denmemesi, Kırım’ın Ukrayna toprakları içinde yer alması noktasında olduğunu bir kez daha teyit eden Bayar, diğer ülkelerde bu tür görüşmeleri yapmaya devam edeceklerini belirtti.

“Sen Ukrayna’dasın” Platformu artık Kırım Tatarca: İşgal altındaki Kırım’a güvenli bilgi erişimi Haber

“Sen Ukrayna’dasın” Platformu artık Kırım Tatarca: İşgal altındaki Kırım’a güvenli bilgi erişimi

Rus işgali altındaki Kırım’da yaşayanlar, güvenlik ve hayati bilgilere artık yalnızca Ukraince değil, Kırım Tatarca da ulaşabilecek. Geçici olarak işgal altında bulunan Ukrayna bölgelerinde yaşayan Ukrayna vatandaşları için hazırlanan “Sen Ukrayna’dasın” platformu, Kırım Tatarca sürümünü hizmete açtı. Ukrayna Kültür ve Enformasyon Politikası Bakanlığına bağlı olarak faaliyet gösteren Stratejik İletişim Merkezinin Dovidka.info ekibi tarafından, “Sarı Kurdele” direniş hareketiyle birlikte Ekim 2024 hayata geçirilen “Sen Ukrayna’dasın” platformu, işgal koşullarında Ukrayna kaynaklarına erişimin ciddi riskler taşıdığı bölgelerde yaşayanlara güvenli ve doğrulanmış bilgi sunmayı amaçlıyor. Platform, kullanıcıların hem bağlantıda kalmasını hem de güvenliğini sağlamaya yönelik çeşitli araçlar içeriyor. Bunlar arasında ücretsiz ve güvenli VPN ile tarayıcılar, arama ve sorgulamalar sırasında nasıl davranılması gerektiğine dair rehberler, zorla Rus pasaportu dayatmasına karşı bilgilendirme, ilk yardım ve dijital güvenlik tavsiyeleri, bilgi direnişine yönelik materyaller ile çocuklar ve yetişkinler için Ukraynaca dil kursları yer alıyor. Proje ekibinin verdiği bilgilere göre, bugüne kadar geçici olarak işgal altındaki bölgelerden 2 binden fazla kişi platform aracılığıyla ücretsiz ve güvenli VPN hizmetine bağlandı. Ayrıca 250’den fazla çocuk ve yetişkin Ukraynaca dil eğitimi almaya başladı. Başvuruların büyük bölümü Akmescit (Simferopol), Kezlev (Yevpatoriya) ve Kırım’daki diğer şehirlerden geldi. 15 Aralık itibarıyla platform, Ukraince ve Kırım Tatarca olmak üzere iki dilde hizmet vermeye başladı. Stratejik İletişim Merkezi Temsilcisi Mıkola Balaban, Rusya’nın işgal altındaki bölgelerde zorla pasaportlaştırma ve entegrasyon politikalarıyla insanların umutlarını kırmaya çalıştığını belirterek, “‘Sen Ukrayna’dasın’ platformu, Ukrayna’nın yanlarında olduğunu hatırlatmanın bir yoludur. Artık bu mesaj Kırım Tatarca da veriliyor; adresi Kırım, Ukrayna olan herkes için.” dedi.

Türk Dili Ailesi Günü ve İletişim Webinarı'nda Kırım Tatarcanın geleceği ele alındı Haber

Türk Dili Ailesi Günü ve İletişim Webinarı'nda Kırım Tatarcanın geleceği ele alındı

UNESCO Türkiye Millî Komisyonu (UTMK), 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü kapsamında 16 Aralık 2025 tarihinde "Türk Dili Ailesi Günü ve İletişim Webinarı I” programı düzenlendi. Toplantının açılış konuşmaları UNESCO Türkiye Millî Komisyonu İletişim İhtisas Komitesi Başkanı Prof. Dr. G. Deniz Bayraktar tarafından gerçekleştirildi. Özbekistan’ın Semerkand kentinde düzenlenen 43. UNESCO Genel Konferansı’nda 15 Aralık’ın “Dünya Türk Dili Ailesi Günü” olarak kabul edilmesinden duydukları memnuniyeti dile getirdi. Sürecin, Cumhurbaşkanlığının girişimleri ile ilgili bakanlıkların çalışmaları, UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Başkanlığı ve Türkiye’nin daimî temsilciliğinin bağlı ülkelerle yürüttüğü iş birliği ve fikrî takipler sonucunda başarıyla tamamlandığını vurgulayan Bayraktar, elde edilen sonucun Türk dili açısından büyük bir değer taşıdığını ifade etti. Bayraktar, dil konusunun ülkelerin öncelikleri arasında ilk sıralarda yer aldığını belirterek, Türk dilinin geniş bir coğrafyada iletişimi mümkün kılan kadim bir dil olduğunu ve bu kabulün sembolik olduğu kadar stratejik bir anlam da taşıdığını kaydetti. I. TÜRK DİL KURULTAYI’NA VURGU Konuşmasında, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren Türk dili alanında yürütülen çalışmalara da değinen Bayraktar, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde gerçekleştirilen Harf Devrimi ve ardından Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti ile Türk Dili Tetkik Cemiyetinin kurulmasının, 26 Eylül 1932’de düzenlenen Birinci Türk Dil Kurultayı ile önemli bir ivme kazandığını hatırlattı. Aynı zamanda Bayraktar, Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığının da tarihsel süreçte müfredatta dil bilgisi ve edebiyat eğitimine özel bir önem verdiğini belirtti. GAZETECİLİK, MEDYA VE TÜRKÇE Edebiyatın dilin en güçlü taşıyıcısı olduğuna işaret eden Bayraktar, Türk edebiyatının önemli yazar ve şairlerinin, dilin zenginleşmesinde ve kuşaklara aktarılmasında belirleyici bir rol oynadığını ifade etti. Gazetecilik ve medyanın da bu bağlamda dilin doğru, etkili ve estetik biçimde kullanılmasında kritik bir sorumluluk üstlendiğini vurgulayan Bayraktar, usta gazetecilerin Türkçenin sentaks ve semantik yapısına katkı sunduğunu dile getirdi. “İLK KEZ 2017 YILINDA GÜNDEME GELDİ” UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Başkanı Prof. Dr. M. Öcal Oğuz toplantıda yaptığı konuşmada, Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nün kabul sürecine ilişkin teknik ve kurumsal çerçeveyi ayrıntılarıyla anlattı. Sürecin başlangıcına da değinen Oğuz, 2017 yılında UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Yönetim Kurulu’nda, Türk diliyle ilgili uluslararası bir gün ilan edilmesi fikrinin ilk kez gündeme geldiğini söyledi. UNESCO tarafından daha önce 21 Şubat’ın Dünya Anadili Günü olarak kabul edildiğini, ayrıca bazı diller için de özel günler ilan edildiğini hatırlatan Oğuz, Türk dili için de benzer bir günün neden mümkün olamayacağı sorusundan hareketle çalışmaların başlatıldığını belirtti. Bu çerçevede, Türk dilinin yalnızca Türkiye’ye ait olmadığını vurgulayan Oğuz, dünyada ana dili Türkçe olan 250-300 milyonluk bir nüfusun bulunduğunu ve bu nüfusun yaşadığı birçok ülkenin UNESCO Millî Komisyonlarına sahip olduğunu belirtti. İLK TOPLANTI 2018 YILINDA YAPILDI Oğuz bu doğrultuda, 2018 yılında Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan UNESCO Millî Komisyonlarının Ankara’ya davet edildiğini, Türk Konseyi (bugünkü Türk Devletleri Teşkilatı) ve ilgili uluslararası Türk kurumlarının da katılımıyla kapsamlı bir istişare toplantısı gerçekleştirildiğini söyledi. Toplantıda, Türk Dili Günü için tarihsel bir referans belirlenmesi konusunda mutabakata varıldığını aktaran Oğuz, bu referansın, Türk dilinin bilinen en eski yazılı metinleri olan Göktürk Kitabeleri olarak belirlendiğini ifade etti. Ayrıca Oğuz, günün tarihi konusunda ise, Göktürk alfabesini çözdüğünü 15 Aralık 1893’te ilan eden bilim insanı Wilhelm Thomsen’in çalışmasının esas alındığını belirtti. Böylece, hem Türk dilinin kadim yazılı mirasının hem de uluslararası bilimsel katkının aynı çerçevede vurgulandığını dile getirdi. 194 ÜLKENİN OY BİRLİĞİYLE KABUL EDİLDİ Hazırlanan karar tasarısının, UNESCO Yürütme Kurulu’nun 1-16 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen 222. toplantısında oy birliğiyle kabul edilerek Genel Konferans’a sunulmasına karar verildiğini belirten Oğuz, 30 Ekim-13 Kasım tarihleri arasında Özbekistan’ın Semerkant kentinde düzenlenen UNESCO Genel Konferansı’nda da sürecin başarıyla tamamlandığını söyledi. Oğuz, 3 Kasım’da yapılan oylamada, Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nün 194 üye ülkenin oy birliğiyle kabul edildiğini; 26 ülkenin tasarıya yazılı destek sunduğunu ve kabulün ardından 16 ülkenin Türk dilinin insanlık açısından taşıdığı değere vurgu yapan konuşmalar yaptığını aktardı. “DÜNYA ARTIK BU HAZİNEDEN YARARLANABİLİR” Son günlerde Türk dilinin UNESCO’daki bu kabulüyle ilgili olarak akademisyenler, bilim insanları ve kültür çevreleri tarafından yoğun bir ilgi ve farkındalık oluştuğunu belirten Oğuz, bunun son derece memnuniyet verici bir gelişme olduğunu söyledi. Türk dilinin, bin 300 yıllık yazılı tarihi ve çok daha eskiye uzanan sözlü kültürüyle insanlık için eşsiz bir hazine olduğuna dikkat çeken Oğuz şu ifadeleri kullandı: Çünkü bizim yaşadığımız coğrafya ve geçirdiğimiz tarihsel süreçler insanlık için edinilmiş deneyimlerle, veciz sözlerle, mitolojilerle, hayatlarla, efsanelerle, masallarla, hikayelerle öğrenilmiş mutfak kültüründen mimari şekline kadar pek çok şeyi bu dil ekseninde oluşturmuşuz ve günümüze aktarmışız. Bizim İbn-i Sina'dan, Fahri abiye, Akşemseddin'den, Şair Baki'ye kimi sayarsanız sayın insanlığa hizmet etmiş çok değerli insanlara, simalara sahip olduğumuz kesindir. Onlar bizim olduğu kadar aynı zamanda insanlığın da değerleridir. Bizim bu dil ailesini UNESCO'da kabul ettirmiş olmamızla aslında bizim gizli cevherimizi, bizde saklı olan büyük bir hazineyi dünyaya açmış olduk. Dolayısıyla dünya artık bu hazineden yararlanabilir. “İNSANLIĞIN YENİ GÜNÜ” Bu sürecin bir üstünlük iddiası değil, insanlığa katkı sunma anlayışıyla ele alınması gerektiğini belirten Oğuz, bunun UNESCO’nun temel felsefesiyle de örtüştüğünü kaydetti. Konuşmasının sonunda Prof. Dr. M. Öcal Oğuz, “İnsanlığın yeni günü” olarak nitelendirdiği Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nün tüm insanlık için hayırlı ve kutlu olmasını temenni etti. YÜKSEL: TÜRK DİLLERİ AİLESİ GELECEĞE ODAKLANMALIDIR Açılış konuşmalarının ardından UTMK İletişim İhtisas Komitesi Başkan Vekili Doç. Dr. S. Hilmi Bengi moderatörlüğünde Gazatecilik Paneli düzenlendi. Kırım Tatar Millî Meclisi (KTMM) Üyesi ve Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Başkanı Prof. Dr. Gayana Yüksel, panelde konuşmacı olarak yer aldı. Yüksel, konuşmasında Türk dilleri ailesinin yalnızca tarihine değil, aynı zamanda geleceğine de odaklanılması gerektiğini vurguladı. Kırım Tatar halkının önder isimlerinden İsmail Bey Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” ilkesinin 21. yüzyılda da güncelliğini koruduğunu belirten Yüksel, bu anlayışın Türk dünyasının ortak geleceğini inşa eden canlı bir ilke olmayı sürdürdüğünü ifade etti. Yüksel, hem Ukrayna’yı hem de Kırım Tatar halkını temsilen, Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde yürütülen Yerli Dillerin Uluslararası On Yılı kapsamındaki çalışma grubunda görev aldığını hatırlattı. “KIRIM TATARCA, BİR HALKIN VARLIĞI VE GELECEĞİDİR” Konuşmasında 2014 yılından sonra Kırım Tatar dilinin karşı karşıya kaldığı sorunlara dikkat çeken Yüksel, dilin durumunun yalnızca kültürel bir mesele olmadığını, aynı zamanda bir halkın kimliği, varlığı ve geleceğiyle doğrudan bağlantılı olduğunu söyledi. 2014’te Kırım’ın Rusya Federasyonu tarafından işgal edilmesinin, Kırım Tatar dili üzerindeki baskıları derinleştirdiğini vurgulayan Yüksel, Türkiye’nin bu işgali tanımadığını ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklemeyi sürdürdüğünü hatırlattı. 2014 RUS İŞGALİ SONRASI KIRIM TATARCA Kırım Tatar dilinin, UNESCO’nun “Tehlike Altındaki Diller Atlası”nda ciddi derecede tehlike altında bulunan diller arasında yer aldığını belirten Yüksel, bunun tarihsel ve siyasal süreçlerin bir sonucu olduğunu ifade etti. İşgal yönetiminin Kırım Tatar dilini Rusça ve Ukraynaca ile birlikte “devlet dili” statüsüne dâhil ettiğini ancak bunun pratikte karşılığının olmadığını söyleyen Yüksel, bugün Kırım’da ana dilde eğitimin ve medyada kullanımın son derece sınırlı olduğunu vurguladı. Yüksel, uzman verilerine göre 2014’ten sonra ana dilinde eğitim veren birinci sınıfların yaklaşık yüzde 70 oranında azaldığını, Kırım Tatar okullarının sayısının ise 16’dan 11’e düştüğünü aktardı. “KIRIM TATAR DİASPORALARI DİL ALANINDA ÇALIŞMALAR YAPMALI” 2022’den sonra yaşanan zorunlu göç dalgasının da yeni riskler doğurduğunu ifade eden Yüksel, işgal ve savaş sürecinde on binlerce Kırım Tatarının Kırım’dan ayrıldığını, Almanya, Belçika, İrlanda ve Kanada gibi ülkelerde yeni bir Kırım Tatar diasporasının oluştuğunu belirtti. Yüksel bu diasporanın doğru politikalarla avantaja dönüştürülebileceğini, aksi takdirde dilin daha da zayıflayabileceğini söyledi. UKRAYNA’NIN KIRIM TATARCA İÇİN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ ÖNEMLİ ADIMLAR Ukrayna devletinin son yıllarda Kırım Tatar dili konusunda attığı adımlara da dikkat çeken Yüksel, 2020’de Latin harfli Kırım Tatar alfabesinin onaylanması, 2021’de dilin geliştirilmesi konseptinin kabul edilmesi, 2022’de strateji belgesinin hazırlanması ve 2025’te yazım kılavuzunun yayımlanmasının önemli dönüm noktaları olduğunu kaydetti. Latin alfabesine geçişin, dilin fonetik yapısını daha doğru yansıttığını ve yaklaşık 35 yıllık bir mücadelenin sonucu olduğunu ifade etti. Konuşmasının son bölümünde, Kırım Tatarcanın geleceği için atılması gereken adımlara değinen Yüksel, dilin yalnızca korunmasının değil, yaşayan ve aktif kullanılan bir dil hâline getirilmesinin hedeflenmesi gerektiğini söyledi. TÜRK DÜNYASININ ORTAK SORUNU Kırım Tatar dilinin yalnızca küçük bir azınlık dili olarak görülmemesi gerektiğini belirten Yüksel, bu dilin Türk dilleri ailesinin ayrılmaz bir parçası olduğunu ve Türk dünyası içinde doğal bir iletişim alanı sunduğunu ifade etti. Bir dilin kaybının, yalnızca kelimelerin değil, bir halkın dünyayı algılama biçiminin de kaybı anlamına geldiğini vurgulayan Yüksel, Kırım Tatar dilinin korunmasının tüm Türk dünyasının ortak sorumluluğu olduğunu söyledi.

Kırım Tatar diline çevrilen “Ukrayina’nın İçinden” kitabı Kıyiv’de tanıtıldı Haber

Kırım Tatar diline çevrilen “Ukrayina’nın İçinden” kitabı Kıyiv’de tanıtıldı

Ukrayna'nın başkenti Kıyiv’de faaliyet gösteren Kırım Evi’nde 15 Kasım’da “Ukraïner. Ukrayina’nın İçinden” isimli kitabın ilk Kırım Tatarca baskısı tanıtıldı. “Ukrayina’nın İçinden” adlı eser, Ukrayna'nın tüm tarihi bölgelerini anlatan kapsamlı bir kitap olma özelliği taşıyor. Etkinlikte konuşan Ukrayna Cumhurbaşkanının Kırım Özerk Cumhuriyeti Temsilcisi Olha Kurışko, kitabın Kırım Tatar diline çevrilmesinin büyük önem taşıdığını belirtti. Kurışko, Kırım Tatar dilinin UNESCO ve Ukrayna yasalarına göre yok olma tehlikesi altındaki diller arasında olduğunu hatırlatarak şunları söyledi: Bu yıl, Kırım Tatar Soykırımı ve Sürgünü'nün 81. yıl dönümüne ithaf edilen bir bilgi kampanyası yürüttük. Bu kampanya çerçevesinde Kıyiv ve diğer şehirlerde Kırım Tatarca panolar asıldı. Çünkü bu halkın trajedisi kendi diliyle anlatılmalı. Kurışko, devletin bugün Kırım Tatar dilini koruma konusunda büyük bir sınavla karşı karşıya olduğunu vurgulayarak, Temsilciliğin dili ve kültürü yaşatmak için farkındalık kampanyaları, eğitim girişimleri ve kurumlar arası iş birlikleri yürüttüğünü ifade etti. Etkinlikte söz alan Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı (KTMM) Refat Çubarov, bu tür çevirilerin Kırım ile Kırım Tatarlarının Ukrayna’nın ayrılmaz bir parçası olarak daha güçlü şekilde görünür olmasına katkı sunduğunu belirterek, “Bu yayın, Kırım Tatarlarının da bir parçası olduğu, Ukrayna'nın geleceğini önemseyen herkes için güzel bir örnektir.” dedi. Kitabın çevirisini yapan Mamure Çabanova ise dilin sürgün, Ruslaştırma, asimilasyon ve uzun yıllar süren sessizlikle mücadele ettiğini belirterek, bu tür eserlerin Kırım Tatarcanın yaşamasına destek sağladığını ifade etti. Kitap Avrupa Evi (House of Europe) kuruluşun desteğiyle basıldı. Kuruluşun temsilcisi Olha Mero, kültürün toplumları birbirine bağlayan bir köprü olduğunu söyledi. Etkinlik kapsamında Ukrainer’in “Ev. Minda Arzularımız Yaşay” (Ev. Burada Hayallerimiz Yaşıyor) adlı sergisi de açıldı. Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Camala, Ahtem Seitablayev ve Oleh Sentsov’un Kırım’a dair anıları, “Cesur Şehirler” serisinden Kırım kentlerine adanmış şarkılar ve arşiv fotoğraflarından oluşan sergi 30 Kasım’a kadar ziyaretçilerine açık olacak.

Ukrayna'dan ödüle layık görülen Dr. Nariye Seydametova QHA’ya anlattı: Kırım Tatarcanın korunması ve gelecek nesillere aktarılması için neler yapılmalı? Haber

Ukrayna'dan ödüle layık görülen Dr. Nariye Seydametova QHA’ya anlattı: Kırım Tatarcanın korunması ve gelecek nesillere aktarılması için neler yapılmalı?

Yağmur Filiz Kaşgarlı/QHA Ankara Ukrayna Dışişleri Bakanlığı ve Ukrayna Enstitüsü tarafından ilk kez verilen "Hvılya/Dalga" Ödülü 6 Ekim 2025 tarihinde sahiplerini buldu. İstanbul Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Kırım Tatarı dili metodisti ve araştırmacısı, Kırım Tatarca İmlasını Geliştirme Komisyonu Başkan Yardımcısı ve ders kitapları editörü Dr. Nariye Seydametova da Kırım Tatarca alanındaki katkılarından dolayı Dalga Ödülü'ne layık görüldü. "BU ÖDÜLÜ KIRIM TATARCAYI DÜNYAYA TANITMAYA ÇALIŞAN HOCALARIN ADINA ALIYORUM" Dr. Seydametova Kırım Haber Ajansına (QHA) Kırım Tatar dilinde verdiği demeçte ödül ile ilgili duygu ve düşüncelerini dile getirdi. Ödülü beklemediğini belirten Seydametova, Kırım Tatarca çalışan hocaların da bu ödülü hak ettiğini vurgulayarak, "Bu ödülü yalnızca kendim için değil, Kırım Tatar dilini dünyaya tanıtmaya ve yaygınlaştırmaya çalışan hocaların adına alıyorum." ifadelerini kullandı. Bu alanda gelecekte daha çok iş yapılacağının altını çizen Seydametova, "Umuyorum diğer meslektaşlarım da bu ödüle nail olur." dedi. "FOLKLOR VASITASIYLA DAHA ÇOK KONUŞARAK DİLİMİZİ AKTARABİLİR VEYA KORUYABİLİRİZ" Kırım Tatarcanın korunması ve yaygınlaştırılması için yaptığı çalışmalardan söz eden Seydametova, Türk Dili ve Edebiyatı öğrencileri için Kırım Tatarca özelinde birkaç kez konferans verdiğini, Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Gebze Şubesinde ise Kırım Tatar folklorü hakkında konuşma yaptığını belirtti. Seydametova, Kırım Tatar dilinin korunması ve yaygınlaştırılması için muhtelif platformlarda bu hususu gündeme taşıdğını aktararak, "Aslında Kırım Tatar dilinin yaygınlaşması için millet ile daha çok çalışmak gerek. Yalnızca dilin varlığını değil folklor vasıtasıyla daha çok konuşarak ve anlatarak dilimizi aktarabilir veya koruyabiliriz. Böylece insanların gönüllerine dokunacağını ve Kırım Tatarca konusunda meraklanacağını düşünüyorum." şeklinde konuştu. Fotoğraf: Elif Başak Boyacı/QHA Ankara KIRIM TATAR ÇOCUKLAR ANADİLLERİNDE EĞİTİM ALAMIYOR! QHA'nın sorusu üzerine Rus işgali altındaki Kırım'da bulunan okullarda Kırım Tatarca eğitime değinen Seydametova, yakın zamanda okuduğu bir makaleye işaret ederek, Kırım Tatar çocukların yalnızca yüzde 3'ünün Kırım Tatarca eğitim alabildiğini aktardı. Seydametova, bu yıl Rusya Federasyonu tarafından Kırım Tatarcanın okullarda yalnızca haftada bir ders olaak kalacağı kararını aldığını anımsattı. Diğer ders saatlerinde Rusça eğitimin devam ettiğini vurgulayan Seydametova, aynı zamanda Kırım Tatarcanın gün sonunda verilen seçmeli bir ders olarak okutulduğunu da sözlerine ekledi. DERNEKLERİN KIRIM TATARCA KURSLARI DİLİN AKTARILMASINDA ÖNEM ARZ EDİYOR Öte yandan Kırım Tatar dilinin korunması ve gelecek nesillere aktarılması için yapılması gerekenlerden söz eden Seydametova, Türkiye'de bulunan Kırım derneklerinin Kırım Tatarca kurs açmasının büyük bir etken olabileceğinin altını çizdi. Halihazırda Kırım Derneği Bursa Şubesinin Kırım Tatar dilinde internet üzerinden kurs verdiğini hatırlatan Seydametova, bunun yanı sıra Kırım Derneği Genel Merkezinin de bu yıl kurs programı başlatacağını duyurdu. Seydametova, "Kırım Tatar nüfusunun yoğunlukta yaşadığı şehirlerde bulunan derneklerin dil kursu açması önemlidir. Bu hususta konferansların da tesirli olacağını düşünüyorum. Bu konferanslar vasıtasıyla Kırım Tatar folklorüne ve Kırım Tatar diline meraklanan insanların istekleri daha da artacaktır." ifadelerine yer verdi. Seydametova, ayrıca bunun internet imkânları ile de mümkün olabileceğini kaydetti. "UKRAYNA'DA KIRIM TATAR DİLİNDE KAYNAKLAR LATİN ALFABESİYLE BASILIYOR" Ukrayna'nın Kırım Tatar dili bağlamında Latin alfabesini tasdiklediğini sözlerine ekleyen Seydametova, "Böylelikle Ukrayna'da artık Kırım Tatar kaynaklar Latin alfabesiyle basılıyor. Bu, Türkiye'deki Kırım Tatarları için de güzel bir imkândır." yorumunda bulundu. "KIRIM TATARCA ÖĞRENMENİN EN ESASLI YOLU İSTEKTİR" "Kırım Tatarcayı yaşatmak ve öğrenmek için en esaslı olan istektir." diyen Seydametova; aile, akraba ve arkadaş çevresinde Kırım Tatar dilinde konuşarak öğrenmenin sağlanabileceğini vurguladı ve "İnsan bu dil ortamını yaratarak bunu mümkün kılabilir." şeklinde konuştu.

Ukraince ve Kırım Tatarca için küresel katkıya ödül: Kıyiv’de ilk Hvılya/Dalga töreni Haber

Ukraince ve Kırım Tatarca için küresel katkıya ödül: Kıyiv’de ilk Hvılya/Dalga töreni

Ukraince ve Kırım Tatarca dillerinin dünya çapında tanıtımına katkıda bulunanları onurlandırmak amacıyla bu sene başlatılan "Hvılya/Dalga" Ödülü'nün ilk sahipleri belli oldu. Kıyiv’de bugün düzenlenen ilk törende, Ukrainceyi yaygınlaştırmadaki başarılarından dolayı Marta Yenkal ve Kırım Tatarca çalışmalarından dolayı Nariye Seydametova ödüle layık görüldü. Ukrayna Dışişleri Bakanlığı ile Ukrayna Enstitüsünün ortaklaşa düzenlediği Uluslararası Kültürel Diplomasi Forumu’nun altıncısı bugün başkent Kıyiv’de gerçekleştirildi. Forum, kültürün uluslararası ilişkilerdeki rolünü, Ukrayna’ya yönelik küresel desteği ve sürdürülebilir barışın inşasını ele almak üzere oluşturulmuş yıllık bir platform işlevi görüyor. Etkinlik çerçevesinde, Ukrayna Dışişleri Bakanlığı ile Ukrayna Enstitüsü iş birliğinde başlatılan "Hvılya/Dalga" Ödülü kazananları açıklandı. Ukrayna Dilini Popülerleştirme Ödülü’ne Cambridge Üniversitesinde Ukrayna Dili ve Kültürü Öğretim Görevlisi ve Slav ve Doğu Avrupa Araştırmaları Okulunda Kıdemli Öğretim Görevlisi olarak görev yapan Marta Yenkal layık görüldü. Kırım Tatar Dili Popülerleştirme Ödülü’nün sahibi ise Kırım Tatarı dili metodisti ve araştırmacısı, Kırım Tatarca İmlasını Geliştirme Komisyonu Başkan Yardımcısı ve ders kitapları editörü Dr. Nariye Seydametova oldu. Ödül töreni, dil çeşitliliğinin korunmasının ve yayılmasının, Ukrayna'nın millî kimliği ve küresel kültürel diplomasisi için taşıdığı hayati önemi bir kez daha ortaya koydu. HVILA / DALGA ÖDÜLÜ Ukrayna Dışişleri Bakanlığı, Ukrayna Enstitüsü ile iş birliği yaparak, Ukraince ve Kırım Tatarcanın dünya genelinde yaygınlaşmasına katkıda bulunan kişi ve kurumlara verilecek "Hvılya / Dalga" adlı yeni bir ödül programı başlatmıştı. Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sıbiha, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, yeni ödül programının başlatıldığını duyurarak ödülün dilbilimcilere, akademisyenlere ve kültürel figürlere verileceğini belirtmiş ve "Bu ödül bizim için Ukraince ve Kırım Tatarcanın Ukrayna'nın kültürel diplomasisinin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulama fırsatıdır." ifadelerini kullanmıştı.

Kırım Tatarca, Macaristan’da akademik bir pencere açıyor: Öğrenciler hem dili hem kültürü öğreniyor Haber

Kırım Tatarca, Macaristan’da akademik bir pencere açıyor: Öğrenciler hem dili hem kültürü öğreniyor

QHA ÖZEL Eötvös Loránd Üniversitesi Türkoloji Bölümü’nde doktora eğitimi alan Şeyma Gezer, Macaristan’da Kırım Tatarca dersleri veriyor. Gezer, Kırım Haber Ajansı (QHA) ile yaptığı röportajda, Kırım Tatarcanın Macaristan Türkolojisi’ndeki akademik yerini ve edindiği kişisel deneyimleri aktardı. Gezer, Stipendium Hungaricum burs programı kapsamında Macaristan’a gittiğini ve Türkoloji bölümünde kendisine Türkçe dersleri verip veremeyeceğinin sorulduğunu aktararak, Kırım Tatarca ders verme sürecinin bu şekilde başladığını anlattı. “Böylece hem akademik hem kişisel kimliğim birleşti diyebilirim.” diyen Gezer, Kırım Tatarca öğretirken kullandığı kaynaklar ve öğrenme teknikleri hakkında da bilgi verdi. Gezer, farklı akademik çalışmalardan, edebî metinlerden ve kendi hazırladığı notlardan yararlandığını belirtti ve derslerde Kırım Tatar Türkolog Bekir Çobanzade, Kırım Tatarlarının unutulmaz lideri, Antlı Şehit, Ant Etkenmen Marşı'nın yazarı Numan Çelebicihan ve Kırım Tatar aydını, düşünür, yazar ve Tercüman gazetesinin kurucusu İsmail Bey Gaspıralı gibi şahsiyetlerin eserlerine de yer verdiğini söyledi. Gezer, derslerde öğrencilerin dili akıcı konuşmalarından ziyade, yazılı bir metnin hangi Türk dili ya da lehçeye ait olduğunu ayırt edebilmesini hedeflediğini vurguladı. KIRIM TATARCA LEHÇELERİYLE BİRLİKTE ÖĞRETİLİYOR Gezer ayrıca, Kırım Tatarcanın üç ana diyalektini de derslerinde örneklendirdiğini aktararak, “Yazılı dilde standart Bahçesaray diyalektini öğretiyorum. Konuşma dili olarak ise Çöl-Kuzey diyalektinden örnekler sunuyorum. Çöl ağzına dair elimizde çok fazla materyal yok ancak eski şiirler, halk edebiyatı ve şarkı sözlerinden faydalanıyorum.” dedi. Macaristan’daki Türkoloji öğrencilerinin ilk kez kendisinden Kiril alfabesi öğrendiğini ifade eden Gezer, “Önceden Azerbaycan Türkçesi ya da Özbek Türkçesi dersleri almışlardı ama bunları Latin harfleri üzerinden öğrenmişlerdi. Kiril’e dair bir tecrübeleri yoktu. O yüzden alfabeleri karşılaştırmalı şekilde işledik; Sovyet dil planlamasının sonuçlarını da derslere dâhil ettim.” sözleriyle süreci anlattı. Aynı zamanda Gezer, Macarca ve Kırım Tatarca arasındaki benzerliklerden de yaralandığını ekledi. Öte yandan Gezer, bu alanda yabancılar için hazırlanmış Kırım Tatarca kaynakların eksikliğine de vurgu yaptı. “KIRIM TATARCA TÜRK DİLLERİ ARASINDA BİR KÖPRÜ” Gezer, derslere ilginin sadece zorunluluktan kaynaklanmadığını vurguladı. Gezer, Türkoloji öğrencilerinin yanı sıra tarih, Rus Dili ve Edebiyatı gibi bölümlerden gönüllü olarak katılım sağlayan öğrenciler de olduğunu belirtti. “Ben katılımı hiçbir zaman zorunlu tutmadım. Buna rağmen öğrenciler kendi istekleriyle derse geliyordu.” diyen Gezer, dersleri Macarca anlatmasının da ilgiyi artırdığını ifade etti. Gezer, “Bir yabancı okutmanın kendi ana dillerinde ders vermesi, örnekleri Macar tarihi ve dili üzerinden aktarması onlar için farklı bir deneyim oldu.” dedi. Gezer, öğrencilerine Kırım Tatarcanın diğer Türk dilleriyle ilişkisini de anlattığını aktararak, “Türkoloji öğrencisisiniz, Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Uygur Türkçesi gibi birçok Türk dili öğreneceksiniz. Kırım Tatarca Kıpçak ve Oğuz Türkçesi arasında bir köprü dildir. Eğer Kırım Tatarcayı öğrenirseniz, diğer Türk dillerini anlamanız kolaylaşır.” sözleriyle dersin önemine işaret ettiğini belirtti. ÖĞRENCİLERİM TÜRK DÜNYASINA DA İLGİ DUYUYOR Gezer, öğrencilerin motivasyonunun sadece Türk dillerine değil Türk dünyasına da olduğunu belirterek, “Bu ders, onların sadece sorumluluklarını yerine getirmesi için değil, aynı zamanda Türkolojiye ve Türk dünyasına daha geniş bir açıdan bakabilmeleri için de bir fırsat sunuyor. Kırım Tatarca onlar için hem tanıdık hem de yeni bir pencere açıyor.” cümlelerini sarf etti. Gezer, dil öğretiminin yanında kültürel miras ögeleri de derslerine dâhil ettiğini belirtti. Gezer, Kırım Tatar mutfağına öğrencilerin büyük ilgi gösterdiğini ifade ederek, “Bir gün kendi evimde cantık yaptım ve öğrencilerime götürdüm. Onlar da kendi mutfaklarında benzer hamur işleri olduğunu söyleyip ıspanaklı versiyonlarıyla kıyasladılar.” dedi. Ayrıca “Çağdaş Türk Halkları” dersi kapsamında Kırım Tatarları üzerine de ders verdiğini kaydeden Gezer, “Yaklaşık 70 öğrencinin seçtiği bu derste önce genel tarihlerini anlatıyorum. Daha sonra günümüzde hangi ülkelerde yaşadıklarını, hangi kültürel etkinlikleri sürdürdüklerini ele alıyoruz. Türkiye’de yapılan tepreşler, dans kültürü, gençlik kurultayları ve çibörek günleri gibi etkinliklerden bahsediyoruz.” diye konuştu. Bununla birlikle Gezer, Kırım Tatar işlemelerini çalışan bir öğrencisinin gönüllü olarak derslerine katılım sağladığını da ekledi. MACAR TÜRKOLOJİSİ'NDE KIRIM TATARCA Gezer, Macaristan’daki Kırım Tatarca çalışmalarını ve akademik geleneği değerlendirdi. Gezer, Macar Türkolojisi’nin 19. yüzyıldan beri güçlü bir geleneğe sahip olduğunu belirterek, “Armin Vambery ile başlayan bu miras, Kıpçak-Kuman döneminden Osmanlı dönemi araştırmalarına kadar geniş bir alanda çalışmalar yürütüyor. Bu miras, Kırım Tatarlarına, Tatarlara ve Moğollara yönelik araştırmaların da önünü açmış.” dedi. Aynı zamanda Gezer, Macar araştırmacıların Türkçe alıntı sözcükleri dönemlendirirken erken Türkçe kökenli sözcükleri Hazarlara ve Bulgarlara dayandırdıklarını, ikinci dönemi ise Kuman-Kıpçak bağlantıları olarak ele aldıklarını belirtti. 13. yüzyılda Macaristan’a büyük bir Kıpçak göçü ve iskanının yaşandığını vurgulayan Gezer, “Bu dönemde yerleşen Kıpçaklar 17. yüzyıla kadar varlıklarını sürdürdü ve konuştukları dil, Kuman Türkçesi, günümüz Kırım Tatar Türkçesinden çok da farklı değildi. Bu yüzden bu alanda değerli araştırmalar yapıldı.” dedi. Gezer, Ignác Kúnos, Zsuzsa Kakuk, günümüzde İvan İçmariye ve İmre Baski gibi araştırmacıların çalışmalara devam ettiğini ifade etti. Ayrıca 1916 yılında Kırım Tatar Türkolog Bekir Çobanzade’nin Budapeşte’de Codex Cumanicus üzerine doktorasını tamamladığını belirten Gezer, İmre Baski’nin yakın dönemde Kırım Tatarca sözlüğü alanında çalışmalar yaptığını aktardı. “AKADEMİK ÇALIŞMALAR GÖRÜNÜRLÜLÜĞÜ ARTIRIYOR” Gezer, Macaristan’daki Kırım Tatar diasporasının oldukça sınırlı olduğunu belirtti. Gezer, “Burada belirgin bir Kırım Tatar diasporası yok. Benim gibi akademik amaçlarla gelen öğrenciler ve araştırmacılar var, fakat genel anlamda bir topluluk oluşmuş değil.” dedi. Öte yandan Gezer, üniversitedeki derslerin sadece akademik eğitim sağlamadığını, aynı zamanda Kırım Tatar dilinin görünürlüğünü artırdığını ve kültürel dayanışmaya katkı sağladığını vurguladı. Romanya ve Bulgaristan’daki Kırım Tatar diasporasının Macar araştırmacılar açısından önem taşıdığını belirten Gezer, “Romanya’daki azınlık hakları, dil politikaları ve Kırım Tatarlarının durumu üzerine çalışmalar yapılıyor. Bu tür araştırmalar, Macarlar için hem kendi diaspora deneyimlerini hem de diğer toplulukları inceleme fırsatı sunuyor.” ifadelerini kullandı. Gezer, akademik çalışmaların Kırım Tatar kimliğinin görünürlüğünü artırmada önemli bir rol oynadığını vurguladı. Bunun bireysel bir mücadele olduğunu da vurgu yapan Gezer, “Daha çok insanın bizim hakkımızdaki gerçekleri duymasını tabii ki istiyoruz. Bu bizim tabii ki kimlik korumamızın bir farklı yolu. Akademide Kırım Tatarlarını biz nasıl temsil edebiliyoruz? Sadece araştırmacı olarak değil hem de bir taraftan kimlik koruma olarak biz bunu yapıyoruz.” dedi. Bununla birlikte Gezer, 2024 yılında Budapeşte’de düzenlenen “Doğu’ya Doğru” konferansında, Kırım Tatar kadınlarının millî hareketteki rolünü anlattığını belirtti. YENİ NESİL KIRIM TATARCAYI ANLIYOR AMA KONUŞAMIYOR Ayrıca Gezer, yakın zamanda Macarca olarak yayımlanacak makalesinde Türkiye’deki Kırım Tatarlarının göç ve diaspora süreçlerini analiz edeceğini aktardı. Gezer, “Genel olarak Kırım'dan Türkiye'ye göçler, birdenbire olan bir süreç değildi. Romanya'da, Bulgaristan’da ve Türkiye'de 1789'dan itibaren aşamalı olarak farklı dönemlerde çok fazla Kırım Tatar diasporası oluştu. Bu ülkelerde şimdi resmî olarak bir Kırım Tatarca öğretimi yok. Türkiye de dâhil olmak üzere herkes evin içinde ne konuşuluyorsa aslında bu dili öğreniyor. Annesinden, babasından, babaannesinden hangi kültürü gördüyse onu devam ettiriyor. Şu anki gençlerin büyük bir kısmı aslında Kırım Tatarcayı sadece anlıyor ama konuşamıyor.” dedi. Türkiye’de Kırım Tatar köyleri ve Nogay yerleşimleri üzerine çalışmalar yapan Prof. Dr. Hakan Kırımlı’nın yazılarını örnek gösteren Gezer, 1960’lardan itibaren dilin aşamalı olarak kaybedildiğini gözlemlediğini ifade etti. Gezer, “Okullarda Tatarca konuşmak yasak olmasa da bazen öğrenciler para cezası alabiliyordu. Bu olumsuz etkiler her ülkede farklı boyutlarda görülüyor.” şeklinde konuştu. Öte yandan yeni neslin Kırım Tatarcayı öğrenmesi için kültür dernekleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla farkındalık çalışmalarını artırmayı hedeflediğini söyleyen Gezer, akademik ve kültürel girişimlerin dilin ve kimliğin korunmasına katkı sağlayacağını dile getirdi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.