Türk Dili Ailesi Günü ve İletişim Webinarı'nda Kırım Tatarcanın geleceği ele alındı
Türk Dili Ailesi Günü ve İletişim Webinarı'nda Kırım Tatarcanın geleceği ele alındı
KTMM Üyesi ve Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Başkanı Prof. Dr. Gayana Yüksel, UNESCO Türkiye Millî Komisyonu tarafından düzenlenen "Türk Dili Ailesi Günü ve İletişim Webinarı I” programına katıldı. Yüksel, konuşmasında Kırım Tatarcanın bir iletişim aracı olmanın ötesinde, Kırım Tatar halkının kimliği ve varlığının temel unsuru olduğunu vurguladı.
Haber Giriş Tarihi: 16.12.2025 13:39
Haber Güncellenme Tarihi: 16.12.2025 16:03
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.qha.com.tr/
UNESCO Türkiye Millî Komisyonu (UTMK), 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü kapsamında 16 Aralık 2025 tarihinde "Türk Dili Ailesi Günü ve İletişim Webinarı I” programı düzenlendi.
Toplantının açılış konuşmaları UNESCO Türkiye Millî Komisyonu İletişim İhtisas Komitesi Başkanı Prof. Dr. G. Deniz Bayraktar tarafından gerçekleştirildi. Özbekistan’ın Semerkand kentinde düzenlenen 43. UNESCO Genel Konferansı’nda 15 Aralık’ın “Dünya Türk Dili Ailesi Günü” olarak kabul edilmesinden duydukları memnuniyeti dile getirdi.
Sürecin, Cumhurbaşkanlığının girişimleri ile ilgili bakanlıkların çalışmaları, UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Başkanlığı ve Türkiye’nin daimî temsilciliğinin bağlı ülkelerle yürüttüğü iş birliği ve fikrî takipler sonucunda başarıyla tamamlandığını vurgulayan Bayraktar, elde edilen sonucun Türk dili açısından büyük bir değer taşıdığını ifade etti.
Bayraktar, dil konusunun ülkelerin öncelikleri arasında ilk sıralarda yer aldığını belirterek, Türk dilinin geniş bir coğrafyada iletişimi mümkün kılan kadim bir dil olduğunu ve bu kabulün sembolik olduğu kadar stratejik bir anlam da taşıdığını kaydetti.
I. TÜRK DİL KURULTAYI’NA VURGU
Konuşmasında, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren Türk dili alanında yürütülen çalışmalara da değinen Bayraktar, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde gerçekleştirilen Harf Devrimi ve ardından Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti ile Türk Dili Tetkik Cemiyetinin kurulmasının, 26 Eylül 1932’de düzenlenen Birinci Türk Dil Kurultayı ile önemli bir ivme kazandığını hatırlattı. Aynı zamanda Bayraktar, Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığının da tarihsel süreçte müfredatta dil bilgisi ve edebiyat eğitimine özel bir önem verdiğini belirtti.
GAZETECİLİK, MEDYA VE TÜRKÇE
Edebiyatın dilin en güçlü taşıyıcısı olduğuna işaret eden Bayraktar, Türk edebiyatının önemli yazar ve şairlerinin, dilin zenginleşmesinde ve kuşaklara aktarılmasında belirleyici bir rol oynadığını ifade etti. Gazetecilik ve medyanın da bu bağlamda dilin doğru, etkili ve estetik biçimde kullanılmasında kritik bir sorumluluk üstlendiğini vurgulayan Bayraktar, usta gazetecilerin Türkçenin sentaks ve semantik yapısına katkı sunduğunu dile getirdi.
“İLK KEZ 2017 YILINDA GÜNDEME GELDİ”
UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Başkanı Prof. Dr. M. Öcal Oğuz toplantıda yaptığı konuşmada, Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nün kabul sürecine ilişkin teknik ve kurumsal çerçeveyi ayrıntılarıyla anlattı.
Sürecin başlangıcına da değinen Oğuz, 2017 yılında UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Yönetim Kurulu’nda, Türk diliyle ilgili uluslararası bir gün ilan edilmesi fikrinin ilk kez gündeme geldiğini söyledi. UNESCO tarafından daha önce 21 Şubat’ın Dünya Anadili Günü olarak kabul edildiğini, ayrıca bazı diller için de özel günler ilan edildiğini hatırlatan Oğuz, Türk dili için de benzer bir günün neden mümkün olamayacağı sorusundan hareketle çalışmaların başlatıldığını belirtti.
Bu çerçevede, Türk dilinin yalnızca Türkiye’ye ait olmadığını vurgulayan Oğuz, dünyada ana dili Türkçe olan 250-300 milyonluk bir nüfusun bulunduğunu ve bu nüfusun yaşadığı birçok ülkenin UNESCO Millî Komisyonlarına sahip olduğunu belirtti.
İLK TOPLANTI 2018 YILINDA YAPILDI
Oğuz bu doğrultuda, 2018 yılında Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan UNESCO Millî Komisyonlarının Ankara’ya davet edildiğini, Türk Konseyi (bugünkü Türk Devletleri Teşkilatı) ve ilgili uluslararası Türk kurumlarının da katılımıyla kapsamlı bir istişare toplantısı gerçekleştirildiğini söyledi.
Toplantıda, Türk Dili Günü için tarihsel bir referans belirlenmesi konusunda mutabakata varıldığını aktaran Oğuz, bu referansın, Türk dilinin bilinen en eski yazılı metinleri olan Göktürk Kitabeleri olarak belirlendiğini ifade etti. Ayrıca Oğuz, günün tarihi konusunda ise, Göktürk alfabesini çözdüğünü 15 Aralık 1893’te ilan eden bilim insanı Wilhelm Thomsen’in çalışmasının esas alındığını belirtti. Böylece, hem Türk dilinin kadim yazılı mirasının hem de uluslararası bilimsel katkının aynı çerçevede vurgulandığını dile getirdi.
194 ÜLKENİN OY BİRLİĞİYLE KABUL EDİLDİ
Hazırlanan karar tasarısının, UNESCO Yürütme Kurulu’nun 1-16 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen 222. toplantısında oy birliğiyle kabul edilerek Genel Konferans’a sunulmasına karar verildiğini belirten Oğuz, 30 Ekim-13 Kasım tarihleri arasında Özbekistan’ın Semerkant kentinde düzenlenen UNESCO Genel Konferansı’nda da sürecin başarıyla tamamlandığını söyledi.
Oğuz, 3 Kasım’da yapılan oylamada, Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nün 194 üye ülkenin oy birliğiyle kabul edildiğini; 26 ülkenin tasarıya yazılı destek sunduğunu ve kabulün ardından 16 ülkenin Türk dilinin insanlık açısından taşıdığı değere vurgu yapan konuşmalar yaptığını aktardı.
“DÜNYA ARTIK BU HAZİNEDEN YARARLANABİLİR”
Son günlerde Türk dilinin UNESCO’daki bu kabulüyle ilgili olarak akademisyenler, bilim insanları ve kültür çevreleri tarafından yoğun bir ilgi ve farkındalık oluştuğunu belirten Oğuz, bunun son derece memnuniyet verici bir gelişme olduğunu söyledi. Türk dilinin, bin 300 yıllık yazılı tarihi ve çok daha eskiye uzanan sözlü kültürüyle insanlık için eşsiz bir hazine olduğuna dikkat çeken Oğuz şu ifadeleri kullandı:
Çünkü bizim yaşadığımız coğrafya ve geçirdiğimiz tarihsel süreçler insanlık için edinilmiş deneyimlerle, veciz sözlerle, mitolojilerle, hayatlarla, efsanelerle, masallarla, hikayelerle öğrenilmiş mutfak kültüründen mimari şekline kadar pek çok şeyi bu dil ekseninde oluşturmuşuz ve günümüze aktarmışız. Bizim İbn-i Sina'dan, Fahri abiye, Akşemseddin'den, Şair Baki'ye kimi sayarsanız sayın insanlığa hizmet etmiş çok değerli insanlara, simalara sahip olduğumuz kesindir. Onlar bizim olduğu kadar aynı zamanda insanlığın da değerleridir. Bizim bu dil ailesini UNESCO'da kabul ettirmiş olmamızla aslında bizim gizli cevherimizi, bizde saklı olan büyük bir hazineyi dünyaya açmış olduk. Dolayısıyla dünya artık bu hazineden yararlanabilir.
“İNSANLIĞIN YENİ GÜNÜ”
Bu sürecin bir üstünlük iddiası değil, insanlığa katkı sunma anlayışıyla ele alınması gerektiğini belirten Oğuz, bunun UNESCO’nun temel felsefesiyle de örtüştüğünü kaydetti.
Konuşmasının sonunda Prof. Dr. M. Öcal Oğuz, “İnsanlığın yeni günü” olarak nitelendirdiği Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nün tüm insanlık için hayırlı ve kutlu olmasını temenni etti.
YÜKSEL: TÜRK DİLLERİ AİLESİ GELECEĞE ODAKLANMALIDIR
Açılış konuşmalarının ardından UTMK İletişim İhtisas Komitesi Başkan Vekili Doç. Dr. S. Hilmi Bengi moderatörlüğünde Gazatecilik Paneli düzenlendi.
Kırım Tatar Millî Meclisi (KTMM) Üyesi ve Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Başkanı Prof. Dr. Gayana Yüksel, panelde konuşmacı olarak yer aldı. Yüksel, konuşmasında Türk dilleri ailesinin yalnızca tarihine değil, aynı zamanda geleceğine de odaklanılması gerektiğini vurguladı.
Kırım Tatar halkının önder isimlerinden İsmail Bey Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” ilkesinin 21. yüzyılda da güncelliğini koruduğunu belirten Yüksel, bu anlayışın Türk dünyasının ortak geleceğini inşa eden canlı bir ilke olmayı sürdürdüğünü ifade etti. Yüksel, hem Ukrayna’yı hem de Kırım Tatar halkını temsilen, Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde yürütülen Yerli Dillerin Uluslararası On Yılı kapsamındaki çalışma grubunda görev aldığını hatırlattı.
“KIRIM TATARCA, BİR HALKIN VARLIĞI VE GELECEĞİDİR”
Konuşmasında 2014 yılından sonra Kırım Tatar dilinin karşı karşıya kaldığı sorunlara dikkat çeken Yüksel, dilin durumunun yalnızca kültürel bir mesele olmadığını, aynı zamanda bir halkın kimliği, varlığı ve geleceğiyle doğrudan bağlantılı olduğunu söyledi. 2014’te Kırım’ın Rusya Federasyonu tarafından işgal edilmesinin, Kırım Tatar dili üzerindeki baskıları derinleştirdiğini vurgulayan Yüksel, Türkiye’nin bu işgali tanımadığını ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklemeyi sürdürdüğünü hatırlattı.
2014 RUS İŞGALİ SONRASI KIRIM TATARCA
Kırım Tatar dilinin, UNESCO’nun “Tehlike Altındaki Diller Atlası”nda ciddi derecede tehlike altında bulunan diller arasında yer aldığını belirten Yüksel, bunun tarihsel ve siyasal süreçlerin bir sonucu olduğunu ifade etti.
İşgal yönetiminin Kırım Tatar dilini Rusça ve Ukraynaca ile birlikte “devlet dili” statüsüne dâhil ettiğini ancak bunun pratikte karşılığının olmadığını söyleyen Yüksel, bugün Kırım’da ana dilde eğitimin ve medyada kullanımın son derece sınırlı olduğunu vurguladı. Yüksel, uzman verilerine göre 2014’ten sonra ana dilinde eğitim veren birinci sınıfların yaklaşık yüzde 70 oranında azaldığını, Kırım Tatar okullarının sayısının ise 16’dan 11’e düştüğünü aktardı.
2022’den sonra yaşanan zorunlu göç dalgasının da yeni riskler doğurduğunu ifade eden Yüksel, işgal ve savaş sürecinde on binlerce Kırım Tatarının Kırım’dan ayrıldığını, Almanya, Belçika, İrlanda ve Kanada gibi ülkelerde yeni bir Kırım Tatar diasporasının oluştuğunu belirtti. Yüksel bu diasporanın doğru politikalarla avantaja dönüştürülebileceğini, aksi takdirde dilin daha da zayıflayabileceğini söyledi.
Ukrayna devletinin son yıllarda Kırım Tatar dili konusunda attığı adımlara da dikkat çeken Yüksel, 2020’de Latin harfli Kırım Tatar alfabesinin onaylanması, 2021’de dilin geliştirilmesi konseptinin kabul edilmesi, 2022’de strateji belgesinin hazırlanması ve 2025’te yazım kılavuzunun yayımlanmasının önemli dönüm noktaları olduğunu kaydetti. Latin alfabesine geçişin, dilin fonetik yapısını daha doğru yansıttığını ve yaklaşık 35 yıllık bir mücadelenin sonucu olduğunu ifade etti.
Konuşmasının son bölümünde, Kırım Tatarcanın geleceği için atılması gereken adımlara değinen Yüksel, dilin yalnızca korunmasının değil, yaşayan ve aktif kullanılan bir dil hâline getirilmesinin hedeflenmesi gerektiğini söyledi.
TÜRK DÜNYASININ ORTAK SORUNU
Kırım Tatar dilinin yalnızca küçük bir azınlık dili olarak görülmemesi gerektiğini belirten Yüksel, bu dilin Türk dilleri ailesinin ayrılmaz bir parçası olduğunu ve Türk dünyası içinde doğal bir iletişim alanı sunduğunu ifade etti. Bir dilin kaybının, yalnızca kelimelerin değil, bir halkın dünyayı algılama biçiminin de kaybı anlamına geldiğini vurgulayan Yüksel, Kırım Tatar dilinin korunmasının tüm Türk dünyasının ortak sorumluluğu olduğunu söyledi.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Türk Dili Ailesi Günü ve İletişim Webinarı'nda Kırım Tatarcanın geleceği ele alındı
KTMM Üyesi ve Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Başkanı Prof. Dr. Gayana Yüksel, UNESCO Türkiye Millî Komisyonu tarafından düzenlenen "Türk Dili Ailesi Günü ve İletişim Webinarı I” programına katıldı. Yüksel, konuşmasında Kırım Tatarcanın bir iletişim aracı olmanın ötesinde, Kırım Tatar halkının kimliği ve varlığının temel unsuru olduğunu vurguladı.
UNESCO Türkiye Millî Komisyonu (UTMK), 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü kapsamında 16 Aralık 2025 tarihinde "Türk Dili Ailesi Günü ve İletişim Webinarı I” programı düzenlendi.
Toplantının açılış konuşmaları UNESCO Türkiye Millî Komisyonu İletişim İhtisas Komitesi Başkanı Prof. Dr. G. Deniz Bayraktar tarafından gerçekleştirildi. Özbekistan’ın Semerkand kentinde düzenlenen 43. UNESCO Genel Konferansı’nda 15 Aralık’ın “Dünya Türk Dili Ailesi Günü” olarak kabul edilmesinden duydukları memnuniyeti dile getirdi.
Sürecin, Cumhurbaşkanlığının girişimleri ile ilgili bakanlıkların çalışmaları, UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Başkanlığı ve Türkiye’nin daimî temsilciliğinin bağlı ülkelerle yürüttüğü iş birliği ve fikrî takipler sonucunda başarıyla tamamlandığını vurgulayan Bayraktar, elde edilen sonucun Türk dili açısından büyük bir değer taşıdığını ifade etti.
Bayraktar, dil konusunun ülkelerin öncelikleri arasında ilk sıralarda yer aldığını belirterek, Türk dilinin geniş bir coğrafyada iletişimi mümkün kılan kadim bir dil olduğunu ve bu kabulün sembolik olduğu kadar stratejik bir anlam da taşıdığını kaydetti.
I. TÜRK DİL KURULTAYI’NA VURGU
Konuşmasında, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren Türk dili alanında yürütülen çalışmalara da değinen Bayraktar, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde gerçekleştirilen Harf Devrimi ve ardından Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti ile Türk Dili Tetkik Cemiyetinin kurulmasının, 26 Eylül 1932’de düzenlenen Birinci Türk Dil Kurultayı ile önemli bir ivme kazandığını hatırlattı. Aynı zamanda Bayraktar, Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığının da tarihsel süreçte müfredatta dil bilgisi ve edebiyat eğitimine özel bir önem verdiğini belirtti.
GAZETECİLİK, MEDYA VE TÜRKÇE
Edebiyatın dilin en güçlü taşıyıcısı olduğuna işaret eden Bayraktar, Türk edebiyatının önemli yazar ve şairlerinin, dilin zenginleşmesinde ve kuşaklara aktarılmasında belirleyici bir rol oynadığını ifade etti. Gazetecilik ve medyanın da bu bağlamda dilin doğru, etkili ve estetik biçimde kullanılmasında kritik bir sorumluluk üstlendiğini vurgulayan Bayraktar, usta gazetecilerin Türkçenin sentaks ve semantik yapısına katkı sunduğunu dile getirdi.
“İLK KEZ 2017 YILINDA GÜNDEME GELDİ”
UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Başkanı Prof. Dr. M. Öcal Oğuz toplantıda yaptığı konuşmada, Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nün kabul sürecine ilişkin teknik ve kurumsal çerçeveyi ayrıntılarıyla anlattı.
Sürecin başlangıcına da değinen Oğuz, 2017 yılında UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Yönetim Kurulu’nda, Türk diliyle ilgili uluslararası bir gün ilan edilmesi fikrinin ilk kez gündeme geldiğini söyledi. UNESCO tarafından daha önce 21 Şubat’ın Dünya Anadili Günü olarak kabul edildiğini, ayrıca bazı diller için de özel günler ilan edildiğini hatırlatan Oğuz, Türk dili için de benzer bir günün neden mümkün olamayacağı sorusundan hareketle çalışmaların başlatıldığını belirtti.
Bu çerçevede, Türk dilinin yalnızca Türkiye’ye ait olmadığını vurgulayan Oğuz, dünyada ana dili Türkçe olan 250-300 milyonluk bir nüfusun bulunduğunu ve bu nüfusun yaşadığı birçok ülkenin UNESCO Millî Komisyonlarına sahip olduğunu belirtti.
İLK TOPLANTI 2018 YILINDA YAPILDI
Oğuz bu doğrultuda, 2018 yılında Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan UNESCO Millî Komisyonlarının Ankara’ya davet edildiğini, Türk Konseyi (bugünkü Türk Devletleri Teşkilatı) ve ilgili uluslararası Türk kurumlarının da katılımıyla kapsamlı bir istişare toplantısı gerçekleştirildiğini söyledi.
Toplantıda, Türk Dili Günü için tarihsel bir referans belirlenmesi konusunda mutabakata varıldığını aktaran Oğuz, bu referansın, Türk dilinin bilinen en eski yazılı metinleri olan Göktürk Kitabeleri olarak belirlendiğini ifade etti. Ayrıca Oğuz, günün tarihi konusunda ise, Göktürk alfabesini çözdüğünü 15 Aralık 1893’te ilan eden bilim insanı Wilhelm Thomsen’in çalışmasının esas alındığını belirtti. Böylece, hem Türk dilinin kadim yazılı mirasının hem de uluslararası bilimsel katkının aynı çerçevede vurgulandığını dile getirdi.
194 ÜLKENİN OY BİRLİĞİYLE KABUL EDİLDİ
Hazırlanan karar tasarısının, UNESCO Yürütme Kurulu’nun 1-16 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen 222. toplantısında oy birliğiyle kabul edilerek Genel Konferans’a sunulmasına karar verildiğini belirten Oğuz, 30 Ekim-13 Kasım tarihleri arasında Özbekistan’ın Semerkant kentinde düzenlenen UNESCO Genel Konferansı’nda da sürecin başarıyla tamamlandığını söyledi.
Oğuz, 3 Kasım’da yapılan oylamada, Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nün 194 üye ülkenin oy birliğiyle kabul edildiğini; 26 ülkenin tasarıya yazılı destek sunduğunu ve kabulün ardından 16 ülkenin Türk dilinin insanlık açısından taşıdığı değere vurgu yapan konuşmalar yaptığını aktardı.
“DÜNYA ARTIK BU HAZİNEDEN YARARLANABİLİR”
Son günlerde Türk dilinin UNESCO’daki bu kabulüyle ilgili olarak akademisyenler, bilim insanları ve kültür çevreleri tarafından yoğun bir ilgi ve farkındalık oluştuğunu belirten Oğuz, bunun son derece memnuniyet verici bir gelişme olduğunu söyledi. Türk dilinin, bin 300 yıllık yazılı tarihi ve çok daha eskiye uzanan sözlü kültürüyle insanlık için eşsiz bir hazine olduğuna dikkat çeken Oğuz şu ifadeleri kullandı:
“İNSANLIĞIN YENİ GÜNÜ”
Bu sürecin bir üstünlük iddiası değil, insanlığa katkı sunma anlayışıyla ele alınması gerektiğini belirten Oğuz, bunun UNESCO’nun temel felsefesiyle de örtüştüğünü kaydetti.
Konuşmasının sonunda Prof. Dr. M. Öcal Oğuz, “İnsanlığın yeni günü” olarak nitelendirdiği Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nün tüm insanlık için hayırlı ve kutlu olmasını temenni etti.
YÜKSEL: TÜRK DİLLERİ AİLESİ GELECEĞE ODAKLANMALIDIR
Açılış konuşmalarının ardından UTMK İletişim İhtisas Komitesi Başkan Vekili Doç. Dr. S. Hilmi Bengi moderatörlüğünde Gazatecilik Paneli düzenlendi.
Kırım Tatar Millî Meclisi (KTMM) Üyesi ve Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Başkanı Prof. Dr. Gayana Yüksel, panelde konuşmacı olarak yer aldı. Yüksel, konuşmasında Türk dilleri ailesinin yalnızca tarihine değil, aynı zamanda geleceğine de odaklanılması gerektiğini vurguladı.
Kırım Tatar halkının önder isimlerinden İsmail Bey Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” ilkesinin 21. yüzyılda da güncelliğini koruduğunu belirten Yüksel, bu anlayışın Türk dünyasının ortak geleceğini inşa eden canlı bir ilke olmayı sürdürdüğünü ifade etti. Yüksel, hem Ukrayna’yı hem de Kırım Tatar halkını temsilen, Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde yürütülen Yerli Dillerin Uluslararası On Yılı kapsamındaki çalışma grubunda görev aldığını hatırlattı.
“KIRIM TATARCA, BİR HALKIN VARLIĞI VE GELECEĞİDİR”
Konuşmasında 2014 yılından sonra Kırım Tatar dilinin karşı karşıya kaldığı sorunlara dikkat çeken Yüksel, dilin durumunun yalnızca kültürel bir mesele olmadığını, aynı zamanda bir halkın kimliği, varlığı ve geleceğiyle doğrudan bağlantılı olduğunu söyledi. 2014’te Kırım’ın Rusya Federasyonu tarafından işgal edilmesinin, Kırım Tatar dili üzerindeki baskıları derinleştirdiğini vurgulayan Yüksel, Türkiye’nin bu işgali tanımadığını ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklemeyi sürdürdüğünü hatırlattı.
2014 RUS İŞGALİ SONRASI KIRIM TATARCA
Kırım Tatar dilinin, UNESCO’nun “Tehlike Altındaki Diller Atlası”nda ciddi derecede tehlike altında bulunan diller arasında yer aldığını belirten Yüksel, bunun tarihsel ve siyasal süreçlerin bir sonucu olduğunu ifade etti.
İşgal yönetiminin Kırım Tatar dilini Rusça ve Ukraynaca ile birlikte “devlet dili” statüsüne dâhil ettiğini ancak bunun pratikte karşılığının olmadığını söyleyen Yüksel, bugün Kırım’da ana dilde eğitimin ve medyada kullanımın son derece sınırlı olduğunu vurguladı. Yüksel, uzman verilerine göre 2014’ten sonra ana dilinde eğitim veren birinci sınıfların yaklaşık yüzde 70 oranında azaldığını, Kırım Tatar okullarının sayısının ise 16’dan 11’e düştüğünü aktardı.
“KIRIM TATAR DİASPORALARI DİL ALANINDA ÇALIŞMALAR YAPMALI”
2022’den sonra yaşanan zorunlu göç dalgasının da yeni riskler doğurduğunu ifade eden Yüksel, işgal ve savaş sürecinde on binlerce Kırım Tatarının Kırım’dan ayrıldığını, Almanya, Belçika, İrlanda ve Kanada gibi ülkelerde yeni bir Kırım Tatar diasporasının oluştuğunu belirtti. Yüksel bu diasporanın doğru politikalarla avantaja dönüştürülebileceğini, aksi takdirde dilin daha da zayıflayabileceğini söyledi.
UKRAYNA’NIN KIRIM TATARCA İÇİN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ ÖNEMLİ ADIMLAR
Ukrayna devletinin son yıllarda Kırım Tatar dili konusunda attığı adımlara da dikkat çeken Yüksel, 2020’de Latin harfli Kırım Tatar alfabesinin onaylanması, 2021’de dilin geliştirilmesi konseptinin kabul edilmesi, 2022’de strateji belgesinin hazırlanması ve 2025’te yazım kılavuzunun yayımlanmasının önemli dönüm noktaları olduğunu kaydetti. Latin alfabesine geçişin, dilin fonetik yapısını daha doğru yansıttığını ve yaklaşık 35 yıllık bir mücadelenin sonucu olduğunu ifade etti.
Konuşmasının son bölümünde, Kırım Tatarcanın geleceği için atılması gereken adımlara değinen Yüksel, dilin yalnızca korunmasının değil, yaşayan ve aktif kullanılan bir dil hâline getirilmesinin hedeflenmesi gerektiğini söyledi.
TÜRK DÜNYASININ ORTAK SORUNU
Kırım Tatar dilinin yalnızca küçük bir azınlık dili olarak görülmemesi gerektiğini belirten Yüksel, bu dilin Türk dilleri ailesinin ayrılmaz bir parçası olduğunu ve Türk dünyası içinde doğal bir iletişim alanı sunduğunu ifade etti. Bir dilin kaybının, yalnızca kelimelerin değil, bir halkın dünyayı algılama biçiminin de kaybı anlamına geldiğini vurgulayan Yüksel, Kırım Tatar dilinin korunmasının tüm Türk dünyasının ortak sorumluluğu olduğunu söyledi.
Son Haberler