SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Kocaeli

QHA - Kırım Haber Ajansı - Kocaeli haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kocaeli haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Gebze’de “Kırım Söyleyişileri” düzenlendi Haber

Gebze’de “Kırım Söyleyişileri” düzenlendi

Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Gebze Şubesi, 7 Ekim 2025 tarihinde Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Balyanoz Eğitim Kampı kapsamında “Kırım Söyleyişileri” gerçekleştirdi. Söyleyişide; Gebze Şubesi Başkanı Nermin Ekim, Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer Karatay, Kırım Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Serra Menekay konuşmacı olarak yer aldı. Ekim, konuklara hoş geldiniz diyerek başladığı konuşmasında katılımcılara ve konuşmacılara verdikleri destek nedeniyle teşekkür etti. Ayrıca Ekim, yaptıkları tüm faaliyetleri her zaman destekleyen ve bizzat katılarak katkı sunan Gebze Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz’e şükranlarını sundu. Ekim, toplantıya yoğun ilgi gösteren katılımcılara ve desteklerini her zaman sunan derneğin eski yönetimine de teşekkür etti. Yazar Dr. Menekay Kırım diasporasını anlattığı son tarihi romanı “İnci Kolye” isimli eserin yazım sürecinden ve tarih bilmenin öneminden söz etti. Menekay konuşmasının sonunda uyarlamasını besteci Aysim Dolgun Ildız‘ın yaptığı Kırım Hasret türküsünü dinletti. KIRIM’IN TARİHİ ELE ALINDI Emel Kırım Başkanı Karatay tarih boyunca Kırım halkının yaşadığı göçler, sürgünler ve savaşlardan söz ederek Kırım’ın bugünkü durumunun nedenlerine değindi. Karatay, eşi Yönetmen Neşe Sarısoy ile birlikte çektikleri belgesellerin hazırlık ve çekim süreçlerinde yaşadıklarından örnekler verdiği konuşmasını Kırım’ın işgalden kurtulduğu günleri yakında görebilmeyi dileyerek tamamladı. “KIRIM TATARLARINI HER ZAMAN DESTEKLEYECEĞİZ” Gebze Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz ise konuşmasında millet olarak kültürel kodlarımızı bilmenin ve korumanın önemine değindi. Emperyalist ülkelerin Türkiye’yi topla tüfekle değil kültürel yozlaşmayla tehdit ettiklerinin altını çizen Büyükgöz, buna karşı durmanın tek yolunun tarihini bilen, kültürüne sahip çıkan nesiller yetiştirmek olduğunu söyledi. Bunu her şart altında yapan Kırım Türklerine büyük saygı duyduğunu belirten Büyükgöz, Kırım Derneği Gebze Şubesinin faaliyetlerini de her zaman desteklemeye devam edeceğini söyledi. Daha sonra Dr. Menekay’ın “İnci Kolye” kitabını imzaladığı toplantı, fotoğraf çekimi ve çay saati sohbetiyle sona erdi.

Kazan Tatar araştırmacı Roza Kurban, 15. Kocaeli Kitap Fuarı’nda “Kayyum Nâsıri”yi anlatacak Haber

Kazan Tatar araştırmacı Roza Kurban, 15. Kocaeli Kitap Fuarı’nda “Kayyum Nâsıri”yi anlatacak

Kazan Tatar tarihçi, araştırmacı ve yazar Roza Kurban, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından "Anadolu Mayası" temasıyla düzenlenen "15. Kocaeli Kitap Fuarı”na konuk olacak. Kurban, “Kazan Tatar Edebiyatının Öncüsü Kayyum Nâsıri” başlıklı söyleşi gerçekleştirecek. Kazan Tatar edebiyatının öncüsü, öğretmen, yazar Kayyum Nâsıri'nin ele alınacağı söyleşi, 7 Ekim 2025 tarihinde Süleyman Paşa Konferans Salonu’nda saat 17.00’da başlayacak. KAYYUM NASIRİ KİMDİR? 15 Şubat 1825’te Kazan civarındaki Yukarı Şırdan köyünde doğdu. Asıl adı Abdülkayyûm’dur. Dedeleri ve babası bölgenin tanınmış âlimlerindendi. Babası Abdünnâsır Molla, Nâsırî’ye temel dinî bilgileri öğrettikten sonra onu Kazan’a götürerek Akmescid (Beşinci Mahalle) Medresesi’ne verdi. Burada 1855 yılına kadar dinî eğitim gördü; Arapça, Farsça ve Rusça öğrendi. Rus çocuklarının okuduğu ibtidâî dinî okulda ve bu okulun devamı olan İlâhiyat Akademisi’nde Tatarca öğretmenliği yaptı. 1871 yılında işten uzaklaştırılınca medreselerde okuyan Tatar çocuklarına Rusça kursları düzenledi. 1873’te müslüman mektepleri müfettişi Radloff’un yardımıyla Muallim Mektebi’nde Tatarca dersler vermeye başladı. Fakat Radloff’la araları açılınca görevinden istifa etti. 1879 yılına kadar bazı Rus okullarında da öğretmenlik yaptıktan sonra görevini bıraktı. Geçimini tercümanlık, kitaplarının geliri ve Rusça bilmeyen Tatarlar’ın resmî dairelerdeki işleri için yazdığı dilekçelerle sağlamaya çalıştı. 1860’lı yıllardan itibaren yayıncılık işine girişen Nâsırî risâlelerinin büyük bir kısmını çeşitli kitaplardan toplayarak kaleme almıştır. Nâsırî’nin en önemli yönlerinden biri dil konusundaki görüş ve faaliyetleridir. Eskiden beri İdil-Ural bölgesinde süregelen Osmanlı ve Çağatay Türkçesi karışımı bir Tatar Türkçesi yerine müstakil, saf Tatarca’yı ön plana çıkarmaya çalıştı, ancak bu hususta yalnız kaldı. Tatar Türkçesi’nin Çağatayca’nın bir kolu olduğunu, kendine has kaide ve usullerinin bulunduğunu savunarak saf Tatarca ile yazı yazmaya gayret etti. 1871’de İdil-Ural bölgesinde ilk defa takvim (salnâme) geleneğini başlatan Nâsırî bunu 1897 yılına kadar sürdürdü. Nâsırî, çıkardığı takvimlerde genel takvim bilgilerinden başka tarih, coğrafya, halk edebiyatı gibi konularda da makaleler yazdı. Ayrıca Türk-Tatar toplumu arasında ilk defa matematik, geometri, coğrafya, anatomi ve sağlık bilgisi ders kitapları kaleme aldı ve bu ilim dallarında yeni Tatarca terimler geliştirmeye çalıştı. Makaleleri Rus coğrafya cemiyeti mecmuasında yayımlandığı gibi 2 Kasım 1885 tarihinde Kazan Üniversitesi Arkeoloji-Tarih ve Etnografya Cemiyeti’ne aslî üye seçildi. Tatar yenilikçilik (Cedîdcilik) düşüncesinin en önemli temsilcilerinden olan Kayyûm Nâsırî Tatarlar’ın cahilliğinden ve eğitime önem vermemelerinden şikâyet ediyordu. Özellikle yazdığı ders kitapları, tâlim ve terbiye konusundaki görüşleriyle döneminde Gaspıralı İsmâil ile başlayan eğitimde yenileşme (usûl-i cedîd) hareketinin öncülerinden sayılıyordu. Nâsırî Şark edebiyatına hayrandı. Osmanlıca, Farsça ve Arapça’dan edebiyata dair çok sayıda metni Tatarca’ya tercüme etti. Kābusnâme, Kırk Vezir, Kırk Bakça ve Fevâkihü’l-cülesâ adlı eserlerinde bu hikâyelere yer verdi. Coğrafyayla ilgili eserlerini hazırlarken Kâtib Çelebi ve Ahmed Hamdi’nin kitaplarından faydalandı. Özellikle Kâtib Çelebi’nin Cihannümâ’sı onun üzerinde büyük etki bıraktı. Dil ve edebiyat meselelerine dair çalışmalara da ağırlık veren Nâsırî, Tatarca’nın imlâ kaideleriyle sarf ve nahvini (Kavâid-i Kitâbet, Enmûzec), sözlüğünü (Lehçe-i Tatarî, I-II, Kazan 1895) hazırladı. Özellikle yaz aylarında Tataristan’ın çeşitli bölgelerine seyahatler yaparak Tatar folklorunun örneklerini topladı ve bunları neşretti. Görüşlerinden dolayı mutaassıp kişilerce aşağılanan, hatta tehdit edilen Nâsırî gösterişten uzak bir şekilde yalnız yaşadı. Diğer aydın kesimle doğrudan ilişki kurmadı. Gaspıralı İsmâil’den de Ruslar’la olan ilişkileri sebebiyle uzak durdu. Nâsırî’nin Rusya hükümetiyle diyalogu hiçbir zaman iyi olmadı. 1886’da neşredilen çarın fermanına göre kadılık ve imamlık yapacak kişilerin 1891 yılından itibaren Rusça imtihan vermeleri şart koşulmuştu. Nâsırî bu fermanı Tatarca olarak yayımladı. Bunun üzerine halk fermana tepki gösterdi. Tatarlar’ın yoğun biçimde yaşadığı İdil-Ural bölgesinde çeşitli karışıklıklar çıkınca Nâsırî’nin tercümesi toplatıldı. Nâsırî, Tatar halkının Rusça öğrenmesi taraftarı olmakla birlikte bu işin zorla ve misyoner Rus papazları vasıtasıyla yapılmasına karşıydı. Bu sebeple Rusça öğrenmek isteyenler için çeşitli gramer kitapları ve sözlükler hazırladı. Nâsırî 2 Ekim 1902’de vefat etti.

Kocaeli'de yaşayan Uygur Türklerinden Tayland'a tepki! Haber

Kocaeli'de yaşayan Uygur Türklerinden Tayland'a tepki!

Kocaeli’deki Uygur Türkleri, Tayland’da gözaltında tutulan 48 Uygur Türkünün Çin’e iade edilmesi kararına tepki gösteren bir açıklama yaptı. Kocaeli’nin İzmit ilçesinde Sabri Yalım Parkı’nda toplanan Uygur Türkleri ve Devleti Aliye Ocakları üyeleri Tayland hükûmetinin aldığı bu kararı protesto etti. Katılımcılar, Tayland’ın bu adımını “tarihe zalimlerin ortağı olarak geçmesi” olarak nitelendirdi. “İNSANLIK ONURUNU AYAKLAR ALTINA ALMAK DEMEK” Uygur Türkleri yaptığı basın açıklamasında Tayland hükûmetine çağrıda bulunarak, “48 Uygur Türkü kardeşimizin güvenliği sizin sorumluluğunuzdadır. Onları zalim Çin hükûmetine teslim etmek, sadece uluslararası hukuku değil, insanlık onurunu da ayaklar altına almak demektir” ifadelerini kullandı. “GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN BİR KATLİAM!” Açıklamada, Tayland hükûmetinin Çin’e teslim edilmesi planlanan 48 Uygur Türkü’nün güvenlik sorumluluğunun Tayland’a ait olduğunu belirtilirken, bunun “geri dönüşü olmayan bir katliama kapı aralayacağını” vurgulandı. Çin hükûmetinin Doğu Türkistan’da sürdürdüğü soykırım ve zulümlere dikkat çekilirken, Uygur Türklerinin toplama kamplarında işkenceye, zorla çalıştırılmaya ve inançlarından koparılmaya zorlandığının altı çizildi ve Tayland’ın bu kararının insanlık onurunu hiçe saymak olduğu kaydedildi.

İşgalci Rusya'nın saldırıları İzmit'te protesto edildi Haber

İşgalci Rusya'nın saldırıları İzmit'te protesto edildi

Kocaeli'nin İzmit ilçesinde işgalci Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik topyekûn saldırıları ve işgal girişimi protesto edildi. Kocaeli Ukraynalılar Derneği, 17 Temmuz 2024 tarihinde Vladimir Putin'in emriyle Ukrayna'nın genelindeki yerleşim yerlerine ve sivilleri hedef alan işgalcilerin Ohmatdıt (Okhmatdyt) Çocuk Hastenesi'ne yönelik saldırısı hakkında eylem gerçekleştirdi. Ukraynalılar, 8 Temmuz 2024 tarihli saldırı nedeniyle gerçekleştirdiği "Çocuklar yaşamalı: Roketleri durdurun!" başlıklı protestoda oyuncaklarla gösteri yaptı. Eylemciler, Ukrayna bayrakları ve pankartlar ile çocukların Rus saldırılarından dolayı hayatını kaybetmesini kınadı.  "UKRAYNALILARIN HER ZAMAN ANA VATANLARINI DESTEKLEDİKLERİNİ GÖSTERDİK" Dernek, protesto gösterisi ile ilgili yaptığı değerlendirmede, "Acımızı göstermek ve başta çocuklar olmak üzere barışçıl halka barbarca saldırıları önlemek ve bunlara karşı protesto yapmak için toplandık. Gelenlere ve destek veren herkese şükranlarımı sunuyoruz. Bu zor dönemimizde ilginiz ve proaktif tepkiniz son derece önemlidir. Birlikte Ukraynalıların nerede olurlarsa olsunlar, her zaman ana vatanlarını desteklediklerini ve adalet için mücadele ettiklerini gösterdik." ifadelerini kullandı.  İŞGALCİ RUSYA'NIN 8 TEMMUZ TARİHLİ HAVA SALDIRISI 8 Temmuz 2024 tarihinde Rusya tarafından Ukrayna topraklarına yönelik geniş çaplı füze saldırısı gerçekleştirilmişti. Saldırı sonucunda Kıyiv, Krıvıy Rig, Pokrovsk ve Dnipro şehirlerindeki altyapıda ve konutlarda ciddi hasarlar meydana gelmişti. Ayrıca işgalci Rusya’nın gerçekleştirdiği füze saldırısında Kıyiv'in en büyük çocuk hastanesi olan, 20 binin üzerinde çocuğun tedavi gördüğü Ohmatdıt  Çocuk Hastanesi’nde ağır hasarlar oluşmuştu. Hastanede tedavi gören çocukların diğer sağlık tesislerine tahliyesi gerçekleştirilmişti. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodımır Zelenskıy (Volodimir Zelenski), 8 Temmuz 2024 tarihinde düzenlenen füze saldırısında, Ukrayna genelinde toplamda 38 kişinin hayatını kaybettiğini ve 190 kişinin yaralandığını kaydetmişti. 

Batı Trakya Milli Direniş Günü İzmit'te yankı bulacak Haber

Batı Trakya Milli Direniş Günü İzmit'te yankı bulacak

Batı Trakya Türklerinin Milli Direniş Günü nedeniyle 28 Ocak 2024 tarihinde Kocaeli'nin İzmit ilçesinde anma etkinliği gerçekleştirilecek. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ile Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen anma etkinliğinde, 29 Ocak Olayları olarak da bilinen Toplumsal Dayanışma ve Mlli Direniş Günü yankı bulacak.  İZMİT'TE ANMA ETKİNLİĞİ İCRA EDİLECEK Saat 10.00'da İzmit Antik Kapı Restoranı'nda başlayan etkinlik, Milli Kimlik Direniş Anıtı'na yapılan kortej yürüyüşü ile devam edecek. Anme etkinliğine İskeçe Seçilmiş Müftüsü Mustafa Trampa katılacak. Yürüyüşün ardından anıta karanfil bırakılacak ve basın açıklaması yapılacak.  BATI TRAKYA MİLLİ DİRENİŞ GÜNÜ Lozan Anlaşması ile azınlık hakları kazanan Batı Trakya Türkleri, Yunan makamları tarafından insan hakları ihlallerine maruz kalıyor. Yunanistan 4 Kasım 1988'de içinde "Türk" ibaresi geçen Batı Trakya Öğretmenler Birliği ve Gümülcine Türk Gençler Birliğini kapatarak bölgede gerginliğe neden oldu. Türk birliklerin kapılarını kapatan Yunanistan'a karşı direniş gösteren onbinler, 29 Ocak 1988 ve 1990'da yürüyüş yaptı. Ancak haklarını arayan Batı Trakya Türkleri, Yunan polisleri tarafından darp edildi. 300'ün üzerinde dükkana saldıran Yunan polisler aynı zamanda Türklere şiddet uygulayrak olayları bastırmaya çalıştı.

Kocaeli Kefken'de Kafkas Sürgünü Anıtı açılacak Haber

Kocaeli Kefken'de Kafkas Sürgünü Anıtı açılacak

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından Büyük Çerkes Sürgünü'nde yaşanan acıları yansıtmak amacıyla “Kafkas Sürgünü Anıtı” açılıyor. Konuyla ilgili Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED) tarafından yapılan açıklamada, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından Kefken Babalı Köyü sahilinde yapımına başlanan heykelin tasarımının Doç. Dr. Ceyhun Konak tarafından, tarihi akademik çalışmalarının ise Dr. Öğr. Üyesi Oğuz Polatel tarafından yürütüldüğü bildirildi. TARİHİ ANIT 21 MAYIS'TA AÇILIYOR 7.5 metre yüksekliğinde olan demir plakalardan oluşturulan anıt heykelin etrafına tarihsel süreç, yaşanan acıları anlatan yazılar ve haritalar yer aldı. Anıtın, 21 Mayıs 2023 tarihine açılacağı öğrenildi. TÜM ÇERKES DİASPORASI DAVETLİ Ayrıca mimari, sanatsal ve tarihi tüm aşamalarında KAFFED, çalışmalara destek oldu. KAFFED, açılışa tüm Çerkes diasporasının davetli olduğunu belirtildi. Ayrıca Kocaeli Büyükşehir  Belediyesi tarafından Çerkez Sürgünü Anma Programı organize edildi. 21 MAYIS 1864: BÜYÜK ÇERKES SÜRGÜNÜ Çarlık Rusyasının yüzlerce yıllık vatanlarından kitleler halinde sürdüğü Kafkas halklarından Çerkeslerin, 21 Mayıs 1864’deki büyük göçünün ve Çarlık rejimi tarafından soykırıma uğramasının  yıl dönümü yaklaşıyor. Çerkesler, 21 Mayıs 1864 tarihini, Çarlık Rusyası tarafından sürgüne tabi tutulmalarının ve katledilmelerinin yıl dönümü olarak hatırlıyorlar. Çarlık Rusyası 18. ve 19. yüzyılda Kafkasya’da emperyalist yayılmacılığın en kanlı örneklerini verdi. Özellikle 19. yüzyılın başından itibaren Kırım’ın işgal edilmesinden sonra Karadeniz’deki Rus hakimiyetini arttırmak için Kafkasya’nın Karadeniz kıyısındaki bölgelerine yönelik Çarlık baskısı ve zulmü artmıştı. Kerç boğazının doğusundaki Karadeniz kıyısında bulunan Anapa şehrinin Ruslar tarafından 1828’de ele geçirilmesinden sonra ilk Adige Çerkeslerinin Osmanlı İmparatorluğu topraklarına zorunlu göçü başlamıştı.  RUSYA, KARADENİZ KIYISINDA MÜSLÜMAN HALK İSTEMEDİ Çerkeslerin, Çarlık Rusyası’nın ana hedeflerinden biri haline gelmesi özellikle 1853-56 yılları arasında gerçekleşen Kırım Savaşı ile birlikte oldu. Kırım Savaşı’nda Kafkasya’da bulunan Şeyh Şamil taraftarları ile birlikte Müslüman Çerkesler, Rusya’nın bölgeye kuvvet ayırmasına ve Kırım’daki cephelere destek göndermeyi engellemesine neden oldu. Rusya bu gelişmeden sonra Karadeniz kıyısında bulunan Müslüman topluluklarını yok etmeye yönelik emperyalist politikalarını hızlandırdı. Bu Müslüman toplulukları içerisinde Kırım Tatarları, Çerkes Adigeler, Abhazlar ve Nogaylar bulunuyordu. 1860’lı yıllara gelindiğinde Rusya’nın kontrol altına alamadığı tek alan, Çerkes halklarının bulunduğu bölgeyi kapsıyordu. Rusya bu tarihten itibaren Çerkesleri sürgün ederek, Karadeniz kıyılarından çıkarma planlarını devreye soktu. Rus Çarı II. Aleksandr ile Maykop’ta görüşme fırsatı yakalayan Çerkesler, kendilerinin uzlaşmak istediklerini ve bunun karşılığında sürgün politikasından vazgeçilmesini istediklerini bildirdiler. Ancak Çar II. Aleksandr, Çerkeslere “Ya göç edersiniz ya da Kuban Irmağı havzasındaki topraklara yerleşirsiniz” cevabını verdi. Çerkesler ise bataklıklar ile dolu sıtma tehlikesi yüksek olan ve Kozak milislerinin cirit attığı bir bölgeye asla yerleşmek istemediler. Bunun sonucunda Çarlık Rusyası 1862’de “Çerkeslerin göçüne izin veren” bir karar çıkardı. Bu kararın hemen ardından Rus birlikleri Çerkeslerin yaşadıkları bölgeye sevk edildiler. Direnişçi Çerkes yerleşimleri yakıldı ve insanlar katledildi. 1 yıllık bir direnişten sonra Çerkes halkları Ubıhlar dışında ateşkes istemek zorunda kaldı. Çerkeslerin Abadzeh kolunun bir kısmı sürgünü bir kısmı ise Kuban’a yerleşmeyi kabul etti. Şapsığlar ise Osmanlı’ya sürgün edilmek için kış koşullarının ortadan kalkmasını talep ettiler. Osmanlı İmparatorluğunun da isteği ile Şapsığlara Mart 1864’e kadar yerlerinde kalma hakkı tanındı.  1 MİLYON ÇERKES SÜRGÜN EDİLDİ 24 Mart 1864’te Ruslar Soçi’yi alarak Ubıh direnişine de son verdiler. Buradan sonra daha güneydeki Abhaz topluluklarının yerleşimlerine saldırarak buradaki halkların direnişi de kanlı bir şekilde bastırıldı. Birçok Çerkes halkı, Hristiyanlığa geçmeyi kabul etmeyenler dışında sürgüne tabi tutuldu. Geride kalan Çerkes halklarının sayıları ise keskin bir şekilde azaldı. ARALARINDA NOGAYLAR DA BULUNUYORDU Çerkes Sürgününde Rus kaynaklarına göre 1863-64 yılları arasında Osmanlı topraklarına 418 bin kişi göç ettirilmiştir. 1858-65 yılları arasında göç edenlerin toplam sayısı da 493 bindir. Bunlar arasında 30 bin Türk soylu Nogay olduğu da bilinmektedir. İngiliz savaş tarihçisi W.E.D.Allen’e göre, o zamanki Osmanlı topraklarına yerleştirilmiş olan Çerkeslerin (Adıge) sayısı 600 binden fazladır. Amerikalı Justin McCarthy, sürülen Çerkes ve diğer Kafkas topluluklarının sayısının 1.200.000 dolayında olabileceğini, bunun ancak 800 bin kadarının hayatta kalabildiğini belirtiyor. Sağ kalan nüfusun 600 bini 1856-64 arasında, 200 bini de 1864 sonrasında göç etmiştir. 500 BİN ÇERKES RUSLAR TARAFINDAN KATLEDİLDİ Sürgüne katılan nüfusun en az dörtte birinin yolculuk, kamp yaşamı ve yeni yerleşim yeri sırasında öldüğü kabul edilmektedir. Rusların doğrudan öldürdüğü Adige sayısı ise 500 binden fazla olarak tahmin edilmektedir. Çerkesya’yı boşaltma işi 1864 yılı Haziran ayı ortalarında tamamlanmış, kuzeyde Kuban Irmağı ağzından güneyde Bzıb (Psıbe) Irmağı ağzına (şimdi Abhazya’da) değin uzanan Karadeniz kıyılarında tek bir Çerkes bile bırakılmamıştı. Orta Kuban ve Orta Laba ırmakları solundaki bataklık ovalara yerleştirilenlerle birlikte, bu yerlerde toplanmış olarak, geride sadece 80 bin kadar bir Adige nüfusu kalmıştır. Bu 80 bin sayısı Adige tarihçisi Samir Hatko’ya göre ertesi yıl, 1865’de 51 bine düşmüştü. RUSLAR YIĞINLAR HALİNDE GEMİLERE DOLDURDU Rus politikası, Çerkes nüfusu bir an önce Rusya sınırları dışına göndermek ve onlardan ebedi kurtulmak biçiminde uygulanmıştır. Karadeniz kıyısına yığılan sivil nüfus, nine ve dedelerce de doğrulandığı gibi, Rus askerlerinin süngü ve dipçik darbeleriyle de zorlanarak, bazı durumlarda oturmaya bile yer kalmayacak biçimde ve yığınlar halinde gemilere doldurulmuştur. Bu yüzden zayiat da büyük olmuştur. Osmanlı yönetimi ile koordineli olarak, Batum, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Kefken, Burgaz, Varna ve Köstence’de göçmen kampları kurulmuştur. Ancak bu kamplar salgın hastalıklar nedeniyle bir ölüm kampına dönüşmüştür ve kampların etrafı toplu Çerkes mezarlıkları haline gelmiştir.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.