SON DAKİKA
Hava Durumu

#Panel

QHA - Kırım Haber Ajansı - Panel haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Panel haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

"Aliya: Bir Medeniyetin İnşası" paneli ilgi topladı Haber

"Aliya: Bir Medeniyetin İnşası" paneli ilgi topladı

Anadolu Eğitim, Kültür ve Bilim Vakfı (AEKBV) tarafından başlatılan "Aliya: Bir Medeniyetin İnşası" isimli proje kapsamında yaklaşık 3 yıldır devam eden çeşitli etkinlikler ses getirmeye devam ediyor. Vakfın koordinasyonu; Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Gençlik ve Spor Bakanlığı, Gazi Üniversitesi, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (AHBVÜ) Kültürel Diplomasi ve İş Birliği Topluluğu ile Uluslararası İlişkiler Araştırma ve Geliştirme Topluluğu tarafından 8 Mayıs 2024 tarihinde Aliya İzzetbegoviç'i Tanıma ve Tanıtma etkinlikleri kapsamında fotoğraf sergisi ve panel etkinliği düzenlendi. Etkinliğe; Ankara Vali Yardımcısı Kağan Mekan Çeviren, AHBVÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Metin Orbay, AHBVÜ İktisadi İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Dekanı Prof. Dr. Fırat Purtaş, İİBF Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Fatih Dikmen, Anadolu Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Av. Hayrullah Başer, Anadolu Eğitim Kültür ve Bilim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Abidin Memili, Yönetim Kurulu üyeleri ve çok sayıda öğrenci katıldı.  "ALİYA SADECE BOSNA'YI DÜŞÜNEN BİR LİDER DEĞİLDİ" AHBVÜ'nün 100. Yıl Kültür Merkezinde gerçekleşen program saat 14.00'te saygı duruşu ve İstikâl Marşı ile başladı. Ardından açılış konuşmalarını yapmak üzere Vakfın Mütevelli Heyeti Başkanı Av. Başer kürsüde yer aldı. Aliya İzzetbegoviç'in hayatından kısaca söz eden Başer, bilge liderin sıradan bir Cumhurbaşkanı olmadığını vurguladı. Başer, "Aliya yalnızca Bosna'yı düşünen bir lider değildi, o savaş başladığında askerlerle cephede beraberdi, savaş bitsin diye dünyayı dolaşan, 'Hayatımın en zor imzasını attım' dediği Dayton Anlaşması'na imza atan bir diplomat, Boşnakların anayasal haklarını teminat altına almak için mücadele veren bir devlet ve siyaset adamıydı. Düşündüklerini ruhuna kadar yaşayan bir rol model idi. O bu özellikleriyle Bosna Hersek'in lideriydi" ifadelerini kullandı.  Başta Doğu Türkistan olmak üzere dünyanın birçok yerinde soykırımın olduğunu vurgulayan Başer, "'Kafkasya'da Türkistan'da Balkanlar'da soykırım sona erdi mi?' bu soruyu sormamız lazım" diyerek, Gönül Çoban'ın "Herkes hür bu dünyada yalnız esir biz varız. İnim inim çırpınır kanlı kanlı ağlarız" sözlerini içeren şiirini okudu.  Başer, "Bütün insanlığın medeniyete, medeniyet inşasına ihtiyacı var" diyerek sözlerine son verdi.  "ALİYA İZZETBEGOVİÇ TÜM DÜNYAYA ÖRNEK BİR ŞAHSİYETTİR" Ardından Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Orbay, "Dinler tarihinde de milletler tarihinde de kriz ve savaş anları özel ve güzel insanları doğrumuştur maalesef. Maalesef diyorum çünkü  21. yüzyılın ortasında, Avrupa'nın göbeğinde din ve ırk temelli çatışmanın ortasında Müslümanlara karşı yapılan soykırıma 'Dur' deme cecsareti gösteren, geçmişteki bilgeliğiyle milletini kendi ekseni etrafında toplayan bir bilge liderdir Aliya İzzetbegoviç. Söylemleri ve eylemleriyle yalnızca din temelinde değil ahlak temelinde de tüm dünyaya örnek bir şahsiyettir" ifadelerini kullandı. Orbay, programda emeği geçenlere teşekkür etti. ALİYA İSİMLİ SİNEVİZYON GÖSTERİMİ BEĞENİ TOPLADI Açılış konuşmalarının ardından "Aliya" adlı sinevizyon gösterimi yapıldı. Dikkatleri üzerine toplayan sinevizyonun ardından AHBVÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Şimşek'in moderatörlüğünde "Aliya: Bir Medeniyetin İnşası" paneli başladı. Programda; TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hilmi Demir "Aliya İzzetbegoviç'in Dünyasında Din ve Özgürlük", Ankara Yıldırım Beyzaıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özcan Güngör "Aliya'nın Medeniyet İnşasında Siyaset ve Din", Anayasa Mahkemesi Basın Müşaviri Dr. Osman Arslan ise "Aliya İzzetbegoviç'te İnsan Olmak ve İnsan Kalmak" başlığıyla konuşmacı olarak yer aldı.  "ALİYA İZZETBEGOVİÇ KURAMCI VE KURAMLARINI HAYATA GEÇİREN BİR ŞAHSİYET" Panelin açılışını yapan Prof. Dr. Osman Şimşek, medeniyet kavramına dikkat çektiği konuşmasında, "Bugünkü dünyamız medeniyet anlayışını yeniden kurmalı" diyerek söz konusu kavramın birçok toplum tarafından farklı algılandığını kaydetti. Aliya İzzetbegoviç'in bu manada bir kuramcı olduğunu ve kuramlarını hayata geçiren değerli bir şahsiyet olduğunu belirten Şimşek, bilge liderin İslam üzerinde sosyal bir teori inşa ettiğini vurguladı.  "BİLGE LİDER İSLAM'I YENİDEN ANLAMA İHTİYACI HİSSETTİ" TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hilmi Demir ise gençliğinde Bosna Savaşıyla birlikte Aliya İzzetbegoviç'e ve Bosna Hersek'e ilgi topladığını aktardı. Demir, evlad-ı fatihan topraklarında Müslüman ifadesinin Türk ifadesiyle aynı olduğunu vurgulayarak, "Bu toprakların mesuliyeti bizim boynumuzun borcudur" dedi. Osmanlı'nın Balkanlardan çekildikten sonra 1942-1945 yılları arasında Nazilerin ve SSCB'nin işgaliyle komünizm etkisiyle kırılma yaşadığını anımsatan Demir, "Aliya İzztebegoviç hem nazizmi hem de komünizmi yaşadı. O yüzden kendisi 'Müslüman olmak' derken bize kendi Müslümanlığını anlatıyor. Bu şartların yani dinsizliğin içinde kendini koruyarak İslam'ı yeniden anlama ihtiyacı hissetti. Bu yüzden kendisi yeniden Müslüman oldu. Aliya'nın İslam'ı seçilmiş İslam'dı" ifadelerini kullandı.  Öte yandan Demir, Aliya İzzetbegoviç'in Bosna Hersek Savaşı'nı ahlâkıyla yürüttüğünü dile getirdi. Demir, İzzetbegoviç'in "Bir savaşı düşmanınıza benzediğiniz zaman kaybedersiniz" sözünü örnek vererek, intikam ve kin duymadan ama geçmişi unutmadan hareket edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Ayrıca Demir, Türkistan'daki Müslümanlıkla Balkanlar'daki Müslümanlığın birbirine çok benzediğini ifade ederek, Aliya İzzetbegoviç'in önemine işaret etti. İSTANBUL İSLAMCILIĞI VE ALİYA İZZETBEGOVİÇ Ardından panelistlerden Prof. Dr. Özcan Güngör, Bilge lider Aliya İzzetbegoviç'in dinin araç olarak kullanılmasına karşı çıktığını 4 yaklaşım üzerinden anlattı. Güngör; araçsal yaklaşım, diyalektik yaklaşım, dinsel yaklaşım ve liberal yaklaşım üzerinden İzzetbegoviç'ten kendi dünyasını imgeleyerek söz etti. Aliya İzzetbegoviç'in hem faşizm hem nazizim hem de komünizm dönemlerini gördüğünü ve kendi siyaset anlayışını bu noktada modelleyerek yeniden inşa ettiğini belirtti. Güngör, İstanbul İslamcılığı olarak nitelendirdiği kavram çerçevesinde Aliya İzzetbegoviç'in tarikat ve cemaatlere, bununla birlikte dayatmaya dayalı devrimlere karşı olduğunu söyledi. "İNSAN OLMAK VE İNSAN KALMAK..." Dr. Osman Arslan konuşmasına, Balkanlar'ın evlad-ı fatihan toprakları olduğunu vurgulayarak başladı. "Bosna bizim kaybettiğmiz uzvumuz gibidir. Ne zaman Bosna'da bir acı olsa bizim vücudumuzda hissedilir" diyerek başladığı sözlerine, Sırp birliklerin Bosna Hersek'teki acı katliamlarına işaret etti. Mavi kelebekler sayesinde savaşın ardından toplu mezarların bulunduğunu ve soykırımın tüm dünyaya kanıt olarak sunulduğunu anımsatan Arslan, Balkanlar'daki durumu değerlendirdi. Arslan, böyle bir ortamda "insan olmak ve insan kalmanın" altını çizerek Aliya İzzetbegoviç'in not aldığı şu ifadeleri dile getirdi: "İnsan olmak ve insan kalmak... Allah'a karşı en büyük sorumluluğumuzdur. İnsan, insanlığından çıktığı noktalardadır. Fakat siz o anda bile ahlakınızdan, ilkelerinizden ve benliğinizden ayrılmamlısınız" Arslan sözlerine, "Aliya, 'İnsan kalmanın en önemli sırrı ise her şartta ahlkalı kalmak, ajlakı koruyabilmektir. Aliya İzzetbegoviç ahlakın daha doğrusu insan kalmanın siyaseti uygulama biçiminde denemiştir. Siyasete uyguladığı zaman insan kalmayı, başkalarına saygı bakımından çoğulcu, demokratik sistemin, hakları korumak bakımından da hukuk devletini karşılayan şekilde hareket eder. İnsan kalmanın mümükün olduğu rejim, çoğulcu, demokratik, hukuk devletidir' der. Dolayısıyla çoğulcu, demokratik, hukuk devleti zemininde ancak insanlar insan olarak kalabilirler. İnsan kalmanın en önemli özelliği özgürlüktür. Ahlaklı olmanın şartı da özgür olmaktır. Bu nedenle ahlaklı olacaksanız özgür olmalısını, özgür olursanız ancak insanlığınızı koruyacaksınız" ifadeleriyle son verdi. PROGRAM FOTOĞRAF ÇEKİMİ İLE SONA ERDİ Panelin ardından panelistlere katılımcı belgesi takdim edildi. Öte yandan Vakıf, Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Fırat Purtaş, organizasyona katkı sağlayan Küresel Diplomasi ve İş Birliği Topluluğu Başkanı Harun Reşit Öcal ve Uluslararası İlişkiler Araştırma ve Geliştirme Topluluğu Başkanı Muhammed Nuri Yalçın'a hediye verdi. Program toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi. Programın sonunda Dr. Osman Arslan öğrencilere, kaleme aldığı "Bilge Aliya" kitabını imzaladı. 

Ukrayna'nın millî şairi Taras Şevçenko, Ankara'da anıldı Haber

Ukrayna'nın millî şairi Taras Şevçenko, Ankara'da anıldı

Selahaddin Kaşgarlı/QHA Ankara Muhabiri Ukrayna'nın milli şairi Taras Şevçenko, bu  yıl doğumunun 210. yıl dönümünde hayat hikayeleri ve şiirleriyle anıldı. Ukrayna'nın Ankara Büyükelçiliği, Ukrayna Derneği ve Arkadaş Kitabevi iş birliğinde 9 Mart 2024 tarihinde "Taras Şevçenko'yu Anma Günü" etkinliği düzenlendi. "O'NUN UKRAYNA MİLLETİ İÇİN NE KADAR ÖNEMLİ OLDUĞUNU ANLARSANIZ UKRAYNA MİLLETİNİ DE ANLARSINIZ" Programın açılış konuşmasını Ukrayna Derneği Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Yuliya Biletska yaptı. Biletska gerçekleştirdiği konuşmasında Şevçenko'nun hayatına değinerek, "Şevçenko 10 yıldan fazla Rus hapishanesinde siyası tutuklu olarak kaldı. O yüzden onu anlamak gerekiyor. Onun Ukrayna Milleti için, Ukrayna kimliği için ne kadar önemli olduğunu anlarsanız Ukrayna milletini de anlarsınız. Onun yazılarını okuduğunuz ve anladığınız zaman, Ukraynalıların neden bu kadar Rusya'ya karşı mücadele ettiğini anlamış olacaksınız" ifadelerini kullandı.  "ONUN HAYATINI ÖZGÜRLÜĞÜN ÖRNEĞİ OLARAK ELE ALABİLİRİZ Ukrayna'nın Ankara Büyükelçiliği Başkâtibi Oleg Biyli ise yaptığı açılış konuşmasında Şevçenko'nun Ukrayna milletinin zorluklarla dolu hayatını eserlerinde gelecek nesillere akatardığını belirterek, "O eserlerinde Ukrayna halkının zorluklarla dolu hayatını aktarmayı başardı. Bu yüzden Ukraynalılar tarafından çok seviliyor. Ayrıca o yazdığı eserlerle dünyanın bir çok yerinden insanların dikkatini çekmeyi başardı. Onun hayatını aslında özgürlüğün örneği olarak ele alabiliriz" dedi.  "KAPISINDAN GİRER GİRMEZ ŞEVÇENKO KARŞILADI BENİ" Etkinlik, açılış konuşmaları sonrasında tertip edilen panelle devam etti. Panelde araştırmacı yazar Devrim Baskıncı Şevçenko'nun hayatını anlattı. Ardından Nazım Hikmet'in Şevçenko'ya ithafen yazdığı, "Kapısından girer girmez Şevçenko karşıladı beni/ O dakka, o saniye/ Gözlerini görür görmez/ Birden sevdalandım Kıyiv şehrine. Kat be kattır yamaçları/ Gelinlerine benzer ağaçları/ Ak topuklarını döver saçları/ Birden sevdalandım Kıyiv şehrine" dörtlüklerinden oluşan şiirini okudu.  Panelde yer alan çevirmen Varol Tümer ise Şevçenko'nun "Ressam" adlı eserini nasıl Türkçeye  çevirdiğini ve Ukrayna ziyaretlerinde Şevçenko'nun hayatına dair kendisinde nasıl merak uyandığını anlattı. Daha sonra  Prof. Dr. Ali Asker Şevçenko'nun "Peygamber" isimli şiiri seslendirdi.

Ankara'da "Ukrayna-Kırım'ın İşgalinin 10. Yılında Geçmişin ve Geleceğin Analizi" paneli yapıldı Haber

Ankara'da "Ukrayna-Kırım'ın İşgalinin 10. Yılında Geçmişin ve Geleceğin Analizi" paneli yapıldı

Selahaddin Kaşgarlı/QHA Ankara Muhabiri Kırım Derneği ile Ukrayna Derneği iş birliğinde, 27 Şubat 2024 tarihinde "Ukrayna-Kırım İşgalinin 10. Yılında Geçmişin ve Geleceğin Analizi" başlıklı panel tertip edildi. Ankara Millî Kütüphane Yunus Emre Salonu'nda düzenlenen etkinlik saat 14.30'da başladı. Panelin açılış konuşmalarını Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasıl Bodnar ve Kırım Derneği Genel Başkanı Mükremin Şahin gerçekleştirdi. Panele katılaması planlanan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu’nun sağlık nedenleri sebebiyle hastaneye kaldırıldığı öğrenildi. Ayrıca Topçu'nun bir hafta devamında yapılması planlanan programlara katılamaycağı belirtildi. ???? Kırım Derneği ve Ukrayna Derneği ortaklığında, Ankara Millî Kütüphane’de "Ukrayna-Kırım'ın İşgalinin 10. Yılında Geçmişin ve Geleceğin Analizi" konulu panel düzenlendi pic.twitter.com/G5v78rbWIk — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) February 27, 2024 Rusya'nın yayılmacı politikaları neticesinde; 2014 yılında işgal ettiği Kırım ve 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna anakarasına yönelik topyekûn saldırılarının yıl dönümü vesilesiyle düzenlenen panelde, Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Kırımlı, Çankırı Karatekin Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sezai Özçelik ve Ukrayna Derneği Başkanı ve Karabük Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Yuliya Biletska konuşmacı olarak yer aldı. Panelin moderatörlüğünü ise Gazeteci-Yazar Gönül Şamilkızı yürüttü. Panele Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay, Eskişehir Kırım Derneği Başkanı Recep Şen, TURKSİD Ukrayna Başkanı İsmet Yüksel, Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Türkiye ve Ortadoğu Temsilcisi Aldulhakim Şaptukayev, Ukrayna'nın Ankara Büyükelçiliği Müsteşarı Denis Zolotaryov ve Kırım Derneğinin müzik ve halk dansları topluluğu Cıyın Ansambli'nin eğitmeni Evelina Kemileva, Sütçü İmam Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Toğrul İsmayıl ve Kırım Tatar halkının millî mücadelesine destek veren çok sayıda isim katıldı. "KIRIM'DA YAŞAYAN RUSLARIN TEHDİT ALTINDA OLDUĞU YALANDI" Ankara Millî Kütüphane’de düzenlenen programın sunuculuğunu Tuvgan Til İnternet Sitesi Koordinatörü Oya Deniz Çongar Şahin üstlendi. Kırım Derneği Genel Başkanı Mükremin Şahin açılış konuşmasında, "Kırım'da yaşayan Rusların tehdit altında olduğu ve Rus kültürünün tehdit altında olduğu; hepsi yalandı. Maksat Kırım'ın işgal edilmesi, maksat Ukrayna'nın belli bölgelerini işgal etmekti. Savaşın ve Ukrayna'nın umumi olarak işgalinin başlangıcından bu yana iki yıl geçti. Ama bu işgal iki yıl evvel başlamadı; Kırım'da başladı, Dombas'ta başladı ve durdurulmasaydı Odesa'daydı, Harkiv'deydi ve devam edecekti ama Odesa'da durduruldu" ifadelerini kullandı. "VATANINI SAVUNMAYA BAŞLAYAN İLK HALK KIRIM TATARLARI OLDU" Programın açılış konuşmacılarından Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasıl Bodnar ise, "10 yıl önce gerçek bir savaş başladı ve vatanını savunmaya başlayan ilk halk da Kırım Tatarları oldu. 10 yıl önce, o günden itibaren Kırım Tatarları kendi evlerinde işgal altında yaşıyorlar. Zaferimize inanıyoruz ve dayanışmayla beraber ilerlersek, Kırım Yarımadası'nın işgalden kurtarılması ve orada Kırım Tatarlarının hak ettiği şekilde yaşaması için her türlü başarıya ulaşacağız diye düşünüyorum. Ancak dürüst olmalıyız; bu mücadele uzun sürecek, bir gecede bitmeyecek. Güçlü olan hayatta kalacak. Biz beraber daha güçlüyüz diye düşünüyorum" dedi.  "BİR YERDE İŞGAL VARSA ORADA YAPILAN SEÇİMİN, REFERANDUMUN BİR ÖNEMİ VAR MI?" Şamilkızı panelin açılışında, Rusya'nın Kırım'ı işgalini; referandum yoluyla alınan bir karar şeklinde sunularak meşrulaştırmaya hizmet eden çalışmalara dikkat çekerek, "Hala daha referandumun oradaki sirkten ve tiyatrodan farklı olmadığını anlatmaya çalışıyoruz. Bir yerde işgal varsa orada yapılan seçimin, referandumun bir önemi var mı?" şeklinde konuştu. "GERÇEK MANASIYLA KURDUN KUZUYA HÜCUMU" Rusya'nın Ukrayna'ya başlattığı topyekûn işgal girişiminin savaş olarak adlandırılmasının yanlış olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Hakan Kırımlı, "Biz Rusya-Ukrayna Savaşı dediğimiz zaman dahi aslında farkında olmadan, bu lanetli devlete, bu emperyalist devlete hizmet ediyoruz. Çünkü savaş dediğimizde dışardan bakan insanların aklına, iki ülke arasındaki sınır anlaşmazlığı, topraklar üzerindeki mülkiyet iddiaları ve başka bir anlaşmazlık gelebilir. Bu öyle bir savaş değil; durduk yere bir ülkenin diğerine hücumu. Yani kelimenin gerçek manasıyla kurdun kuzuya hücumu ve bunu başka şekilde adlandırmak hiçbir şekilde kabul edilemez" cümlelerine yer verdi. Doç. Dr. Kırımlı Rusya’nın tahrik veya meşru gerekçe olmaksızın Ukrayna'ya saldırdığını vurgulayarak, savaşın insani, kültürel ve ekonomik tahribatla korkunç araçlarla sürdürüldüğünü kaydetti. Kırım Tatarlarının durumuna ilişkin olarak ise, "Kırım Tatarlarının kaderi bu savaşın sonucuna bağlıdır." yorumunda bulundu. "KESİNLİKLE UKRAYNA BU SAVAŞTAN GALİP ÇIKACAK" Prog. Dr. Özçelik ise Ukrayna'nın galip çıkacağına inandığını belirterek, "Ben şuna inanıyorum kesinlikle Ukrayna bu savaştan galip çıkacak. Putin'in temel amacı İstanbul. Bunu nereden biliyoruz. 2023'te Türkiye'de çok kötü bir deprem felaketi geçirdik. Türkiye acı kayıplar verdi. Bu sırada Rusya'daki TV istasyonlarında 'Türkiye şu anda diz çökmüş durumda, hadi gidip İstanbul'u ele geçirelim' diyenlerin olduğunu okuyabiliriniz" dedi. "KIRIM'IN DEMOGRAFİK YAPISINI DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞIYORLAR" Dr. Yuliya Biletska ise Rusya'nın Kırım'da demografik yapıyı bozmayı amaçladığına dikkat çekerek, "Ruslar Kırım'ı işgal ettikten sonra ana amacı, hem Ukrayna hem Kırım Tatarlarının kimliğini yok etmekti. Kırım'ın demografik yapısını değiştirmeye çalışıyorlar. Kırım'da yaşayan ve Rusya'ya karşı çıkan insanları ya fiziksel olarak yok etmeye çalışıyorlar ya da Kırım'dan bir şekilde dışlamaya çalışıyorlar.Burada Rusyaların Kırım'la ilgili en büyük miti çöküyor. Bu en büyük mit nedir? Aslında herkes Kırım'da Rusları bekliyordu, kimse de karşı çıkmadı. Eğer kimse karşı çıkmadıysa neden hala Kırım Tatarları, Ukraynalı ve hatta Rus kökenli insanları hapse atıyorsunuz? Saat 5'te 6'da aramalar yapıyorsunuz?" ifadelerini kullandı. Program, panelistlerin sunumları sonrasında gerçekleşen soru cevap bölümünün ardından sona erdi.

Denizli'de Kırım'dan Doğu Türkistan'a Türk dünyasının sorunları gündeme geldi Haber

Denizli'de Kırım'dan Doğu Türkistan'a Türk dünyasının sorunları gündeme geldi

Pamukkale Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi, Yeni Ufuk Dergisi tarafından düzenlenen "Türk Dünyası Paneli" etkinliğine ev sahipliği yaptı. 24 Şubat 2024 tarihi Cumartesi günü düzenlenen panelde; Kırım, Kıbrıs, Batı Trakya ve Doğu Türkistan Türklüğünün geçmişten günümüze yaşadığı sorunlar gündeme getirildi.  Panel öncesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, vefatının 100. yılında Türk Milliyetçiliğinin sembol ismi Ziya Gökalp başta olmak üzere Türk Milliyetçiliği fikir dünyasına hizmet eden isimler ve aziz şehitler için saygı duruşu ve ardından İstiklal Marşı okundu. Akabinde, Millî Devlet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Berkan Sözer, 2024 Türk Dünyası Paneli'nin açılış konuşmasını yaptı. DENİZLİ'DE KIRIM'DAN DOĞU TÜRKİSTAN'A TÜRK DÜNYASI KONUŞULDU Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun'un moderatör olduğu Türk Dünyası Paneli'nin ilk oturumunda; Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Türkiye Temsilcisi ve Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer Karatay,  Emekli Büyükelçi, Dr. Öğretim Görevlisi Ahmet Zeki Bulunç, Batı Trakya Türklerinin unutulmaz lideri Dr. Sadık Ahmet'in eşi Işık Sadıkahmet, ömrünü Doğu Türkistan mücadelesine adayan Uygur Türkü araştırmacı-yazar Hamit Göktürk konuşmalarını yaptı. Oturum Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Türk dünyasının sorunlarının ele alınacağı panelde ilk sözü KTMM Türkiye Temsilcisi Zafer Karatay'a verdi. Karatay, geçmişten günümüze Kırım Tatar halkının verdiği milli mücadelenin merhalelerini konuşmacılara aktardı. KTMM Türkiye Temsilcisi Karatay, Kırım Tatar halkının ana vatanı Kırım'ın 26 Şubat 2014'te Rusya tarafından işgal edilmesinin üzerinden 10 yıl geçtiğini aktardı ve işgal sürecinde yaşanan olaylar hakkında bilgi verdi. Ayrıca, bugün 2. yıl dönümü olan Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik başlattığı topyekûn saldırılar ve işgal girişimine dair önemli noktalara değindi. Karatay, Ukrayna'da devam eden savaşın, Kırım'ın işgal edildiği 2014 yılında başladığının altını çizdi. "RUSLARIN İSTEĞİ, KIRIM'IN BİR TÜRK YURDU DEĞİL BİR SLAV YURDU OLMASIDIR" Karatay, Kırım'daki Rus güçlerinin işgali kabul etmeyen Kırım Tatarlarına yönelik baskı ve zulüm faaliyetlerine dikkat çekti. Karatay, Kırım'daki baskı, hukuksuzluk ve insan hakları ihlallerine ilişkin şunları söyledi: "Bugün, işgale razı olmadığı için Kırım'da alıkonulan 200'den fazla insan Rus hapishanelerinde. Ne Türkiye ne Birleşmiş Milletler ne de başka bir demokratik devlet, 16 Mart 2014 tarihinde Kırım Tatar halkının ana vatanı Kırım'da Rus silahlarının gölgesinde yapılan illegal referandumu tanımadı. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesi, uluslararası hukuka uygun olmayan bu yasa dışı ilhakı tanımadı ve tanımadıklarını ilan ettiler. Birleşmiş Milletler bu konuda defalarca karar aldı ve almaya devam ediyor. Bu hukuksuz işgalin meydana geldiği yerde pek çok Kırım Tatarını yargıladılar. İşgale razı olmayan insanlara uzun süreli hapis cezaları veriyorlar. Kırım Tatar Milli Meclisi Başkan Yardımcımız Nariman Celal, Uluslararası Kırım Platformu toplantısına katıldığı için kurmaca bir suçlama ile uzun bir süredir hapiste bulunuyor. Hiçbir suçu olmayan Kırım Tatarlarına uygulanan bu Rus zulmünün nedeni ne? Neden bu ağır hapis cezalarını veriyorlar? Çünkü, Kırım'dan Kırım Türklerini topyekun bir şekilde süremedikleri için onları korkutmak ve sindirmek istiyorlar. Böylece Ruslar, istedikleri gibi Kırım'ı Slav yurdu yapacaklar. Onların istediği Kırım'ın bir Türk yurdu değil Slav yurdu olmasıdır." KIRIM TATAR SİYASİ TUTSAKLARA MEKTUP KAMPANYASINA DESTEK ÇAĞRISI Karatay, Rus işgalindeki Kırım'daki Kırım Tatarlarını hedef alan arama ve baskınların 10 yıldır devam ettiğini ve işgal sürdükçe de bu zulüm ve baskıların katlanacağını vurguladı. Karatay, panel çerçevesindeki konuşmasında Emel Kırım Vakfı tarafından Kırım Tatar siyasi tutsaklara destek olmak amacıyla başlatılan mektup/kartpostal kampanyasına katılma çağrısı yaptı. Karatay, konuya ilişkin, "Türkiye'de Kırım'daki Rus işgalinin daha iyi anlaşılması için ve hapisteki kardeşlerimize destek olmak adına bir mektup kampanyası başlattık. Sizlerden ricamız, bir bayram tebriği olur, bir şiir olur ya da yaşadığınız şehrin güzel bir fotoğrafı olur bu kardeşlerimize bunları göndererek, onlara yalnızlığınızı unutturun. Nariman Celal, 'Bu gelen mektuplar bizi dipsiz kuyunun yanında hayata bağlayan iplerdir' diyor. Bu kadar önemli. Kırım'da Rus işgali altında yaşayan kardeşlerimiz bizlerden destek bekliyor" değerlendirmesini yaptı. "KIRIM TÜRKLERİ BUGÜN İNANILMAZ BİR MÜCADELE VERİYOR" Karatay, konuşmasının son bölümünde Rusya'nın Ukrayna'da başlattığı topyekun savaş çerçevesinde Kırım Tatarlarının verdiği vatan mücadelesine dikkat çekti. Ayrıca Karatay, asırlardır Ruslarla mücadele veren Türklerin, Ukrayna-Rusya Savaşı'nda tarafını iyi belirlemesi ve Kremlin yanlısı propagandaya çok dikkat etmesi gerektiğinin altını çizerek, "Türkiye'deki Rusofillere, Rus propagandacılarına kanmayın. Kırım Türkleri, bugün inanılmaz bir mücadele veriyor" ifadelerini kullandı. Panelin ikinci konuşmacısı olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin eski Ankara Büyükelçisi Dr. Ahmet Zeki Bulunç, Kıbrıs Türk halkının Ada'da vermiş olduğu milli mücadeleye dair açıklamalarda bulundu. Kıbrıs'ta Rum Yönetimi ve Batılı ortakları tarafından dayatılan federasyon temelli "çözüm önerilerinin" gerçek dışı olduğunu kaydetti. Kıbrıs'ta federasyon değil iki ayrı devletli çözümden yana olduklarını belirten Bulunç, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bu noktada ciddi bir irade koyduğununu altını çizdi. Bulunç, bu politikadan hiçbir zaman geri adım atılmaması gerektiğini vurguladı. Batı Trakya Türklüğünün şehit lideri Dr. Sadık Ahmet’in hayat ve mücadele arkadaşı, eski Dostluk, Eşitlik, Barış Partisi Genel Başkanı Işık Sadıkahmet, Türk Dünyası Paneli çerçevesinde, Batı Trakya Türklerinin dünden bugüne yaşadığı baskılara dikkat çekti. Sadıkahmet'in, "Yıllar boyu Türküm diyememenin acısını hissettik, bizim ırkımızı inkar ettiler, halen ediyorlar. Bize siz Türk değil Müslüman Yunansınız diyorlar ancak biz bunu kabul etmiyoruz. Dr. Sadık Ahmet, ömrü boyunca sadece 'Ben Türküm' dediği için bu kadar zulme uğradı"  sözleri salondan büyük alkış aldı. Coşkulu bir konuşmaya imza atan Işık Sadıkahmet, Batı Trakya Türklüğünün şehit lideri Dr. Sadık Ahmet'in mücadele hayatından örneklerle Batı Trakya'da verilen Türklük mücadelesine dikkat çekti. Işık Sadıkahmet, bizzat görüp duyduğu ve yaşadığı olayları anlatırken zaman zaman gözyaşlarına hakim olamadı. Sadıkahmet, konuşması çerçevesinde Ziya Gökalp'in ünlü "Vatan ne Türkiyedir Türklere, ne Türkistan, Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan" dizelerini okudu. Bu dizeler de salonda coşkuyla karşılandı ve ayakta alkışlandı. Panelin son konuşmacısı olan Uygur Türkü dava insanı Hamit Göktürk, Türk yurdu Doğu Türkistan'da yaşanan soykırım ve asimilasyon politikasına ilişkin bilgiler verdi. Özellikle, 2017 yılından bu yana Çin'in totaliter lideri Şi Cinping tarafından ortaya konulan toplama/ceza kampları eliyle Doğu Türkistan'da yaşanan büyük mezalime dikkat çekti. Göktürk, dünya ülkelerine Çin Komünist Partisi idaresi tarafından Doğu Türkistan'da yaşanan bu büyük soykırımın üstünü kapatmak için türlü ekonomik baskılar ve propaganda faaliyetlerinin yürütüldüğünü kaydetti. Hamit Göktürk, Türkiye ve Türk dünyası ülkelerinin bu meseleye sahip çıkması gerektiğini vurguladı. Oturumun sonunda; oturum başkanı ve panelistlere hediye takdimi gerçekleştirildi. Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’a eğitimci-yazar Hasan Kallimci, Işık Sadıkahmet'e Prof. Dr. İskender Öksüz, Dr. Ahmet Zeki Bulunç’a Prof. Dr. Konuralp Ercilasun, Zafer Karatay’a Prof. Dr. İsmail Yakıt ve Hamit Göktürk’e Mahmut Yaraş, dergi yönetimi tarafından hazırlanan hediyeleri takdim etti.  DENİZLİ'DE TÜRK DÜNYASI PANELİ Denizli’de yayın hayatına başlayan ve bu yıl 10. yılını kutlayan Yeni Ufuk Dergisi tarafından hazırlanan Türk Dünyası Paneli'nin ikinci oturumu, Prof. Dr. İsmail Türkoğlu’nun başkanlığında toplandı. Oturumda; Elçibey Vakfı Başkanı Akil Samedbeyli, Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilcisi Mehmet Tütüncü, Güney Azerbaycan Türkü araştırmacı-yazar Rahim Cavadbeyli ve Suriye Türkmen Dernekler Federasyonu Başkanı Dr. Tarık Sülo Cevizci konuşmalarını gerçekleştirdi. Yeni Ufuk Dergisinin düzenlediği programın ikinci günü 25 Şubat 2024 tarihinde imza şöleni ve Türk Gençliği Paneli ile devam edecek.

Ankara'da "9 Aralık Uygur Soykırımı Günü" paneli düzenlendi Haber

Ankara'da "9 Aralık Uygur Soykırımı Günü" paneli düzenlendi

Türkiye'nin başkenti Ankara'da "9 Aralık Uygur Soykırımı Günü" dolayısıyla, Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (Türkiye Kamu-Sen), Dünya Uygur Kurultayı Vakfı, Doğu Türkistan Araştırmaları Vakfı ve Uygur Akademisi ortaklığında 9 Aralık 2023 tarihinde, Doğu Türkistan'daki son durum ve Doğu Türkistan meselesinin hukuki temellerinin ele alındığı panel gerçekleştirildi. Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezinde saat 14.00'de başlayan panele, Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Abdureşit Abdulhamit, Uygur Akademisi Genel Sekreteri Abdulhamit Karahan, Doğu Türkistan Araştırmaları Vakfı Başkanı Vekili Prof. Dr. Erkin Emet, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erkin Ekrem, Ankara 2 nolu Barosu Türk Dünyası Komisyon Başkanı Av. Faruk Keleştimur, Türkiye Kamu Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarından temsilciler katıldı. "MİLLΠDAVAMIZ DOĞU TÜRKİSTAN İÇİN ELİMİZDEN GELEN GAYRETİ VERİYORUZ" Panel, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları için saygı duruşu, ardından İstiklal Marşı ve Doğu Türkistan Milli Marşı'nın okunmasıyla başladı. Açılış konuşmasını yapan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci, "Millî davamız Doğu Türkistan için elimizden gelen gayreti veriyoruz. Hassasiyetimiz devam ediyor. Panelimize gelen herkese hassasiyetlerinden dolayı teşekkür ediyor ve hoş geldiniz diyorum." ifadelerini kullandı.  "ÇİN ANAYASASINDA DOĞU TÜRKİSTAN" Doğu Türkistan Araştırmaları Vakfı Başkanı Vekili Prof. Dr. Erkin Emet'in oturum başkanlığını üstlendiği panelde, ilk sunumu Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erkin Ekrem gerçekleştirdi. Ekrem, "Çin Anayasasında Doğu Türkistan" temalı sunumunda Doğu Türkistan'daki son durumu ve Çin'in Doğu Türkistan'da işlemekte olduğu soykırım suçlarını detaylıca ele aldı.  "İSLÂMİYET TEKTİR. ARAP İSLÂMI VEYA ÇİN İSLÂMI DİYE BİR ŞEY YOK" Ekrem konuşmasında, "İslamiyet tektir. Arap İslâmı veya Çin İslâmı diye bir şey yok. Fakat günümüzde Çin bunu yapmaya çalışıyor. Doğu Türkistan’da din ile ilgili her şey yasaklanmış durumda. Hatta Müslüman olan Uygur Türklerinin naaşlarını bile mezarlıklara gömek yerine yakmaya teşvik ediliyor. Uygur Türkçesinin ana dil olmaktan çıkarılması gibi bir çok mezalimlikler Doğu Türkistan’da yaşanmaya devam ediyor." dedi. "ULUSLARARASI HUKUK PERSPEKTİFİNDE DOĞU TÜRKİSTAN MESELESİ VE SOYKIRIMIN HUKUKİ TEMELLERİ" Panelin diğer konuşmacısı Ankara 2 nolu Barosu Türk Dünyası Komisyon Başkanı Av. Faruk Keleştimur, "Uluslararası Hukuk Perspektifinde Doğu Türkistan Meselesi ve Soykırımın Hukuki Temelleri" başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Keleştimur sunumunda, Çin’in insanlığa karşı işlediği suçları sıralayarak, “Çin’in Doğu Türkistan’daki suçları normal bir propaganda aracı olmaktan çıkmış durumda. Bugün Filistin'de yaşanan ablukaya destek veren de Çin merkezli bir teknoloji şirketidir. Bütün bunlar uluslararası hukuka güvenin ortadan kalkmasına neden olmuştur. Zira Çin’in insan hakları tanımaz ve Ulusrararası hukuku hiçe sayan hâli bunun göstergisidir. Kendi insanımıza; soydaşımızın yaşadıklarına en kapsamlı ve en güçlü bir şekilde sahip çıkılması gereken yer Türkiye’dir. Al bayraktan gök bayrağa selam olsun." şeklinde konuştu. "UYGUR SOYKIRIMINA TÜRK DÜNYASININ BAKIŞI" Panelin son konuşmacısı Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci, konuyu "Uygur Soykırımına Türk Dünyasının Bakışı" başlığıyla ele aldı. Demirci sunumunda, "Doğu Türkistan’da yaşananları Batı ülkeleri soykırım olarak tanıyor. Fakat soy olarak aynı soydan olan ülkeler neden tanımıyor? Batı tanıdı diye bu dava Batılıların mı olacak? Böyle hamaset olmaz. Türkiye’de Doğu Türkistan meselesini hamasetle yapmamamız lazım. Soydaşlarımızı kendi siyasetimiz için kurban etmeyelim. Doğu Türkistan’daki soykırıma gözlerini kapatan bir dünya ile karşı karşıyayız. Biz hassasiyetli bir millet olarak soydaşlarımıza sahip çıkmamız lazım ve bunu yapabileceğimize inanıyorum.” ifadelerini kullandı. Demirci ayrıca, Çin menşeli ürünlerin tercih edilmesini "İslam İşbirliği Teşkilatına üye; kardeş bildiklerimiz, -tabi bizim ülkemiz de dahil- Çin malı kullanımında ön sıralarda. Kardeşlerimize bu şekilde mi sahip çıkacağız?” söyleriyle eleştirdi. Program, panelistlerin sunumları sonrasında gerçekleşen soru cevap bölümünün ardından sona erdi.

AHBVÜ'de "Ukrayna-Rusya Savaşı: Kırım'ın Kaderi" konuşuldu Haber

AHBVÜ'de "Ukrayna-Rusya Savaşı: Kırım'ın Kaderi" konuşuldu

Mustafa KOÇYEGİT QHA Ankara Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (AHBVÜ) Küresel Politika Topluluğu ev sahipliğinde Ukrayna Ankara Büyükelçiliğinin desteğiyle düzenlenen "Ukrayna-Rusya Savaşı: Kırım'ın Kaderi" konulu panel, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 100. Yıl Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi. 8 Kasım 2023 tarihinde düzenlenen panelde; Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) ve Dünya Kırım Tatar Kongresi (DQTK) Başkanı Refat Çubarov, KTMM Üyesi ve İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gayana Yüksel ve Ankara HBVÜ Öğretim Üyesi ve Dünya Kırım Tatar Kongresi Teftiş Kurulu Başkanı Prof. Dr. Enver Aydoğan konuşmacı olarak yer aldı. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı topyekun işgal girişiminin Kırım merkezinde ele alındığı panele, konuşmacıların yanında Ankara HBVÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Dekanı Prof. Dr. Fırat Purtaş, Ukrayna'nın Ankara Büyükelçisi Vasıl Bodnar, Ukrayna Büyükelçiliği Müsteşarı Denis Zolotaryov, Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Mükremin Şahin, Kırım Gelişim Vakfı Başkanı Ümit Şilit, Kırım Vakfı Başkanı Tuncer Kalkay, TURKSİD Ukrayna Derneği Başkanı İsmet Yüksel, Kırım Derneği Konya Şubesi Başkanı Mustafa Sırrı Demirel, Eskişehir Kırım Derneği Başkanı Ercan Bozkurt, Tuvgan Til İnternet Sayfası Koordinatörü Oya Deniz Çongar Şahin, Ukrayna Kültür Vakfı Başkanı Vladislav Berkovskıy ve çok sayıda öğrenci katıldı. Panel, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları için saygı duruşu, ardından İstiklal Marşı, Ukrayna millî marşı ve Kırım Tatar millî marşı Ant Etkenmen'in okunmasıyla başladı. Panelin oturum başkanlığını Doç. Dr. Levent Ersin Orallı yaptı. AHBVÜ'de "Ukrayna-Rusya Savaşı: Kırım'ın Kaderi" konuşuldu https://t.co/95re6hLCmL pic.twitter.com/I6ZMPJPV3n — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) November 8, 2023 PROF. DR. FIRAT PURTAŞ: KIRIM İŞGALİ SONLANMADIKÇA KARADENİZ'DE KALICI BARIŞ SAĞLANMAZ Programın açılış konuşmacılarından Ankara HBVÜ İİBF Dekanı Prof. Dr. Fırat Purtaş, fakülte olarak Kırım konusuyla yakından ilgilendiklerini vurguladı. Türkiye'nin savaşın başından itibaren Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü savunduğunu vurgulayan Prof. Dr. Purtaş, Kırım'daki sorunun yalnızca Ukrayna toprak bütünlüğü içerisinde çözülebileceğinin altını çizdi. Prof. Dr. Fırat Purtaş, Karadeniz'de kalıcı barışın sağlanması için Kırım'ın işgalinin sona ermesi gerektiğini ifade etti. Kırım'ın tarihsel bağlamda Türkiye'den ayrı düşünülemeyeceğini söyleyen Prof. Dr. Purtaş, "Kırım'ın işgali sonlanmadıkça Karadeniz'de kalıcı barış sağlanamaz. Kırım'ın tarihi mirası ve bölgede yaşayan soydaşlar dolayısıyla Türkiye'nin Ukrayna ile ilişkileri her dönem özel bir konumda yer almıştır" dedi. VASIL BODNAR: KIRIM TATARLARIYLA BİRLİKTE VATANIMIZI OMUZ OMUZA SAVUNUYORUZ Panelin bir diğer açılış konuşmacısı olan Ukrayna'nın Ankara Büyükelçisi Vasıl Bodnar, Rusların 18. yüzyılda Kırım'a girdiklerinde uyguladığı eziyetin cezalandırılmadığını, 1944 yılında uygulanan sürgün ve soykırımın cezasının hala verilmediğini ve Rusların 2014 yılında da suçlarını tekrarladıklarını vurguladı. Vasıl Bodnar, "Maalesef 2014 yılından bu yana 300 binin üzerinde Kırım Tatarı kendi vatanları Kırım'da büyük eziyetler görmekte. Rusya yeniden suçlarını tekrarlıyor ve Kırım'ın yerli halkı olan Kırım Tatarlarına karşı baskı ve soykırım politikalarını sürdürüyor." şeklinde konuştu. Büyükelçi, Rusya’nın 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’nın ana karasına yönelik başlattığı topyekun işgal girişimi ve saldırılarının ardından başlayan ve devam eden savaş için "Ukrayna bugün binlerce Kırım Tatarıyla birlikte omuz omuza savaşıyor. Er ya da geç amacımıza ulaşacağız; Kırım'ı işgalcilerden temizleyeceğiz!" dedi. Büyükelçi Vasıl Bodnar, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılını da kutladığı konuşmasında, "Şu anda Nutuk kitabını okuyorum; Mustafa Kemal Atatürk'ün özgürlük için mücadeleyi başlattığında ona da çok az kişi inanmıştı. Türkiye'nin başarı hikayesi Ukrayna için de ilham kaynağıdır" ifadelerini kullandı. PROF. DR. ENVER AYDOĞAN: SAVAŞIN DA HUKUKU VARDIR, RUSYA SAVAŞ HUKUKUNA UYMUYOR Doç. Dr. Levent Ersin Orallı'nın oturum başkanlığını yaptığı panelin ilk konuşmacısı Prof. Dr. Enver Aydoğan, Rusya'nın Ukrayna'yı işgal sorununu ve Ruslar ile Türkler arasındaki mücadeleyi tarihsel perspektiften ele aldı. Rus yayılmacılığının Türkler üzerinde ilk kez 1556 yılında Astrahan'da kendisini gösterdiğini belirten Prof. Dr. Aydoğan, 1783'deki Kırım'ın ilk işgali, 1865'teki Buhara'nın işgali, 1878'deki Kars ile Ardahan'ın işgali süreçlerini değerlendirdi. 1944 yılında Kırım Tatarlarına uygulanan sürgün ve soykırımın, Ukraynalılar için de planlandığını belirten Prof. Dr. Enver Aydoğan, aynı dönemde Ukrayna nüfusunun çokluğu sebebiyle Stalin rejiminin bunu başaramadığını ifade etti. Prof. Dr. Aydoğan, Sovyetler Birliğinden sonraki dönemde Rus yayılmacılığının devam ettiğini; 1994 yılında Gürcistan ile Çeçenya'da ortaya çıktığını; 2014 yılında Kırım'da bir kez daha kendisini gösterdiğini söyledi. Sovyet plan ve hedeflerinin tekrar Putin ile birlikte gün yüzüne çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Enver Aydoğan, günümüzde Rusya'nın savaş hukukunu hiçe saydığını kaydetti. Aydoğan, "Savaşın da da hukuku vardır. Biz bunu örneğin Çanakkale'de gösterdik. Savaşta sağlık ve gıda başta olmak üzere temel insani haklar ve ihtiyaçlar verilir. Maalesef bu savaş sürecinde savaşın da bir hukuku olduğunu Ruslardan görmedik." dedi. REFAT ÇUBAROV: BİZİM İÇİN RUSYA TERÖRİST BİR DEVLETTİR KTMM ve DQTK Başkanı Refat Çubarov konuyla ilgili yaptığı konuşmada, "Kırım'ı konuşurken bazı prensipleri göz önüne almak gerekir. Kırım, Rusların eline geçtikten sonra bütün acılarımız oradan geldi." dedi. Çubarov konuşmasının devamında "Kırım Yarımadası'nın nüfusunun etnik olarak yüzde 97'lik kısmı Tatarlarken; Rus politikaları sonrasında 20. yüzyılın başında yüzde 28'lik bir Kırım Tatar nüfusu orada kalmıştı. Yüz binlerce Kırım Tatarı kendi topraklarını terk etmek zorunda kalmıştır" ifadelerini kullandı. Rus devlet politikasının bölgedeki Kırım Tatar izlerini yok etmeyi hedeflediğini belirten Refat Çubarov, "Yarım asır boyunca insanlar kendi topraklarında yaşayamadı. Bu süre içerisinde Kırım'ın tarihi yeniden yazılmaya başladı, yalan bilgiler kitaplarda yer aldı, yer isimleri Rusça isimlerle değiştirildi, Kırım'daki bütün mezarlık ve camiler yıkıldı" şeklinde konuştu. 2014 yılında uluslararası teşkilatların Rusya'nın komşu devleti Ukrayna'nın toprağını işgal etmesine efektif bir tepki koyamadığını belirten Refat Çubarov, "Kırım, Rusya için tek bir mânâ ifade ediyor; orada askeri güçlerini yerleştirmek ve Kırım Yarımadası'nı yeni saldırılar için kullanmaktır" ifadelerini kullandı. Çubarov, "Rusya'nın Kırım'ı işgali sonrasında askeri güçlerini yerleştirmesi; birinci sırada Bulgaristan, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti için tehdit oluşturuyor" dedi. Çubarov, 2014 yılında gerçekleşen işgale yönelik uluslarası mekanizmaların etkili olarak kullanılamaması, Rusya'nın 2022 yılında Ukrayna'ya gerçekleşen topyekûn saldırılara cesaret verdiğini kaydetti. Konuşmasında "Bizim için Rusya terörist bir devlettir. Rusya'nın bütün dünyada terörist devlet olarak tanınması için çalışıyoruz." ifadelerini kullanan Refat Çubarov, devamında "Bir devlet, gelip komşu devletinin toprağını ele geçirdiğinde bu terörizm değil midir?" dedi. Refat Çubarov konuşmasını, "Savaş, 2014 yılında Kırım'da başladı ve inşallah savaşın sonu da Kırım'ın azatlığı ile gelecek" cümlesiyle tamamladı. DOÇ. DR. GAYANA YÜKSEL: UKRAYNA İLE BİRLİKTE GELECEĞE HAZIRLANIYORUZ Doç. Dr. Gayana Yüksel ise konuşmasında Kırım Platformunun bugüne kadar gerçekleştirdiği çalışmaları aktarırken aynı zamanda platformun yapısına ilişkin bilgiler de verdi. Doç, Dr. Yüksel konuşmasında, Türkiye'nin Kırım Platformuna kuruluşundan itibaren büyük destekleri olduğunu söyledi. Paneldeki konuşması süresinde Kırım'ın geleceğine odaklanan Doç. Dr. Gayana Yüksel, işgalden kurtarıldıktan sonra Kırım'ın ayağa kaldırılması için projelerin hazırlandığını kaydetti. Bugün Rusya'nın işgal altında tuttuğu Kırım'ı yalnızca askeri üs olarak kullandığını ve Kırım'ın en fakir bölgelerden birisi olduğunu vurguladı. İşgalci Rusya'nın bugün temel insan hakları açısından baskı kurduğunu, Kırım'daki kültür varlıklarının tahrip edildiğini söyleyen Doç. Dr. Yüksel, "Kırım Tatarlarının maruz kaldığı Rus baskısı, adı konulmamış gizli bir sürgündür" ifadelerini kullandı. Doç. Dr. Gayana Yüksel, Kırım Tatarlarının bugün Ukrayna ile birlikte geleceğe hazırlandığını kısa vadede askeri temelde hayati meselelerin ve altyapı gibi konuların çözüleceğini ardından normal hayata dönüleceğini ve dinden kültüre, ekonomiden sosyal hayata kadar projelerin hayata geçirileceğini dile getirdi.

ASBÜ'de "Rusya-Ukrayna Savaşı ve Kırım: Tehditler ve Barış Arayışları" konuşuldu Haber

ASBÜ'de "Rusya-Ukrayna Savaşı ve Kırım: Tehditler ve Barış Arayışları" konuşuldu

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesinde (ASBÜ), 11 Ekim 2023 tarihi Çarşamba günü saat 14.00'te Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı topyekun işgal girişimi ve Kırım'daki insan hakları ihlallerinin ele alındığı bir panel düzenlendi. "Rusya-Ukrayna Savaşı ve Kırım: Tehditler ve Barış Arayışları" başlıklı panelde konuşmacılar arasında; Ukrayna Ulusal Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Direktörü Dr.Oleksandr Bogomolov, ASBÜ Türk Dünyası Çalışmaları Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Koçak ve ASBÜ Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şebnem Akçapar yer aldı. ASBÜ'de Ukrayna-Rusya Savaşı ve Rus işgalindeki Kırım konuşuldu Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın ve Kırım'daki insan hakları ihlallerinin ele alındığı panele ev sahipliği yaptı Panel, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji… pic.twitter.com/Z0me1CCklj — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) October 12, 2023 PROF. DR. AYŞEGÜL AYDINGÜN: UKRAYNA, 9 YILDAN BERİ RUS İŞGALİ ALTINDA Panelde, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Ayşegül Aydıngün moderatörlük görevini üstlendi ve açılış konuşmasını yaptı. Prof. Dr. Ayşegül Aydıngün, Ukrayna’nın 2014 yılından beri Rusya tarafından işgal altında olduğunun altını çizdi. Aydıngün, “9 yıldan beri Ukrayna’nın Rusya tarafından işgal edildiğini hatırlatmak istiyorum. Kırım'ın işgali, Rusya’nın emperyal politikalarını hayata geçirmek için ilk adımdı. Bunu yaparken bağımsız bir ülkenin egemenliğini hiçe saydı ve aynı zamanda kendisinin imzalamış olduğu bütün anlaşmaları ihlal etti” ifadelerini kullandı. Batı dünyasının bu hususta gereken tepkiyi göstermemesini vurgulayan Prof. Dr. Aydıngün, “Batının etkin olmayan tepkisi, Rusya'yı anlamamış olmalarından kaynaklanıyordu. Rusya’nın yayılmacı politikasını hayata geçirmesini mümkün kıldı” dedi. Batı dünyasının tepkisizliğinin sonuçlarını ele alan Aydıngün, “2014 ve 2015 yılında imzalanan Minsk anlaşmalarının imzacıları, hiçbir şekilde bu anlaşmalara riayet etmediler. Çatışmayı durduramadılar ve bu konuda yetersiz kaldılar. Bu da 2022'de Ukrayna'nın topyekun işgali ile sonuçlandı” açıklamasını yaptı. Rusya tarafından kaçırılan Ukraynalı çocuklara da değinen Aydıngün, “Çocuklar hakkında kısaca bir şey belirteyim. Ukrayna’dan Rusya’ya sürülen çocuklar hakkında. Rusya Ukrayna’dan çocukları götürdü ve ne kadar olduğunu bilmiyoruz. Rusya Ombudsmanı savaşın başladığı tarihten bu yana 700 bin Ukraynalı çocuğun Rusya’ya götürüldüğünü söyledi. Rusya, çocukların sürülüşünü onları korumak olarak belirtse de belgeler ve tanıklar bu çocukların Rus ailelerine verildiğini ve Rus politikalarıyla endoktrine edildiğini gösteriyor” değerlendirmesini yaptı. DR. OLEKSANDR BOGOMOLOV: KIRIM'DA RUS FİLOSUNUN BAŞKA YERLERE TAŞINMASINI SAĞLADIK Ukrayna Ulusal Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Direktörü Dr. Oleksandr Bogomolov, konuşmasında bütüncül bir bakış açısı geliştirmeye çalışırken siyasi, sosyal, güvenlik ve ekonomi perspektifinden Kırım'ın Rusya tarafından işgalini ve Ukrayna'daki savaşı ele aldı. Bogomolov, Ukrayna'nın ekonomideki gelişimine vurgu yaparken, “Ukrayna'nın doğusunda SSCB döneminde endüstriyel fabrikalar imkânı bulunuyordu. Batısında ise tarımsal araziler mevcuttu. Bu durum SSCB’nin tehdit algısı ile ilgiliydi. Bu yüzden Ukrayna’nın batısını böyle inşa etti ve batı kısımlarını doğuya doğru göçe zorladı” dedi. Bogomolov, “Ukrayna'da SSCB döneminde siyaset ve güvenlik yapısı İkinci Dünya Savaşı sonrasında değişti ve Soğuk Savaş döneminde devam etti” ifadelerini kullandı. NATO'nun beşinci maddesine vurgu yapan Bogomolov, “Bu güvenlik yapıları aslında masa başında imzalanmıştı ama hiçbir zaman gerçek bir sınava tabi tutulmamıştı" açıklamasını yaptı. Bogomolov, NATO üyesi ülkelere yönelik tehdidin öngörüldüğü şekilde değil Ukrayna üzerinden yapıldığının altını çizdi. Bogomolov, "Bu tehdidi oluşturan kişiler aynı, ulaşmak istediği hedef aynı, bunu daha önce Suriye'de daha sonra Ukrayna'da yapıldı. Suriye’de yapılan bir nevi antrenmandı" dedi. Uzman Bogomolov, Ukrayna'nın doğusu işgal altında olduğu için insanların o bölgelerden Ukrayna’nın batısına göç etmek durumunda kaldığını aktardı. Bogomolov, ekonomik değişime dikkat çekerken, “Bu insanların göçü, birçok sektörün taşınmasına da neden oldu. Taşınma zor olsa da büyük oranda gerçekleşti” açıklamasını yaptı. Ukrayna'nın tarihsel olarak Orta ya da Doğu Avrupa'ya dahil olduğunu dile getiren Bogomolov, “Biz daha çok Polonya ve Osmanlı coğrafyalarının insanıyız. Buralara aitiz" ifadelerini kullandı. Bu nedenle yaşanan göçlerin kolay olmadığını dile getiren Bogomolov, "Bu insanlar sosyal çevrelerinden koptu. Bu konu çok önemli ve karmaşık bir meseledir" dedi. Bogomolov, 24 Şubat 2022'de Ukrayna'ya karşı saldırı başlatarak; Rusya’nın barbarca bir savaş yürüttüğünün altını çizdi. Burada kullandığı enstrümanların uluslararası anlaşmalara aykırı olduğunu yineledi. Bogomolov, konuşmasının son bölümünde Rusya’nın yürüttüğü işgalin farklı boyutlarını anlattı. Ukrayna kültürüne karşı Rusya’nın saldırgan adımlar attığına dikkat çekti. Ukrayna’nın karşı taarruzuna yönelik eleştirilere de açıklık getiren Bogomolov, "Kırım'da Rus filosunun başka yerlere taşınmasını sağladık. Kırım'ı da geri alacağımızı umuyorum" dedi. PROF. DR. ŞEBNEM AKÇAPAR, TÜRKİYE'DEKİ SAVAŞ MAĞDURU UKRAYNALILARI DEĞERLENDİRDİ ASBÜ Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şebnem Akçapar, Ukrayna’dan Türkiye’ye ve Polonya’ya sığınan savaş mağdurları hakkında bir sunum gerçekleştirdi. Akçapar, “Türkiye’de 38 bin 554 Ukraynalı çeşitli ikamet izinleriyle ülkede bulunuyor” dedi. Akçapar, gelen nüfusa karşı farklı politikalar uygulandığını dile getirirken, “Ukraynalıların yanında Kırım Tatarları, Ahıska Türkleri de geliyor ve farklı gruplara farklı politikalar uygulanıyor” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Akçapar, Türkiye’de Ukraynalıların en çok yaşadığı iller arasında İstanbul, Antalya, İzmir, Mersin, Ankara ve Eskişehir'in bulunduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Akçapar, Savaş mağduru olan Ahıska Türklerinin Erzurum ve Erzincan civarında bulunduklarına, Kırım Tatarlarının ise hem dernekler hem de sivil toplum kuruluşları sayesinde yoğun olarak Eskişehir’de ikamet ettiklerini ifade etti. Akçapar, Ukrayna derneklerindeki değişime dikkat çekerek; “Bu göçte derneklerin ve diasporaların rolünün çok kuvvetli olduğunu gördük. Ukraynalı dernekler arasında 2022 yılı itibariyle diasporalaşma ve siyasi hareketliliğin güçlendiğini görüyoruz” dedi. DR. ÖĞRETİM ÜYESİ MUHAMMET KOÇAK, UKRAYNA-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİ ANLATTI ASBÜ Bölge Çalışmaları Enstitüsü Türk Dünyası Çalışmaları Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Koçak, Ukrayna ile Türkiye arasındaki ilişkilere yönelik bir konuşma gerçekleştirdi. Ukrayna’nın Türkiye için önemine dikkat çeken Koçak, “Öncelikle şundan bahsedeyim. Ukrayna Türkiye için çok önemli bir ülke. Yani güvenlik açısından zaten Rusya, Türkiye açısından ciddi bir tehdit. Bizim tarihsel olarak Karadeniz'de olsun, Balkanlarda olsun bir şekilde hep rakibimiz olmuş, Osmanlı'nın yıkılmasına ve gerilemesine sebep olmuş Türkler farklı bir şekilde bunun farkında” ifadelerini kullandı. Ukrayna’nın bölgede ciddi bir müttefik olduğuna dikkat çeken Koçak, “Ukrayna, bölgede bizim ciddi bir ortağımız. Karadeniz'deki ticaret olsun, güvenlik olsun ciddi ortaklıklar var. Ve bu ortaklarımız aslında savaş sürecinde daha da gelişti. Türkiye zaten 2014 senesinde Rusya Kırım'ı ilhak ettiğinde bunu hukuken tanımamıştır” dedi. Türkiye’nin Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik topyekun işgaline ilişkin net tavrını değerlendiren Koçak, “Rusya'nın, Ukrayna'ya yönelik topyekun işgal hareketine giriştiği safhada Türkiye bu hareketi savaş olarak tanıyan ilk ülkelerden bir tanesi oldu. Ve Türkiye'nin bu savaşı tanıması aslında pratik bir sonuç doğurdu. Çünkü Montrö Anlaşması sebebiyle Türkiye, boğazlardan geçen daha doğrusu haliyle boğazlara yani Karadeniz'e gelebilecek Rus donanma hareket birliklerini bir şekilde kısıtlamış oldu. Türkiye, buradaki tutumunu devam ettirdi. Yani 2014'ten beri aslında takındığı tavrı devam ettirdi ve Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne saygılı olduğunu, Rusya'nın başlattığı işgali tanımadığını her platformda dile getirdi” değerlendirmesini yaptı. Türkiye’nin arabuluculuk rolünü değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Koçak, “Fakat bunu yaparken Türkiye, Avrupa Birliği ve NATO'nun büyük bir bölümünün arasına katılarak Rusya'ya yaptırım uygulamak yerine iki tarafla da görüşebileceği bir pozisyonda kalmayı tercih ederek aslında bir noktada diplomasiyi kolaylaştırıcı bir rol almayı hedefledi” ifadelerini kullandı. Dr. Öğretim Üyesi Koçak, Ukrayna ile Türkiye arasındaki ticari ilişkileri değerlendirdi. İkili ilişkilerin gelişmesinin iki ülkenin de yararına olduğunu dile getirdi. ASBÜ Bölge Çalışmaları Enstitüsü Tarafından “Rusya-Ukrayna Savaşı ve Kırım: Tehditler ve Barış Arayışları” Paneli Gerçekleştirildi Detaylar için: https://t.co/lLByP0KA62 pic.twitter.com/03F5Ie2EdG — ASBÜ (@ASBUedu) October 11, 2023

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.