SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Panel

QHA - Kırım Haber Ajansı - Panel haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Panel haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

İletişim Başkanlığında afet haberciliğine dikkat çekildi Haber

İletişim Başkanlığında afet haberciliğine dikkat çekildi

Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından sunulan Avrupa Birliği Erasmus+ Programı kapsamında hibe almaya hak kazanan "Afet Haberciliği: Haberin Afete Dönüşmesini Önlemek" isimli proje ile eğitim paneli tertip edildi. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı himayesinde ve RTÜK (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu), Konya Büyükşehir Belediyesi Sosyal İnovasyon Ajansı, Slovenya Primorska Üniversitesi, Ukrayna Kıyiv Üniversitesi ile İspanya Vigo Üniversitesi ortaklığında yürütülen proje kapsamında çok sayıda yabancı gazeteciye yönelik “Afet Haberciliği Eğitim Paneli” düzenlendi. Program kapsamında açılan doğal afet sergisinde Türkiye, Ukrayna, Slovenya ve İspanya’daki afetlerin sonuçlarını gösteren fotoğraflar yer aldı. Rus saldırısı sonucunda yaşanan Kahovka Barajı’nın patlaması sonucunda yaşanan afetin izleri ise katılımcıların dikkatine sunuldu. 2 Aralık 2025 tarihinde İletişim Başkanlığında gerçekleştirilen eğitim paneli saygı duruşu ve İstiklâl Marşı ile başladı. Programın devamında afet haberciliği üzerine hazırlanan video kesit katılımcılara gösterildi. İletişim fakülteleri için uluslararası düzeyde tanınan bir Afet Haberciliği müfredatı ve ders içeriği ile medya profesyonelleri için eğitim rehberlerini tanıtmayı amaçlayan proje bağlamında Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı (AFAD) Başkanı Ali Hamza Pehlivan ve İletişim Başkanlığı Başkanı Prof. Dr. Burhanettin Duran tarafından açılış konuşmaları icra edildi. AFAD Başkanı Pehlivan, kurumun faaliyet kategorilerden söz ederek başladığı konuşmasında çalışma grupları içerisinde afet iletişim başlığı altında faaliyet alanı olduğunu kaydetti. Pehlivan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Anadolu Ajansı (AA), TRT, AFAD Basın Müşavirliği ve diğer medya kurum ve kuruluşları ile birlikte afet süreci ve sonrası ile ilgili iletişim odaklı çalışmaları yerine getirdiğini belirtti. Pehlivan, “İletişim o kadar önemli bir husus ki, özellikle yaşamı birebir etkileyen afet gibi alanlarda insanların, toplumların doğru haber alma hakkını kullanması ziyadesiyle mühim.” diyerek kurum olarak iletişimi önemsediklerini vurguladı. Ayrıca dezenformasyona dikkat çeken Pehlivan, toplumların yanlış yönlendirilmesine neden olduğunun altını çizdi. Pehlivan, “Afetlerle ilgili habercilikte en ufak aksama veya yanlış aksettirme yeni felaketlere yol açabilmektedir.” dedi. 6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri'nde yapılan paylaşım sayısının 150 milyonu bulduğunu sözlerine ekleyen Pehlivan, dezenformasyon niteliği taşıyan bilgi aktarımlarının birer yük olduğunu belirtti. Pehlivan İletişim Başkanlığı ve AFAD’ın kamuoyunu doğru bilgilendirmek için o dönemde ortak çalışmalar yürüttüğünü bildirdi. İletişim Başkanlığı Başkanı Duran ise projede iş birliği sağlayan eğitim kurumları; Slovenya Primorska Üniversitesi, Ukrayna Kıyiv Üniversitesi ile İspanya Vigo Üniversitesine teşekkür etti. “İnsanı analitik merkeze alan toplumun lehine olan ve standartları yüksek olan bir medya sistemi vazgeçilmezimizdir.” ifadesine yer veren Duran, bu kapsamda yürütülen faaliyetlerle İletişim Başkanlığının hem teorikte hem de pratikte iletişime katkı sunmaya çalıştığını kaydetti. Duran, afet haberciliğinin yalnızca bir isim olmadığını afet anında toplumsal dayanışmayı, kamu düzenini ve can güvenliğini ilgilendiren bir uzmanlık alanı adı olduğunu vurguladı. Bu nedenle büyük bir hassasiyet gerektirdiğinin altını çizen Duran, insanların bilgi edinme talebi içinde olduğunu söyledi. Bilgi trafiğinin bazen telafi edilemeyecek sonuçlar doğurduğunun altını çizen Duran, gerçek bilgi ile sahte bilgiyi ayırt etmenin zor olduğu bir döneme girdiğimizi, bunun yapay zekâ ile önemli bir durum haline geldiğini dile getirdi. 6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri'nden örnek veren Duran, “O dönemde yalan, yanlış ve eksik bilgilerin hızla yayıldığına şahit olduk. İletişim Başkanlığı olarak dezenformasyona karşı mücadele ettik. Sadece 5 ay içinde 450’ye yakın dezenformasyon tespit ettik.” bilgisini verdi. Duran, bu kapsamda İletişim Başkanlığının medya mensupları için rehber niteliğinde kitap yayımladığını, sempozyum düzenlediğini, video ve görsel içeriklerle çalışmalar katkı sağladığını belirtti. Ayrıca İletişim Başkanlığı Başkanı, afet haberciliği konusunda beş dilde hazırlanan kitabın çalışmalarının devamlılığı niteliğinde olduğunu sözlerine ekledi. Açılış konuşmalarından sonra üç oturumdan oluşan panelin ilki “Afet Haberciliğinde Etik Zorluklar” başlığıyla gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü RTÜK Başkan Yardımcısı Deniz Güler’in üstlendiği panelde; Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (AHBVÜ) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bahar Kayıhan, Anadolu Ajansı Gaziantep Bölge Müdürü Kerem Kocalar ve TRT Haber Sunucu Fuat Kozluklu konuşma yaptı. RTÜK Başkan Yardımcısı Güler, “Amacımız yalnızca mevcut sorunları tespit etmek değil, aynı zamanda çözüm yollarını hep birlikte tartışmak.” diyerek başladığı konuşmasında afet haberciliğindeki önemli hususlara dikkat çektiği soruları panelistlere yöneltti. 6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri'ne işaret eden Doç. Dr. Kayıhan, asrın felaketi olarak adlandırılan ağır yıkımın medyaya yansımalarından söz etti. Bu hususta olayı aktarım, kurtarma hikâyeleri, mahremiyet eksikliği, dezenformasyon, muhalefet ve iktidar olumlu ve olumsuz haberleri ile ihtiyaçları barındıran haberlerin gündeme taşındığını aktardı. Kayıhan, yardımların basında büyük bir yankı uyandırdığını ancak politik yansımaların da çok fazla görüldüğünü vurguladı. Uzmanlara yeterince başvurulmadığına dikkat çeken Kayıhan, “Basında depremzedelerin konuşmalarına ve mağduriyetine de çok az yer verildiğini görmüş olduk.” yorumunu yaptı. Kriz haberciliği kadar risk haberciliğinin de önemli olduğunun altını çizen Kayıhan, “Risk haberciliği üzerine eğilebilirsek, birtakım krizlerin önüne geçebilir ve önlem alabiliriz. Politik odaklı değil, insan odaklı habercilik yapmak; hızlı, doğru ve net haberler önemli. Korkuya ve paniğe sürüklemeyecek etik kurallar çerçevesinde haberler yapmak da son derece önemli.” değerlendirmesinde bulundu. Kayıhan bu bağlamda afet muhabirlerine eğitimler verilmesi gerektiğini sözlerine ekledi. 20 yıllık saha deneyimini katılımcılara aktaran AA Gaziantep Bölge Müdürü Kocalar ise Kahramanmaraş Depremleri'nden sağ çıkarılan 70 yaşındaki bir teyzenin mahremiyet talebinin kendisi için kariyeri boyunca en önemli ders olduğunu ve mahremiyet olgusuna dikkat edilmesi gerektiğini aktardı. Kocalar, afet haberciliğinin en önemli meselelerinden birinin de fikri takip olduğunu söyledi. “Sahayı bu kadar iyi bilen biri olarak afet haberciliğini geliştirmek için neler yapılmalı?” sorusu üzerine Kocalar, “Bunun iki aşaması var. Birincisi medya şirketlerinin ‘afet haberciliği' birimi olması gerektiğini düşünüyorum. Bu ekibin, insan psikolojisini iyi bilen kişilerden oluşmalı. Bölgede haber yapan kişinin çevrede afetzede olduğunu unutmaması gerekir. Ayrıca açlığa, susuzluğa, uykusuzluğa dayanabilir kişilerden oluşması gerektiğini düşünüyorum. İkinci olarak afet bölgesindeki basın mensuplarına psikolojik destek verilmesi elzemdir.” ifadelerini kullandı. Birinci oturumun son konuşmacısı TRT Haber Sunucusu Kozluklu ise kariyerinde 7 deprem deneyimi olduğunu kaydederek, yaşadığı deneyimi katılımcılara aktardı. Usta çırak ilişkisiyle öğrenilmesi ve yürütülmesi gerek bir meslek olduğunu belirten Kozluklu, önce insan sonra gazeteci olma üslûbu olması gerektiğine dikkat çekti. Kozluklu, “Felaketin öznelerine hâlden anlayan duyguyla yaklaşıldığında etik gazeteciliğin gerekliliği büyük oranda yerine getirilmiş olur diye düşünüyorum.” dedi. Kozluklu, vicdan unsurunun önemine dikkat çekti. Panelin ilk oturumu İletişim Başkanlığı Basın ve Yayın Dairesi Başkanı Doç. Dr. Oğuz Göksu, panelistlere teşekkür belgesi takdim etmesiyle son buldu. İkinci oturum ise “Afet Haberciliğinde Güvenliğin Önemi” başlığıyla gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü İletişim Başkanlığı Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi Başkanı Doç. Dr. Bora Bayraktar’ın yaptığı oturumda İspanya Vigo Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Javier Abuin-Penas, AFAD Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Kubilay Özyurt ve Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Neval Genç panelist olarak yer aldı. Konuşmacılar, afet anında ve sonrasında bilginin etik bir şekilde aktarılmasının yanı sıra bilginin güvenliğine de dikkat çekti. Afet haberciliği sırasında ölümlerin veya yaralanmaların nedenlerinin hazırlıksız gitme, bilgi eksikliği, iletişim eksikliği veya yetersiz eğitim olduğu belirtildi. Yanlış bilgi nedeniyle devlete karşı güven kaybının da oluştuğu kaydedildi. Bu bağlamda resmî kaynakların referans alınması gerektiğinin altı çizildi. Oturumun sonunda İletişim Başkanlığı Basın ve Yayın Dairesi Başkanı Doç. Dr. Oğuz Göksu, panelistlere teşekkür belgesi takdim etti. Öte yandan “Afet Haberciliğinde Teknoloji Kullanımı” başlıklı üçüncü oturumda ise afet sonrasında kamuoyunu bilgilendirme ve ilgili kuruluşları yönlendirme aracı olan teknolojinin doğru kullanımı ele alındı. Moderatörlüğünü Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdulkadir Gölcü’nün yaptığı panelde BTK Basın Müşaviri Harun Arpacı, Gazeteci ve Sosyal Medya Yöneticisi Beatriz Nestar Bueno ve Bartın Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Özkan Avcı panelist olarak yer aldı. Afetle ilgili bilgi aktarımı esnasında basın mensubunun iletişim trafiğine takılmaması için önerilerde bulunuldu. Gazetecilerin baz istasyonu değil, internet tabanlı iletişim sağlaması gerektiği belirtildi. Sosyal medya hesapları üzerinden yayılan dezenformasyon bilgilerin gazetecilik mesleğini daha önemli hale getirdiği, çünkü bu işin doğruya ulaşmanın sahada yapılan profesyonellik gerektiren bir iş olduğuna dikkat çekildi. Program, İletişim Başkanlığı Basın ve Yayın Dairesi Başkanı Doç. Dr. Oğuz Göksu'nun, panelistlere teşekkür belgesi takdim etmesiyle son buldu.

Sakarya Üniversitesinden şok karar: Doğu Türkistan Konferansı iptal edildi Haber

Sakarya Üniversitesinden şok karar: Doğu Türkistan Konferansı iptal edildi

Sakarya Üniversitesi Söz ve Kalem Öğrenci Topluluğu tarafından tertip edilen ve Uygur araştırmacı-yazar Abdullah Oğuz’un konuşmacı olarak katılacağı "Doğu Türkistan Konferansı", Rektörlük tarafından son anda iptal edildi. Etkinlik, Çin'in Doğu Türkistan’daki insanlık dışı uygulamalarına dikkat çekmeyi ve Uygur Türklerinin çığlıklarını duyurmayı amaçlıyordu. GENÇLERİN YOĞUN ÇABASI BOŞA GİTTİ 25 Aralık 2024 tarihinde düzenlenmesi planlanan konferans için tüm hazırlıklar tamamlanmış, sosyal medyada etkinlik duyurusu geniş bir kitleye ulaşmıştı. Ancak, konferansın yazılı onayı alınmış olmasına rağmen Sakarya Üniversitesi Rektörlüğü etkinlik onayını geri çekerek konferansı iptal etti. ABDULLAH OĞUZ’UN ÜZÜNTÜLÜ AÇIKLAMASI Konuyla ilgili olarak açıklama yapan Abdullah Oğuz, "Maalesef konferansımız son dakikada iptal edildi. Soykırım altındaki Doğu Türkistan’ı Türkiye’de anlatamayacaksak, nerede anlatacağız... Bu utanç hepinize yeter." diyerek büyük bir üzüntü ve tepki gösterdi. İPTAL KARARI BÜYÜK TEPKİ ÇEKTİ Çok sayıda öğrencinin büyük ilgi gösterdiği ve katılım sağlamak için heyecanla beklediği konferansın iptali, hem üniversite camiasında hem de sosyal medyada büyük yankı uyandırdı. Katılımcılar, etkinliğin iptalinin Doğu Türkistan’daki zulme karşı sessiz kalmak anlamına geldiğini belirterek, tepkilerini dile getirdi.

Etimesgut'ta "Şefika Gaspıralı: Bir Dava, Bir Ömür" paneli Haber

Etimesgut'ta "Şefika Gaspıralı: Bir Dava, Bir Ömür" paneli

Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği ile Etimesgut Kırım Tatarları Kültür ve Dayanışma Derneği ortaklığında 11 Ocak 2025 tarihinde Türk kadınının millî ve medenî uyanışının önemli bir figürü olan Şefika Gaspıralı anılacak. "ŞEFİKA GASPIRALI: BİR DAVA BİR ÖMÜR" "Şefika Gaspıralı: Bir Dava Bir Ömür" ismli panel, Etimesgut Belediyesi Kent Konseyi Konferans Salonu'nda saat 14.00'te gerçekleştirilecek. Hatice Füsun Taştan'ın moderatörlüğünü yürüteceği panelde; Etimesgut Kırım Tatarları Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Reyhan Kadriye Tanılmış, Kırım Tatar Millî Meclisi (KTMM) Üyesi, Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Başkanı Prof. Dr. Gayana Yüksel, Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Serra Menekay ve Azerbaycan Kültür Derneği Genel Merkez Kadınlar Kolu Başkanı Nesrin Ünal konuşmacı olarak yer alacak.  Program kapsamında Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Müzik ve Dans Topluluğu Cıyın Ansambli sahne alacak.  ŞEFİKA GASPIRALI KİMDİR? 20. yüzyıl başlarında "Dilde, Fikirde, İşte Birlik" sözleriyle Türk dünyasında kültürel ve siyasi uyanışın önderliğini yapan ve ebedileştiren ünlü gazeteci, eğitimci, politikacı ve reformcu İsmail Bey Gaspıralı'nın kızı, Türk kadınının millî ve medenî uyanışının önemli bir figürü olan Şefika Gaspıralı, 14 Ekim 1886’da Kırım’ın Bahçesaray şehrinde hayata gözlerini açtı. Babası, bütün Türk milliyetçilerinin mutlaka tanıması gereken aydın ve Tercüman gazetesinin kurucusu İsmail Bey Gaspıralı, annesi ise Kazan Tatarlarının tanınmış Türkçü âilelerinden Akçura âilesine mensup Zühre Hanım’dır. Türkçülüğün önde gelen isimlerinden Yusuf Akçura da Şefika Hanım’ın dayısının oğludur. Şefika Hanım’ın hem anne hem de baba tarafı eğitime her zaman büyük önem verdi. Zühre Hanım, vefat ettiği 1903 senesine kadar matbuat işleriyle uğraşarak, dönemin sosyal ve siyasi meseleleriyle yakından ilgilenerek bu yönüyle kızına rol model oldu. Şefika Gaspıralı okuma-yazmayı babasından öğrendi; daha sonra eğitimine babasının Kırım'daki Usûl-ü Cedit Mektebinde devam etti. Annesinin vefatından sonra 17 yaşında evin sorumluluğunu üstlenen Şefika Gaspıralı, bir yandan da Tercüman gazetesinin yayınlarının yönetimi, yazışmaları ve Rusçadan çevirilerin yapılması, posta ve dağıtım işleri konularında babasının en önemli yardımcısı oldu. Şefika Hanım ilk yazısını 1903'de Tercüman'da yayımladı.  Bu sıralarda Şefika Hanım, babasını sıkça ziyaret eden gençlerden Genceli Nesib Bey Yusufbeyli ile tanıştı. Siyasi konularda başlayan mektuplaşmalarının duygusal yakınlaşmaya dönüşmesiyle iki genç 1906 yılında evlendi. Şefika Gaspıralı, 1906-1912 yılları arasında, dünyanın ilk kadınlara özel dergisi haftalık Âlem-I Nisvân dergisinin yönetimini üstlendi. Buradaki ilk yazısı da Kırım Tatar masalları ve folklorüne dairdi. Kadın hürriyeti, erkek-kadın eşitliği,  kadının her alanda eğitim ve çalışma hakkı gibi temel konularda tohumlar eken Şefika Gaspıralı, ayrıca 1. Kırım Tatar Milli Kurultayı Başkanlık Divanı üyesi ve iki dönem milletvekili oldu. Ayrıca Moskova’da gerçekleşen Bütün Rusya Müslümanları Birinci Kongresi’nde de yönetim kurulu üyeliğine seçildi ve Müslüman Türk kadınları içinde siyâsete giren ilk kadın oldu. 30 Nisan 1919’da Bolşeviklerin Kırım’ı işgal ettikten sonra Şefika Gaspıralı ailesi ile birlikte Bahçesaray’dan ayrılmak zorunda kalarak Bakü’ye geldi. Burada, Azerbaycan Halk Eğitim Bakanlığına bağlı çocuk okullarında eğitim verecek eğitimcileri yetiştirmek gâyesiyle kurslar açtı. Bolşevikler Bakü’yü de işgal edip kocası Nesip Yusufbeyli’yi şehit edince, Şefika Gaspıralı bağımsız tek Türk devleti olan Türkiye’ye kaçmak zorunda kaldı. Kırım’da ve bütün Türk coğrafyasında kadınların lideri olan Şefika Hanım, Türkiye’de maddî sıkıntılar çekti; dikiş dikerek, hastânede, yetimhânelerde, Kızılay’da çalışarak hayatını idâme ettirdi. Yaşadığı sıkıntılara rağmen siyasi faaliyetlerden geri durmayan Şefika Hanım, 1930’da Kırım Kadınlar Cemiyetini kurdu. Bu cemiyeti kurarak, Kırım’da yaşayan Türklerin çektiği zulmü bütün dünya kamuoyuna duyurmak istedi. 35 yaşında geldiği Türkiye'de 54 yıl yaşan Şefika Gaspıralı uzun yıllar Kızılay'a hizmet etti. Ayrıca Kırım Dergisi, Emel Dergisi için yazılar yazdı. Şefika Gaspıralı kendi hayatı ile birlikte Rusya'daki Türk Kadın Hareketi'ni bir kitap haline getirmeyi planlıyordu. Bu konuda elinde bulunan belgeleri Necip Hablemitoğlu ve Şengül Hablemitoğlu'na verdi. Bu çalışma daha sonra "Şefika Gaspiralı ve Rusya'da Türk Kadın Hareketi (1893-1920)" ismiyle yayımlandı. 31 Ağustos 1975 tarihinde İstanbul'da hayatını kaybeden Şefika Gaspıralı Zincirlikuyu Asri Mezarlığına defnedildi.

Vefatının 100. yılında Ziya Gökalp paneli Haber

Vefatının 100. yılında Ziya Gökalp paneli

Sebilürreşad Kültür ve Sanat Merkezi, Türk Ocakları Genel Merkezi iş birliği ve Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığının destekleriyle Türkçülük düşüncesinin fikir babası, toplum bilimci Ziya Gökalp, 14 Aralık 2024 tarihinde düzenlenecek olan panel ile anılacak VEFATININ 100. YILINDA ZİYA GÖKALP Sebilürreşad Cumartesi Konferansları kapsamında, "Vefatının 100. Yılında Ziya Gökalp" başlıklı panelde; Türk Ocakları Genel Başkanı, Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Öz, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (AHBVÜ) Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazım Hikmet Polat, Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan ve Ankara HBVÜ Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları (ÇTLE) Bölümü Dr. Öğretim Üyesi İbrahim Atabey konuşmacı olarak yer alacak.  AHBVÜ Edebiyat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tayfun Haykır'ın oturum başkanlığını üstlendiği panel, Sebilürreşad Kültür ve Sanat Merkezinde saat 14.00'te gerçekleşecek.  TÜRK DÜNYASININ ORTAK KİMLİĞİNİ GÜÇLENDİREN FİKİRLERİN ÖNCÜSÜ ZİYA GÖKALP 23 Mart 1876’da Diyarbakır’da doğan ve tam adı Mehmet Ziya olan büyük düşünür, 1911 yılı sonrasında Gökalp ismini Ziya ile birlikte kullanmaya başladı ve bu isimle tanındı. Gökalp’in babası, Diyarbakır Vilâyet Evrak Müdürlüğü ve Nüfus Nâzırlığında memur olarak çalışan Tevfik Efendi, annesi Zeliha Hanım’dır. Tevfik Efendi’nin dedesi Hacı Hüseyin Sâbir’in Diyarbakır’da müftülük görevinde bulunmasından dolayı aile "Müftüzâdeler" olarak da anılmaktadır. Ziya Gökalp, Diyarbakır’da bulunduğu dönemde otorite boşluğundan kaynaklanan ve halkı huzursuz eden zorbalar ile bu gruplara destek olan yöneticilerle mücadele etti. 1905 ve 1907 yıllarında iki kez arkadaşlarıyla birlikte Diyarbakır Telgrafhanesini basarak seslerini duyurmak istediler. Daha sonra bu olayları 1924’de bastırdığı "Şaki İbrahim Destanı" eserinde anlattı. Meşrutiyet’in ilânından sonra, 22 Ekim 1908 tarihinde geçmişten beri taraftarı olduğu İttihat ve Terakkî’nin Diyarbakır şubesini kuran Gökalp; “hürriyet, adalet, eşitlik, kardeşlik” gibi kavramları bir yandan etrafına topladığı gençlere anlatırken diğer yandan "Peyman" gazetesinde siyasî yazılar kaleme aldı. Aynı yıl İttihat ve Terakkî’nin bölge müfettişi oldu ve Diyarbakır, Van ve Bitlis teşkilatlarının denetlenmesi görevini üstlendi. 18 Eylül 1909’da Selânik’te toplanan kongreye Diyarbakır delegesi olarak katılarak merkez heyeti üyeliğine seçildi. Selanik’te bulunduğu dönemde değişik imzalarla "Genç Kalemler", "Rumeli", "Yeni Felsefe" gibi gazete ve dergilerde yazılar yayımladı. Aynı yıl kaleme aldığı “Altun Destan” isimli çalışmasını "Gökalp" mahlasıyla yazdı ve bu tarihten sonraki yazılarında genelde günümüzde tanındığı şekliyle Ziya Gökalp imzasını kullandı. İttihat ve Terakkî’nin merkez heyeti içerisinde yer alması sonrasında ailesiyle birlikte Selânik’e giden Gökalp, burada yeni açılan Selânik İttihat ve Terakkî Mekteb-i Sultânîsinde kendi teklif ettiği programa göre 1911’de Türkiye’de ilk defa sosyoloji dersleri vermeye başladı. Sosyolojiyi, bilimsel bir disiplin haline getiren Emile Durkheim’ın görüşlerini tercüme eden, Türkiye’nin koşullarına uyarlayarak yeniden yorumlayan ve bunun yanında özgün görüşleri de olan Ziya Gökalp, Türkiye’de sosyolojinin kurucusu kabul edilmektedir. Gökalp, 1914 yılında Durkheim’ın sosyoloji görüşlerini temel alan bir sosyoloji kürsüsü kurmuştur. ZİYA GÖKALP’IN İSTANBUL YILLARI 1912’de İttihat ve Terakki Partisinin genel merkezi İstanbul’a taşınınca Ziya Gökalp da ailesiyle birlikte İstanbul’a geldi. Aynı yıl Ergani Madeni’nden milletvekili seçildi. İstanbul’da bulunduğu dönemde Türk Yurdu'nda yazılar neşretti. Burada kaleme aldığı yazıları, 1918 yılında "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" adıyla kitaplaştırdı. Edebiyat Fakültesindeki hocalığı esnasında verdiği derslerin notlarını "İlm-i İçtima" adıyla bastırdı. İlk şiir kitabı olan "Kızıl Elma" da yine bu görevi sırasında neşredildi. Ayrıca 1917'de yayın hayatına başlayan İçtimaiyat Mecmuası ve Yeni Mecmua'nın da kurucuları arasında yer aldı. İSTANBUL'UN İŞGALİ SONRASINDA MALTA’YA SÜRÜLDÜ Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle işgal edilen İstanbul'da bulunan Ziya Gökalp, 30 Ocak 1919 tarihinde tutuklanarak birçok İttihatçı ile birlikte sürgüne gönderildi. 29 Mayıs'tan 18 Eylül 1919 tarihine kadar Limni Adası'nda tutulan Gökalp sonra Malta'ya gönderildi ve 29 Mayıs 1919'dan 30 Nisan 1921'e kadar sürgün hayatı yaşadı. Malta'da Polverista ve Verdala karargâhlarındaki esir kamplarında tutulan usta kalem, buralarda zamanını okuyarak, notlar alarak, şiir, makale, hatıra ve mektup yazarak geçirdi. Sürgünde bulunduğu süre içinde eşi ve kızlarına gönderdiği mektuplar, 1965 yılında "Limni ve Malta Mektupları" adıyla neşredildi.

Kırımoğlu'nun katılacağı programda "Ukrayna'da ve Kırım'da Rus Zulmü" konuşulacak Haber

Kırımoğlu'nun katılacağı programda "Ukrayna'da ve Kırım'da Rus Zulmü" konuşulacak

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesinde (AHBVÜ); Holodomor Soykırımı, 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı, Kırım'ın 2014'te Rusya tarafından işgali ve Ukrayna'daki Rus saldırganlığı konuşulacak.  EFSANEVÎ LİDER KIRIMOĞLU PROGRAMA KATILACAK "Ukrayna ve Kırım'da Rus Zulmü: Holodomor, İşgal, Sürgün ve Savaş" başlıklı panel, 26 Kasım 2024 tarihinde AHBVÜ İktisadi İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) 100. Yıl Kültür Merkezinde tertip edilecek. Kırım Tatar halkının millî lideri, Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu'nun da katılacağı program saat 16.00'da gerçekleşecek.  Moderatörlüğünü gazeteci Gönül Şamilkızı'nın yapacağı panelde; Karabük Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Yuliya Biletska, Kapadokya Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Valeriy Morka ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) Dr. Öğretim Üyesi Filiz Tutku Aydın Bezikoğlu konuşmacı olarak yer alacak.  26 ŞUBAT 2014 KIRIM'IN İŞGALİ  Ukrayna'nın başkenti Kıyiv’de yaşanan Euromeydan protestolarıyla başlayan Onur Devrimi’nin akabinde Kırım’da Rusya çıkarlarına göre hareket eden işbirlikçiler, yarımadanın Rusya tarafından işgali harekete geçti. 25 Şubat 2014 tarihinde Kırım Parlamentosunun olağanüstü toplantı düzenleyip Kırım’ın Ukrayna’dan ayırmayı planladığına dair bilgiler yayımlandı. Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM), Kırım milletvekillerini ve Kırım Parlamentosu Başkanını ikna edemeyince 26 Şubat 2014 tarihinde, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü korumak ve yarımadadaki durumun istikrarsız hale gelmesini önlemek için miting düzenleme kararı aldı. KTMM’nin çağrısıyla 26 Şubat 2014’te, binlerce kişi Kırım Özerk Cumhuri̇yeti̇ Parlamentosu bi̇nasının önünde toplandı. Eylemciler, Ukrayna ve Kırım Tatar bayraklarını açarak,“Yaşasın Ukrayna!”, “Kırım Ukrayna’dır!” sloganları attı. Kremlin güdümündeki Sergey Aksyonov liderliğindeki Kremlin yanlıları ise Ukrayna taraftarı mitinge karşı eylem organize ederek Rus işgaline destek istedi. Ukrayna yanlısı eylemcilerin amacı, Kırım Parlamentosunun Ukrayna egemenliğini ve toprak bütünlüğünü ihlal eden bir karar almasını engellemekti. 26 Şubat 2014 tarihinde Kırım'ın sivil halkı, barışçıl şeki̇lde Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü savundu. Ancak Kırım’daki şi̇ddete dayanamayan toplu direniş, maalesef Kırım'ın Rusya tarafından işgalini önleyemedi̇. 27 Şubat 2014 sabahında savaş suçlusu Puti̇n, Kırım'ın şi̇ddet kullanılarak işgal edi̇lmesi̇ için harekete geçti. Rütbe i̇şaretleri̇ taşımayan silahlı kişiler, i̇dari̇ bi̇naları kontrol altına aldı. İşgalciler, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri̇ne ait üsleri kuşattıi limanları ve havaalanlarını ele geçi̇rdi̇.  Rus işgali 10 yılı aşkın bir süredir devam ederken Kremlin kontrolündeki sözde yönetim Kırım’daki baskı ve zulüm politikasını daha da artırıyor.  Rusya, Kırım’ı işgal ettikten sonra Ukrayna yanlısı açıklamalarda bulunan ve işgalci yönetimi eleştiren insanlara karşı baskı uygulamaya başladı. 26 Şubat 2014’te işgale “hayır” demek için toplu bir miting organize eden Kırım Tatarları ise işgalci Rusya'nın baskılarının odağı haline geldi. Kırım’ın Kremlin kontrolündeki kukla yönetimi, Kırım Tatarlarına zulmetmek için devamlı farklı bahaneler uyduruyor. İşgalin hemen ardından Kırım Tatar halkının milli lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu başta olmak üzere Kırım Tatarlarının siyasi liderlerinin ve kanaat önderlerinin yarımadaya girişleri yasaklandı. Rusya, Nisan 2016’da Kırım Tatar halkının temsilci organı olan Kırım Tatar Milli Meclisinin (KTMM) faaliyetlerini yasaklama kararı aldı. 2014 yılında, Rusya'nın Kırım'ı işgal etmesiyle başlayan bu süreç, uluslararası hukukun çiğnenmesi ve masum insanların acımasızca ezilmesiyle sonlandı. Kırım'ın işgali, sadece bir toprağın kaybı değil aynı zamanda insan hakları ve uluslararası barışın çiğnenmesinin bir sembolüdür. Rusya'nın Ukrayna'nın egemenliğini ihlal ederek Kırım'ı işgal etmesi, bölgedeki barışı ve istikrarı altüst etti. Rusya'nın bu eylemi, uluslararası toplum tarafından geniş çapta kınandı ancak maalesef etkili bir şekilde durdurulamadı. Uluslararası toplumun yeterince tepki göstermemesi işgalci Putin’in iştahını kabarttı ve kanlı diktatör 24 Şubat 2022 tarihinde Rusya Ukrayna’ya karşı topyekun işgal girişimini başlattı. HOLODOMOR SOYKIRIMI 1932-1933 yıllarında Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde, Sovyet idaresinin uygulamaları nedeniyle toplu açlık meydana geldi, milyonlarca insan bu trajedide hayatını kaybetti. Ukrayna Milli Güvenlik Servisi, Holodomor davasının sorgusu sırasında ortaya çıkan bilgilere göre suni açlıktan 3 milyon 941 bin kişinin öldüğünü açıkladı. Açlığın kasıtlı olarak meydana getirildiği ispat edilirken, Rusya bunları reddederek Ukrayna’daki açlığın 1932-1933 yılında SSCB’de meydana gelen açlığın bir parçası olduğunu ileri sürüyor. 26 Kasım 1998 yılında dönemin Ukrayna Cumhurbaşkanı Leonid Kuçma’nın kararı ile kasım ayının dördüncü cumartesi günü Holodomor Kurbanlarını Anma Günü olarak ilan edildi. 2006 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Viktor Yuşçenko’nun inisiyatifi ile Holodomor’un soykırım olduğunun açık şekilde inkâr edilmesi için ceza öngören yasa kabul edildi. Stalin Rusyası’nın gerçekleştirdiği Holodomor Katliamı, uluslararası kamuoyunun da ilgisini çekti. Günümüzde AB, Kanada, ABD, Avustralya, Portekiz, Almanya, Çekya, Vatikan, Estonya, Belçika, Fransa, Litvanya, Almanya, Letonya, Gürcistan, Polonya, Macaristan, Ekvador, Kolombiya, Meksika, Paraguay ve Peru gibi pek çok ülke, Holodomor’u soykırım olarak tanıdı.

Doğu Türkistan cumhuriyetleri ve kurucu kadrosu İstanbul'da anıldı Haber

Doğu Türkistan cumhuriyetleri ve kurucu kadrosu İstanbul'da anıldı

İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsünde 16 Kasım 2024 tarihinde düzenlenen “İşgal Edilişinin 75. Yılında Doğu Türkistan Cumhuriyetleri, Kurucu Kadrolar ve Büyük Göç” başlıklı panel, önemli bir dönüm noktasına ışık tuttu. Panel, Türkiye'deki çeşitli sivil toplum kuruluşlarının iş birliğiyle gerçekleştirildi. İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Dünya Uygur Kongresi Vakfı, İsa Yusuf Alptekin Vakfı, Kazak Türkleri Eğitim ve Araştırma Derneği ve Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı ortaklığında tertip edilen panel, Türk dünyasının önemli meselelerinden birini gündeme taşıdı. Etkinlik, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Doğu Türkistan Milli Marşı ile devam etti. Açılış konuşmaları ise Dünya Uygur Kongresi Başkanı Abdurreşit Abdulhamit, İsa Yusuf Alptekin Vakfı Başkanı Cahit Dak, Kazak Türkleri Eğitim ve Araştırma Derneği Başkanı Süleyman Öztoprak, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Genel Müdürü Saadet Pınar Yıldırım ve Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ayşe Zişan Furat tarafından yapıldı. “BÜYÜK GÖÇ”UN CANLI TANIKLARI SÖZ ALDI Panelde, Doğu Türkistan’ın işgalinin ardından yaşanan büyük göç ve bunun etkileri, alanında uzman isimler tarafından ele alındı. Oturum başkanlığını Prof. Dr. Mualla Uydu Yücel’in üstlendiği etkinlikte, İYAV Genel Sekreteri Abdullah Oğuz, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Kul, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Abdulvahap Kara, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tekin Tuncer ve Uzm. Harun Mesut Akgün, konuyu farklı açılardan değerlendirerek katılımcılara önemli bilgiler sundu. Panelin dikkat çeken bölümlerinden biri ise, Kazak Göçü’nün canlı tanığı Abdurrahman Çetin’in konuşması oldu. Çetin, acı dolu geçmişini ve büyük göçün etkilerini samimi bir dille anlatarak katılımcılara duygusal anlar yaşattı. Göçün zorluklarını ve yaşanan travmaları aktaran Çetin, bu süreçteki kişisel deneyimlerini “Ömür Yolculuğumdaki Son Göç” adlı kitabından alıntılarla sundu. Panelin sonunda, konuşmacılara Abdurrahman Çetin’in “Ömür Yolculuğumdaki Son Göç” adlı kitabı hediye edildi. Etkinlik, toplu fotoğraf çekimiyle son buldu. Bu özel gün, Doğu Türkistan’ın tarihi mücadelesinin hatırlanmasının yanı sıra, Türk dünyasının ortak geçmişine dair önemli bir farkındalık yarattı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.