Çin’in soykırımı örtbas etme stratejisi: Propaganda silahı olarak turizm
Asya-Pasifik bölgesinin önde gelen uluslararası haber sayfalarından "The Diplomat" yazarlarından Magnus Fiskesjö, Çin'in Doğu Türkistan'da uyguladığı turizm politikasıyla, soykırım uygulamalarını gizlemeye çalıştığını gündeme taşıdı.
Otoriter rejimler tarih boyunca turizmi propaganda aracı olarak kullanma konusunda pek çok örnek sunmuştu. Polonya'da görev yapan bir gazeteci, 1943 yılına ait bir Nazi turist rehberine rastladı. Bu rehber, Nazi Almanyası'nın Polonya'nın işgal altındaki bölgelerinde oluşturduğu soykırım bölgesinde turistler için gezilecek yerleri tanıttı. Bu bölgelerdeki birçok gezilecek yer, Alman mirası olarak yeniden sunulmuş ve gururlu Alman turistler bu rehber aracılığıyla bu yerlere ziyaretler gerçekleştirmişti.
OTORİTER REJİMLERİN ORTAK SİLAHI: PROPAGANDA SİLAHI OLARAK TURİZM
Bugün benzer bir stratejiyi Çin'in işgal ettiği Doğu Türkistan'da da gözlemliyoruz. Çin hükûmeti bölgede kapsamlı bir gözetim sistemi, etnik ve kültürel direniş potansiyeline sahip kişilerin kitlesel olarak gözaltına alınması ve toplama kamplarında hayatta kalanlarının zorunlu çalıştırılması gibi yöntemlerle tüm direnişleri bastırdı. Şimdi ise Çin yönetimi, hem yerli hem de yabancı turistleri Doğu Türkistan'a çekme stratejisini devreye soktu.
SOYKIRIMI GİZLEMEK VE DESTEKÇİLERİ KAZANMAK
Çin, 2017 yılında başlatılan soykırımı gizlemek ve eleştirilerden kaçınmak amacıyla geniş bir propaganda kampanyası yürütüyor. Bu kampanya, hem yerli hem de yabancı turistleri işgal altındaki Doğu Türkistan'a çekmeyi ve onlara "kendi gözleriyle görme" fırsatı sunarak, bölgenin güvenli ve iyi olduğunu göstermeyi amaçlıyor.
265 MİLYON TURİST BÖLGEYİ ZİYARET ETTİ
Yeni altyapılar, yenilenmiş şehirler ve çeşitli cazibe merkezleri ile turistler Doğu Türkistan'a çekiliyor. Sahte dinozor parkları ve yeni oluşturulan "gizemli" tarihi yerler, Uygur kültürünü yeniden şekillendirerek egzotik ve ilkel bir şekilde sunuyor. Çin devlet kontrolündeki Xinhua Haber Ajansı, 2023 yılı itibarıyla 265 milyon turistin bölgeyi ziyaret ettiğini duyurdu.
GÖZLERDEN SAKLANAN GERÇEKLER
Çin’in turizm tanıtım propagandası, “Görmek inanmaktır” sloganını temel alıyor. Turistlere gösterilenler, canlı alışveriş caddeleri, yiyecek tezgahları ve sahte dans performansları gibi “normal” görünen alanlar. Ancak turistler, hapisteki milyonlarca Uygur Tükünü, zorunlu çalıştırma endüstrilerini, kapalı yatılı okul sistemini veya yok edilmiş Uygur mimarsini göremezler, çünkü bunlar görüş alanlarının dışında tutuldu.
Camiler, restoran veya otellere dönüştürülürken, gerçek Uygur sahipleri tutuklandı ve yerlerine Çinli işletmeciler getirildi. Bu durum, Çinli turistlerin modern olduklarını ve hayatta kalan Uygur Türjlerini hizmetkâr olarak gördüklerini pekiştiriyor. Bu, Avrupa kolonyalizminin doruk dönemindeki benzer duyguları anımsatıyor.
SOVYETLER BİRLİĞİ VE NAZİ ALMANYASI İLE BENZERLİKLER
Sovyetler Birliği'nin turistleri sıkı bir şekilde denetlemesi ve Çin’in benzer şekilde turistlerin deneyimlerini şekillendirme çabaları, bu eski stratejinin modern bir yansıması olarak tanımlanıyor. Sovyetler, turistlerin sadece onaylı yerleri görmesini sağlamak için benzer yöntemler kullanmıştı. Nazi Almanyası da, turistlerin ülkeyi bir propaganda aracı olarak deneyimlemelerini sağlamak için geniş çabalar yürütmüştü. Nazi rejimi, turizmi büyük ölçüde teşvik etmiş ve turistlerin ülkenin “normal” olduğunu görmesini sağlamıştı.
PROPAGANDA VE TURİZM
Nazi rejimi, turistleri Almanya'nın “normal” ve “dostça” yüzünü görmeleri için cesaretlendirdi, bu da ülkenin geniş çapta destek bulmasına yol açtı. Bugün Çin’in Doğu Türkista'ndaki soykırımı örtbas etmek için uyguladığı turizm stratejileri, tarihsel benzerlikler taşıyarak, halkı ve uluslararası toplumu yanıltmaya yönelik bir propaganda aracı olarak kullanılıyor.