SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Türkçe

QHA - Kırım Haber Ajansı - Türkçe haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Türkçe haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

"2025 Türk Diline Hizmet Ödülleri" sahiplerini buldu Haber

"2025 Türk Diline Hizmet Ödülleri" sahiplerini buldu

Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından tertip edilen "2025 Türk Diline Hizmet Ödülleri Töreni", Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun Atatürk Konferans Salonu'nda düzenlendi. Program, Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Devrim Aycan yönetimindeki "Azerbaycan Mugam Geleneği Temsilcileri Topluluğu" ve "Türk Eli Topluluğu"nun konseriyle başladı. “TÜRKÇEYE GÖSTERDİĞİMİZ ÖZEN KİMLİĞİMİZE GÖSTERDİĞİMİZ ÖZENDİR” Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Türkçeye harcanan her emeğin, milletin yarınlarına bırakılan en kıymetli miraslardan biri olduğunu, dile hizmetin çoğu zaman görünmeyen, değeri ölçülemeyen bir emek olduğunu söyledi. Türk dilinin Kaşgarlı Mahmud'dan Yunus Emre'ye, Ali Şîr Nevaî'den pek çok bilgeye uzanan kadim bir yolculukla bugüne ulaştığını anımsatan Ersoy, TDK’nın Cumhuriyet'in Kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde, Türkçenin sadeleşmesi ve bilimsel gelişimi için tarihi bir rol üstlendiğini ifade etti. Ersoy, Türkçeye gösterilen özenin kültüre ve geleceğe sahip çıkmak anlamına geldiğini belirterek, bu mirası geleceğe taşıma sorumluluğunun toplumun tüm kesimlerine ait olduğunu vurguladı. Ersoy, öğretmenlerden yazarlara, akademisyenlerden araştırmacılara ve dili özenle kullanan her bireye önemli görevler düştüğünü ifade ederek, “Türkçeye gösterdiğimiz özen, aslında kimliğimize, kültürümüze ve geleceğimize gösterdiğimiz özendir.” dedi. Bu yıl “Türk Diline Hizmet Ödülü”ne layık görülen isimlerin, dilin farklı alanlarına sundukları özgün katkılarla öne çıktığını belirten Ersoy, ödül alanları tebrik ederek Türkçeye yönelik özverili çalışmaları dolayısıyla teşekkürlerini iletti. “DÜNYA TÜRK DİLİ AİLESİ GÜNÜ” Ersoy, UNESCO’nun 15 Aralık tarihini “Dünya Türk Dili Ailesi Günü” olarak ilan etmesini, Türk dili açısından tarihi bir gelişme olarak değerlendirdi. Bu kararın, Türk dilinin ve Türk dillerinin ortak bir kültürel miras olarak uluslararası düzeyde kabul gördüğünü ortaya koyduğunu belirten Ersoy, sürecin Türkiye Cumhuriyeti ile diğer Türk devletlerinin ortak iradesiyle yürütülen güçlü bir diplomatik başarı olduğunu vurguladı. Türk dillerinin kadim medeniyetin temel unsurlarından biri olduğunun artık dünya tarafından da resmî biçimde teyit edildiğini ifade eden Ersoy, UNESCO’nun bu kararla 1893 yılında Orhun Yazıtlarını bilim dünyasına kazandıran Vilhelm Thomsen’in keşfine atıfla 15 Aralık tarihine özel bir anlam yüklediğini dile getirdi. Ersoy, bu tarihin Türkçenin köklü geçmişinin ve tarihsel sürekliliğinin sembolü olduğuna dikkat çekerek, kararın Türk dünyasının kadim kültür merkezlerinden Semerkant’ta açıklanmasının da kültürel bütünlükle uyumlu güçlü bir mesaj taşıdığını söyledi. “BİR VEFA ÖDÜLÜ” TDK Prof. Dr. Osman Mert, her yıl verilen Türk Diline Hizmet Ödülleri’nin sadece bir teşekkür niteliğinde olmadığını, aynı zamanda bir vefa ödülü olarak değerlendirildiğini vurguladı. Mert, ödül alan isimlerin yalnızca akademik başarı elde etmekle kalmayıp, Türkçeyi her ortamda yaşatmak için emek verdiklerini ve ülkenin kültür kalelerinde birer muhabbet ve irfan neferi olarak öne çıktıklarını ifade etti. “Türk Dil Kurumu, bilimi, sanatı, teknolojiyi ve dili hayatın her alanında hâkim kılma kararlılığını sürdürürken, bu kıymetli isimler en güçlü destekçilerimiz oldu. Bugün gerçekleştirdiğimiz bu tören, kurumumuzun kararlılığının ve vefa anlayışının doğal bir sonucudur.” diyen Mert, kurumun bu anlayışını sürdürdüğünü belirtti. Ayrıca Mert, TDK’nin bugün 4. Uluslararası Ad Bilimi Bilgi Şöleni’ne de ev sahipliği yaptığını ve yurt içi ile yurt dışından ad bilimi alanında çalışan çok değerli akademisyenleri ağırladıklarını söyledi. 16 oturumda sunulacak 68 bildiriyle 634 araştırmacıyı bir araya getirdiklerini aktaran Mert, ad bilimi alanındaki tartışmaların kültür ve hafızanın hareket alanlarını derinlemesine inceleyeceğine inandığını dile getirdi. "2025 TÜRK DİLİNE HİZMET ÖDÜLLERİ" Konuşmaların ardından Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy, "2025 Türk Diline Hizmet Ödülleri"ne layık görülenlere plaketlerini takdim etti. Türkçenin doğru ve anlaşılır biçimde geniş kitlelere ulaştırılmasındaki uzun soluklu başarısı dolayısıyla TRT Türkiye'nin Sesi Radyosu ödüle layık görüldü. Ödülü Türkiye'nin Sesi Radyosu adına TRT Dış Yayınlar Dairesi Başkanı Onur Çekici aldı. Dili estetik ve duru bir anlatımla topluma aktaran çalışmaları nedeniyle Başspiker Şener Mete, Türk dili araştırmalarına uluslararası düzeyde önemli katkılar sağlayan Prof. Dr. Ergin Jable, Türk lehçeleri, dil tarihi ve karşılaştırmalı dil çalışmaları alanında öncü çalışmalara imza atan Prof. Dr. Henrık Jankowski, terminoloji alanındaki öncü çalışmalarıyla Türkçenin bilim dili kimliğine yön veren Prof. Dr. Aydın Köksal, Türkçenin dijitalleşmesi, ses teknolojileri ve dil verilerinin işlenmesine yönelik birikiminin yanı sıra TÜBA Mühendislik Terimleri Sözlüğünün editörü olarak terminoloji alanına özel katkılar sunan Prof. Dr. Bülent Sankur ile halk bilimi, kültür tarihi ve edebiyat araştırmalarıyla Türkçenin kültürel zenginliğine önemli izler sunan Prof. Dr. Hacı Ömer Karpuz "2025 Yılı Türk Diline Hizmet Ödülü"nü almaya değer görüldü.

Türk Dili Ailesi Günü ve İletişim Webinarı'nda Kırım Tatarcanın geleceği ele alındı Haber

Türk Dili Ailesi Günü ve İletişim Webinarı'nda Kırım Tatarcanın geleceği ele alındı

UNESCO Türkiye Millî Komisyonu (UTMK), 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü kapsamında 16 Aralık 2025 tarihinde "Türk Dili Ailesi Günü ve İletişim Webinarı I” programı düzenlendi. Toplantının açılış konuşmaları UNESCO Türkiye Millî Komisyonu İletişim İhtisas Komitesi Başkanı Prof. Dr. G. Deniz Bayraktar tarafından gerçekleştirildi. Özbekistan’ın Semerkand kentinde düzenlenen 43. UNESCO Genel Konferansı’nda 15 Aralık’ın “Dünya Türk Dili Ailesi Günü” olarak kabul edilmesinden duydukları memnuniyeti dile getirdi. Sürecin, Cumhurbaşkanlığının girişimleri ile ilgili bakanlıkların çalışmaları, UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Başkanlığı ve Türkiye’nin daimî temsilciliğinin bağlı ülkelerle yürüttüğü iş birliği ve fikrî takipler sonucunda başarıyla tamamlandığını vurgulayan Bayraktar, elde edilen sonucun Türk dili açısından büyük bir değer taşıdığını ifade etti. Bayraktar, dil konusunun ülkelerin öncelikleri arasında ilk sıralarda yer aldığını belirterek, Türk dilinin geniş bir coğrafyada iletişimi mümkün kılan kadim bir dil olduğunu ve bu kabulün sembolik olduğu kadar stratejik bir anlam da taşıdığını kaydetti. I. TÜRK DİL KURULTAYI’NA VURGU Konuşmasında, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren Türk dili alanında yürütülen çalışmalara da değinen Bayraktar, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde gerçekleştirilen Harf Devrimi ve ardından Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti ile Türk Dili Tetkik Cemiyetinin kurulmasının, 26 Eylül 1932’de düzenlenen Birinci Türk Dil Kurultayı ile önemli bir ivme kazandığını hatırlattı. Aynı zamanda Bayraktar, Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığının da tarihsel süreçte müfredatta dil bilgisi ve edebiyat eğitimine özel bir önem verdiğini belirtti. GAZETECİLİK, MEDYA VE TÜRKÇE Edebiyatın dilin en güçlü taşıyıcısı olduğuna işaret eden Bayraktar, Türk edebiyatının önemli yazar ve şairlerinin, dilin zenginleşmesinde ve kuşaklara aktarılmasında belirleyici bir rol oynadığını ifade etti. Gazetecilik ve medyanın da bu bağlamda dilin doğru, etkili ve estetik biçimde kullanılmasında kritik bir sorumluluk üstlendiğini vurgulayan Bayraktar, usta gazetecilerin Türkçenin sentaks ve semantik yapısına katkı sunduğunu dile getirdi. “İLK KEZ 2017 YILINDA GÜNDEME GELDİ” UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Başkanı Prof. Dr. M. Öcal Oğuz toplantıda yaptığı konuşmada, Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nün kabul sürecine ilişkin teknik ve kurumsal çerçeveyi ayrıntılarıyla anlattı. Sürecin başlangıcına da değinen Oğuz, 2017 yılında UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Yönetim Kurulu’nda, Türk diliyle ilgili uluslararası bir gün ilan edilmesi fikrinin ilk kez gündeme geldiğini söyledi. UNESCO tarafından daha önce 21 Şubat’ın Dünya Anadili Günü olarak kabul edildiğini, ayrıca bazı diller için de özel günler ilan edildiğini hatırlatan Oğuz, Türk dili için de benzer bir günün neden mümkün olamayacağı sorusundan hareketle çalışmaların başlatıldığını belirtti. Bu çerçevede, Türk dilinin yalnızca Türkiye’ye ait olmadığını vurgulayan Oğuz, dünyada ana dili Türkçe olan 250-300 milyonluk bir nüfusun bulunduğunu ve bu nüfusun yaşadığı birçok ülkenin UNESCO Millî Komisyonlarına sahip olduğunu belirtti. İLK TOPLANTI 2018 YILINDA YAPILDI Oğuz bu doğrultuda, 2018 yılında Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan UNESCO Millî Komisyonlarının Ankara’ya davet edildiğini, Türk Konseyi (bugünkü Türk Devletleri Teşkilatı) ve ilgili uluslararası Türk kurumlarının da katılımıyla kapsamlı bir istişare toplantısı gerçekleştirildiğini söyledi. Toplantıda, Türk Dili Günü için tarihsel bir referans belirlenmesi konusunda mutabakata varıldığını aktaran Oğuz, bu referansın, Türk dilinin bilinen en eski yazılı metinleri olan Göktürk Kitabeleri olarak belirlendiğini ifade etti. Ayrıca Oğuz, günün tarihi konusunda ise, Göktürk alfabesini çözdüğünü 15 Aralık 1893’te ilan eden bilim insanı Wilhelm Thomsen’in çalışmasının esas alındığını belirtti. Böylece, hem Türk dilinin kadim yazılı mirasının hem de uluslararası bilimsel katkının aynı çerçevede vurgulandığını dile getirdi. 194 ÜLKENİN OY BİRLİĞİYLE KABUL EDİLDİ Hazırlanan karar tasarısının, UNESCO Yürütme Kurulu’nun 1-16 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen 222. toplantısında oy birliğiyle kabul edilerek Genel Konferans’a sunulmasına karar verildiğini belirten Oğuz, 30 Ekim-13 Kasım tarihleri arasında Özbekistan’ın Semerkant kentinde düzenlenen UNESCO Genel Konferansı’nda da sürecin başarıyla tamamlandığını söyledi. Oğuz, 3 Kasım’da yapılan oylamada, Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nün 194 üye ülkenin oy birliğiyle kabul edildiğini; 26 ülkenin tasarıya yazılı destek sunduğunu ve kabulün ardından 16 ülkenin Türk dilinin insanlık açısından taşıdığı değere vurgu yapan konuşmalar yaptığını aktardı. “DÜNYA ARTIK BU HAZİNEDEN YARARLANABİLİR” Son günlerde Türk dilinin UNESCO’daki bu kabulüyle ilgili olarak akademisyenler, bilim insanları ve kültür çevreleri tarafından yoğun bir ilgi ve farkındalık oluştuğunu belirten Oğuz, bunun son derece memnuniyet verici bir gelişme olduğunu söyledi. Türk dilinin, bin 300 yıllık yazılı tarihi ve çok daha eskiye uzanan sözlü kültürüyle insanlık için eşsiz bir hazine olduğuna dikkat çeken Oğuz şu ifadeleri kullandı: Çünkü bizim yaşadığımız coğrafya ve geçirdiğimiz tarihsel süreçler insanlık için edinilmiş deneyimlerle, veciz sözlerle, mitolojilerle, hayatlarla, efsanelerle, masallarla, hikayelerle öğrenilmiş mutfak kültüründen mimari şekline kadar pek çok şeyi bu dil ekseninde oluşturmuşuz ve günümüze aktarmışız. Bizim İbn-i Sina'dan, Fahri abiye, Akşemseddin'den, Şair Baki'ye kimi sayarsanız sayın insanlığa hizmet etmiş çok değerli insanlara, simalara sahip olduğumuz kesindir. Onlar bizim olduğu kadar aynı zamanda insanlığın da değerleridir. Bizim bu dil ailesini UNESCO'da kabul ettirmiş olmamızla aslında bizim gizli cevherimizi, bizde saklı olan büyük bir hazineyi dünyaya açmış olduk. Dolayısıyla dünya artık bu hazineden yararlanabilir. “İNSANLIĞIN YENİ GÜNÜ” Bu sürecin bir üstünlük iddiası değil, insanlığa katkı sunma anlayışıyla ele alınması gerektiğini belirten Oğuz, bunun UNESCO’nun temel felsefesiyle de örtüştüğünü kaydetti. Konuşmasının sonunda Prof. Dr. M. Öcal Oğuz, “İnsanlığın yeni günü” olarak nitelendirdiği Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nün tüm insanlık için hayırlı ve kutlu olmasını temenni etti. YÜKSEL: TÜRK DİLLERİ AİLESİ GELECEĞE ODAKLANMALIDIR Açılış konuşmalarının ardından UTMK İletişim İhtisas Komitesi Başkan Vekili Doç. Dr. S. Hilmi Bengi moderatörlüğünde Gazatecilik Paneli düzenlendi. Kırım Tatar Millî Meclisi (KTMM) Üyesi ve Şefika Gaspıralı Uluslararası Kadın Birliği Başkanı Prof. Dr. Gayana Yüksel, panelde konuşmacı olarak yer aldı. Yüksel, konuşmasında Türk dilleri ailesinin yalnızca tarihine değil, aynı zamanda geleceğine de odaklanılması gerektiğini vurguladı. Kırım Tatar halkının önder isimlerinden İsmail Bey Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” ilkesinin 21. yüzyılda da güncelliğini koruduğunu belirten Yüksel, bu anlayışın Türk dünyasının ortak geleceğini inşa eden canlı bir ilke olmayı sürdürdüğünü ifade etti. Yüksel, hem Ukrayna’yı hem de Kırım Tatar halkını temsilen, Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde yürütülen Yerli Dillerin Uluslararası On Yılı kapsamındaki çalışma grubunda görev aldığını hatırlattı. “KIRIM TATARCA, BİR HALKIN VARLIĞI VE GELECEĞİDİR” Konuşmasında 2014 yılından sonra Kırım Tatar dilinin karşı karşıya kaldığı sorunlara dikkat çeken Yüksel, dilin durumunun yalnızca kültürel bir mesele olmadığını, aynı zamanda bir halkın kimliği, varlığı ve geleceğiyle doğrudan bağlantılı olduğunu söyledi. 2014’te Kırım’ın Rusya Federasyonu tarafından işgal edilmesinin, Kırım Tatar dili üzerindeki baskıları derinleştirdiğini vurgulayan Yüksel, Türkiye’nin bu işgali tanımadığını ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklemeyi sürdürdüğünü hatırlattı. 2014 RUS İŞGALİ SONRASI KIRIM TATARCA Kırım Tatar dilinin, UNESCO’nun “Tehlike Altındaki Diller Atlası”nda ciddi derecede tehlike altında bulunan diller arasında yer aldığını belirten Yüksel, bunun tarihsel ve siyasal süreçlerin bir sonucu olduğunu ifade etti. İşgal yönetiminin Kırım Tatar dilini Rusça ve Ukraynaca ile birlikte “devlet dili” statüsüne dâhil ettiğini ancak bunun pratikte karşılığının olmadığını söyleyen Yüksel, bugün Kırım’da ana dilde eğitimin ve medyada kullanımın son derece sınırlı olduğunu vurguladı. Yüksel, uzman verilerine göre 2014’ten sonra ana dilinde eğitim veren birinci sınıfların yaklaşık yüzde 70 oranında azaldığını, Kırım Tatar okullarının sayısının ise 16’dan 11’e düştüğünü aktardı. “KIRIM TATAR DİASPORALARI DİL ALANINDA ÇALIŞMALAR YAPMALI” 2022’den sonra yaşanan zorunlu göç dalgasının da yeni riskler doğurduğunu ifade eden Yüksel, işgal ve savaş sürecinde on binlerce Kırım Tatarının Kırım’dan ayrıldığını, Almanya, Belçika, İrlanda ve Kanada gibi ülkelerde yeni bir Kırım Tatar diasporasının oluştuğunu belirtti. Yüksel bu diasporanın doğru politikalarla avantaja dönüştürülebileceğini, aksi takdirde dilin daha da zayıflayabileceğini söyledi. UKRAYNA’NIN KIRIM TATARCA İÇİN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ ÖNEMLİ ADIMLAR Ukrayna devletinin son yıllarda Kırım Tatar dili konusunda attığı adımlara da dikkat çeken Yüksel, 2020’de Latin harfli Kırım Tatar alfabesinin onaylanması, 2021’de dilin geliştirilmesi konseptinin kabul edilmesi, 2022’de strateji belgesinin hazırlanması ve 2025’te yazım kılavuzunun yayımlanmasının önemli dönüm noktaları olduğunu kaydetti. Latin alfabesine geçişin, dilin fonetik yapısını daha doğru yansıttığını ve yaklaşık 35 yıllık bir mücadelenin sonucu olduğunu ifade etti. Konuşmasının son bölümünde, Kırım Tatarcanın geleceği için atılması gereken adımlara değinen Yüksel, dilin yalnızca korunmasının değil, yaşayan ve aktif kullanılan bir dil hâline getirilmesinin hedeflenmesi gerektiğini söyledi. TÜRK DÜNYASININ ORTAK SORUNU Kırım Tatar dilinin yalnızca küçük bir azınlık dili olarak görülmemesi gerektiğini belirten Yüksel, bu dilin Türk dilleri ailesinin ayrılmaz bir parçası olduğunu ve Türk dünyası içinde doğal bir iletişim alanı sunduğunu ifade etti. Bir dilin kaybının, yalnızca kelimelerin değil, bir halkın dünyayı algılama biçiminin de kaybı anlamına geldiğini vurgulayan Yüksel, Kırım Tatar dilinin korunmasının tüm Türk dünyasının ortak sorumluluğu olduğunu söyledi.

Türk edebiyatının usta ismi Yavuz Bülent Bakiler hayatını kaybetti Haber

Türk edebiyatının usta ismi Yavuz Bülent Bakiler hayatını kaybetti

Türk edebiyatının müstesna isimlerinden şair ve yazar Yavuz Bülent Bakiler, 28 Eylül 2025 tarihinde 89 yaşında vefat etti. 1936 yılında Sivas’ta dünyaya gelen Bakiler, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Türk kültürüne olan ilgisi onu gazetecilik, yazarlık ve şairlik alanlarında üretmeye yönlendirdi. TRT ve Kültür Bakanlığı’nda görevler aldı, birçok dergi ve gazetede yazılar yazdı. “Yalnızlık”, “Duvak”, “Seninle”, “Harmandan Sesler” gibi şiir kitapları ve “Üsküp’ten Kosova’ya”, “Türkistan Türkistan” gibi gezi ve deneme eserleriyle tanınan Bakiler, Türk dünyasına olan sevgisi ve Türk kültürünü yaşatma çabalarıyla edebiyat tarihinde müstesna bir yer edindi. Türk milliyetçiliğini yalnızca bir düşünce değil, aynı zamanda bir hayat tarzı olarak benimseyen Bakiler, eserlerinde daima milli birlik, kültürel süreklilik ve Türkçenin güzelliğini öne çıkardı. Onun şiirlerinde hem bireysel bir iç dünya hem de millet bilinci yan yana yürüdü. Ardında onlarca eser, binlerce okur ve güçlü bir edebî miras bırakan Yavuz Bülent Bakiler, Türk edebiyatında “milliyetçi şair” kimliğiyle her daim hatırlanacak. ERDOĞAN’DAN TAZİYE MESAJI Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yavuz Bülent Bakiler için taziye mesajı yayınladı. Erdoğan taziye mesajında, "Nice güzel şiiri, hatırayı, seyahatnameyi, biyografiyi, mektup tarzında kaleme aldığı eşsiz eseri edebiyatımıza armağan eden Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü sahibi Yavuz Bülent Bakiler'in vefatından derin üzüntü duydum. Merhum Bakiler'e Allah'tan rahmet diliyor, ailesine, dostlarına ve edebiyat camiamıza başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Rabb'im mekanını cennet eylesin." ifadelerini kullandı. MEMLEKETİNDE TOPRAĞA VERİLECEK Yavuz Bülent Bakiler için yarın ikindi namazını müteakip Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camisi'nde cenaze namazı kılınacak. Bakiler'in naaşı, vasiyeti üzerine Sivas'a götürülerek 30 Eylül'de babası Cezmi Bakiler'in yanına defnedilecek.

26 Eylül Türk Dil Bayramı kutlu olsun! Haber

26 Eylül Türk Dil Bayramı kutlu olsun!

Bundan tam 93 yıl önce İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda Birinci Türk Dil Kurultayı hayata geçirildi. O gün, Türk Dil Bayramı olarak ilan edildi. Türkiye'nin kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla 26 Eylül 1932-6 Ekim 1932 tarihleri arasında düzenlenen Birinci Türk Dil Kurultayı'nın açılış günü olan 26 Eylül tarihi, her yıl “Türk Dil Bayramı” olarak kutlanıyor. “Türk Dili Tetkik Cemiyeti” adıyla 12 Temmuz 1932’de kurulan ve ardından “Türk Dil Kurumu” ismini alan cemiyetin düzenlediği Birinci Türk Dil Kurultayı'nda çok sayıda bilim adamı, gazeteci, yazar, devlet adamı ve sanatçı bir araya geldi. Türkçe’nin önemine dikkat çekmek adına 26 Eylül günü “Türk Dil Bayramı” ilan edildi. TÜRK DİL BAYRAMI TARİHİ Milletin var olabilmesi için dilin en önemli unsur olduğuna dikkat çeken ve Türk dili üzerinde çalışmaları teşvik eden Mustafa Kemal Atatürk, 11 Temmuz 1932 tarihinde bir akşam yemeği esnasında, dil işlerine yoğunlaşılması gerektiğini söyleyerek bu konuda ciddi bir atılım gerçekleştirdi. Türk Dili Tetkik Cemiyeti adında 12 Temmuz 1932 tarihinde Türk dili ile ilgili bir kurum kuruldu. Daha sonra Samih Rifat, Ruşen Eşref (Ünaydın), Celâl Sahir (Erozan) ve Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) İçişleri Bakanlığına giderek başvuruda bulunmasıyla kurumun adı Türk Dil Kurumu olarak değiştirildi. Türk Dil Kurultayı, Türk dilinin gelişmesi ve zenginleşmesi adına önemli bir girişim olarak tarihe geçti. “TÜRK DİLİ, DİLLERİN EN ZENGİNLERİNDENDİR” “Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk

TDK Başkanı Prof. Dr. Mert’ten Dil Bayramı'nda QHA’ya özel röportaj Haber

TDK Başkanı Prof. Dr. Mert’ten Dil Bayramı'nda QHA’ya özel röportaj

Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Osman Mert, 26 Eylül Dil Bayramı dolayısıyla Kırım Haber Ajansı’na (QHA) özel açıklamalarda bulundu. Mert, Türk dilinin yalnızca bir iletişim aracı değil, Türk dünyasının ortak hafızası ve kimliği olduğunu vurguladı. "İNSAN, DİLLE İNSAN OLUR" Mert, Türk dilinin Türk dünyasındaki en önemli varlık olduğuna vurgu yaptı ve “Zaten insan da dille insan olur. Her milletin ortak bir dili vardır.” dedi Kurucu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bu bilinçle TDK’yi kurduktan kısa süre sonra I. Türk Dili Kurultayı’nı topladığını hatırlatan Mert, I. Türk Dili Kurultayı’na dünyanın dört bir yanından ve Türkiye’den akademisyenlerin katıldığını hatırlattı. “TÜRKÇE İÇİN TARİHÎ KARARLAR ALINDI” Türkçe tarihinde ilk kez bir devlet başkanının akademik bir zeminde bilim insanlarıyla bir araya geldiğini vurgulayan Mert, “Dokuz gün süren kurultay canlı olarak radyodan yayınlandı, halk da sürece dâhil oldu. Akademisyenlerin değerlendirmeleri ve halkın katılımıyla Türkçenin geleceğine dair önemli kararlar alındı.” dedi. Mert, kurultayın ardından Halit Fahri Ozansoy’un önerisiyle 26 Eylül’ün “Dil Bayramı” olarak kabul edildiğini kaydetti. “Bugün de her 26 Eylül’de akademik faaliyetler ve çeşitli etkinliklerle bu günü kutluyoruz.” diyen Mert, iki yıl önce Bakü’de, Birinci Türkoloji Kongresi’nin yapıldığı salonda kutlama gerçekleştirdiklerini belirtti. “HER YIL AKADEMİK FAALİYETLERLE KUTLUYORUZ” Her yıl 26 Eylül’de Türk Dünyası Edebiyat Ödülleri’nin verildiğini anımsatan Mert, “Bu yıl da az önce bahsettiğim gibi ödülleri takdim edeceğiz. Böylece 26 Eylül’ü, toplumumuzda ve Türk dünyasında dil bilincini artırmak, Türkçe’nin önemini vurgulamak için bir vesile olarak değerlendiriyoruz.” dedi.

TDK Başkanı Mert: Gaspıralı’nın felsefesi bugün Türk dünyasının yolunu aydınlatıyor Haber

TDK Başkanı Mert: Gaspıralı’nın felsefesi bugün Türk dünyasının yolunu aydınlatıyor

Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Türk Dünyası Parlamenterler Vakfı (TDPV) iş birliğinde 24 Eylül 2025 tarihinde Ankara Ticaret Odası Meclis Salonu’nda “İsmail Bey Gaspıralı Anma ve Belgesel İlk Gösterimi Programı” düzenlendi. Etkinlik sonrasında Kırım Haber Ajansı (QHA) mikrafonlarına konuşan Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Osman Mert, İsmail Bey Gaspıralı'nın fikirlerinin günümüzde de yol gösterici olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Mert, Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” şiarının bugün Türk devletlerinin geliştirdiği politikaların felsefi temelini oluşturduğunu belirterek, "Bugün Türk dünyası adına yapılan devletler düzeyinde yapılan işlere bakarsanız hepsinin arkasındaki felsefe aslında İsmail Bey Gasparalı'nın felsefesi: Dilde, fikirde, işte birlik. Bu çok doğru bir tespit, doğru bir felsefe. Dilde birliği sağlamadan, fikirde, fikirde birliği sağlamadan, işte birliği sağlayabilmemiz mümkün değil." dedi. "ORTAK BİR İLETİŞİM ARACI GEREKİYOR" Ayrıca Prof. Dr. Mert, geçmişte Türk dillerinin büyük ölçüde birbirini anlayabilir durumda olduğunu hatırlatarak, "Lehçe konuşan topluluklar yakın coğrafyalarda yaşıyor, iletişimde zorlanmıyordu. Ancak yaşanan gelişmelerle Türk toplulukları Asya’da dağıldı ve zamanla lehçeler arasındaki anlaşılabilirlik azaldı." ifadelerini kullandı. Mert, günümüzde kendi içlerinde farklılıklar gösterse de bu lehçelerin ortak bir iletişim diline ihtiyacı olduğunu vurguladı. Mert, “Bütün devletlerimizin dilleri korunacak ve gelişecek. Fakat bunun yanında mutlaka ortak bir iletişim dili oluşturmalıyız. Ortak bir dil olmadan herhangi bir alanda iletişim kurmamız, iş birliğini geliştirmemiz ve Türk dünyasında kolektif bir düşünce ortaya koymamız mümkün değildir.” şeklinde vurgu yaptı. 1991’den bu yana Türk dünyasında dil birliği konusunun devletler düzeyinde ele alındığını, 2022 yılında ise ilk kez alfabe birliği konusunda siyasi iradenin ortaya konduğunu hatırlatan Mert, Türk dünyasında alfabe birliği sürecinde bizzat görev aldığını belirtti. GASPIRALI BUGÜN HÂLÂ YOLUMUZU AYDINLATAN BİR IŞIK YAKTI Bununla birlikte bu sürecin akademik tarafını tamamladıklarını bildiren Mert, bugün Türk Devletleri Teşkilatı (TDK) ve teşkilata bağlı kuruluşların, ayrıca TDK, Yunus Emre Enstitüsü (YEE), Maarif Vakfı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) ve diğer Türkiye’de Türk dünyasına yönelik faaliyet gösteren kurumların bu vizyonu desteklediğini vurguladı. TDK Başkanı, “Bütün bu çalışmalar, dikkat ederseniz, Gaspıralı’nın felsefesinin bugünkü temsilcileridir. Gaspıralı bir ışık yaktı. Bu ışığın ne kadar süreyle yolumuzu aydınlatacağını kimse bilemezdi ama bugün hâlâ zihin dünyamızı aydınlattığından şüphem yok.” ifadelerini kullandı.

Tebriz'de bir aile 8 yıl sonra Türkçe isim savaşını kazandı! Haber

Tebriz'de bir aile 8 yıl sonra Türkçe isim savaşını kazandı!

İran'ın sistematik baskıları dolayısıyla Güney Azerbaycan'da Türkçe isimleri yasaklanmaya devam ediyor. Tebriz'de listeden seçilerek yeni doğan çocuklara isim tercihi yapılması konusunda baskı yapılıyor. Tebriz Vatandaşlık Dairesinin tüm engellemelerine rağmen Aslanî ailesi verdiği mücadeleyi 8 yıl sonra kazandı. Oğluna "Atalay" ismini koyan ancak yetkililerin müdahalesi nedeniyle Türkçe isimden dolayı kimlik alamayan Ali Aslanî nihayet oğlunun ismine kavuştuğunu duyurdu. Aslanî ailesinin avukatı Asgar Mehemmedi'nin mücadelesi ile Atalay, doğum belgesini alabildi. Bu bağlamda Ali Aslanî "Balamın Adı" kampanyası bağlamında süreci paylaştı. Güney Azerbaycan medyası Günaz Tv'nin gündeme taşıdığı haberine göre Aslanî şu açıklamayı yaptı: "Oğlumuz 19 Temmuz 2018'de doğdu ve ona Atalay ismini verdik. Ancak Tebriz Vatandaşlık Dairesi yetkilileri bu ismin tesciline karşı çıktı. Bu ismin İstanbul Türkçesi olduğunu ve yabancı bir isim olduğunu söylediler. Tüm belgeleri toplayıp Tahran'a başvurmama rağmen başvurumu reddettiler. Bunun üzerine bir avukat tutmak ve temyiz başvurusunda bulunmak zorunda kaldık. İlk derece mahkemesi, ardından istinaf mahkemesi aleyhimize olumsuz karar verdi ve itirazımız üzerine dava ülkenin İdari Mahkemesine gönderildi. Bu mahkeme de görevsizlik kararı vererek bu davanın kendileriyle ilgisi olmadığını beyan etti. Bunun üzerine avukatımız olarak Asgar Muhammed Bey'i seçtik ve nihayet 8 yıllık hukuk mücadelesinin ardından Tebriz Sulh Mahkemesi 18 Ağustos 2025'te lehimize karar verdi. Bundan sonra, Nüfus Müdürlüğü Atalay adına doğum belgesi düzenledi." İran'ın baskısı nedeniyle doğum belgesi olmayan çocuklar süt tozu ve ücretsiz aşı gibi birçok ayrıcalıktan yararlanamıyor. Ayrıca, hastaneler kimlik belgesi olmayan çocukları kabul etmiyor. Bu sebeple birçok aile çocuklarına Türkçe isim koyamıyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.