SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Türkmeneli

QHA - Kırım Haber Ajansı - Türkmeneli haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Türkmeneli haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Türk dünyasının sorunları Gazi Üniversitesinde konuşuldu Haber

Türk dünyasının sorunları Gazi Üniversitesinde konuşuldu

Gazi Üniversitesi Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÜRKDAM), Gazi Üniversitesi Türk Dünyası Gençlik Topluluğu ile Kızılelma Kadın, Gençlik ve Çocuk Derneği tarafından 8 Aralık 2025 tarihinde “Türk Dünyası Sorunları ve Sorunlu Bölgeler” başlığıyla kapsamlı bir panel düzenlendi. Gazi Üniversitesi Rektörlük binasındaki Mimar Kemaleddin Salonu’nda tertip edilen program saygı duruşu ve İstiklâl Marşı ile başladı. "TÜM ATALARIMIZI HÜRMETLE YÂD EDİYORUZ" “Türk dünyasının ata yurdundan bugüne, adı bilinen veya bilinmeyen tüm büyüklerimize; Alp Er Tunga’dan Tonyukuk’a, Korkut Ata’dan Kaşgarlı Mahmud’a, Cengiz Aytmatov’dan İsmail Bey Gaspıralı’ya kadar fikirleriyle, kalemiyle, mücadelesiyle yolumuzu aydınlatan bütün değerlerimizi hürmetle yâd ediyoruz.” diyerek programın sunumunu yapan TBMM ve TRT program yapımcısı ve aunucusu Yasemin Aras açılış konuşmaları için protokol isimlerini takdim etti. TÜRK DÜNYASININ DERTLERİYLE DERTLENMEYİ BORÇ BİLEN NESİLLER Gazi Üniversitesi Türk Dünyası Gençlik Topluluğu Başkanı Seyfullah Kaya, katılımcıların programa iştirak ederek, Türk dünyasının dertleriyle dertlenmeyi bir borç olarak bildiğini gösterdiğini vurguladı. Kaya, panelde sorunlu bölgeler başlığıyla toplanılmış olsa da buraya yalnızca coğrafî problemle bakılamayacağını kaydetti. Kaya, “Çünkü bizim için Kırım yalnızca haritada bir yarımada değil, sürgüne direnen bir toplumun vatanı. Ahıska, vatana duyulan bitmeyen bir hasret. Kerkük, Türkmeneli hoyratlarda dile gelen bizi biz yapan, öz mayamızdır. Kıbrıs, vazgeçemeyeceğimiz egemenliğimiz; Karabağ ise sabrın kutlu zaferidir.” ifadelerini kullandı. Kaya, bu bölgelerdeki soydaşların tarih boyunca bedeller ödediğini belirtti. Yalnızca problemlerin konuşulduğu bir program olmaması gerektiğini kaydeden Türk Dünyası Topluluğu Başkanı, “Yolumuz İsmail Bey Gaspıralı’nın da dediği gibi ‘Dilde, fikirde, işte birlik’ sloganını bir slogan olmaktan çıkarıp yaşantımıza dökmektir.” dedi. "AYNI KANDAN AYNI CANDAN MİLLETİN EVLATLARIYIZ" Ardından Kızılema Kadın, Gençlik ve Çocuk Derneği Başkanı Dr. Yasemin Meydan ise programın yalnızca toplantıdan ibaret olmadığının altını çizdiği açılış konuşmasında, “Bugün burada aynı kandan aynı candan aynı tarihten gelen bir milletin evlatları olarak omuz omuzayız, omuz omuza olmak zorundayız. Her birimizin yüreğinde vatandan uzak, haksızlığa uğramış, sesi kısılmaya çalışılmış Türk yurtlarının hüznü, acısı ve umudu var.” cümlelerini sarf etti. Doğu Türkistan’daki toplama kamplarından, Rus işgali altındaki Kırım’da yapılan baskılardan örnek veren Meydan, yayılmacı güçlerin sistematik bir baskı, asimilasyon politikası ve korku yaratma hedeflerinin olduğunu söyledi. Ayrıca Azerbaycan’da memleketlerinden koparılan insanların acılarının devam ettiğini, Ahıska Türklerinin ise hâlâ vatan hasreti çektiğini sözlerine ekleyen Meydan, Türkmeneli’nde varoluş, Kıbrıs’ta ise eşitlik mücadelesi olduğunu dile getirdi. "BİR ÇOCUĞUN DİLİ SUSTURULDUĞUNDA BİR MİLLETİN SESİ KISILIR" Meydan konuşmasında, “Türk dünyasının farklı bölgelerindeki acılar yalnızca istatistik bir rapor ya da yalnızca tarih değildir. Bunlar kadınlarımızın gözyaşı, gençlerimizin feryadı, çocuklarımızın sessizliği, yaşlılarımızın kırılmış yüreğidir. Bir annenin çocuğuna sarılamadığı yerde huzur olmaz. Bir gencin kimliği elinden alınmaya çalışıldığı yerde gelecek olmaz. Bir çocuğun dili susturulduğunda bir milletin sesi kesilir. Bir yaşlının vatan toprağından hasretle ölmesi bir tarihin koparılmasıdır. Biz biliyoruz ki Türk dünyasının bir yerinde zulüm varsa o zulüm hepimize yapılmış demektir.” ifadelerine yer verdi. TÜRK DÜNYASI GENİŞ COĞRAFYAYA HÂKİM TÜRKDAM Müdürü Prof. Dr. Bülent Aksoy ise Türk dünyasını derinliği olan, değerli ve önemli bir kavram olarak nitelendirerek başladığı konuşmasında, Türk nüfusunun derin bir coğrafyaya hâkim olduğunu ifade etti. Bağımsız olarak yaşayan, otonom olarak yaşayan ve başka ülkelerde azınlık halinde kimlik mücadelesi vererek yaşayan Türklerin büyük bir alana yayıldığını aktaran Aksoy, “İşte bu derin coğrafya içerisinde ekonomiden siyasete, sosyo-kültürel meselelerden güvenliğe kadar çok çeşitli alanlarda birtakım sorunların olduğunu görüyoruz. Sovyetler Birliği'nin dağılması ile birlikte yeni fırsat yeni siyasi konjonktür ortaya çıkmıştır. Bir taraftan Türk milleti için birtakım fırsatları beraberinde getirirken diğer taraftan da aşılması gereken zaman içerisinde çözümlenmesi gereken sorunları beraberinde getirmiştir.” diyerek toplantının konusuna işaret etti. Programda farkındalık oluşturmayı amaçladıklarını kaydeden Aksoy sözlerine Bayrak şairi Arif Nihat Asya’nın “Ağıt” şiiriyle son verdi. TÜRKİSTAN HASSAS BİR DENGE KURMAK ZORUNDA Açılış konuşmaları Gazi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Necdet Hayta’nın konuşmasıyla son buldu. Prof. Dr. Hayta, Türk dünyasının Kafkasya, Türkistan, Balkanlar ve Avrupa’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada olduğunun altını çizdi. Bu nedenle Türklerin farklı siyasî yapıların, farklı ekonomik şartların ve çok çeşitli kültürel ortamlara sahip olduğunu aktaran Hayta, “Türk dünyası hem büyük bir potansiyel hem de ciddi sorunlar barındırabiliyor.” dedi. Türk dünyasının, özellikle Türkistan coğrafyasındaki ülkelerin Rusya, Çin, ABD ve asgari düzeyde bölgede tehdit haline gelen İran gibi ülkelere karşı güvenlik, enerji, ekonomik gibi alanlarda hassas bir denge kurmak zorunda olduğunu belirtti. Türk dili ve alfabesine dikkat çeken Hayta, farklı alfabelerin uzun vadede kültürel etkileşimi zorlaştırdığını söyledi. Hayta, “Ortak bir müfredat, ortak eğitim politikaları ya da gençler arası güçlü bir kültürel etkileşim gerekmektedir. Öyle ki bazı ülkelerde Türk kimliğine yönelik baskılar ve asimilasyon politikaları ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.” ifadelerini kullandı. Türk dünyasındaki sorunların devam ettiğini vurgulayan Hayta, “Bu sorunların aşılabilmesi için Türk devletlerinin daha güçlü bir iş birliği, daha fazla ekonomik entegrasyon ve ortak sosyo-kültürel politikalar geliştirilmesi son derece önemlidir.” diyerek Türk dünyasına çağrıda bulundu. TÜRKDAM Müdürü Prof. Dr. Bülent Aksoy’un moderatörlüğünü yaptığı panelde; Dünya Uygur Kurultayı (DUK) Sözcüsü Prof. Dr. Erkin Emet, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş, Araştırmacı-Yazar Dr. Azad Dedeoğlu, Türkmeneli Dernekler Federasyonu Başkanı Mehmet Tütüncü, Başkent Üniversitesi Kıbrıs Türk Tarihi Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Mehmet Balyemez ve Kırım Ailesi Gençlik Kolları Üyesi Zevri Kömürcü konuşmacı olarak yer aldı. ÇİN YAYILMACI BİR SİYASET GÜDÜYOR Prof. Dr. Emet, Doğu Türkistan sorununu anlamak için öncelikle Çin’i bilmek gerektiğini vurgulayarak başladığı konuşmasında, Çin’in tarihî sürecini ve coğrafî konumunu kısaca ele aldı. Çin’in özellikle Türk dünyası başta olmak üzere geniş bir alana yayıldığını ifade eden Emet, Japonya ile ipleri geren Çin’in yayılmacı bir politika güttüğünü söyledi. KARDEŞLERİNİN HEPSİ TOPLAMA KAMPINDA Öte yandan Türkiye’de oluşturulan algının tam tersine Doğu Türkistan’da insanlık suçlarının işlendiğini aktaran Emet, kardeşlerinin hepsinin toplama kampında olduğunu dile getirdi. 2017 yılı itibarıyla hayata geçirilen toplama kampları için artık sadece Uygurların değil Özbek, Kırgız, Kazak, Tatar gibi Türk soyluların da millî kimliği nedeniyle hedef alındığını kaydetti. Emet, “Uydu görüntüleri aracılığıyla bin 200 tane toplama kampı tespit edildi. Korkunç derecede insanlık dışı uygulamalar var burada. Kampa girmek için akrabanızı ziyaret etmeniz bile yeterli. Ayrıca çok sayıda yazar, akademisyen, gazeteci de toplama kamplarına alındı.” dedi. Çin kaynaklarında Uygurların Türk olarak tarihe kaydedildiğini anımsatan Emet, şimdi ise bunun inkâr edildiğini, Uygurların Çinli olduğu yalanını ortaya koyduklarını sözlerine ekledi. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Doğu Türkistan ziyaretinin ardından asimilasyon talimatı vermesi üzerine Uygurların yok edilmeye çalışıldığının altını çizen Emet, “Çünkü Doğu Türkistan onlar için stratejik öneme sahip bir bölge.” yorumunda bulundu. Emet ayrıca dünyadaki Doğu Türkistan diasporasına da değindiği konuşmasında, Uygurların oluşturduğu teşkilâtların tek çatı altında toplandığı Dünya Uygur Kurultayından söz etti. Emet, Uygur Türklerinin kimliğini korumak, gelecek nesillere aktarmak için müzikleri, dansları ve ana dili ile kültürel çalışmalar yaptıklarını ifadelerine ekledi. Emet, “Bugün Doğu Türkistan sorununu sık sık gündeme getirmeye çalışıyoruz.” dedi. Ayrıca DUK Sözcüsü, 9 Aralık’ın Doğu Türkistan Soykırım Günü olarak kabul edilmesine işaret ederek, bunun kritik bir önem taşıdığını ve önemli bir gelişme olduğunun altını çizdi. AZERBAYCAN JEOPOLİTİK REKABETTE ÖNE ÇIKIYOR Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bozkuş ise Azerbaycan’daki soruna işaret ederek etnik yapısı, coğrafî konumu, bölgesel gelişmeler ve enerji sevkiyatının geçiş güzergâhı üzerinde olması nedeniyle Azerbaycan’ın önemli bir konumda olduğunun altını çizdi. Azerbaycan’ın 1918’de bağımsızlığını ilan edene dek Rusya’nın baskılarını sürdürdüğünü aktaran Bozkuş, iki yıl sonra Sovyetler Birliği'nin bir parçası haline geldiğini hatırlattı. Bozkuş, “Bu süreçte Türklerin bölgedeki varlığının izlerinin kasıtlı bir şekilde yok edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Geçmişin her dönemindeki Kafkasya’daki, Azerbaycan’daki, tarihî kültürel mirasa yönelik saldırılar bölgenin demografik yapısını önemli ölçüde değiştirmiştir. Bu, Batılı kaynaklara dâhi yansımıştır.” değerlendirmesini yaptı. Ermeni kaynaklarında da Revan Hanlığından söz edildiğini belirten Bozkuş tarihî kalıntılara günümüzde ulaşıldığını belirtti. “Bu toprakların aslî sakinlerinin Azerbaycan Türklerine ait olduğunu görebiliyoruz.” ifadesine yer veren Bozkuş, aynı zamanda bölgeye gelen Ermenilerin kentlerin isimlerini değiştirdiğini ve ciddi bölgenin demografik değişime uğradığını kaydetti. Bozkuş, “Bölgeye gelen Ermeniler Müslüman halkı göçe zorlamış ve 20. yüzyıla kadar zorunlu göç devam etmiştir.” bilgisini verdi. Kültürel kimliğe yönelik tehdidin Sovyetler Birliği’nde de devam ettiğini vurgulayan Öğretim Üyesi, “Karabağ Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte yeni dönemde Azerbaycan’ın Kafkasya’daki tarihî mirası araştırma ve gelecek nesillere aktarma konusunda hepimize önemli bir görev düşüyor.” şeklinde konuştu. Bozkuş bu hususta birlik ve dayanışma çağrısı yaparak diasporanın kültürel kimlik konusunda çalışmalar yapması gerektiğinin altını çizdi. AHISKA TÜRKLERİNİN SORUNU ELE ALINDI Ardından konuşmasına şiirle başlayan Araştırmacı-Yazar Dedeoğlu, Ahıska Türklerinin yaşadığı problemleri ele aldı. Ahıska Sürgünü’nün bu yıl 81. yılı olduğunu kaydeden Dedeoğlu, Ahıska’nın Türk yurdu olduğunu belirterek, tarihinden ve coğrafî konumundan söz etti. “Bölgede kara bulutlar eksik olmamış” diyen Dedeoğlu, 1828’den sonra Anadolu’ya göçlerin başladığını belirtti. Dedeoğlu, “Ahıska bölgede hem kültürün hem de irfanın ışığı olmuştur. Coğrafyada da söz sahibi olan bir vilayet konumunda olmuştur.” diyerek 19. yüzyıldaki duruma işaret etti. Dedeoğlu, Ahıska’nın 1900’lerde Sovyet sınırları içerisinde kaldığını ve bu süre zarfında kıyımlara maruz kaldığını da ifade etti. AHISKA TÜRKLERİ YAŞAM MÜCADELESİNE DEVAM EDİYOR Öte yandan Dedeoğlu, 14 Kasım 1944’te Ahıska Türklerinin hayvan vagonlarına bindirilip SSCB tarafından vatanlarından koparılarak Türkistan’a sürüldüğünü sözlerine ekledi. Ahıska Türklerinin hâlâ vatan hasreti çektiğini belirten konuşmacı, “1944’ten 1956 yılına kadar tam anlamıyla açık hava hapishanesi diyebileceğimiz bir yaşam sürdürmüşlerdir." dedi. Türk dünyası halklarının SSCB döneminde sürgüne uğradıklarını sözlerine ekleyen Dedeoğlu, “Bunların tamamına yakını geri dönüyor ancak Ahıska Türkleri olarak dünyanın dört bir yanında ABD dâhil dağınık bir şekilde yaşıyoruz. Ve yaşam mücadelesi veriyoruz.” ifadelerini kullandı. TÜRKMENELİN'DEKİ SORUNLAR KONUŞULDU Türkmeneli’ndeki sorunları masaya yatıran Türkmeneli Dernekleri Federasyonu Başkanı Tütüncü ise Türk dünyasındaki sorunlara bakıldığı zaman toplumların farklı milletlerin baskısı altında yaşadığını belirtti. Irak’taki meselenin Türkiye ile iç içe bir mesele olduğunu kaydeden Tütüncü, “Çünkü Türkmenler sınırın öte tarafındadır. Hem Irak’taki hem de Suriye’deki Türkmenler bölgeye yerleşen ilk Türklerdir. O bölge, Anadolu’nun Türkleşmesinden önce Türkleşiyor.” dedi. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bölgedeki Türkmenlerin kaderinin değiştiğini vurgulayan Tütüncü, büyük bir varoluş mücadelesi verildiğini ifadelerine ekledi. "IRAK TÜRKLÜĞÜ HER ŞEYE RAĞMEN ÖZÜNÜ KORUYOR" Tütüncü, Musul’un Misak-ı Millî sınırları içinde olduğu için son derece önemli olduğunun altını çizerek, kaybedilen bir toprak olduğunu belirtti. Günümüzde devletin pek çok kademesinde ve bununla birlikte aydınların siyasî baskıya maruz kaldığını aktaran Tütüncü, “Türkmenler asimilasyona uğratılmak istendi, katliam gören, kendilerine ait binalarının tahrip edilmesine, pek çok yöntemle hunharca soykırıma uğramasına rağmen Irak Türklüğü bugün büyük ölçüde özünü korumaktadır.” şeklinde konuştu. Ayrıca dil ve kültürel açıdan asimile edilmeye çalışıldıklarının ve insanlık dışı muameleye maruz bırakıldıklarının altını çizen Tütüncü, “Siyasî Türkmen kuruluşları, Irak Türkmen Cephesi ve onun yanındaki diğer Türkmen partiler olmak üzere bütün bu Türkmenler coğrafyasında Irak Türkmenleri varlığını, kültürünü, siyasî ve kültürel haklarını savunmaya devam etmektedir. Bu konudaki en büyük desteğimiz elbette ki anavatanımız Türkiye’dir. Bütün Türk dünyasından da bu konuda destek bekliyoruz.” dedi. "KIBRIS'TAKİ TÜRK VARLIĞI 400 YILI AŞKINDIR MEVCUT" Panelistlerden Başkent Üniversitesi Kıbrıs Türk Tarihi Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Balyemez, bölgedeki sorunları masaya yatırdı. “Türk dünyasına selam olsun” diyerek konuşmasına başlayan Balyemez, Kıbrıs’taki Türk varlığının 4 asırdan bu yana var olduğuna dikkat çekti. Balyemez, Kıbrıs Türklerinin Osmanlı'nın fethiyle Kıbrıs Adası’nda var olduğunu ve yakın tarihte var olma mücadelesi verdiğini kaydetti. Balyemez, “Bu varoluş mücadelesi bundan 42 yıl önce kurulan bir devlet olarak varlığını devam ettiriyor.” diyerek bölgedeki soruna da işaret etti. Balyemez, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ısrarla Türkiye Cumhuriyeti dışında hiçbir ülke tarafından tanınmadığını aktardı. "TÜRKİYE 75 YILDIR KIBRIS TÜRKLERİNİN UĞRADIĞI HAKSIZLIĞI GİDERMEK İÇİN ÇABALIYOR" Tarihî süreci anlatan Balyemez, 1931’de İngiliz hükûmeti tarafından Türklerin millî kimliğinin reddedildiğini, Müslüman azınlığı olarak tanınma yönünde baskıya maruz kaldığını ifade etti. Balyemez, Kıbrıs Türklerinin o tarih itibarıyla Türklük mücadelesine başladığını kaydetti. 1960’lı yıllara gelindiğinde katliamlara uğradıklarını anımsatan Balyemez, daha sonra KKTC’nin kurulmasıyla güvenlik sorunun yaşanmadığını belirtti. Balyemez konuşmasında, “Türkiye yetmiş beş yıldır ana gündem maddesi olan dış politikasında Kıbrıs Türklerinin uğradığı haksızlığı gidermek için çabalamaktadır.” cümlesini sarf etti. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı tarafından Türk dünyasının şekillendirilmeye çalışıldığının altını çizen Balyemez, bunun yeniden hayata geçirilmeye çalışıldığını dile getirdi. Son olarak işgal altındaki Kırım, Kırım Tatarları, Rus saldırıları altındaki Ukrayna’da var olan mevcut durum ve bu bağlamda faaliyette olan Kırım Ailesini anlatan kısa bir video kesit gösterildi. "RUS ORDUSUNA GİRMEMEK, UKRAYNA'YA KARŞI SAVAŞMAMAK İÇİN TÜRKİYE'YE GELDİM" Panelde konuşmacı olarak yer alan Kırım Ailesi Gençlik Kolları Üyesi Zevri Kömürcü ise Rus işgali altındaki Kırım’ın tarihî serüvenini ve Kırım Tatarlarını katılımcılara anlattı. 2022 yılı itibarıyla Anadolu topraklarına adım attığını belirterek konuşmasına başlayan Kömürcü, “Türkiye’ye gelmemin sebebi Rus ordusuna girmemek, Ukrayna’ya karşı savaşmamak, milletim için çalışmaktı. Biliyorsunuz Kırım, Türk dünyasının hassas ve sorunu olan bölgelerinden biri.” diyerek Kırım Tatarlarının anavatanı Kırım Yarımadası’nın yüzyıllardır maruz kaldığı asimilasyon ve baskı politikalarına değindi. Kırım Hanlığı bağlamında yarımadanın tarihini ele alan Kömürcü, tarihî şahsiyetlerden biri olan İsmail Bey Gaspıralı’nın Türk dünyasına yeni bir soluk kazandırdığını vurguladı. Ayrıca 1917 senesinde Numan Çelebicihan başkanlığında Kırım Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğunu da sözlerine ekleyen Kömürcü kısa süreli cumhuriyetin ardından aydınların Ruslar tarafından katledildiğine dikkat çekti. Kömürcü, “Bu yetmeyince Kırım Hanlığı'ndan miras kalan yapılarımızı da yok etmeye çalıştılar.” dedi. Kömürcü, 1944’te ise Kırım Tatarlarının SSCB tarafından hayvan vagonlarına bindirilerek ana yurtlarından sürgüne gönderildiğini anımsattı. 1960’lı yılların sonunda Kırım’a geri dönüşlerin başladığını ancak gidenlerin zorlu şartlar altında yaşam mücadelesi verdiğini aktaran Zevri Komürcü, SSCB’nin dağıldığı 1991 yılı itibarıyla Kırım’ın Ukrayna topraklarına dâhil olduğunu belirtti. Kömürcü, böylelikle Kırım Tatarlarının anavatanına döndüğü, asimilasyona karşı verdiği kimlik mücadelesinin sonuç verdiği dönemin ortasında 2014 yılında Kırım’ın yeniden Rusya tarafından işgal edildiğini dile getirdi. MOSKOVA TÜRKİYE'NİN YARDIMLARINDAN SONRA TEDİRGİN OLDU Türkiye Cumhuriyeti’nin Kırım’a her zaman destek verdiğini, bununla birlikte Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı Başkanlığının (TİKA) işgalden önce Kırım’da türlü faaliyetler yürüttüğünü ifade eden Kömürcü, “Türkiye’nin Kırım’a yaptığı yardımları gören Moskova Türk dünyasının yeniden kurulmasına izin vermedi.” yorumunda bulundu. İşgal altındaki Kırım’da şu anda 200’ü aşkın siyasî tutsak olduğunu aktaran Kömürcü, işgalcilerin Kırım’daki Türklüğü susturmak istediğini vurguladı. Bu nedenle Kıyiv’de faaliyet gösteren Kırım Ailesinin 2022’de topyekûn Rus saldırılarının başlamasıyla birlikte Eskişehir’e geldiğini dile getiren Kömürcü, “Savaştan hemen önce Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, ‘Savaş başlayacak biliyoruz ama sizin yanınızda olacağız’ diyerek bize teminat vermişti. Öyle de oldu. Savaşın başladığı gün Türkiye'nin Kıyiv Büyükelçiliği otobüslerle çocukların Türkiye’ye getirilmesini sağladı.” dedi. CUMHURBAŞKANI, FIRST LADY VE TİKA BAŞKANINA TEŞEKKÜR Kömürcü, desteklerinden dolayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, First Lady Emine Erdoğan ve TİKA Başkanı Abdullah Eren’e teşekkür etti. Panelin ardından programın organizatörleri tarafından panelistlere bozkurt temalı plaket, Teşekkür Belgesi ve Kızılelma Ziya Gökalp Onur Ödülü Belgesi takdim edildi. Program, toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.

Irak'ta parlamento seçimleri yaklaşıyor: Türkmen adaylar belli oldu Haber

Irak'ta parlamento seçimleri yaklaşıyor: Türkmen adaylar belli oldu

Irak'ta yaklaşan parlamento seçimleri öncesinde gözler Türkmenlere çevrildi. Irak Türkmen Cephesi (ITC) Genel Başkanı ve Birleşik Irak Türkmenleri Cephesi Listesi Başkanı Mehmet Seman Ağaoğlu, parlamento seçimleri için ITC adaylarını açıkladı. ITC Başkanı Ağaoğlu, seçimlere katılımın, millî Türkmen kimliğinin güçlendirilmesi ve Türkmen halkının Türkmeneli coğrafyasının tamamında etkin şekilde temsil edilmesi amacıyla gerçekleştirildiğini aktardı. Ağaoğlu ayrıca Türkmenlerin beklenti ve taleplerini yansıtan sorumlu ve kapsayıcı bir millî vizyon doğrultusunda şekillendiğini söyledi. ITC ADAYLARI BELLİ OLDU ITC adayları Bağdat, Diyala, Selahaddin, Ninova, Erbil ve Süleymaniye vilayetlerinde seçime katılacak. Irak Parlamento Seçimleri için adayların ismi şöyle sıralandı: Diyala ili, Usama Nazım; Bağdat ili Gülşan Celal (Ulusal El-Hasm Koalisyonu kapsamında); Ninova ili, Züleyha İlyas Kali ve Lokman Necim Ahmet Reşit; Selahaddin ili, Menal Hasan Ekber ve Büşra Şükür Merden; Süleymaniye ili, Birsen Cihat Mehmet, Erdelan Tarık Reşit, Mehmet Serdar Hurşit, Abdullah Cevdet Hüseyin; Erbil ili, Brva Ömer Resul, Macid Abdullah Süleyman, Iptsam Esat Mecit, Wafa Fazil Lütfi ve Abdülbari Ümit Cercis. Öte yandan Kerkük ili için Birleşik Irak Türkmenleri Cephesi Listesi'nden 24 aday çıkarıldı. Listenin birinci sırasında ITC eski Başkanı Erşat Salihi yer aldı. Listenin tamamı aşağıda belirtilen görselde şu şekilde paylaşıldı:

Kerkük'teki krize Türkiye’den uyarı: Türkmenler layıkıyla temsil edilmeli Haber

Kerkük'teki krize Türkiye’den uyarı: Türkmenler layıkıyla temsil edilmeli

Kerkük'te yerel yönetimde bulunan Kürt ve Arap yetkililer, Türkmenlerin yasal haklarını gasbediyor. Irak’ın Kerkük kentine bağlı, Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı Altunköprü nahiyesinde yapılan atamalarda Türkmenlere yer verilmemesi, Türkmenlerin tepkisine neden oldu. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, Kerkük’teki gelişmelere ilişkin bir açıklama yaptı. Keçeli, gelişmeleri “yakından ve hassasiyetle” takip ettiklerini bildirdi. Keçeli, “Türkmen soydaşlarımızın Irak siyaset ve devlet yapısı içerisinde layıkıyla temsil edilmeleri temel beklentimizdir. Bu husus bilhassa Kerkük’te, Vilayet Meclisi başta olmak üzere tüm kamu kuruluşlarında yapılacak atama ve görevlendirmeler bağlamında önem taşımaktadır.” dedi. "KERKÜK'ÜN HUZURU IRAK'IN HUZURUDUR" “Türkmen nüfusun yoğun olduğu Kerkük’ün Altunköprü Belediyesine, Türkmen olmayan bir müdür atanması haklı olarak Türkmen toplumu nezdinde rahatsızlık ve hayal kırıklığı yaratmıştır.” diyen Keçeli, sahip olduğu etnik ve dinî çeşitlilikle Irak'ın küçük bir modelini teşkil eden Kerkük’ün huzurun ve istikrarının, esasen tüm Irak’ın huzur ve istikrarı açısından kilit önemde olduğunu vurguladı. Ayrıca Keçeli, “Bu bağlamda, Kerkük’teki gelişmeler ülkemiz tarafından yakından ve hassasiyetle takip edilmektedir.” ifadelerini kullandı. KERKÜK’TE TÜRKLER HEDEF ALINIYOR Altunköprü’de gerçekleşen hak ve hukuk ihlali karşısında yüzlerce Türkmen yerel yönetimden dışlandıkları belirterek 30 Haziran’da bir gösteri başlattı. Göstericiler, çadır kurarak başlattıkları protestolardaki taleplerine Kerkük yerel yönetiminden yanıt alamayınca Kerkük-Erbil kara yolunu trafiğe kapattı. Bunun üzerine Kerkük yerel yönetimi, nahiyedeki tüm kurum ve kuruluşlardaki görev dağılımını gözden geçirmek için komisyon oluşturma kararı aldı. “KERKÜK KAPALI KAPILAR ARDINDAN YÖNETİLEMEZ” Irak Türkmen Cephesi (ITC) Genel Başkanı ve Birleşik Irak Türkmenleri Cephesi Listesi Başkanı Mehmet Seman Ağa, “Reşid Oteli Hükûmeti” olarak adlandırılan yapıyı ve “idari dengeyi yeniden sağlama” başlığı altında kurulan komiteleri kesin bir dille reddettiklerini açıkladı. Ağa, bu yapıların halkın gerçek iradesini temsil etmediğini ve başta Türkmenler olmak üzere kentteki etnik grupların beklentilerini yansıtmadığını vurguladı. Ayrıca Ağa, “Kerkük kapalı kapılar ardından yönetilemez; sahte anlaşmaların ürünü olan komitelerle inşa edilemez! Kerkük, tüm evlatlarınındır.” dedi.

Türkmeneli'nin yas günü: 16 Ocak 1980'de şehit edilen Türkmen liderler anılıyor Haber

Türkmeneli'nin yas günü: 16 Ocak 1980'de şehit edilen Türkmen liderler anılıyor

Arkadaşlar, ağaç budandıkça yeşerir, sizden ricam davayı bırakmayın. Ben şu anda her zamankinden daha huzurluyum. Allah'ımın huzuruna gönül rahatlığıyla çıkıyorum. Bayrağı size teslim ediyorum. Bu bayrağı şerefle taşıyacağınızdan eminim. Doğruluktan ve Allah'ın yolundan asla şaşmayın. Bu sözler, 16 Ocak 1980'de asılarak şehit edilen Türkmeneli'nin yiğit lideri Necdet Koçak'ın idam sehpasına gitmeden önceki son sözleriydi. Irak Türkmenlerinin unutulmaz lideri Necdet Koçak, fikir adamı, akademisyen ve toplum önderiydi. Saddam rejimi tarafından "Türkçülük suçu" isnat edilerek 3 dava arkadaşıyla beraber idam edildi. Baas Partisinin Irak Türklerine karşı yürüttüğü sindirme politikası, 1980 yılına gelindiğinde zirve yapmıştı. 16 Ocak 1980 günü, dönemin Irak Türkmenlerini temsil eden tek resmi kurum olan Türkmen Kardeşlik Ocağı Başkanı Albay Abdullah Abdurrahman ve yol arkadaşları; Doç.Dr. Necdet Koçak, Dr. Rıza Demirci, iş adamı Adil Şerif Bağdat’ta şehit edildi. Türkmeneli'nin yas günü: 16 Ocak 1980'de şehit edilen Türkmen liderler anılıyor pic.twitter.com/BbhKkrmMVv — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) January 16, 2025 SUÇLARI IRAK'TA TÜRK OLMAK VE TÜRK MİLLİ KİMLİĞİNİ YAŞATMAKTI Suçları, Saddam rejiminin yönettiği Irak’ta Türk olmaktı. Yüzlerce Türk öğrencinin en iyi şekilde yetişmesini sağladılar, Irak’ta unutturulmak istenen Türk nüfusun yerleşim sahasını tespit ettiler. Türkmen halkına milli bir bilinç ve ruh verdiler. Bu faaliyetleri, ırkçı ve soykırımcı Baas rejiminin dikkatini çekti ve Türkmenlerin iradesini kırmak için bu kutlu milli mücadele önderleri katledildi. ŞEHİT LİDER ABDULLAH ABDURRAHMAN Abdullah Abdurrahman, 1913 yılında Irak’ın Kerkük şehrinde doğdu. 1941’de İngilizler’e karşı başlatılan milli mücadeleye katıldı. 1948 yılında Türkmen generalleri olan Mustafa Ragıp ve Ömer Ali Bayraktar ile birlikte Filistin’i kurtarma girişiminde bulundu. Ordudan emekli olarak 1960 yılında kurulan Türkmen Kardaşlık Ocağının başkanlığını yaptı. Bu görevini 12 yıl boyunca sürdürdü. Baas Partisinin Irak Türklerine karşı yürüttüğü sindirme politikası sebebiyle, 1976 yılında, Türkmen Kardaşlık Ocağı’ndan uzaklaştırıldı. 1979 yılında tutuklanarak çeşitli işkencelere maruz kaldı. 16 Ocak 1980 tarihinde dava arkadaşlarıyla birlikte 67 yaşında idam edildi. Kerkük’te cenazesine katılacak olan halk daha fazla eziyet görmesin diye, kendi vasiyeti üzerine cenazesi Kerbela şehrine defnedildi. ŞEHİT DOÇ. DR. NECDET KOÇAK Necdet Koçak, 7 Nisan 1939 tarihinde Kerkük’te doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini burada tamamladı. 1962 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinden mezun oldu. Daha sonra Kerkük'e giderek 1962-1964 yılları arasında Zirai Donatım Müdürlüğü’nde çalıştı. 1964 senesinde de tekrar Türkiye’ye geldi. Bu dönemde ziraat alanında master eğitimi aldı. 1970'de de Irak'a dönerek Bağdat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapmaya başladı. 1976'da doçentliğe yükseldi. 22 Mart 1979 tarihinde hakkında Türkçülüğü yaydığı ve casusluk yaptığı suçlamasıyla tutuklandı. Yiğit Türkmen lider Koçak, 16 Ocak 1980 tarihinde Bağdat’ta Saddam rejimi tarafından idam edildi. Cenazesi Kerkük’te toprağa verildi. ŞEHİT DR. RIZA DEMİRCİ Şehit Dr. Rıza Demirci, 1928 yılında Kerkük’te doğdu. 7 Mayıs 1960 yılında Bağdat’ta kurulan Türkmen Kardaşlık Ocağının kurucularındandır. Yüzlerce Türk öğrencinin en iyi şekilde eğitim tahsillerini sağladı. Irak’ta bulunan Türk nüfusunun yerleşim sahalarının tespitinde büyük çabalar harcadı. Mart 1979 tarihinde diğer dava arkadaşları ile birlikte tutuklandı. Ancak bugüne kadar ne cenazesi teslim edildi ne de idamı doğrulandı. Kaderi diğer dava arkadaşları ile aynı olduğu için, kesin olmamakla birlikte Dr. Rıza Demirci’nin de infaz tarihi 16 Ocak 1980 kabul edilir. ŞEHİT ADİL ŞERİF Şehit Adil Şerif, 1928 yılında Kerkük şehrinde doğdu. Kerkük’ten ayrılarak Bağdat’a yerleşen Şerif burada milli davaya, elinden gelen her türlü yardımı yapmaya devam etti. Mart 1979 tarihinde tutuklandı. 16 Ocak 1980 tarihinde diğer dava arkadaşları ile birlikte idam edildi. Cenazesi Bağdat’ta toprağa verildi. IRAK'TA TÜRK MİLLİ KİMLİĞİ İÇİN MÜCADELE SÜRÜYOR Irak’ta Saddam rejimi 9 Nisan 2003’te yıkıldı ama Türkmenlerin yüzü gülmedi. Saddam idaresinin baskılarını, ABD işgali ve terör örgütünün katliamları izledi. Yıllar süren mücadelede verilen binlerce şehit ve ödenen ağır bedeller asla unutulmadı. Bugün de Irak’ta Türkmen halkı ayrımcılığa, asimilasyona ve baskılara karşı direniş gösteriyor. i Türk milli kimliğini bölücü terör örgütüne karşı yaşatmaya çalışıyor. Türkmeneli ve tüm Türk dünyası, Mendeli’den Telafer’e aziz vatanları için toprağa düşen tüm Türkmen şehitlerini her 16 Ocak günü anıyor ve hatırlıyor.   

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.