SON DAKİKA
Hava Durumu

#Uygur Türkleri

QHA - Kırım Haber Ajansı - Uygur Türkleri haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Uygur Türkleri haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Doğu Türkistan'da çocuk istismarı: Gizlenen gerçekler Haber

Doğu Türkistan'da çocuk istismarı: Gizlenen gerçekler

Selahaddin Kaşgarlı/QHA Ankara Doğu Türkistan'da çocuk istismarı ve çocuk kaçakçılığı yıllardır dünya kamuoyunun dikkatini çeken ciddi bir sorun olarak biliniyor. Ancak Çin hükûmetinin medya kontrolü ve sansür politikaları, bu konuların geniş çapta tartışılmasını engelliyor. Uluslararası insan hakları örgütleri ve bağımsız araştırmacılar, Çin'in Doğu Türkistan'daki Uygur çocuklara yönelik asimilasyon, çocuk kaçakçılığı ve organ ticareti gibi ciddi suçlar işlediğini belirtiyor. Bu dosya haber, elde edilen veriler ve raporlar ışığında Çin’deki çocuk istismarı ve kaçakçılığına dair önemli noktaları mercek altına alıyor. ÇİN'İN  ASİMİLASYON POLİTİKALARI Çin hükûmetinin Uygur çocuklara yönelik asimilasyon politikaları, kültürel soykırım olarak nitelendirilen uygulamalara dayanıyor. Çin Eğitim Bakanlığının açıkladığına göre, 2017 yılından bu yana yaklaşık 1 milyon Uygur Türkü çocuk, ailelerinden koparılarak devlet destekli yatılı okullara yerleştirildi. Bu okullarda çocuklara, Uygur kültüründen uzaklaşmaları ve Çin kültürünü benimsemeleri teşvik ediliyor. Eğitim programlarının çoğu, çocuklara Uygur Türkçesi yerine Mandarin Çincesi öğretmeyi ve Çin'e sadakat duygusu aşılamayı amaçlıyor. ÇOCUK İSTİSMARLARINA DAİR VERİLER Birleşmiş Milletler'in (BM) raporlarına göre bu uygulamalar, çocukların kültürel kimliklerini kaybetmelerine neden oluyor. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin 2023 yılı raporunda, bu okullarda çocukların ailelerinden koparıldığı ve zorlu koşullarda eğitim gördüğü belirtiliyor. Öte yandan Doğu Türkistan ve Çin genelinde 68 çalışmadan 18 yaş altı çocukların yüzde 26,6'sının fiziksel istismara, yüzde 19,6'sının duygusal istismara, yüzde 8,7'sinin cinsel istismara ve yüzde 26'sının ihmale maruz kaldığını belirtiliyor. ÇOCUK KAÇAKÇILIĞI: KAYIP ÇOCUKLARIN KARANLIK DÜNYASI Çin, dünya genelinde insan kaçakçılığı sorunuyla bilinen bir ülke. Özellikle çocuk kaçakçılığı, hem yerel hem de uluslararası suç şebekelerinin ilgisini çeken alan olarak biliniyor. Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (HRW) 2022 yılı raporuna göre, Doğu Türkistan'daki Uygur Türkü çocuklar, yasa dışı çocuk kaçakçılığı ve organ ticareti faaliyetlerine maruz kalıyor. 2019 yılında "ABD Dışişleri Bakanlığının İnsan Kaçakçılığı Raporu", Çin'i en kötü insan kaçakçılığı uygulamalarının görüldüğü ülkeler arasında sınıflandırdı. Çin'de her yıl binlerce çocuğun kaçırıldığı tahmin ediliyor. Çin hükûmeti resmi olarak bu konuda sınırlı bilgi sunarken, sivil toplum örgütleri her yıl yaklaşık 20 bin çocuğun kaçırıldığını bildiriyor. Kaçırılan çocuklar genellikle insan ticareti ağlarına satılıyor; yasa dışı evlat edinme, zorla çalıştırma ya da organ ticareti amacıyla kullanılıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) raporlarına göre, bu çocukların büyük bir kısmı iz bırakmadan kayboluyor. Aileler yetkililere başvurduğunda ise genellikle sonuç alamıyor. Polis teşkilatlarının ve yerel yönetimlerin bu suçlarla yeterince mücadele etmemesi, sorunun büyümesine yol açıyor. ÇOCUK ORGAN KAÇAKÇILIĞI VE UYGURLARIN DURUMU The China Tribunal tarafından 2019 yılında yayımlanan bir raporda, zorla organ nakli uygulamalarında Uygurların da hedef alındığı kaydedildi. Rapora göre, Çin’deki organ bağış sistemi, talebi karşılayacak kadar büyük bir gönüllü bağış ağına sahip değil. Bu nedenle, özellikle Uygur ve diğer Türk topluluklarının organları kara borsada satılıyor veya zengin Çinliler ve yabancı alıcılar için kullanılıyor.  2020 yılında yapılan bir araştırmada, Çin'deki yasa dışı organ nakli pazarının yıllık değerinin 1 milyar dolara yaklaştığı belirtildi. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Uygur Türklerinden alınan organların özellikle kalp, böbrek ve karaciğer gibi hayatî organların yasa dışı şekilde ticarete konu olduğunu dile getirdi. VERİLER VE RAPORLAR NE SÖYLÜYOR? Çin’deki Save the Children organizasyonu ve diğer bağımsız araştırmalar, çocukların zorla organlarının alındığını doğrulayan çeşitli kanıtlar ortaya koydu. Bu konuda Çin hükûmetinden açık ve şeffaf veri talep edilmesine rağmen, resmi kaynaklar sınırlı bilgi sağlamakla yetiniyor. China Tribunal’ın raporlarına göre, 2015-2019 yılları arasında Çin'in toplama kamplarında tutulan Uygur Türkerinin organlarının yasa dışı şekilde alındığına dair güçlü kanıtlar mevcut. Bu toplama kamplarında tutulan birçok Uygur Türkü çocuğun da söz konusu ticaretin kurbanı olduğu biliniyor. ULUSLARARASI TEPKİLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Uluslararası toplum, Çin'in Doğu Türkistan'daki bu insan hakları ihlallerine karşı tepkisini her geçen gün artırıyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres 2024'te yaptığı açıklamada, Çin hükûmetine Doğu Türkistan'daki insan hakları ihlallerini durdurma çağrısında bulundu. Ayrıca Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Çin'i uluslararası insan hakları normlarına uymaya çağıran yaptırımlar uygulama konusunda çeşitli adımlar atıyor. Sonuç olarak, Doğu Türkistan'daki Uygur Türkü çocuklara yönelik bu ciddi insan hakları ihlalleri, uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmiş durumda. Çin hükûmetinin bu uygulamalara son vermesi, hem bölgedeki çocukların hem de uluslararası toplumun geleceği açısından büyük önem taşıyor.

Çin Uygur Türklerinden DNA örnekleri topluyor! Haber

Çin Uygur Türklerinden DNA örnekleri topluyor!

Son yıllarda, yabancı şirketler ve araştırmacıların Çin ile iş birliği yaparak Uygur Türkleri ve diğer yerel etnik gruplar üzerinde gerçekleştirdiği klinik deneyler, doku örneği ve DNA araştırmaları, bilimsel etik standartlar konusunda endişeleri artırdı. Özellikle, Amerikalı bazı kongre üyeleri, Çin’in Doğu Türkistan'da yürüttüğü klinik deneylerin detaylarının incelenmesini talep ederken, Avustralyalı araştırmacıların da bu tür iş birliklerine dahil olduğu ortaya çıktı. Bu tür araştırmaların, Çin hükûmetinin Uygur Türklerine yönelik soykırım suçlamalarıyla bağlantılı olarak devam ettiği biliniyor. AVUSTRALYALI ARAŞTIRMACILAR VE ÇİN’İN DNA ARAŞTIRMALARI "Sidney Morning Herald" gazetesinin 2 Eylül tarihli haberine göre, Avustralyalı araştırmacıların, Çin tarafından sağlanan DNA ve kan örneklerinin bireylerin rızasıyla toplanıp toplanmadığını bilmedikleri veya bunu araştırmadan Çin ile iş bilriği yapmalarının etik olmadığı belirtildi. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) Kök Hücre Laboratuvarı Direktörü Dr. Masiyem Mutellipova, Doğu Türkistan'da hiç bir Uygur Türkünün DNA örneği ya da kan örneği verme özgürlüğünün bulunmadığını belirtti. Mutellipova, Doğu Türkistan'da rızanın zorunlu olduğunu ve "izin formu" gibi belgelerin hiçbir anlam ifade etmediğini vurguladı.  ULUSLARARASI BİLİMSEL ETİK SORUNLARI Öte yandan, uluslararası ünlü bilimsel dergi "Scientific Reports", Avustralyalı araştırmacıların 2018 yılında Doğu Türkistan'da Türklerin DNA adli veri tabanını kurma üzerine yaptıkları çalışmanın, bu yılın temmuz ayında polis müdahalesi nedeniyle askıya alındığını bildirdi. Bu araştırmanın Uygur Türklerini içermediği belirtilmişse de, araştırmacıların Doğu Türkistan'da bin 842 yerel kişiden kan örneği topladığı belirtiliyor. UYGUR TÜRKLERİNİN RIZASI VE İNSAN HAKLARI İHLALLERİ Amerika’daki Uygur İnsan Hakları Derneğinin Araştırma Direktörü Dr. Henrik Szadziewski, Uygur Türklerinin rızasının doğruluğunu kanıtlama imkanının bulunmadığını belirtti. Szadziewski, araştırmacıların, Doğu Türkistan'daki mevcut durumu değerlendirirken, bu bölgedeki DNA örneklerinin zorla mı yoksa gönüllü mü toplandığını sorgulamaktan ziyade, bu bölgedeki insan hakları ihlallerini sorgulamanın daha önemli olduğunu ifade etti. Dr. Masiyem Mutellipova, uluslararası ünlü dergilerde yayımlanan Uygur Türklerinin DNA araştırmalarına ilişkin 90 bilimsel makalenin etik standartlara uyup uymadığının araştırılması gerektiğini belirtti.

Çin, zekat veren Uygur Türkünü hapse attı! Haber

Çin, zekat veren Uygur Türkünü hapse attı!

Çin, işgal altında tuttuğu Doğu Türkistan’da uyguladığı baskıcı politikaları kapsamında İslâm dinine yönelik tüm ibadetleri yasaklamaya devam ediyor. Çin'in uyguladığı yasaklar arasında zekat vermek de bulunuyor. Uygur Türkü iş adamı Alican İsmail'in, ihtiyaç sahibi 10 bin kişiye zekat vermesi nedeniyle 18 yıl hapis cezasına çarptırıldığı bildirildi. İsmail, özellikle hastanelerde tedavi görmekte zorluk çeken ihtiyaç sahibi Doğu Türkistan halkına yardım eden bir hayırsever olarak biliniyordu. ÇİN İNSANLARA YARDIM ETMEYİ BİLE SUÇ SAYIYOR "Xinjiang Sadakat Biyo-Teknoloji" isimli şirketin sahibi İsmail, 2017’de toplama kampına alındı. İsmail, 2018’de sözde “yasa dışı seyahat” ve “yasa dışı hayır işi” suçlamalarıyla hapse atıldı. Özgür Asya Radyosu (RFA) muhabirinin uydu telefonu aracılığıyla yaptığı görüşmelerde, İsmail’in “etnik ayrılıkçılık” ile suçlandığı ve 10 binden fazla kişiye zekat verdiği için ağır bir ceza aldığı öğrenildi. Olayı bilen ve RFA muhabirine konuşan bir kaynağa göre, 2010'ların başında Ürümçi'de yükselen Uygur Türkü girişimcilerden biri olan İsmail, 2017 yılında başlayan kitlesel gözaltılar sırasında Kazakistan’a seyahat ettikten sonra alıkonuldu. Daha önce “ulusal ayrılıkçılık” suçlamasıyla cezaevine giren İsmail, 2017’deki geniş çaplı tutuklamalarda “kara liste"ye alındı. İsmail, yurt dışındaki seyahatleri ve yaptığı hayır işlerinin sorgulanması sonucunda hapse mahkûm edildi. ETNİK AYRILIKÇI OLARAK SUÇLANDI İsmail’in, 2000'lerin başında Kaşgar'ın Maralbişi ilçesinde şirketini kurduğu ve 2008’de Ürümçi'ye taşındığı öğrenildi. İş yaşamında zekata önem veren İsmail, Ürümçi'de hastanelerde sağlık hizmeti alamayan insanlara yardım etmek amacıyla gelirini zekat olarak ayırıyordu. Ancak bu yardımlar, Çin yönetimi tarafından “etnik ayrılıkçı” olarak suçlanmasına neden oldu. 20 ARKADAŞI DAHA CEZALANDIRILDI Maralbaşı kasabasındaki bir güvenlik yetkilisi, Alican İsmail’in “yasa dışı olarak toplanan paraları biriktirmek ve dağıtmak” suçundan 18 yıl hapis cezasına çarptırıldığını doğruladı. Diğer 20 arkadaşının ceza süreleri hakkında ise henüz net bir bilgi bulunmuyor.

Çin 2024'te Doğu Türkistan'a 100 bin Çinli yerleştirdi! Haber

Çin 2024'te Doğu Türkistan'a 100 bin Çinli yerleştirdi!

Çin Komünist Partisinin (ÇKP) uyguladığı "Batı Bölge Planı" çerçevesinde, Doğu Türkistan'a yönelik nüfus değişikliği ve Çinlileştirme stratejileri, uluslararası toplumda büyük bir endişe yaratıyor. Temmuz 2024 itibarıyla Çinli yerleşimcilerin bölgeye yerleştirilmesinde rekor bir artış yaşandı. 2003 yılından bu yana Doğu Türkistan'a yerleştirilen Çinli sayısı 540 bini geçerken, 2024 yılında sadece yedi ayda 100 bin Çinli bölgeye taşındı. DOĞU TÜRKİSTAN ÇİNLİLEŞTİRİLİYOR Çin'in Hubei eyaletinden Doğu Türkistan'a gönderilen sözde "gönüllüler" arasında üniversite öğrencileri de bulunuyor. Hubei Eyaleti Komünist Gençlik Birliği tarafından düzenlenen özel bir uğurlama töreninde, 240'tan fazla öğrenci Doğu Türkistan'a doğru yola çıktı. Bu yıl, Hubei eyaleti toplamda 764 gönüllüyü bölgeye gönderirken, bunların 512’si Xinjiang İnşaat ve Üretim Kolordusu (Bingtuan) gibi askerî ve sivil kurumlarda konuşlandırıldı. TÜRK NÜFUSUNU AZALTMA PROJESİ Çin rejiminin "gönüllü alım" adı altında yürüttüğü seferberlik, Doğu Türkistan'a kalıcı olarak taşınan Çinli üniversite öğrencilerinin sayısında ciddi bir artışa neden oldu. Çin medyası, bu artışı Batı Bölge Planı kapsamındaki en yüksek yerleştirme işlemi olarak duyurdu. Bu politikaların, bölgedeki Türk nüfusunu azaltma ve Çinlileştirme hedefi doğrultusunda uygulandığı belirtiliyor. "GÖNÜLLÜ HİZMET YÖNETİM SİSTEMİ" Rejim tarafından yeni geliştirilen "Gönüllü hizmet yönetim sistemi" ile Çinlilere Doğu Türkistan'da iş bulma konusunda çeşitli kolaylıklar sağlanıyor. Çinli yerleşimcilerin kalıcı olarak Doğu Türkistan'da yaşama kabul etmeleri teşvik ediliyor. Çin basını, bu stratejilerin bölgenin etnik yapısını değiştirerek, Uygur Türkü nüfusunu azaltmayı ve Çinlileştirmeyi amaçladığını vurguluyor. "ZULÜM BİTTİ, HER ŞEY NORMALLEŞTİ" ALGISI Çin rejiminin, Doğu Türkistan'daki yeraltı ve yer üstü zenginliklerini kontrol altına alarak, bölgeye kalıcı yerleşim sağlamayı hedeflediği belirtilirken, aynı zamanda uluslararası toplumda "Zulüm bitti, her şey normalleşti" algısını oluşturmak ve "Tek Kuşak Tek Yol" girişimini engelsiz şekilde hayata geçirmek için bu stratejilerin uygulandığı ifade ediliyor. Bu uygulamalar, Doğu Türkistan'ın etnik yapısını köklü bir şekilde değiştirme ve bölgedeki Türk nüfusunu azınlığa düşürme hedefinin bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Çin'in Doğu Türkistan'da uyguladığı soykırım BM'de konuşuldu! Haber

Çin'in Doğu Türkistan'da uyguladığı soykırım BM'de konuşuldu!

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyinin 56. Olağan Oturumunda CAP Liberte de Conscience, Uygur Hareketi ve Uygur Araştırmaları Merkezi tarafından tertip edilen bir etkinlikte insan hakları aktivistleri Çin'in Doğu Türkistan'daki soykımırına dikkat çekti. ÇİN'İN SOYKIRIM POLİTİKASI ARTTI İnsan hakları aktivistleri, sivil toplum örgütü (STK) temsilciler ve akademisyenler, Şi Cinping yönetimindeki Çin'in Doğu Türkistan topraklarında başta Uygur Türkleri olmak üzere Türk ve Müslüman halklara uyguladığı baskı politikasının arttığını dile getirdi.  DOĞU TÜRKİSTAN'IN TARİHÎ YAPILARI YOK EDİLMEYE ÇALIŞILIYOR! Uygur Araştırmaları Merkezi Başkanı Abdulhakim İdris, 2014 yılından bu yana işgalci Çin'in Uygur ve Kazak Türklerini toplama kamplarına kapattığını, Doğu Türkistan'da ise tarihî yapıları, camileri ve kültürel zenginlikleri yok etmeyi amaçladığını vurgulayarak, Çin'in bu eylemlerini kınadı. İdris, "Çin Komünist Parti (ÇKP) rejimi 2017’de İslam’ı Çinlileştirme kapsamında ortadan kaldırılması gereken bir akıl hastalığı olarak nitelendirdi. Uygur gelenekleri Çin normlarına uymaya zorlanıyor ve İslamî unsurlar mimarilerinden siliniyor" dedi. Uygur Hareketinin kurucusu ve İcra Direktörü Ruşen Abbas ise Çin'in sözde terörle mücadele kapsamında soykırım uyguladığının altını çizdi. Abbas, "1949 yılında ÇKP topraklarımızı ele geçirdi, zengin kaynaklara ve stratejik öneme sahip halkımıza baskı yapmaya başladı. Halkım ÇKP’nin terörle mücadele adı altında yürüttüğü soykırım politikalarına katlandı." ifadelerini kullandı.   ABD'DEN DOĞU TÜRKİSTAN'DAKİ SOYKIRIMIN DURDULMASI İÇİN ÇAĞRI Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri’nin BM İnsan Hakları Konseyi Büyükelçisi Michele Taylor, "ABD, sürekli olarak Çin'in Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerine son vermesi çağrısında bulunmuştur." diyerek keyfî olarak gözaltına alınan kişilerin derhâl serbest bırakılması, insan hakları ihllalerine son verilmesi gerektiğini vurguladı. Taylor bu eylemlerin uluslararası alanda suç teşkil ettiğini belirterek güçlü bir kınamada bulundu.  Taylor konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "Çin'i Doğu Türkistan’da keyfî olarak gözaltına alınan tüm bireyleri serbest bırakmaya, hem yurt içinde hem de yurt dışında taciz, gözetim ve tehditleri durdurmaya, kültür, dil, din veya inanç temelli ayrımcılığa son vermeye ve zorla asimilasyon politikalarını kaldırmaya çağırıyoruz. Ayrıca, Doğu Türkistan’da zorla çalıştırma, zorla evlendirme, doğum kontrolü, kısırlaştırma, kürtaj ve aileleri ayırma politikalarına son verilmesini talep ediyoruz.”

Ürümçi Katliamı Çin'in İstanbul Başkonsolosluğu önünde protesto edildi Haber

Ürümçi Katliamı Çin'in İstanbul Başkonsolosluğu önünde protesto edildi

Baskıcı Çin rejiminin 5 Temmuz 2009'da Doğu Türkistan'ın Ürümçi kentinde gerçekleştirdiği kanlı katliam, bugün 15. yılında acıyla hatırlanıyor. Uluslararası Doğu Türkistan STK'lar Birliği, 5 Temmuz Ürümçi Katliamı'nın yıl dönümünde Çin'in Uygur Türklerine uyguladığı soykırıma dikkat çekmek amacıyla protesto gösterisi düzenledi.  Protestoya; İlmi Fikri Araştırmalar Merkezi (İFAM) Kurucu Başkanı Dr. İhsan Şenocak,, Siyer Vakfı Kurucu Başkanı Muhammed Emin Yıldırım, Genç İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsani Yardım Vakfının (İHH) Genel Başkanı Muhammed Cihat Çekil, BBP MKYK üyesi Kadir Turan, Ülkü Ocakları ve pek çok siyasi parti ve STK temsicileri yer aldı.  "İŞGALCİ KIZIL ÇİN TÜRKİSTAN'DAN DEFOL!" Çin'in İstanbul Başkonsolosluğu önünde toplanan Uygur Türkleri, Ürümçi Katliamı'nda hayatını kaybedenleri andı. Çok sayıda Uygur Türkünün toplandığı meydanda, "Soykırıma sessiz kalma!", "Türkistan Türk'tür, Türk kalacak!", "İşgalci Kızıl Çin, Türkistan'dan defol!" sloganlarıyla katliam bir kez daha kınandı. Her yaştan göstericinin bulunduğu protesto gösterisinde, Türkiye ve Doğu Türkistan bayrakları ile yürüyüş yapıldı. Protesto edilen duanın ardından son buldu.  5 TEMMUZ 2009 ÜRÜMÇİ KATLİAMI Çin yönetimi, 5 Temmuz 2009’da Doğu Türkistan’ın Ürümçi şehrinde gerçekleştirdiği katliamla binlerce Uygur Türkünü katletmiş ve on binlercesini ise gözaltına almıştı. OLAYLARIN ARKA PLANI O gün gerçekleşen katliamın arka planında, 26 Haziran 2009’da Çin’in Şavguan şehrinde yaşanan olaylar vardı. Bölgedeki, bir oyuncak fabrikasında çıkan gerilimde, yüzlerce Uygur Türkü işçi öldürülmüş ve bu görüntüler sosyal medya üzerinden sergilenmişti. Fakat yetkililer, bu konuda hiçbir açıklama yapmamıştı. BARIŞÇIL YÜRÜYÜŞ KATLİAMA DÖNÜŞTÜ Daha sonra Doğu Türkistan’da bu olaya tepkiler yükselmeye başladı. 5 Temmuz 2009’da öğrenciler başta olmak üzere binlerce Uygur Türkü, yetkililerden olayla ilgili açıklama talep etmek amacıyla barışçıl bir protesto yürüyüşü düzenledi. Bu protesto yürüyüşüne katılan Doğu Türkistanlılar, Çin Komünist Partisinin (ÇKP) provokasyonları sonucu sivil kıyafetli askerlerden oluşan Han Çinlileri tarafından öldürüldü. Barışçıl yürüyüş katliama dönüştü. YÜZLERCE ÖLÜ VE BİNLERCE KAYIP Katliamdan sonra Uygur Türklerini suçlu gösteren yetkililer, Çinli kolluk kuvvetlerine ateş emri verdi. Sokaklarda binlerce Uygur Türkü öldürüldü. Gece yarısı Çinli polis ve askerler Türk avına çıktı. Binlerce Uygur Türkü genç hiçbir gerekçe veya bilgi verilmeden ailelerinden alındı ve o günden bu yana çoğundan hiçbir haber alınamadı.

BM'den Çinli yetkililere çağrı: Uygur Türkü Dr. Gülşen Abbas nerede? Haber

BM'den Çinli yetkililere çağrı: Uygur Türkü Dr. Gülşen Abbas nerede?

Çin Komünist Parti (ÇKP) rejimi, baskıcı politikasıyla işgal altındaki Doğu Türkistan topraklarında Müslüman ve Türk topluluklara zulmetmeye devam ediyor. Bu kapsamda hiçbir sebep göstermeksizin haksız yere tutuklanan Uygur Türklerinin sayısı giderek artıyor. "AİLESİ GÜLŞEN ABBAS'IN DURUMU HAKKINDA BİLGİ SAHİBİ DEĞİL!" Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Savunucuları Özel Raportörü Mary Lawlor, 2019 yılında alınan karar neticesinde sebep belirtilmeden 20 yıl hapis cezasına çarptırılan Uygur Türkü Doktor Gülşen Abbas'ın durumu ve bulunduğu yer hakkında Çinli yetkililerden açıklama talep etti. Çinli yetkililerin uluslararası insan hakları yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini vurgulayan Lawlor, "Dr. Abbas’ın aile üyeleri hâlâ nerede hapsedildiği, onu mahkum etmek için kullanılan kanıtlar ve en endişe verici olanı da sağlık durumu hakkında bilgi sahibi değiller” dedi. RUŞEN ABBAS'IN KONUŞMASINA MİSİLLEME! En son 2020 yılında Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Abbas'ı sözde terör faaliyetlerine katılmakla suçlamıştı. Uygur İnsan Hakları Savunucusu Ruşen Abbas’ın Vaşington'da halka açık bir etkinlik sırasında Çin'in Uygur Türklerine yönelik muamelesi hakkındaki konuşması sonrasında kız kardeşi Dr. Gülşen Abbas gözaltına alınmıştı. Lawlor bu hareketin Ruşen Abbas'ın savunmasına karşı bir misilleme olduğunu ifade etti. 

Çin, ABD'nin eleştirisini hazmedemedi! Haber

Çin, ABD'nin eleştirisini hazmedemedi!

Çin Komünist Parti (ÇKP) rejiminin Doğu Türkistan'daki Türk ve Müslüman topluluklara yönelik baskıcı politikası dünya kamuoyunun gündeminde yer almaya devam ediyor. Çin yönetimi, ABD Dışişleri Bakanlığının 26 Haziran 2024 tarihli "2023 Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu'nu" reddetti. ÇİN HÜKÛMETİ SOYKIRIM POLİTİKASINI REDDEDİYOR ABD'nin ülkenin sözde iç meselelerine karıştığına yönelik tepki gösteren Çin, Vaşington'un eleştirilerini hazmedemedi. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning basın toplantısında, Çin'in "soykırım" içeren politikasının çarpıtıldığını ve hükûmetin buna karşı çıktığını aktardı. Sözcü Mao, Çin'de yaşayanların dini özgürlüklerine sahip olduklarını iddia etti. ABD'nin yanlış bilgiler yaydığını öne süren Mao, Doğu Türkistan'daki din görevlilerin sayısının 1953'ten bu yana arttığını iddialarına ekledi. "BU RAPOR ÇİN SOYKIRIMINI AÇIĞA ÇIKARIYOR" ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken rapora ilişkin olarak yaptığı açıklamada, Çin'in Doğu Türkistan'daki Uygur ve diğer Türk topluluklarına karşı uyguladığı politikasını eleştirerek, Çin'in baskıcı bir rejime sahip olduğuna dikkat çekmişti. Blinken, "Bu rapor aynı zamanda Çin hükûmetinin Uygur Müslümanlarına ve Doğu Türkistan'daki diğer etnik ve dini gruplara karşı devam eden insanlığa karşı suçlarını ve soykırımını açığa çıkarmaya devam ediyor." ifadelerini kullanmıştı.  "DİN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KORUMAK İÇİN ÇALIŞIYOR" Blinken ayrıca, "Dünyanın dört bir yanındaki insanlar aynı zamanda din özgürlüğünü korumak için çalışıyor. Çin'in Doğu Türkistan'daki çoğunluğu Müslüman olan Uygurlara ne yaptığı konusunda farkındalık yaratan Ruşen Abbas gibi aktivistler de var." vurgusu yapmıştı.

Uygur Türklerinden İsveç Parlamentosunda soykırım protestosu! Haber

Uygur Türklerinden İsveç Parlamentosunda soykırım protestosu!

Çin'in kanlı tarih sayfalarında yer etmiş olan 5 Temmuz Ürümçi Katliamı'nın hafızalardaki izi silinmedi. Çin Komünist Parti (ÇKP) rejiminin gerçekleştirdiği katliamlardan biri olan Ürümiçi Katliamı, İsveç Parlamentosu önünde yapılan gösteride yeniden hatırlatıldı.  İSVEÇ PARLAMENTOSUNA UYGUR SOYKIRIMINI TANIMA ÇAĞRISI İsveç Parlamentosu binası önünde Doğu Türkistan bayrakları ile Ürümçi Katliamı'nın 15. yılında toplanan İsveç Uygur Cemiyeti 2 Temmuz 2024 tarihinde protesto gösterisi düzenlendi. Gösteride, parlamentoda devam eden "Ürümçi Katliamı/Şehitleri Anma" ve "Uygur soykırımının tanınnmasına" ilişkin bir eylem gerçekleştirildi. Gösteri kapsamında pankart açan grup, Doğu Türkistan millî marşını okudu.  Uygur Türklerinden İsveç Parlamentosu önünde soykırım protestosu pic.twitter.com/l0mx81rDba — QHA - Kırım Haber Ajansı (@qha_kirimhaber) July 3, 2024 5 TEMMUZ 2009 ÜRÜMÇİ KATLİAMI Çin yönetimi, 5 Temmuz 2009’da Doğu Türkistan’ın Ürümçi şehrinde gerçekleştirdiği katliamla binlerce Uygur Türkünü katletmiş ve on binlercesini ise gözaltına almıştı. OLAYLARIN ARKA PLANI O gün gerçekleşen katliamın arka planında, 26 Haziran 2009’da Çin’in Şavguan şehrinde yaşanan olaylar vardı. Bölgedeki, bir oyuncak fabrikasında çıkan gerilimde, yüzlerce Uygur Türkü işçi öldürülmüş ve bu görüntüler sosyal medya üzerinden sergilenmişti. Fakat yetkililer, bu konuda hiçbir açıklama yapmamıştı. BARIŞÇIL YÜRÜYÜŞ KATLİAMA DÖNÜŞTÜ Daha sonra Doğu Türkistan’da bu olaya tepkiler yükselmeye başladı. 5 Temmuz 2009’da öğrenciler başta olmak üzere binlerce Uygur Türkü, yetkililerden olayla ilgili açıklama talep etmek amacıyla barışçıl bir protesto yürüyüşü düzenledi. Bu protesto yürüyüşüne katılan Doğu Türkistanlılar, Çin Komünist Partisinin (ÇKP) provokasyonları sonucu sivil kıyafetli askerlerden oluşan Han Çinlileri tarafından öldürüldü. Barışçıl yürüyüş katliama dönüştü. YÜZLERCE ÖLÜ VE BİNLERCE KAYIP Katliamdan sonra Uygur Türklerini suçlu gösteren yetkililer, Çinli kolluk kuvvetlerine ateş emri verdi. Sokaklarda binlerce Uygur Türkü öldürüldü. Gece yarısı Çinli polis ve askerler Türk avına çıktı. Binlerce Uygur Türkü genç hiçbir gerekçe veya bilgi verilmeden ailelerinden alındı ve o günden bu yana çoğundan hiçbir haber alınamadı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.