SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Onlar büyük işler başarmayı Kırım Tatarı olmalarına bağlıyorlar

Farklı çalışma anlayışlarıyla dikkat çeken, az zamanda çok işler yapmış yetenekli Kırım Tatar oyuncu -yönetmen Zaim ve Deniz Güvenç kardeşlerle buluştuk.

Haber Giriş Tarihi: 18.01.2016 20:29
Haber Güncellenme Tarihi: 24.01.2016 20:35
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.qha.com.tr/
Onlar büyük işler başarmayı Kırım Tatarı olmalarına bağlıyorlar

Zaim ve Deniz Güvenç, Türkiye'de oyuncu algısını değiştirdiklerini anlatarak bu değişimi sağlamalarını Kırım Tatarı olmalarına bağlıyor. Şimdilerde Şükran Kozalı'nın romanından uyarlanan ve Yeşim Salkım'ın oynadığı Eğreti Gelin Ladik'i çeken Deniz ve Zaim Güvenç, işgal öncesinde de Kırım'a giderek Haytarma filmini Türkçe seslendirmişlerdi. Zaim ve Deniz Güvenç; Kırım'a, 'uzun süredir ayrı kaldıkları evlerine' döndüklerinde Kırım Tatarları ile nasıl kucaklaştıklarını QHA okuyucuları ile paylaştılar.

Söyleşiye bir sürpriz yaparak katılan Eğreti Gelin romanı yazarı Şükran Kozalı ise 'Türkiye asıl eğreti gelini yakında 'Eğreti Gelin Ladik'te izleyecek' dedi ve QHA okuyucularına aile hikâyesinin bir parçası olan Eğreti Gelin'i anlattı. 

Oyunculuktan Film Tayfası'na, Kırım hatıralarından Eğreti Gelin Ladik'e... Uzun soluklu, samimi, yer yer hüzünlü ve keyifli bir söyleşi oldu.

Onları kısaca tanımak isteyenler için;

 

 Fotograf:Zaim Güvenç sette.

Ankara Sanat Tiyatrosu'nda oyunculuk hayatına adım atan Zaim Güvenç, İlk kez Kemal Sunal'la "Düttürü Dünya" adlı filmde kamera karşısına geçti. Bu filmdeki oyunculuk performansı eleştirenlerce de çok başarılı bulundu. Beş yıl boyunca TRT ve çeşitli özel kanallarda seslendirme yaptı. Çeşitli festivallerde gösterilen Esrime, Aşkın Cenaze Töreni, Savaş Baltaları, Gelin adlı kısa filmlerde oynadıktan sonra ilk kez "Hayatı Çakmak" filmle kamera arkasına geçti. "Aşktan Af Dilemek" ve "Duşun Altında" adlı kısa filmlerde hem oyuncu hem yönetmen olarak görev üstlendi. Oynadığı kısa reklam filmi "Hediyen Hayat Olsun" adlı kısa reklam filmi IAA'da birinci oldu.

  

Fotograf: Deniz Güvenç

Deniz Güvenç ise ilk kez 1986 yılında daha okuma yazma bilmeden yine oyuncu olan ağabey Zaim Güvenç tarafından çalıştırılarak Orhan Veli'nin şiirlerinden derlenen oyunda tiyatro ile buluştu. Sonrasında birçok belediye ve özel tiyatrolarda eğitim görren ve 11 yaşında Kulaktan kulağa adlı oyunda rol alan Deniz Güvenç, 1993 yılında TRT' nin 'Gökten düştü bir yıldız' adlı çocuk programının söyleşi bölümünde birçok konukla söyleşiler yaptı.1998 yılında "Acı çikileta" adlı oyunda rol alan hemen sonrasında ise "Deli desinler bunlar güzel mevsimler ve Soğuk yürekler sıcak bedenler adlı oyunlarda başrol oynayan Deniz Güvenç, 2002 yılında Film tayfası adlı ekibin kurucuları arasında yer alıyor. Zaim Güvenç öncülüğünde bu grupla birçok kısa filmde, tiyatro oyunlarında ve  uzun metrajlı bir sinema filmi olan Melek yoksa şeytan mı adlı filmde oyuncu olarak yer aldı. 

Bir çok tiyatro, kısa film ve sinemada oynayan, birçoğunda yönetmenlik de yapan ayrıca Behzat Ç., Unutma Beni, Beni Affet gibi dizilerde kameralar karşısına geçen ve son olarak Eğreti Gelin Ladik'i çeken Zaim ve Deniz Güvenç kardeşleri bir de kendilerinden dinleyelim...

Fotograf:Zaim Güvenç  ve Deniz Güvenç, sette çekimlerden bir kare.

Abi kardeş aynı sektördesiniz, kendinizden biraz bahseder misiniz?

Zaim Güvenç: Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde Radyo Televizyon ve Sinema bölümünde okudum. Sonra Halkla İlişkiler bölümünde okudum. Pedagojik formasyon aldım. Ve bu arada da sanatın, özellikle de oyunculuk ile ilgili alanına vakıf oldum. Yaptığımız somut ve kamuoyu oluşturan işlerle bizleri Kırım'daki Tatarlar da farketti, burada QHA Genel Müdürü İsmet Yüksel Beye de çok teşekkür etmek istiyorum. Sanata çok değer veriyor gerçekten ve bizleri Kırım'a davet ettiler. Bu da bizim, 'Film Tayfası' olarak yaptığımız en güzel işlerden birisiydi.

Fotograf:Zaim Güvenç.

Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Oyuncu mu yönetmen mi?

Son yıllarda, sadece Türkiye değil tüm dünyayı gözlemlediğimizde, özelikle Avrupa'da ve Amerika'da insanlar artık çoklu disiplin denilen bir yaklaşımı benimsiyorlar ve kendilerine etüt ediyorlar. Yani diyelim ki birşeyler yazıp çizerken aynı zamanda oyunculuk yapıyorsunuz, belki ürettiğiniz bir senaryoyu yönetiyorsunuz. Aynı yaklaşımı kendime ornek olarak alıyorum ama illa da birşey söylemek gerekirse kendimi oyuncu olarak görüyorum. Bu güne kadar yönettiğim kısa ve uzun metrajlı filmler var. Onlar biraz üzerime kaldı ve hep de iyi bir yönetmen olduğumu söylüyorlar. 

Fotoğraf: Zaim Güvenç kameralar önünde.

İlk olarak Kemal Sunal ile Dütdürü Dünya filminde oynadım. Oradaki oyunculuğum bir çok sinema eleştirmeni tarafından da beğenildi. Ankara'daki bazı dizilerde örneğin Behzat Ç. dizisinde oynamıştım. En keyif aldığım oyunculuk, ikinci olarak, yazmak çizmek senaryo ve üçüncü sırada yönetmenlik... Belki 60'lı yaşlara gelirsem o dönemde birkaç film yönetmek isterim ama o güne kadar hep oyunculuk yapacağım ve yapıyorum da. Öğrenci filmleri olsun, diziler, sinema filmleri, tiyatrolar... Oyunculuk kendimi çok iyi hissettiğim, var olduğumu hissettiğim alan.

Fotoğraf: Yönetmenliğini Zeki Ökten'in üstlendiği 1988 yapımı 'Düttürü Dünya' filminden bir kare. Kemal Sunal -Zaim Güvenç.

Peki Deniz Güvenç kendini nasıl tanıtır?

Deniz Güvenç: Oyunculuğa aşık, sanata aşık bir insanım.Aslında benim de bir yanım oyunculuk ve diğer yandan da teknik ile ilgileniyorum. Yönetmenlik adına, bir kısa film bir klip ve bir de son filmimizin Eğreti Gelin Ladik filmimiz ile kameralar arkasında oldum. Fakat şunu seviyorum, yaptığımız işte aslında tek bir tarafta isen eksik kalıyorsunuz bence. Kameranın arkasında da olduğumda oyuncu olarak görmediğim şeyleri orada görerek bir şeyler kazanmış oluyorsunuz.

Bir oyuncu Işığı nereden aldığını evet, bilmesi gerekiyor ama kameranın arkasında bunu daha tecrübe ederek, pratiğini kazanarak yapıyorsunuz. Dolayısıyla orası da bir okul ve kamera arkasından da keyif alıyorum.

Fotograf:Deniz Güvenç.

İkincisi hiperaktif bir adamım. Rolüm olmadığı zaman kameranın arkasında boom da tutarım, ışık da yaparım, sufle de veririm. Kesinlikle set ortamında boş durmam. 

Kamera arkası aslında oyunculuğunuzu geliştiriyor ve katkı sağlıyor...

Oyunculuğun iki yönü var. İlki yetenek bu işi sevmek ve çalışmaktan ibaret ve bir taraftan oyuncunun tekniği de bilmesi gerekiyor. 

"Türkiye'de oyuncu algısını birazcık değiştirdiğimizi düşünüyorum"

Film Tayfası olarak, Güvenç kardeşler olarak farkımız Türkiye'de oyuncu algısını birazcık değiştirdiğimizi düşünüyorum. Film Tayfasının kuruluşundan bu yana bizim temel ilkemiz gereği imece usulü film çekiyoruz. Bu şekilde Hem sinema filmlerimizi hem kısa filmlerimizi hem de tiyatro oyunlarımızı bu şekilde bu zamana kadar getirdik. Film Tayfası olarak yaklaşık 10 klasik oyun oynadık, beş oyun senaryosu yazıp, sergiledik  ve toplamda 5 bine yakın seyirci ile buluştuk. Kısa filmlerimiz bir çok ödüller aldı. Uzun metrajlı iki film çektik. 

Fotograf: Setten bir kare.

Mesela ben sette işim bittiği zaman yeri geldiğinde bulaşık da yıkadım. Geliyor birisi, ya yönetmen bulaşık mı yıkar diyebiliyor. Evet yıkar, yönetmen de insan ve artık zaten yönetmen yapması gereken herşeyi yapmış, sete ara verilmiş. Onun orada işi kalmamış ve ben diğer arkadaşlara yardım ediyorum. Dolayısıyla yönetmen oturur, masası monütörü önüne konur algısını da degistirdik, bu algıyı yıktık.

Zaim G: Aslında imece usulü bağımsız sinema. Oyuncu kendi kostümünü getiriyor, para almadan oynuyor, mekanla konuşuyoruz ve sanatsal bir çalışma olduğu için onlar izin veriyorlar, yani paranın söz konusu olmadığı bir iş yapıyoruz.

Fotoğraf: Haytarma Filmi Galasından bir kare.

Deniz G: Madem QHA ile konuşuyoruz şunu da belirtmek de fayda var. Bu bizim Kırım Tatarı olmamızdan da kaynaklanan bir durum diye düşünüyorum. Biz hırslı ve azimli insanlarız. Yoktan var etmeyi bilen adamlarız ve paylaşımcıyız, yapmak isteyelim yeter ki... Zaten Türkiye'de görülmemiş şeyleri de yaptık.

Mesela neler yaptınız?

Deniz G: Mesela insanların 2 Milyon dolara, 5 milyon dolara çektiği filmleri biz gerçekten çok cüzzi rakamlara çektik. Çünkü işin her yerinde, tamamında biz vardık.

Kırım Tatarlarına da bakıldığında aslında hep yoktan var ettiklerini, küllerinden yeniden doğduklarını görürüz.

Aslında hep ezilmiş bir halk. Ama bir kahraman var ki Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Kırım halkını hep bir tutmuş, bütünleştirmiş ve bu kahraman insan sürekli ezilmiş olan Kırım Tatarlarını halkı hep diri tutmuş. 

Aileniz Türkiye'ye ne zaman göç etmişler, nasıl olmuş?

Deniz G: 1870'li yıllarda Rus zülmünden dolayı Kırım'ı terk etmek zorunda kalarak, Yozgat'ın Sorgun İlçesi'nin Tuzlacık köyüne gelmiş atalarımız. Burası çok fazla verimli olmayan kurak bir toprak aslında. Ama mecbur kalınca buraya göç ediliyor. Fakat bu köyde günümüze kadar Kırım Tatar halkı çok güçlü bir şekilde kültürünü yaşamaya devam etmiş. Bizim halen çiböreklerimiz yapılır evlerde. Tatarca konuşurlar, sohbet ederler. Şimdi annem köydeki yan komşusu ile Ankara'da, burada buluşsalar yine Tatarca konuşurlar. Özlerinden vazgeçmedi Kırım Tatarları, bunlar bizlere de anlatıldı ve biz de Kırım Tatar kültürüyle büyüdük.

"Öz kültürümüzü tanıma, yaşama imkânı bulduk"

Fotoğraf: 2014'te Haytarma filmi Türkçe seslendirmeleri için ilk kez Kırım'a giden Zaim ve Deniz Güvenç. Soldan; Gayana Yüksel, Şevket Memetov, Afize Yusufkızı, Deniz Güvenç, Zaim Güvenç, İsmet Yüksel.

"Kırım Tatarlarını ve kültürünü tanımak isteyenler bence mutlaka düğünlerini izlemeli"

Zaim G: Ben de örneğin Tatarcayı anlıyorum ve kısmen de konuşabiliyorum. Kırım Tatarları yıllarca Tatarcayı bu kadar kıymetli kılarken öte yandan Türkçeyi de en güzel şekilde konuşmayı kendilerine haslet olarak kabul etmişler.

Tatarlarda imece ruhu çok gelişmiş bence. Mesela düğünleri. İnsanlar Tatar kültürünü ve Tatarları tanımak istiyorlarsa bence mutlaka Tatar düğününü izlemeli. Orada imeceyi, dayanışmayı görürsünüz. Nasıl el ele birlik içinde hazırlanıldığını, eğlenildigini görürsünüz. Biz de buralarda öz kültürümüzü tanıma yaşama imkânı bulduk. 

Köyümüzde yıllık festivaller, geziler düzenleniyor. Buralarda yine Kırım Tatarcanın konuşulması, beraberce ortak yemeklerin hazırlanmasında yine imece ruhu yüzeye çıkıyor. Aslında özümüzdeki bu imece ruhu, kültürü, bize film yaparken de sirayet etmiş ve filmlerimizi de bu şekilde yapıyoruz. 

Türkiye'ye yerleştikten sonra neler yapmışlar, atalarınızın nasıl hatıraları var?

Deniz G: Babam ve annem Türkiye'de doğmuşlar. Dedelerimiz, aneanne ve babaannemizin hatıralarına ise ben çok vakıf olamadım. 

"Dedem Uzun İsmail Tatar köyünde çok meşhurdu"

Zaim G: Ben dedemden hatırlıyorum. Dedeme Uzun İsmail derlerdi ve Kırım Tatar köyümüz olan Tuzlacık'da çok  meşhurdu... Çok yiğit olduğu söylenirdi. Özellikle yaylalara çıkıp beraberce arkadaşlarıyla eğlenme ortamlarını anlatırlardı. Beraberce türküler söylerlermiş ve işte bu kımız içerlermiş. Atları varmış ve gerçekten destansı bir yaşamları var.

"Kırım Tatarları sadakate ve aşka çok önem verirler"

Bir de aşık oldukları kıza müthiş derecede gönül veriyorlar ve onun için her türlü zorluğu göze alabiliyorlarmiş. Aşka ve sadakata çok önem verirler. Bununla ilgili de türküler, şarkılar yapıp beraberce de söylerlermiş. 

Kırım'a ilk gidişiniz nasıl oldu?

Zaim G: Haytarma adlı sinema filminin Eskişehir'de galası olacaktı. İsmet Yüksel Bey bizi aradı ve konudan bahsetti. Bir kardeşlik, dostluk projesi geliştirdik. Film Tayfası olarak 7 oyuncu gittik ve filmin Türkçe seslendirmesini yaptık. Aynı zamanda çektiğimiz "Melek Yoksa Seytan mı?" uzun metrajlı filmimizin de Kırım Akmescit'te yurtdışı tanıtımını yaptık. 2014'te Kırım'ın işgalinden hemen öncesinde...

Kırım'a, aslında öz vatan topraklarına ilk indiğinizde neler hissettiniz?

Zaim G: Kırım'a ilk indiğimizde, kucaklaştık. Kenetlenme ve kucaklaşma duygusu bende öne çıktı. Yavaş yavaş o içtenlik eriyerek çoğaldı ve bunu beraberce yaşadık. Muhteşem bir duygu seli yaşadım. Hüznüm orada paylaştıkça da coşkuyla dönüştü benim için. 

"Hiç görmediğim vatan toprağında hiç yabancılık çekmedim"

Deniz G: Ben uzun süredir evinden uzak kalmışım da evime geri dönüyormuşum gibi hissettim. Hiç görmediğim vatan toprağında hiç yabancılık çekmedim. Sadece şu beni çok üzdü, gerçekten kendi evindeymiş gibi hissediyorsun ancak Kırım Tatarlarının dışında ciddi derecede Rus nüfus vardı. Kırım Tatarları bize ne kadar sıcaksa Rusların davranışları bir o kadar soğuktu. Adres sorduğum, orada yaşayan Ruslar, bizim Türk olduğumuzu anladıklarında, İngilizce bilmelerine rağmen bize cevap vermediler. Bence Kırımda yaşayan Ruslar da kendilerini oraya ait hissetmiyorlar. Kırım'da çok mutsuzlar ve orada yaşamak zorundaymış gibiler. Çünkü onlar oranın sahibi değil ve bunun da farkındalar. Bunu aslında orada 'yaşayamayarak' gösteriyorlar. 

Zaim G: Kırım zenginliğini, içtenligini ve güzelliğini Kırım Tatarları yüzeye çıkarıyor ve sağlıyor. 

Röportaj: Asya Atila
Devam edecek...(Linke Tıklayınız)

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.