SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Hülya Başarangil Demir

QHA - Kırım Haber Ajansı - Hülya Başarangil Demir haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Hülya Başarangil Demir haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

“Bilinmeze Doğru” romanının yazarı Hülya Başarangil Demir, 2025 Emine Işınsu Roman Ödülü Beratı'nı aldı Haber

“Bilinmeze Doğru” romanının yazarı Hülya Başarangil Demir, 2025 Emine Işınsu Roman Ödülü Beratı'nı aldı

2025 Emine Işınsu Roman Ödülü ve Paneli, 27 Kasım 2025 tarihinde saat 14.00’te Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (DTCF) Farabi Salonu’nda gerçekleştirildi. Tören saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı. Ardından Emine Işınsu’nun eşi ve Tören Ödül Komitesi Başkanı Prof. Dr. İskender Öksüz törenin açılış konuşmalarını gerçekleştirdi. Konuşmasında, yarışmanın ön jürisine de özel olarak teşekkür eden Prof. Dr. Öksüz, bu yıl 269 kişinin değerlendirmeye alındığını vurguladı. Aynı sayıyı tekrar hatırlatarak, 29 kişinin ve önceki yıllarda görev alan 142 kişinin katkısının Türkiye’de edebiyatın canlılığını gösterdiğini söyledi. Bu ilginin kendisini çok mutlu ettiğini belirtti. ÜÇÜNCÜ YARIŞMA 2027 YILINDA DÜZENLENECEK Konuşmasının devamında, üçüncü roman yarışmasının da ilanını yapan Prof. Dr. Öksüz, yarışmanın 2027 yılında, yine aynı şartlarla ve aynı jüriyle gerçekleştirileceğini açıkladı. Yarışmanın tek şartının eserin roman olması olduğunu dile getirerek, eserlerin yalnızca edebî kıymet ve Türkçe açısından değerlendirildiğini vurguladı. Jürinin eserleri 1 Mart 2027’ye kadar okuyacağını, sonuçların ise 17 Mayıs 2027’de Emine Işınsu’nun doğum gününde açıklanacağını bildirdi. “EMİNE IŞINSU BU ÜNİVERSİTEDE OKUDU” DTFC Dekanı Prof. Dr. İrfan Albayrak, törenin DTCF çatısı altında yapılmasının rastlantı olmadığını vurgulayarak, Emine Işınsu’nun fakültede bir dönem öğrenci olmasının yanı sıra, DTCF’nin Cumhuriyet’in kültürel inşa misyonunu taşıyan bir kurum olarak tarihsel bir sorumluluğu sürdürmeye devam ettiğini belirtti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu fakülteyi genç Cumhuriyet’in kültür, edebiyat ve düşünce hayatını bilimsel bir zemine oturtmak amacıyla kurduğunu hatırlattı. Fakültenin 90 yıllık yürüyüşünde Türk dilini, edebiyatını ve düşünce dünyasını güçlendiren bir miras oluşturduğunu ifade eden Albayrak, edebiyatın insanın kendini ve dünyayı anlamasında önemli bir düşünsel alan olduğunu söyledi. Roman sanatının bu zihinsel yolculuğun en güçlü damarlarından biri olduğunu dile getiren Albayrak, Emine Işınsu’nun da bireysel duyarlılık ile toplumsal hafızayı ustalıkla birleştiren özel bir romancı olduğunun altını çizdi. “BİR ŞEHRE RUH VEREN HİKÂYELERİDİR” Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, Emine Işınsu Roman Ödülü töreninde yaptığı konuşmada tüm davetlileri saygıyla selamlayarak sözlerine başladı. Emine Işınsu’nun edebiyatımıza bıraktığı değerli mirası rahmetle andığını belirten Yavaş, Türk edebiyatının zarafet ile gücünü en ince çizgide buluşturan özel bir kalemini yâd etmek için bir araya gelmenin anlamına dikkat çekti. Yavaş, Emine Işınsu’nun romanlarında yalnızlığı, acıyı, umut ve vicdanı aynı kalpte birleştirebilen nadir yazarlardan biri olduğunu ifade etti. Gençlik döneminde okunan nitelikli eserlerin bireyin ruh dünyası ve düşünce hayatı üzerindeki kalıcı etkisine işaret eden Yavaş, edebiyatın şehirlerin kültürel yaşamındaki önemine dikkat çekerek, “Şehirleri yalnızca asfaltla ve binalarla değil; kültürle, sanatla, edebiyatla yaşatabileceğimize inanıyoruz. Bir şehre ruh veren, ardında bıraktığı hikâyelerdir.” dedi. Bu yıl ödüle değer görülen Hülya Başarangil Demir’i tebrik eden Yavaş, “Bilinmeze Doğru” adlı eserin hem Emine Işınsu’nun ruhuna yakışan bir nitelik taşıdığını hem de edebiyatımıza yeni bir soluk getirdiğini belirtti. Yavaş, yarışmaya katılımın yüksekliğinin de edebiyat alanındaki canlılığın önemli bir göstergesi olduğunu söyleyerek, özellikle dijital çağda gençlerin bu ilgisinin kıymetli olduğunu dile getirdi. Tören; Öksüz’ün ön jüriye hediye takdiminde bulunmasıyla devam etti. Sonrasında Funda Okçu, Bulut Okçu ve Elif Kalıpçı mansiyonlara ödüllerini takdim etti. “EMİNE IŞINSU SADECE ROMAN YAZARI DEĞİL, BİR İNSAN YETİŞTİRME OCAKLARININ SAHİBİYDİ” Bununla birlikte tören kapsamında ana jürilerin katılımıyla panel düzenlendi. Ana Jüri A. Yağmur Tunalı konuşmasında, Emine Işınsu ile tanışma sürecinden başlayarak yazarın edebiyat ve kültür hayatındaki etkisini anlattı. Sözlerine 1975 yılına uzanan bir hatırayla başlayan Tunalı, o dönem Yüksek Öğretmen Okulunda tiyatro yapan ve “Kültür Pınarı” adlı bir dergi çıkaran bir öğrenci grubu içinde yer aldığını söyledi. Işınsu ile ilk temaslarının bu faaliyetler aracılığıyla gerçekleştiğini belirten Tunalı, ünlü yazarın kendisini o yıllarda “Töre” dergisine davet ettiğini aktardı. Tunalı, “Töre” dergisine her yaştan okuyucudan tomar tomar mektup geldiğini, Emine Işınsu’nun her bir mektuba mutlaka cevap verilmesini istediğini vurguladı. Yazarın sadece roman yazmakla yetinmediğini belirten Tunalı, Işınsu’nun bu yoğun okuyucu iletişimini bir tür sosyal görev olarak gördüğünü ifade etti ve “Emine Işınsu kendisini sadece yazmakla sınırlayan biri değildi. O dergi onun bir sosyal ağıydı. Bir bakıma bir insan yetiştirme ve toplumu mayalama merkeziydi.” dedi. "SÜRGÜN VE KİMLİK MÜCADELESİ BİLİNMEZE DOĞRU'DA" Ana Jüri Üyesi Dr. Belkıs Gürsoy konuşmasında, merhum yazar Emine Işınsu’nun, Töre Dergisi’nden itibaren bütün eserlerinde millî ve manevi değerleri yücelten bir üslup kullandığını, bunun bir neslin mayalanmasında büyük payı bulunduğunu belirtti. Işınsu’nun, yalnız Türkiye’deki sosyal ve siyasi çalkantıları değil, Türkiye dışındaki Türklerin acılarını da gündeme taşıyarak önemli bir kamuoyu oluşturduğunu ifade etti. Dr. Gürsoy, ödülü “Bilinmeze Doğru” romanıyla alan Hülya Başarangil Demir’in Anadolu’ya göçmüş bir Kırım Tatarı ailesinin ferdi olduğunu hatırlatarak, romanın Kırım’da yaşanan baskı, sürgün ve kimlik mücadelesini birkaç aile üzerinden anlattığını aktardı. Eserde, 1917 Ekim Devrimi sonrasında başlayan acıların, 1944 Sürgünü ve Soykırmı ile zirveye çıktığını; ailelerin parçalanması, mecburi göçler ve farklı coğrafyalarda verilen yaşam mücadelesinin romanın merkezinde yer aldığını ifade etti. Konuşmasının sonunda, romandaki aşk hikâyesinin millî ve insani değerlerle harmanlanarak anlatıldığını; bu tür eserlerin millî hafıza ve tarih bilinci oluşturma konusunda etkili bir işlev gördüğünü dile getirdi. Gürsoy, bu nitelikteki eserlerin sayısının artmasının hem Türkiye’de hem de dünya kamuoyunda farkındalık yaratmak açısından büyük önem taşıdığını belirterek sözlerini tamamladı. "AZAP TOPRAKLARI TEMASI" Ana Jüri Üyesi Prof. Dr. Nazım H. Polat, Emine Işınsu Roman Ödülü’ne bu yıl 269 eserin başvuru yapmasının, roman üretimindeki artışın ve ilginin somut göstergesi olduğunu vurguladı. Yarışmaya gelen eserlerin büyük kısmının, Emine Işınsu’nun çizgisine uygun biçimde toplumsal meseleleri merkeze aldığını aktardı. Prof. Dr. Polat, birincilik ödülünü kazanan Hülya Başarangil Demir’in “Bilinmeze Doğru” adlı romanı ile Mahmut Sarıkaya’nın Kalanlar Arazi Ayırdılar eserinin hem Doğu hem Batı Türklüğünün vatanlarından koparılma trajedisini işlediğini ifade etti. Bu eserleri, Emine Işınsu’nun “Azap Toprakları” temasının izinde yetişmiş “kara karanfiller” olarak nitelendirdi. "BİREYDEN TOPLUMSALA YAYILAN MİLLÎ BİLİNÇ" Ana Jüri Üyesi Prof. Dr. Bilge Ercilasun romanın bireysel hikâyeler üzerinden toplumsal hafızayı canlandıran güçlü bir alan olduğunu belirterek, Emine Işınsu’nun eserlerinin bu özelliği taşıdığını ifade etti. Işınsu’nun Azap Toprakları, Tutsak ve Çiçekler Büyür romanlarında bireyselden toplumsala yayılan güçlü bir millî bilincin hissedildiğini kaydeden Ercilasun, bu eserlerdeki gerilimin ve psikolojik yoğunluğun okuyucuda derin etki bıraktığını dile getirdi. Ercilasun konuşmasının ikinci bölümünde, ödül alan eserlerden “Bilinmeze Doğru” romanının psikolojik boyutunu ele aldı. Romanın kahramanı Emin’in yaşadığı travmatik aşk kaybı sonrası psikolojik çöküşünü, kendi kendine konuşmalarını, gördüğü kâbusları ve hayalî seslerle kurduğu ilişkiyi değerlendirdi. Emin karakterinin savaş başladığında yeniden sarsıldığını, Kırım’a dönme arzusunun onu felakete sürüklediğini anlatan Ercilasun, romanın finalindeki trajedinin 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı’nda yaşanan gerçek bir facianın edebî yansımalarından biri olduğunu belirtti. ÖKSÜZ’DEN DEMİR’E BERAT TAKDİMİ Törenin devamında Öksüz tarafından “Bilinmeze Doğru” romanının yazarı Hülya Başarangil Demir’e berat takdim edildi. Program kapsamında aynı zamanda Kırım Türkleri Yardımlaşma ve Kültür Merkezi Genel Merkezi tarafından Başarangil Demir’e çiçek takdim edildi. “YAKIN TARİHİMİZİN EN ACI OLAYLARINDAN BİRİ” Sonrasında Başarangil Demir, bir konuşma gerçekleştirdi. Başarangil Demir konuşmasında, vatan kavramının tarih boyunca taşıdığı öneme dikkat çekerek sözlerine başladı. Yaklaşık iki bin beş yüz yıl önce söylenen “Yeryüzünde bir insanın ana vatanını kaybetmesinden daha büyük bir acı yoktur” ifadelerinin bugün hâlâ geçerliliğini koruduğunu vurguladı. Başarangil Demir, Kırım Tatarlarının yüzyıllardır türlü baskı ve zulümlerle vatanlarından koparıldığını, bu acının defalarca ve en ağır biçimde yaşandığını dile getirdi. Küçük Kaynarca Antlaşması’ndan sonra artan baskıların, 1783’ten itibaren sistematik bir hâl aldığını belirten Başarangil Demir, Kırım’ın Türklerden arındırılmasını hedefleyen politikanın o günden bugüne değişmediğini söyledi. Bu bağlamda Başarangil Demir, 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı’nı ise “yakın tarihimizin en büyük acı olaylarından biri” olarak niteledi. GASPIRALI VE ATATÜRK’E ATIF Bir Kırımlı olarak atalarının göç edip geldiği toprakları anlatma sorumluluğu hissettiğini ifade eden Başarangil Demir, içsel hafızasının kendisini yazmaya yönelttiğini söyledi. İsmail Bey Gaspıralı’nın “Milletine hizmet etmek istiyorsan bildiğin işten başla” sözünü kendisine yol gösterici kabul ettiğini, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır” sözünün ise ona ilham kaynağı olduğunu belirtti. KIRIM’DAN AK TOPRAKLARA Başarangil Demir, romanında Türk milletinin bağımsızlığını simgeleyen ay yıldızlı bayrağın dalgalanmasına hayat veren Millî Mücadele yıllarını, Cumhuriyet’in kuruluş sürecini, asla vazgeçmediği Tarak Tamgalı Gökbayrak’ın özgürce dalgalanacağı günlere olan inancını ve Kırım’dan Ak Topraklar’a uzanan bir ailenin hikâyesini ele aldığını anlattı. Ayrıca 1944 Kırım sürgününü de tarihî gerçeklikler çerçevesinde işlediğini ifade eden Yazar, “Tarihî gerçeklikler ışığında kurguladığım hikâyelerle vatan sevgisin, anlatmaya çalıştım. ‘Kırım neresidir?’ sorusunu yanıtlamak üzere çıktığım bu yolda ben anlattım, kalemimle yazdım ve ‘Bilinmeze Doğru’ ortaya çıktı.” ifadelerini kullandı. Aynı zamanda yazar, 2025 Emine Işınsu Roman Ödülü kapsamında, Ișınsu’nun aziz hatırası için tutulan 269 ışıktan biri olarak seçilmenin kendisi için tarifsiz bir mutluluk olduğunu ifade etti. Başarangil Demir, Emine Işınsu’nun Türkçüler için her zaman “sığınılacak bir liman” olduğunu belirterek, bu limandan aldığı güçle yeni hikâyelerine doğru yol aldığını söyledi. “DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK!” Konuşmasının sonunda, hem bir kadın hem bir yazar olarak Halide Nusret Zorlutuna’yı saygı ve rahmetle anan Yazar, İsmail Bey Gaspıralı’nın bugünlerde en çok ihtiyaç duyulduğunu düşündüğü sözüyle konuşmasını tamamladı: Dilde, fikirde, işte birlik! Ödül töreni toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.

Bilinmeze Doğru'nun yazarı Hülya Başarangil Demir: Atalarımdan kalan hafızayı sayfalara döktüm Haber

Bilinmeze Doğru'nun yazarı Hülya Başarangil Demir: Atalarımdan kalan hafızayı sayfalara döktüm

2025 Emine Işınsu Roman Ödülü’ne lâyık görülen Kırım Tatar yazar Hülya Başarangil Demir, “Bilinmeze Doğru” romanıyla Kırım Haber Ajansı (QHA) stüdyolarının konuğu oldu. Başarangil Demir özel röportajında, ödüllü romanı “Bilinmeze Doğru”nun ortaya çıkış sürecini ve taşıdığı anlamları anlattı. Yazar, konuşmasına, Kırım için hayatını adayan ve yakın zamanda hayatını kaybeden eski siyasî tutsak Edem Bekirov’u anarak başladı. Ardından romanının çıkış noktasını, “Kırım neresidir?” sorusuna cevap arayışı olarak açıklayan Başarangil Demir, eşinin işi nedeniyle farklı şehirlerde bulunup çeşitli kültürlerle tanıştığını belirti. Başarangil Demir, “Oralarda nerelisin diye sorduklarında Kırım Tatarıyım dediğimde Kırım Tatarını çok fazla anlamlandıramadıklarını gördüm. Oysaki Kırım Tatarlarının ana vatanı bir Türk toprağı olmasına rağmen bazı kesimlerce çok fazla bilinmediğine şahit oldum ve bu beni üzdü. Düşündüm daha fazlasını anlatmam gerektiğine karar verdim ve bunu da yazarak yapacağıma inandım. Ve yazmaya başladım.” dedi. “ANLATMASAM İÇİMDE KALACAKTI” Romanında Kırım'dan Türkiye'ye göç eden bir ailenin hikayesini tarihsel gerçeklikler ışığında kurguladığını bildiren Başarangil Demir şu ifadeleri kullandı: Kitapta, hikâye çoğunlukla Türkiye'de geçiyor ancak Kırım'da başlıyor. Daha sonra Türkiye'ye göç eden bir ailenin sosyolojik olarak başına gelen hikayeler daha sonra tekrar Kırım'a dönme arzularını içeriyor. Tabii ki bu Türkiye'de geçen olayları insanlar okurken daha iyi anlamlandıracakları için onu Türkiye olarak seçtim. Ve tabii Kırım'la da bağı koparmamak istiyordum. Ve 1944 Soykırımı’na değinmek istiyordum. Anlatmasam içimde kalacaktı çünkü ona değinmem gerekiyordu. Ve karakterlerimden bir tanesini Kırım'a tekrardan geri dönüşünü gerçekleştirdim. Bu anlamda beni duygusal olarak o sayfaları yazmak zorladı diyebilirim Yazar, romanda özellikle 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı’nda insanların trenlere doldurulup saygısızca muamele gördüğü anların kendisini derinden etkilediğini vurguladı. Bu durumun duygusal olarak en zorlayıcı bölüm olduğunu söyleyen Demir, tarihsel ve kaynak araştırmalarını titizlikle yaptığını ve edindiği bilgi birikimini okuyucularla paylaşmaya çalıştığını ifade etti. “1944 HÂLÂ İÇİMİZDE YAŞIYOR” Duygusal yükle başa çıkma yöntemini de açıklayan yazar, “Dünyada Türkler her yerde acı çekiyordu ve belki de yakın tarihimizde en çok acı çeken Türklerden sayılırız. 1944 bizim içimizde hâlâ yaşıyor.” dedi. Demir, yaşananları şiirler, şarkılar ve Kırım Tatar şairlerinin eserleri aracılığıyla aktararak hem kendini hem de okuyucuyu bu duygusal sürece dâhil ettiğini belirtti. Kimi zaman ağlayarak yazdığını itiraf eden yazar, bu sürecin kendisi için hem bir zorluk hem de bir sorumluluk olduğunu dile getirdi. “SANAT VE EDEBİYAT ZİHİNDE YER EDİNİYOR” Başarangil Demir, sanatın ve edebiyatın tarihî olayları, özellikle de sürgün ve soykırım travmalarını aktarmadaki gücüne de dikkat çekti. Başarangil Demir, tarihî gerçekleri öğrenmenin önemli olduğunu ancak sanat ve edebiyatın, bu olayların insan zihninde yer etmesini sağlayan asıl araç olduğunu belirtti ve “Bir romandan alıntı, bir şarkı sözü, bir resme baktığımızdaki duygu ya da bir tiyatro sahnesi, bir film sahnesi. Bunlar da insanların zihninde çok büyük yer edindirebiliyor.” cümlelerini sarf etti. Yazar, Kırım Tatar şarkıcı Camala’nın 1944 Eurovision şarkısıyla 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı’nı tüm dünyaya duyurduğunu hatırlatarak, sanatın toplumsal hafızayı canlı tutmadaki rolüne de vurgu yaptı. “EMİNE IŞINSU ÖDÜLÜ PAHA BİÇİLEMEZ” Emine Işınsu Roman Ödülü’nü kazanmanın kendisi için paha biçilemez bir deneyim olduğunu belirten Başarangil Demir, ödülün hem duygusal hem de okurlara ulaşma açısından büyük önem taşıdığını söyledi. “Emine Işınsu, Türklük ve Türklerin sorunlarını ele alan eşsiz bir yazar. Onun izinden yürümek benim için gurur verici” diyen yazar, Halide Nusret Zorlutuna’yı da andı. Başarangil Demir aynı zamanda hâlihazırda dergiciliğin eskisi gibi gelişemediğine dikkat çekerek, bu ödülün yeni yazarların yetişmesi ve geniş kitlelere ulaşması açısından da büyük önem taşıdığını belirtti. Bu bağlamda Başarangil Demir, “Çok fazla hızlı tüketen bir toplumuz. Hızlı tüketen bir toplum olduğumuz için de bu dergicilik eskisi gibi ilerlemiyor. Ama bence tekrardan canlansa çok güzel olacağını düşünüyorum. Bu bağlamda bu ödülün yeni yazarların yetişmesi için de ve kitlelere ulaşması açısından da çok önemli olduğunu inanıyorum.” dedi. Ayrıca yazar, ödülün Tertip Komitesi Başkanı İskender Öksüz’e, Seçici Kurul üyeleri ve jüri üyelerine teşekkürlerini iletti. “KÖKLERİMİZE SAHİP ÇIKMALIYIZ” Geçmişle bağ kurmanın önemine dikkat çeken Başarangil Demir şu ifadeleri kullandı: Kişilerin hiçbir zaman geçmişlerini unutmamaları gerektiğini düşünüyorum. Atalarına, köklerine, bağlarına her zaman sahip çıkmalılar. Tabii ki bu geçmişe sahip çıkmak derken, geçmişe saplantılı bir şekilde bağlanıp kalmayı kastetmiyorum. Her türlü anlamda kendi köklerimizin, atalarımızın her türlü yaşadıklarını bir nebze de olsa öğrenmek ya da öğretmek istediğimizi varsayıyorum. Geleceğe yön verebilmek adına bu anlamda kişilerin çalışması gerektiğine inanıyorum ben. Sadece başarılarımızın değil, 1944 gibi acılarımızın da sanat eserlerine yansıması gerektiğine inanıyorum. İKİNCİ ROMAN 2014 İŞGALİNİ KONU EDİNECEK Başarangil Demir, “Bilinmeze Doğru” romanının 1944 Sürgünü ve Soykırımı ile sınırlı olduğunu ancak ilerleyen dönemde Kırım ve diaspora konularını işleyen yeni eserler yazmayı planladığını belirtti. 2014 yılında Kırım’ın Rusya tarafından işgal edilmesinin ardından diasporadaki Kırım Tatarlarının yaşadığı zorlukları ve mücadelelerini de eserlerinde konu edinmek istediğini söyledi. Başarangil Demir, vatan Kırım’dan ayrılmak zorunda kalan insanların hikâyelerinin her birinin değerli olduğunu vurgulayarak, bunları okuyuculara aktaracak şekilde yeni bir kitapta birleştirmeyi amaçladığını aktardı. Başarangil Demir, “Bunları birleştirip tekrar kurgulayıp tek bir kitap altında okuyucuların, insanların ilgisini çekecek şekilde kitaplaştırmak istiyorum. Tabii ki bu duygusal anlamda tekrardan beni zorlayacak. Çünkü yaşanılan hikayeler şen şakrak hikâyeler değil. Aksine insanı yaralayan, üzen hikâyeler.” ifadelerini kullandı. KİTABIN ÜZERİNDEKİ TARAK TAMGA “Bilinmeze Doğru” romanının üzerinde Tarak Tamga’nın yer almasını özellikle istediğini belirten Yazar, bu durumun okuyucular için farkındalık oluşturduğunu kaydetti ve “Daha kitabı okumadan, Kırım Tatar Soykırımı'nı çok fazla derinlemesine belki bilmeden Tarak Tamga'yı öğrenmelerine vesile olduğuma inanıyorum. Ve bu anlamda da mutluyum.” dedi. Başarangil Demir, kitabı yazmaya çıkış noktasının “Kırım neresidir?” sorusu olduğunu yineleyerek, amacının doğrudan bilgi vermek değil, hikâyeleştirerek anlatmak olduğunu söyledi. Yazar romanında Kırım’la ilgili tarihi, kültürel ve sosyolojik gerçekleri Balkanlar ve Türkiye ile harmanlayarak okuyucunun ilgisini çekmeyi hedeflediğini vurguladı. Başarangil Demir, kitabın yazım sürecinde insanların dikkatini çekmeyi başardığını ve aldıkları olumlu yorumların kendisini motive ettiğini ifade etti ve “O yüzden şimdi şu an daha çok Kırım’ın 2014 yılında işgal edilmesi üzerine yoğunlaşıp ikinci kitaba başlamayı arzuluyorum.” şeklinde konuştu. CENGİZ DAĞCI’YA VURGU Başarangil Demir, bu bağlamda Cengiz Dağcı’nın eserlerinden etkilendiğini belirterek, “Onun kitaplarıyla büyüdük, onun anlattıklarıyla dünyayı öğrendik.” dedi. Dünya çapında tanınan Dağcı’nın Kırım Tatar tarihini ve sürgün deneyimlerini edebiyat aracılığıyla aktarmasının kendisi için ilham kaynağı olduğunu vurguladı. Sanatın, tarih ve kültürel gerçekleri insan zihninde daha canlı ve etkileyici şekilde yer ettirebildiğini belirten Başarangil Demir, edebiyatın bu anlamdaki rolüne dikkat çekti. “TÜRK’ÜN TIRNAĞINA DİKEN DAHİ BATSA BUNU AKTARMALIYIZ” Yazar, “Bilinmeze Doğru” romanının kendisinde yarattığı içsel duygu ve düşünceleri de paylaştı. Atalarının Kırım’dan Romanya’ya, oradan da Türkiye’ye göç ettiğini anlatan Demir, kitabı yazarken atalarından kendisine kalan hafızayı sayfalara döktüğünü belirtti. Bu sürecin özellikle soykırım sahnelerini yazarken duygusal olarak kendisini zorladığını ifade eden yazar: Şöyle düşünüyorum. Hangi coğrafyada olursa olsun Türklere haksızca uygulanan, yapılan muamele ya da bir Türk’ün parmağına diken dahi batsa bunun gelecek nesillere aktarılması gerektiğine inanıyorum ben. Tabii bu başarı, başarısızlık, soykırım, acı bunlara hepsi dâhil olmak üzere bu konuda böyle bir düşüncem var. Bu bağlamda da öncelikle Mustafa Kemal'e bu konuda teşekkürlerimizi, şükranlarımızı, artık her şeyimizi bize bıraktığı mirasa sahip çıkmamız gerektiğine inanıyorum. “DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK” Yazar Başarangil Demir sözlerini, Kırım Tatar aydını, düşünür, yazar ve Tercüman Gazetesi'nin kurucusu İsmail Bey Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” sözlerini anımsatarak bu söz için çalışmaya devam edeceğine vurgu yaptı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.