Bilinmeze Doğru'nun yazarı Hülya Başarangil Demir: Atalarımdan kalan hafızayı sayfalara döktüm
Bilinmeze Doğru'nun yazarı Hülya Başarangil Demir: Atalarımdan kalan hafızayı sayfalara döktüm
2025 Emine Işınsu Roman Ödülü’nün sahibi olan yazar Hülya Başarangil Demir, “Bilinmeze Doğru” isimli romanıyla QHA stüdyolarına konuk oldu. Demir, Kırım Tatarlarının yaşadıklarının gelecek nesillere aktarılmasının tarihsel bir sorumluluk olduğunu dile getirdi.
Haber Giriş Tarihi: 26.11.2025 20:59
Haber Güncellenme Tarihi: 26.11.2025 20:59
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.qha.com.tr/
2025 Emine Işınsu Roman Ödülü’ne lâyık görülen Kırım Tatar yazar Hülya Başarangil Demir, “Bilinmeze Doğru” romanıyla Kırım Haber Ajansı (QHA) stüdyolarının konuğu oldu. Başarangil Demir özel röportajında, ödüllü romanı “Bilinmeze Doğru”nun ortaya çıkış sürecini ve taşıdığı anlamları anlattı.
Yazar, konuşmasına, Kırım için hayatını adayan ve yakın zamanda hayatını kaybeden eski siyasî tutsak Edem Bekirov’u anarak başladı. Ardından romanının çıkış noktasını, “Kırım neresidir?” sorusuna cevap arayışı olarak açıklayan Başarangil Demir, eşinin işi nedeniyle farklı şehirlerde bulunup çeşitli kültürlerle tanıştığını belirti.
Başarangil Demir, “Oralarda nerelisin diye sorduklarında Kırım Tatarıyım dediğimde Kırım Tatarını çok fazla anlamlandıramadıklarını gördüm. Oysaki Kırım Tatarlarının ana vatanı bir Türk toprağı olmasına rağmen bazı kesimlerce çok fazla bilinmediğine şahit oldum ve bu beni üzdü. Düşündüm daha fazlasını anlatmam gerektiğine karar verdim ve bunu da yazarak yapacağıma inandım. Ve yazmaya başladım.” dedi.
“ANLATMASAM İÇİMDE KALACAKTI”
Romanında Kırım'dan Türkiye'ye göç eden bir ailenin hikayesini tarihsel gerçeklikler ışığında kurguladığını bildiren Başarangil Demir şu ifadeleri kullandı:
Kitapta, hikâye çoğunlukla Türkiye'de geçiyor ancak Kırım'da başlıyor. Daha sonra Türkiye'ye göç eden bir ailenin sosyolojik olarak başına gelen hikayeler daha sonra tekrar Kırım'a dönme arzularını içeriyor. Tabii ki bu Türkiye'de geçen olayları insanlar okurken daha iyi anlamlandıracakları için onu Türkiye olarak seçtim. Ve tabii Kırım'la da bağı koparmamak istiyordum. Ve 1944 Soykırımı’na değinmek istiyordum. Anlatmasam içimde kalacaktı çünkü ona değinmem gerekiyordu. Ve karakterlerimden bir tanesini Kırım'a tekrardan geri dönüşünü gerçekleştirdim. Bu anlamda beni duygusal olarak o sayfaları yazmak zorladı diyebilirim
Yazar, romanda özellikle 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı’nda insanların trenlere doldurulup saygısızca muamele gördüğü anların kendisini derinden etkilediğini vurguladı. Bu durumun duygusal olarak en zorlayıcı bölüm olduğunu söyleyen Demir, tarihsel ve kaynak araştırmalarını titizlikle yaptığını ve edindiği bilgi birikimini okuyucularla paylaşmaya çalıştığını ifade etti.
“1944 HÂLÂ İÇİMİZDE YAŞIYOR”
Duygusal yükle başa çıkma yöntemini de açıklayan yazar, “Dünyada Türkler her yerde acı çekiyordu ve belki de yakın tarihimizde en çok acı çeken Türklerden sayılırız. 1944 bizim içimizde hâlâ yaşıyor.” dedi. Demir, yaşananları şiirler, şarkılar ve Kırım Tatar şairlerinin eserleri aracılığıyla aktararak hem kendini hem de okuyucuyu bu duygusal sürece dâhil ettiğini belirtti. Kimi zaman ağlayarak yazdığını itiraf eden yazar, bu sürecin kendisi için hem bir zorluk hem de bir sorumluluk olduğunu dile getirdi.
“SANAT VE EDEBİYAT ZİHİNDE YER EDİNİYOR”
Başarangil Demir, sanatın ve edebiyatın tarihî olayları, özellikle de sürgün ve soykırım travmalarını aktarmadaki gücüne de dikkat çekti. Başarangil Demir, tarihî gerçekleri öğrenmenin önemli olduğunu ancak sanat ve edebiyatın, bu olayların insan zihninde yer etmesini sağlayan asıl araç olduğunu belirtti ve “Bir romandan alıntı, bir şarkı sözü, bir resme baktığımızdaki duygu ya da bir tiyatro sahnesi, bir film sahnesi. Bunlar da insanların zihninde çok büyük yer edindirebiliyor.” cümlelerini sarf etti.
Yazar, Kırım Tatar şarkıcı Camala’nın 1944 Eurovision şarkısıyla 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı’nı tüm dünyaya duyurduğunu hatırlatarak, sanatın toplumsal hafızayı canlı tutmadaki rolüne de vurgu yaptı.
“EMİNE IŞINSU ÖDÜLÜ PAHA BİÇİLEMEZ”
Emine Işınsu Roman Ödülü’nü kazanmanın kendisi için paha biçilemez bir deneyim olduğunu belirten Başarangil Demir, ödülün hem duygusal hem de okurlara ulaşma açısından büyük önem taşıdığını söyledi.
“Emine Işınsu, Türklük ve Türklerin sorunlarını ele alan eşsiz bir yazar. Onun izinden yürümek benim için gurur verici” diyen yazar, Halide Nusret Zorlutuna’yı da andı. Başarangil Demir aynı zamanda hâlihazırda dergiciliğin eskisi gibi gelişemediğine dikkat çekerek, bu ödülün yeni yazarların yetişmesi ve geniş kitlelere ulaşması açısından da büyük önem taşıdığını belirtti.
Bu bağlamda Başarangil Demir, “Çok fazla hızlı tüketen bir toplumuz. Hızlı tüketen bir toplum olduğumuz için de bu dergicilik eskisi gibi ilerlemiyor. Ama bence tekrardan canlansa çok güzel olacağını düşünüyorum. Bu bağlamda bu ödülün yeni yazarların yetişmesi için de ve kitlelere ulaşması açısından da çok önemli olduğunu inanıyorum.” dedi.
Ayrıca yazar, ödülün Tertip Komitesi Başkanı İskender Öksüz’e, Seçici Kurul üyeleri ve jüri üyelerine teşekkürlerini iletti.
“KÖKLERİMİZE SAHİP ÇIKMALIYIZ”
Geçmişle bağ kurmanın önemine dikkat çeken Başarangil Demir şu ifadeleri kullandı:
Kişilerin hiçbir zaman geçmişlerini unutmamaları gerektiğini düşünüyorum. Atalarına, köklerine, bağlarına her zaman sahip çıkmalılar. Tabii ki bu geçmişe sahip çıkmak derken, geçmişe saplantılı bir şekilde bağlanıp kalmayı kastetmiyorum. Her türlü anlamda kendi köklerimizin, atalarımızın her türlü yaşadıklarını bir nebze de olsa öğrenmek ya da öğretmek istediğimizi varsayıyorum. Geleceğe yön verebilmek adına bu anlamda kişilerin çalışması gerektiğine inanıyorum ben. Sadece başarılarımızın değil, 1944 gibi acılarımızın da sanat eserlerine yansıması gerektiğine inanıyorum.
İKİNCİ ROMAN 2014 İŞGALİNİ KONU EDİNECEK
Başarangil Demir, “Bilinmeze Doğru” romanının 1944 Sürgünü ve Soykırımı ile sınırlı olduğunu ancak ilerleyen dönemde Kırım ve diaspora konularını işleyen yeni eserler yazmayı planladığını belirtti. 2014 yılında Kırım’ın Rusya tarafından işgal edilmesinin ardından diasporadaki Kırım Tatarlarının yaşadığı zorlukları ve mücadelelerini de eserlerinde konu edinmek istediğini söyledi.
Başarangil Demir, vatan Kırım’dan ayrılmak zorunda kalan insanların hikâyelerinin her birinin değerli olduğunu vurgulayarak, bunları okuyuculara aktaracak şekilde yeni bir kitapta birleştirmeyi amaçladığını aktardı. Başarangil Demir, “Bunları birleştirip tekrar kurgulayıp tek bir kitap altında okuyucuların, insanların ilgisini çekecek şekilde kitaplaştırmak istiyorum. Tabii ki bu duygusal anlamda tekrardan beni zorlayacak. Çünkü yaşanılan hikayeler şen şakrak hikâyeler değil. Aksine insanı yaralayan, üzen hikâyeler.” ifadelerini kullandı.
KİTABIN ÜZERİNDEKİ TARAK TAMGA
“Bilinmeze Doğru” romanının üzerinde Tarak Tamga’nın yer almasını özellikle istediğini belirten Yazar, bu durumun okuyucular için farkındalık oluşturduğunu kaydetti ve “Daha kitabı okumadan, Kırım Tatar Soykırımı'nı çok fazla derinlemesine belki bilmeden Tarak Tamga'yı öğrenmelerine vesile olduğuma inanıyorum. Ve bu anlamda da mutluyum.” dedi.
Başarangil Demir, kitabı yazmaya çıkış noktasının “Kırım neresidir?” sorusu olduğunu yineleyerek, amacının doğrudan bilgi vermek değil, hikâyeleştirerek anlatmak olduğunu söyledi. Yazar romanında Kırım’la ilgili tarihi, kültürel ve sosyolojik gerçekleri Balkanlar ve Türkiye ile harmanlayarak okuyucunun ilgisini çekmeyi hedeflediğini vurguladı.
Başarangil Demir, kitabın yazım sürecinde insanların dikkatini çekmeyi başardığını ve aldıkları olumlu yorumların kendisini motive ettiğini ifade etti ve “O yüzden şimdi şu an daha çok Kırım’ın 2014 yılında işgal edilmesi üzerine yoğunlaşıp ikinci kitaba başlamayı arzuluyorum.” şeklinde konuştu.
CENGİZ DAĞCI’YA VURGU
Başarangil Demir, bu bağlamda Cengiz Dağcı’nın eserlerinden etkilendiğini belirterek, “Onun kitaplarıyla büyüdük, onun anlattıklarıyla dünyayı öğrendik.” dedi. Dünya çapında tanınan Dağcı’nın Kırım Tatar tarihini ve sürgün deneyimlerini edebiyat aracılığıyla aktarmasının kendisi için ilham kaynağı olduğunu vurguladı. Sanatın, tarih ve kültürel gerçekleri insan zihninde daha canlı ve etkileyici şekilde yer ettirebildiğini belirten Başarangil Demir, edebiyatın bu anlamdaki rolüne dikkat çekti.
“TÜRK’ÜN TIRNAĞINA DİKEN DAHİ BATSA BUNU AKTARMALIYIZ”
Yazar, “Bilinmeze Doğru” romanının kendisinde yarattığı içsel duygu ve düşünceleri de paylaştı. Atalarının Kırım’dan Romanya’ya, oradan da Türkiye’ye göç ettiğini anlatan Demir, kitabı yazarken atalarından kendisine kalan hafızayı sayfalara döktüğünü belirtti.
Bu sürecin özellikle soykırım sahnelerini yazarken duygusal olarak kendisini zorladığını ifade eden yazar:
Şöyle düşünüyorum. Hangi coğrafyada olursa olsun Türklere haksızca uygulanan, yapılan muamele ya da bir Türk’ün parmağına diken dahi batsa bunun gelecek nesillere aktarılması gerektiğine inanıyorum ben. Tabii bu başarı, başarısızlık, soykırım, acı bunlara hepsi dâhil olmak üzere bu konuda böyle bir düşüncem var. Bu bağlamda da öncelikle Mustafa Kemal'e bu konuda teşekkürlerimizi, şükranlarımızı, artık her şeyimizi bize bıraktığı mirasa sahip çıkmamız gerektiğine inanıyorum.
“DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK”
Yazar Başarangil Demir sözlerini, Kırım Tatar aydını, düşünür, yazar ve Tercüman Gazetesi'nin kurucusu İsmail Bey Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” sözlerini anımsatarak bu söz için çalışmaya devam edeceğine vurgu yaptı.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Bilinmeze Doğru'nun yazarı Hülya Başarangil Demir: Atalarımdan kalan hafızayı sayfalara döktüm
2025 Emine Işınsu Roman Ödülü’nün sahibi olan yazar Hülya Başarangil Demir, “Bilinmeze Doğru” isimli romanıyla QHA stüdyolarına konuk oldu. Demir, Kırım Tatarlarının yaşadıklarının gelecek nesillere aktarılmasının tarihsel bir sorumluluk olduğunu dile getirdi.
2025 Emine Işınsu Roman Ödülü’ne lâyık görülen Kırım Tatar yazar Hülya Başarangil Demir, “Bilinmeze Doğru” romanıyla Kırım Haber Ajansı (QHA) stüdyolarının konuğu oldu. Başarangil Demir özel röportajında, ödüllü romanı “Bilinmeze Doğru”nun ortaya çıkış sürecini ve taşıdığı anlamları anlattı.
Yazar, konuşmasına, Kırım için hayatını adayan ve yakın zamanda hayatını kaybeden eski siyasî tutsak Edem Bekirov’u anarak başladı. Ardından romanının çıkış noktasını, “Kırım neresidir?” sorusuna cevap arayışı olarak açıklayan Başarangil Demir, eşinin işi nedeniyle farklı şehirlerde bulunup çeşitli kültürlerle tanıştığını belirti.
Başarangil Demir, “Oralarda nerelisin diye sorduklarında Kırım Tatarıyım dediğimde Kırım Tatarını çok fazla anlamlandıramadıklarını gördüm. Oysaki Kırım Tatarlarının ana vatanı bir Türk toprağı olmasına rağmen bazı kesimlerce çok fazla bilinmediğine şahit oldum ve bu beni üzdü. Düşündüm daha fazlasını anlatmam gerektiğine karar verdim ve bunu da yazarak yapacağıma inandım. Ve yazmaya başladım.” dedi.
“ANLATMASAM İÇİMDE KALACAKTI”
Romanında Kırım'dan Türkiye'ye göç eden bir ailenin hikayesini tarihsel gerçeklikler ışığında kurguladığını bildiren Başarangil Demir şu ifadeleri kullandı:
Yazar, romanda özellikle 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı’nda insanların trenlere doldurulup saygısızca muamele gördüğü anların kendisini derinden etkilediğini vurguladı. Bu durumun duygusal olarak en zorlayıcı bölüm olduğunu söyleyen Demir, tarihsel ve kaynak araştırmalarını titizlikle yaptığını ve edindiği bilgi birikimini okuyucularla paylaşmaya çalıştığını ifade etti.
“1944 HÂLÂ İÇİMİZDE YAŞIYOR”
Duygusal yükle başa çıkma yöntemini de açıklayan yazar, “Dünyada Türkler her yerde acı çekiyordu ve belki de yakın tarihimizde en çok acı çeken Türklerden sayılırız. 1944 bizim içimizde hâlâ yaşıyor.” dedi. Demir, yaşananları şiirler, şarkılar ve Kırım Tatar şairlerinin eserleri aracılığıyla aktararak hem kendini hem de okuyucuyu bu duygusal sürece dâhil ettiğini belirtti. Kimi zaman ağlayarak yazdığını itiraf eden yazar, bu sürecin kendisi için hem bir zorluk hem de bir sorumluluk olduğunu dile getirdi.
“SANAT VE EDEBİYAT ZİHİNDE YER EDİNİYOR”
Başarangil Demir, sanatın ve edebiyatın tarihî olayları, özellikle de sürgün ve soykırım travmalarını aktarmadaki gücüne de dikkat çekti. Başarangil Demir, tarihî gerçekleri öğrenmenin önemli olduğunu ancak sanat ve edebiyatın, bu olayların insan zihninde yer etmesini sağlayan asıl araç olduğunu belirtti ve “Bir romandan alıntı, bir şarkı sözü, bir resme baktığımızdaki duygu ya da bir tiyatro sahnesi, bir film sahnesi. Bunlar da insanların zihninde çok büyük yer edindirebiliyor.” cümlelerini sarf etti.
Yazar, Kırım Tatar şarkıcı Camala’nın 1944 Eurovision şarkısıyla 1944 Kırım Tatar Sürgünü ve Soykırımı’nı tüm dünyaya duyurduğunu hatırlatarak, sanatın toplumsal hafızayı canlı tutmadaki rolüne de vurgu yaptı.
“EMİNE IŞINSU ÖDÜLÜ PAHA BİÇİLEMEZ”
Emine Işınsu Roman Ödülü’nü kazanmanın kendisi için paha biçilemez bir deneyim olduğunu belirten Başarangil Demir, ödülün hem duygusal hem de okurlara ulaşma açısından büyük önem taşıdığını söyledi.
“Emine Işınsu, Türklük ve Türklerin sorunlarını ele alan eşsiz bir yazar. Onun izinden yürümek benim için gurur verici” diyen yazar, Halide Nusret Zorlutuna’yı da andı. Başarangil Demir aynı zamanda hâlihazırda dergiciliğin eskisi gibi gelişemediğine dikkat çekerek, bu ödülün yeni yazarların yetişmesi ve geniş kitlelere ulaşması açısından da büyük önem taşıdığını belirtti.
Bu bağlamda Başarangil Demir, “Çok fazla hızlı tüketen bir toplumuz. Hızlı tüketen bir toplum olduğumuz için de bu dergicilik eskisi gibi ilerlemiyor. Ama bence tekrardan canlansa çok güzel olacağını düşünüyorum. Bu bağlamda bu ödülün yeni yazarların yetişmesi için de ve kitlelere ulaşması açısından da çok önemli olduğunu inanıyorum.” dedi.
Ayrıca yazar, ödülün Tertip Komitesi Başkanı İskender Öksüz’e, Seçici Kurul üyeleri ve jüri üyelerine teşekkürlerini iletti.
“KÖKLERİMİZE SAHİP ÇIKMALIYIZ”
Geçmişle bağ kurmanın önemine dikkat çeken Başarangil Demir şu ifadeleri kullandı:
Kişilerin hiçbir zaman geçmişlerini unutmamaları gerektiğini düşünüyorum. Atalarına, köklerine, bağlarına her zaman sahip çıkmalılar. Tabii ki bu geçmişe sahip çıkmak derken, geçmişe saplantılı bir şekilde bağlanıp kalmayı kastetmiyorum. Her türlü anlamda kendi köklerimizin, atalarımızın her türlü yaşadıklarını bir nebze de olsa öğrenmek ya da öğretmek istediğimizi varsayıyorum. Geleceğe yön verebilmek adına bu anlamda kişilerin çalışması gerektiğine inanıyorum ben. Sadece başarılarımızın değil, 1944 gibi acılarımızın da sanat eserlerine yansıması gerektiğine inanıyorum.
İKİNCİ ROMAN 2014 İŞGALİNİ KONU EDİNECEK
Başarangil Demir, “Bilinmeze Doğru” romanının 1944 Sürgünü ve Soykırımı ile sınırlı olduğunu ancak ilerleyen dönemde Kırım ve diaspora konularını işleyen yeni eserler yazmayı planladığını belirtti. 2014 yılında Kırım’ın Rusya tarafından işgal edilmesinin ardından diasporadaki Kırım Tatarlarının yaşadığı zorlukları ve mücadelelerini de eserlerinde konu edinmek istediğini söyledi.
Başarangil Demir, vatan Kırım’dan ayrılmak zorunda kalan insanların hikâyelerinin her birinin değerli olduğunu vurgulayarak, bunları okuyuculara aktaracak şekilde yeni bir kitapta birleştirmeyi amaçladığını aktardı. Başarangil Demir, “Bunları birleştirip tekrar kurgulayıp tek bir kitap altında okuyucuların, insanların ilgisini çekecek şekilde kitaplaştırmak istiyorum. Tabii ki bu duygusal anlamda tekrardan beni zorlayacak. Çünkü yaşanılan hikayeler şen şakrak hikâyeler değil. Aksine insanı yaralayan, üzen hikâyeler.” ifadelerini kullandı.
KİTABIN ÜZERİNDEKİ TARAK TAMGA
“Bilinmeze Doğru” romanının üzerinde Tarak Tamga’nın yer almasını özellikle istediğini belirten Yazar, bu durumun okuyucular için farkındalık oluşturduğunu kaydetti ve “Daha kitabı okumadan, Kırım Tatar Soykırımı'nı çok fazla derinlemesine belki bilmeden Tarak Tamga'yı öğrenmelerine vesile olduğuma inanıyorum. Ve bu anlamda da mutluyum.” dedi.
Başarangil Demir, kitabı yazmaya çıkış noktasının “Kırım neresidir?” sorusu olduğunu yineleyerek, amacının doğrudan bilgi vermek değil, hikâyeleştirerek anlatmak olduğunu söyledi. Yazar romanında Kırım’la ilgili tarihi, kültürel ve sosyolojik gerçekleri Balkanlar ve Türkiye ile harmanlayarak okuyucunun ilgisini çekmeyi hedeflediğini vurguladı.
Başarangil Demir, kitabın yazım sürecinde insanların dikkatini çekmeyi başardığını ve aldıkları olumlu yorumların kendisini motive ettiğini ifade etti ve “O yüzden şimdi şu an daha çok Kırım’ın 2014 yılında işgal edilmesi üzerine yoğunlaşıp ikinci kitaba başlamayı arzuluyorum.” şeklinde konuştu.
CENGİZ DAĞCI’YA VURGU
Başarangil Demir, bu bağlamda Cengiz Dağcı’nın eserlerinden etkilendiğini belirterek, “Onun kitaplarıyla büyüdük, onun anlattıklarıyla dünyayı öğrendik.” dedi. Dünya çapında tanınan Dağcı’nın Kırım Tatar tarihini ve sürgün deneyimlerini edebiyat aracılığıyla aktarmasının kendisi için ilham kaynağı olduğunu vurguladı. Sanatın, tarih ve kültürel gerçekleri insan zihninde daha canlı ve etkileyici şekilde yer ettirebildiğini belirten Başarangil Demir, edebiyatın bu anlamdaki rolüne dikkat çekti.
“TÜRK’ÜN TIRNAĞINA DİKEN DAHİ BATSA BUNU AKTARMALIYIZ”
Yazar, “Bilinmeze Doğru” romanının kendisinde yarattığı içsel duygu ve düşünceleri de paylaştı. Atalarının Kırım’dan Romanya’ya, oradan da Türkiye’ye göç ettiğini anlatan Demir, kitabı yazarken atalarından kendisine kalan hafızayı sayfalara döktüğünü belirtti.
Bu sürecin özellikle soykırım sahnelerini yazarken duygusal olarak kendisini zorladığını ifade eden yazar:
“DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK”
Yazar Başarangil Demir sözlerini, Kırım Tatar aydını, düşünür, yazar ve Tercüman Gazetesi'nin kurucusu İsmail Bey Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” sözlerini anımsatarak bu söz için çalışmaya devam edeceğine vurgu yaptı.
Son Haberler