SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Uluslararası Hukuk

QHA - Kırım Haber Ajansı - Uluslararası Hukuk haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Uluslararası Hukuk haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

BM: Rusya, hiçbir önkoşul olmadan Ukraynalı çocukları geri vermeli Haber

BM: Rusya, hiçbir önkoşul olmadan Ukraynalı çocukları geri vermeli

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü saldırganlığın en savunmasız kurbanları olan çocuklara yönelik kritik bir karara imza attı. Genel Kurulda oy çokluğuyla kabul edilen kararda, Rusya Federasyonu'ndan derhal ve hiçbir önkoşul olmaksızın yasa dışı şekilde yerinden edilen veya sınır dışı edilen tüm Ukraynalı çocukları geri vermesi talep edildi. 91 ülkenin desteklediği kararda, Rusya’nın sürdürdüğü zorla yer değiştirme, çocukların ailelerinden koparılması, vatandaşlık dayatılması, evlatlık işlemleri ve propaganda amaçlı ideolojik baskı uygulamalarını açık şekilde kınandı. Rusya'nın yanı sıra Belarus, İran, Küba, Nikaragua, Eritre, Mali ve birkaç başka devlet dahil toplamda 12 ülke karara karşı oy kullanırken, Çin, Hindistan, Brezilya, Kazakistan, Özbekistan ve Pakistan'ın da aralarında bulunduğu 57 ülke çekimser kaldı. ÇOCUKLAR EN SAVUNMASIZ HEDEF Ukrayna Dışişleri Bakan Yardımcısı Mariana Betsa, kararı sunarken bunun siyasi değil, tamamen insanlık ve ahlaki sorumluluk meselesi olduğunu vurguladı. Rusya’nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaşın çocukları saldırganlığın en savunmasız hedefi haline getirdiğini belirten Betsa, Rusya'nın sadece çocukları öldürmekle kalmayıp, aynı zamanda onların kimliklerini de silmeye çalıştığını ifade etti. Betsa, işgal altındaki bölgelerde ve Rusya'da Ukraynalı çocuklara ana dillerinin, edebiyatlarının ve tarihlerinin yasaklandığını; bunun yerine onlara düşmanca propaganda aşılandığını aktardı. Çocukların "Nazi devleti" hakkındaki yalanları tekrarlamaya zorlandığını ve askerî eğitime tabi tutuldukları "çocuk ordularına" dahil edildiğini kaydetti. Ukrayna Dışişleri Bakanlığı verilerine göre, bugüne kadar Rusya en az 20 bin Ukraynalı çocuğu yasa dışı şekilde yerinden etti. Ukrayna ise bunlardan yalnızca bin 850'sini eve döndürmeyi başardı. ULUSLARARASI HUKUKUN AĞIR BİR İHLALİ BM Genel Kurulu Başkanı Annalena Baerbock, karar taslağının görüşülmesi sırasında yaptığı açıklamada, çocukların sınır dışı edilmesinin uluslararası insancıl hukukun ağır bir ihlali olduğunu vurguladı. Baerbock, Dördüncü Cenevre Sözleşmesi'nin 49. maddesinin sivillerin işgal altındaki bölgelerden zorla yerinden edilmesini yasakladığını hatırlattı. Ayrıca, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin her çocuğun kimlik, aile hayatı ve kaçırılmaya karşı korunma haklarını garanti ettiğini belirtti. Baerbock, BM Güvenlik Konseyinin Rusya vetosu nedeniyle işlevsiz kaldığı bir dönemde Genel Kurulun “uluslararası düzeni, Ukrayna halkını ve en kırılgan kesim olan çocukları korumak için” sorumluluk aldığını söyledi. Diplomatlar, kararın kabulünü “uluslararası hukuk ve adalet adına atılmış önemli bir adım” olarak nitelendirirken, bunun kaçırılan çocukların evlerine dönebilmesi için kritik bir araç oluşturduğunu vurguladı.

Ukrayna Yerli Halklar Kongresi’nde “Yerli Halklar Yasası” masaya yatırıldı Haber

Ukrayna Yerli Halklar Kongresi’nde “Yerli Halklar Yasası” masaya yatırıldı

Ukrayna’da bu sene ilk kez düzenlenen Yerli Halklar Kongresi 2 Aralık’ta Kıyiv’de gerçekleştirildi. Etkinlik kapsamında "Yerli Halklar Yasası: Yerli Halkların Haklarının Gerçekleştirilmesinin Garantisi" başlıklı panel düzenlendi. Panelde Ukrayna’daki yerli halkların statüsü, yasal çerçevenin güçlendirilmesi ve yerli halkların işgal koşullarında korunmasına yönelik mekanizmalar ele alındı. Panele; Ukrayna Milletvekili Tamila Taşeva, Avrupa Konseyi Ukrayna Ofisi Başkan Yardımcısı Hilde Haug, Ukrayna Cumhurbaşkanının Kırım Özel Temsilcisi Olha Kurışko, BM Yerli Halklar Hakları Uzman Mekanizması Üyesi ve İnuit Kutup Çevresi Konseyi Başkanı Dalee Sambo Dorough, Kırım Tatar Kaynak Merkezi Başkanı ve Kırım Tatar Milli Meclisi (KTMM) Üyesi Eskender Bariyev, Ukrayna Uluslararası Hukuk Derneği Başkanı Olga Butkevıç ve Kırım Yerli Halklarını Destekleme Vakfı Başkan Yardımcısı Vyaçeslav Lombrozo katıldı. Oturum, Ukrayna Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve insan hakları savunucusu Alim Aliyev tarafından yönetildi. “KIRIM TATARLARININ STATÜSÜNE DAİR AYRI YASA GEREKLİ” Ukrayna Milletvekili Tamila Taşeva, genel bir çerçeve sağlayan Yerli Halklar Yasası'nın yanı sıra, Kırım Tatar halkının statüsünü ayrıntılı biçimde düzenleyecek özel bir yasanın hazırlanmasının zorunlu olduğunu belirtti. 2022’de hazırlanan ve ilgili kurumlarla uyumlandırılan taslağın AGİT’ten olumlu görüş aldığını, şimdi ise Avrupa Konseyi’nden değerlendirme beklediklerini açıkladı. Aynı zamanda Taşeva uluslararası ortaklarla etkileşim sürecinin daha karmaşık olduğunu, çünkü birçok kuruluşun ağırlıklı olarak ulusal azınlıklarla çalıştığını ifade etti. KIRIM TATAR DİLİ KONUSUNDA ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR Cumhurbaşkanının Kırım Daimî Temsilcisi Olha Kurışko, temsilcilik için en önemli önceliklerden birinin Kırım Tatar dili ve edebiyatının geliştirilmesi olduğunu söyledi. Yerli Halklar Yasası sonrası kabul edilen Kırım Tatar Dilini Geliştirme Stratejisi ve kurulan ulusal komisyonun, bakanlıklar arasındaki yetki devri sorunları nedeniyle yaklaşık bir yıldır tam kapasiteyle çalışamadığını aktardı. Kurışko, “Kırım Temsilcisi olarak işgal meselesi benim için de önemli, çünkü yasa ve devlet politikasının varlığı Ukrayna'ya yerli halkları korumak için ek argümanlar ve fırsatlar sağlıyor. Bugün Kırım işgal altındayken ve siyasi tutsakların çoğu Kırım Tatarı iken Ukrayna ek koruma mekanizmaları uygulamalıdır." dedi. “DİL POLİTİKASI: AVRUPA STANDARTLARIYLA UYUMLU VE KAPSAYICI OLMALI” Avrupa Konseyi Ukrayna Ofisi Başkan Yardımcısı Hilde Haug, dil politikasının Avrupa standartları ile Ukrayna siyasi ulusunun güçlendirilmesini ve yerli halkların kimliklerinin korunmasını birleştirmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca Ukrayna ile uzman iş birliğinin önemine dikkat çeken Haug, bu sayede 2023 İnsan Hakları Komiseri raporundaki bulgular aracılığıyla Kırım'daki insan hakları savunucularına yönelik zulme dikkat çekildiğini hatırlattı. “ASIL ZORLUK, YASAYI HAYATA GEÇİRMEK” BM Yerli Hakları Uzman Mekanizması Üyesi Dalee Sambo Dorough, yerli halklara ilişkin yasal düzenlemelerin en büyük zorluğun uygulama aşaması olduğunu belirtti. Kanada’nın 2021 sonrası ilerlemelerinden örnek veren Dorough, kültürel ve siyasi hakların hâlâ tam güvence altında olmadığını söyledi. Dorough, Ukrayna yasasının en önemli avantajının “yerli halk” tanımının net bir biçimde yapılmış olması olduğunu kaydetti ve yasanın etkin uygulanması için uluslararası mekanizmaların ve yeterli mali kaynakların gerekli olduğunu ifade etti. “KTMM’İN STATÜSÜ NETLEŞMELİ, İŞGALDEN KURTARILMASI SONRASI DÖNEM İÇİN HAZIRLIK YAPILMALI” Uluslararası hukuk uzmanı Olga Butkevıç, yasanın uygulanmasının iki yönde ilerlemesi gerektiğini belirtti. Birinci hemen alınabilecek kararlar örneğin KTMM’nin temsilci organ olarak yasal tescilinin tamamlanması; ikinci ise işgalden kurtarılması sonrası dönem için hazırlık kapsamında yerli halkların mülkiyeti, iş birlikçilerin sorumluluğu ve anayasal değişiklikler dahil, Kırım'ın işgalden kurtarılması sonrası döneme yönelik normatif çözümlerin hazırlanması. Butkevıç, bu konuların uluslararası alanda her zaman popüler olmayabileceğini ancak savunulması gerektiğini vurguladı. “YERLİ HALKLARIN KORUNMASI İÇİN GERÇEK ARAÇ YASA VE ALT DÜZENLEMELER” KTMM Üyesi Eskender Bariyev, yerli halk kavramının kökenden değil; dil, kültür, gelenek, kimlik ve inançların korunması ile öz yönetim hakkından kaynaklandığını ifade etti. Bariyev bu sorunların bir bildirgeyle değil, ancak gerçek hakların korunmasının bir aracı olarak yasayla çözülebileceğini belirterek, yerli halklara ilişkin yasanın tam anlamıyla yürürlüğe girmesi için 17 alt yasal düzenlemenin kabul edilmesi gerektiğini hatırlattı. “TOPLUMUN BİLGİ EKSİKLİĞİ UYGULAMAYI YAVAŞLATIYOR” Kırım Yerli Halklarını Destekleme Vakfı Başkan Yardımcısı Vyaçeslav Lombrozo, Ukrayna toplumunun yerli halklarla ilgili temel kavramları yeterince bilmediğini, bu nedenle yasayı destekleyen kamu talebinin oluşmadığını kaydederek halkın bilinçlendirilmesinin hem siyasi iradeyi hem de reform sürecini güçlendireceğini söyledi.

Kırım Derneği İstanbul Şubesinden sözde barış planı taslağına net tepki Haber

Kırım Derneği İstanbul Şubesinden sözde barış planı taslağına net tepki

Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği İstanbul Şubesi, ABD'nin sunduğu sözde barış planı taslağına, 24 Kasım 2025 tarihinde yayımladığı basın bildirisi ile tepki gösterdi. Açıklamada, sözde barış planı taslağında Kırım başta olmak üzere Donetsk ve Luhansk'ın Rusya toprağı olarak kalmasını, Zaporijjya ve Herson'un "dondurulmuş bölge" olarak kabul edilmesini öngören yaklaşımın uluslararası hukuku ihlâl ettiği vurguladı. Kırım Derneği İstanbul Şubesi tarafından kaleme alınan açıklama, basın kuruluşları dışında ayrıca İstanbul'daki tüm konsolosluklara iletildi. KIRIM'IN GELECEĞİNİN PAZARLIK KONUSU OLMAYACAĞI VURGULANDI Kırım'ın geleceğinin pazarlık konusu olmayacağının altının çizildiği açıklamada, uluslararası toplumun BM kararlarına bağlı kalarak Kırım'ın Ukrayna'nın ayrılmaz bir parçasının olduğunu teyit etmesi gerektiği kaydedildi. "Kırım, Türk milleti için kutsal bir vatan olup hiçbir şekilde pazarlık konusu yapılamaz. Uluslararası hukuk, BM kararları ve tarihi gerçekler, Kırım’ın Ukrayna’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu açıkça ortaya koymaktadır." cümlelerine yer verilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Rusya Federasyonu’nun 2014 yılında Kırım’ı işgaliyle başlayan Ukrayna-Rusya krizi, 24 Şubat 2022’de sıcak çatışmaya dönüşmüş ve hâlen bütün şiddetiyle devam etmektedir. Bu savaş, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da en büyük insani kayıplara ve zorunlu göçe sebep olmuş, milyonlarca insanın yerinden etmesi ve uluslararası barış ile güvenliği ciddi biçimde tehdit etmiştir. Kırım’ın işgali, uluslararası hukuka aykırı olup Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü açıkça ihlâl etmektedir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 27 Mart 2014 tarihli kararıyla Rusya’nın Kırım’daki 'yasa dışı fiili işgali' olarak tanımlamış ve Ukrayna’nın uluslararası tanınmış sınırları içindeki toprak bütünlüğünü teyit etmiştir. Bu karar, Kırım’ın statüsünde herhangi bir değişikliğin kabul edilmediğini açıkça ortaya koymaktadır. Uluslararası toplumun bu çoğunluğu tavrı, Kırım’ın Rusya tarafından ilhakının tanınmadığını ve hukuksuz eylem olarak reddedildiğini göstermektedir. ABD yönetimi tarafından son dönemde gündeme getirilen bazı öneriler, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü küçültmesini, Kırım başta olmak üzere Luhansk ve Donetsk’in Rusya’ya bırakılmasını öngörmektedir. Bu yaklaşım, BM kararlarıyla ve uluslararası hukukun temel ilkeleriyle doğrudan çelişmektedir. Böyle bir planın kabulü, yalnızca Ukrayna’nın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü zedelemekle kalmayacak, aynı zamanda uluslararası hukukun ve BM’nin otoritesini de ciddi biçimde sarsacaktır. Arabuluculuk, tarafsızlık ve adalet gerektirir. Ancak ABD’nin tutumu, kendi çıkarlarını ve Rusya’nın menfaatlerini önceleyen bir yaklaşım sergilemektedir. Bu planın kabulü hâlinde Kırım, Donetsk ve Luhansk Rusya’ya fiilen hediye edilmiş olacaktır. Oysa kadim Türk yurdu Kırım, asli sahipleri Kırım Tatar Türkleri ve onların efsanevi lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun tarihidir. Kırım Tatarları, tarih boyunca sürgünlere, baskılara ve zulme maruz kalmış; buna rağmen kimliklerini, kültürlerini ve vatan sevgilerini korumuşlardır. Bugün Kırım, yalnızca bir toprak parçası değil, Türk milletinin onuru ve uluslararası hukukun sınavıdır. Sonuç olarak: Kırım, Türk milleti için kutsal bir vatan olup hiçbir şekilde pazarlık konusu yapılamaz. Uluslararası hukuk, BM kararları ve tarihi gerçekler, Kırım’ın Ukrayna’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. ABD ve Rusya’nın çıkar hesapları, Kırım’ın geleceğini belirleyemez.

CNN Türk Ürümçi'yi gezdi: Propaganda mı, gerçekler mi kayda alındı? Haber

CNN Türk Ürümçi'yi gezdi: Propaganda mı, gerçekler mi kayda alındı?

Gazeteci, Yazar Taha Kılınç'ın Doğu Türkistan ziyareti sonrasında kaleme aldığı "Kayıp Coğrafyanın İzinde: Doğu Türkistan Seyahatnamesi" isimli kitabın çıkmasına engel olmaya çalışan Çin'in Ankara Büyükelçiliği soykırım ve asimilasyon politikalarını örtbas etmek amacıyla Çin'in Doğu Türkistan'ı işgalinin 70. yıl dönümünde Ürümçi turu düzenledi. TANRI DAĞLARINDA NİHAL ATSIZ CNN Türk Muhabiri Büşra Arslantaş ve Kameraman Caner Emre Kınacı, Çin'in daveti üzerine Doğu Türkistan'ın Ürümçi kentine ziyarette bulundu. İlk olarak Tanrı Dağları'nın eteklerini gezen Arslantaş, Nihal Atsız'ın "Sen gurbette kalırsan, ben ölürsem ne çıkar? Ruhlarımız buluşur elbet Tanrıdağı'nda" mısralarına yer vererek Türk'ün yüzyıllardan beri var olduğu medeniyet beşiğine işaret etti. Arslantaş, "Bu dağlar Türk'ün yalnızca yurdu değil, kimliğinin, kültürünün ve devlet fikrinin doğduğu kadim merkez. Orhun'dan Altay'a uzanan Türk cihan tasavvurunun stratejik kalbi." ifadelerini kullandı. CNN TÜRK EKİBİ KAMERALARLA TAKİP EDİLDİ Ürümçi turunu tüm detaylarıyla ele alan Arslantaş, kendilerini gezdiren Çinli yetkililerin sorulan sorulara net bir yanıt vermediğini, ziyaret sırasında her an 3 kamera ile takip edildiklerini kaydetti. Kurgulanan tiyatro sahnesinde gezen CNN Türk ekibi bir camiye girdiklerini, boş gördüklerini ve bunu sorguladıklarını vurguladı. Arslantaş, Çinli yetkilinin sorulara kaçamak cevaplar verdiğini belirterek, "Kadınlar ve çocuklar nerede dediğimde 'Pek bilgim yok, genelde evdeler' yanıtını verdiler." dedi. Haberde Doğu Türkistan'dan "Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi" olarak bahsediliyor olsa da kayda alınan görüntülerde baskının birebir kanıtı ele alındı. Kent genelindeki kameraların camiyi dahil kayda aldığı gözlemlendi. SÖZDE ONLARCA İMAM YETİŞTİRİLİYOR ANCAK CAMİLER BOŞ İslam Enstitüsünde imamların yetiştirildiğine dair iddiaların haberde yer almasını isteyen Çinli yetkililer sahte olduğu düşünülen bir sınıfta öğrencilere ders anlattıklarını belirtirken, aynı zamanda "Namaz kılmayan Müslüman değildir" ifadesini aşırıcılık olarak nitelendirdiklerini itiraf etti. Öte yandan Çinli yetkili, öğrencilerin sakal bırakmalarının yasak olduğunu sakalsız halin daha modern görüneceğini savundu. Ardından Hoten'de akşam pazarına uğradıklarını kaydeden CNN Türk ekibi, pazardaki tüm bıçak ve satır gibi kesici aletlerin tezgaha bağlı olduğunu gözden kaçırmadı. Arslantaş, yetkililerin güvenlik gerekçesiyle bıçakları bağladıklarını söylediklerini aktardı. Arslantaş, Uygur Türkleriyle yaşam koşullarına dair soru sorma girişimlerinin olduğunu ancak karşı tarafın yalnızca tebessümle karşılık verdiğini de belirtti. Ayrıca kayda alınan görüntülere göre pazarda Uygur kıyafetlerini tanıtan kadının Çinli olduğu da dikkatlerden kaçmadı. Pazardan sonra medya kuruluşuna giden CNN Türk ekibi, personelin "çok mutlu" ve "rahat çalıştıklarını" söylediklerini kaydetti. Tur kapsamında ekibin yanından ayrılmayan Çinli yetkili, "Amacımız, hükûmetimizin ve partimizin (Çin Komünist Partisi) sesini duyurabilmek." dedi. ÇİN'İN BAKIŞ AÇISIYLA... Gittikleri üniversitede hiçbir öğrenciyle temasa geçemediklerinin altını çizen Arslantaş, "Çin'in bakış açısıyla" vurgusu yaparak tarihçeyi dinlerken kameraların kendilerini yine takip ettiklerini belirtti. Haber, Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Furkan Kaya ve Gazeteci, Yazar Taha Kılınç'ın analizleriyle pekiştirilerek, Uygur Türklerinin büyük bir Çin baskısı ve zulmüyle karşı karşıya kaldıkları bir kez daha teyit edildi. "BM RAPORLARI ÇİN'İN İNSANLIK SUÇU İŞLEDİĞİNİ SÖYLÜYOR" Doç. Dr. Kaya, haber için yaptığı değerlendirmede, "BM İnsan Hakları Konseyinin son raporuna baktığımızda Uygur Türklerinin zorla asimilasyona maruz kaldığını, yeniden eğitim kampı adı altında toplu gözaltına alındığını ve toplu işkencelerin yapıldığını görüyoruz. Raporlar, Çin'in bu politikalarını insanlığa karşı suç olarak değerlendiriyor. Bu bulgular uluslararası hukuk açısından son derece önemli. Çünkü Uygurların durumu Çin'İn bir iç meselesi değil, küresel insan hakları gündeminin çok önemli bir parçası. Çin bu politikalar kapsamında aşırıcılık suçunu öne sürüyor fakat bağımsız gözlemciler güvenlik tedbiri ile sistematik kültürel asimilasyonun birbirinden ayrılması gerektiğini ifade ediyor." dedi. Müze gezilerinde Çinli yetkililerin 2016 yılı itibarıyla "aşırıcılıkla mücadele" sayesinde "Xinjiang halkının refah içinde yaşadığını" iddia etti. Bu tarih Çin'in toplama kamplarını inşa ettiği döneme denk geliyor. 3 Kasım 2025 tarihli haber Kaya'nın, "Eğer Uygur Türklerinin sesi kısılırsa tüm insanlığın vicdanı da susmuş olur." sözleriyle sona erdi. İlgili haberin Türkiye kamuoyunda Çin sempatizanı medya kuruluşlarının yıllarca gündeme getirdiği iddiaları çürütmesiyle birlikte gerçekleri dünya gündemine taşıdığı belirtildi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.