KTMM Başkanı Çubarov: Rusya bizden on bir yılımızı çaldı

Kırım Tatar halkının resmî temsil organı olan Kırım Tatar Milli Meclisinin (KTMM) başkanlık görevini 2013 yılından bu yana yürüten Refat Çubarov'un 5 Temmuz 2014'te Rus işgali altındaki vatan Kırım'a girişi yasaklanmıştı.

Rus işgalcilerin aldığı kararın üzerinden 11 yıl geçerken, Refat Çubarov yazılı olarak yaptığı açıklama ile işgal altında geçen yılları değerlendirdi.

5 Temmuz 2014'te işgal altındaki Kırım'a dönerken Çongar kontrol noktasında durdurulduğunu ve kendisinden kısa bir süre önce o noktaya gelen işgal görevlisinin sözde Kırım Savcısının kararını kendisine okuduğunu belirtti.

Kararı kabul etmediğini ve Kırım'a giriş yapacağını söyleyen Çubarov, bunun üzerine silahlı işgalcilerin yolunu kapattığını kaydetti.

O gün yaşananları özetleyen KTMM Başkanı, "Evimden ve yurdumdan mahrum kalalı on bir yıl oldu." dedi.

"Rusya, on bir yıllık ömrümüzü bizden çaldı" ifadesine yer veren Çubarov, geçen 11 yıllık işgal sürecinde Kırım'da yaşananları şöyle anlattı:

"Rusya-Ukrayna Savaşı Şubat 2014'te Kırım'ın işgali ile başladı. Sonra dünya Ukrayna'yı BM Güvenlik Konseyinin daimi üyesi olan, en büyük nükleere sahip devletin saldırganlığıyla baş başa bıraktı.

Dünya liderlerinin ve uluslararası örgütlerin 2014'te Rus saldırganlığına ve Kırım'ı ele geçirmesine karşı eylemsizliği ve kayıtsızlığı, 2022'de tam ölçekli bir savaşa yol açtı; dünya ancak o zaman uyandı. Ancak bu bedel, yıkılan şehirler ve köyler, milyonlarca sığınmacı ve on binlerce Ukraynalı asker tarafından ödendi.

Kırım için on bir yıl sadece takvim tarihleri değildir. Günlük hayatın neşesiyle ve geleceğin yaratılışıyla dolu olabilecek yıllardı.

Rusya bunun yerine, Kırım Tatar halkının anavatanı Kırım'ı savaş plazmasına çevirdi. Bir milyondan fazla Rus vatandaşı Kırım'a taşındı. İşgal altındaki Kırım'da baskı ve zulüm, Ukrayna'ya sadık kalan herkesin iradesini bastırmak için bir araç haline geldi.

Hiç şüphe yok ki Kremlin, Kırım'ın yerli halkından son kez 'temizlenmesi' politikasını yürütüyor. II. Katerina tarafından başlatılan bu politikayı, Stalin ve diğer Sovyet liderler 20. yüzyılda tamamlayamayınca Putin tamamlamaya karar verdi.

Kırım, Rus işgalciler tarafından korku topraklarına dönüştürülmüştür. Kırım Tatarları, Ukrainler, diğer ulusların temsilcileri -Rus işgalini kabul etmeyenlerin hepsi- sürekli tehlikede. Her birinin kendi acısı var.

18 Mayıs 1944'te sürgünden sağ çıkan, hayatta kalan ve anavatanlarına dönenlerden barışçıl bir yaşlılık çağını çaldılar. Çocuk ve torunlarıyla onurlu bir ömür yaşamak yerine, düşman yine onlara geldi. Yine korku, takip, sürekli kapı çalınacak ve tekrar alınacaklar gibi beklenti ile yaşıyorlar. Rus ordusuna zorla alınm tehlikesi olanlar aileleri ile birlikte 2022 yılından sonra Kırım'dan ayrılmaya zorlandı. Bu yaşlılardan bazıları yeni sürgünde öldü. Kırım'da mutlu bir hayat hayalini yaşadılar ve Rusların vatanlarını işgalinden dolayı yine umutlarını yitirdiler.

Ev kuran, çocuk büyüten, gezmeyi hayal eden, oğullarına ve kızlarına gelecek kuran ailelerde Ruslar yarına olan güveni çaldı. Şimdi, Kırım Tatarca ya da Ukraince parmaklıklar arkasına geçebiliyorsa, geriye tek amaç hayatta kalmaya çalışmak kalıyor. Ama okulda çocuğunuza 'Rusya'yı sev' öğretilirse hayatta kalmak bile sorunlu hale gelir ve buna karşı koyamazsınız.

Ukrayna pasaportu ve Ukrayna ya da yabancı üniversitelerde okuma ihtimali yerine, sınırları kapalı Rus işgali gerçeği, siyasi baskı ve rejime zorunlu sadakat... Düşünce özgürlüğü yerine, ideolojik zorbalık... Öğrenci stajı yerine, Rus ordusuna seferberlik... Bu yüzden birçok kişi Kırım'ı terk ediyor. Kalanlar parmaklıklar ardında olma riskini göze almak zorunda.

Rusya-Ukrayna savaşının on bir yılı, çalınmış bir gelecektir. Yaratmamız, büyümemiz, sevmemiz gereken zamanda bunun yerine savaşıyoruz, hayatta kalıyoruz.

Rusya sadece Kırım'ı değil, diğer Ukrayna topraklarını çaldı. Onları kesinlikle geri getireceğiz.

Ancak on binlerce ölüyü geri getirmek imkânsız. Bu nedenle, direnmeli, fethetmeli, tüm topraklarımızı özgürleştirmeliyiz!

Başka seçeneğimiz yok..."